ABD: Rus Birlikleri, Ukrayna’da Savaş Suçu İşledi

ABD, Rus birliklerinin Ukrayna’da savaş suçu işlediğini savundu. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, açık kaynaklar ve istihbarat kaynaklarına dayanan dikkatli bir değerlendirme sonucu Washington’ın bu sonuca vardığını ifade etti.

Kuşatma altındaki Mariupol’a yapılan saldırılara dikkat çeken Blinken, sivillerin kasten hedef alınması ve yapılan zulüme ilişkin çok sayıda güvenilir raporun bulunduğunu açıkladı.

Blinken, ABD’nin savaş suçları raporlarını izlemeye ve topladığı bilgileri müttefiklerinin yanı sıra uluslararası kuruluşlarla paylaşmaya devam edeceğini belirtti. Hukuki soruşturmalar da dahil mevcut her aracı kullanmaya kararlı olduklarını ifade eden Bakan, suç iddiaları hakkında nihai kararı verme sorumluluğunun bir mahkemede olacağını da sözlerine ekledi.

Biden Rusya’ya ek yaptırım istiyor

ABD Başkanı Joe Biden da, geçen hafta yaptığı açıklamada, Ukrayna işgalinden dolayı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i bir savaş suçlusu olarak nitelendirmişti.

Biden, bu hafta Varşova ve Brüksel’e dört günlük bir ziyaret gerçekleştirerek, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinden bu yana Avrupa’nın karşı karşıya olduğu en büyük krize ilişkin Avrupalı liderlerle istişarelerde bulunacak.

Brüksel’e gitmeden önce Beyaz Saray’da gazetecilerin “Rusya’nın kimyasal silah kullanma ihtimaline” ilişkin sorusuna cevaben, “Bunun gerçek bir tehdit olduğunu düşünüyorum” yanıtını verdi. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, başkanın müttefiklerle Ukrayna’ya askeri yardımı ve Rusya’ya yeni yaptırımlar konusunu ele alacağını söyledi.

“NATO, Doğu Avrupa’da dört ülkede yeni muharebe grubu konuşlandıracak”

Öte yandan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO üyesi ülkelerin liderlerinin, Doğu Avrupa’ya dört yeni muharebe grubunun konuşlandırılması konusunda anlaşacaklarını söyledi. Bu ülkeler Slovakya, Macaristan, Bulgaristan ve Romanya.

NATO genel sekreteri, bunun askeri ittifakın bölgedeki varlığında uzun vadeli büyük bir artış anlamına geldiğini ve mevcut muharebe gruplarının sayısını ikiye katlayacağını söyledi.

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın işgaline verilecek yanıtı görüşmek üzere NATO müttefikleriyle bir toplantıya katılacağı Brüksel’e gitmek üzere Washington’dan ayrıldı.

Paylaşın

Ukrayna’dan Kaçanların Sayısı 3.5 Milyonu Aştı

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), Rusya’nın saldırılarından kaçan Ukraynalıların sayısının 3,5 milyonu geçtiğini, Ukraynalı mültecilerin 2 milyondan fazlasının da komşu Polonya’ya sığındığını açıkladı.

Avrupa Birliği’nde (AB) de Ukraynalı mültecilere yönelik alınması planlanan önlemler üzerinde duruluyor. Brüksel’de dün düzenlenen AB dışişleri ve savunma bakanları toplantısı sırasında yaptığı açıklamada, Ukrayna’dan kaçanların sayısının artacağına dikkat çeken Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, “Önümüzdeki haftalarda mülteci sayısının 8 ila 10 milyonu bulabileceğini hesaba katmak zorundayız” dedi.

“Artık tüm Avrupa’nın sorunu”

Savaşın ilk günlerde çok sayıda Ukraynalı’nın arabalarıyla başka bir Avrupa ülkesindeki akrabalarına gittiğini söyleyen Baerbock, saldırıların şiddetinin artmasıyla birlikte herhangi bir Avrupa ülkesinde kimsesi olmayan Ukraynalıların da kaçmaya başladığını kaydetti. Bunun artık tüm Avrupa’nın sorunu olduğunu söyleyen Baerbock, Avrupa’nın dış sınırlarındaki ülkelere gelen Ukraynalıların diğer Avrupa ülkelerine dağıtılması ve her ülkenin mülteci kabul etmesi gerektiğini dile getirdi.

Ukrayna’nın nüfusu Rusya’nın saldırısı öncesinde yaklaşık 44 milyondu. AB içişleri bakanları da önümüzdeki hafta Pazartesi günü savaş mültecilerinin durumunu görüşmek üzere Brüksel’de toplanacak.

BM Genel Sekreteri Guterres: Bu kazanılabilecek bir savaş değil

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres yaptığı konuşmada; “ahlaki olarak kabul edilemez, siyasi olarak savunulamaz ve askeri olarak anlamsız” olarak nitelendirdiği Ukrayna’daki savaşın sona ermesi çağrısında bulundu.

“Bu kazanılabilecek bir savaş değil, barış masasına dönüş kaçınılmaz” diyen Guterres, Rusya işgaliyle birlikte Ukrayna’da sivillerin durmaksızın devam eden bombalamalarla terörize edildiğini söyledi. On milyon insanın evlerini terk etmek zorunda kaldığını, ülkede bir cehennem yaşandığını belirtti.

BM Genel Sekreteri, savaşın gıda, enerji ve gübre fiyatlarının hızla yükselmesine neden olarak küresel bir açlık krizini tetikleme riski taşıdığı konusunda uyardı.

Ukrayna’da, kuzeydoğuda Harkov ve Sumi, kuzeyde Çernihiv ve güneyde Mariupol dahil olmak üzere, en kötü etkilenen şehirlerin sakinleri için korku artarak devam ediyor.

Paylaşın

Rusya / Ukrayna Müzakerelerinde Kilit Konular

Ukrayna’da orduyla Rus birlikleri arasında çatışmalar sürerken barış müzakereleri de devam ediyor. Rusya’nın 24 Şubat’ta işgale girişmesinden dört gün sonra başlayan müzakerelerin bir kısmı Belarus sınırında ya da Belarus’ta yüz yüze, diğerleri video konferans yoluyla gerçekleşti.

İki ülke dışişleri bakanları ilk kez 10 Mart’ta Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun arabuluculuğunda Antalya’da bir araya geldi. Türkiye dışında İsrail’in de arabuluculuk çalışmaları var. Hedef, tarafları liderler düzeyinde bir araya getirmek. Ancak Rus tarafı, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “laf olsun” diye zirve görüşmesi yapmayacağını belirterek bunun için gerekli koşulların müzakere masasında netleştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Peki müzakerelerde hangi konular masada, tarafların tutumu ne?

Toprak konusu

Müzakerelerin en zorlu konusunu Rusya’nın toprak talebi oluşturuyor. Rusya 2014’te, uluslararası hukuka göre halen Ukrayna toprağı olarak kabul edilen Kırım Yarımadası’nı ilhak etmiş, Kırım’ın kuzeydoğusundaki Donetsk ve Luhansk’ta Rusya yanlısı ayrılıkçı silahlı gruplara destek vermişti.

Moskova, işgalin hemen öncesinde 21 Şubat’ta, bu bölgelerde ilan edilen “halk cumhuriyetleri”nin bağımsızlığını tanıdı. Putin’in “özel askeri operasyon” diye adlandırdığı işgalin gerekçelerinden biri de bu bölgede yaşayan Rus kökenlilere yönelik “soykırım”a son verme iddiasıydı.

İşgal sırasında Rus birlikleri Kırım’ın kuzeyi, ayrılıkçı bölgeleri çevreleyen bölgeler ve başkent Kiev’in doğu ve batısında geniş toprakları kontrolü altına aldı. Son durum itibarıyla Rusya’nın Ukrayna’da kontrol ettiği toprakların yüzölçümü 170 bin kilometrekareye ulaştı.

Ukrayna hükümeti ise Kırım’da, ayrılıkçı bölgeler Donetsk ve Luhansk ile işgal sırasında ele geçirilen topraklarda Rusya’nın kontrolünü tanımayacağını kaydediyor. Ukrayna’nın baş müzakerecisi Mikhailo Podolyak, bu konuda tutumlarının değişmediğini belirterek başlıca taleplerini ateşkes, Rus askerlerinin geri çekilmesi ve güçlü güvenlik garantileri olarak sıralıyor.

Moskova ise Ukrayna’nın Kırım, Luhansk, Donetsk ve Kırım’ın kuzeyindeki bölgelerden vazgeçmesi durumunda Kırım’a karadan bir köprü oluşturmuş ve içme suyu tedarikini kontrol altına almış olacak. Ukrayna’nın güney kanadı Rusya için tarihi bir önem de taşıyor. Bölge 1783’te Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kazanılan savaş sonrasında Çariçe Katerina tarafından Rusya topraklarına katılmıştı.

Tarafsızlık statüsü

Rusya’nın üzerinde ısrarcı olduğu konulardan biri de Ukrayna’nın tarafsız ülke statüsünü kabul etmesi. Bu, Ukrayna’nın herhangi bir askeri ittifaka üye olamaması, topraklarında yabancı ülke askeri, silah ve teçhizatı bulunduramaması anlamına geliyor.

Rus tarafı, tarafsızlık statüsünde Avusturya ve İsveç modellerinin masada olduğunu bildirmiş, Ukrayna ise tarafsızlık için güvenlik garantilerine ihtiyaç olduğunu vurgulamıştı. Rusya’nın baş müzakerecisi Vladimir Medinski de, müzakerelerde Ukrayna ordusunun ne büyüklükte olacağı konusunun görüşüldüğünü belirtmişti.

Putin, Ukrayna’nın asla NATO’ya üye olmayacağına dair yazılı garanti talep ediyor. Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy’nin son dönemde ülkesinin NATO üyeliğinin gerçekçi olmadığı ve bu hedeften vazgeçmeye hazır olduklarına dair açıklamaları dikkat çekiyor.

Rusların hakları

Ukrayna’da yaşayan Rus kökenlilerin ve Rusça dilinin statüsü Moskova açısından müzakerelerde büyük önem taşıyan konu başlıkları arasında. Ukrayna’da 2019’da kabul edilen bir yasayla Ukrayna diline özel statü tanınmış ve kamuda zorunlu hale getirilmişti. Yasa, tüm Ukrayna vatandaşlarının Ukrayna dilini bilmesini, devlet memurları, asker, doktor ve öğretmenlerin işe alımında ölçüt olmasını zorunlu kılıyor.

“Naziler”den arındırma

Putin, Ukrayna yönetimini Nazi benzeri aşırı sağcı grupların Rus kökenlilere “soykırım” uygulamasına izin vermekle suçluyor. 2014 yılında Rusya yanlısı ayrılıkçılara karşı gönüllü savaşçılardan kurulan Azov Taburu bu suçlamalarda öne çıkıyor. Rusya, Ukrayna ordusuna dahil edilen Azov Taburunun Rus sivilleri terörize eden ve savaş suçları işleyen bir Nazi örgütü olduğunu vurguluyor.

Grubun önde gelen isimlerinin aşırı sağcı, beyazların üstünlüğünü savunan, Yahudi düşmanı ifadeleri daha önce de kamuoyunun gündemine gelmişti. Ukraynalı yetkililer, Azov Taburu’nun Mariupol’de süren çatışmalara dahil olduğunu defalarca dile getirmişti. Ancak Kiev yönetimi Rus kökenlilere soykırım uygulandığı iddiasını reddediyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Zelenskiy’den Putin’e: NATO Üyeliğinden Vazgeçmeye Hazırız

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le doğrudan barış görüşmeleri gerçekleştirme isteğini yineledi. Ukrayna medyasına konuşan Zelenskiy, Putin’le “her türlü formatta” görüşmeye hazır olduğunu ifade etti.

Ukrayna lideri, Putin’le yüz yüze görüşmediği takdirde Rusya’nın gerçekten savaşı sonlandırmak isteyip istemediğini anlamanın imkânsız olacağını söyledi.

Ateşkes sağlanması, Rus askerlerinin çekilmesi ve Ukrayna’nın güvenliğinin garanti edilmesi karşılığında kendilerinin de NATO üyeliği arayışına son vereceklerini taahhüt etmeye hazır olduklarını belirten Zelenskiy şu ifadeleri kullandı:

“Bu, herkes için uygun bir uzlaşma olur: NATO konusunda bizimle ne yapacağını bilemeyen Batı için de, güvenlik garantileri isteyen Ukrayna için de ve NATO’nun daha fazla genişlemesini istemeyen Rusya için de.”

Kırım ve Donbas’ın statüsü

Putin’le görüştüğü takdirde, Rusya’nın işgal ettiği Kırım ve Rusya destekli ayrılıkçıların kontrolündeki Donbas bölgesinin statüsünün de tartışılabileceğini belirten Zelenskiy, “Rusya Devlet Başkanı’yla yapacağım ilk görüşmede bu konuları tartışmaya açmaya hazırım” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı, “Böyle bir fırsatım olursa ve Rusya da isterse, bu sorunların tamamını ele alabiliriz. Hepsini çözer miyiz? Hayır. Ama kısmen başarabilme, en azından savaşı durdurma şansımız var” diye konuştu.

Kırım’ı 2014 yılında ilhak eden Rusya, geçen ay da Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesindeki ayrılıkçıların ilan ettiği “Donetsk Halk Cumhuriyeti” ve “Luhansk Halk Cumhuriyeti”nin bağımsızlıklarını tanımıştı.

Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından Ukrayna topraklarında kalan Kırım ve Donbas’ın merkezinde olduğu sorunlar, Moskova ile Kiev arasındaki gerilimi 24 Şubat’taki Rus işgali ve sonrasında başlayan savaşa kadar götürdü.

Zelenskiy bu bölgelerin statülerini tartışmaya gönüllü olduğunun sinyalini vermiş olmasına karşın bu bölgelerin Ukrayna’nın parçası olduğunu ve ülkesinin teslim olmayacağını yineledi. Ukrayna lideri ayrıca, “tarihi” değişiklikler içerecek tüm barış anlaşmalarını ulusal referanduma sunacaklarının altını çizdi.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Sert Açıklama: Rusya ‘Savaş Suçu’ İşliyor

Avrupa Birliği’nin yeni güvenlik doktrini “Stratejik Pusula”ya son halini vermek için Brüksel’de bir araya gelen dışişleri ve savunma bakanları, Rusya’ya uygulanacak yeni yaptırımları masaya yatırıyor.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB’nin yeni savunma ve güvenlik doktrini olarak nitelendirilen “Stratejik Pusula” belgesinin bugün üye ülke dışişleri ve savunma bakanları tarafından kabul edilmesini umut ettiğini söyledi.

“Askeri olarak daha güçlü olmak için çalışacağız”

Belgenin iki yıl önce hazırlanmaya başlandığını hatırlatan Borrell, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına işaret ederek, “belgenin onay aşamasında bu kadar vahim gelişmeler yaşanmasını hayal dahi etmemiştik” dedi.

Savaş gerçeği ile karşı karşıya bulunduklarını, bu nedenle AB üye ülkelerinin askeri yetkinliklerini koordineli bir şekilde artırmak zorunda olduklarını söyleyen Borrell, hazırlanan güvenlik konseptinin Ukrayna savaşına verilen yanıtın bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Askeri olarak daha güçlü olmak için çalışacağız” dedi.

Bugünkü toplantıya Ukrayna Savunma Bakanı Oleksii Reznikov’un videokonferansı yoluyla bağlanarak gelişmeler hakkında bilgi vereceğini söyleyen Borrell, kendisiyle AB’nin nasıl bir destek sağlayabileceğini ele alacaklarını aktardı.

“Rusya savaş suçu işliyor”

Rusya’nın Ukrayna’da “muazzam boyutta” savaş suçu işlediğini aktaran Borrell, “Rusya çok fazla savaş suçu işliyor, bunu söylemek zorundayız. Mariupol’da olanlar muazzam boyutta savaş suçudur. Gelişi güzel bombalamak, herkesi ama herkesi ayrım gözetmeksizin öldürmek, bu korkunç bir durum, en sert şekilde kınanmalı, bir şehir bütünüyle yok ediliyor, insanlar ölüyor” sözlerini kaydetti.

Rusya’nın Ukrayna’da hipersonik füzeler kullanması konusunda, “Artık Rusya tüm askeri yetkinliklerini kullanıyor” diyen Josep Borrell, “Sorun şu ki, sivillere yönelik askeri yetkinlik kullanmak savaş değildir, bu savaş hukukunu yok sayarak bir ülkenin yıkımıdır. Savaşın da bir hukuku vardır… Yaptıkları şey savaş değil… Putin, medeni dünyanın en sert ve en şiddetli kınamasını hak ediyor” diye konuştu.

Enerji yaptırımları ele alınacak

AB’nin Ukrayna’ya destek için “tüm kaynaklarını” kullanacağını vurgulayan Borrell, Rusya’ya ne tür ilave yaptırımlar uygulanacağını da görüşeceklerini açıkladı. Özellikle enerji alanında ne tür yaptırımlar uygulanabileceğini ele alacaklarını aktaran Borrell, bakanların petrol alımına yaptırım uygulanması konusunu değerlendireceklerini söyledi.

Baerbock: Hastaneler bilinçli olarak hedef alınıyor

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da toplantı öncesinde yaptığı açıklamada Rusya’ya ağır suçlamalar yöneltti. Rusya’nın Ukrayna’da artan oranda sivil altyapıyı hedef aldığına işaret eden Baerbock, “Bilinçli olarak hastanelerin, sivillerin, insanların, ailelerin içinde olduğunu bile bile tiyatroların bombalanması hakkında mahkemeler karar vermek zorunda olacak ama benim için yapılan, kesin ve açık bir şekilde savaş suçudur” dedi.

“Bağı keseceğiz”

Putin liderliğinin uluslararası toplum tarafından izole edilmesi gerektiğini aktaran Baerbock, bu nedenle AB olarak yeni yaptırımlar kararlaştıracaklarını söyledi. Almanya’nın Rusya’ya enerji bağımlılığını büyük bir hızla sona erdirmeye çalıştığını, hükümet olarak dünya genelinde petrol ve doğalgaz alımı için görüşmeler yürüttüklerini anlatan Baerbock, “Rus hükümeti, Rus devlet başkanını izole etmek amacıyla, Rusya ile tüm bağları keseceğimizi açıkça ortaya koyuyoruz” dedi.

Askeri destek artırılıyor

AB ülkelerinin, Ukrayna’ya askeri yardımı 1 milyar euroya çıkaracağını açıklayan Alman bakan, “Bunu Ukrayna’nın yanında olduğumuzu, Ukrayna’da sivillerin korunmasından yana olduğumuzu açıkça göstermek için yapacağız” diye konuştu.

Baerbock, Almanya’nın sağladığı askeri, silah desteği ile ilgili soruları da yanıtladı. Rusya’nın Ukrayna’daki kimi saldırılarını, silah tedariği ile gerekçelendirdiğini anımsatan Baerbock, Almanya’nın Ukrayna’yı desteklediğini söylemekle birlikte, “bir savaşın ortasındayız, güvenlik gerekçesiyle hangi silahların nerede nasıl verildiğini kamuoyunda açıklamak konusunda son derece dikkatli olunmalı” dedi.

Yaptırımları delenlere yaptırım

Alman Bakan, Rusya’nın yaptırımları delmesini engellemek ve diğer bazı ülkelerin bu yaptırımların baypas edilmesi için sahip oldukları “oyun alanlarını” kapatmak için “tüm boşlukları kapatacaklarını” da sözlerine ekledi. Annalena Baerbock, Putin’e mali kaynak akışı sağlayacak, bu savaştan fayda sağlacak herkese, aile fertleri dahil, yaptırım uygulanmasını öngördüklerini vurguladı.

Batılı ülkelere “Ukraynalıları kabul edin” çağrısı

AB’nin, Rusya’nın “insanlık dışı, zorba savaşına, insanca karşılık verdiklerini” vurgulayan Baerbock insani yardımları da artıracaklarını anlattı. 3 milyonu aşkın Ukraynalının ülkelerinden kaçtığını, savaşın şiddetlenmesinden dolayı daha milyonlarca kişinin ülke dışına çıkmaya çalışacağını kaydeden Baerbock, acilen hava köprüsü kurulması gerektiğini söyleyerek, transatlantik partnerleri dahil tüm Avrupa ülkelerine Ukraynalılara ev sahipliği yapma çağrısı yaptı.

Türkiye yaptırımları delerse ne olacak?

Bu arada AB dışişleri bakanlarının toplantısı öncesinde dikkat çekici bir açıklama da Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis’den geldi. Bir gazetecinin, “Yaptırımların Türkiye veya Sırbistan üzerinden delinmeyeceğinden nasıl emin olacaksınız?” sorusunu Landsbergis şu ifadelerle yanıtladı:

“Çok açık bir mesaj verilmeli. Rusya’ya, yaptırımların delinmesi için yardım edecek her ülkeye, üçüncü ülkeye, çok açık bir mesaj verilmeli. Bu mesaj da şu olmalı: Yaptırımların delinmesine yardım eden her ülkeye aynı yaptırımlar uygulanabilir. Bu konuda çok ciddi olmalıyız, burada söz konusu olan güvenilirliğimiz. İkinci olarak da yeni bir yaptırımlar evresine girdiğimizi düşünüyorum. Bugüne kadar bu kapsamda hiç yaptırım uygulanmadı. Bu nedenle salt bu konuyla ilgilenecek, yaptırımların uygulanmasını, tüm süreçleri takip edecek izleyecek bir kurumumuz olmalı.

Paylaşın

Rusya’dan Avrupa Ülkelerine Uyarı

Kremlin, Rus petrolüne yönelik olası bir ambargonun Avrupa’ya pahalıya mal olacağı uyarısında bulundu. Baltık ülkeleri dâhil bazı Avrupa devletleri, Ukrayna işgali nedeniyle Moskova’ya uygulanan yaptırımlar kapsamında Rus petrolüne ambargo koyulmasında ısrarcı.

Almanya ise Rusya’dan enerji ithalatının tamamen durdurulmasına karşı çıkıyor. Avrupa Birliği dışişleri bakanları bugün Rusya’ya yönelik yeni yaptırımları ele almak için bir araya geliyor. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov ise gazetecilere yaptığı açıklamada petrol ambargosunun “herkesi vuracak bir karar olduğunu” söyledi.

“Böyle bir ambargonun dünya enerji piyasasında çok ciddi bir etkisi olur. Avrupa’nın enerji dengesinde çok çiddi anlamda olumsuz etkisi olur” ifadesini kullanan Rus sözcü, çok karışık bir konu olarak tanımladığı olası bir petrol ambargosunun ABD’yi Avrupa’ya kıyasla çok daha az etkileyeceğini vurguladı.

ABD Başkanı Joe Biden, Perşembe günü Brüksel’de Ukrayna konusunda yapılacak bir AB zirvesine katılacak. Zirvede enerji fiyatları ve tedarik güvenliği ele alınacak. ABD geçtiğimiz haftalarda Rus petrol ve gazına yasak getirmişti. İngiltere de Rusya’dan petrol ithalatına bu yıl içinde aşamalı olarak son verecek.

“Görüşmelerde kayda değer ilerleme yok”

Kremlin sözcüsü Peskov, Rusya ile Ukrayna arasındaki barış görüşmeleriyle ilgili de açıklamada bulundu. Şu ana kadarki buluşmalarda henüz Rusya lideri Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında görüşme yapılmasını sağlayacak düzeyde bir ilerleme kaydedilemediğini belirten Peskov, “İki başkan arasındaki bir görüşmeden bahsedebilmemiz için önce ev ödevinin yapılması lazım. Görüşmeler yapılmalı ve sonuçları üzerinde anlaşılmalı” dedi. Peskov, “Şu ana dek kayda değer bir ilerleme yok” diye ekledi.

Peskov ayrıca görüşmelerde anlaşmaya varılması için Rusya’nın Ukrayna tarafından daha fazla gönüllülük gösterdiği yönündeki iddialarını yineledi. Kremlin sözcüsü, “Kiev üzerinde nüfuz sahibi olan” ülkelerden Ukrayna’yı “daha yapıcı” davranmaya teşvik etmelerini istedi.

Paylaşın

Rusya Ordusu Nerede Hata Yapıyor?

Rusya, dünyadaki en büyük ve en güçlü ordulardan birine sahip, buna rağmen Ukrayna’da bugüne kadar istediği ilerlemeyi sağlayamadı. Batılı birçok askeri uzman, Rusya’nın sahadaki performansı karşısında yaşadığı şaşkınlığı gizlemiyor.

Sahadaki ilerleyişin yavaşlığı, bazı askeri uzmanların “Rusya kayıplarının üstesinden gelebilecek mi?” sorusunu sormasına yol açtı. Bu hafta BBC’ye konuşan üst düzey bir NATO askeri görevlisi, “Rusya açıkçası hedeflerine ulaşamadı, muhtemelen nihayetinde de ulaşamayacak.” dedi. Peki yanlış giden neydi? Batılı üst düzey ordu ve istihbarat yetkilileri, Rusya’nın hataları hakkında ne düşünüyor?

Yanlış varsayımlar

Rusya’nın ilk hatası Ukrayna’nın çok daha küçük olan ordusunun savunma kapasitesini hafife almak oldu. Rusya, yıllık savunma bütçesine 60 milyar dolar ayırırken Ukrayna 4 milyar dolar ayırıyor. Bu da Rusya’nın karşısındaki gücü hafife almasına yol açtı.

Rusya, tıpkı diğer birçok güçlü orduya sahip ülke gibi, kendi askeri gücünü de gözünde fazla büyütmüş olabilir. Devlet Başkanı Vladimir Putin uzunca bir süredir Rusya ordusunun modernizasyon programı için hırsla çalışıyor ve bu çalışmaların karşılığında ordusunun gerçekte olduğundan çok daha fazla güçlendiğini düşünmüş olabilir.

İngiltere ordusundan üst düzey bir yetkilinin verdiği bilgiye göre Rusya’nın savunma yatırımlarının büyük bir kısmı nükleer kapasitesini geliştirmek ve bu konuda deneyler yapmak için kullanılıyor. Buna hipersonik füzeler gibi yeni silahlar üretmek de dahil.

Rusya’nın Kızıl Meydan’da düzenlenen Zafer Günü Geçit Törenleri’nde sergilenen ve dünyanın en gelişmiş tankı olarak tanıtılan T-14 Armata’yı da bu savaşta henüz kullanılırken görmedik. Rusya’nın sahaya çıkardığı tankların çoğu daha eski T-72 tankları, zırhlı personel taşıyıcılar, top ve füze fırlatıcıları…

İşgalin başlangıcında Rusya’nın havada çok belirgin bir avantajı vardı, sınıra gönderilen savaş uçaklarının sayısı Ukrayna’nın savaş uçaklarının üç katı kadardı. Bu sebeple birçok askeri uzman Rusya’nın havada hızlı bir üstünlük kazanacağını düşünmüştü; ancak öyle olmadı. Ukrayna’nın savaş uçaklarına karşı yürüttüğü savunma, bugüne kadar Rusya’nın manevra alanını kısıtlamaya yetecek kadar etkili olabildi. Moskova, özel kuvvetlerinin çok hızlı ve belirleyici bir rol oynayabileceğini de öngörmüş olabilir.

Üst düzey Batılı bir askeri yetkilinin BBC’ye verdiği bilgiye göre Rusya, Ukrayna’nın hava savunmasının ‘güçsüzlüğüne’ güvendiği için Spetsnatz ve VDV gibi paraşütçüler göndermenin yeterli olacağını ve bunun Ukrayna savunmasını saf dışı bırakacağını düşündü. Ancak ilk günlerde Kiev yakınlarındaki Hostomel Havalimanı’nda yapmayı planladıkları helikopterlerin yok edilmesi saldırısı geri tepti, Ukrayna savunması saldırıyı püskürttü. Bu da Rusya’nın asker, mühimmat ve destek göndermek için kullanacağı bir havalimanını ele geçirmesini önlemiş oldu.

Hostomel Havalimanı saldırısı püskürtülünce Rusya, tüm destekleri karayoluyla göndermeye başladı. Bu da belli bir trafikte ilerleyen araçların ve konvoyların Ukrayna tarafından daha kolay şekilde hedef alınmasına yol açtı. Bazı ağır silahlar bunun önüne geçmek için yoldan çıkınca çamura saplandı ve ilerleyemedi.

Bu sırada Rusya’nın kuzeyde uydular tarafından görüntülenen uzun zırhlı araç kuyruğu henüz Kiev kuşatmasına katılmadı. En önemli ilerlemeler güneyden geldi; burada hem mühimmat hem asker sevkiyatı için tren yolları kullanılıyor. Tüm bu gelişmeler üzerine BBC’ye konuşan İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, “Putin’in güçlerinin momentumu kaybettiğini” söylüyor: Takılıp kaldılar ve yavaş da olsa çok önemli kayıplar veriyorlar.

Kayıplar ve düşük moral

Rusya, Ukrayna’nın işgali için sınıra 190 bin asker yığdı ve bunların önemli bir kısmı da çatışma hattına gitti, yani aktif olarak savaşa katıldı. Ancak Batı’nın istihbaratına göre bu sayının yüzde 10’unu sahada kaybettiler. Rusya veya Ukrayna’nın kayıpları için güvenilir ve teyit edilmiş net bir bilgi yok ancak Ukrayna 14 bin Rus askerinin hayatını kaybettiğini iddia ediyor. ABD istihbaratı ise bu sayının yarısının doğru olabileceğini düşünüyor.

Batılı yetkililer de Rusya ordusundaki askerlerin morallerinin “çok, çok düşük olduğuna dair” işaretler olduğunu savunuyor. Bir yetkili, haftalardır Belarus’ta bekleyen askerler için “Üşüyorlar, yorgunlar ve açlar” dedi.

Rusya, kayıplarını karşılayabilmek için şimdiden ülkenin doğusundan ve Ermenistan’dan Ukrayna sınırına yeni asker takviyesi yapmaya başladı bile. Batılı yetkililer, Suriye’den de savaşçı taşındığı ve bunların da yakında savaşa katılacağı haberleri için “büyük olasılıkla doğru” ifadelerini kullanıyor.

Tedarik ve lojistik sıkıntısı

Rusya aslında çok temel alanlarda zorluklar yaşıyor. Eski bir askeri söylem vardır; “Amatörler taktik konuşurken profesyoneller lojistik çalışır.” Rusya’nın bu savaşta lojistik üzerine yeterince düşünmediğine dair kanıtlar var. Zırhlı ve silahlı araç konvoyları benzin, gıda ve mühimmat eksiği yaşıyor. Bozulan araçlar terk ediliyor ve Ukrayna traktörleri tarafından çekiliyor.

Batılı yetkililer Rusya’nın bazı mühimmat eksiklerinin de olabileceğini söylüyor. Şimdiye kadar uzun menzilde 850-900 hedefe kilitli mühimmat, mesela güdümlü füzeler kullanıldı. Bunların yerini de yönlendirilmeyen silahlarla doldurmak mümkün değil.

ABD’li yetkililer, Rusya’nın bu konudaki eksiklerini gidermek için Çin’den yardım isteyebileceği uyarısında bulunuyor. Tüm bunlara karşın Ukrayna’ya Batı ülkelerinden düzenli bir silah ve askeri mühimmat akışı var. Bu aynı zamanda morallerin de yükselmesine yol açıyor. ABD çok kısa bir süre önce 800 milyon dolarlık daha savunma desteği vereceğini açıkladı.

Daha fazla tanksavar ve uçaksavar füzesinin yanı sıra ABD’nin Switchblade isimli insansız hava aracı da vereceği biliniyor. Bu insansız hava aracına patlayıcı yüklenebiliyor ve hedefe ulaştığı noktada patlatılabiliyor. Batılı yetkililer hâlâ Putin’in Ukrayna şehirlerini uzunca bir süre daha bombalamaya yetecek askeri gücü olduğu konusunda da uyarıda bulunuyor.

Bir istihbarat yetkilisi de, bugüne kadarki kısmî hayal kırıklığına rağmen Putin’in vazgeçmeyeceğini ve büyük olasılıkla saldırılarını artıracağını söylüyor. “Putin Rusya’nın askeri anlamda Ukrayna’yı yenebileceğini hâlâ inanıyor.” diyor.

Ukrayna ordusu bugüne kadar etkili bir savunma göstermiş olsa da, çok ciddi anlamda bir destek ve tedarik gelmediği sürece ellerindeki malzemenin hızla bitebileceği konusunda da uyarıda bulunuyor Batılı uzmanlar. Çünkü savaşın başındaki kadar olmasa da üstünlük hâlâ Rusya ordusunda.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Putin’in Aklından Neler Geçiyor?

Batılı istihbarat birimleri, Rusya lideri Vladimir Putin’in kendi yarattığı bir çember içinde kapana kısıldığı görüşündeler ve bu onları endişelendiriyor. İstihbaratçılar yıllarca Putin’in planlarını anlayabilmek için onun kafasından geçenlerin peşine düştü.

Rus güçleri Ukrayna’da tıkanmış bir görüntü verirken, bu düşünceleri öğrenebilmek, Putin’in baskı altında nasıl reaksiyon vereceğini anlamak adına her zamankinden önemli bir hal almış durumda. Onun ruh halini anlayabilmek, krizin daha tehlikeli bir hal almasını önlemek adına hayati bir önem taşıyor.

Rus liderin hasta olduğuna dair spekülasyonlar yapılıyordu. Ancak birçok uzman Putin’in oldukça izole bir durumda olduğunu ve çevresinde alternatif olabilecek fikirleri dile getirecek kimse olmadığını değerlendiriyor.

Bu izole hal, uzun masalarda yalnız bir şekilde baş köşede oturduğu fotoğraflara da yansıyor. Bir Batılı istihbarat yetkilisi, Putin’in işgal planının bir KGB ajanı tarafından oluşturulmuşa benzediğini söylüyor ve planının, gizliliğe büyük önem veren “komplocu dar bir grup” tarafından oluşturduğunu değerlendiriyor.

Ancak sonuç tam bir kaos oldu. Rus komutanlar hazır değildi ve hatta bazı askerler niçin sınırı geçtiklerini dahi bilmiyordu.

Bir karar verici

Kaynakları hakkında ipucu vermeyen Batılı ajanlar, işgal planı hakkında, Rusya liderliği içindeki birçok kişiden daha fazla şey biliyordu. Ama şimdi daha zor bir görevleri var; Rusya liderinin bir sonraki adımını öngörmek.

CIA’in Rusya operasyonlarını yönetmiş bir isim olan John Sipher, “Kremlin’in bir sonraki adımını anlamaktaki zorluğun arkasında, Putin’in tek karar verici olması yatıyor” diyor.

İngiltere’nin Gizli İstihbarat Servisi’nin (MI6) eski başkanı John Sawers da benzer bir görüşü dile getiriyor ve “en yakınındaki isimler bile bilmezken” Putin’in ne düşündüğünü öngörmenin güçlüğüne vurgu yapıyor.

Psikoloji profesörü olan Adrian Furnham, Putin’in kendi propagandasının kurbanı olduğunu, görüş aldığı kişilerin çok sınırlı olması nedeniyle de dünyaya bakışının garipleştiğini görüşünde.

İstihbaratçılar, Putin’in yakın çevresinde hiçbir zaman fazla kişi bulunmadığını ancak konu Ukrayna’yı işgale geldiğinde bu çemberin iyice daraldığını söylüyorlar.

Bu çemberde yer alanların da, Putin’e tamamen inanmış, ihtiraslarını ve amaçlarını sorgulamayan kişilerden oluştuğu belirtiliyor. Bu yakın çevrenin ne kadar dar olduğu, işgal öncesi Kremlin’deki güvenlik zirvesinde ortaya serilmişti.

Onu yakından gözlemleyenler, 1990’larda Rusya’nın yaşadığı, Sovyetler sonrası kargaşa dönemini unutturma arzusu ile hareket ettiği görüşündeler.

Ayrıca, iktidarının Batı tarafından elinden alınmaya çalışıldığı ve aynı Batı’nın Rusya’nın önünü kapama kararlılığında olduğuna dair bir inançla hareket ettiğini düşünüyorlar. Putin’le tanışmış bir kişi, Kaddafi’nin 2011’de devrildikten sonra öldürülürken görüntülerini izleme takıntısını hatırlatıyor.

IA Başkanı William Burns’ten Putin’in ruh sağlığını değerlendirmesi istendiğinde şu yanıtı vermişti: “O, yıllardır kindarlık ve ihtirasla yanıcı hal alan bir motorla hareket ediyor.” Burns, Putin’in görüşlerinin yıllar içinde sertleştiğini ve alternatif görüşlere de kapandığını anlatıyor.

Rusya lideri delirdi mi?

Bu soru birçok Batı’da birçok kişi tarafından dile getiriliyor. Ve fakat az bir grup uzman bu soruyu yararlı buluyor. Bir psikolog, Ukrayna işgali kararının neden verildiğini, eğer o kararı veren kişiyi peşin hükümle deli olarak değerlendirirsek, anlayamayız diyor.

CIA bünyesindeki bir ekip, yabancı liderler hakkında, sağlık, geçmiş ve ilişkiler üzerinden “liderlik analizleri” yapıyor. Kullandıkları bir başka araç da, farklı liderlerle yapılan temaslardan elde edilen bilgiler. Örneğin, 2014 yılında Angela Merkel dönemin ABD Başkanı Obama’ya, Putin hakkında “o farklı bir dünyada yaşıyor” demişti.

Fransa lideri Macron da Putin ile son görüşmesinde, Rus lideri önceki görüşmelere göre “daha katı ve izole” gördüğünü söyledi. Peki bu arada bir şeyler mi değişti? Bazıları, fazla kanıt ortaya koymadan, Putin’in sağlığının kötüleşmiş olabileceğini ya da ilaçlara tepki veriyor olabileceğini ortaya atıyor.

Psikolojik faktörleri öne çıkaranlar da var. Putin’in Rusya’yı korumanın kaderi olduğunu düşündüğü ve yeniden süper güç statüsünü ona kazandırmak için az zamanı kaldığı düşüncesi ile hareket ediyor olabileceği görüşü dile getiriliyor. Bir taraftan da Covid’de kendini çok fazla izole etmiş olmasının yaratabileceği olası ruhsal etkilere atıf yapılıyor.

ABD yönetiminde diplomat olarak görev yapmış ve şimdi bir düşünce kuruluşunda olan Ken Dekleva, Putin’in ruh sağlığının bozuk olmadığını düşündüğünü ancak acele ile hareket etmeye başladığı görüşünü dile getiriyor.

Putin’in çemberi içine, yararlı bilgilerin ulaşmıyor olduğu endişesi de hakim. Rus istihbarat servisleri, Ukrayna’da askerlerin nasıl karşılanacağı gibi duymak istemeyeceği bilgileri işgal öncesi ondan saklamış olabilir.

Bu hafta bir Batılı yetkili, Putin’in halen birliklerinin durumu konusunda, Batılı istihbarat servisleri kadar bilgisi olmayabileceğini söyledi. Bu olası bilgi eksikliği, krizin derinleşmesi durumunda verebileceği tepki konusunda endişeler doğuruyor.

Deli adam teorisi

Putin’in kendisi çocukken bir fareyi nasıl kovaladığına ilişkin bir hikaye paylaşmıştı. Köşeye sıkışan farenin, saldırı haline geçtiği ve genç Vladimir’i kaçmaya ittiğini anlatmıştı. Batılı devlet insanları, Putin’in kendisini köşeye sıkışmış hissedip hissetmediği sorusunu dile getiriyor.

Bir Batılı yetkili, “Soru, acımasızlığın seviyesini artıracak ve krizi, kullanmaya hazır olduğunu söylediği silah sistemleri noktasına taşıyacak mı?” diyor. Putin’in taktik bir nükleer silah kullanabileceği bir süredir ifade ediliyor.

Psikoloji profesörü olan Adrian Furnham, ani bir kararla “düğmeye basın” diyebileceği endişesinin olduğunu söylüyor. Putin’in deli adam teorisi olarak adlandırılan bir taktiğe oynuyor olabileceği de dile getiriliyor.

Buna göre Rus liderin, düşmanlarını geri çekilmeye zorlamak için, nükleer silah kullanımı dahil, her şeyi yapabilecek bir deli adam olarak göstermek isteyebileceği de değerlendiriliyor.

Batılı ajanlar ve siyaset yapıcılar için Putin’in niyetlerini anlamak her zamankinden daha önemli. Onu, tehlikeli bir tepki verecek hale getirmeden nereye kadar zorlayabileceklerini tahmin edebilmeleri büyük önem taşıyor.

“Putin’in kendine bakışında, hataya ve zayıflığa yer yok. Hatta bunlara karşı nefret besliyor.” diyen Ken Dekleva devam ediyor: “Köşeye sıkışmış bir Putin, daha tehlikeli bir Putin’dir. Bazen ayının kafes dışına çıkış ormana geri dönmesine izin vermek daha hayırlıdır”

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Zelensky: Putin İle Görüşmeye Hazırım

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ‘görüşmeye hazır’ olduğunu; ancak müzakerenin başarısız olması durumunda bunun ‘3. Dünya Savaşı’ anlamına gelebileceğini söyledi.

CNN’e konuşan Ukrayna Lideri Zelensky, “Onunla müzakereye hazırım. Son iki yıldır hazırdım. Bence müzakereler olmadan bu savaşı bitiremeyiz” dedi.

“Ukrayna bir NATO üyesi olsaydı, bir savaş başlamazdı” diyen Zelensky, “Ülkem için, halkım için güvenlik garantisi almak istiyorum. NATO üyeleri bizi ittifakta görmeye hazırsa, hemen yapın. Çünkü insanlar her gün ölüyor” ifadelerini kullandı.

“Buluşma ve konuşma zamanı”

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali dördüncü haftasına yaklaşırken daha fazla müzakere çağrısı yapan Zelensky, “Biz her zaman müzakerelerde ısrar ettik. Her zaman diyalog önerdik, barış için çözümler önerdik. Şimdi özellikle Moskova’dan herkesin beni duymasını istiyorum. Buluşma zamanı. Konuşma zamanı. Ukrayna için toprak bütünlüğünü ve adaleti geri getirme zamanı.” şeklinde konuştu.

Daha önceki mesajında “görüşmeler başlamazsa Rusya’nın kayıplarının büyük olacağı konusunda” uyaran Zelensky, “Putin’le görüşme imkanına sahip olmak için herhangi bir formatı, herhangi bir fırsatı kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu girişimler başarısız olursa, bu bir üçüncü Dünya Savaşı anlamına gelir” diye konuştu.

Ukrayna’nın öncelikleri

Zelensky, görüşmelerde önceliklerinin şu şekilde olacağını söyledi: “Savaşın sona ermesi, güvenlik garantileri, egemenlik, toprak bütünlüğünün restorasyonu, ülkemiz için gerçek garantiler, ülkemiz için gerçek koruma.”

“Bu savaşı durdurmak için sadece yüzde 1 bile şansımız varsa bence bu şansı kullanmamız gerekiyor.” ifadesini kullanan Zelenskiy, her gün sahada masum insanların hayatını kaybetmeye devam ettiğini vurguladı.

Paylaşın

Rusya, Ukrayna’da Yine Hipersonik Füze Kullandı

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın Mikolayiv bölgesinde bulunan bir yakıt deposunun Kinjal (hançer) hipersonik füzesiyle vurulduğunu duyurdu. Bakanlık, dün ilk kez Ukrayna savaşında Kinjal tipi hipersonik füze kullanıldığını duyurmuştu.

Bakanlık, Kırım hava sahası kullanılarak ateşlenen Kinjal modeli hipersonik füzenin Ukrayna askeri güçlerine ait Mikolayiv bölgesindeki bir yakıt deposunu hedef aldığını bildirerek, söz konusu yakıt deposundan Ukrayna askeri güçlerinin ülkenin güneyindeki askeri araçlarının büyük bölümünün yakıt ihtiyacını karşıladığını iddia etti. Bakanlıktan yapılan açıklamada ayrıca, Hazar Denizi bölgesinde konuşlandırılan Kalibr seyir füzelerinin de Ukrayna’daki hedeflere karşı kullanıldığını haber verdi.

Rusya Savunma Bakanlığı, dün ilk kez Ukrayna savaşında Kinjal tipi hipersonik füze kullanıldığını duyurmuş ve bu saldırıda füzelerin Ukrayna güçlerinin bir yeraltı silah deposunu imha ettiğini iddia etmişti. Dünkü saldırıya hedef olan Delaytin, bir NATO ülkesi olan Romanya’ya 100 kilometre mesafede bulunuyor.

Kinjal’ı vurmak çok zor

Uluslararası askeri uzmanlar Rusya‘nın ilk kez bir çatışma bölgesinde hipersonik füze kullandığına dikkat çekiyor. Rusya, “hipersonik” diye adlandırılan bu hızlı füzeleri dünyada ilk geliştiren ülke oldu. Söz konusu füzelerin yüksek hızı ve yönünü değiştirebilme kabiliyeti, füzesavar sistemlerce etkisiz hale getirilmesini zorlaştırıyor.

Yine Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, düzenlenen füze saldırılarında Ukrayna güçlerinin Kiev’in batısındaki Jitomir kentinde bulunan bir askeri hazırlık bölgesini hedef aldığı, 100’den fazla Ukraynalı askerle yabancı savaşçının “tek vuruşta” öldürüldüğünü kaydetti. Ukrayna tarafı da Herson yakınlarında bir Rus generalin öldürüldüğünü duyurdu.

Rusya’nın belirttiğine göre Kinjal hipersonik füzesi, ses hızından on kat daha hızla ilerleyip hedefini vurma kapasitesine sahip. Teknik tanımlamada da hipersonik füze, ses hızından en az beş kat yüksek hıza ulaşan füzelere deniliyor.

İnsanlık dramı sürüyor

Öte yandan çatışmaların neredeyse kentin yüzde 90‘nını enkaza çevirdiği bildirilen Mariupol’den ve başkent Kiev’den 6 bin 600 sivilin çıkarılmasının başarıldığı bildiriliyor. Açılan insani koridorlar sayesinde de Mariupol’den 4 bin 128 kişinin, Kiev’den de bin 820 kişinin tahliye edildiği açıklandı.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de, Rusya’nın yoğun saldırıları ile enkaza dönen ve çevresi sarılan Mariupol kentinde yaşananların “insanlığa karşı işlenmiş suç” olduğunu dile getirerek, burada olanları “Önümüzdeki yüzyılda da insanların hatırlayacağı bir terör saldırısı” olarak nitelendirdi. Mariupol tiyatrosuna sığınan çok sayıda sivilin bulunduğu kent tiyatrosunun Rus güçleri tarafından bombalanması sonucunda enkaz altında kalanlara yönelik arama ve kurtarma çalışmalarının da sürdüğünü belirtti.

Zelenskiy, Rusya’nın saldırılarıyla sivil halka yönelik insani yardımları engellendiğini de ileri sürdü. Birleşmiş Milletler (BM) Gıda Programı Acil Durum Koordinatörü Jakob Kern de, AFP haber ajansına verdiği demeçte, etrafı Rus güçleri tarafından çevrilmiş çok sayıda kentte insanlara yardım yapılmasının engellendiğini belirtti.

Ukrayna hükümeti, bu sabah başkent Kiev ile yoğun saldırılara maruz kalan Harkiv ve Mariupol kentleri çevresine yedi insani koridor kurulduğunu, bölgeden çıkan sivillerin nakliyesi için otobüslerin beklediğini duyurdu.

Öte yandan Rusya, “Milliyetçi Kiev rejiminin” Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) veya Batılı ülkelerin diplomatik temsilciliklerine saldırılar düzenleyerek Rusya’nın saldırıdığı yönünde algı yaratacağını iddia etti. Moskova ayrıca, Sumi ve Mikolayiv’de Ukrayna’nın kendi halkına karşı kimyasal madde kullanacağını ileri sürdü.

Paylaşın