Tokat: Akbelen (Bizeri) Yaylası

Akbelen (Bizeri) Yaylası; Tokat’ın Merkez İlçesi, Akbelen Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Yaylaların yüzyıllardır devam eden klasik amaçlı kullanımlarına günümüzde yeni fonksiyonlar eklenmiştir. Son yıllarda bu alanlar turizm için oldukça ilgi çekmektedir.

Yayla turizmi, yaz aylarında serinleme, dinlenme, dağ-yayla havası teneffüs etme, doğal ortamda doğal yaşamı gözlemleme, doğal ürünler tüketme gibi birçok faaliyetin gerçekleştirilebildiği turizm türüdür. Ayrıca yaylalar yerel, kültürel, sosyal ve etnolojik özellikleri ile de ilgi çeken alanlardır.

Tokat, Yeşilırmak havzası üzerine kurulu bir şehir olmanın avantajlarından yararlanmaktadır. Bereketli toprakları ve geniş ormanlık alanlarıyla hem tarıma uygun elverişli arazilere hem de geniş ovalara, düzlüklere sahiptir. Akbelen (Bizeri) Yaylası’da bunlardan biridir.

İl merkezine 29 km uzaklıkta , deniz seviyesinden 1740 m. yükseklikteki Akbelen (Bizeri) Yaylası, çam ve kayın ağaçlarının yanı sıra çimli yamaçlarda çim kayağı yapabilme olanağı mevcuttur.

Muhteşem görüntüsüyle gürültülü şehir ortamından kaçıp doğanın sesini dinlemek isteyenlere kucak açan Akbelen (Bizeri) Yaylas’na gitmeden önce tüm ihtiyaçlarınızı karşılamanızı öneririz. Yöre halkı, oldukça sıcak ve samimidir. Size her türlü yardımda bulunacağından şüpheniz olmasın.

Paylaşın

Tokat: Batmantaş Yaylası

Batmantaş Yaylası; Tokat’ın Merkez İlçesi, Batmantaş Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Yaylaların yüzyıllardır devam eden klasik amaçlı kullanımlarına günümüzde yeni fonksiyonlar eklenmiştir. Son yıllarda bu alanlar turizm için oldukça ilgi çekmektedir.

Yayla turizmi, yaz aylarında serinleme, dinlenme, dağ-yayla havası teneffüs etme, doğal ortamda doğal yaşamı gözlemleme, doğal ürünler tüketme gibi birçok faaliyetin gerçekleştirilebildiği turizm türüdür. Ayrıca yaylalar yerel, kültürel, sosyal ve etnolojik özellikleri ile de ilgi çeken alanlardır.

Tokat, Yeşilırmak havzası üzerine kurulu bir şehir olmanın avantajlarından yararlanmaktadır. Bereketli toprakları ve geniş ormanlık alanlarıyla hem tarıma uygun elverişli arazilere hem de geniş ovalara, düzlüklere sahiptir. Batmantaş Yaylası’da bunlardan biridir.

Batmantaş Yaylası, hem günübirlik hem de konaklama imkanı sağlayan çam ormanı içindedir. Tokat İl Merkezine 28 km uzaklıkta ve deniz seviyesinden 1850 m. yüksekliktedir. Buraya günübirlik gidilebilirse de kamp yapma olanağı da vardır.

Muhteşem görüntüsüyle gürültülü şehir ortamından kaçıp doğanın sesini dinlemek isteyenlere kucak açan Batmantaş Yaylası’na gitmeden önce tüm ihtiyaçlarınızı karşılamanızı öneririz. Yöre halkı, oldukça sıcak ve samimidir. Size her türlü yardımda bulunacağından şüpheniz olmasın.

Paylaşın

Tokat: Artova, Yeraltı Yerleşimi

Yeraltı Yerleşimi; Tokat’ın Artova İlçesi, Boyunpınar Köyü, Özündürük Mevkii’nde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Yöre halkı tarafında Horun Mağarası olarak da bilinen Yeraltı Yerleşimi, ana kaya blokuna oyularak yapılmıştır. Bu yeraltı yerleşimi üç koridorlu ve üç katlı olup, salonlar, küçük odalar ve küçük bir tapınaktan oluşmaktadır.

Erken Hıristiyanlık dönemine ait bu yeraltı yerleşimi 1995 yılında Tokat Müzesi tarafından yapılan temizlik kazısı ile açılmış ve hizmete sunulmuştur.

Tokat’ın eski yerleşim yerlerini görmek ve şehrin geçmiş tarihiyle ilgili bilgi almak istiyorsanız bu ören yerlerini mutlaka görmelisiniz. Burada bütçenize uygun olarak konaklayabileceğiniz tesisler olduğu gibi, çadır kampı yapabileceğiniz yeşillik alanlarda bulunmaktadır.

Paylaşın

Tokat: Sebastopolis Antik Kenti

Sebastopolis Antik Kenti; Tokat’ın Sulusaray Merkez İlçesi yerleşim sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Antik yerleşme, Roma Dönemi’nde Sebastopolis ya da Hereakleopolis adıyla bilinmektedir. Yunanca bir kelime olan Sebastopolis; Sebasto (büyük, ulu, azametli, muhteşem) ve polis (şehir) kelimelerinden türetilmiş olup; “büyük, ulu şehir” anlamına gelmektedir. Herakleopolis ise, Herakles şehri anlamına gelmektedir. Herakles, Yunan ve Roma mitolojisinde gücü kuvveti simgeleyen yarı tanrı bir varlıktır. Antik kent, bu adı ile de, Sebastopolis ile aynı manayı ifade eder.

Sebastopolis, ilk defa Plinius (VI,8) tarafından Colopene’nin küçük bir şehri olarak anılır. Ptoleme, burayı Galat Pontusu’ndaki Dioscurias-Sebastopolis’ten ayırt etmek için, “Sebastopolis-Herakleopolis” demiştir. Herakleopolis ismi, Septimius Severus zamanından önce görülmez. Bu adı, belki de Commodus’un şerefine almıştı.

Sulusaray’da bulunan bu antik kentin, Sebastopolis adını almadan önce Karana adını taşıdığını Strabon’dan öğrenmekteyiz. Karana, Ateporix adlı yerel bir Galat beyinin başkenti durumunda iken, Ateporix’in ölümünden sonra bu küçük eyalet, Roma İmparatorluğu’na dâhil olur ve Pontus Galaticus Eyaleti’ne bağlanır. Bu bağlamda, şehrin tarihi M.Ö. 3 Ekim’inden itibaren başlamaktadır.

Sebastopolis, M.Ö. 3-2 yıllarında yeni takvim kullanma ayrıcalığı ve kentlerine imparator Augustus adını verme hakkı tanınmış olan önemli bir merkezdir. Sebastopolis, Traianus zamanında sikke basmaya başlamıştır. Bu bağlamda, söz konusu kent, İmparatorluk devrinde Traianus’dan Gallienus’a kadar darp yapmıştır. Pontus Galaticus Eyaletini Kappadokia topraklarına katan Traianus, Anadolu’da Sebastopolis’i Romalılaştırma merkezi yapmak istemiştir.

Roma Dönemi’nde zengin ve mamur bir kent olarak karşımıza çıkan Sebastopolis, Roma imparatorları tarafından ziyaret edilmiş ve burada imparatorlar onuruna gymnasium, stoa gibi yapılar inşa edilmiştir.

İmparator Hadrianus iki büyük seyahat programıyla M.S. 121-133 yılları arasında Roma İmparatorluğu’nu baştanbaşa dolaşmıştır. İlk seyahati M.S. 121-125 yılları arasında beş yıl, ikinci seyahati ise, M.S. 128-133 yılları arasında altı yıl sürmüştür. Hadrianus’un ikinci büyük gezisinde Doğu Anadolu’yu kat ederek Karadeniz’e ulaştığı ve Pontus kentlerini ziyareti ettiği bilinmektedir.

Bu ziyaret kapsamında, imparatorun Sebastopolis’e de uğradığı burada ele geçen yazıtlardan anlaşılmaktadır. Yine bu yazıtlardan, Hadrianus’tan itibaren Sebastopolis’te imparatorlar için kültler ve oyunlar düzenlendiği bilinmektedir. Hatta Sebastopolis Senatosu ve halkı, Atina’ya iki elçi vasıtasıyla I. Olimpiyatlarda Olimpia yakınlarında bir yere dikilmek üzere Hadrianus heykeli göndermiştir. Heykel, Hadrianus’un M.S. 131’deki Sebastopolis’i ziyaretinden sonra M.S. 132’de kutlanan olimpiyatlar sırasında dikilmiş olmalıdır.

Sebastopolis, Hadrianus Dönemi’nde yapılan bir gymnasium, tapınak, etrafında dükkân ve atölyelerin olduğu bir stoa, bir giriş kapısı, gladyatör ve hayvan dövüşlerinin yapıldığı bir stadyum gibi yeni yapılar ile gelişimini devam ettirmekle beraber, asıl önemini Flaviuslar zamanında yapılan yol şebekesi inşasıyla kazanmıştır. Önemli yollar kavşağında yer alan Sebastopolis, Galataia’yı Kappadokia’ya oradan da Pontus ve Ermenia’ya bağlayan yollar üzerindedir.

Bu önemli yol kavşağında M.S. 3. yy. sonu ile M.S. 4. yy. başlarına tarihlenen mil taşları ele geçmiştir. Bu mil taşları, Septimius Severus Dönemi’nden I. Constantinus Dönemi sonuna kadar uzanmaktadır (M.S. 193–337). Bizans Dönemi’nde bir piskoposun ikametgâhı durumunda olan Sebastopolis’te, Erken Hıristiyanlık Dönemi’ne ait Asya’nın en büyük kiliselerinden birisi inşa edilmiştir.

Bizans Dönemi’nde yoğun bir iskânın olduğu kent, Sasani ve Arap saldırılarına uğramıştır. Bölge İstanbul’un fethine girişen Arapların saldırısına da maruz kalmıştır. Malazgirt Zaferi’nden sonra Türk egemenliğine geçen kent, zamanla eski önemini yitirmiş ve küçük bir Türk köyü olarak anılmıştır. Sırasıyla Danişment, Selçuklu ve Osmanlı hâkimiyeti altına giren kent, yakınındaki sıcak su kaynaklarından dolayı Sulusaray adını almış, 19. yüzyılda Çerkez muhacirlerin yerleştiği bir köy haline gelmiş ve 20 Mayıs 1990 tarihinde ise ilçe olmuştur.

Sebastopolis Antik Kkenti’nde kazı çalışmaları, 1987–1990 yılları arasında “Kurtarma Kazı Çalışmaları” olarak Tokat Müze Müdiresi Birsel Özcan başkanlığındaki bir ekip tarafından başlatılmıştır. 2010 yılında ise, yine Tokat Müzesi başkanlığında Markus Kohl, Mesude Matoğlu ve Ali Alkan’dan oluşan bir ekip tarafından kazı, temizlik ve çevre düzenleme çalışması gerçekleştirilmiştir.

2013 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleriyle, Tokat Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında ve Gaziosmanpaşa Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şengül Dilek FUL’un bilimsel danışmanlığındaki bir ekip tarafından başlatılan Sebastopolis antik kenti kazı çalışmalarına 2015 yılında da devam edilmiştir.

Söz konusu yıllarda gerçekleştirilen kazı çalışmaları, daha önceden kamulaştırılan ve telle çevrilerek koruma altına alınan Roma Hamamı ve Bizans Kilisesi kalıntılarının bulunduğu 2 sektörde yürütülmüştür. Bu çalışmalar sonucunda söz konusu yapıların planlarına ait önemli bulgulara ulaşılmakla birlikte, kesin olarak planların açıklanabilmesi için kazı çalışmaların sistematik bir biçimde devam ettirilmesi gerekmektedir.

Paylaşın

Tokat: Horoztepe Höyüğü

Horoztepe Höyüğü; Tokat’ın Erbaa İlçesi, İmbat Deresi Mevkii’nde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Horoztepe’de MÖ. 2000-600 yıllarında irili ufaklı birçok yerleşim alanı bulunmaktadır.

Horoztepe’de M.Ö. 3000 yılına ait bir mezar ortaya çıkartılmıştır. Bu mezarlıkta bulunan madeni ve altın süs eşyaların yanı sıra, altın ve bronzdan yapılmış çocuğunu emziren kadın heykelciği, halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde teşhir edilmektedir.

Horoztepe, erozyon ve tarım nedeniyle düzleşmiş büyük bir höyüktür. Yüksekliği, doğu tarafında yol seviyesinden 5 m. batı tarafında dere seviyesinden yaklaşık 15 m. kadardır.

Üzerinde halen tarım yapılan höyükte bol miktarda Eski Tunç Çağı ve Hitit dönemine ait seramik parçalarına rastlanmaktadır.

Çevresinde yapılan yol çalışmaları ve erozyon nedeniyle meydana gelen kesitlerde seramik parçalarını ve kültür tabakalarını görmek mümkündür.

Paylaşın

Tokat: Erbaa, Düden Gölü

Düden Gölü; Tokat’ın Erbaa İlçesi, Kızılotluk Mevkii’nde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. İlçe merkezine 25 km. mesafededir.

Düden Gölü adeta bir tablo gibi seyrine ve yaşamına doyum olmayan güzelliklerden birisidir. Bitki örtüsü ile göz kamaştıran güzelliğe sahiptir.

Düden Gölü, bölge insanı tarafından mesire yeri olarak tercih edilmektedir. Suni bir göl olan Düden Gölü’nün çevresi Çam, Kayın ve Meşe ağaçlarıyla kaplıdır.

Günübirlik ziyaretler için uygun olan Düden Gölü, kamp yaşamından hoşlananlar için ideal bir yerdir. Şehir yaşamından uzaklaşıp kafa dinlemek için ideal bir yerdir.

Kamp yapmak isteyenler bölgeye gitmeden önce tüm ihtiyaçlarını karşılamalarını öneririz. Bölgede ihtiyaçları karşılayacak bir işletme bulunmamaktadır.

Tabanı bataklık olan Düden Gölü’nde balık bulunmamaktadır. Gölün çevresinde, tavşan, karatavuk, tilki, kurt gibi hayvanlarla karşılaşabilirsiniz.

 

Paylaşın

Tokat: Beyazıt Bestami Camii

Beyazıt Bestami Camii; Tokat’ın Zile İlçesi, Ali Kadı Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Caminin 1206 ve 1305 tarihli iki ayrı kitabesi bulunmaktadır. Büyük olasılıkla Ertena döneminde burada yapılmış olan bir külliyeden arta kalan bu yapının Beyazıt Bestami tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.

Bayazıd-ı Bestamî torunlarından Şeyh Edhem Çelebi tarafından idare olunur talebeyi doyurmak için büyük bir teşkilât da bulunurdu Nitekim caminin içerisinde bulunan türbede Beyazıt Bestami’nin torunları gömülüdür.

Bayazıt-ı Bestamî Külliyesi bugünkü üniversite düzeyinde eğitim – öğretim hizmetlerini sürdürmüş ve pek çok değerli alimlerin yetişmesine vesile olmuştur.

Cami dikdörtgen planlı olup, ibadet mekanı oldukça yüksek kasnaklı kiremit çatılı bir kubbe ile örtülmüştür. Yanındaki minare taş kaide üzerine tek şerefeli, kısa boylu ve yuvarlak gövdelidir. XIX. yüzyılda yapılmış ahşap minare özelliklerini taşımaktadır.

Paylaşın

Tokat: Elbaşoğlu Camii

Elbaşoğlu Camii; Tokat’ın Zile İlçesi, Zincirli Ülya Mahallesi, Alparslan Türkeş Bulvarı üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Elbaşoğlu Camii, Zile eşrafından ve derebeyi Seyit Ahmet Ağa tarafından hicri 1795 yılında yaptırılmıştır. Kesme ve moloz taşlarla yapılan câminin üstü kiremit kaplı kırma çatı ile örtülüdür. Kuzey tarafında küçük bir avlusu, Kuzey batı köşesinde tek şerefeli bir minaresi  bulunur. İçinin önemli bir bölümü ahşap olan tarihi caminin onarımı sırasında boya yapan ustalar yağlı boyanın altından renkli kök boyalar ve işlemeler çıkınca durumu ilgililere haber verdiler.

Vakıflar Genel Müdürlüğü onarım işini durdurarak yaklaşık 50 yıl üst üste yağlı boyalarla kaplı alanları kazıyınca alttan eşine ender rastlanır kök boya ile yapılmış 220 yıllık nakış ve hat eserleri çıktı. Elbaşoğlu Camii girişi kuzey duvarı ortasına yakın bir yerdedir. Kesme taştan örülen ve yüksek tutulan bu cephe, dikdörtgen bir çerçeve içine alınmıştır. Kapı açıklığı yuvarlak kemerlidir.

Son cemaat bölümü camiye sonradan eklenmiştir. Altta dikdörtgen, üstte yuvarlak kemerli pencerelerle ışık alan caminin Güney duvarındaki taşlara işlenmiş rölyefler cepheye bir hareketlilik kazandırmıştır. Minare, cami bünyesiyle bütünlük sağlamıştır. Bunun avluya bakan basık kemerli bir girişi ve üstünde iki satırlık kitabesi vardır. Kara kaide üzerine  yükselen silindirik gövde yukarıya doğru incelmektedir. Gövdenin yüzeyinde caminin Güney duvarındakine benzer rölyeflerle daha üstte minarenin yapılış tarihi yazılıdır. Şerefe oldukça sadedir. Petek, üstte külah ve alemle nihayetlenmektedir.

Harime Kuzey’den yuvarlak kemerle bir kapı açıklığı ile geçilir. Yanlardan kaide ve başlıklı ince birer sütunçe ile desteklenen bu kemer, kırmızı, gri ve beyaz mermerden geçmeli olarak örülmüş, etrafı dikdörtgen bir çerçeve ile kuşatılmıştır. Üstte yapım tarihini ve banisini gösteren kitabesi yer almaktadır. Harime  girildikten sonra, tam karşıda kıble duvarına konulan yarım silindirik formlu mihrabda siyah ve beyaz mermerden yapılmış, kaliteli bir işçilik kullanılmıştır. Dikdörtgen bir çerçeve içine alınan  mihrabın taç kısmı barok tarzda işlenmiştir. Caminin minberi ağaçtan olup, oldukça sadedir.

Paylaşın

Tokat: Nasuh Paşa (Ulu) Camii

Nasuh Paşa (Ulu) Camii; Tokat’ın Merkez İlçesi, Camii Kebir Mahallesi, Sulu Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Caminin taçkapısında yer alan Selçuklu dönemi kitabesine göre Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, Mehmet Zaluli isimli bir kişi tarafından H.665 (M.1267) tarihinde inşa ettirilmiştir. Nasuh Paşa Cami adını, H.1000(M.1591) yılında geçirdiği tamir sonucunda almıştır.

Bugün görülen yapı; taçkapının mihrabiye nişlerine karşılıklı olarak yerleştirilmiş kitabelere göre, dönemin kaymakamı ile yörenin ileri gelenlerinden Süleyman Necmi Bey’in girişimleriyle H.1320 (M.1904) yılında eski yapı genişletilerek yenilenmiştir. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı harimin kuzey cephesinde üç bölümlü, kubbeyle örtülü son cemaat yeri yer alır. Hemen girişte son cemaat yeriyle aynı düzenlemeye sahip mekan, yapıyı genişletirken ilave edilmiştir.

Ortadaki kubbesi daha büyük üç kubbeyle örtülü bu mekan, harimi kareye dönüştürmektedir. Bu kare bölümün üzeri tromp geçişli sekizgen kasnaklı büyük bir kubbeyle örtülüdür. Kubbe kasnağının çevresinde birer küçük kubbeyle örtülü sekizgen ağırlık kuleleri dikkati çeker. Harime kuzeydeki taçkapıyla doğu ve batı cephelerdeki kapılardan giriş bulunmaktadır. Harimi, cephelerde çift sıra halinde düzenlenmiş pencereler ve kubbe kasnağına yerleştirilmiş pencereler aydınlatmaktadır.

Kuzeybatı köşede beden duvarları üzerine oturtulmuş soğan biçimli pabuçluklu, silindirik gövdeli, tek şerefeli ve soğan kubbeli minare yer alır. Kesme taş malzemeyle inşa edilmiş caminin son cemaat yeri kuzey cephesinde ve portalde iki renkli taş kullanımıyla süslemeler yapılmıştır. Caminin sade bir bezemeye sahip mihrabı taştan, kabaralarla bezeli minberi ise mermerdendir.

Paylaşın

Tokat: Kesikbaş Camii ve Türbesi

Kesikbaş Camii ve Türbesi; Tokat’ın Turhal İlçesi, Pazar Mahallesi, Sulu Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Cami, değişik zamanlarda yapılan ilavelerle bugünkü durumunu almıştır. Yapının değişik yerlerinde olmak üzere toplam beş kitabesi vardır. Bu kitabelerden harimin batısında yer alan mermer kapıdaki kitabeye göre cami, Şeyh Hacı Mustafa Efendi tarafından H.1172 (M.1759) yılında inşa edilmiştir.

Caminin güneyindeki imam odasında yer alan otuz satırlık kitabe, 1901-1902 tarihlidir ve Turhal’ın ilk müftüsü Mustafa Lütfi ile ilgilidir. Diğerleri ise yapıdaki onarım ve eklemeleri gösteren kitabelerdir. Harimin kubbeyle örtülü kare planlı merkezi mekanı, yuvarlak kemerli açıklıklarla doğu ve batıya doğru genişletilmiştir. Bu bölümlerden batıdaki bölüm iki küçük kubbeyle, doğudaki beşik tonozla örtülmüştür.

Harimdeki mermer mihrap ve minber, sade profillerle dekore edilmiştir. Kubbe iç yüzeyi, kemer ve pencere konturları 19. yy. özellikleri taşıyan kalem işi bezemelerle süslenmiştir. Kuzeybatı köşede yer alan sekizgen kaideli, silindirik gövdeli minare, kitabesine göre H.1175 (M.1761-62) tarihlidir.

Minarede düzgün kesme taş kullanılmış olması, içten ve dıştan sıvanmış ve içerisi kalemişleriyle süslenmiş caminin de aynı malzemeyle inşa edilmiş olabileceğini akla getirmektedir. Caminin güneybatısındaki kare planlı, tromp geçişli kubbeyle örtülü türbe, son onarımlarda çini ve kalemişleriyle bezenmiştir. Türbede Şeyh Hacı Mustafa Efendi, ailesi ve Şeyh Abdullah Kesikbaş’a ait sandukalar yer almaktadır.

Paylaşın