HDP’li Saruhan Oluç’tan Meral Akşener’e Sert Yanıt: Biz Pazarlık Yapmayız

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “CHP, HDP ile görüşebilir bu net. Ama bize asla getiremez” sözlerine yanıt veren HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, partisinin 27 Eylül 2021’de açıkladığı Tutum Belgesi’nde yer alan ilkelere işaret ederek, “Biz bakanlık koltuğu pazarlığı, bu gibi şeylerle uğraşan bir parti değiliz. Bugüne kadar böyle bir pazarlığımız olmadı, yarın da böyle bir pazarlık yapmayız” dedi ve ekledi:

“Meral Akşener’in o konuda söylediklerini televizyonlarda ben de izledim. Çok ciddiye aldığımız sözler değil. Herkes kendi işine baksın, biz pazarlık yapmayız, biz politika ve mücadeleyle ilgileniyoruz, ilkelerle ilgili konuşuyoruz. 2021 yılının Eylül ayının sonundan itibaren bu politikamızı ortaya koyduk. O gün ne söylediysek, bugün de aynı noktada duruyoruz. Bu politikaların tartışılması gerektiğini söylüyoruz. Millet İttifakı’nın bileşenlerinin altına imza attıkları kağıtlara bakarsanız, bizim söylediklerimizin önemli bir kısmına kendilerinin geldiklerini görürsünüz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Mezopotamya Ajansı’nın Eş Genel Başkanları Mithat Sancar’ın Kılıçdaroğlu’na daveti, Akşener’in açıklamaları ve Cumhurbaşkanlığı adaylı eğilimlerine dair sorularını yanıtladı.

Eş Genel Başkanınız Mithat Sancar’ın Kılıçdaroğlu’na davetindeki amaç neydi?

Bu süreçte Cumhurbaşkanlığı adayıyla ilgili olarak; bir görüşme, bir diyalog, 27 Eylül 2021’de açıkladığımız Tutum Belgesi’nin içeriğine dair bir görüşmenin, bir değerlendirmenin önemli olduğunu hep söyledik. Bütün Cumhurbaşkanı adaylarının da bu görüşmeyi yapmasının önemli olduğunu söyledik. O çerçevede bir davet olmuştur.

Elbette Sayın Kılıçdaroğlu’nun takdiridir ama eğer Türkiye’deki bütün seçmenlerden oy istiyorsa, HDP seçmenlerinden oy istiyorsa, o zaman demokratik siyasetin bir gereği olarak HDP’nin önümüzdeki dönem için ne düşündüğünü, nasıl yaklaştığını, bir geçiş sürecinin nasıl olması gerektiğine dair fikirlerinin ne olduğunu öğrenmek, bunları konuşmak, değerlendirmek için bir görüşme yapması doğal olandır. Eş Genel Başkanımızın daveti de bu çerçevede bir görüşme içindir. Göreceğiz önümüzdeki günlerde.

Akşener’in açıklamaları üzerinden soracak olursak, Kılıçdaroğlu veya Millet İttifakı’nda yer alan herhangi bir partiyle pazarlığınız oldu mu?

“Herkes kendini nasıl bilirse, başkalarını da öyle düşünürmüş” diye bir laf var. Bizim kimseyle bir pazarlığımız olmadı bugüne kadar. Bizim derdimiz bir makam, bir koltuk elde etmek değil. Bizim derdimiz Türkiye’de tek adam yönetimi var, demokrasi, hukuk, anayasa, her şey askıya alınmış vaziyette. Büyük bir hukuksuzluk var, büyük bir baskı ve zulüm oluşmuş vaziyette. Türkiye çoklu bir kriz yaşıyor; hem sosyal hem ekonomik hem siyasal alanda.

Kürt düşmanlığı artık bu iktidarın döneminde gerçekten zirveye ulaştı. Bizim derdimiz Türkiye’de yeni bir dönemin, Cumhuriyetin ikinci yüzyıla girerken yeni bir dönemin başlaması. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve Demokratik Cumhuriyet’e ulaşılması doğrultusunda adımların atılması, demokrasi ve hukuk alanında demokratik değişimin yolunun açılması için mücadele ediyoruz. Biz var olan düzenle, bir sistemle derde sahibiz. Bunun değişmesi için mücadele ediyoruz.

Biz bakanlık koltuğu pazarlığı veya bu gibi şeylerle uğraşan bir parti değiliz. Bugüne kadar böyle bir pazarlığımız olmadı, yarın da böyle bir pazarlık yapmayız. Biz öyle bir anlayışa sahip değiliz. Bizim derdimiz, mücadelemiz, Türkiye’nin tek adam rejiminden kurtulması, bir geçiş dönemiyle birlikte hem yerel anlamda hem merkezi anlamda güçlü bir demokrasiye ulaşılması için adımların atılması ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için bir zeminin oluşmasıdır. Biz bununla ilgileniyoruz. O yüzden bize pazarlık yapmışlar ya da yapacaklar, “Pazarlık yapmayız” gibi lafların bize söylenmesinin bir anlamı ve karşılığı yok.

Dün Meral Akşener’in o konuda söylediklerini televizyonlarda ben de izledim. Çok ciddiye aldığımız sözler değil. Herkes kendi işine baksın, biz pazarlık yapmayız, biz politika ve mücadeleyle ilgileniyoruz, ilkelerle ilgili konuşuyoruz. 2021 yılının Eylül ayının sonundan itibaren bu politikamızı ortaya koyduk. O gün ne söylediysek, bugün de aynı noktada duruyoruz. Bu politikaların tartışılması gerektiğini söylüyoruz. Millet İttifakı’nın bileşenlerinin altına imza attıkları kağıtlara bakarsanız, bizim söylediklerimizin önemli bir kısmına kendilerinin geldiklerini görürsünüz. Dolayısıyla biz politika ve ilkelerle ilgileniyoruz.

Demokrasinin yolunun açılması… HDP’nin olmadığı bir denklemde mümkün mü?

HDP’nin olmadığı bir denklemde mümkün değil. Neden mümkün değil? Birincisi HDP herhangi bir parti değil. Şu anda 7 milyondan fazla oyu olan, milyonlarca insanı aileleriyle birlikte temsil eden bir partiden söz ediyoruz. Hem bir taraftan Kürt halkını hem de Türkiye demokrasi güçlerini temsil eden bir partiden söz ediyoruz. Türkiye’deki bütün farklılıkları, farklı inançları, kimlikleri, ana dilleri, kültürleri içinde barındıran ve bütün Türkiye’yi temsil eden bir partiden söz ediyoruz.

Dolayısıyla HDP’nin içinde olmadığı bir demokrasi adımı gerçekçi değildir. İkincisi HDP şuanda Meclis’in üçüncü büyük partisidir. İddialıdır, önümüzdeki seçimde de yine güçlü bir grup kurma hedefine sahiptir. Eğer çoğulcu bir demokrasiye sahip olacaksa bu ülke, elbette HDP’nin de fikirleri, politikaları, önerileri dikkate alınacaktır. O nedenle HDP olmadan demokrasi olmaz, bu çok açık. Kürt sorunu çözülmeden demokrasi olmaz dediğimiz gibi, HDP olmadan demokrasi olmaz. Bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu konuda kararlı duruşumuzda vazgeçmiş değiliz.

Millet İttifakı’nda yaşanan krizin ardından partinizin Merkez Yürütme Kurulu olağanüstü toplantı ve Cumhurbaşkanlığı adayı çıkarma eğilimini yeniden gözden geçirdi. Aday çıkarma eğiliminiz sürüyor mu? 

Eş Başkanlarımız da açıkladı. Özellikle yaşanan depremden sonra Türkiye yeni bir döneme girdi. Deprem aslında bir kez daha Türkiye’de yaşayan herkese bu iktidarın Türkiye’yi nasıl bir enkaza dönüştürdüğünü görmesini sağladı. Maalesef çok canımızı yaktı, çok canımız hayatını kaybetti. Ama bir kez daha gördük ki bu iktidar toplumu ve halkı korumak için herhangi bir önlem almadı, herhangi bir hazırlığı yok felaketler karışında. Tam tersine bir durum söz konusu. Biz depremden sonra yaptığımız HDP Merkez Yürütme Kurulu toplantısında da bu meselenin tekrar değerlendirilmesi gerektiğini konuştuk. Önümüzdeki günlerde bu konuda görüşlerimizi Emek ve Özgürlük İttifakı’yla da paylaşacağız.

Çünkü biz bir ittifak adayı olarak çıkartacaktık. Öyle bir kararlığımız var. Orada bir fikir birliği oluşursa, hangi konuda olursa olsun açıklayacağız. Çok fazla sürmez, önümüzdeki günlerde bu konuda bir adım atılmış olur. Biz Üçüncü Yol’u inşa etme konusunda kararlıyız, Türkiye’de demokrasi mücadelesinin ve demokrasinin gerçekleşmesinin ancak Üçüncü Yol’un güçlü olmasıyla mümkün olacağını düşünüyoruz. Bizler de Üçüncü Yol’un bir parçasıyız HDP olarak, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak. Bir taraftan bu mücadelemizi sürdüreceğiz, güçlü bir Üçüncü Yol mücadelesinin gerçekleşmesi için adımlar atacağız, öbür taraftan da Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili tutumumuzu birlikte değerlendirerek bir karara varacağız.

Mesele bizim açımızdan demokratik olmayan, hukuksuz olan bu düzenin değişmesidir. Bütün hak ve özgürlükleri, bütün demokratik, hukuk ilkelerini çiğneyen, ortadan kaldıran düzeni değişmesidir. Biz buradan bakıyoruz. En başında söylediğim gibi, bizim derdimiz bakanlık koltuğu, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı değil, bu toplumun nefes alması, gerçekten yaşanmakta olan krizlerin aşılması için hangi adımlar atılmalıdır, oraya odaklanmış vaziyetteyiz. Politikalarımızı da buna göre geliştiriyoruz. En iyi sonuca ulaşacağımız konusunda da çok ciddi bir inancımız, umudumuz var. Yeter ki halk desteğini bizden esirgemesin, hep birlikte bu mücadeleyi başarılı bir şekilde sonuca ulaştıralım.

Paylaşın

HDP’li Oluç: Yüzyılın Değil 900 Yılın Felaketini Yaşattılar

Meclis’te basın toplantısı düzenleyen HDP’li Oluç, “AKP Genel Başkanı bugünkü grup toplantısında Türkiye Yüzyılından, yüzyılın felaketine geçmiş oldu. Gerçekten Türkiye’ye yüzyılın felaketini yaşatmış olan bir iktidarla karşı karşıyayız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Yüzyıl diyorum ama tarih kitaplarına baktığımız zaman, 909 yıl önce 1114 yılında Maraş’ta bir deprem yaşanmış ve tarih kitaplarına göre o depremde 40 bin civarında insan hayatını kaybetmiş. Yani 909 yıl önce Maraş’ta yaşanan felaketi bugün AKP Türkiye’ye ve topluma bir kez daha yaşattı. Hani yüzyılın felaketi diyorlar ya, yüzyılın değil 900 yılın felaketini yaşattılar. Böyle bir durumla karşı karşıyayız.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Oluç, şöyle konuştu:

AKP Genel Başkanı bugünkü grup toplantısında Türkiye Yüzyılından, yüzyılın felaketine geçmiş oldu. Gerçekten Türkiye’ye yüzyılın felaketini yaşatmış olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Yüzyıl diyorum ama tarih kitaplarına baktığımız zaman, 909 yıl önce 1114 yılında Maraş’ta bir deprem yaşanmış ve tarih kitaplarına göre o depremde 40 bin civarında insan hayatını kaybetmiş. Yani 909 yıl önce Maraş’ta yaşanan felaketi bugün AKP Türkiye’ye ve topluma bir kez daha yaşattı. Hani yüzyılın felaketi diyorlar ya, yüzyılın değil 900 yılın felaketini yaşattılar. Böyle bir durumla karşı karşıyayız.

“AFAD’ın bütçe payı ne kadar?”

Bugün AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan dedi ki “Resmi verilere göre 45 binden fazla insanımızın hayatını kaybetmiş olmasına rağmen, afet riski yönetimi açısından Türkiye, son 20 yılında geçmişle kıyaslanamayacak kadar ilerleme kaydetmiştir”. Bu mu ilerlemeniz? Son 20 yılda geçmişle kıyaslanamayacak ilerlemenin sonucunda 45 binden fazla insanın hayatını kaybetmesi mi ilerlemeniz? Ne ilerlemesinden bahsediyorsunuz böyle bir felaket yaşanmışken?

Geç kaldınız, hazırlıksız yakalandınız, ortada bir ilerleme falan yok. Rakamlarla, bazı gerçeklere bakıp konuşalım. AFAD, sorumlu değil mi bu meseleden, afet yönetiminden? AFAD’ın bütçe payı ne kadar? 2023 bütçesinde AFAD’ın payı 0,25. Bu AFAD afet hazırlığı yapabilir mi? AFAD’a yüzde 0,25 bütçe payı veren iktidar afet hazırlığı yapabilir mi? Kaç personeli var bu AFAD’ın? Rivayet muhtelif 6-7 bin personel ile AFAD bir afet planı sürdürebilir mi?

Siyasi sorumluluk imar afları nedeniyle de iktidarınızdadır Tayyip Erdoğan!”

Diyor ki Erdoğan, depremde yıkık-ağır hasarlı 203 bin binada 583 bin bağımsız bölüm var. Bunların yüzde 98’i de 2000 öncesi yapılan binalardan oluşuyormuş. Hiç sıkılma yok! Ya siz 10 yılda 10 tane imar affı çıkardınız. Bunu kim çıkardı? Bu iktidar çıkardı. En son 2018’de imar affı çıkardınız. Peki, bu kadar bina yıkılmış, güya 2000 öncesi yapılan binalar bunlar, o zaman niye af çıkardınız da bütün bu binaları affettiniz?

Bunun hesabı sorulmayacak mı? 3 milyon 252 bin bina, yapı faydalanmış 2018’de çıkarılan en son imar affından. Bunun 10 bin 629’u Adıyaman’da, yıkılan yerlerden bahsediyoruz. Hatay’da 56 bin 464 imar affından yararlanmış bina. Maraş’ta 39 bin imar affından yararlanmış bina, Malatya’da 22 bin, diğer illere gelmiyorum.

Bu imar aflarını çıkaracaksınız, ondan sonra kalkıp Kahramanmaraş’ta 144 bin 556 vatandaşımızın imar affından faydalandığını açıklıyorum diyeceksiniz. Malatya’da 88 bin vatandaşımızın imar affından faydalandığını açıklıyorum diyeceksiniz, ondan sonra diyeceksiniz bu binalar 2000 öncesi yapılmış.

Doğru değil. Yani siyasi sorumluluk imar afları nedeniyle de bu iktidardadır Tayyip Erdoğan! Bak bir kez daha söylüyoruz. İmar aflarını çıkararak bütün eski binalara ruhsat veren, aslında içine oturulmaması gereken binaları affeden sizin iktidarınızdır. Öyle boş konuşmayacaksınız.

“OHAL ile plansız yapılaşmanın önünü açtınız”

Bugün diyorsunuz ki güvenlik konusunda ilk günlerdeki birkaç hadise dışında kayda değer bir hadise yaşanmadı. O zaman neden OHAL’i ilan ettiniz. Biz OHAL’e gerek yok, afet bölgesi ilanı yeterlidir dediğimizde neden dinlemediniz. Kaldırın o zaman OHAL’i güvenlik sorunu yoksa. Ama siz OHAL’i başka bir şey için ilan ettiniz. Bugün bir kez daha ortaya çıktı. Niye ilan ettiniz? Çevre Bakanlığına OHAL sayesinde çok büyük yetkiler verdiniz.

Bak ben birkaç tanesini sayayım size. Plan gerekmeksizin yapılaşma yapabilecek ve yerel yönetimleri devre dışı bırakma imkanını sağlayacak adımları ve imkanları verdiniz Çevre Bakanlığına. Ormana ve mera alanlarına inşaat yapılmasının önünü açtınız. İskan alanlarında plan ve imar uygulamaları olmaksızın harekete geçilebilecek ve itiraz edilemeyecek. Bunu sağladınız. Taşınmaz mülkiyetini kısmen ya da tamamen başka bir alana aktarmanın imkanını sağladınız.

Acele kamulaşmanın önünü açtınız. Askı ve itiraz süreçlerini devre dışı bırakma süreçlerini devre dışı bıraktınız. Taşınmazları başka yere aktarma imkanı sağladınız. İşte siz bunları sağladınız OHAL yönetimi ile ve Çevre Bakanlığına da bu yetkileri toptan vermiş

“Afet Bakanlığının kurulması gerekiyor”

Bugün diyor ki AKP Genel Başkanı, “Devletin bekası ile birlikte milletin bekasını düşünen yeni bir stratejik akıl oluşturacağız”. Neymiş peki bu Ulusal Risk Kalkanı Modeli? Ortada bir model vardı, çöktü. Türkiye Afet Müdahale Planı çöktü. Sizin bir tane planınız vardı ve çöktü. Şimdi bir tane model oluşturacağız diyorsunuz, o da çökecek. Y

apılması gereken birinci iş nedir biliyor musunuz? Fay hatları üzerinde imar yasağını getiren kanunu çıkarmaktır. Bu kanun teklifini verdik, çıkarmayacağınızı biliyoruz. Örnekleri var Avrupa ve Amerika’da, bu kanunları çıkarmadan sizin yapacağınız modellerin hepsi çökmeye mahkumdur. Siz Çevre Bakanlığına bu yetkileri veriyorsunuz ama mesele böyle çözülmez.

AFAD İçişleri Bakanlığı’na bağlı. Bütçesi, personeli ve ekipmanı doğru dürüst yok. Olması gereken şudur. Türkiye’de ‘Afet Bakanlığı’nın kurulması gerekiyor. Çünkü Türkiye bir deprem ülkesi.

Kaçıncı defadır depremde çok sayıda can kaybı oluyor. Bir afet ülkesi aynı zamanda. Merkezi bütçeden güçlü payı olan, yerel yönetimlerle birlikte çalışan, yerel ayakları olan bir ‘Afet Bakanlığı’nın kurulması gerekiyor. Öyle uyduruk modeller icat ederek değil, yetkili bir bakanlıkla bu meselenin üstüne gidilmesi gerekiyor. İçişleri Bakanlığı “AFAD’da az personel var, AFAD’a personel alınmalıdır” diye bir gün Meclis’e geldi mi? Gelmedi. Ne için geliyor; bekçi lazım, bekçilere kadro lazım, polis lazım, özel harekatçı lazım, özel harekatçılara kadro lazım. Bunun için geliyor. AFAD için bir kez geldiğini görmedik. Çünkü dert değil. Öyle bir anlayışları yok, öyle liyakatli bir AFAD yönetimi de yok ortada.

“Kızılay Başkanı şaibeli bir insan”

Şimdi sözde bir atraksiyon yapıldı televizyonlarda, 116 milyar TL bağış toplandı. Nereye geldi bu bağışlar, nereye yattı, hangi hesaplara yattı, nasıl kullanılıyor bu para? Buna ilişkin bir şeffaflık var mı? Buna ilişkin hesap verme niyeti var mı? Yok. O zaman bu “Afet Yeniden İmar Fonu”nun da bir ciddiyeti olmaz.

Ekonomistim diyerek ekonomiyi batırdınız, Türkiye Varlık Fonu’nun başına geçtiniz, her kuruma yandaşlarınızı doldurdunuz. Bilenin değil, itaat edenin önünü açtınız. Nepotizmin en güçlü uygulamalarını gerçekleştirdiniz, yani kayırmacılığın. Ortada ne rasyonel bir bürokrasi kaldı ne liyakat kaldı. İşte bu Kızılay rezaletinden görüyoruz. Kızılay, holding gibi çalışmış maşallah. Deprem olmuş, çadır satıyor. Sen holding patronu musun? İnsanlar çadır diye bas bas bağırıyor, soğukta insanlar üşüyor, donuyor, tepelerinde naylonlardan bir şeyler yapıp yaşamaya çalışıyorlar.

Kızılay maşallah çadırları satıyor. Kim onay verdi bu çadırların satılmasına, kim onay verdi? Bu onay veren bir hesap verecek mi? Sadece Kızılay Başkanından bahsetmiyorum, o zaten şaibeli bir insan. Kızılay ile ilgili yaptıkları bir değil iki değil, geçmiş yıllarda da tartıştık. Şaibeli bir insan. Şaibeli olduğu için orada tutuyorlar zaten.

İnsan yüzüne bakabilecek bir hali yok. Peki, onun da tepesinde ondan sorumlu olan kim, hangi siyasi? Ondan da hesap soracak mısınız Sayın Erdoğan, yani kendinizden hesap soracak mısınız? O yüzden bu tür laflarla ortaya çıkmış olan felaketi örtmeniz mümkün değil.

“Halk hesabını soracak”

Bir kez daha şunu söylüyorum; fay hatları ve aktif fay zonları üzerine inşaat yapılması ile ilgili kanun bir an önce çıkarılmalıdır. Bu çıkarılmadan, 45 binden fazla insanın hayatını kaybettiği deprem bölgesinde inşaat yapmak demek bir şovdur.

Bu kanunu çıkaracaksınız ki aktif fay zonları üzerinde inşaat yapılamayacak ve yeniden o bölgeler inşa edilirken güçlü bir kamu ve proje denetimiyle, zemin etütleriyle bu yapılacak. Ama bu iktidarın öyle bir zamanı da kalmadı.

Gerçekten bugün Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının söylediği bir söze çok katılıyorum. “14 Mayıs’ta millet hesabı soracak” dedi ya, gerçekten 14 Mayıs’ta seçim olduğunda millet bu hesabı kesecek.

Deprem ve afet konusunda yapılmamış olanların, hazırlıksızlığın, bu kadar insanın hayatını kaybetmiş olmasının siyasi sorumlusundan, iktidar ittifakından, yani Cumhur İttifakı’ndan hesabı soracak. Tek söylediği doğru bugün maalesef buydu.”

Paylaşın

AK Parti’nin Görüşme Talebine HDP’den Ret: Görüşme Zemini Ortadan Kaldırıldı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hazine yardımına bloke koyması kararı sonrası “AKP grup yönetimi ile Anayasa değişikliği teklifi hakkında görüşmeme kararı aldık” dedi.

Meclis’te gündeme dair basın toplantısı yapan Saruhan Oluç, “Bu kadar hak gaspının ayrımcılığın, eşitsizliğin, hukuksuzluğun yaşandığı özgürlüklerin ve demokrasinin ağır saldırı altında olduğu bir süreçte sadece başörtüsü ile ilgili getirilen değişiklik teklifi ‘Türkiye’deki özgürlükler sorununa çözüm üretmek konusunda yetersizdir’ demiştik” dedi.

Başörtüye ilişkin geçmişte ve bugün sorunları olmadığını belirten Oluç, 2015 yılından beri başörtülü vekillerinin olduğunu vurguladı. Kürtler, Aleviler, tüm inanç ve kimlikler başta olmak üzere bütün vatandaşların eşit yurttaşlık hakkının olmadığı bir ülke ortamında bu toplumsal talepleri karşılayacak bütünlüklü düzenleme gerektiğine işaret eden Oluç, şöyle dedi:

“Bu adımı seçim manevrası olmaktan çıkarmanın yolu bütün ayrımcılıkları ortadan kaldıracak, özellikler Anayasanın 10’uncu maddesinde bir değişiklik yapılması gerekir. Manevradan çıkarılacak tutum bu olurdu. Ama bu konudaki önerilerimize cevap verilmedi.”

“Görüşme zemini ortadan kaldırıldı”

AKP Grup yönetiminin Anayasa değişikliği teklifi için görüşme talebinde bulunduklarını aktaran Oluç, bu talebi grup ve parti yönetimince tartışıldığını söyledi. Söz konusu talebin yetkili kurullar ve eş genel başkanlarınca değerlendirdiğini ifade eden Oluç, şöyle dedi:

“HDP’ye yönelik bir intikam davası olan kapatma davasının bütün hızıyla devam ettirilmesi, en son partimizin anayasal hakkı olan hazine yardımının iktidar blokunun baskısı sonucu bir hak gaspı olarak AYM tarafından ve Anayasa’ya aykırı bir şekilde bloke edilmesi ve bunun gerçekleşmesi için cumhur ittifakının bileşenlerinin ağır baskısının AYM üzerinde yaşanması nedeniyle AKP grup yönetimi ile Anayasa değişikliği teklifi hakkında görüşmeme kararı aldık.

Randevu taleplerine olumlu cevap vermedik bu nedenle. Elbette AKP Meclis Grup Yönetiminin diyalog çabalarını olumsuz görmüyoruz. Ancak iktidarın bizlere yönelik politikaları nedeniyle böyle bir görüşme zemini ortadan kaldırıldığını düşünüyorum.”

“Bu teklifi samimi değil”

Mevcut Anayasa’nın her gün çiğnendiğine ve hukukun askıya alındığına dikkat çeken Oluç, bu süreçte yapılan Anayasa değişikliğini samimi, inandırıcı ve güven verici bulmadıklarını belirtti. Oluç, şöyle devam etti:

“Seçim ortamına girmiş bir ülkeden bahsediyoruz. 3-4 ay bilemediniz 5 ay içerisinde seçimlerin yapılacağı bir ortamda yargı vesayetinin HDP’ye yönelik işletilmesi yargı vesayeti ile siyasetin dizayn ediliyor olması ve HDP’ye yönelik demokratik siyasetten ağır tasfiye politikalarının devam etmesi seçimlerin adil, demokratik adil bir ortamda yapılmayacağına dair önemli işaretlerdir. Demokratik siyasete kast edilmiştir iktidar tarafından. Bu nedenle AYM üzerindeki Cumhur ittifakının açık baskı ortamını göz önünde bulundurduğumuzda bu teklifin tartışılmasını samimi ve güven verici bulamadığımızı vurguluyor.”

Ne olmuştu?

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığındaki AKP heyeti, başörtüsü konusunda hazırlanacak anayasa değişikliği için MHP, CHP, HDP ve İYİ Parti gruplarını ziyaret etmişti. Bozdağ, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz ve AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş HDP’yi 2 Kasım’da ziyaret etmişti.

Ziyarette, HDP Sözcüsü Ebru Günay ile HDP Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç yer almıştı. Görüşme sonrası açıklama yapan Beştaş, Anayasa teklifine dair henüz yazılı bir metin olmadığını belirterek

“Anayasa’nın 24 ve 41’inci maddelerinde bir değişiklik olacağını ve kapsamını genel olarak paylaştılar. Biz de tutumumuzu Eş Genel Başkanlarımız ve MYK’da yaptığımız görüşmeler sonucunda kamuoyuyla paylaşıyor olacağız.

“Sohbet ettik. Kıyafet özgürlüğü, türban, kadın hakları konusunda tutumumuz çok net. Negatif tutumumuz olmadı ama böyle bir dönemde nasıl bir karar alacağımızı ilgili kurullarımızla karar vereceğiz” demişti.

AKP’nin HDP parlamento grubunu ziyaret etmesi AKP içinde tepkilere neden olmuştu. AKP’li eski milletvekili Mehmet Metiner, “AK Parti karar vermeli: HDP’yi kendisiyle oturulup konuşulacak ve desteği önemsenecek bir parti olarak görüyorsa o vakit HDP’ye dair dilini ve yaklaşımını değiştirmeli” demişti.

AKP MKYK üyesi Şamil Tayyar ise “AK Parti, HDP’ye nasıl bakıyorsa o düzlemde ilişkisini yürütmelidir. PKK ayrı HDP ayrıysa aynileştiren dil ve üsluba niye ihtiyaç duyduk? Bu muhakemeyi yapmalıyız” diye sormuştu.

6 Kasım 2022’de AKP Urfa Milletvekili Mehmet Ali Cevheri, partisinin HDP ziyaretiyle ilgili olarak, “Gidilmemesi abes” demişti.

Paylaşın

Emek ve Özgürlük İttifakı, CHP Lideri’nin Adaylığını Destekler Mi?

Emekçi Hareket Partisi (EHP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emek Partisi (EMEP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nin (TÖP) oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı kuruluşunu ilan etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda nasıl bir tavır alacakları hakkında Halk TV’de değerlendirmelerde bulundu.

İnan Demirel’in ‘Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olmasına sıcak bakıyor musunuz?’ sorusuna ‘Zor bir soru sordunuz’ diye yanıt veren Oluç şu ifadeleri kullandı:

“Kemal Kılıçdaroğlu çok değer verdiğimiz bir kişidir. Türkiye siyasetine demokratik bir düzey getirmek için mücadele ediyor. Aday olup olmayacağı 6’lı masanın kararıdır. Biz hem Kılıçdaroğlu’na saygısızlık yapmak istemeyiz hem de 6’lı masaya isim dayatmak istemeyiz.

İsteriz ki her şey kendi yolunda yürüsün. Bu sorunuza bu kadarıyla cevap vermek isterim. Parti kurullarımız karar verecekler. Biz aday çıkarmak konusunda bir isim konuşmadık. Kimsenin iradesini çiğnemek istemem. HDP olarak biz de isim konuşmadık. Yakın zamanda bütün bunlar değerlendirilecektir.”

Haliç Kongre Merkezi’nde kuruluşunu ilan ederek yol haritasını açıklayan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın deklarasyonunda; ekonomi, yoksulluk, Kürt meselesi, temel hak ve özgürlükler yer aldı. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, ‘ortak aday’ konusunda görüşlerini aktardı.

Paylaşın

HDP’li Saruhan Oluç: Bizi Yok Sayanları Biz De Yok Sayarız

HDP’li Saruhan Oluç, partisinin Muş İl Başkanlığında yaptığı konuşmada HDP olmadan hiçbir ittifakın yüzde 50+1’e ulaşmadığını hatırlatarak, “Kimse bizi çantada keklik sanmasın” ifadelerini kullandı.

Saruhan Oluç, konuşmasının devamında, “Öyle bir şey yok. Kimse bizi yok saymaya kalkışmasın. Biz derken sadece HDP’yi kast etmiyoruz. HDP’nin seçmenlerini, Kürt halkını, Türkiye demokrasi güçlerini yok saymaya kalkarsanız bizde sizi görmezden geliriz diyoruz açıkça. Demokratik siyaset açısından sağlıklı olan şey diyalog ve müzakeredir, herkesin birbirine saygı duymasıdır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Muş’ta yaptıkları esnaf ziyareti sırasında şunları söyledi: “6’lı masa ile bir ittifakımız yok, yapmayı da düşünmüyoruz. Parlamento seçimlerinde bizim kendi ittifakımız var, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise müzakereye açığız. Müzakere ederlerse konuşuruz, etmezlerse başımızın çaresine bakarız, kendi adayımızı çıkarırız.”

Oluç, HDP Muş İl Başkanlığında yaptığı konuşmada ise HDP olmadan hiçbir ittifakın yüzde 50+1’e ulaşmadığını hatırlatarak, “Kimse bizi çantada keklik sanmasın. Öyle bir şey yok. Kimse bizi yok saymaya kalkışmasın. Biz derken sadece HDP’yi kast etmiyoruz. HDP’nin seçmenlerini, Kürt halkını, Türkiye demokrasi güçlerini yok saymaya kalkarsanız bizde sizi görmezden geliriz diyoruz açıkça. Demokratik siyaset açısından sağlıklı olan şey diyalog ve müzakeredir, herkesin birbirine saygı duymasıdır” dedi. Önümüzdeki seçimlerin oldukça önemli olduğunu vurgulayan Oluç, şöyle devam etti:

“Demokratik siyaseti tasfiye etmek için kumpas davalarına sarıldılar”

“Bizim önemimizin farkındalar. Her iki taraf da farkındadır ama bunu bir türü kabullenmek istemiyorlar. Cumhur İttifakı, AKP-MHP ittifakı bizi tasfiye etmek için, demokratik siyaseti tasfiye etmek için elinden geleni yapıyor. Kobanî Kumpas Davasını çıkardılar. Bu davada arkadaşlarımız için 38’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istiyorlar. Hukuken hiçbir şey yok, tamamen siyasi. Dert ne? Selahattin Demirtaş’ı, Figen Yüksekdağ’ı, Gültan Kışanak’ı, İdris Baluken’i ve diğer bütün arkadaşlarımızı demokratik siyasetten tasfiye etmek. Yetmedi, bir de kapatma davası açtılar. HDP’yi ve HDP’nin bütün kadrolarını demokratik siyasetten tasfiye etmek istiyorlar. Bunları yapan kim? Cumhur İttifakı.

Bu davalar varken dönüp ‘kardeşimsiniz’ dese inanır mısınız, inanmazsınız. Sırf bu değil. Bu iktidar ne yazık ki bu hale geldi. O yüzden ne yapacaklarını da tam bilmiyorlar. Bugüne kadar yaptıklarının kendilerine bir fayda sağlamadığını da görüyorlar. Biz de şunu yapalım: Kürdistan coğrafyasında AKP’ye oy verenler var. Oy verenler bizim düşmanız değil, kardeşlerimiz. Onları bu yanlış durumdan, yanlış politikadan uzaklaştırmak da bizim görevimizdir. Onları o yanlıştan vazgeçirmeliyiz. Bütün bu baskı ve tasfiye çalışmalarına rağmen HDP başarılı bir mücadeleyle, sizlerin desteğiyle bu dönemi başarıyla atlatacaktır.”

Paylaşın

HDP’den Sedat Peker’in İddialarıyla İlgili Araştırma Önergesi

Halkların Demokratik Partisi (HDP), “organize suç örgütü liderliği ile olmaktan” hakkında yakalama kararı olan Sedat Peker’in rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla ilgili Meclis araştırması açılmasını istedi.

HDP Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç’un imzasıyla verilen araştırma önergesinde, “Savcıların sessiz kalması, aynı zamanda TCK’da düzenlenen görevi ihmal suçunun işleniyor olmasına da işaret etmektedir. İddialar vahimdir ve araştırılması elzemdir. Aksi durum Meclis’in saygınlığına da büyük gölge düşürecektir” denildi.

“Savcılar sessiz kalıyor, ihmal suçu işliyor”

Önergenin gerekçesinde, Peker’in iddiaları üzerine savcıların harekete geçmediği, buna karşın toplamsal öfkenin büyüdüğü vurgulandı.

Şöyle denildi:

“Rüşvet ve haksız zenginleşme, yolsuzluk ve hırsızlık yapıldığı iddiaları arasında SPK başkanlarından milletvekillerine, çeşitli düzeylerdeki bürokratlardan gazetecilere, Cumhurbaşkanı danışmanlarından siyasi parti yöneticilerine kadar çeşitli isimler söz konusu edilmektedir.

İddialar karşısında savcıların harekete geçmemeleri, iktidarın yargı üzerindeki baskı ve yönlendirmesi olduğu kanaati toplumda yaygınlaşmaktadır.

Savcıların sessiz kalması, aynı zamanda TCK’da düzenlenen görevi ihmal suçunun işleniyor olmasına da işaret etmektedir. İddialar vahimdir ve araştırılması elzemdir. Aksi durum Meclis’in saygınlığına da büyük gölge düşürecektir.”

Paylaşın

HDP’li Saruhan Oluç: Kongremiz Net Mesajlar Verdi

HDP’li Saruhan Oluç, partisinin 5. Büyük Kongresi için yaptığı değerlendirmede, “HDP bu kongrede çok net mesajlar verdi. Hem iktidara hem de muhalefete çok net mesajlar verdi. Buradayız, varız, var olacağız, güçlüyüz dedik. Çünkü haklıyız, farklılıklarımızla birlikteyiz, bir bütünüz dedik” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Oluç, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “HDP bir tabela partisi değildir. Sizin kapatacağınız bir halk partisidir, işte halk da burada bu görüntüde dedik. HDP’siz ve Kürtsüz bir gelecek tasarlayanlara, masa başı siyaset mühendislerine, HDP’yi kapatmakla uğraşanlara bu kongrede çok net bir mesaj verildi, boşa çabalamayın denildi. Umut ve cesaret mesajlarını bir kez daha verdi” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Oluç, şunları söyledi:

“İki konuya değineceğim bugünkü basın toplantısında. Birincisi bugün saat 10:00 itibariyle yıllık ve aylık enflasyon verileri açıklandı. TÜİK Saray’dan kendisine gönderilen zarfı açtı ve o zarftaki verileri sundu. Haziran ayı enflasyonu bu açıklamaya göre yüzde 4,95 oldu. Altı aylık enflasyon yüzde 42,35 oldu, yıllık enflasyon yüzde 78,62. TÜİK’ten önce iki açıklama yapıldı. Bir tanesi ENAG’ın açıklamasıydı.

Onlar yıllık enflasyonu yüzde 175’i aşmış olarak gösterdiler. Hadi bağımsız araştırmacılara inanmayanlar için ikinci rakam daha var. Birkaç gün önce ay başında İstanbul Ticaret Odası (İTO), ki çok uzun yıllardır bu açıklamayı ve araştırmayı yapıyorlar, yıllık enflasyonu İstanbul çapında yüzde 94’ü aşmış olarak gösterdiler. Yani TÜİK’in açıkladığı rakamlar hem İTO’nun hem de ENAG’ın rakamlarından çok farklı oldu.

Hani çok iyi olduğumuz gıdaya geldiğimizde patates 2. sırada yüzde 243, şeker 4. sırada yüzde 147, margarin 5. sırada yüzde 138. Hani Nurettin Nebati’nin söylediği gıdada iyi durumdayız ya ama böyle bir durumla karşı karşıyayız. Saymaya devam edelim; makarna çeşitleri yüzde 117.8, meyve ve sebze suları yüzde 114, un ve diğer tahıllar yüzde 108. Gıdada çok iyi durumdayız ya böyle gidiyor bu liste. Bunu bir kenara koyalım, Nurettin Nebati’nin söylediği çok fazla ciddiye alınır değil.

Ama şunu son bir ayda gördük; halkın cebine 3 kuruş daha fazla girmesin diye AKP yetkilileri, yöneticileri ve ekonomi yönetimi de büyük bir çaba içindeydi. Hakikaten ciddi çalıştılar ve TÜFE Nisan ayında yüzde 7.25 olarak açıklandı, Mayıs’ta yüzde 2.98, Haziran’da yüzde 4.95.

Neden bu oynamalar diye baktığımızda ortada şunu görüyorsunuz. Milyonlarca kamu emekçisine verilecek zammı düzenlemek için operasyon yaptılar. TÜİK hileleri ile her bir emeklinin en az 1.000 lirası, her bir kamu emekçisinin en az 2.000 lirası çalınmış oldu. Yani açık bir şekilde iktidar TÜİK eliyle işçinin ve emekçinin maaşlarına, emeklinin maaşına yapılacak zammı düşük tutmak için bu operasyonu yaptı. Bunu geçtiğimiz yılın sonunda da yapmışlardı ve bir kez daha yaptılar.

Peki Hazine ve Maliye Bakanı’na soruyoruz: Senin bu icat ettiğin kur korumalı mevduat hangi ekonomi sınıfına giriyor? Üretim ekonomisi mi? Hangi üretime destek oluyorsun kur korumalı mevduatla, var mı bunun bir cevabı? Faiz açıklamaları yapıp adeta parti teşkilatına bağlamak hangi ekonomi modeline giriyor? Bunun bir cevabı var mı? Bankaların karları beşe ona katlandı. Son 6 aya baktığımızda rekorlar kırılıyor. Bankalar ne üretiyor?

Üretim ekonomisi mi bankalar? Karları katlanıyor, nasıl oluyor bu? Rant ekonomisi AKP’nin alameti farikasıdır, biz bunu biliyoruz. Sizin sürdürdüğünüz de aldığınız bütün ekonomik yöntemler de aslında bunun devamı olarak kur korumalı mevduat da böyle, GES’de böyle. Eylül’de faiz indirimi ile başlayan deneyin amacı dış açığı kapatıp enflasyonu düşürmekti değil mi? Yeni ekonomi modeli diye bunu ilan ettiler. Sonuç ne oldu? Yakın tarihin en hızlı ivmelenen enflasyonu ile karşı karşıyayız ve en yüksek dış açıkla karşı karşıyayız.

‘Gerçekleri anlatın’

Müthiş ihracatımız artıyor, rekor rekor kırıyoruz deniliyor ya, size bir resim göstereyim. Bu ihracat eğrisi rekor kırıyor ama bir rekor daha var ithalat. İthalat eğrisi de burada rekor üzerine rekor kırıyor. Dış ticaret açıkları buradan kaynaklanıyor. Hazine ve Maliye Bakanı ithalatı konuşmuyorsunuz, ihracatı konuşuyorsunuz.

Gelin bunu da konuşalım. Sizin ekonomi alanında aldığınız bütün önlemler ithalatı böyle patlattı. Ara malı ithalatına dayalı bir ekonomiden söz ediyoruz ve insanlar döviz kurları nereye doğru yükselecek bunu göremedikleri ve güvenmedikleri için ara malı stoku yapıyorlar ve ithalat patladı. Gerçekleri anlatın, Cumhurbaşkanına da gerçekleri anlatın ama siz anlatmıyorsunuz. Birinci üzerinde durmak istediğim konu buydu.

“Herkese teşekkürler”

İkincisi, dün büyük bir katılımla kongremizi gerçekleştirdik. Çok kitlesel bir kongre yaptık. Türkiye’nin yaşadığı zor koşullara rağmen katılım iyi oldu. Bunu söylerken ekonomideki zor koşulları kast ediyorum. Ulaşımdaki enflasyonu biraz önce söyledim ya ulaşım inanılmaz pahalandı.

Ama Türkiye’nin her tarafındaki insanlar, on binlerce insan geldi ve bütün Türkiye’ye, dünyaya, bölgeye ve Avrupa’ya çok net mesajlar verdiler. Kongremize katılan on binlerce arkadaşımıza, seçmenimize, parti yöneticimize, bu kongrenin gerçekleşmesi için çalışan herkese yürekten teşekkür ediyorum. Televizyonları başında bu kongreyi izleyenlere ve gösterdikleri heyecana ve coşkuya, bize gönderdikleri mesajlara teşekkür ediyoruz.

Bu ses dalga dalga her tarafa yayıldı. HDP bu kongrede çok net mesajlar verdi. Hem iktidara hem de muhalefete çok net mesajlar verdi. Birincisi; buradayız, varız, var olacağız, güçlüyüz dedik. Çünkü haklıyız, farklılıklarımızla birlikteyiz, bir bütünüz dedik. HDP bir tabela partisi değildir. Sizin kapatacağınız bir halk partisidir, işte halk da burada bu görüntüde dedik. HDP’siz ve Kürtsüz bir gelecek tasarlayanlara, masa başı siyaset mühendislerine, HDP’yi kapatmakla uğraşanlara bu kongrede çok net bir mesaj verildi, boşa çabalamayın denildi. Umut ve cesaret mesajlarını bir kez daha verdi.

Çözüm gücüdür HDP dedi. Türkiye’de Kürt sorunu dahil olmak üzere ekonomi ve sosyal alandaki bütün sorunlar için anahtar güç biziz , çözüm gücüyüz dedi. Yıkıcı ve bozucu değil demokrasiyi inşa gücüyüz dedi. Çok net olan bu mesajlar hem iktidara hem de muhalefete verilmiş oldu.

Biz memnunuz yaptığımız kongreden, tekrar bu kongrede emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Eş Genel Başkanlarımız Pervin Buldan ve Mithat Sancar yeniden seçildiler. Yeni PM, disiplin kurulumuz ve uzlaştırma kurulumuz seçildi. Çok geniş bir çerçevede katılım oldu. Türkiye’deki kanaat önderlerinin, aydınların, yazarların ve akademisyenlerin içinde yer alacağı ve HDP’li olmasa da HDP ile birlikte tartışacağı, eleştireceği, öneri yapacağı bir zemin olacak Danışma Kurulu da ilan edilmiş oldu. Herkese çok teşekkür ediyoruz.”

Vekil maaşlarına ilişkin tartışmaların içinde olmak istemiyoruz”

Soru: Emekli vekillerin maaşları düzenlendi. 39 bin 500’leri bulacak bir vekil emekli maaşı. Aktif maaşla beraber 98 binlere geliyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben rakamları, detayları bilmiyorum, bir hesaplama yapmadım onun için bir şey diyemem. Fakat daha önce vekil emeklilerinin maaşlarının cumhurbaşkanına endekslenmiş olması zaten teknik olarak yanlış bir durumdu. Bunun değiştirilmesi gerekiyordu. Bu epeydir tartışılan bir konuydu. Bu gerçekleşmiş oldu. Rakamlarla ilgili bir şey söylemeyeceğim, fakat paketin tamamına hayır oyu verdiğimiz için bu tartışmaların çok içinde olmak istemiyoruz.

Soru: Çankırı Dodurga’da yapılan seçimleri iktidar genel seçimin bir göstergesi olarak değerlendirdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yani bir gösterge olarak algılayıp önümüzdeki dönemi tasarlıyorlarsa böyle yapmaya devam etsinler. O zaman seçimlerde herkes görür gösterge olup olmadığını. Umarım kendilerini çok fazla kaptırmazlar ya da tersini söyleyeyim inşallah kaptırırlar ve o şekilde devam ederler. Çünkü seçimde sandık geldiğinde herkes hak ettiği cevabı alacaktır.

Paylaşın

HDP’li Oluç, SADAT’ı Hatırlattı, Seçim Öncesine Dikkat Çekti

2023 seçimleri öncesinde yaşanabilecek olaylarla ilgili açıklamalarda bulunan HDP’li Saruhan Oluç, SADAT’a dikkat çekerek, “Verdikleri eğitimlere bakıldığında aslında katil yetiştirildiği ortada” dedi.

Suriye’de gerçekleştirilmesi gündemde olan harekâtla ilgili konuşan Saruhan Oluç, “Biz 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde gördük. Türkiye’de büyük bir terör dalgası estirdiler. Aynı şeyi bir kere daha yapmak mı yoksa bu sefer ‘ülke bekası’ olarak tarif ettikleri bir şey üzerinden mi bunu yapmayı tartışıyorlar. İki senaryoda planlarında var” ifadelerini kullandı.

“Harekâtlar yaparak, bir saldırı ortamı yaratarak, seçimleri gerçekleştirmeyi düşünüyorlar” diyen Oluç, “Bu senaryoda ‘ülke tehlikede, biz askeri operasyon yapıyoruz’ denilerek, milliyetçi dalga estirmeye çalışacaklar. Öyle bir durumda cenazeler gelecek ki, başladı da böyle durumlar. Bunlar üzerinden tabutlarla sandığa gitme meselesini örgütleyebilirler. Bu senaryoların hepsi gündemde” görüşünü aktardı.

Mezopotamya Ajansı’dan Berivan Altan’a konuşan HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, SADAT gündeminin önemli olduğunu belirterek, “SADAT’ın örgütlenmesini geçtiğimiz yıl biz parti olarak gündeme getirdik. Soru önergesi verdik, haziran ve ekim ayları olmak üzere iki kez Meclis araştırma önergesini Genel Kurul’a indirdik. Çeşitli iddiaları ortaya koyduk, araştırılması gerektiğini söyledik. Her iki önerge de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi, iktidar ortakları araştırılmasını istemedi. Muhalefet de araştırılması yönünde oy kullandı” hatırlatmasında bulundu.

Partilerinin İzmir İl Örgütü’ne tetikçi Onur Gencer tarafından yapılan saldırıda Deniz Poyraz’ın katledildiğini ve sonrasında tetikçinin SADAT ilişkilerine yönelik iddiaları da anımsatan Oluç, SADAT’ın çok ciddi bir sorun olduğunun ifade etti. SADAT’ın sınır dışına insan gönderilmesinin büyük bir tehlike anlamına geldiğini vurgulayan Oluç, paramiliter bir yapı oluşturmaya çalışan bir kuruluş olduğunu kaydetti.

SADAT’ın kontrgerilla faaliyetlerinin sivil ayağını inşa ettiğine dikkat çeken Oluç, “Şu ana kadar yaptıkları, Suriye’de, Libya’da tetikçi ve örgütlerin insan yetiştirici odağı olma durumundalar. Bunu kendileri de söylüyor. Verdikleri eğitimlere bakıldığında aslında katil yetiştirildiği ortada. Bu eğitimleri sivil insanlar alıyor. Bu eğitimleri alan insanlar nerde kullanılıyor? Ya çeteler oluşturuluyor ya da tek tek kullanılıyorlar. Paramiliter yapının köşe taşları olduğu çok açık, araştırılması gerekiyor. Dolayısıyla son derece ciddi bir sorundur. Muhalefetin bu konuyla daha fazla ilgilenmesi gerekir” diye konuştu.

“Yakın ilişkileri olduğunu SADAT’ın kurucuları da söylüyorlar”

“SADAT’ın seçim ve sandık güvenliği açısından da sorun olduğunu” belirten Oluç, şu noktalara da dikkat çekti:

“Bunun yanı sıra bugün Kuzey ve  Doğu Suriye’ye yönelik yapacakları operasyona bakıldığında, Irak’ta devam eden saldırılarda bunların izlerini görmek mümkün. İktidar ‘benim alakam yok’ diyerek, üstünden atamaz. Yakın ilişkileri olduğunu SADAT’ın kurucuları da söylüyorlar. O yüzden meselenin iktidarla ilişkisi olduğu çok açıktır. Akademilerde sınavlara katıldığı, ders verdiklerine dair iddialar ortaya atıldı. Kendi sitelerine baktığınızda bombalama, suikast gibi eğitimler veriyor. İktidar ile ilişkisi olmasa, göz yummasa, desteklemese, böyle bir şirketin kurulması, faaliyetlerini sürdürmesi mümkün değil. Ben yarın gitsem, böyle bir şirket kurup, eğitim vereceğim desem, ertesi gün kapıma polis gelir. Ancak iktidarın göz yumması, desteklemesi durumunda bu işler yapılabilir. O yüzden iktidar istediği kadar ‘benle alakası yok’ desin de onunla ilgisi var.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de yeni harekât sinyaline de değinen Oluç, 2023 Haziran seçimlerinin bir parçası olduğunu belirtti. AKP ve MHP’nin kamuoyu araştırmalarında oy kaybettiklerine işaret eden Oluç, aynı zamanda kaybedilen oyların da geri alınmadığını vurguladı.

Oy kaybına karşı iktidarın seçim senaryoları olduğunu aktaran Oluç, ekledi:

“Biz 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde gördük. Türkiye’de büyük bir terör dalgası estirdiler. İnsanlarda korku yarattılar, oylarını arttırarak, bir sonuç aldılar. Aynı şeyi bir kere daha yapmak mı yoksa bu sefer ‘ülke bekası’ olarak tarif ettikleri bir şey üzerinden mi bunu yapmayı tartışıyorlar. İki senaryoda planlarında var. Bunun ikincisi aslında sınır ötesi operasyonlar, harekatlar yaparak, bir saldırı ortamı yaratarak, seçimleri gerçekleştirmeyi düşünüyorlar. Bu senaryoda ‘ülke tehlikede, biz askeri operasyon yapıyoruz’ denilerek, milliyetçi dalga estirmeye çalışacaklar. Öyle bir durumda cenazeler gelecek ki, başladı da böyle durumlar. Bunlar üzerinden tabutlarla sandığa gitme meselesini örgütleyebilirler. Bu senaryoların hepsi gündemde.”

“Ekonomi açısından büyük bir enkaz yaratılmış durumda”

İktidarın bu senaryoları devreye koymasının en büyük sebebinin ekonomide yaşanan çöküş olduğunu söyleyen Oluç, “Ekonomi açısından büyük bir enkaz yaratılmış durumda ve toparlamakta da zorluk çekiyorlar. Bu nedenle zaten oy kaybı devem ediyor. İnsanlar masasındaki ekmeği, işini, aşını düşünmemesi için ‘ülke tehlikede beka sorunu var, bunu bertaraf etmek için savaş durumundayız’ havasını yaratmaya çalışıyorlar ki; kimse gerçek sorunlarla uğraşmasın, yaratılan hezeyan dalgası içinde seçime gitmek istiyorlar” dedi.

“Muhalefetin iktidarın yarattığı yolsuzluk, ekonomideki kriz üzerinden yüklenmesinin de yetersiz olduğunun” altını çizen Oluç, iktidarın politikalarına karşı bütünlüklü duruş olması gerektiğini kaydetti.

“Ekonomideki, sosyal alandaki yolsuzlukları da dile getirmek önemli ama hala devam eden Irak Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılara muhalefet gereken tepkileri göstermedi. Şimdi Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarda ne tepki vereceğini göreceğiz. Bu iktidar dış politikada çok büyük yanlışlar yaptı. Mesele Suudi Arabistan, düşman iken paraya ihtiyaçları olduğu için kardeş olup, kucaklaştılar. Arap Emirliklerini ‘şerefsiz, hain’ ilan ettiler, şimdi kucaklaşıp, dost, kardeş oldular. Bugün yine Yunanistan’a yönelik diplomaside olmayacak, bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nın söylemeyeceği sözler söyleniyor. Sebebi milliyetçi bir hava yaratmak içindir. ‘Yunanistan bize düşman, bizde onu tanımıyoruz’ havası yaratılıyor. Bütün bu yaptıklarının bir seçim hazırlığı, ülkenin ve toplumun bekasıyla alakalı olmadığı ortadadır. Türkiye’nin beka sorunu yok ama iktidarın beka ve var olma sorunu var. Var olmak ve iktidarlarını sürdürmek için dış politikada saldırgan tutum izliyorlar. Muhalefetin bunu net olarak görmesi deşifre etmesi gerekiyor. Yapmadığı takdirde kaybedecektir.”

“Toplumun gözü boyamak için yapılıyor”

“İktidarın Kürt düşmanlığını üzerinden hareket ettiğini” de aktaran Oluç, “İktidarın saldırgan tutumu hem Irak’ta hem de Suriye’de Kürt halkına yöneliktir. Sonuçta İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği meselesi dahi Kürt düşmanlığı üzerinden tartışan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Toplumun gözü boyamak için yapılıyor. Kürt düşmanlığından vazgeçmiyorlar. Bu tutumun diğer muhalefet partileri tarafından deşifre edilmemesi onlara kaybettirecektir. Umarız, zamanında farkına varırlar” diye belirtti.

İktidarın seçim yaptırmama tartışmalarına dair de Oluç, şu değerlendirmede bulundu: “Bu çok büyük meşrutiyet kaybına neden olur. Seçim sandığını halkın önünden kaçırması demek aslında ‘ben kaybettim, seçim yapmıyorum’ anlamına gelir. Gerekçesi ne olursa olsun toplumu inandıramaz. Biz savaş durumuna girdik, seçim yapmıyoruz derse; toplumda önemli bir kesim ne anlama geldiğini bilir. AKP’nin seçmenleri dahi bu yalana kolay kolay kanmaz. Halkın önünden sandığı kaçırarak, iktidarlarını sürdürmeleri mümkün değildir. Ben yapamaz, demiyorum ama bu çok büyük bir yanlış olur ve bedeli ağır olur.”

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi, Semra Güzel Başvurusunu Reddetti

Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili yapılan iptal başvurusunu reddetti.

Haber Merkezi / AYM, HDP Milletvekili Semra Güzel’in yasama dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili HDP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Saruhan Oluç tarafından yapılan başvuruya yanıt verdi.

Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasının Anayasa’ya ve TBMM İçtüzüğü’ne aykırı olduğunu öne süren Oluç’un başvurusu üzerine AYM tarafından yapılan değerlendirmede, “İleri sürülen gerekçeler ve ortaya konulan deliller ile kararların alınmasındaki usul ve süreç incelendiğinde dokunulmazlığın kaldırılmasının Anayasa’ya, kanuna ve TBMM İçtüzüğü’ne aykırı olmadığı anlaşılmıştır” denildi.

Anayasa Mahkemesi (AYM), bu gerekçelerle Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasının iptali talebinin oy birliği ile reddedilmesine karar verdi.

2017’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin düzenlediği hava operasyonunda öldürülen PKK üyesi Volkan Bora’nın cep telefonunda yapılan incelemede Semra Güzel ile birlikte çektirdikleri fotoğraflar kamuoyuna yansımıştı.

Fotoğraf nedeniyle Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlandı ve TBMM Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyon’a gönderilmişti. Daha sonra Semra Güzel’in dokunulmazlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda yapılan oylamayla kaldırılmıştı.

Paylaşın

HDP’li Oluç: TÜİK İle İŞ-KUR’un Verileri Neden Çelişiyor?

Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuşan HDP’li Saruhan Oluç, “TÜİK Şubat ayı işgücü verilerini açıkladı. İşsiz sayısı bir önceki aya göre 178 bin azaldı. Peki, bu TÜİK devlet kurumu da İŞ-KUR neyin kurumu? Neden TÜİK’in verileri ile İŞ-KUR’un verileri çelişiyor? TÜİK’in verileri ile İŞ-KUR verileri arasında yaklaşık 1 milyon işsiz farkı var, neden böyle?” diye sordu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Öncelikli olarak ekonomik krizle ilgili konuşan Oluç, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’yi eleştirdikten sonra “Sorun Hazine ve Maliye Bakanında değil. Sorun AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’da, yani büyük ekonomistte” diye devam etti:

“Büyük ekonomist Hazine ve Maliye Bakanının bu yanlışlarını ve öngörüsüzlüğünü göremediği için onu bakan yaptı, şimdi bu durumdayız. Bu kadar beceriksiz ve aciz bir Hazine ve Maliye Bakanıyla fiyat istikrarı sağlanacak, ekonomi düze çıkacak; işçi, emekçi, emekli, engelli, köylü, esnaf, çiftçi, genç, kadın biraz rahatlayacak, nefes alacak diye bekleniyor.

Olacak iş değil enflasyon ile ilgili tutumu. Bütün söyledikleri birer birer yanlış çıkan birinden bahsediyoruz. Aralık’tan sonra düşecek dedi ya enflasyon, peki Aralık’a kadar kaça çıkacak, onu söylemedi. Aralık’tan sonra niye düşürmeye başlayacaksınız, çünkü seçimlere yaklaşıyorsunuz değil mi?

“Enflasyon TÜİK’e göre bile yüzde 61’in üzerinde”

Enflasyon TÜİK’in hormonlu verilerine göre çıkmış yüzde 61’in üzerine. Gerçek enflasyon çok daha yüksek, görüyoruz demiş. Bravo. Böyle bir tutumla ekonominin düzeltilmesi, toplumun ve halkın rahatlayacağı adımlar atılması, yoksulluğun azaltılması, açlık ve işsizliğin giderilmesi mümkün değil.

Et ve Süt Kurumu ete yüzde 48 artış yaptıktan sonra şimdi market ortalamasının yüzde 15-20 altında satacaklarını söylüyorlar. E, bir yılda et fiyatları ne kadar artmış, yüzde 76. Bu şaka yapmak, alay etmek gibi bir şey, bunu görmüyor musunuz? Üstelik TÜİK verileriyle yüzde 76 artmış et fiyatları.

AKP Grup Başkanvekilleri Cahit Özkan ve Muhammet Akbaşoğlu asgari ücreti Temmuz’da değerlendireceklerini söyledi. Sonra Cumhurbaşkanı sıfatıyla AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan bunu yalanladı. İki gün önce Hamza Dağ hem vekil hem de AKP yöneticisi, “Asgari ücretle ilgili gelen verilerde enflasyonun altında kaldığını görürsek gerekirse müdahale etmekten çekinmeyiz” dedi.

Siz asgari ücreti artırmışsınız, o asgari ücret erimiş bitmiş enflasyonun altında kalmış, hatta 2021 asgari ücretinden yemeye başlamış. Hala gerekirse değerlendiririz diyorsunuz. Daha ne kadar bekleyeceksiniz!

TÜİK Şubat ayı işgücü verilerini açıkladı. İşsiz sayısı bir önceki aya göre 178 bin azaldı. İşsiz sayısının azalması tabii ki önemli ama gerçek bu mu? Madem işsizlik azaldı, Van’da 107 kişilik iş alımı ilanına 44 bin 800 kişi başvuruyor. Adıyaman’da 9 kişilik iş ilanına 5 bin 217 kişi başvurdu. Gaziantep’te 66 kişilik işçi alımı ilanına 15 bin kişi başvurdu. Neden bahsediyorsun sen TÜİK?

Peki, bu TÜİK devlet kurumu da İŞ-KUR neyin kurumu? Neden TÜİK’in verileri ile İŞ-KUR’un verileri çelişiyor? TÜİK’in verileri ile İŞ-KUR verileri arasında yaklaşık 1 milyon işsiz farkı var, neden böyle?

İŞ-KUR’un verilerine göre Şubat 2021 ile Şubat 2022 arasında kayıtlı işsiz sayısı 325 bin artmış. TÜİK’e göre aynı dönemde işsiz sayısı 623 bin azalmış. Ne oluyor? 948 bin kişilik bir fark var, nereye gitti bu 948 bin kişi belli mi, belli değil.”

“Bu hukuksuzluk, bu barbarlık nedir?”

Oluç konuşmasında, bu sabah HDP Cizre İlçe Örgütüne yapılan polis baskının da bahsetti: “Kapıları kırmışlar, 4 katlı ilçe binamızı yıkmışlar, her şeyi yerlere saçmışlar. İlçe binasını basacaksınız, yüzde 90 oy aldığımız bir ilçede ilçe binasını bu hale getireceksiniz. 8 kişi gözaltına alınacak, yerle bir edeceksiniz ilçe binasını. Namazlıklar dahil botlarınızla basacaksınız, kapı pencereleri kıracaksınız, soba bacasındaki isi alacaksınız ellerinizle duvarlara, kapılara, posterlere, eşyalara süreceksiniz.

Vandallıktan bu kadar çok nasibini almış bir kolluk gücünden bahsediyorum. Nedir bu nefret, bu şiddet? Bu hukuksuzluk, bu barbarlık nedir? Neyin intikamını alıyorsunuz? Kürt halkından, Cizre’den neyin intikamını alıyorsunuz? Size söyleyeyim Cizre’deki Newroz görüntüsünün intikamını alıyorsunuz, bunun için yapıyorsunuz değil mi? Durum bu, Newroz’un görüntüsünün intikamını alıyorsunuz.”

Paylaşın