Türkiye’de Her 100 Çocuktan 22’si Yoksulluk İçinde Büyüyor

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, her geçen gün ortaya çıkan yeni gerçekler iktidarın açıklamalarını yalanlıyor. Türkiye çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu ülkelerden birisi. Türkiye’de 100 çocuktan 22’si yoksulluk içinde büyüyor. 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması ise yüzde 12,4. Türkiye OECD üyeleri arasında çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu ikinci ülke.

Toplam nüfusa bakıldığında ise Türkiye’de yoksulluk oranı yüzde 15. ABD ve Japonya’da yoksulluğun Türkiye’den yüksek olması dikkat çekiyor.

Yoksulluk oranı, yoksulluk sınırı altında yaşayan kişileri ifade ediyor.

Peki, yoksulluğun en yüksek olduğu ülkeler hangisi? Çocuklarda yoksulluk oranı OECD ülkelerinde kaç?

Yoksulluk oranı nedir?

Yoksulluk oranı bir ülkedeki yoksulluk sınırı altında yaşayan insanları ifade ediyor. Yoksulluk sınırı her ülkede farklı tanımlandığından aynı orana sahip iki ülkede bu insanların alım gücü ve hayat standardı farklı olabilir. OECD’nin çocuklarda yoksulluk oranı 0-17 yaş grubunu kapsıyor.

2021 veya en yakın tarihteki verilere göre, OECD ülkeleri içinde çocuklarda yoksulluğun en yüksek olduğu ülke yüzde 27,4 ile Kosta Rika.

İkinci sıradaki Türkiye’de bu oran yüzde 22,4. Ardından yüzde 22 ile İsrail geliyor. OECD ortalaması yüzde 12,4. Türkiye’nin verisi 2019 yılına ait.

Çocuklarda yoksulluk oranının en düşük olduğu ülke ise yüzde 2,4 ile Finlandiya.

Diğer bazı ülkelerde 0-17 yaş grubunda yoksulluk oranı şöyle: Yunanistan yüzde 14,4; Japonya yüzde 14; ABD yüzde 13,7; İngiltere yüzde 11,9; Almanya yüzde 11,7; Fransa yüzde 11,7; Kanada yüzde 7,3 ve Danimarka yüzde 4,8.

Japonya ve ABD’de yoksulluk Türkiye’den yüksek

Ülke nüfusunun hepsini yansıtan toplamda ise Türkiye’de yoksulluk oranı yüzde 15. OECD ortalaması ise yüzde 11,4. Toplam nüfusta yoksulluğun en yüksek olduğu ülke yine Kosta Rika (yüzde 20,3). 37 ülke içinde Türkiye 10. sırada yer alıyor.

Japonya (yüzde 15,7) ve ABD (yüzde 15,1) gibi gelişmiş ülkelerde yoksulluğun Türkiye’den yüksek olması dikkat çekiyor.

Ancak OECD ülkeleri kıyaslarken dikkatli olmaya çağırıyor. Çünkü yoksulluk sınırının hayat standardı farklı ülkelerde farklı olabilir.

Toplamda yoksulluğun en düşük olduğu OECD ülkesi ise yüzde 4,9 ile İzlanda.

Diğer bazı ülkelerde bu oran şöyle: Yunanistan yüzde 11,5; İngiltere yüzde 11,2; Almanya yüzde 10,9; Fransa yüzde 8,4; ve Hollanda yüzde 8,3.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

OECD’den Dikkat Çeken Rapor: Küresel Yavaşlama En Çok Avrupa’yı Vuracak

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) “Krizle Yüzleşmek” adıyla yayınladığı Kasım 2022, 3. çeyrek dilim, Ekonomik Görünüm Raporu’nda küresel ekonomik yavaşlamadan en çok Avrupa’nın etkileneceğini, enflasyonla mücadelenin bir numaralı öncelik olması gerektiğinin altını çizdi.

Raporda, Türkiye’nin 2022’deki büyüme hızı 5,4’ten 5,3’e çekilirken, yüzde 3 olarak belirlenen 2023 büyüme oranı korundu. Türkiye ekonomisinin, 2024 yılında yüzde 3,4 büyüyeceği öngörüldü.

OECD raporunda Türkiye’deki enflayonun bu yıl sonunda yüzde 73,2 olması tahmin ediliyor. OECD, 2023’te enflasyon oranı gerilese bile yüksek seyretmeye devam edeceğini de tespit ediyor. Buna göre OECD, enflasyonun 2023’te yüzde 44,6’ya; 2024 yılında da yüzde 42’ye gerileyeceğini öngörüyor.

Türkiye 2022 için yüzde 10,7 olan işsizlik oranı beklentisinin, 2023’te yüzde 10,3; 2024’te ise 10 olacağı tahmini yapıldı. Başka bir deyişle, işssizlik oranı önümüzdeki 3 yıl boyunca yüzde 10’un üzerinde seyretmeye devam ediyor.

OECD Raporunda, tüm dünya merkez bankaları, ekonomide resesyon riskini göze alarak faiz arTtırımına giderken, büyüme politikasını ön plana koyan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB), faizleri yükseltmesi tavsiyesinde de bulunuyor.

OECD’ye göre küresel ekonomik büyüme hızı, bu yılki büyüme hızı olan yüzde 3,1’den yüzde 2,2’ye gerileyecek. 2024’teyse küresel ekonomik büyüme hızının yüzde 2,7’ye çıkması bekleniyor.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, teşkilatın son Ekonomik Görünüm raporunu sunduğu basın toplantısında, “Bir resesyon öngörmüyoruz, ancak kesinlikle bir zayıflama dönemi olacağını tahmin ediyoruz” şeklinde konuştu.

OECD, küresel ekonomik yavaşlamanın ülke ekonomilerini eşit olarak etkilemediğini, ancak Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşın iş faaliyetlerine darbe indirmesi ve enerji maliyetlerini arttırması nedeniyle yavaşlamadan en çok Avrupa’nın etkilendiğini kaydetti.

19 ülkenin bulunduğu Euro Bölgesi’nde ekonominin bu yıl yüzde 3,3 büyüyüp, 2023’ye büyümenin binde 5’e gerileyeceğini tahmin eden OECD, 2024 yılındaysa Euro Bölgesi’ndeki büyümenin yüzde 1,4 olacağı öngörüsünde bulundu. OECD, Eylül ayındaki tahminlerindeyse bu yılki büyümenin yüzde 3,1, 2023’teki büyümeninse binde 3 olacağını açıklamıştı.

OECD, Avrupa ekonomisinin lokomotifi sayılan Almanya’nın önümüzdeki yıl binde 3 oranında küçüleceği tahmininde bulunuyor. Ekonomisi sanayi ağırlıklı olan Almanya, Rus enerjisine bağımlı bir ülke. OECD’nin Eylül ayı tahminindeyse Alman ekonomisindeki daralmanın 2023’te binde 7 oranında olacağı kaydedilmişti.

Rus doğalgaz ve petrolüne Almanya’ya kıyasla daha az bağımlı olan Fransa’nın ise 2023’te binde 6 oranında büyümesi bekleniyor. İtalya’nın önümüzdeki yılki büyüme tahmininin binde 2 olması, bazı çeyreklerde İtalyan ekonomisinde daralma yaşanabileceğine işaret ediyor.

Euro Bölgesi dışındaysa yükselen faiz oranları, hızla artan enflasyon ve zayıf güven nedeniyle İngiliz ekonomisinin önümüzdeki yıl binde 4 oranında daralacağı öngörülüyor. OECD, daha önceyse İngiliz ekonomisinde binde 2 oranında büyüme olacağını tahmin etmişti.

Amerikan ekonomisinin durumununsa nispeten daha iyi olacağı öngörüsü var. Büyümenin bu yılki oran olan yüzde 1,8’den 2023’te binde 5’e ineceği tahmin edilirken Amerikan ekonomisinin 2024’te yüzde 1 oranında büyüyeceği düşünülüyor. OECD, daha önceki tahmininde, dünyanın en büyük ekonomisi olan Amerikan ekonomisinin bu yıl sadece yüzde 1,5 oranında büyüyeceğini, 2023 tahmininin de aynı kalacağını bildirmişti.

OECD üyesi olmayan Çin ise 2023’te büyüme görecek ender ekonomilerden biri olarak değerlendiriliyor. Çin ekonomisindeki büyümenin bu yılki oran olan yüzde 3,3’ten 2023 yılında yüzde 4,6’ya çıkması, 2024’te de yüzde 4,1 olarak gerçekleşmesi bekleniyor.

Daha sıkı para politikalarının devreye girmesi ve enerji fiyatlarındaki baskıların azalmasıyla birlikte OECD ülkeleri genelinde enflasyonun bu yıl yüzde 9’dan 2024’te yüzde 5,1’e gerilemesi de bir başka beklenti.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, “Para politikaları konusunda en gelişmiş ülkelerde ve çok sayıda gelişmekte olan ekonomide enflasyon beklentilerini sabitlemek için daha fazla sıkılaşma gerekiyor” dedi.

(Kaynak: Reuters)

Paylaşın

OECD’den ‘Türkiye Rüşvetle Savaşmıyor’ Uyarısı

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Rüşvet Çalışma Grubu, Türkiye’nin 2014’teki 3. Aşama değerlendirmesinden bu yana yurt dışı merkezli kişi ve kuruluşlardan gelen rüşvetle mücadele için kilit alanlarda göze çarpan eksiklikleri giderememesinden ciddi şekilde endişe duyduğunu açıkladı.

Çalışma grubu özellikle kamu kuruluşlarında rüşveti engellemek, ihbarcıların korunması ve kovuşturma bağımsızlığı yolunda Mart 2023’e kadar Türkiye’nin acil gelişim raporu hazırlamasını, bu arada OECD’nin ek önlemleri uygulamaya alabileceğini de bildirdi.

Sözcü’de yer alan habere göre açıklamada Türkiye’de rüşvetle mücadelenin hükümetin takviminde yer aldığının belirtilmesinin memnuniyetle karşılandığı ancak bugüne kadar bu hedef doğrultusunda hiçbir net adım atılmamasının ciddi bir endişe yarattığı vurgulandı.

‘Acil harekete geçin’

Açıklamada “Türkiye’nin, tüzel kişilerin yabancı rüşvet, ihbarcıların korunması ve kovuşturma bağımsızlığına ilişkin sorumluluklarına ilişkin uzun süredir devam eden tavsiyelere ilişkin olarak devam eden eylemsizliği ve Türkiye’nin yabancı rüşvet yasalarını uygulamaması, OECD Rüşvet Çalışma Grubu’nun yüksek düzeyli bir heyet göndermesine yol açtı” denildi. Çalışma Grubu son açıklamasında Türkiye’yi rüşvete karşı “acil harekete” geçmeye çağırdı.

Görevden almalar soru işareti

38 OECD Üye ülkesi ve Arjantin, Brezilya, Bulgaristan, Peru, Rusya ve Güney Afrika’dan oluşan Rüşvet Çalışma Grubu, adli ve kolluk kuvvetleri görevlilerinin art arda geniş çaplı bir şekilde görevden uzaklaştırılması ışığında, Türkiye’de soruşturma ve kovuşturmaların bağımsızlığının korunması konusunda soru işaretlerini de sürekli ortaya koyuyor.

2014’ten beri yeterli adım atılmıyor

OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) açıklamasında Türkiye’nin rüşvetle savaş için gerekli adımları atması konusunda sert ifadeler kullandı. Örgüt, 2014 yılındaki 3. Faz aşamasından beri özellikle yurt dışından Türkiye’ye rüşvet akışı konusunda gerekli adımların atılmadığının altını çiziyor.

Türkiye, son olarak yayınlanan Yolsuzluğun İhracı 2022 ilerleme raporunda bu yıl da sözleşmeyle ilgili yasaları “az uygulayan/hiç uygulamayan” kategorisinde yer almıştı.

Paylaşın

Gıda Fiyatları Dünyada Yüzde 4; Türkiye’de Yüzde 92 Arttı

Gıda fiyatları dünya genelinde yıllık yüzde 4. Avrupa Birliği’nde yüzde 14 olurken, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması ise yüzde 15 gerçekleşti. Gıda fiyatları Türkiye’de son 1 yılda yüzde 92 artış gösterdi.

Euronews Türkçe‘nin aktardığına göre, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi ise 6 aydan bu yana düşüyor.

Türkiye’de resmi yıllık enflasyon Eylül 2022’de yüzde 83’ü aşarken ulaştırmadan sonra en çok fiyat artışı gıdada oldu. Gıda fiyatları son 1 yılda yüzde 92 artış gösterdi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi ise 6 aydan bu yana düşüyor.

Küresel gıda fiyatlarında yıllık artış oranı yüzde 4. Ağustos ayı itibariyle Avrupa Birliği’nde yıllık gıda enflasyonu yüzde 14 olurken Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması ise yüzde 15 gerçekleşti.

Peki, gıda enflasyonunun en yüksek olduğu ülkeler hangisi? Dünyada ve Avrupa’da gıda enflasyonu ne durumda?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yıllık tüketici enflasyonu Eylül ayında yüzde 83,45 oldu. Gıda fiyatları aynı dönemde yüzde 92,4 yükseldi. FAO’nun Küresel Gıda Fiyat Endeksi ise aynı dönemde yıllık yüzde 3,8 artış gösterdi.

Dünyada 6 aydır düşüyor, Türkiye’de 2 seneden beri yükseliyor

Küresel gıda fiyatları 6 aydan bu yana aralıksız düşüyor. Türkiye’de ise Eylül 2020’den bu yana 2 seneden beri aralıksız yükseliyor. FAO ve TÜİK’in açıkladığı gıda fiyat endeksleri arasındaki fark Türkiye’nin “yeni ekonomik modele” geçtiği Kasım 2022’den itibaren giderek büyüyen bir makasa dönüştü. TÜİK verileri yeni ekonomik modelden sonra Türkiye’de gıda fiyatlarının nasıl hızla artmaya başladığını ortaya koyuyor.

Endeks yöntemi fiyat değişimi net bir şekilde ortaya koyuyor. TÜİK ve FAO’nun açıkladığı gıda fiyat endekslerini Ocak 2018’de 100’e eşitliyoruz. Bu şu anlama geliyor: Dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları Ocak 2018’de birbirine eşit. Türkiye ve küresel fiyat farkı çoğu zaman yakın seyrediyor.

Ocak 2019 dünya gıda fiyatları 99’a düşerken Türkiye’de 132’ye çıkıyor. Ocak 2020’de ise küresel gıda fiyatları 109 birime çıkarken Türkiye’de 144 birimi görüyor. Ocak 2021’de FAO Küresel Gıda Fiyat Endeksi 119 birim olurken TÜİK’in Gıda Fiyat Endeksi 170’e kadar yükseliyor.

Ocak 2022’ye gelindiğinde ise dünya ile Türkiye arasındaki makas iyice belirginleşiyor. Ocak 2018’de fiyatlar birbirine eşitken Ocak 2022’de dünyada 140 birime; Türkiye’de ise 266 birime yükseliyor. Eylül 2022 itibariyle küresel fiyatlar 140’ta kalırken Türkiye’de 374’e kadar çıkıyor.

Yeni ekonomik model sonrası fark başlıyor

FAO Gıda Fiyat Endeksi ile TÜİK Gıda Fiyat Endeksini Eylül 2021’de 100’e eşitlediğimiz ise fiyat değişimi daha net ortaya çıkıyor. Bu şu demek: Temmuz 2021’de dünya ve Türkiye’de gıda fiyatları eşit ve 100 birim. Ekim ve Kasım aylarında fiyatlar birbirine yakın seyrediyor.

Ancak bu defa Aralık 2021’den sonra fark açılmaya başlıyor. Bir sene önce dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları 100 iken Eylül 2022’de dünyada 103,8 birime; Türkiye’de ise 192,4 birime çıkıyor.

OECD ülkelerinde en fazla artış açık ara Türkiye’de

Öte yandan OECD ülkelerinde gıda fiyatlarının en çok arttığı ülke açık ara Türkiye. Ağustos ayı itibariyle gıda ve alkolsüz içecek fiyat endeksi Türkiye’de yüzde 90,3 artış gösterdi. Aynı dönemde fiyatlar OECD ortalamasında yüzde 15; AB’de ise yüzde 14 yükseldi.

Türkiye’ye en yakın artış yüzde 33 ile Macaristan’da yaşandı. Gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarının en az yükseldiği ülkeler ise yüzde 3 ile İsviçre ve yüzde 4 ile İsrail oldu.

Ağustos 2022 itibariyle yıllık gıda enflasyonu Almanya’da yüzde 16, İsveç’te yüzde 14, ABD’de yüzde 14, İngiltere, Avusturya ve Hollanda’da yüzde 13; Fransa’da ise yüzde 8 gerçekleşti.

Türkiye’de 2019-2021 arasında yıllık gıda enflasyonu yüzde 15-20 civarında seyretti. Ancak 2022 yılından itibaren yüzde 80-90 civarında gerçekleşiyor.

Paylaşın

Türkiye ‘Gelir Adaletsizliği’nde 37 OECD Ülkesi Arasında 4. Sırada

İktidar ekonomide pembe tablolar çizse de açıklanan veriler, bunu doğrulamıyor. Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 37 üyesi arasında gelir dağılımı adaletsizliğinin en yüksek olduğu 4. ülke.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri içinde ise gelir eşitsizliğinde Türkiye’den daha kötü durumda olan tek ülke Bulgaristan.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de halkın yüzde 40’ı gelirin sadece yüzde 16,5’ini alıyor. En zengin yüzde 20’lik grup ise gelirin yüzde 47,5’ini alıyor.

Gelir dağılımı eşitsizliğinin ölçülmesinde en çok kullanılan yöntemlerin başında Gini katsayısı geliyor. Gini katsayısı 0 ile 1 arasında bir değer. Sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça ise gelir dağılımında bozulmayı anlatıyor. OECD’nin 2021 veya en yakın yıl verilerine göre zirvede 0,487 puan ile Kosta Rika yer alıyor. Ardından Şili (0,46) ve Meksika (0,42) geliyor. Dördüncü sıradaki Türkiye’nin 2018 yılındaki Gini katsayısı ise 0,397 puan.

Türkiye’den sonra ABD ve İngiltere geliyor

OECD verisinde Türkiye’den hemen sonra ABD (0,395) ve İngiltere’nin (0,366) gelmesi dikkat çekiyor.

En az gelir adaletsizliği Slovakya ve Slovenya’da

Gini katsayısına göre gelir adaletsizliğinin en düşük olduğu ülkeler Slovakya (0,222) ve Slovenya (0,246). Diğer bazı ülkelerde ise Gini katsayısı şöyle: İtalya 0,33; İspanya 0,32; Yunanistan 0,308; Fransa 0,292; Almanya 0,289 ve Çekya 0,248.

AB üyeleri içinde ise en yüksek oran 0,402 puan ile Bulgaristan’da. Türkiye, AB ülkeleri içinde gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ikinci ülke konumunda.

Gelir dağılımının hesaplandığı diğer yöntem ise toplumdaki en yüksek ve en düşük gelire sahip grupların toplam gelirden aldıkları payların karşılaştırılması. Toplumun en zengin yüzde 20’lik kesiminin geliri ile en yoksul yüzde 20’lik kesiminin gelirine oranı karşılaştırılarak P80/P20 hesaplanıyor. Farkın fazla olması gelir dağılımı eşitsizliğinin yüksek olması anlamına geliyor.

OECD’nin 2021 veya en yakın yıl verilerine göre Türkiye 37 OECD üyesi arasında gelir dağılımı eşitsizliğinin en yüksek olduğu 5. ülke. P80/P20 oranında eşitsizliğin en fazla olduğu 13,3 puan ile Kosta Rika. Ardından Şili (10,3), Meksika (8,9) ve ABD (8,4) geliyor. En düşük ise 3,2 puan ile Slovakya’da.

Türkiye’de gelirin yarısını yüzde 20’lik kesim alıyor

TÜİK’in sıralı yüzde 20’lik gruplar itibarıyla yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirinin dağılımı da Türkiye’de gelir adaletsizliği gösteriyor. 2020 anket yılı ve 2019 referans yılı verilerine göre Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik kesim gelirin yüzde 47,5’i alıyor. En yoksul yüzde 20’lik kesim ise gelirin sadece yüzde 5,9’unu alabiliyor.

Paylaşın

Hava Kirliliği OECD’de Azaldı, Türkiye’de Arttı

Küçük partiküllerden kaynaklanan hava kirliliğine maruz kalanların oranı Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında önemli oranda düşerken Türkiye’de az da olsa artış gösterdi.

Türkiye, OECD üyeleri arasında 2.5PM olarak adlandırılan küçük partikül kaynaklı hava kirliliğine en fazla maruz kalan ikinci ülke. Türkiye’de halkın yüzde 27’si hava kirliliğine maruz kalırken bu oran OECD ülkelerinde yüzde 14.

OECD’nin 2019 yılı verilerine göre hava kirliliğine en fazla maruz kalan ülke yüzde 27 ile Güney Kore. Türkiye de aynı oranla ikinci durumda. Finlandiya, İsveç, Estonya, Yeni Zelanda ve İzlanda yüzde 6 ile en iyi durumda bulunan ülkeler.

2019 yılında “2.5PM” olarak adlandırılan küçük partikül kaynaklı hava kirliliğine maruz kalanların oranı diğer bazı ülkelerde şöyle: İsrail yüzde 19, İtalya yüzde 16, Yunanistan yüzde 14, Almanya yüzde 12. İngiltere yüzde 10 ve ABD yüzde 8.

38 ülkeden 4’ünde kirlilik arttı; birisi Türkiye

Hava kirliliğine maruz kalanların oranı nasıl değişiyor? Azalıyor mu yoksa artıyor mu? 1990 ile 2019 yılları arasındaki değişime bakıldığında OECD listesindeki 38 ülkeden 33 tanesinde hava kirliliği oranı düştü. Bu düşüş bazı ülkelerde yüzde 40’ları aştı. Türkiye’de ise yüzde 1’lik bir artış söz konusu. OECD ortalamasında hava kirliliğine maruz kalanların oranı bu 39 yılda yüzde 28 düşüş gösterdi.

En fazla azalma yüzde 45 ile İsviçre’de. Bu ülkede 1990 yılında hava kirliliğine maruz kalanların oranı yüzde 18,3 iken 2019’da yüzde 10’a geriledi. En fazla artış yüzde 9 ile Güney Kore’da yaşandı. OECD ortalaması 1990’da yüzde 19,4 iken 2019’da yüzde 13,9’a düştü. Aynı dönemde Türkiye’deki oran yüzde 26,7’den yüzde 26,9’a yükseldi.

Küçük partikül kaynaklı hava kirliliğine maruz kalanların oranı diğer ülkelerde 1990-2019 arası şu kadar düştü: Almanya yüzde 43, İngiltere yüzde 41, Fransa yüzde 37, Yunanistan yüzde 27 ve İsrail yüzde 8.

Türkiye’de ‘dalgalı seyir’

Son 39 yılda Türkiye’deki değişime yakından bakıldığında hava kirliliği oranının yükselip düştüğü gözlemleniyor. 2019 yılındaki oran 1990 yılından daha yüksek. 2005’te yüzde 26,7 olan hava kirliliğine maruz kalanların oranı 2010’da yüzde 30’a kadar tırmandı.

PM2.5 nedir, ne kadar zararlı?

Avrupa Çevre Ajansı’nın sitesine göre partikül madde, katı ve sıvı damlacıkların karışımından oluşuyor. Bazı partikül maddeler doğrudan yayılırken bazıları da çeşitli kaynaklardan yayılan kirleticilerin atmosferde reaksiyona girmesiyle meydana geliyor.

Partikül madde, kalp veya akciğer rahatsızlığından kaynaklanan hastalıklar ve ölümlerle ilişkilendirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, partikül madde kapsamında en zararlı maruz kalma durumunun ince partiküllere (PM2.5) uzun süreli maruz kalma olduğunu gösterebilecek yeterli bilimsel kanıt toplamıştır.

Sağlık Bakanlığı’na göre de havadaki partikül madde insan sağlığını etkileyen en önemli kirleticilerden biri. Partikül boyutu ile sağlık üzerindeki olumsuz etkisi doğrusal olarak bağlantılı.

Hava kirliliği bir yandan kalp ve akciğer hastalıklarına bağlı ölüm oranını artırırken, diğer yandan bu hastalıklara bağlı hastane başvurularını arttırıyor. Bunların yanında hava kirliliği özellikle çocukların akciğer gelişimini olumsuz etkilemekte ve kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik hava yolu hastalıkların prevalansını artırmakta.

(Kaynak: Euronews Türkçe)
Paylaşın

Gıda Fiyatları Dünyada Yüzde 13 Azalırken, Türkiye’de Yüzde 94 Arttı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yıllık tüketici enflasyonu Temmuz ayında yüzde 79,6’ya çıktı. Gıda ürünlerinde ise yıllık enflasyon yüzde 94 oldu. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Gıda Fiyat Endeksi ise aynı dönemde yüzde 13 yükseldi.

Türkiye’de gıda fiyatları bir yıldır aralıksız yükseliyor; küresel gıda fiyatları ise son dört aydan bu yana düşmeye devam ediyor. Türkiye, yıllık gıda enflasyonunda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyeleri arasında ilk sırada bulunuyor. Peki, dünyada ve Avrupa’da yıllık gıda enflasyonu hangi ülkede ne kadar?

FAO ve TÜİK’in açıkladığı gıda fiyat endeksleri arasındaki fark Türkiye’nin “yeni ekonomik modele” geçtiği Kasım 2021’den bu yana iyice belirginleşmeye başladı. Veriler, yeni ekonomik modelden sonra Türkiye’de gıda fiyatlarının nasıl hızla artmaya başladığını gösteriyor.

TÜİK ve FAO’nun açıkladığı gıda fiyat endekslerini Temmuz 2018’de 100 birime eşitliyoruz. Bu, “Dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları eşit” anlamına geliyor. Türkiye’de fiyatlar artmaya başlarken dünya ile aradaki fark çoğu zaman yakın seyrediyor.

Temmuz 2019’da dünyadaki gıda fiyatları hala 100 iken Türkiye’de 118’e yükselmiş durumda. 2020 temmuzunda ise küresel gıda fiyatları 99’a düşerken Türkiye’de 133’e çıkıyor. 2021 temmuz ayına gelindiğinde ise dünyada gıda fiyatları 131 birime; Türkiye’de ise 168 birime çıkmış durumda. İki endeks arasındaki fark hala ciddi açılmış değil.

Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Kasım 2021’de ilan ettiği “yeni ekonomik model”den sonra dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları arasındaki fark iyice açılmaya başlıyor. Temmuz 2018’de dünyada gıda fiyatları 100 iken Temmuz 2022’de 148’e yükseliyor. Türkiye’de ise aynı dönemde gıda fiyatları 100’den 326’ya çıkıyor.

FAO Gıda Fiyat Endeksi ile TÜİK Gıda Fiyat Endeksini Temmuz 2021’de 100’e eşitlediğimiz ise fiyat değişimi daha net ortaya çıkıyor. Temmuz 2021’de dünya ve Türkiye’de gıda fiyatları eşit ve 100 birim kabul edildiğinde dört ay boyunca dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları neredeyse hep aynı seyrediyor. Hatta Eylül ve Ekim aylarında Türkiye’de fiyatlar az farkla daha da düşük. Kasım 2021’de ise dünyada 109; Türkiye’de ise 110’a çıkmış durumda. Neredeyse eşitler.

Yeni ekonomik model sonrası fark başlıyor

Aralık 2021’den itibaren aradaki fiyat farkı her ay daha fazla açılıyor. Temmuz 2022’ye geldiğimizde bir sene önce dünyada 100 birim olan gıda fiyatı 113’e çıkmış durumda. Türkiye’de ise bir sene önce 100 birim olan gıda fiyatı 194’e kadar yükseliyor.

Son 4 ayda fiyatlar dünyada yüzde 12 düştü, Türkiye’de yüzde 20 yükseldi

Gıda fiyatları son dönemde dünyada iniş eğilimine girerken Türkiye’de yükseliş sürüyor. Son 4 ayda gıda fiyatları dünyada yüzde 12 düşerken Türkiye’de yüzde 20 artış gösterdi.

OECD ülkelerinde en fazla artış açık ara Türkiye’de

Öte yandan OECD ülkelerinde gıda fiyatlarının en çok arttığı ülke açık ara Türkiye. Haziran ayı itibariyle gıda ve alkolsüz içecek fiyat endeksi Türkiye’de yüzde 94 artış gösterdi. Aynı dönemde fiyatlar OECD ortalamasında yüzde 13; AB’de ise yüzde 12 yükseldi.

Türkiye’ye en yakın artış ise yüzde 29 ile Litvanya’ya ait. Gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarının en az yükseldiği ülkeler ise yüzde 2 ile İsviçre ve yüzde 4 ile İsrail ve Japonya. Yıllık gıda enflasyonu Almanya’da yüzde 12, İngiltere’de yüzde 10 ve Fransa’da yüzde 6’ya çıktı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

OECD, Büyüme Beklentilerini Aşağı Yönlü Revize Etti

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Ukrayna/Rusya savaşı nedeniyle dünya ekonomisinin büyüme tahminini önemli ölçüde bu yıl ve önümüzdeki yıl için aşağı yönlü olarak revize etti.

Örgütün Paris’te yaptığı açıklamada bu yıl için yüzde 4,5 olarak tespit edilen büyüme tahmininin yüzde 3’e çekildiği bildirildi. 2023 yılı için de tahmin edilen yüzde 3,2’lik büyüme, yüzde 2,8 olarak belirlendi.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, enflasyon konusunda olumlu bir beklenti içinde olunmadığını belirterek, Ukrayna savaşının bir sonucu olarak enflasyondaki yüksek seyrin uzun süreli olmasının tahmin edildiğini kaydetti. OECD, Almanya için ise 2022’de yüzde 1,9; 2023’te yüzde 1,7’lik bir ekonomik büyüme öngörüyor.

Ukrayna savaşının etkisi

Ukrayna savaşı ve Rusya’ya uygulanan petrol ambargosu ekonomik iyileşmenin önünü kesiyor. Enflasyonun artması satın alma gücünü zayıflattığı için özel tüketimdeki canlanma baskı altına giriyor. Artan belirsizlik, enerji fiyatlarındaki keskin artış ve hammadde darboğazları birçok sektörü, özel yatırımları ve ihracatı olumsuz etkiliyor.

OECD, artan enerji ve gıda fiyatlarının olumsuz etkisini kırabilmek için ihtiyaç sahibi hanelere ve şirketlere yönelik destek programlarının hedefe dönük olarak uygulanması önerisinde bulundu.

Dünya Bankası küresel ekonomik büyüme tahminini düşürdü

Öte yandan Dünya Bankası, Ocak ayında yaptığı ekonomik büyüme tahminlerini Rusya’nın Ukrayna işgalinin yarattığı sonuçlar nedeniyle düşürdü. Dünya Bankası Türkiye ekonomisinin 2022’de yüzde 2,3, 2023’te de yüzde 3,2 büyüyeceği tahminini yaptı.

Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluş, küresel ekonominin 2022 yılında yüzde 2,9 oranında büyüyeceği tahmininde bulundu. Dünya Bankası yıl başında yaptığı tahminde küresel ekonomide büyümeyi yüzde 4,1 olarak öngörmüştü.

Küresel Ekonomik Öngörüler raporunu açıklayan Dünya Bankası raporda “Dünya ekonomisinin, küresel resesyonun ardından yaşadığı ilk toparlanma sonrasında en keskin yavaşlamayı deneyimlemesi bekleniyor” ifadelerine yer verdi. 2020’de patlak veren korona pandemisinden sonra kaydedilen toparlanma sonucunda küresel ekonomi 2021 yılında yüzde 5,7 oranında büyümüştü.

Dünya Bankası Başkanı David Malpass “Ukrayna’daki savaş, Çin’deki kapanmalar, tedarik zincirlerindeki aksamalar ve stagflasyon riski, büyümeye darbe vuruyor. Birçok ülke açısından resesyonu önlemek zor olacak” dedi.

Dünya Bankası’na göre, fiyatların artmasıyla ekonomide yüksek enflasyon ile durgunluğun (stagnasyon) bir arada görülmesi anlamına gelen “stagflasyonun” meydana gelme riski de arttı. Dünya Bankası bu durumun yoksul ve orta gelirli ülkelere zarar vereceği tahmininde bulundu.

Dünya Bankası Euro Bölgesi için ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,2’den yüzde 2,5’e çekti. Dünyanın en büyük ulusal ekonomisi olan ABD için ise 2022 yılı ekonomik büyüme oranı da 1,2 puan düşürülerek yüzde 2,5’e düşürüldü. Çin ekonomisinin de 0,8 puan daha az olmak üzere yüzde 4,3 oranında büyüyeceği tahmin edildi.

Türkiye ekonomisi için büyüme tahmini

Dünya Bankası Türkiye ekonomisinin 2022’de yüzde 2,3, 2023’te de yüzde 3,2 büyüyeceği tahminini yaptı. Rusya için ise Ocak ayında yaptığı büyüme tahminini 11,3 puan geriye çeken Dünya Bankası, Rus ekonomisinin 2022 yılında yüzde 8,9 küçüleceği tahmininde bulundu.

Paylaşın

OECD Enflasyonu: Türkiye Ve Estonya Zirvede

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) bugün (2 Haziran) paylaştığı Nisan 2022 tüketici fiyat endeksine göre, OECD bölgesindeki yıllık enflasyon gıda ve hizmetler sektöründeki fiyat artışlarının da etkisiyle yüzde 9,2 olarak ölçüldü. Bu oran, Mart ayında yüzde 8,8’ti.

OECD bölgesinde, gıda ve enerji fiyatları hariç tutulduğunda Nisan ayı yıllık enflasyonu yüzde 6,3’tü. Mart’ta bu oran yüzde 5,9 olarak ölçülmüştü.

Rusya-Ukrayna savaşının ikinci ayına ilişkin OECD tüketici fiyat endeksi, Mart ayında yüzde 10 olan gıda enflasyonunun Nisan’da yüzde 11,5’e yükseldiğini ortaya koydu. Aynı veriler, Mart’ta yüzde 3,9 artan hizmetler sektöründeki tüketici fiyatlarının Nisan’da yüzde 4,4 arttığını gösterdi.

“Fiyat gelişmelerinin ülkeler arasında değiştiğini” ifade eden OECD, bölgedeki 33 ülkeden dokuzunun tüketici enflasyonunun Nisan’da çift haneleri gördüğünü kaydetti. Buna göre, en yüksek oranlar Türkiye ve Estonya’da görüldü. Açıklanan resmi rakamlara göre, Estonya’nın Nisan enflasyonu yüzde 18,9 iken Türkiye’nin resmi enflasyonu yüzde 70’ti.

Öte yandan, aralarında İtalya, İspanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) de aralarında olduğu beş ülkede enflasyon düştü.

ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, dün (1 Haziran) CNN’e verdiği röportajda, ülkedeki enflasyonun seyrine ilişkin geçen yıl yaptığı yorumlarda yanıldığını ifade etmişti.

Enerji ile gıda fiyatlarını artıran beklenmedik ve büyük şoklar olduğunu, ekonomiyi kötü etkileyen arz dar boğazlarının yaşandığını anlatan Yellen, ayrıca enflasyonun çok yüksek olduğunu ve düşürülmesi gerektiğini berlirtmiş, çekirdek enflasyonun düştüğünü ancak petrol fiyatlarının yüksek seyretmeye devam ettiğini kaydetmişti.

Euro bölgesi, G7 ve G20 ülkeleri

OECD’nin Nisan 2022 verilerine göre, G7 ülkelerinin yıllık tüketici enflasyonu yüzde 7,1’de sabit kaldı. Enerji fiyatları Fransa, Almanya ve İtalya’da enflasyonun temel sebebi olarak kalırken gıda ve enerji dışındaki enflasyon Kanada, ABD ve İngiltere’de fiyatları yükseltmeye devam etti.

Euro bölgesine bakıldığında, Uyumlaştırılmış Tüketici Fiyatları Endeksi (HICP) tarafından ölçülen genel enflasyon oranının Nisan’da yüzde 7,4’te sabit kaldığı görüldü. G20 bölgesindeki enflasyon ise Çin ve Hindistan’daki artışlar ile birlikte yüzde 7,9’dan yüzde 8,5’e yükseldi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Yeni Kömür Santrali Projelerinin Yüzde 74’ü Türkiye’de

Dünya genelinde enerji projelerini izleyen sivil toplum kuruluşu Global Energy Monitor’ın (GEM) yeni raporuna göre kömürden uzaklaşmaya devam eden Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında kömürle işleyen yeni bir termik santral projesi planlamayanların oranı yüzde 86. Bu ülkelerden sadece altısı yeni kömür projesi planlıyor. Bunlar Türkiye, ABD, Avustralya, Polonya, Meksika ve Japonya.

Ancak projelerin gerçekleşmesi gittikçe zorlaşıyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) ve Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) gibi kurumların çalışmaları yeni kömürlü santrallere onay verilmemesi gerektiğini ve var olanların 2030 yılına kadar terk edilmesi gerektiğini söylüyor.

GEM, bu altı ülkeye ilişkin yeni projelerin kağıt üstünde varlığını sürdürmesine karşın gerçekleşmesinin zor olduğunu belirtiyor. Raporda Türkiye’nin OECD ülkelerinin tümünde planlanan yeni projelerin yüzde 74’üne ev sahipliği yaptığı belirtiliyor. Türkiye kömür santrali projeleriyle dünya çapında en fazla kapasite artışının planlandığı altıncı ülke konumunda.

Raporda “hükümetin kömür dostu politikalarına rağmen” kömür projelerinin kamuoyunda ciddi tepki alması, yasal mücadele ve finansmanında yaşanan sıkıntılar nedeniyle projelerin iptal edildiği not ediliyor.

Bunların sonucunda Türkiye’de 2021 yılında iptal edilen toplam kömürlü termik santrali kapasitesinin 10,6 gigawatt (GW) olduğu belirtiliyor. 2010’dan bu yana iptal edilen toplam kapasite 87 GW seviyesinde.

Raporda, Türkiye’de inşaat ve projelendirme konularında ilerleme kaydeden santrallerin uluslararası fonlamaya bağımlı olduğu ve projelerin gelecekte fon bulma sıkıntısının devam edebileceği paylaşılıyor.

Projelerin gerçekleşmesi gittikçe güçleşiyor

Çin, kömürlü termik santrallerin Türkiye dahil uluslararası finansmanında en aktif ülkelerden biriydi.

Çanakkale Lapseki’ye yapılması planlanan ve bölge halkının mücadelesiyle rafa kalkan Kirazlıdere Termik Santrali’nin mühendislik, satın alma ve inşaat işleri Çinli Energy China şirketine verilmişti.

Adana’da yapımı devam eden Hunutlu Termik Santralinin Çin’in finansmanıyla 2021 sonunda faaliyetlerine başlaması planlanıyordu.

Raporda kamuoyu baskısıyla iptal edilen projeler arasında Çayırhan B, Ayas Yumurtalık, Ağan ve HEMA Amasra termik santral projeleri sıralanıyor.

Enerji Bakanlığı’nın “kemiksiz yatırımın” ilk örneği olarak sunduğu Çayırhan B’nin yapımı ve ihalesi için tüm izinler alınmış olmasına rağmen iptalinin dikkate değer olduğu belirtiliyor.

Çin, Eylül ayında yurt dışındaki kömür projelerini fonlamayı durduracağını açıklamıştı.

Global Energy Monitor’ün kömür program yöneticisi Christine Shearer, Eylül ayı itibarıyla Çin’in 20 ülkede 44 yeni okyanus ötesi kömür santralini finanse etmeyi düşündüğünü belirtmişti.

Buna karşın Helsinki merkezli Enerji ve Temiz Hava Araştırmaları Merkezi (CREA) tarafından yayımlanan yeni bir rapora göre Eylül’den bu yana Çin’in fonladığı 15 adet (12,8 GW) kömür projesi iptal edildi.

Bakan Yardımcısı ve İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, kömürün yenilenebilir enerjiye göre birim maliyetinin gittikçe arttığını ve bu projelere yatırımcı bulunamadığını anlatmıştı.

Birpınar, Türkiye’de yeni kömür santrali yapılmasının planlanmadığını söylemiş ve 2 yıldır hiç yeni müracaatın yapılmadığını belirtmişti.

Dünya genelinde durum ne?

Rapora göre dünya çapında bugün 79 ülkede 2,400’den fazla faal kömürlü termik santral bulunuyor ve bunların toplam kapasitesi 2,100 gigawatt (GW) civarında. Yapım aşamasındaki 189 santralle bu kapasiteye 176 GW daha ekleniyor. Planlanan 296 yeni kömürlü termik santral projesi de 280 GW’lik kapasite artışı sağlıyor.

Bununla birlikte Kasım 2021’de düzenlenen COP26 iklim zirvesinin de etkisiyle geçen yıl kömürden çıkışta bir ivme sağlandı. Zirvede kömürden tamamen çıkış yerine kömürün aşamalı olarak azaltılması kararı tartışma yaratsa da rapora göre, kapanış tarihi belirlenen kömür santrallerinin sayısı geçtiğimiz yıl iki katına çıkarak 750’ye; kapasitesi de 550 GW’a yükseldi.

Bugün herhangi bir çıkış tarihi belirlenmemiş ya da ‘net sıfır’ taahhütleri kapsamına alınmamış faal santrallerin sayısı 170. Toplam 89 GW kapasitedeki bu santraller, tüm kurulu kömür gücünün yüzde 5’ini oluşturuyor.

Buna karşın 2021’de pandemi sonrası toparlanmanın etkisiyle faal kömür santrallerinde 18,2 GW’lık bir kapasite artışı yaşandı. Yeni lisans verilen 45 GW’ın yarısından fazlası (yüzde 56) Çin’den kaynaklandı.

Rapor, 2021 sonunda 20 ülkede yapım aşamasında olan 176 GW kömür kapasitesi olduğunu belirtiyor ve bunun yüzde 52’sinin Çin’de olduğunu söylüyor.

Rapor, kömür kapasitesindeki artışın 2021’deki azalışı geride bıraktığını ve toplam kömürlü santral kapasitesinin yaklaşık yüzde 1 oranında arttığını belirtiyor.

Reuters’a konuşan GEM araştırma analisti Flora Champenois, bunun küçük bir oran olduğunu ancak dünyanın kömür kullanımında yükselişe değil ciddi bir azalışa ihtiyacı olduğunu söylüyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın