OECD Ülkeleri: Türkiye, Kadın Vekil Oranında Sondan Üçüncü

1 Ocak 2023 verilerine göre OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ) ülkelerinde milletvekillerinin yüzde 34’ü kadın. Türkiye’de bu oran yüzde 17. Türkiye 42 ülke içinde sondan üçüncü sırada. Türkiye’den daha kötü durumda olan ülkeler ise yüzde 10 ile Japonya ve yüzde 13 ile Macaristan.

Zirvede ise Yeni Zelanda ve Meksika var. Bu ülkelerde milletvekillerinin yarısı kadın. Diğer bazı ülkelerdeki kadın milletvekili oranı ise şöyle: Norveç ve Finlandiya yüzde 46, Fransa yüzde 38, Almanya ve İngiltere yüzde 35, ABD yüzde 29, Bulgaristan yüzde 24 ve Yunanistan yüzde 21.

42 ülke arasında en fazla kadın bakan oranı Finlandiya ve İspanya’da. Türkiye, OECD üyelerinin de arasında bulunduğu 42 ülke içinde kadın bakan oranında son sırada bulunuyor. 1 Ocak 2023 verilerine göre meclisteki kadın milletvekili oranı Türkiye’de yüzde 17. Türkiye bu alanda sondan üçüncü durumda. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı kabinesinde 18 isim bulunuyor. Bunlardan sadece birisi kadın.

OECD’nin paylaştığı Parlamentolar Arası Birlik (IPU) verileri siyasette kadın konusunda ülkelerin durumunu ortaya koyuyor. OECD’nin “Bir Bakışta Hükümet-2023” raporuna göre 38 OECD üyesi ve ilave 4 ülke içinde en fazla kadın bakan oranı yüzde 64 ile Finlandiya ve İspanya’da. OECD ortalaması ise yüzde 36. Yüzde 6 ile son sıradaki Türkiye’nin hemen üstünde yüzde 7 ile Çekya ve yüzde 8 ile Japonya yer alıyor.

Listedeki 30 Avrupa ülkesinden yarısı OECD ortalamasının üstünde yer alıyor. Almanya, Hollanda, Norveç ve Kolombiya’da bakanların yarısı kadın. Kadın bakan oranı Fransa’da yüzde 35, ABD ve İngiltere’de yüzde 33. Türkiye’nin komşularından Bulgaristan’da kadın oranı yüzde 16; Yunanistan’da ise yüzde 11.

1 Ocak 2023 verilerine göre OECD ülkelerinde milletvekillerinin yüzde 34’ü kadın. Türkiye’de ise bu oran yüzde 17. Türkiye 42 ülke içinde sondan üçüncü sırada. Öte yandan 14 Mayıs 2023 seçimlerinde bu oran yüzde 20’ye yükseldi.

Türkiye’den daha kötü durumda olan ülkeler ise yüzde 10 ile Japonya ve yüzde 13 ile Macaristan. Zirvede ise Yeni Zelanda ve Meksika var. Bu ülkelerde milletvekillerinin yarısı kadın. Diğer bazı ülkelerdeki kadın milletvekili oranı ise şöyle: Norveç ve Finlandiya yüzde 46, Fransa yüzde 38, Almanya ve İngiltere yüzde 35, ABD yüzde 29, Bulgaristan yüzde 24 ve Yunanistan yüzde 21.

Türkiye’de kadın bakanlar aile ve sosyal hizmetlerden sorumlu

28 Mayıs seçimleri sonrasında kurulan kabinede 17 bakan ve 1 cumhurbaşkanı yardımcısı bulunuyor. Kabinenin tek kadın üyesi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş.

Öte yandan AK Parti iktidarında aileden sorumlu bakanlarının hepsinin kadın olması dikkat çekiyor. 1990’dan bu yana ise sadece iki kez erkek bakan bu makamda bulundu. 14 Mayıs seçimleri milletvekili listelerinde kadın aday oranında seçilebilir yerlerde CHP AK Parti’nin gerisinde kalmıştı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

“Temel Ödemeler” Konusunda Endişe Edenlerin Zirvesinde Türkiye Var

“Gıda, barınma, enerji ve borç” gibi temel ödemeleri yapabilmekten en çok endişe edenler Türkiye vatandaşları çıktı. Türkiye’de halkın yüzde 72’si gıda, barınma ve evlerde kullanılan enerji masraflarını karşılamaktan ve borç ödeme maliyetinin giderek artmasından endişeli.

27 ülke içinde Türkiye ilk sırada yer alırken bu ülkelerin ortalaması yüzde 47. Türkiye’yi yüzde 67 ile Şili ve yüzde 66 ile Meksika takip ediyor. Endişe oranının en düşük olduğu ülkeler ise Danimarka ve İsviçre (yüzde 28) ile Almanya (yüzde 33) oldu.

Enflasyonun en önemli sonuçlarından birisi hayat pahalılığı. Giderek artan hayat pahalılığı birçok ülkede vatandaşları endişelendiriyor. Bunların başında ise Türkiye geliyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) raporuna göre “gıda, barınma, enerji ve borç” gibi temel ödemeleri yapabilmekten en çok endişe edenler Türk vatandaşları çıktı. Türkiye’de halkın yüzde 72’si gıda, barınma ve evlerde kullanılan enerji masraflarını karşılamaktan ve borç ödeme maliyetinin giderek artmasından endişeli. 27 ülke içinde Türkiye ilk sırada yer alırken bu ülkelerin ortalaması yüzde 47.

OECD’nin 2022 yılı “Önemli Olan Riskler” araştırmasında dayanan “Yüksek enflasyonlu bir ortamda temel ihtiyaç maddelerini karşılama konusunda endişeler” başlıklı rapor yayımlandı. Önemli bulgulardan birisi insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaktan endişeli olması. Nedir bu temel ihtiyaçlar? OECD bunları dört başlıkta topladı: Gıda, barınma, evde kullanılan enerji ve borçları ödemenin artan maliyeti.

Buna göre Türkiye’de halkın yüzde 72’si bu dört temel ihtiyacı karşılayabilmekten endişeli olduğunu bildirdi. Türkiye’yi yüzde 67 ile Şili ve yüzde 66 ile Meksika takip ediyor. Endişe oranının en düşük olduğu ülkeler ise Danimarka ve İsviçre (yüzde 28) ile Almanya (yüzde 33) oldu.

Türkiye’de zenginler yoksullardan daha endişeli

Araştırma gelir durumuna göre endişe seviyesini de gösteriyor. Gelir durumu en düşük gelire sahip “ilk yüzde 20”lik gruptan en yüksek gelire sahip “son yüzde 20”lik gruba doğru sıralanıyor. Buna “sıralı yüzde 20’lik gruplar” deniliyor.

27 ülkenin 26’sında en düşük gelire sahip “ilk yüzde 20”lik grupta dört temel ihtiyacı karşılayabilmekten endişe edenlerin oranı en yüksek gelire sahip “son yüzde 20”lik gruptan daha yüksek.

Bunun istisnası ise Türkiye. Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik kesim (yüzde 70,7) en düşük gelire sahip yüzde 20’lik (yüzde 70,5) kesimden daha endişeli. Aradaki fark yüzde 0,2 puan.

Türkiye’de iki grup arasındaki fark yok denecek kadar az. Ortalama fark ise yüzde 13,6 puan. Diğer ülkelerde bu fark oldukça belirgin olduğundan Türkiye’nin durumu dikkat çekici. Türkiye’den sonra farkın en düşük olduğu ülke yüzde 2,6 puan ile Polonya. En yüksek fark ise yüzde 30,2 ile İsrail’de.

27 ülkede yaklaşık 27 bin kişinin katıldığı ankete göre 10 kişiden 9’u enflasyon ve hayat pahalılığından endişe ediyor. Anketin yapıldığı Ekim 2022’de OECD’de yıllık enflasyon yüzde 11 iken Türkiye’de yüzde 86 seviyesindeydi.

İşini kaybetmekten endişe edenler

Gelecek iki sene içinde işini kaybetmekten veya serbest çalışıyor ise gelirinin azalmasından endişe edenlere bakıldığında Türkiye dördüncü sırada yer alıyor.

Türkiye’de 10 kişiden 7’si (yüzde 72) işini kaybetmekten veya gelirinin azalmasından endişeli. Bu kategoride Meksika ilk sırada yer alırken sonra sırada Hollanda bulunuyor. Ortalama ise yüzde 51.

TÜİK’in açıkladığı resmi yıllık enflasyon Temmuz 2023’te yüzde 48 oldu. Enflasyon Türkiye’nin yeni ekonomik modele geçtiği 2021 yılından itibaren hızla yükselişe geçti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Türkiye ‘Geçim Derdi’nde Birinci Sırada

Türkiye’de ailelerin yüzde 70’inden fazlası temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan, yüzde 47’si gıda, ev harcamaları, enerji ve borçlardan oluşan temel harcamaları bile karşılayamamaktan endişe duyuyor.

Türkiye’nin ardından Şili ve Meksika’daki ebeveynler, geçim derdini en çok hissederken, en az geçim derdi yaşayan aileler ise Danimarka, Hollanda ve İsviçre’de.

OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) yaptığı araştırmaya göre, yüksek enflasyon nedeniyle örgüte bağlı ülkelerde yaşayan her 10 aileden 9’u hayat pahalılığı ve fiyat artışlarından endişe duyduğunu belirtti.

OECD ülkeleri arasında ailesini geçindirmekte en çok zorlanan ebeveynler Türkiye’de yaşıyor. Araştırmaya göre ailelerin yüzde 70’inden fazlası temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan endişeli. Türkiye, bu konuda yüzde 47’lik OECD ortalamasının çok üzerinde yer alıyor.

Türkiye’nin ardından Şili ve Meksika’daki ebeveynler, geçim derdini en çok hissedilenler olarak araştırmada ilk 3 sırayı oluşturdu. En az geçim derdi yaşayanlar ise Danimarka, Hollanda ve İsviçre’de yaşayan aileler.

T24’te yer alan habere göre, ailelerin yaklaşık yüzde 47’si gıda, ev harcamaları, enerji ve borçlardan oluşan temel harcamaları bile karşılayamamaktan endişe duyuyor.

Araştırmaya katılanların yalnızca yüzde 33’ü, olası bir ekonomik bunalımda kendi hükümetlerinin yapacağı yardımın yeterli olacağını düşünüyor. Katılımcılar, ekonomik zorlukları aşmada arkadaşları ve ailelerine daha fazla güveniyor.

Paylaşın

Türkiye Neden Gri Listeye Alındı, Gri Listeden Çıkmak Neden Önemli?

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne bağlı (OECD) Mali Eylem Gücü (FATF), Türkiye’yi Ekim 2021’de kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede eksikleri olduğu gerekçesiyle gri listeye aldı. Geçen yıl yapılan değerlendirmeler sonucunda gri listede kalma durumunun da devam etmesine karar verildi. 

Türkiye ile birlikte FATF’nin gri listesinde bulunan ülkeler Arnavutluk, Barbados, Birleşik Arap Emirlikleri, Burkina Faso, Cayman Adaları, Cebelitarık, Fas, Filipinler, Güney Sudan, Haiti, Jamaika, Kamboçya, Kongo Cumhuriyeti, Mali, Mozambik, Panama, Senegal, Suriye, Tanzanya, Uganda, Ürdün ve Yemen diye sıralanıyor.

Türkiye’nin gri listede yer alıyor olması aynı zamanda yabancı bankalar ve yatırımcılarla olan ilişkilerini de etkiliyor. Gri listeye alınan ülkeler, dış yatırım çekme sürecinde uluslararası otoriteler, kredi kuruluşları ve yatırımcılar nezdinde itibar kaybına uğrarken bu durum bankacılık işlemlerini de olumsuz etkiliyor.

Yurtiçinde ise dış ticaret ağı yüksek olan şirketlerin ekstra denetimler ve yükümlülüklerle karşılaşmasına neden oluyor. Bu bağlamda gri listede yer almak, yüksek dış finansman ihtiyacı olan Türkiye ekonomisine yabancı yatırım ilgisini azaltırken, dış ticareti ve pazar paylarını olumsuz etkileyen etmenler arasında görülüyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne bağlı (OECD) Mali Eylem Gücü (FATF) tarafından 20 Temmuz’da yayınlanan raporda, Türkiye’nin 40 FATF standardının 39 adedinde uyumlu olduğunu belirterek Türkiye’yi gri listeden çıkarmaya kararlı olduklarını söyledi.

Şimşek sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda “Bu durum kara para aklama ile terörizmin finansmanı ile mücadeleye verdiğimiz önemin açık bir tezahürüdür. Ülkemiz bu kapsamdaki çalışmalarını artırarak devam ettirmeye kararlıdır. Uygulamada sağlayacağımız etkinlik ile ülkemizi gri listeden çıkartmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

FATF Genel Kurulu, 21 Ekim 2021 tarihinde kara para aklama ve terörizmin finansmanının engellenmesinde yetersiz kaldığı gerekçesiyle Türkiye’yi gri listeye alma kararı almıştı. Peki Türkiye’nin gri listeden çıkması neden önemli?

DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberine göre, FATF, “Financial Action Task Force” (Finansal Eylem Görev Gücü) kara para aklama, terörizmin finansmanı ve diğer mali suçlarla mücadele amacıyla kurulan uluslararası bir örgüt. 1989 yılında G7 ülkelerinin öncülüğünde kurulan örgüt, şu anda 39 üye ülke ve bölgeye sahip. Türkiye de FATF’ye 1991 yılından beri üye.

Küresel finansal sistemi suçlardan arındırmak ve yasalara uygun bir şekilde işlem yapılmasını teşvik etmek amacıyla uluslararası standartlar ve politikalar geliştiren FATF, ülkelere bu standartlara uyum sağlamaları için çağrı yapar ve uygun adımlar atmaları konusunda tavsiyelerde bulunur. Dünya genelinde 200’den fazla ülke FATF tavsiyelerine uyacağını taahhüt ediyor.

FATF’nin 40 Tavsiye Kararı, ülkelerin yasal sistemlerinin aklama ile mücadele açısından güçlendirilmesi, finansal sistemin aklama ile mücadeledeki rolünün arttırılması ve uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi olarak üç temel alan üzerine yoğunlaşıyor.

FATF, yılda üç kez yaptığı değerlendirme toplantılarında suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadelede yetersiz kalan ülkeleri açıklıyor.

FATF’nin kendi sitesindeki tanıma göre, gri liste aslında kapsadığı ülkelerin artırılmış bir izlemeye tabi olmasını öngörüyor. Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede eksiklikleri olduğu kanaatine varılıp da bu eksiklikleri iyileştirici aksiyonlar alarak gidereceğini taahhüt eden ülkeler “gri liste” olarak adlandırılan “Yüksek Risk Altında Ülkeler” listesine alınıyor. Gri listeye alınan ülkeler belirli bir zaman zarfı içerisinde FATF hedeflerinde geride kaldığı stratejik eksikliklerini giderme taahhüdünde bulunarak ve gerekli adımları atarak bu listeden çıkabiliyor.

FATF tavsiyelerine uymayı kabul etmeyip kara para aklama ve terör finansmanı konusunda iş birliğinde bulunmayan İran, Kuzey Kore, Myanmar gibi ülkeler ise örgütün ‘kara liste’sinde takip ediliyor.

Türkiye neden gri listeye alındı, gri listeden çıkmak neden önemli?

FATF Türkiye’yi Ekim 2021’de kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede eksikleri olduğu gerekçesiyle gri listeye aldı. Geçen yıl yapılan değerlendirmeler sonucunda gri listede kalma durumunun da devam etmesine karar verildi. Geçen yıl Zimbabve FATF’nin Gri Liste’sinden çıkmayı başarmıştı. Türkiye ise aradan 20 aydan fazla zaman geçmesine rağmen bu listedeki varlığını korudu.

FATF Başkanı Marcus Pleyer, Türkiye’nin gri listeye alındığının duyurulduğu toplantıda, Türkiye’nin bankacılık, altın ve değerli taşlar ile emlak sektörü gibi yüksek riskli sektörlerde düzenlemeler yapması gerektiğini bildirmişti.

Player, konuşmasında, “Türkiye, kara para aklama vakalarını, El Kaide ve IŞİD gibi BM tarafından terörist olarak tanınan gruplarla bağlantılı para transferlerini takibe almalı. Türkiye’nin; kara para aklamayı önlemede, terörün finansmanını engellemede, suç şebekeleri ve yolsuzluklarla mücadelede adımlar attığını göstermesi hayati önem taşımaktadır. Türk hükümeti, gereken adımları atacağı yolunda son derece yüksek düzeyde siyasi taahhütlerde bulundu. Onları bu taahhütleri somut eylemlere dönüştürmeye çağırıyorum” ifadelerini kullanmıştı.

Türkiye’de kara para aklama ve terörizmin finansmanı konusunda gri alanların oluşmasında birbirini ardına yapılan varlık barışı düzenlemeleri ve emlak sektöründe yabancıya satışların etkili olduğu düşünülüyor. Öte yandan suç şebekeleri ve yolsuzlukla mücadele için yargı bağımsızlığının sağlanması da en önemli başlıklardan biri.

Türkiye ile birlikte FATF’nin gri listesinde bulunan ülkeler Arnavutluk, Barbados, Birleşik Arap Emirlikleri, Burkina Faso, Cayman Adaları, Cebelitarık, Fas, Filipinler, Güney Sudan, Haiti, Jamaika, Kamboçya, Kongo Cumhuriyeti, Mali, Mozambik, Panama, Senegal, Suriye, Tanzanya, Uganda, Ürdün ve Yemen diye sıralanıyor.

Daha önce 2011 yılında gri listeye giren Türkiye, yapılan düzenlemelerin ardından dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek zamanında 2014 yılında listeden çıkarılmıştı.

Türkiye’nin gri listede yer alıyor olması aynı zamanda yabancı bankalar ve yatırımcılarla olan ilişkilerini de etkiliyor. Gri listeye alınan ülkeler, dış yatırım çekme sürecinde uluslararası otoriteler, kredi kuruluşları ve yatırımcılar nezdinde itibar kaybına uğrarken bu durum bankacılık işlemlerini de olumsuz etkiliyor. Yurtiçinde ise dış ticaret ağı yüksek olan şirketlerin ekstra denetimler ve yükümlülüklerle karşılaşmasına neden oluyor.

Bu bağlamda gri listede yer almak, yüksek dış finansman ihtiyacı olan Türkiye ekonomisine yabancı yatırım ilgisini azaltırken, dış ticareti ve pazar paylarını olumsuz etkileyen etmenler arasında görülüyor.

Öte yandan uzmanlar FATF’nin gri listesinde yer almasını daha katı yaptırımların ilk adımı olarak görüyor ve Türkiye’nin gri listede yer almaya devam etmesi halinde Dünya Bankası gibi kuruluşların da bir süre sonra kredi sağlamayı zorlaştırabileceği yönünde uyarılarda bulunuyor.

20 Temmuz tarihli son FATF raporu ne söylüyor?

FATF’nin 20 Temmuz tarihli Türkiye değerlendirme raporunda ise Türkiye’nin kara para aklamanın önlenmesi ve terörizmin finansmanı ile mücadele rejimini iyileştirme yönünde olumlu adımlar attığı ve bu nedenle 6 tavsiye konusunda yeniden derecelendirildiği belirtiliyor.

Rapora göre Türkiye, vakıfların da aralarında yer aldığı kâr amacı gütmeyen kuruluşlar üzerindeki kontrol mekanizmalarına ilişkin FATF’nin tavsiye kararında “kısmen uyumlu”dan “büyük ölçüde uyumlu”ya yükseltildi. Raporda Türkiye’nin risk ve bağlamı göz önüne alındığında, 7262 sayılı Kanun ile getirilen bazı yeni hükümlerin orantısız olduğuna dikkat çekildi.

Yine “kısmen uyumlu”dan “büyük ölçüde uyumlu”ya yükseltilen müşteri durum tespitine ilişkin tavsiye kararında halen eksikliklerin olduğu belirtildi. Finansal olmayan belirli iş ve mesleklere ilişkin (DNFBPs) tavsiye kararında Türkiye “büyük ölçüde uyumlu”ya yükseltilirken, bu alanda suçluların ortaklarının şirkette kontrol edici bir menfaate sahip olmamasını sağlayacak bir düzenleme bulunmadığına işaret edildi.

Yeni teknolojiler konusundaki tavsiye kararı ise “büyük ölçüde uyumlu”dan “kısmen uyumlu”ya düşürüldü. Türkiye’de kripto varlık hizmet sağlayıcılarının kara para aklamayı önleme ve terörizmin finansmanıyla mücadele tedbirleri almalarının gerekmediği ve lisanslamaya tabi olmadıkları vurgulandı.

Siyasi Nüfuz Sahibi Kişiler (PEPs) ve finansal kurumların düzenlenmesi ve denetlenmesi konu başlıklarında ise tavsiyelerin tümüyle karşılandığı ifade edildi.

Paylaşın

OECD’den Türkiye İçin “Türbülans” Riski Uyarısı

OECD, Mart ayında yayımladığı ara raporda Türkiye için büyümenin devam etmesine karşın belirgin risklerin devam ettiği ve, “Büyük dış finansman ihtiyaçları ve hızla azalan rezerv tamponları, ekonomiyi türbülansa ve ters rüzgarlara karşı oldukça savunmasız bırakıyor” uyarısında bulunuyor.

OCED, depremin tetiklediği ekonomik kaybın yapım faaliyetleriyle aşılacağını tahmin ediyor. OECD, Türkiye’de enflasyonun 2023’te yüzde 44,6; 2024’te yüzde 41 seviyesinde gerçekleşeceğini öngörüyor.

OCED’nin yapısal reform önerileri arasında, “Merkez Bankası’nın bağımsızlığına olan güvenin, Banka yönetim kurulundaki devir hızının düşürülmesi de dahil olmak üzere iyileştirilmesi” yer alıyor.

OECD, “İzinler, lisanslar veya imtiyazlar almak için karmaşık ve külfetli idari prosedürlerle ilgili rekabet politikası ve iş yönetmeliğinden kaynaklanan yapısal zayıflıklar, resmi işlerin kurulmasını engellemektedir.” ifadelerini kullanıyor.

Haziran Ayı Ekonomik Görünüm Raporu’nu yayımlayan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Türkiye için 2023 yılı büyüme tahminini yüzde 3,6’ya çıkardı. Türkiye ekonomisinin 2024’e ilişkin büyüme tahmini de yüzde 3,8’den yüzde 3,7’ye indirildi.

OECD Mart ayında yayımladığı ara raporda Türkiye için yüzde 3 olan büyüme tahminini yüzde 2,8’e düşürmüştü.

OECD, büyümenin devam etmesine karşın belirgin risklerin devam ettiğini söylüyor ve, “Büyük dış finansman ihtiyaçları ve hızla azalan rezerv tamponları, ekonomiyi türbülansa ve ters rüzgarlara karşı oldukça savunmasız bırakıyor.” uyarısında bulunuyor.

Raporda, “Zayıf ihracat nedeniyle ekonomik büyümenin 2023’te yüzde 3,6’ya gerileyeceği tahmin edilirken, iç talep büyümenin ana itici gücü olmaya devam edecek.” ifadeleri yer alıyor.

OCED depremin tetiklediği ekonomik kaybın yapım faaliyetleriyle aşılacağını tahmin ediyor. Örgütün işsizlik ve enflasyon tahminleri ise şu şekilde:

“İşsizlik oranının yüzde 10 civarında kalması bekleniyor. Rahat finansal koşullar, 2023 ve 2024’te enflasyonun yüzde 40’ın üzerinde kalmasını destekleyecek ve nominal ücretler de hızla artacak.”

“Enflasyon beklentilerinde çıpa arayışı zorlu bir şekilde devam ediyor. Bu amaçla, para politikası sıkılaştırılmalı, politika faizi artırımları dikkatli bir şekilde zamanlanmalı ve gelecekteki hamleler hakkında net bir iletişim kurulmalı.”

OECD Türkiye’de enflasyonun 2023’te yüzde 44,6; 2024’te yüzde 41 seviyesinde gerçekleşeceğini öngörüyor.

Örgütün yapısal reform önerileri arasında, “Merkez Bankası’nın bağımsızlığına olan güvenin, Banka yönetim kurulundaki devir hızının düşürülmesi de dahil olmak üzere iyileştirilmesi” yer alıyor.

OECD, “İzinler, lisanslar veya imtiyazlar almak için karmaşık ve külfetli idari prosedürlerle ilgili rekabet politikası ve iş yönetmeliğinden kaynaklanan yapısal zayıflıklar, resmi işlerin kurulmasını engellemektedir.” ifadelerini kullanıyor.

OECD, ABD ekonomisi ve Çin ekonomisi için 2023 büyüme tahminini 0,1 puan artırarak sırasıyla yüzde 1,6 ve yüzde 5,4’e yükseltti.

Örgütün Almanya için görünümü keskin bir şekilde düşürmesi dikkati çekti. Almanya için büyüme beklentisi yüzde 0,3’den “sıfır büyümeye” düşürüldü.

(Kaynaak: BBC Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: OECD’den Ankara’ya Gözlemci Tepkisi

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine günler kaldı. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Parlamenter Meclisi, seçimlerini izlemek için görevlendirdiği gözlemcilerin Türkiye tarafından reddedilmesine tepki gösterdi.

OECD Parlamenter Meclisi tarafından yapılan ve “uluslararası gözlem misyonunun çalışmalarını olumsuz etkileyebilecek bu önlem bizi hayal kırıklığına uğrattı” denilen açıklamada, Türkiye’nin parlamenterlerin “siyasi görevleri kapsamındaki açıklamalarına” dayanarak gözlemci bileşimi üzerinde etkide bulunamayacağı belirtildi.

Ne olmuştu?

OECD, 14 Mayıs seçimlerini izlemek için 400’e yakın temsilci gönderirken, buna ek olarak Parlamenter Meclisi 100’ü aşkın yetkiliyi gönderiyor.

Danimarkalı Kızıl-Yeşil İttifakı Milletvekili Soren Sondergaard ile İsveçli Sosyal Demokrat Parlamenter Kadir Kasırga’nın Ankara’ya seyahat etmelerine izin verilmedi.

Danimarkalı vekil, geçen hafta yaptığı açıklamada geçmişte Demokratik Suriye Güçleri’ni (DSG) ziyaret ettiği gerekçesiyle Ankara tarafından engellendiğini belirtmişti.

Sondergaard, “İslam Devleti ile savaşan Demokratik Suriye Güçleri’ni ziyaret ettiğimi tamamıyla doğrudur” dedi ve bundan “gurur duyduğunu” sözlerine eklemişti.

OECD’nin Ankara nezdinde resmi bir şikayette bulunduğunu belirten Danimarkalı vekil, “Bir ülke gözlemci görevi gören parlamenterleri seçemez. Bu Türk seçimlerine bir gölge düşürür, zaten şimdiden seçimleri kontrol altında tutmak istediklerini gösteriyor” demişti.

AGİT’ten Türkiye’ye gözlemci eleştirisi

Ayrıca, AGİT’te seçimler için görevlendirilen iki gözlemcinin Türkiye’ye girişine izin verilmemesine tepki gösterdi.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’ndan (AGİT), pazartesi günü yapılan açıklamada, Türkiye’nin söz konusu İskandinav vekillerin “siyasi yetkileri çerçevesinde yaptıkları açıklamaları kullanarak delegasyonun yapısını etkileme hakkına sahip olmadığı” belirtildi.

Açıklamada, Türkiye’nin bu eyleminin “uluslararası gözlemci heyetinin çalışmaları üzerinde olumsuz etkisi” olabileceği ifade edildi.

Ankara daha önce İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi Milletvekili Kadir Kasırga ile Danimarkalı parlamenter Sören Söndergaard’a ülkeye giriş izni verilmeyeceğini açıklamıştı.

Paylaşın

“Seçimi Kim Kazanırsa Kazansın En Büyük Zorluk Enflasyon”

“Mayıs ayında Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri yapılacak. Seçimi kim kazanırsa kazansın, bir sonraki hükümetin öncelikle halletmesi gereken ekonomik sorunlar nelerdir?” sorusuna yanıt veren OECD Türkiye Masası Şefi Machlica şu ifadeleri kullandı:

“Ekonomi yavaşlamaya hazırlanırken makroekonomik çerçevenin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda, seçimin ardından enflasyon beklentilerinin çıpalanması önemli bir zorluk olacaktır. Enflasyon, 2023’ün başından bu yana yüzde 50’nin üzerinde kalarak hane halkının satın alma gücünü cciddi şekilde azalttı. 2022’de küresel enerji ve emtia fiyatlarındaki artış ile TL’deki değer kaybının etkisiyle çok artan cari açık da, seçim sonrası dönemin en önemli sorunlarından biri olarak görünmeye devam ediyor.”

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Türkiye Masası Şefi Gabriel Machlica, Ekonomi’den Elif Karaca‘ya konuştu.

Enflasyonun, hane halkının satın alma gücünü ciddi şekilde azalttığını ifade eden Machlica, seçim sonrası yeni dönemde Türkiye’nin şoklara karşı dayanıklılığının artırılmasının rekabet ve regülasyonlarla ilgili temel yapısal zayıflıkların ele alınmasını gerektireceğine dikkat çekti.

Machlica, “Bu, iş ortamını iyileştirecek ve kaynakların en doğru faaliyetlere ve firmalara akmasını sağlayacaktır. Özellikle, izinler, lisanslar veya imtiyazlar almak için karmaşık ve külfetli idari prosedürler, iş kurmayı zorlaştırıyor. İşgücü piyasası düzenlemeleri, daha fazla ve daha kaliteli istihdam yaratılmasını engellemekte. Son on yıldaki ilerlemeye rağmen, işgücünün önemli bir bölümü, özellikle kadınlar ve gençler, hala kayıtlı işgücü piyasasına katılamamış durumda. İstihdam üzerindeki yüksek vergi yükü ve medyan ücretlere göre yüksek asgari ücret, kayıtlı istihdam yaratılmasını engellemektedir” dedi.

“Mayıs ayında Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri yapılacak. Seçimi kim kazanırsa kazansın, bir sonraki hükümetin öncelikle halletmesi gereken ekonomik sorunlar nelerdir?” sorusuna yanıt veren Machlica şu ifadeleri kullandı:

“Ekonomi yavaşlamaya hazırlanırken makroekonomik çerçevenin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda, seçimin ardından enflasyon beklentilerinin çıpalanması önemli bir zorluk olacaktır. Enflasyon, 2023’ün başından bu yana yüzde 50’nin üzerinde kalarak hane halkının satın alma gücünü cciddi şekilde azalttı. 2022’de küresel enerji ve emtia fiyatlarındaki artış ile TL’deki değer kaybının etkisiyle çok artan cari açık da, seçim sonrası dönemin en önemli sorunlarından biri olarak görünmeye devam ediyor.

Seçim sonrası yeni dönemde Türkiye’nin şoklara karşı dayanıklılığının artırılması rekabet ve regülasyonlarla ilgili temel yapısal zayıflıkların ele alınmasını gerektirecek. Bu, iş ortamını iyileştirecek ve kaynakların en doğru faaliyetlere ve firmalara akmasını sağlayacaktır. Özellikle, izinler, lisanslar veya imtiyazlar almak için karmaşık ve külfetli idari prosedürler, iş kurmayı zorlaştırıyor.

İşgücü piyasası düzenlemeleri, daha fazla ve daha kaliteli istihdam yaratılmasını engellemekte. Son on yıldaki ilerlemeye rağmen, işgücünün önemli bir bölümü, özellikle kadınlar ve gençler, hala kayıtlı işgücü piyasasına katılamamış durumda. İstihdam üzerindeki yüksek vergi yükü ve medyan ücretlere göre yüksek asgari ücret, kayıtlı istihdam yaratılmasını engelliyor. Türkiye, asgari ücretin medyan ücrete oranının OECD içinde en yüksek olduğu ülkelerden biri.”

Röportajın tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

OECD Duyurdu: Türkiye, Gıda Enflasyonunda İkinci Ülke

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan her veri ekonomiye dair açıklamaları yalanlıyor. Türkiye, gıda enflasyonunda OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkeleri arasında ikinci sırada. 

OECD Türkiye’nin enflasyonun 2023’te yüzde 44,6 olacağını, 2024’te yüzde 41,4’e gerilemesini öngörüyor. GSYH’nin ise 2023’te yüzde 2,8 büyüme göstermesini, 2024’te de yüzde 3,8 oranında büyümesini hedefliyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2023 yıl sonu enflasyon tahmini ise yüzde 22,3.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 7 Mart’ta yayımladığı verilere göre Türkiye, 37 üye ülke arasında enflasyonu en yüksek ikinci ülke konumunda. Türkiye aynı zamanda gıda enflasyonunda da Arjantin’in ardından en yüksek değere sahip ülke.

OECD ülkelerinde tüketici enflasyonu (TÜFE) Ocak’ta yıllık bazda yüzde 9,2 olarak ölçüldü. G20 ülkelerinde yıllık enflasyon yüzde 8,4, Euro bölgesinde ise yüzde 8,7.

OECD ülkeleri arasında en düşük enflasyon yüzde 3,3 ile İsviçre’de. TÜFE’nin yüzde 4,3 olduğu Japonya ve yüzde 5,2 ile Güney Kore en düşük enflasyona sahip diğer ülkeler.

En yüksek enflasyon ise yüzde 98 ile Arjantin’de. İkinci sıradaki Türkiye’nin enflasyonu 57,7. Türkiye’yi yüzde 25,7 enflasyon ile Macaristan ve yüzde 21,5 ile Letonya izliyor.

Enerji enflasyonu

Enerji enflasyonu Haziran 2022’de görülen zirvenin ardından OECD ülkelerinde bir önceki aya göre yavaşlayarak da olsa düşmeye devam etti.

Aralık 2022’deki yüzde 18,2’in ardından Ocak 2023’te yüzde 16,4’ü gördü ve Mart 2021’den bu yana en düşük seviyeye ulaştı.

Enerji enflasyonundaki düşüş kısmen Hollanda’daki (enerjiye tavan fiyat getirilmesi) ve İtalya’daki (enerji fiyatlarının düşürülmesi) politika değişikliğinden kaynaklandı.

Belçika, Danimarka, İtalya ve Türkiye’deki enerji fiyatlarındaki yavaşlama, büyük ölçüde baz etkisi olarak kayıtlara geçti.

Gıda enflasyonu

OECD ülkelerinin gıda enflasyonu yüzde 15,2. Aralık 2022’deki yüzde 15,6’ydı. Ocak’ta Avrupa’da enerji enflasyonu düşmeye devam ederken, gıda enflasyonu bir miktar arttı.

Gıda ve enerji enflasyonu, Fransa, İtalya ve Japonya’da manşet enflasyona ana katkıyı sürdürürken, gıda ve enerji hariç enflasyon, Kanada ve ABD’de ana itici güç oldu.

Almanya ve Birleşik Krallık’ta, her iki bileşen de manşet enflasyona neredeyse eşit katkıda bulundu.

Paylaşın

OECD’den 2024 Yılında Türkiye İçin Toparlanma Beklentisi

OECD’nin son raporunda, Türkiye’deki ekonomik faaliyetlerde, yaşanan depremlerin büyük yıkıcı etkisi nedeniyle 2023’ün ilk aylarında belirgin gerileme öngörülürken yeniden inşa sürecinde harcamaların artmasıyla toparlanma beklendiği kaydedildi.

Ekonomik büyüme 2023’ün tamamı için yüzde 2,8, 2024 için de yüzde 3,8 olarak öngörüldü. Örgütün Kasım 2022 tarihli Üçüncü Çeyrek Küresel Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 yılı için büyüme tahmini yüzde 3, 2024 yılı için yüzde 3,4 olarak açıklanmıştı.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 2023 Mart ayı Ekonomik Görünüm raporunda küresel ekonomik büyüme tahminlerini yükseltti. Kasım ayında yüzde 2,2 olarak öngörülen büyüme, Cuma günü açıklanan raporda yüzde 2,6’ya yükseltildi. OECD’nin 2022 tahminlerinde küresel büyüme oranı yüzde 3,2 olarak öngörülmüştü.

OECD’nin “Kırılgan bir iyileşme” başlıklı raporunda, “İş dünyası ve tüketici duyarlılığının iyileşmeye başlaması, düşen gıda ve enerji fiyatları, ayrıca Çin’in tamamen yeniden açılmasıyla daha olumlu işaretlerin görülmeye başlandığı” belirtildi.

Bununla birlikte, OECD, bu gelişmenin kırılganlığına da dikkat çekti. Raporda, “Riskler bir nebze daha dengeli hale geldi, ancak aşağı yönlü eğilim devam ediyor” ifadelerine yer verildi. Raporda, Ukrayna’daki savaşın getirdiği belirsizliğe, enerji piyasaları üzerinde yeniden baskı oluşması riskine ve yükselen faiz oranlarının etkisine de değinildi.

OECD raporunda, ABD’deki bölgesel bankalar da dahil olmak üzere bankacılık sektörünün bazı bölümlerinde daha sıkı para politikasının etkisine dair işaretlerin görülmeye başlandığı da belirtildi. Parasal sıkılaştırma, geçen haftaSilikon Vadisi Bankası’nın yüksek faiz oranları nedeniyle fiyatları düşen tahvillerden 1 milyar 800 milyon dolar zarar etmesinin ardından batmasıyla ilişkilendiriliyor.

OECD’nin raporunda manşet enflasyonun düştüğü belirtilerek, buna karşın çekirdek enflasyonun “hizmet fiyatlarındaki artış, bazı sektörlerdeki yüksek marjlar ve sıkı işgücü piyasalarından kaynaklanan maliyet baskıları nedeniyle hala yüksek olduğu” kaydedildi.

Enflasyon oranlarında ülkeler arasında belirgin bir farklılaşmanın da devam ettiğine dikkat çekilerek, “Çin ve Japonya’nın da aralarında olduğu bazı Asya ekonomilerinde enflasyon hala nispeten düşük seviyelerdeyken Türkiye ve Arjantin’de çok yüksek” denildi.

Türkiye’de 2024’te toparlanma beklentisi

Raporda ayrıca Türkiye’deki ekonomik faaliyetlerde, yaşanan depremlerin büyük yıkıcı etkisi nedeniyle 2023’ün ilk aylarında belirgin gerileme öngörülürken yeniden inşa sürecinde harcamaların artmasıyla toparlanma beklendiği kaydedidi. Ekonomik büyüme 2023’ün tamamı için yüzde 2,8, 2024 için de yüzde 3,8 olarak öngörüldü.

Örgütün Kasım 2022 tarihli Üçüncü Çeyrek Küresel Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2023 yılı için büyüme tahmini yüzde 3, 2024 yılı için yüzde 3,4 olarak açıklanmıştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Gıda Enflasyonunda Açık Ara Lider

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan her veri her rapor ekonomide yaşanan krizin boyutunu gözler önüne seriyor. Gıda enflasyonun yıllık bazda yüzde 99’a ulaştığı Türkiye, OECD ülkeleri arasında açık ara lider oldu. 

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), ekim ayı itibariyle ülkelere göre gıda enflasyonu oranlarını paylaştı. İleri Haber’in aktardığına göre, gıda enflasyonun yıllık bazda yüzde 99’a ulaştığı Türkiye, açık ara lider oldu.

Türkiye’ye en yakın ülke ise gıda enflasyonun yıllık bazda yüzde 42,9 seviyesinde olduğu Macaristan. Avrupa Birliği ülkelerindeki gıda enflasyonu ortalaması yüzde 17,3 olarak gerçekleşirken, G7 ülkelerinde yüzde 12,7 değerini aldı.

OECD ülkeleri arasında, yüzde 99 ile Türkiye ve yüzde 42,9 ile Macaristan’ın ardından gıda enflasyonun en yüksek olduğu ülkeler, fiyatların geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 33.7 artan Litvanya ve yüzde 29.5 artan Letonya oldu.

OECD ülkeleri arasında en düşük gıda enflasyonu ise yüzde 4 ile İsrail, yüzde 4,2 İsviçre ve yüzde 6,4 ile Japonya’da görüldü.

Büyük ülkeler arasında; Almanya’nın gıda enflasyonu yüzde 19,2, Birleşik Krallık’ın yüzde 16,4, Fransa’nın yüzde 12,9, ABD’nin ise yüzde 12,4 olarak gerçekleşti.

OECD, gıda enflasyonun yüzde 16,1’e çıkarak Mayıs 1974’ten sonra en yüksek seviyeyi gördüğü notunu paylaştı. Verilere göre, gıda enflasyonu OECD’nin 38 üye ülkesinin 33’ünde yükseldi.

Paylaşın