Kolonoskopi nedir, nasıl uygulanır?

Kolonoskopi, bağırsakların iç yüzeyinin kolonoskop adı verilen bir cihazla görüntülenmesi ve gerektiğinde şüpheli dokuların çıkarılarak laboratuvar ortamında incelenmesine yarayan endoskopik bir işlemdir. Sindirim sisteminin son kısmı olan kalın bağırsakta var olan mevcut kanamalara müdahale edilmesi ve erken dönem kolon kanseri oluşumlarının tedavisi amacıyla da kullanılan kolonoskopi, hastaneye yatış gerektirmeyen kısa süreli bir uygulamadır.

Makattan girilerek rektum ve kalın bağırsağın ayrıntılı olarak görüntülenmesine yarayan kolonoskop cihazı, 1 cm. çapında ve yaklaşık 60 cm. uzunluğunda esnek bir tüpten oluşur. Ucunda yer alan soğuk ışık kaynağı ve optik görüntüleme sistemi sayesinde elde edilen görüntüler monitöre yansıtılırken, eş zamanlı olarak bilgisayara kaydedilir. Elde edilen görüntüler ışığında hekim, kalın bağırsakta var olan pek çok problemin tanısını koyabilir. Şüpheli bölge üzerinden örnek doku parçası alarak ya da farklı bir deyişle biyopsi yaparak, ilgili dokunun laboratuvar ortamında ayrıntılı olarak incelenmesi için de uygulanabilir.

Kolonoskopi ne zaman gereklidir?

45 yaşın üzerindeki kimselerde olası bağırsak kanserinin erken teşhisi için 5 yılda bir tarama amacıyla kolonoskopi yapılmalıdır. Bu işlem esnasında saptanan polip denilen ve zamanla kansere dönüşebilen lezyonların çıkarılması ile kanser gelişiminin önüne geçilebilmektedir.

  • Makattan taze kırmızı kanaması olanlarda veya dışkısında gizli kan saptananlarda
  • Birinci derece akrabasında kalın bağırsak kanseri veya polibi öyküsü olanlarda
  • Bağırsak kanseri veya polibi öyküsü olanlarda kontrol amacıyla
  • Çekilen diğer filmlerde kalın bağırsakta şüpheli görünüm saptanan kişilerde
  • Geçmeyen ishali olanlarda ishal sebebinin araştırılması amacıyla
  • İnflamatuar bağırsak hastalığı (ülseraktif kolit crohn hastalığı) olanlarda
  • Nedeni açıklanmayan kilo kayıplarında
  • Uzun süren kabızlık durumlarında
  • Dışkılama alışkanlığında değişiklik olması
  • Tedavi ile geçmeyen ve nedeni açıklanmayan karın ağrılarında yapılmalıdır.

Kolonoskopi işlemine nasıl hazırlanmalıdır?

Kolonoskopi işlemi kalın bağırsağın incelenmesi olduğu için işlemden önce yapılacak diyet ve boşaltıcı ilaçlar ile ile bağırsağın çok iyi temizlenmiş olması işlemin değerini artıracaktır. Bu nedenle hastalarımız işlemden 48 saat önce katı gıda alımını kesmeli ve işlem gününe kadar sadece sıvı gıdalarla beslenmelidir. (Diyetin içeriği için lütfen hekiminize danışınız.) 48 saat süren sıvı diyetini takiben işlemden bir gece önce hekiminiz tarafından yazılan boşaltıcı ilaçları hekiminizin tarif ettiği şekilde kullanmalısınız. O gece ishal olunacağı için bol su alınmalıdır.

Kolonoskopi nasıl yapılır?

Randevu verilen hasta işlemden bir gün öncesinden başlayarak nasıl besleneceği anlatılır. Barsakların temizlenmesi için barsak temizleyici ilaç verilir.İ şlem günü işlem den önce lavman yapılır. Daha sonra hastanın tansiyonu ölçülür, hastaya işlemin yapılmasına olanak sağlayacak özel pantolon giydirilir, damar yolu açılır, hasta işlem için yatağına yatırılır, hastanın nabız ve oksijen satürasyonu işlem sırasında ilgili cihazlarla takip edilir. Kolonoskopide uyutma amaçlı rahatlatıcı iğneler yapılır.

Hasta uyuduktan sonra kolonoskopla anüs, rektum, sigmoid kolon, inen kolon, splenik fleksura, transvers kolon, hepatik fleksura, çıkan kolon, çekum, terminal ileumu incelenir. Gerekirse patoloji için biyopsi alınır. Polip varsa çıkartılır. İşlem sonrasında hasta istirahat için ilgili odaya alınırken yapılan işlemin kolonoskopi raporu hazırlanır. Biyopsi alınmışsa, biyopsi sonrasında gelen sonuca göre tedavisi düzenlenir. Kolonoskopi işlemi 15 dakika ve duruma göre daha fazla sürebilir.

Kolonoskopide anestezi nasıl yapılır?

Kolonoskopi (barsak incelemesi), gastroskopiye göre daha ağrılı ve uzun süren bir yöntemdir. Kolonoskopide barsaklar içinde aletin ilerlemesine bağlı olarak gerilme ve ağrı hissedilebilir. Bu yüzden anestezi uzmanı eşliğinde derin sedasyon yapılması daha uygundur. Derin sedasyonda hasta hiçbir ağrı hissetmez. Bir saatlik müşahadeden sonra hasta taburcu edilir.

Kolonoskopide olası yan etkiler nelerdir?

Tanısal amaçlı kolonoskopilerde yan etki çok nadirdir. Geçici şişkinlik ve gaz sancısı, barsak mukoza ve yapısında zedelenme çok nadir görülür. Sakinleştirici ve ağrı kesici alerjilerine karşı duyarlı ve uyanık olunmalı. Uzun bir süre geçse bile kanlı dışkılamalarda mutlaka doktora haber verilmelidir. İşlemin uygun yapılabilmesi için bir gün önceden, öğleden itibaren katı gıdalar kesilir, onun yerine sulu gıdalar tercih edilir. İşleme gelmeden önceki gün akşamı sulu kahvaltı sonrası (tanesiz çorba, komposto, et suyu) doktorun reçete ettiği ishal yapıcı laksatif ilaç usulüne uygun kullanılır. İşlemden önce kullanılan ilaçlar aspirin, ağrı kesici ilaçlar, kalp ilaçları, pıhtılaşmayı engelleyici ilaçlar insülin kullanımı gibi durumlarda mutlaka doktorunuzu haberdar ederek tavsiyelerine uygun hareket etmelisiniz.

Kolonoskopi riskleri nelerdir?

Kolonoskopi güvenli bir işlemdir. Ancak zaman zaman işlem sırasında veya sonrasında olumsuz durumlar oluşabilmektedir.

  • Kanama
  • İltihaplanma
  • Divertikül denilen kalın bağırsak duvarının dışa doğru fıtıklaşması
  • Şiddetli karın ağrısı
  • İşlem sırasında kullanılan sakinleştiriciye olumsuz tepki
  • Kolon veya rektum duvarında yırtılma (perforasyon)
  • Kalp veya kan damarı hastalığı olan kişilerde sorunlara neden olabilir

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Gastroskopi nedir, nasıl uygulanır? Detaylar

‘Özofago Gastro Duodenoskopi’ veya kısa olarak Gastroskopi, üst sindirim sistemi kanalının içinin görülerek incelendiği teşhis yöntemine denir. İşlem sırasında kullanılan cihaz gastroskop’tur. Bu esnek, bükülebilir, ucunda minik bir kamera olan ve işaret parmağı kalınlığında tüp şeklinde ileri teknoloji ürünü bir cihazdır. 

Gastroskop ucundaki kamera midenin iç yüzünün görüntüsünü yüksek çözünürlüklü bir televizyon ekranına yansıtır. Bu sayede polipler, tümörler, iltihabi değişiklikler, kanamaya yol açabilen damarsal genişlemeler veya başka patolojik değişiklikler varsa görülür. Gastroskopi sırasında saptanan normal olmayan dokuların mikroskopik incelenmesinin yapılabilmesi (patoloji tetkiki) için küçük örnekler alınabilir (biopsi) veya  polip adını verdiğimiz yapılar tamamen çıkartılabilir.

Nasıl yapılır?

Normal bir gastroskopi 15-20 dakika sürer. Anestezi veya sedasyon altında yapılan bu uygulamada, gastroskop, hastanın ağzına yerleştirilerek dikkatli bir şekilde yemek borusu, mide ve on iki parmak bağırsağına ulaşılması sağlanır. Bu işlem esnasında boğaz kısmında biraz baskı hissedilebilir ama şiddetli ağrı olmaz. Gastroskopun rahat hareket etmesi için özofagus içine hava basıncı uygulanır. Bu uygulama sayesinde sindirim sistemindeki anormallikler ekrana yansır. İşlem bittikten sonra gastroskop ağızdan yavaşça çıkarılır.

Hazırlık Gerekir mi?

Özel bir hazırlık gerekmiyor. Bu işlemin uygulanabilmesi için 8 saat açlık ve 4 saat susuzluk dönemi yeterli olmaktadır. Ancak özellikle ileri derece kalp yetmezliği ve KOAH hastalığı olan kişilerde bu işlemin yapılabilmesi için kardiyoloji ve / veya göğüs hastalıkları onamı alınması gerekir.

Kimlere yapılmalıdır?

  • 45 yaşın üzerinde mide rahatsızlığı şikâyeti olan herkese
  • 45 yaşın altında mide rahatsızlığı şikâyeti olup bulantı, kusma, kilo kaybı, yutma güçlüğü, ailede mide kanseri öyküsü gibi alarm bulguları olanlara
  • İlaç tedavisine rağmen mide rahatsızlık şikâyeti devam edenlere
  • Üst sindirim sistemi kanaması olanlara
  • Mide filminde şüpheli görüntüsü olanlarda
  • Mide kanseri öyküsü olanlarda
  • Nedeni ortaya konulamayan karın ağrısında
  • Uzun süreli reflü şikâyeti olan ve özellikle 50 yaş üzeri hastalarda
  • Barret özofaguslu hastalarda takip amacı ile
  • Nedeni ortaya konulamayan B12 vitamin eksikliği bulunanlarda
  • Nedeni ortaya konulamayan demir eksikliği ve depo demiri düşüklüğünde
  • Mide ülseri saptanan hastalarda 6-8 hafta sonra kontrol amacı ile
  • Siroz hastalarında

Gastroskopi sonrası dönem;

  • Boğazdaki uyuşukluk geçmeden, yaklaşık 1 saat süresince ağızdan hiçbir şey alınmaz
  • Kullanılan ilaçlar sonrası uyuşukluk hissedilmesi ve anlatılanların tam hatırlanmaması veya algılanmaması normaldir. Gastroskopi yapılan bireylerin mutlaka bir refakatçi eşliğinde evine götürülmesi gerekmektedir. İlaçların etkisinin geçeceği ertesi güne kadar motorlu araçlar kesinlikle kullanılmamalıdır
  • İlaçlar muhakeme gücünüzü etkileyebileceği için iş ve özel hayatınızı etkileyecek önemli kararlar 24 saat süreyle ertelenmelidir. Aynı süre zarfında alkol, yatıştırıcı ilaç, kas gevşetici vb. alınmamalıdır
  • Gastroskopi sırasında üflenen havanın kalan kısmı nedeniyle hissedilen şişkinlik ağız ve makat yoluyla çıkartılan gaz ile giderek azalır. Gastroskopi sonrası özellikle boğazın tahriş olmasına bağlı yada alınan biyopsiler ve polipler nedeniyle ağızdan çok az miktarda kan gelebilir
  • Karında şişkinlik ve ağrı hissinin 24 saatten sonra da devam etmesi, kusma, titreme ve ateş yükselmesi, nefes darlığı, makattan yada ağızdan sürekli veya bol miktarda kan gelmesi gibi durumlarda doktorunuzu hemen aramanız gerekmektedir

 

Paylaşın

EMG (Elektromyografi) nedir, nasıl uygulanır?

EMG (Elektromyografi), kasların, sinirlerin ve sinir köklerinin elektriksel özelliklerinin ölçülmesi yoluyla bu yapıların sağlık durumlarının değerlendirildiği bir muayene yöntemidir. EMG tetkiki iki kısımda yapılır: Sinirlerin incelenmesi, kasların incelenmesi.

Tanıya göre her ikisinin veya yalnızca birinin yapılması gerekebilir. Sinir iletimlerinin ölçümünü doktor veya doktorun belirlediği şekilde bir EMG teknisyeni, kasların incelenmesi işlemi ise sadece doktor tarafından yapılır. İnceleme süresi yapılması düşünülen işlemin kapsamına göre 15 dakika ile 1.5 saat arasındadır.

  • Sinirlerin incelenmesi: Kol, bacak, veya diğer vücut kısımlarında seçilen bazı sinirler, deri üzerine yerleştirilen bir elektrot aracılığı ile elektrik akımı verilerek uyarılır. Elektrik akımı verildiği yerde hoşa gitmeyen fakat dayanılabilir bir his oluşturur. Verilen uyarı ile sinirde ortaya çıkan elektriksel aktiviteler çeşitli şekillerde ölçülür. Bir EMG incelemesi sırasında genellikle böyle 5-10 sinirden ölçüm yapılır.
  • Kasların incelenmesi: İğne şeklinde bir elektrot kol, bacak veya diğer vücut kısımlarında seçilen bir kas içine yerleştirilerek kastaki elektriksel aktiviteler incelenir. Kullanılan elektrot, enjeksiyon iğnelerine benzer boyut ve görünümdedir. Bu elektrotlar tek kullanımlıktır, her hastada yeni bir iğne kullanılır ve bu iğne inceleme bittikten sonra atılır (Teklif EMG’si gibi bazı tetkiklerde elektrotlar tek kullanımlık değildir, mikroptan arındırılarak yeniden kullanılır). Elektrot iğnesinin kas içine yerleştirilmesi sırasında duyulan ağrı kas içine ilaç enjeksiyonu yapılışı sırasında duyulan ağrıya benzer; fakat EMG’de herhangi bir madde enjeksiyonu yapılmadığı için ağrı daha az şiddetlidir. Her bir kasın incelenmesi birkaç dakika sürer. Bu süre içinde iğne kas içinde tutulur. Kas içinde değişik yerlerden kayıt alma amacıyla iğnenin yönü ve yerinin birkaç kez değiştirilmesi gerekebilir. Bu işlemler genellikle ağrısızdır veya katlanılabilir derecede hafif şiddette bir ağrı oluşturur. Bir EMG tetkikinde incelenmesi gereken kas sayısı düşünülen tanıya göre değişir; genellikle 1-10 arası sayıda kas incelenir.

EMG’nin, elektrikle uyarım ve iğne ile inceleme sırasında ortaya çıkan ağrı dışında beklenen bir yan etkisi ve bilinen kalıcı bir zararı yoktur, Ender olarak, incelenen kaslar içinde geçici bir kan birikimi oluşabilir. Çok daha ender olarak bazı derin gövde kaslarının incelenmesi sırasında, komşu doku ve organlarda geçici olumsuz etkiler ortaya çıkabilir. İleri derecede kan pıhtılaşma bozukluğu olan veya kan pıhtılaşmasını engelleyen ilaç kullanan hastalarda zorunlu olmadıkça EMG incelemesi yapılmaz. Bunun dışında her yaş grubunda ve herkese yapılabilir; hastada kalp pili veya beyin pili bulunması EMG yapılmasına engel değildir.

Bire-bir EMG incelemesinin yerine geçen başka bir inceleme yoktur; EMG yaptırmayı istemediğiniz durumda, rahatsızlığınızın tanısına yardımcı olacak bazı bilgilerde eksiklik olabilir. Ancak, rahatsızlığın niteliğine bağlı olarak bazı durumlarda, EMG incelemesi ile elde edilmesi beklenen bilgi, kısmen diğer bazı inceleme yöntemleri ile de elde edilebilir.

Hangi durumlarda elektromyografi (EMG) tetkikine baş vurulur?

  • Ellerde ayaklarda uyuşmalar ağrı yanma
  • Kollarda bacaklarda uyuşma ve kuvvet azlıkları
  • Şeker hastalığında uyuşma
  • Diyaliz hastalarında uyuşmalar
  • Kaslarda erime ve seyrimeler
  • Kaslarda aşırı kasılma
  • Kas ağrıları
  • Zaman zaman olan kuvvetsizlik atakları
  • Özellikle günün ilerleyen saatlerinde olan kuvvet azalmaları göz kapağı düşmeleri
  • Yüz felçleri
  • Belirli kas gruplarında kuvvetsizlik
  • Kaza ve delici kesici silah yaralanmalarına bağlı hareket ve duyu kusurları
  • Enjeksiyonlara bağlı hareket ve duyu kusurları
  • Zehirlenme ve ilaçlara bağlı hareket ve duyu kusurları
Paylaşın

E.K.G nedir, nasıl uygulanır? Çeşitleri

Çoğunlukla göğüs ağrısı şikayetiyle hekime başvuran kişilerin olası kalp krizi riskinin değerlendirilmesi için uygulanan Elektrokardiyografi’yi (E.K.G), vücuda yapıştırılan elektrotlar aracılı­ğı ile grafiksel olarak kalbin elektriksel aktivitesini (kalbin ritmi­ni, frekansını, kalp atışlarının ritmini, yayılmasını ve reaksiyo­nun tekrar yok olması) kaydeden dalga for­mudur.

Farklı bir tanımla; Elektrokardiyografi’yi (EKG); kalp kasının ve ileti ağının çalışmasını incelemek üzere, kalpte meydana gelen elektriksel faaliyetin kaydedilmesiyle elde edilen ileti kayıtları olarak açıklamak mümkün.

EKG, kalbin kulakçık ve karıncıklarının kasıl­ma ve gevşeme evrelerini, kalbin uyarılması ve uyaranın iletil­mesi sırasında ortaya çıkan elektriki aktiviteyi mili metrik kağıt üzerine yaz­dırma temeline dayanan bir muayene yöntemidir.

Kalp sağlığı hakkında pek çok verinin hızla ölçülmesini sağlayan EKG, günümüzde kardiyologlar ve acil hekimleri tarafından sıklıkla kullanılan bir tanı yöntemidir.

Bilinmesi gerekenler;

EKG cihazının kayıt­larına elektrokardiyogram denir.

EKG de her kalp atımı­nın karşılığı olan P,Q,R,S,T,U dalgalarından oluşmuş bir kompleks görülür. Bu dalgalardaki değişik­likler, bu düzenli dalgalardan farklı dalgaların görülmesi, dalgalar arasındaki sürelerdeki değişmeler doktorlara kalp hasta­lığı hakkında ipuçları verir­ler.

P dalgası: Atriyal aktivasyonunun yarattığı elektrik kuvvetleri­ni gösterir ve P dalgasının başlangıcından bitişine dek olan aralı­ğı ölçer.

PR aralığı: Atriyal depolarizasyonun başlangıcın­dan ventriküler depolarizasyonun başlangıcına dek geçen ile­tim zamanını gösterir. P dalgasının başlangı­cından QRS kompleksinin ilk defleksiyonuna ka­dar olan aralıkta en uzun PR ölçülür.

QRS Süresi: Ventriküler aktivas­yonun süresini gösterir.QRS kompleksinin başlangıcından sonuna kadar saniyeyle öl­çülür.

QT Aralığı: Ventriküler sistolün top­lam süresini gösterir.QRS kompleksinin başlan­gıcından T dalgasının sonuna kadar saniye cinsinden ölçülür.

ST Segmenti: Ventriküler depo­larizasyonun bitmesi ile repolarizasyonun(T dalgası) başlaması arasındaki ara­lığı gösterir.

T Dalgası: Ventriküler repolarizasyon tarafından oluş­turulan elektrik kuvvetleri gösterir.

U Dalgası: Tartışmalı ventrikül kasında­ki ardpotansiyeller yada purkinje liflerin repolarizasyonunu göste­rir.

EKG neden çekilir?

Vücuda bağlanan elektrotlar yardımıyla çekilen EKG, hekime kalp hakkında çeşitli bilgiler sağlar. Günümüzde EKG, kardiyoloji uzmanına başvuran hemen her kişiye çekilir. Özellikle kalp krizi şüphesi ile hastaneye başvurulan kişilere uygulanan EKG işlemi, aşağıda sıralanan durumlarda da çekilebilir:

  • Aritmi ya da farklı bir deyişle ritim ve iletim bozukluğu şüphesi varlığında
  • Kalp kapakçıklarında olası problemlerin varlığında
  • Koroner arter olarak tanımlanan kalp damarlarında daralma ya da tıkanma şüphesi olması durumunda
  • İskemi olarak tanımlanan kalbin yeteri kadar kanlanmaması ya da hasarlanması varlığında
  • Hipertrofi olarak adlandırılan kalp kasının durumunun gözlemlenmesi gerektiğinde
  • Kan iyonlarında var olan dengesizliklerin saptanmasında

Kalp sağlığınızın için siz de düzenli olarak kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.

EKG nasıl çekilir?

Elektrokardiyografi, çoğunlukla göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, baş dönmesi, göz kararması ve bayılma gibi şikayetler ile kardiyoloji uzmanına başvuran kişilere çekilir. Herhangi bir riski bulunmayan ve tamamen güvenli bir test yöntemi olan EKG, yalnızca kalbin oluşturduğu elektriksel aktiviteyi kaydeder. Kalp işlevinin değerlendirilmesinde altın standart hâline gelen EKG sayesinde kalp kasının kasılması, ritim ve iletim bozuklukları anlaşılabilir.

Hastanın, özel bir hazırlık yapması gerekmeyen işlem, özel bir odada yapılır. İşlem öncesinde, boyun ve bilekte yer alan takıların çıkarılması önemlidir. Hastanın belden yukarısındaki kıyafetleri çıkarması ya da mümkünse yukarı sıyırması ve muayene masası üzerine sırt üstü yatması istenir. Elektrotların daha iyi yapışması için cilt yüzeyi özel bir solüsyonla temizlendikten sonra elektrotlar, göğüs, bacak ve kol bölgesine yapıştırılır. 2-3 dakikalık çekim boyunca hastanın çok fazla hareket etmemesi ve konuşmaması istenir.

Çekim tamamlandıktan sonra kişi hazırlanırken EKG cihazı tarafından elde edilen veriler grafiğe dönüştürülür ve elektrokardiyogram adı verilen kağıda yazdırılır. Herhangi bir ilaç kullanımı gerektirmeyen işlem sırasında ağrı ve acı hissedilmez. Vücuda herhangi bir zararı bulunmayan EKG çekimi sonrası kişi günlük yaşantısına geri dönebilir. Hekim muayene bulguları ile birlikte EKG sonucunu değerlendirir. Elde edilen verilere göre hekim, ek tetkik isteyebilir ya da tedavi düzenleyebilir. Elektrokardiyografinin ayrıca eforlu EKG, holter EKG gibi farklı türleri de bulunur.

 

Paylaşın

ERCP yöntemi nedir, nasıl uygulanır?

Endoskopik Retrograd Colanjio Pankreotografi kelimelerinin baş harflerini kullanarak kısaltılan ERCP yöntemi safra kanalı, karaciğer, safra kesesi ve pankreasta oluşan hastalıkların tedavisinde uygulanan, endoskopla 12 parmak bağırsağına açılan ağızdan girilerek yapılan tedavi yöntemidir.

Karaciğerin ürettiği safra, safra kanalı ile, pankreasın ürettiği pankreas sıvısı ise pankreas kanalı aracılığıyla oniki parmak barsağında “papilla vateri‘’ olarak adlandırılan noktada birleşip barsak boşluğuna dökülür. Bunun amacı alınan gıdaların bu sıvılarla karıştırılıp sindirilmesidir.

ERCP hangi durumlarda yapılır?

ERCP en sık safra yoluna düşen taşların çıkartılması için kullanılır. Bunun dışında safra yollarının ve pankreas kanalının iyi huylu veya kötü huylu hastalıklarının balon veya stent ile tedavisi, safra kesesi ameliyatları sonrası gelişen safra kaçaklarının tedavisi gibi durumlarda da kullanılabilir.

Nasıl uygulanır?

Öncelikle işlem tüm detayları ile hastaya anlatılıyor ve hastanın rızası alınıyor. Bu aşamada işleme bağlı olası komplikasyonların da hastaya anlatılması çok önemlidir. İşlem için yaklaşık 6 saatlik açlık gereklidir. Safra yollarında tıkanma, iltihap bulunan hastalara işlem öncesi antibiyotik verilir.

Hastanın boğazı anestezik bir sprey ile uyuşturulduktan sonra film çekilebilen bir radyoloji masası üzerine başı sağa dönük şekilde yüzüstü yatırılır. İşleme başlamadan önce damar yoluyla hastaya rahatlatıcı ilaç verilir. Yine işlem sırasında nabız, kan basıcı ve oksijen satürasyonunu takip için hasta monitörle izlenir.

Daha sonra endoskop ağız yoluyla nazikçe ilerletilerek yemek borusu, mide yoluyla incelenecek olan safra yolları ve pankreas kanalının açıldığı bölgeye ulaşılır. Bu bölgenin gözden geçirilmesinden sonra görüntüleme amacıyla bir kateter, endoskop kanalından ilerletilerek safra yolları ve pankreas kanalına nazikçe sokulur ve kontrast madde verilerek film çekilir.

Filmde saptanacak taş, tümöre bağlı darlık vs. gibi durumlarda aynı anda endoskopik tedavi uygulanmaktadır. Bu amaçla sfinkterotom dediğimiz özel kateterlerle safra yollarının oniki parmak barsağına açıldığı delik genişletilir (sfinkterotomi) ve yine bazı özel balon ve basket kateterlerle taşlar çıkarılır veya daralmış bölgeye safra akımını sağlayarak hastanın sarılığını gidermek amacıyla tüp yerleştirilir.

ERCP hangi hastalıkların teşhis ve tedavisinde uygulanır?

Safra yollarında en sık görülen ve yukarıda bahsedilen problemlere yol açabilen hastalık safra taşıdır. Bu taşlar genellikle safra kesesinden gelir veya bazen direk olarak kanallarda oluşabilir. Taş dışında safra yollarına bazı parazitler yerleşerek tıkanma yapabilir.

Daha önce safra kesesi ameliyatı olanlarda bazen safra yollarında daralma olabilir. Özellikle yaşlı hastalarda safra kesesi, safra yolları ve pankreas tümörleri safra yollarını daraltabilir veya tam tıkayabilir. Bazen başka bir bölgedeki tümör karaciğer veya safra bölgesine yayılarak kanallarda tıkanma yapabilir. Bu gibi durumların hepsinde kanalın açılarak safra akışının sağlanması hayati öneme haizdir.

ERCP hem safra yollarını göstererek kanallarda bir hastalık olup olmadığını teşhis eder,  hem de yapılan özel bir endoskopik ameliyatla safra yolları bağırsaklara birleştiği yerden açılarak her türlü kanal hastalığına girişimde bulunulur. Eğer taş veya parazit varsa çıkarılır. Darlık varsa genişletilir veya stent konularak safranın akışı sağlanır. Birçok zaman yapılan işlem hayat kurtarıcıdır.

Tedavideki rolü ve başarı oranı;

ERCP’nin uygulamaya girişiyle özellikle cerrahi sarılığı olan hastalara yaklaşım büyük oranda değişmiştir. Özellikle safra kesesi ameliyatı geçirmiş kişilerde ortaya çıkan safra yolu taşları bu şekilde ameliyatsız olarak tedavi edilmektedir.

Hem safra yolu, hem de safra kesesi ameliyatı geçirecek hastalarda da ameliyat öncesinde safra yolları endoskopik olarak temizlenerek, ameliyatın safra kesesi ile sınırlı kalması, dolayısıyla basitleşmesi ve hastanın kısa sürede taburcu olması sağlanmaktadır. Yine ERCP’nin cerrahiye en önemli katkılarından biri, sarılık ile genellikle ilerlemiş evrede ortaya çıkan bazı kanserlerde hastayı kür sağlayamayacak bir ameliyat gereksiniminden kurtarmasıdır.

Sonuç olarak ERCP, cerrahide minimal invaziv girişimler olarak adlandırdığımız gelişmelerin vazgeçilmez bir parçasıdır. ERCP’nin başarı oranı tanısal girişimlerde yüzde 95’in, tedavi edici girişimlerde de yüzde 90’ın üzerindedir.

Paylaşın

Epidural Steroid Enjeksiyonu nedir? Detaylar

Epidural Steroid Enjeksiyonu; boyun ve bel ağrılarında kullanılan cerrahi dışı tedavi yöntemlerinden biridir. Daha geniş bir tanımla; boyun, kol, bel ve bacak bölgelerinde sinirlerin sıkışmasına ve uyarılmasına bağlı olarak gelişen ağrıları geçirmek için kullanılan cerrahi-dışı bir girişimsel ağrı tedavisi uygulamasıdır.

Dünyada 40 yıldır omurga kaynaklı çeşitli ağrıların tedavisinde kullanılan, iyi sonuçlar alınmasını sağlamasının yanı sıra yan etkileri minimal olan bir işlemdir.

Epidural enjeksiyonun genel amacı fıtık başlangıcı ya da fıtık olan disk bölgesindeki ödemi ortadan kaldırmak, disk çevresindeki yangıyı ve olası bir sinir kökü basısını azaltmaktır. Düşük riski ve önemli bir yan etki potansiyeli olmaması nedeniyle yaygın bir yöntemdir.

Özellikle ilaç tedavisi, egzersiz ve fizik tedavi gibi konservatif yöntemlerle düzelme sağlanamayan disk kaynaklı bel, bacak, boyun ve kol ağrılarında tercih edilir.   İşlemin uygulandığı hastaların büyük bölümünde ağrı tamamen yok olur. Ağrı ile birlikte görülen hissizlik, uyuşukluk, kas güçsüzlüğü gibi belirtilerde de önemli iyileşme görülür.

Düzelme sağlanamayan az sayıdaki hastada ise işlem tekrarlanabilir. Genel kabul, işlemin bir kaç ay içinde 3 kez uygulanabileceğidir.  İşlem lokal anestezi altında ve ayrıca hastaya sedasyon sağlayıcı ilaçlar verilerek yapılır. Hasta işlem sırasında ağrı duymaz.

Yan etkileri çok seyrektir. Sınırlı bir alana verilmesi ve sistemik yayılımının çok az olması nedeniyle steroide bağlı yan etkiler hemen hemen hiç görülmez. İşlem sonrasında bazı hastalarda, yatak istirahatı ve ağrı kesicilerle kontrol altına alınabilen, geçici baş ağrısı görülebilmektedir. Bu durumun görülme sıklığı yaklaşık binde birdir.

Görüldüğü gibi epidural enjeksiyonun en sık görülen komplikasyonu bile oldukça seyrek olarak karşımıza çıkmaktadır. Enfeksiyon ise oldukça ender görülen ciddi bir yan etkidir. Önlemek için işlem tamamen steril koşullarda yapılmalıdır. İğnenin giriş yeri ve epidural boşluk radyolojik görüntüleme altında belirlendiğinden kanama, sinir hasarı gibi ciddi yan etkilere neredeyse hiç rastlanmamaktadır.

Uygulama sonrası bel ağrısı şikayetinde düzelme, işlem sonrası bir kaç günle iki hafta arası bir zamanda gerçekleşir. Düzelmenin işlem yapılır yapılmaz hemen gerçekleşmesi beklenmemelidir. İşlemin yapıldığı günün ertesi günü yatak istirahatı önerilir.

Genellikle hastalar daha önce yapamadıkları bir çok zorlayıcı aktiviteyi yapabilir hale gelebilecek kadar düzelme gösterirler. Ancak kendilerini zorlamamaları konusunda uyarılmalıdırlar. İşlemden sonra doktor kontrolü altında ve fizyoterapist gözetiminde kontrollü olarak artan aktivitelerde bulunulmalıdır.

(Kaynak: centralhospital.com)

Paylaşın

EECP nedir, nasıl uygulanır? Faydaları

‘Doğal bypass’ veya ‘ameliyatsız bypass’ olarak da anılan EECP (Enhanced External Counterpulsation), koroner arter hastalığı ve kalp yetmezliği gibi ciddi hastalıkların tedavisinde kullanılan özel bir tedavi yöntemidir.

EECP Tedavisi, FDA tarafından Kalp Yetmezliği, Stabil Angina, Unstabil Anjina, Kardiyojenik Şok, Akut Myokard Enfaktüsü hastalıkların tedavisinde kullanılmak üzere onaylanmıştır.

Son yıllarda , EECP uygulamasının hipertansiyon , şeker hastalığı ve erektil disfonksiyon (iktidarsızlık ) konularında olumlu etkileri gözlenmiş ve bu konularda bilimsel çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.

EECP nasıl uygulanır;

EECP tedavisine başlayan hasta, günde 1 saat, haftada 5 veya 6 gün, 35 gün süre ile ayaktan tedavi görür. Tedavi süresince hiçbir, ağrı ve sızı yoktur. Hiçbir yaşam riski taşımaz. Son derece güvenli bir tedavi yöntemidir. Tedavi sırasında enjeksiyon dahil hiçbir müdahale yapılmadığı için hasta hiçbir acı ve sıkıntı hissetmez. Bu süreyi gazete, kitap okuyup, müzik dinleyerek geçirebilirler.

EECP tedavisi tekrarlanabilir mi?

Yapılan bilimsel çalışma sonuçlarının gösterdiği gibi, son derece ağır hastalık profiline sahip olan hasta gruplarında dahi EECP’nin uzun dönem takibinde tekrar edilme oranının % 4 – % 9’arasındadır. Hiçbir risk taşımaması kalp yetmezliği olan ve kalp transplantasyonun adaylarının tedaviyi tekrarlayıp yaşam kalitesini koruyabilirler.

Hangi hastalara uygulanır?

  • Daha önce By-pass olmuş veya balon tel – kafes tedavisi yapılmış ancak tekrar damar tıkanıklığı gelişmiş olanlarda
  • Mevcut tedavi yöntemleri uygulandığı halde şikayetleri devam eden hastalarda
  • Damar yapısı uygun olmadığı için ameliyat olamayan hastalarda
  • Eşlik eden hastalıklardan dolayı ameliyat olması riskli kabul edilen hastalarda
  • Ameliyat veya Balon, Stent tedavisini kabul etmeyen hastalarda
  • Kalp yetmezliği

Kimlere yapılması sakıncalı?

  • Son üç ay içersinde By – Pass ameliyatı geçirmiş hastalar
  • Vücutta pıhtı bulunma olasılığı olan hastalar
  • Bacaklarda iyileşemeyen açık yarası olanlar
  • Ciddi Aort yetmezliği olanlar
  • Kontrol Altına alınamayan Yüksek Tansiyon ( 180 / 110 )
  • Hamile veya olma olasılığı olanlar.

Yararları;

  • Kalbe dönen Kan akışını arttırır
  • Kalbin gevşeme safhasında , Kalbe daha fazla oksijen gitmesini sağlar
  • Bacaklardan sıvazlanan kanın Kalbe doğru pompalanmasıyla sadece kalbe dolan kan miktarı değil aynı zamanda vücudun, Böbrek ve Beyin dahil olmak üzere, hayati organlarına, kalbe ek yük getirmeden kan akışını arttırır
  • Bacaklara bağlanan hava torbalarının aynı anda sönmesi ile , Kalbin iş yükü azalmakta ve kalbin performansı yükselmektedir
  • Kalbe kan akışının sağlanması, doku beslenmesini arttırır
  • Tıkalı veya hasarlı kan damarları etrafında yeni kan damarı ağının oluşmasını arttırır
  • Göğüs Ağrısı sıklığını ve ağrının şiddetini azaltır veya yok eder
  • Kas yorulmasına neden olan Laktik Asit oluşmasını azaltır
  • Oksijenli kanın kalbe akışının sağlanması neticesinde, Kalp Yetmezliği olanlarda kalp kaslarını güçlendirir
  • Kişinin fonksiyon kapasitesini arttırır
  • Kişinin yaşam kalitesini arttırır
  • Kalp Krizi Riskini azaltır
  • Göğüs ağrısı ilaçlarının kullanım ihtiyacını azaltır veya kaldırır
  • EECP tedavisinin olumlu etkileri tedavi süresince devam edeceği gibi, tedavi bittikten sonra da uzun yıllar devam eder
  • Hiçbir yan etkisi olmadan, genellikle tüm tedavi olanlar tarafından tolere edilir

EECP tedavisinden sonra ne gibi iyileşmeler gözlenmektedir?

  • Hastalar daha uzun mesafeler yürüyebilmekte, daha ağır paketler taşıyabilmekte ve Göğüs arısı olmadan daha aktif olabilmektedirler
  • Hastalarda Göğüs ağrısı atakları nadiren görülmektedir
  • Hastalar Anti-anjin ilaçlara daha az gereksinim duymaktadır
  • Hastalar yeniden işlerine dönebilmekte, bahçelerine, yemeğe çıkabilmekte, seyahat edebilmekte, tenis , bowling ve golf oynayabilmektedirler
  • Hastalar sosyal hayatlarına daha katılımcı olmaları konusunda kendilerine güven duymaktalar, gönüllü aktivitelere katılmakta ve göğüs ağrısı korkusu duymadan egzersiz yapabilmektedirler.

 

Yan etkileri var mı?

Bazı hastalarda, kafların basıncı nedeni ile kayda değer olmayan deri tahrişlerine rastlanmıştır. Bunun dışında herhangi bir yan etkiye rastlanmamıştır.

Paylaşın

Depilasyon ve epilasyon nedir, nasıl uygulanır?

Depilasyon  ve Epilasyon istenmeyen kıllar ve tüylerden kurtulma yöntemleridir. Depilasyon, vücuttaki istenmeyen kıllardan, tüylerden geçici olarak kurtulma işlemi iken, Epilasyon, istenmeyen kıllardan, tüylerden kalıcı bir şekilde kurtulmadır.

Depilasyonda istenmeyen kıl ve tüyler kısa süreli olarak vücuttan uzaklaştırılır. Bunun için traş, tüy dökücü krem, losyon gibi yöntemler kullanılabilir. Bu tip uygulamalarda kıl kökleri alınmadığı için tüyler 2-3 gün sonra tekrar çıkar ve yeniden işlem yapmanız gerekir. Epilasyonda ise kıl köklerine ulaşılır ve kıl kökü tahrip edilir. Bu yolla istenmeyen kıllardan, tüylerden kalıcı bir şekilde kurtulma imkanı oluşur.

Depilasyon yöntemleri;

Depilasyon işleminde farklı depilasyon cihazları, yöntemleri kullanılabilir. Bunların bazıları daha acısız çözümler sunarken bazıları da görece daha uzun süreli çözümler sunar.

Tıraş yöntemi;

Ağrısız ve acısız bir şekilde kıllardan tüylerden kurtulma yollarından biridir. Ancak birkaç gün içinde fark edilir şekilde uzayacaktır. Hafif ve seyrek tüylü insanlar için önerilir, kalın ve yoğun tüylü insanlar tıraş uygulamasından sonra bile tüylü görüntüden kurtulamayabilirler.

Klasik ağda yöntemi;

Klasik ağdalar evde şeker, limon ve su ile hazırlanabilecek, bilinen en eski depilasyon yöntemidir. Kılların çıkış yönüne doğru uygulanır ve kılların çıkış yönünün tersine doğru çekilir. Acı veren bir yöntemdir. Kıllar kökünden çekilir ve görece daha uzun süre alır kılların görünür hale gelmesi. 2-3 hafta sonra kıllar görünür hale gelir. Sir ağdada şeker bulunmadığı için düzenli kullanımda kıl kökleri zayıflar. Bu yöntem kılların incelmesini ve seyrelmesini sağlayacaktır.

Tüy dökücü kremler;

İçeriğindeki özel kimyasallarla kılın organik yapısını tahrip eder. Bu şekilde kıllar yumuşar ve çözülür. Derinin üzerine bir tabaka halinde sürülen krem gerekli süre geçtikten sonra ciltten temizlenirken kıllar da kremle beraber gelir. Kıllar yalnızca cilt yüzeyinden temizlendiği için birkaç gün içinde, yeniden fark edilebilecek bir uzunluğa gelecektir.

Epilatör kullanımı;

Epilatör denen elektrikli aletler hızlı ve acılı bir çözüm sunar istenmeyen tüylerden kurtulmak için. Ulaşılabilir bir yöntemdir. Görece daha uzun süren bir temizlik sağlar ancak en geç 2-3 hafta içinde kıllar çıkmaya başlayacaktır.

Epilasyon yöntemleri;

İğneli epilasyon yöntemi;

İğneli epilasyonda öncelikle uygulama yapılacak bölge alkolle temizlenir, iğneyle kıl köküne girilir ve elektrik verilerek kıl kökü tahrip edilir. Kıl kökündeki büyümeden sorumlu foliküller yok edilir. Kıllardan bu şekilde kurtulmak hedeflenir. Bu işlem her kıl için uygulanır ve kopma işlemi gibi bir acı verebilir. Acıyı azaltmak için çeşitli yöntemlere başvurulabilir. Hamileler için önerilen bir yöntem değildir.

Blend yöntemi;

İğneli epilasyona benzeyen bir yöntemdir. Kıl köküne elektrik yerine sıvı verilir bu sıvının kıl kökünü tahrip etmesi beklenir.

Radyo frekansı uygulması;

Kıl köküne ses dalgaları ile ısı verilir ve bu yolla kıl kökü tahrip edilir.

Lazer epilasyon;

Lazer epilasyonda deriye lazer ışınları verilerek kıl kökü tahrip edilir. Kılların büyümesini sağlayan foliküller tamamen yok edilmez, deforme edilir. Kıl kökündeki melanin hedeflenir ve melanine zarar vererek kılların uzamasını durdurmak hedeflenir. Genellikle %80 oranında bir başarı sağlanır. Açık ve koyu renkli kıllarda melanin yapısı farklı olacağından bunların tedavisinde farklı makineler kullanılır.

Foto epilasyon;

Lazer epilasyondaki gibi yoğun ışın kullanımı ile kıl kökünü yakma hedeflenir. Ancak lazer ışınlarından daha kısa dalga boyundaki ışınlar verildiği için daha acısız bir yöntemdir.

Paylaşın

Davranışsal terapi nedir, nasıl uygulanır?

Bireyin psikolojik sorunların tedavisinde kullanılan Davranışçı Terapi, bireylerin öğrenme yaşantılarıyla ilgili farklı bakış açılarını kapsayan çeşitli model ve tekniklerden oluşan bir psikoterapi yöntemidir.

Davranış terapisinde Ivan Pavlov, Skinner, Joseph Wolpe ve Albert Bandura’ nın büyük rolleri olmuştur. Psikolojik bozuklukları olan insanların davranışlarının değiştirilmesini sağlayan Davranışsal Terapi, insanların öğrenmeleri ve belli davranış kalıplarını neden geliştirdikleriyle ilgili birçok teoriye göre uygulanır.

Davranış terapilerinde, geleneksel olarak üç temel yaklaşım söz konusudur.

Uygulamalı davranış analizi; Burada temel nokta edimsel koşullamaya dayanır. Yani davranışın kendi sonuçları, belli işlevler doğuracaktır. Bunu en çok Skinner kullanmıştır. Pekiştirme, ceza, uyarıcı kontrolü, sönümleme gibi teknikler edimsel koşullamadan doğmuştur. Pekiştirme bir tür ödüllendirme ya da bir tepkinin arkasından oluşan itici, istenmeyen uyaranı uzaklaştırma anlamındadır. Edimsel koşullamada ana fikir davranışların esas olarak sonuçlarından etkilendiğidir.

Ara bulucu uyarıcı- tepki modeli; Bu yaklaşım klasik koşullama prensiplerine dayanır ve Ivan Pavlov’ un köpeğin ağzına yiyecek koyup salya salgısını tespiti ve yiyeceğin tekrar tekrar bir zil sesi gibi nötr uyaranla verilmesi, en sonunda da köpeğin sadece zil sesine salya salgısı artışı ile reaksiyon verdiğinin görülmesini temel alır. Kaygı bozuklukları ve fobi tedavilerindeki sistematik duyarsızlaştırma ve maruz bırakma teknikleri buna dayalıdır

Sosyal öğrenme ve sosyal bilişsel kuram; Albert Bandura’ ya göre davranışı oluşturan süreç, çevresel etkilerin nasıl algılandığı ve bireyin bunu nasıl yorumladığını yöneten bilişsel bakış açısına bağlıdır. Kişinin inançları, tercihleri, beklentileri, kendilik algısı gibi bireysel özellikleri de sosyal bilişsel kuram içinde değerlendirilir. Temel inanç, insanların davranışlarına yön verebildikleri gibi bunları değiştirme yetisine de sahip olduklarıdır. Bandura’ ya göre bilinçli bir birey, bir duruma her zaman yön verebilme, arzuladığı değişikliği yapabilme becerisine sahiptir, bunu da o inanç ve beklentiye sahip olduğu ölçüde yapar.

Sekiz temel ilkesi vardır;

Davranışçı terapide geleneksel tanılar yerine yaşamdaki problemler ve davranışsal bozukluklar tartışılır. Davranışçı terapinin sekiz temel ilkesi vardır.

  • İster özel ister genel olsun, bir davranış sonucu tarafından zayıflatılır veya güçlendirilir.
  • Ödüllendirilen davranışlar gelişir, cezalandırılanlar azalır.
  • Bu terapi yapısaldan çok fonksiyoneldir.
  • Pozitif veya negatif çevresel uyaranla eşleştirilen nötr uyaran, sunulduğu ve koşullandığı çevrenin özelliklerini kazanabilir.
  • Davranışçılık mentalizme karşıdır.
  • Davranışçı terapi, verileri kullanır ve deneysel temellidir.
  • Terapide yapılan değişikliklerin danışanın günlük yaşantılarına genellenmesi gerekir.
  • İçgörü, bir danışan için tek başına yararlı değildir.

Davranışçı terapide süreç;

  • Terapist öncelikle danışanın davranışının işlevsel analizini yapar. Hedef davranışı belirler. Problem ve müdahale kısa biçimde danışana anlatılır.
  • Davranışsal modeli öğretmeye yönelik tedavi süreci başlar.

Davranışsal terapi şu sorunlara karşı yardımcı olabilir:

  • Anksiyete
  • Sigara içme, aşırı yemek yeme, parmak emme, uykuda idrar kaçırma, tırnak yeme gibi alışkanlıklar
  • Depresyon
  • Obsesif kompulsif bozukluklar
  • Madde istismarı
  • Uyku bozuklukları

Davranışçı terapi düşünce ve duyguları göz ardı ederek, gözlenebilen davranışlara odaklandığından eleştirilebilir. Danışanın geçmişini inkâr etmek de bir hatadır. Bundan dolayı salt davranış terapisi fobi tedavileri hariç günümüzde pek kullanılmamaktadır. Bilişleri ve diğer içsel olayları da dikkate alan bilişsel-davranışçı terapi bir çok psikolojik sorun ve ruhsal hastalıkta etkin biçimde tercih edilmektedir. Her şeye rağmen problem odaklı hızlı çözümlerde davranışçı terapinin yerini inkâr edemeyiz.

Davranışçı terapi, özetle, duyguyu değil davranışı hedef alan, terapist ile danışan arasındaki ilişkinin ikinci planda olduğu, iç görü kazandırmaya yönelik olmayan, bozukluğun sebebine değil bulgularına odaklanan kullanım alanı çok yaygın bir psikoterapi yöntemidir.

Paylaşın