Akşener: Yerel Seçim Kararını Oy Birliğiyle Değil, Oy Çokluğuyla Aldık

Yerel seçimlere ittifaksız girme kararına ilişkin konuşan İYİ Parti Lideri Akşener, “Biz hür ve müstakil olarak yerel seçimlere gitme kararını Genel İdare Kurulumuzun kararıyla aldık. Hatta 5 arkadaşımız farklı fikirlerini gayet açık şekilde söylediler. 1 arkadaşımız oy hakkı yoktu sadece. Biz de alkışladık. Herkes fikrini paylaştı, rahat rahat konuştu, oy kullandı” dedi ve ekledi:

“Genel Başkan olarak ben oy kullanmadım. Biz 50 üyenin 46’sının oyuyla bu kararı aldık. Oy birliğiyle değil, oy çokluğuyla aldık. O günden beri hem yandaşı hem candaşı bizi topa tuttular. Bizim bunlardan etkilenmemiz mümkün değil. Böyle bir sistemin içinde elbette ki eller yapının içine sokulacaktır. Bir psikolojik harp elbette uygulanacaktır.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Çanakkale Teşkilat Buluşması’nda gündeme yönelik açıklamalarda bulundu. Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Meral Akşener’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Siz haklının yanındaysanız başının dertten kurtulmuyor. Biz ülkesini çok sevenler burada yan yana geldik. Kimimiz köylü kimimiz profesör, kimimiz iş insanı kimimiz işçi, kimimiz öğretmen kimimiz ev kadını. Türkiye’nin her bir sosyal kesiminden insanların bir araya gelip buluştuğu tek parti İYİ Parti. Türkiye’nin özeti olan bir siyasi partidir. Böyle insanların bir araya gelişi doğal olarak çok kolay olmuyor. Bugüne kadar bize yapılan tekliflere ‘evet’ deseydik bugün bu eziyetleri de çekmezdik.

Biz hür ve müstakil olarak yerel seçimlere gitme kararını Genel İdare Kurulumuzun kararıyla aldık. Hatta 5 arkadaşımız farklı fikirlerini gayet açık şekilde söylediler. 1 arkadaşımız oy hakkı yoktu sadece. Biz de alkışladık. Herkes fikrini paylaştı, rahat rahat konuştu, oy kullandı.

Genel Başkan olarak ben oy kullanmadım. Biz 50 üyenin 46’sının oyuyla bu kararı aldık. Oy birliğiyle değil, oy çokluğuyla aldık. O günden beri hem yandaşı hem candaşı bizi topa tuttular. Bizim bunlardan etkilenmemiz mümkün değil. Böyle bir sistemin içinde elbette ki eller yapının içine sokulacaktır. Bir psikolojik harp elbette uygulanacaktır.

Öyle yalanlar dönüyor ki hayretler içerisinde kalıyorum. Ben bir arkadaşa ‘Devletimin son isteğini yerine getirdim’ demişim. Kişisel sırrı olan meşhur olamaz. Bana devletimizin bir kurumu fotoğraflar gönderdi 2018’de. SADAT’ın kamplarıyla ilgili. Ben de bunu Saygı Öztürk üzerinden kamuoyuyla paylaştım.

Savcı ifadeye çağırdı, ‘Gördüm ama sizinle paylaşmıyorum’ dedim. Çünkü hangi kurumdan geldiğini anlarlar. Devletin hiçbir alanıyla tecrübesi olmayan insanların maalesef üzerimizde yaptığı bir psikolojik savaşla baş başayız. Ben de diyorum ki viz gelir, tırıs gider.

2018’de yine HDP’nin önemli isimlerinden biri benim faili meçhulcü olduğumu söyledi. Ben kendisini aradım, eşi öldürülmüş bir hanım, ‘Eşiniz kaç tarihinde öldürüldü?’ diye sordum. Söylediği tarihte ben üniversitede hocayım. Türkiye’de olan her şeyin başımıza fatura edildiği bir dönemdeyiz. Çünkü Meral Akşener’den korkuyorlar, korkmalılar da.

Çanakkale Belediye Başkan Adayı Adayı Kunt

Çanakkale Belediye Başkan Adayımızı ilan edeceğim şimdi. Asla ‘Şu bucu, şu şucu’ demeyeceksin. Harika bir şehir. Bu şehrin köylerini gösteren Youtube kanalları var, benim kendimi rahatlatmak için seyrettiğim videolar onlar. Ama gece gelip kalan turist yok. Senden istediğim şu, “Yıllık şu kadar turist gelecek, şu kadar yıl sonra şu kadar turist gelecek” diye çalışma yapıp söz vereceksin. Turizmi geliştireceksin.”

Paylaşın

Mansur Yavaş, Meral Akşener’e Özgür Özel’in Selamlarını İletti

Yerel seçimlere 81 ilde kendi adaylarıyla gireceğini açıklayan İYİ Parti’nin genel başkanı Meral Akşener’i ziyaret eden ABB Başkanı Mansur Yavaş, “Genel Başkanım Özgür Özel’in selamlarını ilettim” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, yerel seçimlere 81 ilde kendi adaylarıyla gireceğini açıklayan İYİ Parti’nin genel başkanı Meral Akşener’i ziyaret etti.

Yaklaşık yarım saat süren görüşme sonrası Mansur Yavaş, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, Meral Akşener’e, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in selam ve sevgilerini ilettiğini söyledi.

ABB Başkanı Yavaş, “Bundan sonrası için bir gelişme olur mu olmaz mı bilmiyorum. Yani bir içerik olarak ben bir şey isteme durumunda da değildim. Çünkü sonuç itibarıyla partilerin de yetkili kurulları var. Sadece onu ilettim ve daha sonrasında herhalde parti kurulları gerek görürlerse bir açıklama yaparlar” diye konuştu.

Bir gazetecinin, “Akşener’in sizi destekleme konusunda herhangi bir değerlendirmesi oldu mu?” sorusuna Mansur Yavaş, “Nezaket ziyareti. Ben o konulara hiç girmedim. Şimdi benim öyle bir yetkim yok, talep etme yetkim de yok. Ben sadece yeni seçilen genel başkanın selamlarını ilettim” yanıtını verdi.

CHP Genel Başkanı Özel’in Akşener ile görüşüp görüşmeyeceğinin sorulması üzerine de ABB Başkanı Yavaş “Buna artık kendileri karar verirse bilgilendirirler herhalde” dedi.

Paylaşın

Akşener’den Erdoğan’a 50+1 Yanıtı: Çok Beklersin!

İYİ Parti Lideri Akşener, Erdoğan’ın 50+1 formülünün değişmesi gerektiği yönündeki sözlerine ilişkin, “Madem ki, Sayın Erdoğan da; 50+1 şartının dayattığı, ittifak sisteminden bu kadar rahatsız; o zaman, buradan, bizzat kendisine sesleniyorum: Gelin, Ak Parti olarak; İttifak sisteminin, ülkemize dayatılmasının, siz de, bizim gibi, önüne geçin. Gelin, Türk demokrasisinin, tıkanan nefesini açmak için; siz de, bizim gibi, bir adım atın. Gelin, önümüzdeki seçimlere; Ak Parti olarak, siz de; İYİ Parti gibi, tek başınıza girme cesaretini gösterin!” dedi ve ekledi:

“Ama Sayın Erdoğan; eğer ki, bu açıklamayı yapmaktaki amacın; anayasa değişikliğinin, arkasına sığınıp; sistem ile birlikte, 2 dönem kuralını değiştirmekse; işte o zaman, hiç kusura bakma, çok beklersin! Eğer ki, tüm bunları; bir kez daha aday olabilmek için yapıyorsan; Hiç kusura bakma, çok beklersin! Eğer ki; bu ucube sistemi, daha da ucubeleştirip;  Tek adam rejimini, tahkim etmek için, kendine bir yol arıyorsan; Hiç kusura bakma, çok beklersin!”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akşener’in açıklamaları şöyle:

Önümüzdeki Cuma günü 24 Kasım yani Öğretmenler Günü. Cehle karşı açtığımız savaşta hep önde yürüyen cesur neferlerin günü. Kutlu olsun. Bir öğretmen olarak memleketimizin dört bir yanında çalışan, çalışmayan, atanan, atanamayan tüm öğretmenlerimizin gününü tebrik ediyorum. Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere İstiklal kahramanı öğretmenlerimizi, yüreğimizdeki acısı dinmeyen Aybüke öğretmenimizi, Ayşenur öğretmenimizi ve tüm şehit öğretmenlerimizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle ve rahmetle anıyorum.

Vatan savunmasından; Cumhuriyetimizin, kuruluşuna ve yükselişine kadar; milli varlığımızın, her aşamasında, büyük emekleri olan öğretmenlerimizin, bir meslektaşı olarak; bugün, Gazi Meclisimizde, sizlere sesleniyor olduğum için; bir yanım gururlanırken; Diğer yanım ise; Öğretmenlerimize yaşatılan çilenin karşısında, büyük bir hüzünle doluyor.

Bizi bugünlere getiren yolun, taşlarını döşeyen öğretmenlerimizi; Yılın 364 günü, yok sayıp; Sadece 24 Kasım’larda, laf olsun diye ananlar; öğretmenlik mesleğinin önemini anlamamakta, hâlâ ısrar ediyor.

24 Kasım’da, öğretmenlerimizin yüzünün, bir nebze de olsa, gülebilmesi için; İYİ Parti olarak, Gazi Meclisimize; Tüm öğretmenlerimize, bir maaş ikramiye verilmesi, Eğitime hazırlık ödeneğiyle, ek ders ücretlerinin arttırılması, ve 100 bin öğretmen atamasının, gerçekleşmesi için, önergeler verdik. Ancak maalesef, Ak Parti ve MHP oylarıyla reddedildi…

Evet, bizim önerilerimizi reddettiler. Peki kendileri ne yapıyorlar? Hiçbir şey… Bugün ülkemizde, bir milyona yakın, atama bekleyen öğretmen adayımız var. Ama; 2023-2024 eğitim öğretim yılının, ilk çeyrek tatilini geride bıraktığımız, şu günlerde; 2024 yılı, öğretmen atama takvimi, hâlâ açıklanmadı. Düşünebiliyor musunuz? Öğretmen var, öğretmensiz öğrenciler var; ama gereğini yapan bir iktidar yok.

Seçimlerden önce; mülakatın kaldırılacağını; ve adayların, KPSS puanıyla atanacağı sözünü veren, Ak Parti; seçimlerden sonra, yine sessizliğe bürünmüş durumda… Havaya bakıp, ıslık çalıyorlar… On binlerce genç öğretmen kardeşime, söz verdiler; ama istediklerini aldıktan sonra; utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan, sözlerinden döndüler. KPSS’den yüksek puan alıp; “Bu sefer tamam” diyen gençlerimizin; umutları söndürülmeye, aynen devam ediyor. Öğretmenlerimiz, atanamadıkları için; başka işlerde çalışmaya devam ediyor. Daha da acısı; Öğretmenlerimiz; yaşadıkları umutsuzluk ve çaresizlik karşısında, hayatlarına son vermeye, devam ediyor.

Sosyal Bilgiler Öğretmeni, Hasan Cihar Aslan. Kuryelik yapıyordu, intihar etti. Daha 26 yaşındaydı. Rehber Öğretmen, Mustafa Kaya. Ailesine üç satırlık bir mektup bırakıp, intihar etti. 28 yaşındaydı. Matematik Öğretmeni, Kevser Abdülkadiroğlu. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Matematik Bölümü’nü birincilikle bitirmişti, intihar etti. Daha hayatının baharında, 21 yaşındaydı…

Alim Koç; 33 yaşında, Beden Eğitimi Öğretmeniydi… Esra Temur; 26 yaşında, Sosyal Bilgiler Öğretmeniydi… İbrahim Yeşilbağ; 27 yaşında, Coğrafya Öğretmeniydi… Elif İşler; 28 yaşında, Coğrafya Öğretmeniydi… Merve Çavdar; 25 yaşında, Sosyal Bilgiler Öğretmeniydi…

Gencecik öğretmenlerimiz, evlatlarımız, intihar ettiler… Ve ismini duymadığımız; hikâyesini bilmediğimiz; okullarda mesleklerini yapıyor olmaları gerekirken; çalıştıkları farklı işlerde, iş kazalarında, hayatlarını kaybeden, daha nice öğretmenimiz var… Her birine, Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.

Cumhuriyetimizin, 100’üncü yılında; Baş üstünde tutulması gereken öğretmenlerimize; kara toprağı reva gören, bu anlayışa, yazıklar olsun! Öğrencileri öğretmensiz; öğretmenleri de işsiz bırakan, bu eğri düzene, yazıklar olsun! Ülkemizde, “atanamayan öğretmen” diye bir sorun üreten; ve bizzat kendi sebep olduğu sorunu, bir türlü çözmeyen; bu duyarsız iktidara, yazıklar olsun!

Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta, Ankara’da, Gazi Meclisimizin önünde, öğretmenlerimiz bir eylem yaptılar. Millet iradesinin huzurunda, iktidara seslendiler. Seçim dönemi verdikleri sözü hatırlattılar. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, 100 bin öğretmen atamasının, bir an önce yapılmasını istediler. Ben de, milletvekili arkadaşlarıma, bu konuda talimat verdim.

Öğretmenlerimizin yaşadığı, bu zorlukları hafifletmek; ve özellikle, atama bekleyen öğretmenlerimizin, kadro ve mülakat sorunlarını, çözebilmek amacıyla; Meclis Grubumuzun hazırladığı araştırma önergemiz; yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelecek. Bu vesileyle, ben de buradan, bir kez daha, iktidara seslenmek istiyorum: Öğretmenlerimizi içine düşürdüğünüz, bu tabloya, daha fazla seyirci kalamazsınız! Artık bu sesi duymak zorundasınız! Artık bu talebi, yerine getirmek zorundasınız! Söz namustur.

Sözünüzü tutmak zorundasınız! Bakın, önümüzde 24 Kasım Öğretmenler Günü var. Gelin, elinizi vicdanınıza koyun; Bu 24 Kasım’da, öğretmenlerimizi sevindirecek; Onlara nefes aldıracak, bir adım atın. Gelin, bir kez olsun, seçimde söylediklerinizin, arkasında durun; Söz verdiğiniz gibi, mülakatları derhâl kaldırın! Gelin, öğretmenlerimize kulak verin; Cumhuriyetimizin, 100’üncü yılını,100 bin öğretmen atamasıyla taçlandırın!

Filistin – İsrail savaşı

Dünya, tam 47 gündür, bir soykırımı izliyor. İnsanlığa karşı başlatılan bir savaşı, tüm dünya oturmuş, sadece izliyor… Katil Netanyahu’nun; katışıksız caniliğinin, şımarık sözlerinin, psikopatça tavırlarının karşısında; hiç kimse, hiçbir şey yapmıyor!

Ağır hastalar, harabe olmuş yollarda, sedyelerin üzerinde taşınıyor. Binlerce insan, güvenli bir yere gitmenin yollarını arıyor. Ama nafile! Çünkü artık maalesef, gözü dönmüş Netanyahu’nun karşısında, güvenli bir yer bile kalmadı. Birleşmiş Milletler’e ait binalar bile vuruluyor. Bakıma muhtaç insanların kaldığı hastaneler; Kadınların, çocukların sığındığı; okullar, ibadethaneler bombalanıyor…Yani; tüm dünyanın gözleri önünde, resmen bir soykırım gerçekleşiyor.

Tüm bu tablonun karşısında; Birleşmiş Milletler Genel Komiseri ise, çıkıp; Gazze’ye artık, insani yardım sağlayamadıklarını; insanları artık, koruyamadıklarını söylüyor. Dünyanın, insanlığını kaybetmiş olmasından yakınıyor. Rezalete bakar mısınız? Birleşmiş Milletler neden kurulmuştur, biliyor musunuz? 20’nci yüzyılın, ilk yarısında yaşanan savaşları, bir daha yaşamamak için. Barışa yönelik tehditlerin tekrarlanmasını, önlemek için. Uluslararası barış ve güvenliği, korumak ve kollamak için. Yani aslında, Genel Komiser diyor ki; “Bugün, Birleşmiş Milletler’in varlık amacı, resmen ortadan kalkmıştır. Buyurun cenaze namazına…”

Bu arada, enteresandır, ne hikmetse; Gazze’de yaşanan katliamların karşısında, eli kolu bağlanan, tüm bu olanlara, sadece üzülmekle yetinen, Birleşmiş Milletler; mesele Kıbrıs olunca, bir anda aslan kesilebiliyor. Hatırlayın, çok değil, birkaç ay önce; Kıbrıs’ta bir Türk köyüne, sadece köylülerin ulaşımını sağlamak amacıyla; yani insani amaçlarla yapılan, bir yolu; Birleşmiş Milletler, Barış Gücü askerlerini kullanarak, engellemek istemişti.

Şu iki yüzlülüğe bakar mısınız? Mevzu bahis, Kıbrıs’ta yol yapımıyken; Koşa koşa arzı endam eden, Birleşmiş Milletler Barış Gücü; Gazze’de, yollar bombalanırken; Büyük bir üzüntü içinde, yan gelip yatmayı tercih ediyor. Türk görünce doğrulan silahlar; Katil Netanyahu’yu görünce, saklanıyor. Mesele Türklük olunca, birden değer kazanan, tampon bölgeler; İsrail, Birleşmiş Milletler’e ait binaları vurunca; önemini yitiriveriyor.

Buradan, açıkça ilan etmek istiyorum: Kadınları, çocukları, sivilleri, canice öldüren Netanyahu’ya; kapalı kapılar ardındaki pazarlıklar sonucunda, sessiz kalanlar; bu insanlık suçuna, ortaklık yapmaktadır. Ve sergilenen, bu düpedüz ikiyüzlü tutum; sadece Filistin için değil, tüm insanlık adına; vicdanlardaki güven ve adalet duygusunu, zedelemektedir. Güven ve adaletin olmadığı bir ortamda ise; Ne insan haklarından, ne de demokrasiden bahsedilebilir. Ne barış, ne de güvenlik sağlanabilir. Ne huzur, ne de mutluluk olabilir.

O nedenle, buradan, tüm dünyaya, bir kez daha, çağrıda bulunuyorum: Netanyahu, hukuktan muaf değildir! İnsani değerleri, ahlakı ve savaş hukukunu, hiçe sayan; başta Cenevre Sözleşmesi olmak üzere; tüm uluslararası sözleşmelere, aykırı davranan bu cani; daha fazla cezasız kalamaz.

Hedefine, evleri, okulları, hastaneleri, ibadethaneleri alan, bir katliama; meşruiyet kazandırma çabanızdan, artık vazgeçin! Mezalime karşı sergilediğiniz, çifte standardı, artık terk edin! Nükleer silah tehditlerine, dünya daha fazla göz yumamaz! Kafalarınızı kumdan çıkarın; ve Netanyahu terörüne, artık dur deyin! Aklınızı başınıza alın; ve bu zıvanadan çıkmış faşiste, artık dur deyin! Uluslararası hukuk gereğince, bu katili yargılayın; ve çağımıza sürülen kara lekeye, artık dur deyin!

Ekonomik kriz

Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar; ne yazık ki, her geçen gün; daha da ağırlaşmaya, devam ediyor. Her hafta, farklı bir suni gündemle, üstü örtülmeye çalışılsa da; ekonomimizdeki kriz, yerinde duruyor. Milletimiz her gün; geçim sıkıntısıyla, biraz daha boğuluyor.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta, Kırıkkale’deydim. Yanıma gelen bir emekli kardeşimiz, ne dedi biliyor musunuz? “Aldığımız maaş, 7 buçuk lira, geçim ölü…” Bugüne kadar, hep geçim sıkıntısı diyorduk. Sıkıntı o kadar büyümüş ki; İnsanlarımız artık, “ölü” olarak tarif ediyor. Bir grup haramzadenin, zevk-i sefası, tam gaz sürerken; Emeği ile geçinenlerin; pazar, manav, market torbaları; her geçen gün, daha da hafifliyor.

Değerli dava arkadaşlarım; İktidar, seçim kaygısıyla, bugüne kadar; ekonomideki yıkımı, geçici adımlarla örtmeye çalıştı. Şimdilerdeyse, yeni bir yola girmeye niyetlendiklerini görüyoruz.

İstanbul Ticaret Odası Başkanı, geçenlerde bir açıklama yaptı. Dedi ki: “Asgari ücret, hedeflenen enflasyon oranında artırılmalı.” Bunu, daha önce, Hazine ve Maliye Bakanı, Mehmet Şimşek de dile getirmişti…

Niyet belli!  Ücret zamlarını, enflasyondan düşük yapmak. Biliyorsunuz, bu arkadaşlar bize, seçimlerden önce; “IMF’le çalışacaklar” diye, utanmadan çamur atıyorlardı… İşte size, gerçek bir IMF politikası… Ücretlinin, dar gelirlinin sırtına bin; alım gücünü bitir; talep azalsın, enflasyon düşsün… Millet fakirleşmiş mi; insanların hayatları zorlaşmış mı; umurlarında bile değil…

Buradan, ekonomiyi yönetenlere seslenmek istiyorum: Sakın ola, böyle bir şey yapmayın! Ne seçimlerden önce, ne de seçimlerden sonra, sakın ola, bu yola girmeyin. Kendi hatalarınızın bedelini, daha fazla bu milletin sırtına yüklemeyin. Yıllardır, sebep olduğunuz yüksek enflasyonun, altında ezilen, dar gelirlilere ve ücretlilere, daha fazla bedel ödetmeyin!

Bedel ödeme sırası, artık; ekonomiyi krize sürükleyenlere, ve krizin neden olduğu enkazın üzerinde, sefa sürenlere geldi. Önce siz tasarruf edeceksiniz! Önce siz kemer sıkacaksınız! Önce siz, lüks hayatlarınızdan vazgeçeceksiniz!

Ne emekli maaşını, ne de asgari ücreti, enflasyonun altında bırakmayın! Zaten zor durumda olan insanımızı, daha da fakirleştirmeyin! Bilinçli olarak zenginleştirdiğiniz, ranta boğduğunuz kesimler var ya; işte gidin, enkazı biraz da, onların sırtına yükleyin! Biraz vicdanlı olun! Kırk yılda bir, iktidar olmanın sorumluluğuyla hareket edin! Milletimize daha fazla çile çektirmeyin! Ayıptır, günahtır.

Erdoğan’a 50+1 yanıtı

Aziz milletim; Krizlerin normalleştiği bir Türkiye gerçeğini, maalesef hep birlikte, yaşamaya devam ediyoruz. Bugünlerdeki yeni krizimiz ise, hakikat krizi… Biliyorsunuz, uzun bir zamandır; İktidar için kullanışlı olan, tüm alanlarda; doğruların, sürekli olarak, eğilip, büküldüğü; veya tümden reddedildiği, bir garip iklimde yaşıyoruz…

Hemen her gün; Bilgiden ve birikimden yoksun; toplumsal değerlerimizden kopmuş bir zihniyetin; patolojik bir şekilde, bizzat ürettiği veya üretimini teşvik ettiği; bir palavralar silsilesinin, gündeme servis edilişine, şahit oluyoruz. En nihayetinde de; Kendi ürettiği palavralara, kendi inanan bir iktidarın, savrulmalarını; hep birlikte yaşıyoruz.

Nitekim, geçtiğimiz hafta; yine bu savrulmalardan birini yaşadık. Çok değil, daha birkaç yıl önce; iktidarın, bir daha açılmamak üzere, kapattığını söylediği bir sayfa; bir de baktık ki, bugün yeniden açılmış… Dün; büyük büyük, hamasi cümlelerle savundukları; İtirazlarımızı da, her türlü hakaret ve iftirayla reddettikleri, 50+1 sistemini; bugün, değiştirmek istiyorlar. Hem de bizzat, Sayın Erdoğan’ın sözcülüğüyle…

Sabah şeriflerin hayrolsun, Sayın Erdoğan… Biz zaten; hesapsız kitapsız, alelacele getirdiğiniz, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin; Türkiye’nin başına, bela olacağını; daha 2017 yılında söylemiştik! Bu ucube sistemin, Türk demokrasisinde, derin yaralar açacağını söylemiştik! Zaten var olan kutuplaşma ortamının, daha da derinleşeceğini söylemiştik! Ve biz, o nedenle, o gün, “HAYIR!” demiştik!

Tüm uyarılarımıza rağmen, bizi dinlemediniz. Yanlışta ısrar ettiniz. Hatalarınızda inat ettiniz. Ez cümle; Günaydın Sayın Erdoğan! Sonunda yine, bizim dediğimize geldiniz… Peki bu süreçte, kaybeden kim oldu? Ne yazık ki, yine aziz milletimiz oldu.

Değerli arkadaşlarım; Ak Parti iktidarının; “Bu ülke koalisyonlardan çok çekti.” diyerek, çıktığı yolun sonunda, Türk siyaseti, ittifaklara mahkum oldu. Aradan geçen yılların ardından, Sayın Erdoğan da, artık anlamış olacak; geçtiğimiz günlerde, çıktı ve dedi ki; “Mevcutta, 50+1 mecburiyeti, partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil…” Aynen böyle dedi… Yani; tamamen kendi eseri olan, ve inatla Türkiye’ye dayattıkları, ittifak sisteminden, bizzat kendisi şikayetçi oldu… Gerçekten ibretlik…

Cumhur ittifakının içindeki, çekişmeler; Ortaklar arasındaki sorunlar; Meclis kürsülerinden gönderilen mesajlar; elbette bizi değil, kendilerini ilgilendirir. Ama ortada duran bir gerçek var: 50+1 şartının, dayattığı ittifak sistemi; milletimizi, iki yumruk arasına, mahkûm ediyor. Milletimiz, velinimet olmaktan çıkartılıp; rakama indirgenerek; siyasi tercihlerinde, seçeneksiz bırakılıyor. +1’e sıkıştırılan, siyaset düzeni; kimliksizliğe, kişiliksizliğe ve ilkesizliğe alan açıyor. Ve bu şekilde yapılan bir siyaset de; milletimizin, siyaset kurumuna olan güvenini, derinden yaralıyor.

İşte, o nedenle, biz, İYİ Parti olarak; İttifak sisteminin neden olduğu bu yozlaşmaya, karşı çıktığımız için; 2024 yerel seçimleriyle birlikte; hür ve müstakil bir siyasetin yolunu açtık. Nitekim; geçtiğimiz Ağustos ayında; tüm siyasi partilere de, bir çağrıda bulunduk.  “Gelin, seçimlere ayrı ayrı girelim; Vatandaşlarımızın, tercihlerini özgürce yansıtacağı, bir rekabet ortamı oluşturalım.” dedik. “Türk siyasetini; bugün içinde bulunduğu, ve milletimizin aleyhine çalışan; siyasi pragmatizm sarmalından çıkaralım.” dedik. “Gelin, koltuklara değil, milletimize hizmet için yarışalım.” dedik.

Madem ki, Sayın Erdoğan da; 50+1 şartının dayattığı, ittifak sisteminden bu kadar rahatsız; o zaman, buradan, bizzat kendisine sesleniyorum: Gelin, Ak Parti olarak; İttifak sisteminin, ülkemize dayatılmasının, siz de, bizim gibi, önüne geçin. Gelin, Türk demokrasisinin, tıkanan nefesini açmak için; siz de, bizim gibi, bir adım atın. Gelin, önümüzdeki seçimlere; Ak Parti olarak, siz de; İYİ Parti gibi, tek başınıza girme cesaretini gösterin!

Ama Sayın Erdoğan; eğer ki, bu açıklamayı yapmaktaki amacın; anayasa değişikliğinin, arkasına sığınıp; sistem ile birlikte, 2 dönem kuralını değiştirmekse; işte o zaman, hiç kusura bakma, çok beklersin! Eğer ki, tüm bunları; bir kez daha aday olabilmek için yapıyorsan; Hiç kusura bakma, çok beklersin! Eğer ki; bu ucube sistemi, daha da ucubeleştirip;  Tek adam rejimini, tahkim etmek için, kendine bir yol arıyorsan; Hiç kusura bakma, çok beklersin!

Madde bağımlılığı

Aziz milletim; Ülkemizde, sokaklara, evlere, hatta okullara kadar sızan; birçok ailemizi derinden etkileyen; bir diğer sorunumuz da, ne yazık ki; madde bağımlılığı…

Memleketimizin, dört bir yanına gerçekleştirdiğim ziyaretlerde; çaresiz anneler, utana sıkıla, kulağıma eğilerek; uyuşturucu belasına bulaşmış çocukları için, yardım istiyor. Kimisi arkadaş çevresinden, kimisi okulundan, Kimisi de, mahalle ortamından, bu belaya bulaşıyor. Çocuklarının, hem sağlığından, hem de geleceğinden, endişe duyan anneler ise, acilen bir çözüm bekliyor.

Avrupa Uyuşturucu ve Bağımlılık İzleme Merkezi’nin 2023 Avrupa Uyuşturucu Raporu’na göre; en yaygın 6 uyuşturucu türünden, 3’ünün, en fazla ele geçirildiği ülke, Türkiye oldu. Son yıllarda Türkiye, maalesef; birçok uyuşturucu maddenin üretildiği, ve kolaylıkla temin edilebildiği, bir ülkeye dönüştü.

Sadece büyükşehirlerde değil; kent kırsallarında bile yaygınlaşan, ilköğretimde okuyan çocuklarımıza kadar ulaşan, bu belayla, hep birlikte mücadele etmek zorundayız.  Çünkü madde bağımlılığı, insan sağlığına, toplum güvenliğine, ülke refahına, zarar veren, hayati bir sorundur.

Gençlerimiz ve geleceğimiz için, büyük bir tehdit oluşturan, madde bağımlılığı; nüfus yoğunluğu ve kentleşmenin artması; internetin yaygınlaşması; sosyal ve kültürel bağların zayıflaması gibi, nedenlerden ötürü; tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, ne yazık ki, hızla artıyor. İşsizlik ve ekonomik krizin etkisini de, hesaba kattığımızda, tehditin boyutu, çok daha vahim bir hal alıyor.

Son zamanlarda, Emniyet Teşkilatımız; konuyla ilgili, birçok başarılı operasyon yürütmüş olsa da; uyuşturucu belasına karşı, sadece asayiş tedbirleriyle, mücadele edemeyiz. Cezaları ne kadar artırırsak artıralım, talep oldukça, arzın önüne geçemeyiz. Dolayısıyla, sorunu kökten çözmek için, madde bağımlılığına meyli, ve uyuşturucuya olan, talebi ortadan kaldırmalıyız. Genç nüfusumuzun, neredeyse yarısını etkileyen, bu bela ile mücadele etmek için; özellikle gençlerimize, her yönüyle sahip çıkmak, onları yeniden umutlandırmak zorundayız.

Madde bağımlılığı ile mücadele, çok yönlü ve geniş bir işbirliği gerektirir. Başta; güvenlik, sağlık, eğitim, ve sosyal hizmet kurumlarımız olmak üzere; sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, iş çevreleri, üniversiteler gibi tüm ilgili kuruluşların, işbirliği içerisinde çalıştığı; bütüncül bir stratejiye dayanan; koordine bir mücadele yürütmemiz gerekiyor.

Yerel seçimler

Değerli dava arkadaşlarım; Biliyorsunuz önümüzde, yerel seçimler var. İYİ Parti olarak; Madde bağımlılığı ile mücadeleyi, biz de, yerelden başlatacağız. Sosyal hizmetler kapsamında, 5393 ve 5216 sayılı kanunlar; belediyelere, madde bağımlılığıyla mücadele konusunda, önemli görevler yüklüyor. Ayrıca; ulusal ve uluslararası eylem planlarında, yerel yönetimler; bağımlılıkla mücadelenin, temel paydaşlarından, biri olarak yer alıyor.

İşte bu yüzden; 81 ilimizde ve ilçelerimizde göstereceğimiz, Belediye Başkan Adaylarımıza, bu konuda çok iş düşecek. Şimdi bizzat buradan, arkadaşlarıma talimat vermek istiyorum: Her biriniz, seçildiğiniz bölgelerde, bu konuya öncelikli olarak eğileceksiniz!İYİ Parti’nin kazandığı, her bir belediyeyi bağımlılıkla mücadelenin, aktif bir merkezi hâline getireceğiz. İlgili tüm kurum, kuruluş ve kişilerle eş güdüm içerisinde çalışacak; önleyici ve iyileştirici tedbirleri içeren, politika ve programlarımızı, hızla uygulamaya koyacağız.

Bütçe harcamalarını arttırır endişesiyle, sadece kısa vadeli projeler ve faaliyetler yürütmeyeceğiz. Bütüncül, çok aktörlü ve sorumluluktan kaçmayan bir yönetim anlayışıyla; sürdürülebilir bir mücadele stratejisi oluşturacağız. Mücadelemizi, sosyal-kültürel faaliyetlerle destekleyecek; uyuşturucu tuzağına düşmüş insanlarımızı; değerlerimize ve çağın gerektirdiği donanıma sahip olarak, topluma geri kazandıracağız.

Aziz milletim; İYİ Parti olarak ortaya koyduğumuz, İYİ Belediyecilik vizyonuyla; Her şehrimiz için özel olarak; Madde bağımlılığını önleme, müdahale, tedavi, rehabilitasyon ve sosyal entegrasyon süreçlerini kapsayan, bir “belediye eylem planı” hazırlayacağız.

Biliyoruz ki; bağımlılık ile mücadelede; toplumsal bilincin oluşturulması, ve farkındalığın arttırılması da, son derece önemlidir. Bu kapsamda düzenleyeceğimiz, Bağımlılık Önleme Programlarıyla; öğrenciler, gençler ve aileler için; bilinçlendirme ve eğitim toplantıları, sempozyumlar, paneller, konferanslar, salon ve okul toplantıları gerçekleştireceğiz. Bu bilinçlendirme ve eğitim faaliyetlerinin de, sürekli, düzenli ve bilimsel değerde yapılmasını, garanti altına alacağız.

Ayrıca; Ailelerimize de; danışmanlık, rehberlik, eğitim ve sağlık hizmetleri sunacağız. Çocuklarımızın, ruh ve davranış sağlığını korumak için; toplum ve aile içi şiddetle, karşı karşıya gelme; kötü arkadaş ilişkileri; yaşına uygun olmayan ortamlar; bilişsel ve özgüven eksikliği; aile ilgisinde yetersizlik gibi, tüm risk unsurlarına karşı, etkin bir mücadele yürüteceğiz.

Gençlerimize, sosyal ve rehberlik hizmetleri sunacağız. Ailelerin, gençlere destek olmaları, ve iletişimlerini güçlendirmeleri için, programlar düzenleyeceğiz. Gençlerin, madde bağımlılığı konusunda, yerel politika ve programlara katılmasını; böylece kendi topluluklarında, liderlik rolleri üstlenmelerini teşvik edeceğiz.

Ayrıca her şehrimizde; Gençlerimizin, zamanlarını iyi değerlendirebilecekleri, Gençlik ve kültür merkezleri, spor tesisleri, Kent Akademileri gibi, güvenli ve pozitif mekânlar oluşturacağız. Sokak çocuklarını, kimsesizleri, evsizleri de unutmayacağız. Onlara da, rehberlik hizmeti sağlayacak; gerekli hâlde rehabilitasyon merkezlerine, yönlendirilmelerini sağlayacağız.

100 bin nüfus üzerindeki belediyelerimizde, “tedavi ve rehabilitasyon merkezleri” kuracağız. Daha önce de söylediğim gibi; bağımlılıkla mücadelemiz, sadece önleyici tedbirlerle sınırlı kalmayacak. Ayrıca, eğitimli uzman personelin bulunduğu merkezlerde; teşhis, tedavi ve destek faaliyetleri de yürüteceğiz. Özellikle, risk altındaki gençlerimizde; bağımlılığın erken teşhisi, gerekli yardım ve desteklerin sağlanması, önceliğimiz olacak.

Bağımlılıktan kurtulma sonrasında ise; Sanat ve Meslek Edindirme ve Sosyal Gelişim Merkezlerimiz ile, İnsanlarımızın, hayata ve topluma geri kazandırılmalarını sağlayacağız. Kentsel ekonomik kalkınma ve istihdam projelerimizle, kendilerine uygun bir biçimde, çalışma hayatına katılmalarına, imkân sunacağız.

Madde bağımlılığı ile mücadelede, yürütülen faaliyetlerin, başarıya ulaşması, ancak konunun tüm yönleriyle ele alınıp, ilgili tüm kurumlarla işbirliği ve koordinasyonun, sağlanmasıyla mümkündür. Bu çerçevede; devletin merkez ve taşra kurumlarıyla, ilgili ulusal, bölgesel, yerel sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversiteler, enstitüler, medya kuruluşları, özel sektör temsilcileri, diğer yerel yönetimlerle, iletişim, işbirliği ve koordinasyon içinde, ortak çalışmalar yürüteceğiz.

Arz ve talep azaltıcı çalışmalar kapsamında, kolluk kuvvetleriyle işbirliği sağlayacağız. İl Uyuşturucu ile Mücadele Koordinasyon Kurullarında, daha fazla sorumluluk alarak, karışlıklı destek ve işbirliğini artıracağız. Madde bağımlılığı ile mücadele konusunda, faaliyet yürüten, uluslararası kuruluşlar ve kent birlikleriyle, işbirliği sağlayacağız.

Madde kullanımı satışı, dağıtımı ve kullanımına, elverişli ortam oluşturmamak için; Kent içi aydınlatmaların bakım ve yaygınlaştırılmasına; izbe yerlerin bakım ve kontrolüne; okul çevrelerindeki büfe, kafe, restoran, seyyar satıcı gibi yerlerin, zabıta tarafından düzenli olarak denetlenmesine; önem ve öncelik vereceğiz. İYİ Parti olarak yönettiğimiz, tüm belediyelerin bütçelerinde; madde bağımlılığıyla mücadele için kullanılmak üzere, “açıkça tanımlanmış harcama kalemleri” oluşturacağız.

Ayrıca tüm bunların yanında; madde bağımlılığıyla ilgili verileri, düzenli olarak toplayıp, analiz edecek; uygulanan politikaların ve programların etkinliğini de, sürekli olarak ölçecek ve geliştireceğiz.

Gazetecilere eleştiri

Değerli dava arkadaşlarım; Biliyorsunuz, ilginç günlerden geçiyoruz. Bir yanda, sözde muhalif basın. Diğer yanda, yandaş basın. Türkiye’yi araya alıp, mutlu mesut yaşayan, iki kutup; İYİ Parti’ye karşı birleşmiş… El birliğiyle, herkes İYİ Parti’yi tartışıyor. Ne mutlu bize… Neymiş? İYİ Parti zor durumdaymış… Bak sen hele!… Seçmene verdiği sözlerin, hiçbirini tutmayanların, keyfi yerinde; Milletimizi, enflasyona ezdirenlerin, keyfi yerinde; Memleketi, kaçak hendeğine çevirenlerin, keyfi yerinde; Ama yetkiyi alıp, Türkiye’yi düze çıkarmak için sabırsızlanan, İYİ Parti, zor durumdaymış…

Seçimleri el birliğiyle, Sayın Erdoğan’a hediye edenlerin, keyfi yerinde; Parti içi hesaplarını görmek için, Türkiye’yi feda edenlerin, keyfi yerinde; Yüzde 60 şakşakçılarının, kola kutusu meraklılarının, keyfi yerinde; Ama tüm itirazlarında, haklı çıkan; sözünün değeri, daha yeni anlaşılan İYİ Parti, zor durumdaymış… Dün; “Yüzde 60 ile kazanırız.” yalanını üretenler; Bugün çıkıp; İYİ Parti üzerinden, yeni yalanlar türetiyorlar. Varsın olsun. Biz artık alıştık. Çünkü bunların, tıyneti böyle… Hiç kusura bakmasınlar: İYİ Parti’de; Güneş yerindeee, her şey yolundaaa…

Ama bu yaşadıklarımız, kesinlikle tesadüf değil. Hatırlayın: Dün; Sözümüz dinlenseydi ve milletin tartısına, milletimizin, bizden talep ettiği bir adayla çıksaydık; bu en çok kimi üzerdi? Elbette saray ve eşrafını üzerdi… İşte bu nedenle, “kazanacak aday” dediğimiz için, bizi topa tuttular; ama, “yüzde 60’la alırız” diyen akılsızlara, dokunmadılar.

Peki bugün; İYİ Parti’nin, hür ve müstakil siyasetinden, en çok kim çekiniyor? Elbette saray ve eşrafı çekiniyor. Peki sizce; Saray medyası ve trolleri; Neden, İYİ Parti’ye ittifak baskısı kuran, malum odaklara, destek veriyor? Sebebi çok açık! Çünkü; İttifak içinde flulaşan, parti kimliğimizin; artık berrak bir şekilde, görünmesinden korkuyorlar.

Çünkü; Milletimizle, İYİ Parti arasına diktikleri duvarların, ortadan kalkmasından korkuyorlar. Çünkü Müstakil kimliğimizle; Kaşıyabilecekleri bir yaramız, istismar edecekleri bir açığımız, olmadığı için korkuyorlar! Çünkü; İttifaklara yapışan çamurlar, İYİ Parti’ye yapışmaz diye korkuyorlar! Çünkü; Milletimizi İYİ Parti’den uzaklaştıracak, yeni bir bahane, bulamadıkları için korkuyorlar!

Ve de en önemlisi: Uydurdukları sahte milliyetçiliğin sefasını, artık süremeyecekleri için korkuyorlar. Çünkü; Dejenere olmamış, Türk milliyetçilerinden korkuyorlar! Geleneklerine, değerlerine ve Cumhuriyetine, sıkı sıkıya bağlı, Atatürkçülerden korkuyorlar! Vatanına, milletine, bayrağına sadık, Türkiye sevdalılarından korkuyorlar! Yani; Türkiye’nin, İYİ ve cesur evlatlarından korkuyorlar!

Yandaş medya da, sözde muhalif medya da; istediği gibi yazıp çizsin… Korkmaya devam edecekler! Çünkü biz, daha yeni başlıyoruz! Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları; Biz biliriz ki; “Yufka yüreklilerle, çetin yollar aşılmaz! Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı dağına!”

İYİ Parti olarak, bugün açtığımız yol; işte öyle çetin ve kutlu bir yoldur! Milletin cebine elini sokanlarla, bu yol aşılmaz! Gözünü hırs bürüyenlerle, bu yol aşılmaz! Vicdanını, nefsine esir edenlerle, bu yol aşılmaz! Kendini milletten çok sevenlerle, bu yol aşılmaz! Kişisel hesapların peşine düşenlerle, bu yol aşılmaz! Yalandan, dedikodudan, iftiradan medet umanlarla, bu yol aşılmaz!

Bu yol, cesurlarla aşılır! Bu yol, erdem sahibi, vicdan sahibi insanlarla aşılır! Bu yol, “önce millet, önce memleket” diyenlerle aşılır! Bu yol, İYİlerle aşılır! Emin olun; bu yolu hep birlikte aşacağız! Ve yolun sonunda; mutlaka başaracağız! Bu kutlu yolda Allah yar ve yardımcımız olsun! Gazamız mübarek olsun. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.”

Paylaşın

İYİ Parti’de ‘Ümit Dikbayır’ Krizi Büyüyor: Kesin İhraç İstemiyle…

İYİ Parti’de Meral Akşener’in banka hesaplarını inceletmekle ve belediyelerle ticari ilişkilere girmekle itham edilen Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır, kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi. 

İYİ Parti Lideri Meral Akşener, grup toplantısında, “Bu ülkeye kazık atan herkesi buradan silmezsem adımı değiştireceğim. İyiler Hareketi cep doldurmaya kalkışanların karşısında, sırtında yara olmayan, tertemiz, gözümün içine baksan arkasının görüldüğü insanlardan oluşan bir partidir. Bunun dışında davrananların içimizde yeri yoktur” ifadelerini kullanmıştı.

İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, partisinin Genel Merkezi’nde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kürşad Zorlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile ilgili iddialarda ismi gündeme gelen Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildiğini açıkladı:

“Bahsettiğiniz isim (Ümit Dikbayır) Genel Başkanımızın imzalarıyla, yetkileri çerçevesinde tedbirli ve kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilmiştir. Konuyla ilgili detayları yetkili arkadaşlarımız önümüzdeki günlerde paylaşır.”

Ne olmuştu?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, geçtiğimiz hafta grup toplantısında, “Bu ülkeye kazık atan herkesi buradan silmezsem adımı değiştireceğim. İyiler Hareketi cep doldurmaya kalkışanların karşısında, sırtında yara olmayan, tertemiz, gözümün içine baksan arkasının görüldüğü insanlardan oluşan bir partidir. Bunun dışında davrananların içimizde yeri yoktur” ifadelerini kullanmıştı.

Akşener’in bu ifadelerle Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır ile Antalya Milletvekili Uğur Poyraz’ı kastettiği öne sürülmüştü. Ümit Dikbayır ise Akşener’in banka hesaplarını inceletmekle ve belediyelerle ticari ilişkilere girmekle itham edilmişti.

Dikbayır, bugün Sözcü yazarı Saygı Öztürk’e yaptığı açıklamada, “Genel Başkan konuşmasında dil değiştirdi. Daha önce, kendisinin banka hesaplarının incelendiği söylemişti, şimdi ise ‘benim değil, kocamın ve gelinimin hesaplarını incelemişler’ diyor. Önce, bu gayri resmi inceleme bilgisinin devletten geldiğini söylemişti, şimdi ise ‘Bu bilgi gayri resmi ulaştı’ diyor. Bankaya resmi olarak soracaklarını, banka yetkililerinin ‘Bilmiyoruz’ diyebileceğini söylüyor” demişti.

“Kimin banka hesabına girildiği bilgisayar incelemesiyle hemen ortaya çıkar” diyen Dikbayır, şunları ifade etmişti: “Genel Başkan araştırmanın gayri resmi yapıldığını söylemekle ağız değiştirdi. Bunların hepsinin dedikodu, iftira olduğu ortaya çıktı. Genel Başkan’dan beklentim, beni nasıl kamuoyu önüne attılarsa, şimdi de kamuoyu önüne çıkıp, ‘Beni yanıltmışlar’ deyip açıklama yapmalı. Kendisini kim yanılttıysa, bu iftiraları kim önüne getirdiyse gereğini yapmalı.”

İYİ Parti’de istifalar: Ankara milletvekili Adnan Beker, Mesut Yılmaz, Sağlık Politikaları Başkan Yardımcısı Aylin Anıl Arslan, parti kurucularından Taylan Yıldız, eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, İYİ Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Bahadır Erdem, İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu, parti kurucularından Aydın Adnan Sezgin, eski Ankara İl Başkanı Faruk Köylüoğlu, İYİ Parti 27. Dönem Antalya Milletvekili Hasan Subaşı da istifa eden isimlerdendi.

Partisinde yaşanan istifalara ilişkinde konuşan Zorlu, “Bazı istifa eden arkadaşlar esas alınarak İYİ Parti’ye haksız ve mutlak ifadelerle bir yön çizilmeye çalışıldığını görüyoruz. Elbette eleştirilere açığız, bu konudaki değerlendirmeler çok kıymetli ama iş gerçek dışı beyanlara, iftiralara geldiği zaman bu başka bir şey” dedi.

İYİ Parti Sözcüsü Kürşat Zorlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 50+1 formülünün değişmesi gerektiği yönündeki sözlerine ilişkin ise şu ifadeleri kullandı:

“Biz bu açıklamanın hukuki ve siyasal açıdan en somut ifadesini ortaya koyan siyasi partiyiz. Sayın Genel Başkanımız, 26 Ağustos’ta Kocatepe’de milletin huzurunda diğer siyasi partilere bir çağrıda bulundu. ‘İki yumruk arasına sıkışmış milleti bu kıskaçtan kurtaralım.

Her birimiz kendi adaylarımızla kendi başımıza rakip olalım. Alternatifler arasından en iyiyi seçme hakkını milletimize verelim.’ O günlerde çok anlaşılmadı, bazı çevreler farklı noktalara çektiler ama görüyorsunuz ki, 50+1 sisteminin taşınması mümkün değil. Böylesine bir kutuplaşma ile ülkenin yönetilmesi, ekonomik problemlerin çözülmesi mümkün değil.

Bir hususun altını çizmek istiyorum; oran buraya-şuraya çekilir şeklindeki teklifler bir yana, sadece bununla ülkedeki artan problemi çözemezsiniz Sayın Erdoğan. Kuvvetler ayrılığı prensibi nerede? TBMM’nin hakları şu anda nerede duruyor? Ülkede denetimsizlik hat safhaya çıkmış. Gelir adaletsizliği başta olmak üzere, adalet sistemimizde çok büyük yaralar almış. Böylesine vahim bir tabloyu, sayısal çoğunluk değerlendirmesine sığdırmak çok yanlış.”

“İYİ Parti açısından sistem tartışmalarının geldiği nokta çok kıymetli olmakla birlikte, bizim uyarılarımız geçmişten bugüne ortadadır. Demokrasi ve özgülükler adına bu sürecin bir an önce inşa edilmesi ve sorunların ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.

Sayın Erdoğan’ı da bu çağrısı sonrası; özellikle yerel seçimlerde samimiyet noktasında göreceğiz. Orada altılı masa diyor. Kimin eli kimin cebinde diyor. Şu gerçeği de biz hatırlatmak zorundayız; siz de altılı masaydınız. Siz de ittifak içindeydiniz. Cumhur İttifakı da altı üyeden oluşuyordu. Bu tartışmalar uzar gider ama esas olan şudur; İYİ Parti’nin çağrısının ne kadar haklı olduğunu göreceksiniz.”

Paylaşın

Akşener’den ‘Yetiştirme Yurtlarındaki Kızlara Fuhuş Yaptırılıyor’ İddiası

İYİ Parti Lideri Akşener, oteli olan polis müdürlerinin olduğunu belirterek, o otellerde fuhşun da ötesine geçilerek “devletin yetiştirme yurtlarında barının kimsesiz, öksüz kızlara fuhuş yaptırıldığını” iddia etti.

Akşener açıklamasının devamında, “Bunlara karşı olduğumuz için, bunlara göz yummadığımız için İYİ Parti’ye psikolojik harp uyguluyorlar. Ama karşılarında rahmetli Teoman Koman’ın talebesi var. El mi yaman? bey mi yaman? Hep beraber göreceğiz” ifade etti.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Şile’de düzenlenen istişare toplantısında şok iddialarda bulundu. Akşener’in o iddiası:

“Bir konu daha var; eski İçişleri Bakanı olarak özellikle takip ediyorum. Oteli olan polis müdürleri var. O otellerde, fuhşun ötesi, öksüz kızlar çalıştırılıyor. Bunlara karşı olduğumuz için, bunlara göz yummadığımız için İYİ Parti’ye psikolojik harp uyguluyorlar. Ama karşılarında rahmetli Teoman Koman’ın talebesi var. El mi yaman? bey mi yaman? Hep beraber göreceğiz.”

“İspat edemeyen şerefsiz oğlu şerefsizdir”

Akşener ayrıca, gündeme yönelik açıklamalarda da bulundu. Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Biz bu ülkeyi yönetmeye talibiz. Anayasa’nın ilk 4 maddesini asla tartışmadan, bu ülkeyi refaha ve feraha çıkarmak için bir yolculuğa çıktık. Dün akşam televizyonlara bakarken Sözcü televizyonunda bir şey gördüm.

Sorular çok inciticiydi. Partimizde 8 kişi farklı aralıklarla istifa etti. Demek ki bazı şeyleri anlatmak farz oldu. Ben asla istifa edip giden arkadaşlarımız hakkında onları incitecek tek cümle etmedim. Biz hiçbir zaman kavgaya girmedik. Benim değil, oğlumun ve eşinin hesaplarının kontrol edildiği gayri resmi bildirildi. Bu doğru bir bilgi.

Biz ilgili bankaya müracaat ettik, şimdi o gayri resmi bilgi resmi hale gelecek. Buradan dünkü sorulara son bir cevap vereyim, benim, oğlumun, gelinimin, yeğenlerimin, çocukluk arkadaşlarımızın, hiçbirinin bu ülkenin hiçbir belediyesiyle ne AK Parti belediyesiyle ne CHP belediyeleriyle herhangi bir irtibatı, iltisakı, işi, gücü yoktur. Bunu ispat edemeyen şerefsiz oğlu şerefsizdir. İspat edildiği takdirde de ben bu politikayı tümden bırakacağım.

Buradan belediye başkanlarına sesleniyorum, ben bu işlerde olmadığıma göre, şayet partimizde bu manada iş güç yapan var ise bunlar belediye başkanlarının bilgisi dahilinde midir? Sözcü’de, Halk TV’de, TELE1’de tebessüm edilerek sorulan soruların cevaplarını ben kendimle ilgili verdiğime göre şimdi ilgili belediye başkanlarına sormalarını talep ediyorum.”

Paylaşın

Akşener’den Sert Çıkış: İspat Edemeyen Şerefsiz Oğlu Şerefsizdir

Parti içindeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili konuşan İYİ Parti Lideri Meral Akşener, “Benim değil, oğlumun ve eşinin hesaplarının kontrol edildiği gayri resmi bildirildi. Bu doğru bir bilgi. Biz ilgili bankaya müracaat ettik, şimdi o gayri resmi bilgi resmi hale gelecek” dedi ve ekledi:

“Buradan dünkü sorulara son bir cevap vereyim, benim, oğlumun, gelinimin, yeğenlerimin, çocukluk arkadaşlarımızın, hiçbirinin bu ülkenin hiçbir belediyesiyle ne AK Parti belediyesiyle ne CHP belediyeleriyle herhangi bir irtibatı, iltisakı, işi, gücü yoktur. Bunu ispat edemeyen şerefsiz oğlu şerefsizdir.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Şile’de düzenlenen istişare toplantısında gündeme yönelik açıklamalarda bulundu.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde: “Biz bu ülkeyi yönetmeye talibiz. Anayasa’nın ilk 4 maddesini asla tartışmadan, bu ülkeyi refaha ve feraha çıkarmak için bir yolculuğa çıktık. Dün akşam televizyonlara bakarken Sözcü televizyonunda bir şey gördüm.

Sorular çok inciticiydi. Partimizde 8 kişi farklı aralıklarla istifa etti. Demek ki bazı şeyleri anlatmak farz oldu. Ben asla istifa edip giden arkadaşlarımız hakkında onları incitecek tek cümle etmedim. Biz hiçbir zaman kavgaya girmedik. Benim değil, oğlumun ve eşinin hesaplarının kontrol edildiği gayri resmi bildirildi. Bu doğru bir bilgi.

Biz ilgili bankaya müracaat ettik, şimdi o gayri resmi bilgi resmi hale gelecek. Buradan dünkü sorulara son bir cevap vereyim, benim, oğlumun, gelinimin, yeğenlerimin, çocukluk arkadaşlarımızın, hiçbirinin bu ülkenin hiçbir belediyesiyle ne AK Parti belediyesiyle ne CHP belediyeleriyle herhangi bir irtibatı, iltisakı, işi, gücü yoktur. Bunu ispat edemeyen şerefsiz oğlu şerefsizdir. İspat edildiği takdirde de ben bu politikayı tümden bırakacağım.

Buradan belediye başkanlarına sesleniyorum, ben bu işlerde olmadığıma göre, şayet partimizde bu manada iş güç yapan var ise bunlar belediye başkanlarının bilgisi dahilinde midir? Sözcü’de, Halk TV’de, TELE1’de tebessüm edilerek sorulan soruların cevaplarını ben kendimle ilgili verdiğime göre şimdi ilgili belediye başkanlarına sormalarını talep ediyorum.”

Paylaşın

Akşener’den İttifak Çıkışı: Biz Tek Siz Hepiniz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener, “İYİ Parti olarak siyaset düzenindeki çürümeye ve yozlaşmaya karşı yalnızca bir seçim süreci bir ittifak tercihinde değil, bir düzen tercihinde de bulunduk” dedi ve ekledi:

“Bu düzeni de iki yumruğun birbirinden yana değil, hür ve müstakil olarak, durarak, güdümlü medyanın tarifleriyle değil öz kimliğimizle yürüyerek, onun bunun ittirmesiyle değil öz varlığımızla kantara çıkarak öz başımıza kuracağız. Birilerine kazandırmak yerine hür ve dik duracak, sadece milletimize kazandıracağız.”

Akşener konuşmasının devamında, “Birbirinden beslenen kayıkçı siyasetine karşı milletimize yeni bir tercih, yeni bir yol sunacağız. Ülkemizin geleceğinin kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla değil, açık ve şeffaf biçimde sandıkta şekillenmesini istiyoruz. Her türlü dayatmaya kafa tutan koca yürekler burada. Buradan tüm siyaset simsarlarına sesleniyorum. Biz tek siz hepiniz. Hadi bakalım Halep oradaysa arşın burada” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Bugün 15 Kasım. KKTC’nin bağımsızlığının ilan edilişinin 40. yıl dönümü, kutlu olsun. Kıbrıs davamızın milli kahramanlarına, Dr. Fazıl Küçük’e, Hala Sultan’a, Türk Mukavemet Teşkilatı’na selam olsun. Kıbrıs’ta bağımsızlık yolunu, Türklük yolunu inşa edenlere selam olsun.

Cumhuriyetine ilk günkü aşkla, şevkle, inançla sahip çıkan Kıbrıs Türk’ü gençlere selam olsun. Bozkurt Rauf Denktaş’a selam olsun. Bundan tam 40 yıl önce Kıbrıs’ta Türk’ün iradesini savunan, koruyan ve Türk’ün zaferini Cumhuriyet ile taçlandıran o şanlı mücadelenin tüm neferlerine, şehitlerine, gazilerine selam olsun.

KKTC’nin varlığının ve bağımsızlığının nasıl stratejik öneme sahip olduğunu bir kere daha görüyoruz. Doğu Akdeniz’de, Kafkasya’da, Orta Doğu’da ve hatta Kuzey Afrika’da olup bitenleri çok iyi okumak, anlamak durumundayız. KKTC, bizim için sadece kardeş ülkemiz değil aynı zamanda Türk Dünyası’nın güney ucundaki yıldızıdır. KKTC’nin bağımsız ve erkin bir devlet olarak yaşaması için ilk başta Türk dünyasının süreci samimiyetle sahiplenmesi gerekiyor.

Bu kapsamda KKTC’nin Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci üye olmasını elbette memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak son zirveye davet edilmeyişi de dikkatle takip ediyor, sürecin bir an önce tamamlanmasını bekliyoruz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki dün olduğu gibi bugünde, yarında Cumhuriyet ilelebet payidar kalacak. Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak.

Diyanet’e “Atatürk” tepkisi: Geçtiğimiz hafta Atamızın ebediyete intikalinin 85. yılıydı. Onun gösterdiği ufka varma vazifemizi bir kez daha hatırladık ve dualar ettik. Onun büyük vizyonunu bir kez daha anladık. Ancak maalesef, biz milletçe aynı duygularda buluşurken bu duyguları paylaşmayanlar da vardı. Ayrıkotları, istiklal zararlıları, ahlak yoksunları da vardı. Düşmanlıktan beslenen kirli zihniyetler vardı.

Gazi Mustafa Kemal’i anmaktan gocunanlar, ona bir hayır duayı çok gören şuursuzlar da vardı. Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde Atatürk’ümüz tarafından kurulmuştur. Varlığını ona borçlu olan kurumumuz 10 Kasım’daki hutbesinde Atamıza bir Fatiha’yı bile çok gördü. Yazıklar olsun. Bir insanın sahip olabileceği en büyük erdemlerden biri vefadır. Yüce dinimiz hakkında milletimizi aydınlatmakla yükümlü bir kurumun sergilediği bu vefasızlığa tahammül gösteremeyiz.

Devletin memuru olan diyanet mensuplarından Cumhuriyetimizin kurucusuna saygı beklemek en doğal hakkıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ü anmak ve anlamaktan yoksun olanlara, Türk milletinin Atatürk ve Cumhuriyet sevdasından rahatsız olanlara hatırlatmak istediğim bir şey var. Eğer ki bugün memleketimizde ezanlar okunuyorsa, gökyüzünde bayrağımız dalgalanıyorsa, canımızın, namusumuzun güvenliği varsa bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz.

Vicdansızlıktan beslenenlere, Cumhuriyet’i reklam arası görenlerle, 100 yıllık bir tarihi ‘cinayet ve zulüm’ diye tarifleyenlerle, 10 Kasım’da onu anmak yerine 14 Kasım’da Cumhuriyet düşmanlarını ananlarla mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.

AYM – Yargıtay krizi: AK Parti iktidarının neden olduğu krizler silsilesinden son olarak Anayasa ve hukuk düzeninin de payını aldığını görüyoruz. Zaten uzun zamandır hakkın ve hukukun üstünlüğü yerine güçlünün üstünlüğüne dayanan bir anlayışla çok tehlikeli bir yere doğru gidiyorduk. Bu sistem elimi kolumu bağlıyor denildi, sistem değişti. Kuvvetler ayrılığı yer bir edildi. TBMM’nin vasıfları teker teker çökertildi.

Bugün geldiğimiz noktada ise iktidarın gözü yine hukuka dikildi. Sayın Erdoğan uzunca bir süredir hukuktan şikayetçi. Gezi Parkı davasında parka inşaat yapılmasını reddeden, Koruma Kurulu’na başbakan sıfatıyla ‘Reddi reddederiz’ diye karşı çıkan kendisiydi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla AYM’nin kararına uymuyor, saygı da duymuyorum diyen de kendisiydi. Her fırsatta hukuktan duyduğu rahatsızlığı dile getiren bu zihniyetin biriktiği garabetler dizisinin sonucunu da geçen hafta yaşadık.

Can Atalay davasıyla ilgili hukuk skandalları 8 Kasım itibariyle artık bir anayasa, devlet krizine dönüştü. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, ‘Karara uymuyorum’ dedi. El yükseltti, suç duyurusunda bulundu. Hatta o da yetmedi TBMM’ye sopa gösterdi. Bu hukuksuzluk karşısında iktidar tarafından yapılan ilk yorum ise kararın milliliği üzerine oldu.

Anayasa değişikliği arayışına girdiler. Fiili durumu yasallaştırmanın peşine düştüler. Böyle bir zihniyetin Türk milletine, devleti yönetenlerine yön vermesine kabul edemeyiz. Değerli dava arkadaşlarım bu ise düpedüz bir siyasi fırsatçılıktır. Böylesine vahim bir krizden, siyaset üstü olması gereken bir devlet meselesinden siyasi rant devşirmeye çalışmak ayıptır.

Ya muhteremler, anayasa değişikliğini konuşmadan önce mevcut anayasaya uymanız gerekiyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin oluşturduğu hukuk dışı fiili durum devlet nizamını aksatmış ve bir anayasal devlet krizine neden olmuştur. Halbuki, AYM kararları kesindir. Herkes uymak zorundadır. Siz halen neyi tartışıyorsunuz? Mahkemelerin aldığı kararlar elbette siyasi düzlemde demokratik metotlarla eleştirilebilir. Çıkıp da ‘Anayasa Mahkemesi kapatılsın’ demedik, demeyiz. AYM üyelerinin hedef gösterilmesini hiçbir koşulda kabul etmeyiz.

Nereye hizmet ettiği belli olmayan odakların, millet iradesini hedef almasına da asla izin vermeyiz. Krize sebep olanlar hakkında suç duyurusunda bulunduk. Erdoğan’a hakem olma görevini hatırlattık. AYM üyelerimiz sahipsiz değildir. Tüm yollar kesilse bile Türk milletinin sinesine giden bir yol her zaman vardır ve olacaktır.

Ekonomik kriz: AK Parti iktidarı yıllardır elbirliği ile mahvettikleri ekonomimizi birkaç isim değişikliği ile toparlayabileceğini zannetti. Para arayarak her şeyi düzeltebileceğini sandı. Her konuda olduğu gibi çözümü, tüm sorunları halının altına süpürmekte buldu. Ancak faizleri yükseltip para politikasını biraz normalleştirmek, piyasaları bir süreliğine sakinleştirse de hızlı faiz artışları, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızı ezmekten başka bir işi yaramadı. Yaz aylarında başlayan zam furyası hala devam ediyor. 5 aylık enflasyon yüzde 30 oldu.

Ülkemizin yedek akçesini harcadılar, fabrikalarımızı tesislerimizi sattılar. Rezevlerimizi eksiye düşürdüler, hesap bile vermediler. Sandıktaki hesaptan sıyrılmayı başardılar ama artık kaçacak yerleri kalmadı. Şimdi de bu yüzden kapı kapı dolaşıp para arıyorlar. Bulamıyorlar.

Adaletin, hukukun, özgürlüklerin ayaklar altına alındığı bir ortamda kim, nasıl yatırım yapsın? Memleketi her gün krizden krize koşturan bir yönetime kim neden parasını versin? Olan yine milletimize oluyor. Olan, Cumhuriyet’in 100. yılında sadaka verir gibi 5 bin lira verdikleri emeklimize oluyor. Olan en güzel yılları heba edilen gençlerimize oluyor. Olan kendi için, çocukları için kadınlarımıza oluyor. Olan Türkiye’ye oluyor.

Yerel seçimler: İktidar yerel seçim gündemini saptırmak için yine hamasete, dedikoduya, suni gündemlere sarılsa da biz İYİ Parti olarak önümüzdeki seçimlerde milletimizin dert ve taleplerinin görmezden gelinmesine izin vermeyeceğiz. Milletimiz, AK Partinin belediyecilik anlayışından çok çekti.

Belediyeleri rant kapısı olarak gören bu anlayış, yerel kaynaklarımızı har vurup harman savunurken diğer yanda hakkıyla yapılan bir yerel yönetim rekabetinin de yollarını tıkadı. Geldiğimiz noktada ceket siyasi, hizmet siyasetinin yerini aldı. Biz İYİ Parti olarak tıkanan demokrasinin tüm yollarını açmaya ve Türkiye’de önce yerelde sonra da merkezi yönetimde gerçek bir sıçramayı başlatmaya geliyoruz.

2024 yerel seçimlerine girerken, 81 ilde milletimize liyakatli adaylarımız, kadrolarımız ve çözümlerimizle birlikte iyi belediyecilik vizyonunu da sunuyoruz. Kazandığımız tüm şehirleri katılımcı demokrasi anlayışıyla yöneteceğiz, çok paydaşlı bir yaklaşımı hayata geçireceğiz. Belediye meclislerinde kadınların daha fazla temsil edilmesini sağlayacağız.

Bizim esas hedefimiz öncekilerden daha iyi olmak değil, milletimizin şimdiye kadar mahrum bırakıldığı büyük bir vizyonu hayata geçirmektir. Biliyorum ki işimiz çok zor. Biliyorum ki sıkışmamızı, tökezlememizi, düşmemizi bekleyen çok. Biliyorum ki çizdiğimiz rotadan rahatsız olmayan yok. Tüm bunların cesurlar hareketinin hiçbir ferdine engel olamayacağını da çok iyi biliyorum. Partimizin üzerinde tasarlanan tüm oyunları birer birer bozacağımızı da çok iyi biliyorum.

İttifak: Milletimizin de teveccühü ile İYİ Partimizin Türkiye’de yepyeni bir siyaseti mümkün kılacağına yürekten inanıyorum. İYİ Parti olarak siyaset düzenindeki çürümeye ve yozlaşmaya karşı yalnızca bir seçim süreci bir ittifak tercihinde değil, bir düzen tercihinde de bulunduk.

Bu düzeni de iki yumruğun birbirinden yana değil, hür ve müstakil olarak, durarak, güdümlü medyanın tarifleriyle değil öz kimliğimizle yürüyerek, onun bunun ittirmesiyle değil öz varlığımızla kantara çıkarak öz başımıza kuracağız. Birilerine kazandırmak yerine hür ve dik duracak, sadece milletimize kazandıracağız. Birbirinden beslenen kayıkçı siyasetine karşı milletimize yeni bir tercih, yeni bir yol sunacağız.

Ülkemizin geleceğinin kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla değil, açık ve şeffaf biçimde sandıkta şekillenmesini istiyoruz. Her türlü dayatmaya kafa tutan koca yürekler burada. Buradan tüm siyaset simsarlarına sesleniyorum. Biz tek siz hepiniz. Hadi bakalım Halep oradaysa arşın burada.

Paylaşın

Akşener’den Erdoğan’ın “Anayasa” Çağrısına Yanıt

İYİ Parti lideri Akşener, son dönemde yaşanan yargı krizine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Sayın Erdoğan bir anayasa değişikliği için şayet böyle bir kavga üzerinden altyapı hazırlamakla ilgili adımlar atmışsa, onun bu konuda yol vermesi söz konusuysa bu çok tehlikeli, son derece yanlış bir konu” dedi ve ekledi:

Kendisinin ve bu konuda ona akıl verenlerin aklını başına almaları lazım. Birincisi bu. İkincisi anayasa değişikliği yapılabilir bu ülkede. Onunla ilgili çeşitli öneriler ortaya konur, kabul görürse de milletimiz kabul ederse de o anayasa değişiklikleri olur.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara Yenimahalle Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Maziden Atiye Milli Yükseliş” programına katıldı. Akşener, burada yargıda yaşanan krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Yargının bünyesinde hukukun üstünlüğünü uygulamakla yükümlü olan bu kurumların kavgasını çok ciddiye alıyorum” diyen Akşener, Bunun bir devlet krizi, anayasa krizi olduğuna inanıyorum. Nitekim böyle inandığımız için de ilk defa bizim partimiz bu konuda tavır koydu ve benim imzamla da bir büyük, üç sayfayı geçen önerilerimizin de içinde yer aldığı bir açıklama yaptık. Ayrıca bu krize sebep olan kurumların mensupları hakkında da biz suç duyurusunda bulunduk, takip ediyoruz” ifadelerini kullandı ve ekledi:

“TBMM’yi de çok zor durumda bırakan, milletvekillerinin kıymet-i harbiyesini düşüren, buna karşılık hukukun üstünlüğü konusu zaten tartışma konusuydu Türkiye’de. O konuyu tamamen gerçek haline getiren ve hukukun, adaletin uygulanmasını ortadan kaldıran, kim güçlüyse onun hukukunun ve hakkının önde olduğu bir Türkiye’yi gösteriyor bu. Bunu çok tehlikeli buluyoruz. Bu bir devlet krizi. Sayın Erdoğan bir anayasa değişikliği için şayet böyle bir kavga üzerinden altyapı hazırlamakla ilgili adımlar atmışsa, onun bu konuda yol vermesi söz konusuysa bu çok tehlikeli, son derece yanlış bir konu.”

İYİ Parti Lideri Akşener, konuya ilişkin açıklamasının devamında şunları söyledi: “Kendisinin ve bu konuda ona akıl verenlerin aklını başına almaları lazım. Birincisi bu. İkincisi anayasa değişikliği yapılabilir bu ülkede. Onunla ilgili çeşitli öneriler ortaya konur, kabul görürse de milletimiz kabul ederse de o anayasa değişiklikleri olur. Ama şu anda var olan Anayasa’yı eğer siz askıya alırsanız, var olan Anayasa’nın hükümlerini yok kabul ederseniz, maddelerine itiraz ederseniz, ama şu anda geçerli olandan bahsediyorum, o zaman o ülkede hukuk kalmaz, anayasa çiğnenmiş olur.

Son derece yanlış bir durumdur. Sayın Erdoğan bu konuda taraf olmak yerine derhal anayasamızın kendisine vermiş olduğu hakemlik, uzlaştırma görevini ve hukukun üstünlüğünü zedeleyen kavganın derhal ortadan kaldırılmasını ortaya koymak, bu konuda bir tavır koymak zorundadır. İYİ Parti bu konuda hukukun yanındadır. Devlet kurumlarının ve aynı zamanda hukuk uygulamakla görevli kurumların kavgasının birbirine düşmesinin önüne geçilmesi lazım. Bunu gerçekten çok önemli buluyorum.”

Erdoğan’dan AYM’nin yapısında değişiklik mesajı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere, Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararını tanımaması ve Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması ile başlayan tartışmaları da değerlendirmişti.

“Öncelikle bireysel başvuru ile ilgili bir düzenlemeye gidilebilir mi” şeklindeki bir soruya yanıt veren Erdoğan, “Bireysel başvuruyla ilgili yasal düzenlemeye gitmek zor bir olay değil. Bütün iş Cumhur İttifakı’nın alacağı karara bağlı, atacağı adıma bağlı. Fakat bireysel başvuruyu hallettikten sonra iş bitmez. Bundan sonra bu bireysel başvurunun dayandığı kapı neresi olacak? Yine Anayasa Mahkemesi olacak. Önce Anayasa Mahkemesi’nin buna hazır hale gelmesi lazım” demişti.

Bireysel başvurunun zamanında Anayasa Mahkemesi’ne “hız kazandırır” düşüncesiyle çıkartıldığını hatırlatan Erdoğan, şu anda AYM’de bekleyen 130 bin kadar bireysel başvuru olduğunu belirtmişti. Erdoğan, “Demek ki Anayasa Mahkemesi’nin çalışmalarını hızlandırma hedefini sağlamamış maalesef” demişti.

Yargıtay’ın hukukçulardan oluştuğuna, AYM’de ise valilerin, iktisatçıların olduğuna işaret eden Erdoğan, “Ama misyonu noktasında ağırlık nerededir? Yargıtay’dadır” ifadesine vurgu yapmıştı.

Yargıtay ile AYM arasındaki krize ilişkin olarak “Buradaki kavganın tarafı olacak halim yok, o ayrı bir şey. Ama işin hakemliğine gelince bu hakemliği yapma da tabii bize görev düşebilir. O da bize yine Anayasa’nın yüklediği bir görevdir Cumhurbaşkanı olarak. Temennimiz odur ki tabii böyle bir gerilim olmasaydı” şeklinde konuşan Erdoğan, Yargıtay başkanı ile görüştüğünü ve gerekirse Anayasa Mahkemesi başkanıyla da görüşeceğini söylemişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cuma günü yaptığı açıklamada da, Yargıtay’dan yana tavrını koymuş, yeni Anayasa çağrısı yapmıştı.

Paylaşın

Meral Akşener Net Konuştu: Bana Kazık Atan Herkesi…

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Meral Akşener, “En fazla parmak sallanan genel başkan benim Allah nasip ederse o parmakları tek tek kıracağım” dedi ve ekledi:

“En yakınından en uzağa kazık atan herkesi silmezsem adımı değiştireceğim. Bu netlik söylüyorum; iyiler hareketi her türlü cep doldurmaya ve zulmün karşısında sırtında yara olmayan tertemiz insanlardan oluşan bir partidir. Bunun dışında davrananların içimizde yeri yoktur.”

Yerel seçimlere ilişkin de konuşan Akşener, “Kadrolarımız hazır. Tek ihtiyacımız olan milletimizin bize bir fırsat vermesi. Fırsatı yakalarsak önce yerelde sonra tüm Türkiye iktidarın ayak seslerini herkese duyuracağız. Çünkü biz fırsatları geri tepen değil fırsatları değerlendiren bir partiyiz” ifadelerini kullandı.

İttifak tartışmalarına da değinen Meral Akşener, “Seçim günü bize duvar örenlerin bugün anlattıkları bizi ilgilendirmez. Bundan sonra kimseye kefil olmayız. İttifak diye paketlenen menfaat ilişkilerini tek tek yıkacağız” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akşener’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“İki gün sonra 10 Kasım. Mustafa Kemal bir umuttur. Mustafa Kemal mücadeledir. Mustafa Kemal bir gururdur. Geçtiğimiz hafta Cumhuriyetimizin 100. Yılına eriştik be aynı duygunda buluştuk. 10 Kasım’da da aynı duygudaşlıkta buluşacağız.

Ama 10 Kasım’da aynı dakikalarda Mustafa kemal’ anlamayanları ona düşmanlık edenleri de göreceğiz. İYİ Parti olarak ondan razı olduğumuzu ilan ediyor. Biz Mustafa Kemal Atatürk’ümüzden razıyız. Allah da razı olsun.

Enflasyon ile milletimizin acı yaşantısı devam ediyor. İktidar ise ekonomideki krizi derinleştiriyor. Yeni ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele planı hala yok. Hatırlarsınız daha önce bu kürsüden onun bir plan değil bir temenniler silsileli olduğunu söylemiştim. Onda da haklı çıktım

Merkez Bankası enflasyon tahminin yukarıya çekti. Bakalım yıl sonuna kadar daha kaç kere güncelleme gelecek. Bakalım gelen güncellemeler gerçek enflasyona yetişebilecek. Memlekette herkes masrafı kısarken devleti yönetenler masraflarını kısmıyor.

Saraydaki zevk-ü sefa ortamı tüm hızıyla sürüyor. Enflasyonda en başta gıda artışı var. Biz yıllardır tarımın ve gıdaya erişimin n e kadar hayati olduğunu söylüyoruz. İktidar ise bu durumu anlamıyor.

Geçen hafta Kütahya’daydım. Burada karşıma çıkan emekli bir kardeşim 7 bin 500 lira alıyorum nasıl geçineyim dedi. Bakın bu durum bir garabet. Biz emekli maaşlarını asgari ücret düzeyine çıkartın diyoruz ama ülkemizde 7 bin 500 lira alamayan insanlarımız var.

Kütahya’da ziyaret ettiğim bir köyde hayvancılık yapılan meralar kamulaştırılmış. Köylü hayvancılık yapamıyor.

Deprem riski nedeniyle yıktıkları köy okulunu yerine okul bile yapılmamış Burada yaşayan insanlarımızın köyü terk etmesi için her şeyi yapıyorlar. Hani akran zorbalığı var ya bu da İktidar zorbalığı.

Tarım bir koyup beş alacağımız ülkemize istihdam sağlayacak bir yatarımı alanıdır. Tüm bunların gerçekleşmesi için bir vizyon gerekiyor. AK Parti’nin böyle bir vizyonu olmadığını için 21 yılda geldiğimiz nokta ortada.

En fazla parmak sallanan genel başkan benim Allah nasip ederse o parmakları tek tek kıracağım. En yakınından en uzağa kazık atan herkesi silmezsem adımı değiştireceğim. Bu netlik söylüyorum; iyiler hareketi her türlü cep doldurmaya ve zulmün karşısında sırtında yara olmayan tertemiz insanlardan oluşan bir partidir. Bunun dışında davrananların içimizde yeri yoktur.

BM Genel Sekreteri bile Netanyahu’nun mezalimin karşısında sadece dehşete düştük demekle yetiniyor. İnsan hakları ve savaş hukuku paspasa çevrilirken, kadınlar, çocuklar, masum siviller katledilirken dünya ını göstermiş olduğu bu vurdum duymazlık utanç vesikası olarak yer alacak. Bugün tüm ülkelerin meclislerinde Netanyahu’nun savaş suçlusu ilan edilmesi gerekiyor. Geç bile kalındı.

Batı Hamas terörünü hedef alıp Netanyahu’yu görmüyor doğu ise Netanyahu terörünü görüp Hamas’ın vahşetini görmüyor. Türkiye hakkın ve adaletin tarafı olmalıdır. Türkiye’nin görevi katil Netanyahu’yu durdurmaktır. ABD’nin de Netanyahu’yu durdurmaya gücü yeter.

Ak Parti iktidarının Türk milletine karşı alışkanlık haline getirdiği kuzuyu yiyip, çobanla sohbet edip acıyı paylaşmak rolünü kaldıracağız. Bu bir ahlaksızlık ölçüsüdür.

Gazze’den çıkması gereken katil Netanyahu’dur. Filistin davasında samimiyseniz o zaman üzerine günlerdir bomba yağan Filistin halkının evlerinden koparılmasına müsaade etmezsiniz. Sakın ola ABD’nin sivilleri çıkarma planının oyuncağı olmayın. Sakın ola ülkemizi yeni bir mülteci akınına dahil etmeyin.

Filistin’den Gazze’den o insanları çıkardığınızda iddia ediyorum bir daha oraya döndüremezsiniz. Bu çok büyük bir ahmaklıktır. Ondan sonra Filistin diye bir devlet kalmaz. Gazze kalmaz. Eğer Gazze’den insanlar isterse de Mısır’a gitsin o insanları birinci önceliği orada tutmaktır. Türkiye bu konuda görev almalıdır.

Yeni bir imar sistemi oluşturacağı. Yerel yönetimde yolsuzluğa geçit vermeyecekler yeni örnek bir standartı geçireceğiz. İYİ Parti yönetiminde yolsuzluk olmayacak. Bağımsız denetim firmaları denetleyecek. İhaleler açık olacak.

İYİ Parti belediyeleri sığınmacı istilası karşı etkin mücadele edecek. Sığınmacılara mülk satışına izin vermeyecek.

Yerel seçimlere kısa bir süre kaldı. Kadrolarımız hazır. Tek ihtiyacımız olan milletimizin bize bir fırsat vermesi. Fırsatı yakalarsak önce yerelde sonra tüm Türkiye iktidarın ayak seslerini herkese duyuracağız. Çünkü biz fırsatları geri tepen değil fırsatları değerlendiren bir partiyiz.

Önce ben diyenlerin aramızda işi yoktur. Biz önce millet önce memleket dedik. Sözlerimiz her zaman açık ve net oldu. Sözlerimiz bazılarında karın ağrısı yaptı. Bizi hainlikle suçlayanlar hafta sonu itibari ile birere değişim havarisi oluverdi.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıktık diye bize demediğini bırakmayanlar yeni Genel Başkan Özgür Özel’in fanları oldu. Bana hain diyenler utanmadan Kılıçdaroğlu’na en ağır hakaretleri ettiler ne dediler biliyor musonuz niye aday oldun da kaybettin dediler.

Ez cümle kral öldü 2023’e damga vuran garip anlayış aynen yerinde duruyor. Nitekim tüm kurultay süreci boyunca Türk sağına bol miktarda hakaret ettiler. Her türlü erdemi solda her türlü ahlaksızlığı sağda gören konuşmalar yapıldı.

Eğer bensem o ben kimsenin arkasından hançer vurmadım. Ben hançeri kalbine vururum arkadan işim yoktur. Benim elimde hançer yok. Sırtımda hançer yok. Bunu kimse üstüne almadı benim sütüme kaldı. Tüm bunlar zevkle alkışlandı Ne sağcılıkmış bütün kötülüklerin anası Ne milliyetçilikmiş tüm kötülüklerin anası.

Gelin ortak bir berber dükkânı kuralım dediniz. Çırak çıktı sorunumuz yok. Duraydınız arkasında. Herkese selam gitti biz hariç. Yan yana gelmenin zor olduğunun işareti.

Benim sırtımda da hançer vardır demiyorum. Gereğini yapmıyorsan ha bire hançerlenirsin, kendine bir şey istiyorsan ha bire hançerlenirsin, ölümüne bir şeyi isteyip çevreyi görmüyorsan elbette hançerlenirsin. O hançerlerin sahiplerini sonra karşında bulursun. Ben kimseyi hançerlemedim hançerlemem. Ben olmadığıma göre hançer kimin? Benim sırtımda hançer mançer yok. Bu hançer edebiyatı çok ilginçti. Kimse üzerine almadı, benim üzerime kaldı, görüşeceğiz.

Çok merak ediyorum seçim döneminde kendini kallavi milliyetçi olarak tarif edip beni parçalayan bazı muhteremlerin hiç ayırt edilmeden selamlar gönderildiği kongreden sonra görüşleri nasıl olacak. Milliyetçilik mi terk edilecek?

Seçim günü bize duvar örenlerin bugün anlattıkları bizi ilgilendirmez. Bundan sonra kimseye kefil olmayız. İttifak diye paketlenen menfaat ilişkilerini tek tek yıkacağız.”

Paylaşın

Akşener, “Hamas” Üzerinden Erdoğan’a Yüklendi

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener, “Hamas’ı, Filistin’i temsil eden meşru bir siyasi yapı olarak tanımlamak, Filistin hükûmetini yok saymaktır. Hamas’ı, Filistin’in yegâne temsilcisi görmek, Filistinli sivilleri dünyaya terörist olarak göstermeyi hedefleyen Netanyahu’nun, insanlık dışı tezlerine dolaylı destek vermektir. Hamas en büyük darbeyi Filistin halkına vurmuştur. Hamas’ın bu saldırılarının zamanı her türlü şüpheye açıktır. Hamas’ın kime hizmet ettiği belli değildir” dedi ve ekledi:

“Erdoğan hala Hamas’ı savunuyor. Neymiş biz Hamasın ne olduğunu bilmiyormuşuz. Biz tarihi yarım akıllı fesli meczuplardan öğrenmedik. Mekanı cennet olsun değerli hocam İbrahim Kafesoğlu’ndan öğrendik. Dış politikayı da romantik saray danışmanlardan öğrendik. Bu işin erbabı arkadaşlarımıza danıştık. Sakın beni kendinle karıştırma. Söyle bakalım; sen, sözde Kürdistan’ın bir parçasını, Türkiye’de gördüğünü söyleyen Hamas’ı ne diye savunuyorsun? Ortada, Filistin’in meşru bir hükümeti varken; sanki Filistinliler için hayırlı bir iş yapmış gibi neden Hamas’ı meşru görüyorsun? Bu kadar şaibeli bir eyleme imza atanları, hangi akılla mücahit diye lanse ediyorsun?” ifadelerini kullandı.

Konuşmasının devamında, KYK yurdunda ihmal sonucu asansör kazasında sıkışarak hayatını kaybeden Zeren Eryurt için tepki gösteren Akşener “Zeren Ertaş kızımız Aydın’da, bir KYK yurdunda bakımı ihmal edilen asansörde sıkışarak hayatını kaybetti. Öğrencilerin, birçok kez, yurt yönetimine, şikâyet etmelerine rağmen hiçbir önlem alınmamış. Ve henüz 22 yaşında, daha hayatının baharındaki Zeren’i bir kazaya değil bir şuursuzluğa, ciddiyetsizliğe, niteliksizliğe, kurban verdik” dedi.

İYİ Parti Lideri Akşener, Türkiye’de zengin-fakir arasındaki farkın derinleştiğine dikkat çekerek, “Her biri Dilan Polat, Engin Polat’a dönmüş çocuklar, bir yandan da KYK yurtlarında yemeklerinde solucan çıkan, sürekli ekmek ağırlıklı beslenen çocuklar. Bunlar Gayretullaha dokunur. Allah bunları kursağından getirir, bunlara sebep olanları kahrı perişan eyler. Allah’ım nasip et, bunların kursaklarından bu haram lokmayı almayı bize nasip et Allah’ım” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Ne yazık ki her yüzyılda insanlığın başına bela olmuş birkaç psikopat çıkıyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılın baş psikopatı da hiç şüphesiz ki Netanyahu’dur. İşte Hamas’ın, terör saldırısı İsrail toplumuna, korku saldığı gibi Netanyahu’ya da, gözü dönmüş gaddarlığını sergileyeceği bir bahaneyi, hediye etmiştir. Hamas’ın, sivilleri katleden eylemleri Filistin’in, uluslararası hukuktan doğan, haklarını gölgelemiş Netanyahu’nun, kirli ajandasına hizmet ederek en büyük darbeyi, Filistin halkına vurmuştur.

Hamas’ı, Filistin’i temsil eden meşru bir siyasi yapı olarak tanımlamak, Filistin hükûmetini yok saymaktır. Hamas’ı, Filistin’in yegâne temsilcisi görmek, Filistinli sivilleri dünyaya terörist olarak göstermeyi hedefleyen Netanyahu’nun, insanlık dışı tezlerine dolaylı destek vermektir. Hamas en büyük darbeyi Filistin halkına vurmuştur. Hamas’ın bu saldırılarının zamanı her türlü şüpheye açıktır. Hamas’ın kime hizmet ettiği belli değildir.

Erdoğan hala Hamas’ı savunuyor. Neymiş biz Hamasın ne olduğunu bilmiyormuşuz. Biz tarihi yarım akıllı fesli meczuplardan öğrenmedik. Mekanı cennet olsun değerli hocam İbrahim Kafesoğlu’ndan öğrendik. Dış politikayı da romantik saray danışmanlardan öğrendik. Bu işin erbabı arkadaşlarımıza danıştık. Sakın beni kendinle karıştırma. Söyle bakalım; sen, sözde Kürdistan’ın bir parçasını, Türkiye’de gördüğünü söyleyen Hamas’ı ne diye savunuyorsun? Ortada, Filistin’in meşru bir hükümeti varken; sanki Filistinliler için hayırlı bir iş yapmış gibi neden Hamas’ı meşru görüyorsun? Bu kadar şaibeli bir eyleme imza atanları, hangi akılla mücahit diye lanse ediyorsun?

“Bu tablo Türkiye için bir utanç vesikasıdır”

Ekonomiyi oyuncağa çeviren iktidar, seçimin üzerinden 5 ay geçmesine rağmen maalesef hala bir reçete ortaya koyamadı. Birkaç gün önce TÜRK-İŞ açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. 4 Kişilik bir ailenin açlık sınırı 13 bin 648 lira olarak belirledi. Asgari ücret 11 bin 402 lira. En düşük emekli maaşı 7 bin 500. Yoksulluk sınırı 44 bin 573 lira. Sizce Türkiye’de kaç ailenin evine 44 bin 503 lira giriyor. Her iki çalışandan biri asgari ücretli. Milyonlarca emekli ve .çalışan açlık ve yoksulluk sınırının içinde yaşıyor. Bu tablo Türkiye için bir utanç vesikasıdır.

Türk milleti yoksullukta eşitlenmeyi hak etmiyor. Gençler böyle çaresizliğe terk edilmeyi hak etmiyor. Zeren Ertaş kızımız bir KYK yurdunda bakımı ihmal edilen asansörde sıkışarak hayatını kaybetti. Şikayetlere rağmen önlem alınmamış. Zeren Ertraş’ı bir kazaya değil, bir şuursuzluğa bir ciddiyetsizliğe, niteliksizliğe kurban verdik.

Her biri Dilan Polat, Engin Polat’a dönmüş çocuklar, bir yandan da KYK yurtlarında yemeklerinde solucan çıkan, sürekli ekmek ağırlıklı beslenen çocuklar. Bunlar Gayretullaha dokunur. Allah bunları kursağından getirir, bunlara sebep olanları kahrı perişan eyler. Allah’ım nasip et, bunların kursaklarından bu haram lokmayı almayı bize nasip et Allah’ım.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta, yüreğimizi yakan bir olay yaşadık. Zeren Ertaş kızımız Aydın’da, bir KYK yurdunda bakımı ihmal edilen asansörde sıkışarak hayatını kaybetti. Öğrencilerin, birçok kez, yurt yönetimine, şikâyet etmelerine rağmen hiçbir önlem alınmamış. Ve henüz 22 yaşında, daha hayatının baharındaki Zeren’i bir kazaya değil bir şuursuzluğa, ciddiyetsizliğe, niteliksizliğe, kurban verdik. Yüce Allah, ailesine ve sevenlerine, sabr-ı cemil ihsan eylesin. Mekânı cennet olsun.

“Türkiye’nin bir ahlak, zihniyet ve AKP sorunu var”

KYK yurtlarındaki ihmaller, iş bilmezlik ve niteliksizlik artık çocuklarımızı, canından ediyor. Zeren’in acısı, tüm Türkiye’nin yüreğine, kor gibi düşerken ‘Ölmek istemiyoruz, nitelikli yurt hakkımızdır’ diyen, binlerce gencimiz de, hakkını aramaya başladı. Gençlerimizi, artık bir rezillik boyutuna ulaşan, yurt sorunuyla, yalnız bırakamayız, bırakmayacağız. Cumhuriyet vizyonumuzun, en büyük değer olarak gördüğü gençlerimizi böylesi bir çaresizliğe, terk etmeyeceğiz.

O sadece Osman Gazi Köprüsü’ne fazladan verilen parayla 600 bin öğrencimize birinci sınıf yurt yapılabilirdi. Çünkü Türkiye’nin bir kaynak sorunu yok, Türkiye’nin bir ahlak, zihniyet ve AKP sorunu var. 500 milyon dolarlık uçağa biniyorlar, sadece uçağın parasıyla bile 30 bin öğrencimize yurt yapılabilirdi.

Demokrasi diyoruz, gelin her parti seçime ayrı girsin diyoruz. Kürsülerden hakaret ediyorlar. Milletin güvenliği diyoruz. İktidara yanlamakla suçluyorlar. Bizlerden sadece kendilerine yarayan bir sistemin parçası olmamızı istiyorlar. Yalanla iftirayla, dedikoduyla bizleri bastırabileceklerini sanıyorlar. Ama çok yanılıyorlar. Başta ben olmak üzere şahsi sırrı, şahsi sırtında yarası yoktur. Kişisel yamuk sırrı olan meşhur olamaz. Dolayısıyla biz bu yola böyle temiz, şeffaf, dümdüz olduğumuz için çıktı. Ama bizi sindiremeyeceklerini, korkutamayacaklarını hala anlayamadılar.”

Paylaşın