İYİ Parti Lideri Akşener Kurmaylarını Topladı: Mansur Yavaş Detayı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa, ikinci turun ilk görüşmesini pazar günü (2 Ekim) CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde yapacak.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Meclis açılışı ve Altılı Masa zirvesi öncesinde GİK üyelerini, başkanlık divanı ve milletvekillerini topladı. Akşener’in, “Mansur Yavaş’ın adını sıklıkla dile getirenlere yönelik tasfiye yapabileceği” iddia ediliyor.

İYİ Parti Tüzüğü’ne göre genel başkan ve GİK, “İki yıldan az, üç yıldan çok olmayan bir süre içerisinde” kurultayı toplamak zorunda. 2’nci Olağan Kurultayı’nı 20 Eylül 2020’de yapan İYİ Parti’de alınan kurultay kararı “olağan” olma özelliği taşıyor.

“Mansur Yavaş” ayrıntısı

Cumhuriyet’ten Gamze Kolcu’nun haberine göre, dünkü toplantıda alınan karar doğrultusunda kurultaya hazırlık çalışmaları kapsamında “ivedilikle” 3 Ekim 2022’de ilçe ve il kongreleri başlatılacak. Akşener, Mart 2022’de Başkanlık Divanı’nda yaptığı değişiklikle teşkilat başkanlığını Koray Aydın’dan alarak doğrudan kendisine bağlamış; Aydın Siyasi İşler Başkanlığı görevine getirilmişti.

İYİ Parti lideri Akşener’in “ilçe ve il kongreleriyle birlikte kendi uhdesindeki teşkilatlarda bazı köklü değişiklikler yapabileceği”, bu süreçte “cumhurbaşkanı adaylığı için Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın adını sıklıkla dile getirenlere yönelik tasfiye yapabileceği” iddia ediliyor.

Edinilen bilgiye göre, ilçe ve il kongrelerinin tamamlanmasının ardından 3’üncü Olağan Kurultay yapılacak. Akşener’in seçime yeni bir GİK ile gitmek istediği kaydedilse de “seçim sürecine girilmişken yapılacak bir kurultayın çalışmalara zarar verebileceği” yönünde de görüşler olduğu belirtiliyor.

Bunun yanı sıra ilçe ve il kongrelerinin tamamlanma sürecinin “uzaması” ya da “seçimlerin erkene alınma ihtimali” de göz önünde bulundurulduğunda büyük kurultayın seçim sonrasına bırakılabileceği de dile getiriliyor.

‘Vitrin değişebilir’

Akşener’in ilçe ve il kongreleri bittikten sonra “partisinin vitrininde değişiklik yapabileceği” de konuşuluyor. Partisini “yenilenmiş başkanlık divanı ile seçimlere götürmek istediği” kaydedilen Akşener’in, “birkaç kritik görev değişikliği yapabileceği” belirtiliyor.

Paylaşın

Altılı Masa Görüşmelere Başlıyor: Ana Gündem Geçiş Süreci

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa, ikinci turun pazar günü (2 Ekim) yapılacak ilk toplantısına İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in açıklamalarının gölgesinde hazırlanıyor.

Akşener’in, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylık tartışmalarında öne çıktığı bir süreçte “Kazanacak aday” vurgusu yapması, yine “Noter değiliz” sözleri “Masada kriz mi var” sorusuna neden oldu. Ancak Altılı Masa’da yer alan partilerin kurmayları tartışmaların “sarsıcı” olduğunu kabul etse de bunun masayı yıkmayacağı, tersine masayı güçlendirmeye katkı yapacağı görüşünde.

‘Önemli olan ittifakı devam ettirme iradesi’

Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın haberine göre, 2018 genel ve 2019 yerel seçimlerindeki iş birliği süreçlerinde de sorunlar yaşandığını hatırlatan CHP’li bir kurmay, “Farklı partileriz. Hem seçmenimize hem parti teşkilatlarına hem de diğer partilere mesajlar vermek gerekebiliyor. Arada kırgınlıklar da olabiliyor. Önemli olan ittifakı devam ettirme iradesi. Bu iradeyi sürdürme açısından ne Sayın Kılıçdaroğlu’nda ne de Sayın Akşener’de sorun olduğunu düşünmüyoruz” değerlendirmesini yaptı.

‘Kendinize gelin’ uyarısı

İYİ Parti’de de Akşener’in çıkışı uzun süredir devam eden bazı rahatsızlıkların ifadesi olarak açıklandı, bir “sarsma” hareketi değerlendirmesi yapıldı. “Muhalefetteki ‘kazanıyoruz’ özgüveni ve bunun yaratacağı rehavete karşı Akşener’in “Kendinize gelin” uyarısı yaptığı ifade edilirken, açıklamaları “Kontrollü gerilim” olarak nitelendirenler de oldu.

‘Tartışmalar masayı devirmez, pekiştirir’

Bugüne kadar yapılan her toplantı öncesi ve sonrasında birçok tartışma yaşandığını, ancak tüm bunlara karşın işbirliğinde kararlılığı güçlendiren yeni adımlar atıldığına dikkat çeken bir başka Altılı Masa kurmayı da “Bizler farklı siyasi partileriz. Bütün bu açıklamalar bir mayalanma, masanın olgunlaşma süreci, yarının tortularını yok etme, ortaya çıkacak bazı sorunlu alanları törpüleme olarak değerlendirilebilir. Bu çıkışlar önümüzdeki aylarda da olabilir. Ama bunlar masayı devirmez, pekiştirir. Çünkü masanın bir araya gelişi 6 siyasi partiyi aştı. Masayı aşan bu irade ülkenin yakıcı sorunlarına çözüm umudu taşıyan milletin iradesi. Liderler de bunu görüyor. Sayın Akşener’in açıklamalarına bakıldığında temel vurgusunun da ‘mutlaka kazanmalıyız’ olduğunu görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Ana başlık ‘geçiş sürecinin yol haritası’

‘Altılı Masa’ya dair Akşener’in açıklamalarıyla alevlenen tartışmalar kısa sürede sönümlenecek gibi durmuyor, ancak 2 Ekim’de yapılacak toplantının gündemini değiştirmiş gibi de görünmüyor. Seçimi kazanmanın yanı sıra, seçim sonrası parlamenter sisteme geçiş sözü doğrultusunda çalışmalar yapan altı partinin pazar günü yapacağı toplantının ana başlıklarından biri “geçiş süreci yol haritası” olacak. Bu konuda birçok parti kendi içindeki çalışmasını tamamladı. Liderlerin, seçilecek cumhurbaşkanının geçiş sürecinde yetkilerini nasıl devredip paylaşacağı, temel konularda Altılı Masa’daki liderlerle nasıl bir istişare süreci işleteceği, Bakanlar Kurulu’nun nasıl oluşturulacağı, kurumlara atamaların yine nasıl bir yöntemle yapılacağı gibi konuları içerecek çalışmanın bir-iki toplantıda ele alıp tamamlaması hedefleniyor.

Cumhurbalkanı seçim beyannamesine hazırlık

Pazar günü yapılacak toplantının gündem maddelerinden biri de dış politikadan ekonomiye, adalet sorunundan eğitime, temel alanlardaki sorunlarla ilgili ortak yaklaşımları daha somut hale getiren çalışma grupları kurmak olacak. Geçiş sürecinin ilk 3 ayı, 1 yılı gibi belli sürelerde yapılacakların takvimini de içerecek bu çalışma bir bakıma cumhurbaşkanı adayının da seçim beyannamesi anlamına gelecek. Ayrıca toplantıda cumhurbaşkanı adayıyla ilgili seçim dönemindeki iş birliği sürecinin nasıl şekilleneceği, kampanya sürecinde partilerin alacağı rolün de ele alınması bekleniyor.

Aday belirleme takvimi değişmeyecek

Altılı Masa’da yer alan partilerin kurmaylarına göre ikinci tur toplantıları bugüne kadar ele alınan birçok konunun somutlaştırılacağı, çok hızlı bir süreç olacak. Ancak aday belirleme takvimi, liderlerin beyanlarında da olduğu gibi değişmeyecek. Cumhurbaşkanı adayı, geçiş süreci, koalisyon protokolü gibi konular tamamlandıktan sonra en erken aralık ya da ocak ayında konuşulacak.

Paylaşın

Altılı Masa, ‘Aday Tartışmalarının’ Gölgesinde Görüşmelere Başlıyor

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatını imzalayan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa, ikinci tur görüşmelerin ilkini, 2 Ekim Pazar günü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirecek.

Ancak ilk tur görüşmelerin aksine, ikinci turun ilk toplantısı, özellikle  CHP ile İYİ Parti arasında cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki görüş ayrılığı ve son olarak İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, “6’lı masa noter değildir” açıklamaları nedeniyle,  “masada çatlak mı var, masa dağılabilir mi?” tartışmalarının gölgesinde yapılacak.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın aktardığına göre, toplantının gündeminde ise geçiş sürecinin yol haritasının netleştirilmesi, cumhurbaşkanı adayının “seçim beyannamesi” ve “ön koalisyon protokolü” olarak da ifade edilen, iktidara gelinmesi halinde ülkenin nasıl yönetileceğine ilişkin ilkelerin ele alınması bekleniyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’dan oluşan 6’lı Masa,  Pazar günü saat 14.00’de CHP Genel Merkezi’nde bir araya gelecek.

İlk toplantısını 12 Şubat’ta gerçekleştiren ve ilk günden itibaren, “ortak aday”, “yarının Türkiye’sini kurma” seçim öncesi ve sonrasına dönük işbirliği konusunda kararlılık ifadesi içeren bildiriler açıklayan 6’lı Masa’nın, ikinci tur toplantıları daha “sancılı” bir  atmosferde başlıyor. Masanın iki büyük partisi, CHP ve İYİ Parti arasında en kritik konu başlıklarını oluşturan  “cumhurbaşkanı adaylığı” ve “HDP ile ilişkiler” konusunda partinin ikinci isimlerinin açıklamalarıyla başlayan gerilim, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in bir kez daha “kazanacak aday” vurgusu yapıp, adaylık konusunda “6’lı Masa’nın noterlik görevi yok” sözleri ve  2018 seçimlerinde partisine 15 milletvekilini “ödünç vermesini” kastederek,  CHP’ye artık “diyet borçlarının kalmadığı” yönündeki açıklaması nedeniyle 6’lı Masa’nın geleceğine ilişkin soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu.

‘Masanın görünmez eli millet’

Gerek İYİ Parti, gerekse masada yer alan diğer siyasi partilerin kurmaylarına göre, Akşener’in  bu sert çıkışına karşın “masanın dağılması”, çok olağanüstü bir gelişme olmadıkça, mümkün değil.

Muhalefet kulislerinde, ilk tur toplantılarda, seçim işbirliği, ortay adaylık, “Yarının Türkiye’sini kurma”, gibi iddialı hedefler ortaya konulduğuna dikkat çekilerek, “6 siyasi parti bir araya gelmiş, bu metinleri imzalamış, kimsenin başına silah dayanmamış. Şimdi 6 ay sonra bu metinleri imzalayan liderler, bunun tersi bir yol haritası mı belirleyecek?” görüşü dile getiriliyor.

Masanın “istişare, müzakere ve uzlaşma” anlayışıyla hareket ettiği, hiçbir liderin masayı dağıtmayı göze alamayacağı şu ifadelerle dile getiriliyor:

“Önümüzdeki birkaç ay içinde bir kısım çıkışların olmasını çok doğal. Ama bunlar masayı pekiştirir. Masanın bir araya geliş nedeni, masayı oluşturan siyasi partileri aşmıştır. Ekonomide, arz talep dengesi oluşması konusunda ‘görünmez el’ ifadesi kullanılır. Masanın görünmez eli millet olmuş, uyumsuzluk göstereni uyumlu hale getirir.”

Akşener kime, ne mesaj veriyor?

6’lı Masa’yı oluşturan siyasi partilerin kulislerinde Akşener’in özellikle “6’lı masanın noter görevi olmadığı” yönündeki çıkıyla, hem parti içine, hem de parti dışına, özellikle de CHP’ye mesaj verdiği ifade ediliyor.

Gerek İYİ Parti’de ve gerekse masada yer alan bazı partilerde, CHP’nin, henüz masada konuşulmamasına karşın Kılıçdaroğlu’nun adaylık niyetine ilişkin yaptığı açıklamalar, “dayatma” olarak yorumlanıyor. Akşener’in de henüz masada konuşulmadan CHP’lilerin, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını pekiştirmeye yönelik yeni hamlelerinin önüne geçmek için bu çıkışı yaptığı kulislerde yapılan yorumlardan.

Kulislerde, CHP’nin bu hafta sonu, Ordu’da yapılacak Büyükşehir Belediye Başkanları toplantısından “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek” bildirisi çıkması olasılığı konuşuluyordu. Akşener’in, son açıklamasında Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları’nın isimlerini anarak, adaylık denklemi içinde tutmasının ardından, böyle bir bildiri açıklama olasılığının da önüne geçildiği yorumları yapılıyor.

‘Seçmeni korkuyla, umut arasında bir yerde tutmak gerekiyor’

Akşener’in böyle sert mesaj vermesinin esas nedeni olarak ise özellikle CHP’lilerin şimdiden “seçimi kazanıyoruz rehaveti” gösteriliyor.

İYİ Parti kurmayları, CHP’lilerde, “Kimi aday çıkarsak,  kazanırız” havasının egemen olduğunu, oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kazanmak için iktidar olanaklarını sonuna kadar kullanacağını savunuyorlar. Akşener’in aslında bu çıkışıyla, herkesin “silkelenip, kendisine gelmesini” sağladığı yorumu yapılıyor. Hatta Akşener’in başlangıçta, daha sert bir konuşma yapmayı planladığı, ancak bunun daha büyük sıkıntı yaratacağı düşünülerek vazgeçtiği de ifade ediliyor.

Sadece İYİ Parti’de değil, 6’lı masada yer alan bazı siyasi partilerin yöneticilerine göre de Akşener, hem kendi tabanından Kılıçdaroğlu’nun adaylığından hoşnut olmayacak kesimlere mesaj verdi, hem de “seçmeni zinde tutmak” için bu çıkışı yaptı:

“Akşener, güçlü bir liderlik yürütüyor ve bugünkü gidişattan memnun olmayanları veya erken rehavete kapılanları önlemek de liderliğin gereğidir. Seçim akşamına karar, seçmeni korkuyla umut arasında bir yerde tutmak gerekiyor. Çünkü şimdiden, ‘seçimi kazandık, derseniz, seçmen, nasılsa kazanıyoruz, duygusuyla sandığa gitmeyebilir. Veya iktidarın propagandasından etkilenebilir. Onun için seçmeni zinde tutmak gerekiyor. Nasıl ki gözü dönmeyen asker zafer kazanamaz, seçmenin de gözünün dönmesi gerekiyor.”

CHP: Kendi tabanına yönelik

CHP’de Akşener’in bu çıkışının masanın devamlılığı açısından bir sorun olmayacağı düşünülüyor. CHP kulislerinde ne Kılıçdaroğlu, ne de parti yöneticilerinin, İYİ Parti’ye yönelik “diyet borcu” imasında bulunmadığı, 15 milletvekilinin de “demokrasinin önünü açma” amacıyla İYİ Parti’ye ödünç verildiği vurgulanıyor.

Akşener’in, bazı CHP’li yöneticilerin açıklamalarından rahatsız olabileceği, ancak CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kurmaylarına adaylık konusunda “konuşma yasağı” getirerek olası bir krizin önüne geçtiği dile getiriliyor.

CHP kulislerinde, Akşener’in partisi içindeki Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkan kesimlere mesaj vermek için de bu çıkışı yapmış olabileceği yorumu yapılıyor. İYİ Parti ile ittifak süreçlerinde de zaman zaman krizler yaşandığını ve aşıldığını anımsatan CHP kurmayları, 6’lı Masa’da da zaman zaman tartışmalar yaşanabileceğini, ancak müzakereyle bunların aşılabileceği görüşünde.

CHP’lilere göre Akşener isimlerini gündeme getirse de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu adaylığı gündemden kalkmış durumda. CHP kulislerinde, “Kılıçdaroğlu’nun adaylığının önündeki tek engel yine kendisi olabilir.  Yani adaylık niyetinden vazgeçerse. Ama adaylık iradesi devam ettiği sürece, bir başka aday çıkmaz” yorumu yapılıyor.

Masada ne olacak?

6’lı Masa’ya ilişkin tartışmalar sürerken, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hafta başından itibaren başlattığı ve son olarak dün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’le yaptığı görüşmenin ardından, Pazar günkü toplantının gündemi de netleşti.

Cumhurbaşkanı adaylığı, ittifak gibi konu başlıklarının şimdilik masa gündeminde olmadığı belirtilirken, Ocak ayından önce de bu konuda somut bir karar alınmasının beklenmiyor.

Edinilen bilgiye göre gündemin ana konusu “güçlendirilmiş parlamenter sistemin yol haritası” olacak. Geçtiğimiz günlerde DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın liderlerle yaptığı görüşmelerde bu konuda büyük oranda ilerleme sağlandığı ve büyük olasılıkla, masadan geçiş sürecinin yol haritasının netleştirileceği ifade ediliyor.

Cumhurbaşkanı adayının “seçim beyannamesi” ve “ön koalisyon protokolü ” olarak da ifade edilen, iktidara gelinmesi halinde ülkenin nasıl yönetileceğine ilişkin ilkelerin ele alınması bekleniyor. Bu çerçevede 6 siyasi partinin ekonomiden, eğitim, dış politikaya kadar temel konularda ortak söylem ve politika oluşturulmasına dönük komisyonlar oluşturulması planlanıyor.  Ayrıca cumhurbaşkanının başta önemli kamu kurumlarına atamalar olmak üzere yetkilerini nasıl kullanacağının da yine bu toplantıda büyük ölçüde netleştirilebileceği ifade ediliyor.

Yetkiler nasıl paylaşılacak?

Bu konuda iki seçenek üzerinde duruluyor. İlk seçeneğe göre cumhurbaşkanı, liderleri cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atayabilir ve icra yetkilerini  bu şekilde liderlerle paylaşabilir. Ancak bu durumda, liderlerin milletvekili adayı olmamaları gerekiyor veya milletvekili olmaları halinde istifa etmeleri gerekiyor.

İkinci seçenek ise siyasi partilerin önereceği isimlerin cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakan olarak atanması, ancak cumhurbaşkanının kararlarını, liderlerden oluşacak kurulla birlikte alması. Bu çerçevede liderlerin içinde yer aldığı bir “yüksek istişare kurulu” benzeri bir yapı oluşturulabileceği ifade ediliyor.

Paylaşın

‘Altılı Masa’ Krizi Yönetebilecek Mi?

Karar yazarı Akif Beki, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in önceki gün yaptığı açıklamaları değerlendirdiği yazısında “Masanın dağıldığını, ortaklığın bozulduğunu, artık bir arada duramayacaklarını söylemek için erken. Film henüz kopmadı, inceldi” dedi.

Beki, bugünkü “Altılı Masa krizi yönetebilecek mi?” başlıklı köşe yazısında “Akşener’in, Habertürk’te Fatih Altaylı’ya söyledikleri, kriz çıkardı” dedi ve şunları yazdı:

Noter olmadıklarını, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına onay vermek zorunda bırakılamayacaklarını, kazanacak bir aday bulmaları gerektiğini söylemişti.

İYİ Parti’nin, CHP çevrelerinden dayatmaya ve parmak sallamalara maruz kaldığı gibi serzenişleri de oldu. CHP sessiz; öyle anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu konuşmayacak, en azından şimdilik. Cevap; Kılıçdaroğlu’na yakın bir isimden, Politikyol sitesinin başındaki Ali Haydar Fırat’tan geldi.

Fırat, bir tweet dizisiyle Akşener’i sertçe eleştirdi. “İmamoğlu ve Yavaş’a varız” sözlerini, Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için CHP’nin içini karıştırma olarak okuyordu. Kılıçdaroğlu’nun masaya getirmeyeceğini bile bile o isimleri öne sürmekte ısrar ettiği ama masaya getirilseler Akşener’in onları da istemeyeceği gibi bir fikirden hareketle… Fırat, sonunu da şu reste bağladı: “Bugün itibariyle ortaya çıkan tablo şudur; @kilicdarogluk kendisini halka emanet etmiştir. Halk bütün siyasi oyunları boşa çıkaracak tek güçtür. Yeni bir düzen ancak halkın iktidarı ile mümkündür, kurulacaktır.”

Kılıçdaroğlu’nu etiketlemesi de gösteriyor ki Fırat’ın mesajı, CHP yönetiminin tepkisini yansıtıyor. Fevri bir çıkış değil. CHP lideri, kendini halka emanet edecekse masanın onayını aramaktan vazgeçti, ortak adaylık bahsi de Altılı Masa’dan kalktı demektir.

“Peki masa da ortadan kalkacak mı?” diye soran Karar yazarı, şöyle devam etti:

Yazının tam burasındayken CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in açıklaması kulağıma geldi. Fırat’ın keskinliğinden uzaktı. Topu, göğsünde epey yumuşatmıştı. Özel’e göre; Akşener’in sözleri, Kılıçdaroğlu’nun söylemiyle çelişmiyordu. Bilakis uyumluydu, masanın karar vericiliği konusundaki mutabakatlarına vurgu yapıyordu. Zaten 4 gün sonra masa toplandığında, herkes bunu görecekti. Nabız tutan ağızları da biraz yokladıktan sonra şunu çıkardım; Altılı Masa kalıyor. Kılıçdaroğlu, masadan kalkmak niyetinde değil.

Bu saatten sonra yürür mü derseniz… Diğer liderler de ortak adayda uzlaşamamanın, masanın sonu olmayacağını dile getiriyordu. Öncelikleri ortak aday çıkarmaktı. Ancak şart değildi. Başaramazlarsa diğer ortak hedefler etrafında ilerlerdi işbirlikleri. Dolayısıyla Altılı Masa’dakiler, bu ihtimali bir kenarda tutuyordu. Masada kriz çıktığı muhakkak. Fakat beklemedikleri, hazırlıksız yakalandıkları, hiç hesapta olmayan, atlatılamayacak bir kriz olmayabilir. Masanın dağıldığını, ortaklığın bozulduğunu, artık bir arada duramayacaklarını söylemek için erken.

Film henüz kopmadı, inceldi. Klişe tabirlerle ipler gerildi, aralarında soğuk rüzgarlar esti. Kara kedi değil de şeytan geçmiş gibi kısa sürebilir, uzayabilir de. Her halükarda; ortak aday için bile iş işten geçti denilemez. Bu hamur çok su kaldırır daha.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Akşener’den Dikkat Çeken ‘Altılı Masa Ve Ortak Aday’ Açıklaması

İYİ Parti lideri Meral Akşener, katıldığı bir televizyon programında, Altılı Masa’nın cumhurbaşkanlığı adayına ilişkin “Hem kazanacak bir aday, hem de aklı başında, devlet deneyimi olan bugünkü tuhaflıklara müsaade etmeyecek bir aday ortaya konulacak” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ilişkin değerlendirmede bulunan Akşener, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı koyma hakları var. Diğer genel başkanların da hakkı var. O masada bir tek ‘Ben aday değilim’ dedim. Bu bir feragattır. Bunu yaparken tek adayla, kazanacak adayla gitmenin, ucube sistemi en kısa sürede değiştirmek için mutlaka Cumhurbaşkanlığını kazanmak, bir de geçiş için, parlamentoya geçiş için ikili bir düzenek bu. Bunu savunmanın içindeki samimiyet anlaşılsın diye bir feragat yaptım. Hiç pişman değilim.” dedi ve ekledi:

“Vatandaş benim o masadaki samimiyetimi anladı, ‘Ben Başbakan olacağım’ dedim ama ne Kemal bey ve diğerleri pazarlık yapmadım. Sandıktan birinci çıkarsak o olabilir. Yoksa sözkonusu değil. Çıkmadığı takdirde böyle bir hak hukuk yok. Buradaki samimiyeti vatandaş fark etti. Bu fark edildi, kabul edildi, saygı görüyor.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek programında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Altaylı’nın sorularına Akşener’in verdiği yanıtlardan bazıları şöyle:

“Seçimi zamanında bekliyorum. Çok fazla bir şey öngöremiyorum. Eskiden öngörüyordum. Ancak bu saray hayatının davranış biçimini anlamakta zorlanıyorum. Rasyonellikleri kayboldu. Bir an evvel seçimi tercih ederdim, ekonomik göstergelerin, şartların daha da derinleşeceği için. Bir an evvel seçim olması halinde kesinlikle iktidar olacağımıza inandığımız için. Ama öngöremiyorum.

Elimizdeki ölçü Cumhur koalisyonu olduğumuz için, mezara kadar beraberiz gibi tumturaklı sözlerin söylendiği ittifak var, diğer tarafta daha çözüm odaklı, rasyonel, ucube sistemin değişmesine dair vatandaşa çözüm önerileri sunan 6 siyasi partinin genel başkanlarının bir araya geldiği masa bu. Birinci uzlaştığımız konu güçlendirilmiş parlamenter sistem. Vatandaş devlet denilen kavramın kaybolduğunu görüyor. Anadolu’nun feraseti vardır. Orta yaş DPT’yi biliyor. O bir hafızaydı. Milletvekillerinin hiçbir kıymeti harbiyesinin kalmadığını görüyor. Seçtiği milletvekili bakana ulaşılamıyor. Tek seçmenli bir düzenek var. Bakanlığa atanmış şahsın tek seçmeni sayın Erdoğan.

Bütün bunların hayatına yansıdığı kötülüklerin müsebbibi olduğunu biliyor bu sistemin. Akşamları basına kapalı ucu açık insanları dinlediğimiz konuşma seansımız var. Soruyorlar bize. Oradaki soruların, tavsiyelerin, dertlere baktığınızda vatandaş artık çözüm üretme üzerinden bir rekabet istiyor. Seçmen velinimet olmak istiyor. Her konuda çok başarılıyız diyemem. Ama biz bir şekilde velinimet halinin iletildiğini görüyoruz. Bunu 6’lı Masa’ya iletmiş görünüyoruz. 6’lı Masa bu konuda tutarlı.

“Türkiye’nin bugünü ve yarını için çok kıymetli olduğuna inanıyorum”

Seçim güvenliğiyle ilgili komisyon kurduk. Her siyasi parti kendi içinde, bütün siyasi partiler bir arada, mahalle temsilcileri, sandıkların başına gidecek insanlar. Orada müthiş çalışmamız var, eğitim veriliyor. 6 siyasi partinin insan unsuru birleştiriyor. Genellikle sandık başında hileler olur. Abidik gubidikler orada olur. Parlamenter sisteme geçişe dair bir iletişim komisyonu kuruldu. Birçok çalışmamız var. Ama velakin benim açımdan en kıymetlisi olan pişpirik oynamak için aynı masada olamayacak mesela 80 öncesinde aynı masada olamazlardı, belki ben şanslıyım iki tarafın içinde aile bireylerim vardı. Bu insanların bütün bu gelenekten getirdikleri farklılıklarını muhafaza ederek müştereklerin öne çıktığı, birbirine saygı kavramının öne geçtiği çalışma biçimi bu. Ben bunu Türkiye’nin bugünü ve yarını için çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Yarın bunun ne kadar kıymetli olduğunu görecek herkes.

Ben ona ortak akıl platformu diyorum. Çözüm üreten yapının farklılıklarını muhafaza edip, birbirine masa altından tekme atmayan bu yapının çok daha kalıcı işler üreteceğine inanıyorum. Bizde ‘ya benimsin ya toprağın’ anlayışı yok. Dertlere çözüm odaklı sistemimiz var. Habire çözüm üretiyoruz. Sonra aday konusu belli noktaya geldikten sonra bu çözümlerimizi ortaklaştıracağız.

“Elbette bir aday ortaya konulacak”

2018’deki Millet İttifakı’nın oluşmasının başka bugün 6’lı Masa’nın şartlarının oluşması başka. Kemal Bey dedi ki, ‘Bu 6’lı Masa Cumhurbaşkanı adayını tespit edecek’. Bu masaya bu görevi verip, kendini bağlayan sayın Kılıçdaroğlu. O masanın bir noter olma görevi yok. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı tarifi vardı. Ben ona hep katıldı. Benim söylediğim bir şey daha var; kazanacak bir aday. Aklı başında, devlet deneyimi olan, bugünkü tuhaflıklara müsaade etmeyecek. 1946’daki Türkiye’yi yaşıyoruz şu anda. Nasıl DP 47’de Hürriyet Misakı yayınladıysa, bugün 6’lı Masa o Hürriyet Misakı’nın bir görüntüsü, parçası. Bu çerçeve içinde elbette bir aday ortaya konulacak.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı koyma hakları var. Diğer genel başkanların da hakkı var. O masada bir tek ‘Ben aday değilim’ dedim. Bu bir feragattır. Bunu yaparken tek adayla, kazanacak adayla gitmenin, ucube sistemi en kısa sürede değiştirmek için mutlaka Cumhurbaşkanlığını kazanmak, bir de geçiş için, parlamentoya geçiş için ikili bir düzenek bu. Bunu savunmanın içindeki samimiyet anlaşılsın diye bir feragat yaptım. Hiç pişman değilim. Vatandaş benim o masadaki samimiyetimi anladı, ‘Ben Başbakan olacağım’ dedim ama ne Kemal bey ve diğerleri pazarlık yapmadım. Sandıktan birinci çıkarsak o olabilir. Yoksa sözkonusu değil. Çıkmadığı takdirde böyle bir hak hukuk yok. Buradaki samimiyeti vatandaş fark etti. Bu fark edildi, kabul edildi, saygı görüyor.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun İzmir’de yaptığı konuşmayı çeşitli şekillerde yorumladı herkes. Partisine verdi mesajı. Bizim partimiz bunu kendi partisine mesaj olarak değerlendirmeyi tercih etti. 6’lı Masa’ya böyle bir mesajın verilmesi doğru değil. Kemal Bey son derece nazik saygılı bir insan. Çünkü o masa noter değil. Kemal Bey adaylığını söyleyebilir, orada sorun yok. Diğer arkadaşlarımız da söyleyebilir, başka insanların da adı gelebilir. Tartışılır, karar verilir. Bu yöntemi öneren, isteyen ve kendini bağlayan sayın Kılıçdaroğlu’dur.

Kendi fikrim olarak hiçbir arkadaşıma danışmadan ‘aday değilim’ dedim. Bazıları gönül koymasına rağmen saygı duydu. O masada CHP ‘tamam ben kalkıyorum’ diyebilir. Buna da saygı duyulur, ama ben böyle bir şey olacağını zannetmiyorum. O masada herkesin fikrini söyleyip, kabul edenler, etmeyenler haline döner.

“Aslolan kazanmaktır”

Ne sayın Yavaş’ın ne sayın İmamoğlu’nun hakkında olumsuz, diğer belediye başkanları da dahil olmak üzere olumsuz düşünceye sahip değilim. 31 Mart’taki seçimin aklı, stratejisi bizden. ‘İttifakla gidelim’ fikrini CHP’ye götüren biziz. Sayın İmamoğlu’nun aday olmasını sağlayan ben değilim. Sayın Kılıçdaroğlu onu ferasetli bir şekilde aday gösterdi. Şahıs olarak ben çalıştım. Ankara’da sayın Yavaş’ın adaylığı konusunda da gayretlerimiz oldu bizim aday olsun diye. Bu arkadaşlarımız kazandı. Doğru pazarlayabilirler, pazarlayamazlar, eksiklikler, gedikler olur amma velakin bu arkadaşlarımızla ilgili yolsuzluk üzerinden bugüne kadar ortaya çıkarabilmiş bir durum yok. İftiralar olur falan hele enselerinde iktidar varken. Sosyal belediyecilikte gayet iyiler. Aday olmalarıyla ilgili de bir problemim yok. 1 yıl evvel önce bu iki arkadaşımızın ismi önde gidiyordu. İki arkadaşımızın seçmeninin taraftar haline dönmesi yarına yönelik problem yaratır dedim. İster Mansur Bey, ister Ekrem Bey aday gösterilecekse biz varız, itirazımız yok dedim. Aday olurlar, olmazlar, aslolan kazanmaktır.

Kazanmak önemli. Çok endişem var. Türkiye’de insanlar nefes alamıyor, çocuklar nefes alamıyor. 1946’nın Türkiyesi. Yıllarca CHP zihniyeti diye İnönü’ye sövüldü. Sonuç itibariyle biz 1938’lerin, 1945’lerin Türkiyesindeyiz. Farklı değer setleri hayatımızda ve biz 100 sene öncesinin Türkiyesindeyiz. Bu seçim son seçim. Türkiye ölmez gitmez. 3 seçimi bu ucube sistemin taraftarı kazanmazsa gelecek seçimi biz parlamenter sistemi konuşarak yapamayız.

Biz biliyoruz ki Türkiye’de, giden kişinin, Cumhurbaşkanlarının işaret ettiği kimse seçilemedi. Seçimi kazanmaları Türkiye’nin hayrına değil. AK Partili vatandaşlarımıza sesleniyorum, bu ucube sistemin gitmesinin yolu Millet İttifakı’nın adayının kazanması. Şu birbirimize diş sıkma, masanın altından tekme atma halini bitirelim. Kazanmak zorundayız.

Türkiye’ye zararlı bir sistem bu. Doktorlara ‘defolun gidin’ deniliyor. Ben bir akademisyen olarak Başkanlık sistemine karşıydım. Bu sistemin arızalarını düzeltelim önerim vardı. Ama bu Başkanlık sistemi değil; ‘canım istedi, keyfime öyle geldi’ diyerek geçilmiş, hiçbir hazırlığı olmayan kararnamelerle yürütülen bir sistem. Ne hukuku hukuk, ne yargısı yargı. AK Parti’nin ilçe veya il başkanı ile sıradan vatandaş alacak verecek üzerinden mahkemesi olsun, kendi de haklı olsun, o vatandaşın kazanacağına inanmaması bile bu sistemin değişmesi için şarttır.

Bizim borcumuz yok; çünkü eğer borç vardıysa biz 31 Mart’da ödedik, hatta alacaklı hale döndük. Biz hiçbir belediyede, koskoca İstanbul Belediyesi’nde 2 genel müdür, 2 genel müdür yardımcısı haricinde bir şeyimiz yok. Bizzat bunu ben istedim. Ankara’da da sayın Mansur Yavaş’tan telefon açıp, bir kişinin genel müdürlüğüne dair talebim olmadı. O masada insanların, siyasi geleneklerin tabanların da gülümseyerek oturmalarını sağlayan, CHP’ye gece gidip 15 milletvekilini istedim. Ama sayın Kılıçdaroğlu’na ölünceye kadar teşekkür edeceğim, bu başka bir şey. Bu Türkiye’ye dahil, CHP’ye tırnak içinde yasakçı zihniyet diye yapılan propagandasını yıkan tavır oldu.

“Kılıçdaroğlu’nun söylediği kriterler kabulümüz”

21 milletvekili biz 4 milletvekili bu sistemden dolayı fazla aldık. Cumhur İttifakı 360 milletvekili çıkaramadı. Burada bir sorun yok, ama teşekküre devam ediyoruz. Bu vefasızlık anlamına gelmiyor. Bu önemli bir mihenk taşıdır. Bununla CHP’liler de, İYİ Partililer de gurur duymalıdır. Bir kısım insan var. CHP’de ve dışarıda. Zaman zaman parmak sallama hali var. Bu arkadaşlarımızı rencide ediyor. Arkadaşlarımız bazen ‘Ömer Seyfettin’in diyetine döndü bu iş, istemeseydin mi acaba’. Kemal Bey’i ayırıyorum, böyle bir keşmekeş var, o da arkadaşlarımızı incitiyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği kriterler kabulümüz. Bir de benim söylediğim ‘kazanacak aday’ durumu var.

6’lı Masa’nın tamamında çok ciddi ekonomik kadro var. Ümit Özlale uzman arkadaşımız. Gerçekten proje manyağı etti bizi. Bilge Hoca’yı biliyorsunuz, finans konusunda dünyanın en iyilerinden. Siyasetçi kimliği üzerinden gitmediği için hakikaten vatandaş onu sevdi, samimiyetini gördü. Kamu maliyesi konusunda Erhan Usta, Durmuş Bey, Cihan Paçacı var. Diğer partilerde de var. Ama önceliğimiz kazanmak. Gerisi laf-ı güzaf.

Babamın ailesi Cumhuriyet kurucusu sayıyor kendini. Babamın arkadaşı İnönü’nün arkadaşı. CHP’nin milli eğitim bakanı. Bildiğiniz kor paşacı yapı. 60 ihtilali olduktan sonra aradan zaman geçti. Rahmetli İnönü devrildi. Babam koptu. Rahmetli annemin dayısı da Menderes’in İstanbul il başkanı. O taraf bizim daha muhafazakar, DP’li. Benim şansım iki tarafı öğrenmiş olmam. Sonra babam Türkeşçi oldu. Babam ortaokul mezunu devlet memuru. Köydeyiz, tütün yapılıyor. Akşam babam anlatırdı. Derdi ki, ‘Türkiye artık kalkınacak’. Rahmetli Türkeş, başbuğ müsteşar olunca genelgeleri net yazarmış. Askeriyede okuma yazma öğrenmiş memurlar çoğunlukta olunca, babam eskiden gelen yazıları anlamayan memurlar için bunu artı değer düşünmüş. Somut gerekçeleri vardı, biz Türkeşçi olduk.

Abim gerçekten ülkücü hareketin içinde. Babam partiye oy veren vatandaş oldu. Abim il başkanı olunca rahmetli başbuğumuz bizim evde annemin yemeklerini yemişti. Öğretmeyi seven bir insandı. Annemin tarafı DP’li. Benim de ilk siyasete başladığım yer DYP oldu. Babam ölmüştü, görmedi, ne diyecekti bilmiyorum.

Siyasi olarak sağ kalmış tek kadınım ben. Ama genel başkanlıkta yeniyim. Öğrenen bir yapıyız biz. Bir gün harika bir konuşma yaptığımı düşünürek gruptan çıktım. Dediler ki, ‘Sayın Cumhurbaşkanı, sayın Kılıçdaroğlu’nu şunu söyledi, sayın Kılıçdaroğlu şu cevabı verdi ne diyorsunuz’ dediler. ‘Elinin körü diyorum’ diyecektim, diyemedim. ‘Bana ne kardeşim’ dedim. Sonra arkadaşlarıma ‘Bu bir yün yumağı’ dedim. Ben esnaf gezmeye gidiyorum. Orada bir dünya vardır. Sanayici üretir, esnaf satar. Ekonominin belkemiğidir. Çok ciddi istihdam sağlar. Bir caddeyi gezin, 2 kişi çalıştaranlarla, 15 kişi çalıştıranlara kadar. Ben o dükkanlarda gezmeye başladım.

Ankapark diye bir park var, çarpışamayan otolar var orada. 76 milyar TL KKM’ya verildi. 24 milyar lira Telekom’dan alındı. Ankapark’ta 14 milyar TL. Topladığınız zaman 113 milyar lira yapıyor. Bunlar havaya gitti. 13 milyar dolarlık köprümüz var bizim. Osmangazi Köprüsü. Havaalanı var Kütahya’da, yolcu inmiyor düzgün. Vergilerin affını da koyun. Liyakata dikkat ederseniz, şeffaf olursanız, gerçekten samimiyetle, ciddi şekilde yaparsanız bu işleri, herşey olur.

“Pekçok şey yaşadım ama parayla hiç ilişkilendirilmedim”

Sayın milletvekili bir yolsuzluk üzerinden konuştu. Suç duyurusunda bulunduk. Varsa bilgi belge koysun gereğini yapalım. Şimdi ortaya çıkan; hukuki problem yok, kamuoyuna açık ihale. Ahlaki probleme katılıyorum. Bilgim olsaydı arkadaşımıza ‘yapma’ derdim. Yapmaması gerekiyor. Çünkü akıllarda iyimser ayrımcılık kalması bile kötü. Yolsuzluk itibariyle bir tane bir şey yok orada. Özel sektör üzerinden çalışabilirdi. Soru işareti yaratılabilecek ortamdan kaçınmak lazım. 27 yıldır politika yapıyorum. Eşimin küçük işletmesi var, bize bakıyor. Hiç kapatmadı. Ne eşimin, ne oğlumun, ne yeğenleriminin belediyelerle en küçük iş ve alışveriş, para ilişkisi sözkonusu yoktur. Nepotizmden aile boyu nefret ederiz. Olduğu gün ben politikayı bırakırım. Pekçok şey yaşadım ama parayla hiç ilişkilendirilmedim ben. Ahlaki olarak doğru bulmam.

Göçmen konusunda İçişleri Bakanlığı’na atandım. Müsteşar bana geldi. MİT, Jandarma, Emniyet, Dışişleri’nden üst düzey memurlar geldi. Bir brifing verildi bana sığınmacı üzerinden. Yıl 1996. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu ülkenin hafızası. Fakir ülkeler zengin ülkelere, problemli olan ülkeler demokrasiyle yönetilen ülkelere göç edecekler. Türkiye de bunun geçiş güzergahıdır. Avrupa diyor ki, ‘Bu göçü sizde durduralım, siz de hendek olun’. ‘Sayın Bakanım bulunduğunuz hiçbir toplantıda bu tekliflere evet demeyeceksiniz’ dendi. Anasol-M hükümeti zamanında, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı aradı beni. ‘Sayın bakanım AB Parlamentosu’nda toplantısı var, gitmeniz gerekiyor’ dedi. Göç için Türkiye’yi hendek yapmak için karar çıkacağını ve bunu engellemem istendi. Bu ülke beni oraya gönderdi. Yanıma tercüman koydu. O kararın geçmemesini sağlayacak bir pozisyonda durdum. İşte hafıza bu.

2019’da Sayın Erdoğan’a ‘Beni devlet adına gönder Esad’la konuşayım, şu insanları gönderelim’ dedim. Sonra sayın Özdağ’ın teklifiyle bir çalıştay yaptık biz. Sonuç belgesini ben okudum parti adına. Ondan sonraki fasılda eski valimiz geldi, rapor hazırlamıştı. Şu anda bisim milli güvenlik politikaları Mehmet Tolga Atalın’dır. Milli Göç Doktrini adı altında iddialı proje ortaya koyduk. 2023’te iktidar olduk, 2026’da memleketlerine göndereceğimize gün gün, ay ay, yıl yıl program hazırladık. DEVA Partisi, Gelecek Partisi, CHP’nin de çalışması var. Zaten DP’nin genel başkan yardımcısı bu konunun uzmanlarından birisidir. Saadet Partisi daha dikkatli bakıyor, onların da var. 6’lı Masa’nın göçe dair hazırlıkları var. Arkadaşlarımın emekleri açısından hakkı teslim etmek lazım en hazırlıklı rapor budur. Tolga Bey bunu mümkün olduğu kadar televizyonlara çıkıp bunu anlatıyor. Yani 2023’de kazandık 2026’ya kadar bitmiş oluyor.

Ben rahmetli Mesut Bey dahil Meclis’e gelindi. Mesut Bey çok sivil insandı. İnanılmaz bir kavramsal bilgisi vardı. Osman Turan’dan kimlere kadar okumuş bir insan. Mesut Bey’le görüşmem olmuştu. İzmit’in köyünde kız çocuğu olarak doğdum. Üç sınıf birarada okuduk. O günkü eğitim şartlarında kesintisiz zorunlu okusaydım bugün karşınızda olamazdım. Gelecektim 13 yaşına İzmit’e gönderilecektim. Benim oğlum sizin okulunuzu kazanmıştı. 8 sene sonra sınava girseydi, kazanması zordu. Sanat, zanaat, dil attaya gitti bu ülkede. Sadeci imam hatipleri tartışabilseydik olmazdı. Bu arkadaşlar geldi, ‘biz imam hatipleri ihya edeceğiz’ demek yerine perdeli şekilde her yere imam hatip yaptılar. Bunlar da eğitimin içine iki kere tükürdüler.

“En fazla imam hatip şakşakçılığı yapanların çocukları yurt dışında”

Üniversite mezunu iki dede, anneanne, babaanne torunu olarak, benim torunum 2,5 yaşında Ayda’nın eğitim yoluyla elde edebileceği şanslar benimkinden az. Fırsat eşitliği gitti. Artık herhangi bir başörtülü kadının başının açılmasına dair kimsenin aklından bir şey geçmez. İmam hatip liseleri açılmış, kapanmış kimsenin aklından bir şey geçmez. Ama bu eğitim sistemini bu hale getiren laçkalığın sonuçları gariban çocuklar, gümbürtüye gittiler. En fazla imam hatip şakşakçılığı yapanların çocukları yurt dışında oldu. Ara eleman yok, doğru düzgün lisan bilen yok. Her yere üniversite açıldı, her ilçeye yüksekokul açıldı. 2017’de ismini vermeyeceğim iline gittim. Binalar muhteşem, hükümetin hakkını teslim edeyim.

AK Parti’den kopmuş, kopmak üzere olan kadınların ruh halini anlamak için çalışıyoruz. Tamamı başörtülü, lise ve üniversite mezunu 30-45 yaş arası kadınlar. Beni sordular. ‘Kürtleri seviyor, Kürtlerin yanında duruyor’ diye yüksek sesle söylediler. Bir AK Partili kafayı kaldırdı ‘Kürt demesek, PKK desek, HDP desek’ dedi. Buradan AK Parti’nin yöneticilerine sesleniyorum, bizi 5 tane oydan eksik edeceğiz diyerek yapmayın bunu, yazıktır günahtır.

Ben İzmitliyim bir apartmanda her türlü etnik aidiyetten insanlar oturur. Her mahalleden Türk’üne de Kürt’üne de şehit geldi. Kimse kimsenin evine taş atmadı. Deprem oldu Kocaeli’nden Türkiye’nin her yerine tabut gitti. Birlik beraberliği PKK bozamadı ama bu dil bozar. Hadiseye oy odaklı bakmıyorum. Bitlis İl Başkanımızın ailesinde 5 şehit var. Bu şehitlerin ruhlarına eziyet ediliyor. 31 Mart’ta Üsküdar meydanına sayın Soylu geldi, Temel Karamollaoğlu ile benim Kandil’de kağıt imzaladığımı söyledi. İmzalamış isek, ikimizin de dokunulmazlığı yok, alın ensemizden götürün kardeşim. 29 arkadaşımızın bütün kimlik bilgilerini Yeni Şafak yayınladı. Ortak noktaları Kürt olmaları. Tamamı şehit yakını, korucu ailesi, gazi yakını.

Bir Abdullah Uçarımız var. Kocaeli’nde Muş’lu. Bursa’da miting yapıyoruz, Kemal Bey’le. Abdullah’ı çağırdım. ‘Ne konuşacaksın oğlum’ dedi. ‘Abla ben Kürtüm ama PKK’lı değilim’ dedi. Bir üzüldüm, ‘ama’yı kaldır’ dedim. Abdullah ‘Ben Kürtüm PKK’lı değilim, PKK ile nasıl mücadele ettiğim bunu dünya biliyor’ dedi.

“Demokrasinin attaya gittiği sistemde yaşanabilir mi?”

Bildiğimiz bir şey var, üçüncü dönemi meselesi tartışmalı. O kadar canım istedi, keyfim geldi bu işe geçildi ki, bir önlem alınmamış. Bir madde konsa bu tartışma olmayacak. Bu ucube sistemin ne kadar hazırlıksız, berbat olduğunu gösteriyor. Bu ülkede Tayyip Bey’le herhalde bugünkü şartlarda, bu ucube sistem şartlarında yan yana gelecek sıralamada en son şahıs benimdir. Refah Yol düştükten sonra DYP’ye 43 milletvekili gitti. 2 kişiye teklif gitmemişti biri Meral Akşener, diğeri Hasan Ekinci. Allah şahit ‘tek aday’, ‘kazanılacak aday’ diyorum. Evim basıldı benim. Her gün hakaretle, pislikle karşılaşıyorum. Kuralın, kaidenin olmadığı, hiçbir kurulun olmadığı, adaletin olmadığı, yargının korkusuz, tarafsız olmadığı, demokrasinin attaya gittiği sistemde yaşanabilir mi? Söylediklerimin samimi olduğunu ispatlamak için feragat ettim.

Sedat Bucak’la DYP’de milletvekilliği yapmış iki kişiyiz. Urfa’ya gidince benimle beraber gelen arkadaşla irtibat kurup, çay ikram edebilir miyim diye davet etti. İl başkanı, iki genel başkan yardımcımız, danışmanım, özel kalem müdürümü, Salim Ensarioğlu beyefendi ile hep beraber gittik. Bir çay içtik, eskileri yâd ettik. DYP’ye dair anıları konuştuk. Sedat Bucak’ın bizimle politika yapacağını zannetti arkadaşlar. Sedat Bey ‘Ben politika yapmayacağım, organik tarıma verdim kendimi’ dedi. ‘Herhangi durumda desteğim seninle’ dedi. Fotoğraf falan çektirmedik. Mahmut Cevheri istifa etti. Sedat Bey siyaseti bıraktı. İki eski dost olarak görüşmüştük.

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener: Sarayda Ağırlandı O Şerefsiz

İYİ Parti Lideri Akşener, katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada, “Atatürk’ün anasının adını taşıyan Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Derneği’nin uzun yıllar başkanlığını yaptım, yöneticiliğini yaptım. Atatürk’ün o mübarek anasının genelevde çalıştığını söyleyen bir şerefsize gereğini yapamadım. Özür diliyorum” ifadelerini kullandı.

Meral Akşener, konuşmasının devamında “Sarayda ağırlandı o şerefsiz, sarayda ağırlandı o ahlaksız. Gereğini yapamadım özür dilerim, özür” dedi ve ekledi:

“Onun için Emine Bulut’un acısı devam ediyor. Onun için Özgecan’ın acısı devam ediyor. Onun için Bergenler’in öldürülmesi devam ediyor. Şimdi bu ağır yükler biz kadınlarınsa eğer o zaman o yükleri taşıyan bu bedenler elbette gereken gücü elde etmeliler.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Mersin İl Başkanlığını ziyaretinde partililere seslendi.

Konuşmasında, siyasetçilerin, ülkeyi daha iyi yönetme hedefiyle yola çıktıklarını belirten Akşener, “Bu seçim, bu ucube sistemle ilgili olarak yapılacak son seçimdir” ifadelerini kullandı ve ekledi:

“Dolayısıyla kazanmak durumundayız. Parlamenter sisteme geçişin konuşulduğu, tek adam sisteminin ortadan kaldırılacağına dair sözlerin verildiği ve milletin dertleri üzerinden üretilmiş çözümler üzerinden rekabet edildiği bir seçimdir. Tek adam sisteminin, partili cumhurbaşkanlığı sisteminin karşısında güçlendirilmiş parlamenter sistemin konuşulduğu son seçimdir.”

“İYİ Parti, öncelikle seçmenini velinimeti görür. İYİ Parti’nin tüm mensupları, bu milleti başının üstünde taşır, bu milletin tercihlerine kadınıyla, erkeğiyle saygı duyar” diyen Akşener, konuşmasının ardından partiye katılan kişilere rozet, evlilik hazırlığı yapan bir çifte de nişan yüzüklerini taktı.

Akşener, daha sonra Mersin’i Kalkındırma ve Dayanışma Derneğince düzenlenen “Ben Kadınım Umudun Adıyım” programına katılmak için Yenişehir Atatürk Kültür Merkezine geçti.

“Gereğini yapamadım”

Akşener, burada yaptığı açıklamada, “Ben Meral Akşener; İzmit’in Gündoğdu Köyü’nden çıkmış bir ailenin kızıyım. Atatürk’ün anasının adını taşıyan Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Derneği’nin uzun yıllar başkanlığını yaptım, yöneticiliğini yaptım. Atatürk’ün o mübarek anasının genelevde çalıştığını söyleyen bir şerefsize gereğini yapamadım. Özür diliyorum. Sarayda ağırlandı o şerefsiz, sarayda ağırlandı o ahlaksız. Gereğini yapamadım özür dilerim, özür” ifadelerini kullandı.

Akşener şöyle devam etti: “Onun için Emine Bulut’un acısı devam ediyor. Onun için Özgecan’ın acısı devam ediyor. Onun için Bergenler’in öldürülmesi devam ediyor. Şimdi bu ağır yükler biz kadınlarınsa eğer o zaman o yükleri taşıyan bu bedenler elbette gereken gücü elde etmeliler.”

Hasan Akar hapis cezasına çarptırılmıştı

Hasan Akar, Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’la ilgili sözlerinin ardından yargılanmış, ilk kararın bozulmasının ardından yeniden yargılama sonucu 31 Aralık 2018’de, 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Çıkışına İYİ Parti Mesafesi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun partililere yönelik “Benimle misiniz?” çıkışının Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatını imzalayan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa’da nasıl karşılık bulacağı merak konusu.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre, bu gelişmenin aday açıklama takvimini çok değiştirmeyeceği belirtilirken Altılı Masa açısından henüz bir sonuç üretmeyeceği de kaydediliyor.

Kılıçdaroğlu’nun açıklaması sonrası gözlerin çevrildiği İYİ Parti’de bir kurmay, “CHP listelerinden seçilmiş belediye başkanlarının genel başkanları için ‘yanındayım’ demelerinden daha doğal ne olabilir? Bizim partililer de genel başkanımız Akşener’in yanındadır. Ortada resmen bir adaylık ilanı ya da talebi yok. Bu olduğunda o zaman tartışırız. Adayı ‘Altılı Masa belirleyecek’ diyen Sayın Kılıçdaroğlu. Diğer liderler de buna ‘tamam’ dedi. O gün gelecek karar verilecek” dedi.

Akşener’in yakın çalışma arkadaşlarından bir başka isimse, “Kılıçdaroğlu son günlerde neredeyse her programda gayri resmi olarak adaylığını ilan ediyor. Bu son çıkış belki içlerindeki tartışmaları bitirebilir. Ama Altılı Masa’nın gündemi olmadan bunu değerlendirmek doğru değil” yorumu yaptı.

Öte yandan DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün Ankara kulislerinden aktardığına göre, İYİ Parti’de “Kılıçdaroğlu, bir yola çıkıyor ve destek istiyor ancak bunu mutlaka adaylık ilanı olarak görmemek gerek” değerlendirmesi yapılıyor.

Ortak cumhurbaşkanı adayı için alınacak kararın genel başkanlar tarafından verileceğini hatırlatan İYİ Partili yetkililer, “Kılıçdaroğlu’nun bu ifadelerinin tam olarak ne için söylendiğini iyi irdelemek gerekiyor. Kılıçdaroğlu, partisinden belirlenecek aday için karar alma yetkisi istiyor” değerlendirmesini de yapıyor.

İYİ Parti’de 30 Eylül Cuma günü hem Genel İdare Kurulu toplantısı hem de milletvekilleri ile bir toplantı yapılacak. Bu toplantılarda da Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin gündeme gelmesi ve 2 Ekim’deki liderler buluşması öncesinde bir strateji belirlenmesi bekleniyor.

Paylaşın

Millet İttifakı İle Cumhur İttifakı Arasındaki Fark Açılıyor

Seçimler yaklaştıkça araştırma şirketleri de anket çalışmalarına hız verdi. BUPAR Araştırma Şirketi Başkanı Erdal Akaltun, son araştırma sonuçlarında Millet İttifakı’nın oylarının artma eğiliminde olduğunu kaydetti, Akaltun, “Bizim anketlerimizde İYİ Parti’nin oyları yüzde 15 düzeyinde çıkıyor. Özellikle son araştırmalarımızda Millet İttifakı oylarının artma eğiliminde olduğunu, Cumhur İttifakı oylarının ise azalma eğiliminde olduğunu görüyoruz” dedi. 

Öte yandan anketlerindeki sonuçların ışığında bir dizi değerlendirmede bulunan Gezici Araştırma Şirketi Başkanı Murat Gezici, “HDP’nin oyları son araştırmalarımıza göre sabit kalmış durumda. Çünkü seçmen, ‘HDP barajı nasıl olsa geçecek’ gözüyle bakıyor. Bu nedenle HDP’nin emanet oyları, asıl yeri olan Millet İttifakı’na yöneliyor” dedi.

Cumhuriyet’ten Sena Tufan’ın haberine göre, seçimlere sayılı aylar kala anket şirketleri çalışmalarına hız verdi. ORC Araştırma Şirketi Genel Müdürü Mehmet Pösteki, 33 ilde 6 bin 190 kişiyle gerçekleştirilen ve 17-21 Eylül tarihlerini kapsayan anketin ön sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı.

Ankette İYİ Parti’nin oylarının yükseldiği dikkat çekti. Katılımcılara “Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirdiniz” sorusu yöneltildi. Buna göre kararsız seçmenlerin dağıtılmasıyla birlikte, AKP yüzde 30.6, CHP yüzde 24.8, İYİ Parti 19.4 oranında oy aldı. Diğer partilerin de dağılımının yer aldığı analizin ise kamuoyuyla yarın paylaşılacağı açıklandı.

BUPAR Araştırma Şirketi Başkanı Erdal Akaltun da, BUPAR Ararştırma’nın son anket sonuçlarından elde ettiği genel bulguları anlattı. Akaltun, son araştırma sonuçlarında Millet İttifakı’nın oylarının artma eğiliminde olduğunu kaydetti, Akaltun, “Bizim anketlerimizde İYİ Parti’nin oyları yüzde 15 düzeyinde çıkıyor. Özellikle son araştırmalarımızda Millet İttifakı oylarının artma eğiliminde olduğunu, Cumhur İttifakı oylarının ise azalma eğiliminde olduğunu görüyoruz” dedi.

Akaltun, 6’lı masanın aday belirsizliği üzerinden yürütülen tartışmaların anketlerdeki yansımalarını ise şu sözlerle anlattı:

“Seçmenler 6’lı masanın adayını değil projelerini konuşuyor. 6’lı masada genel başkanlar arasında da bu konu bir sorun teşkil etmiyor. Ancak şu anda adaylık açıklamasını yapmak 6’lı masa için çok da doğru olmayacak. Çünkü seçime çok uzun bir zaman olduğu için, seçmenler aday yerine projeleri konuşuyor. Ülkenin içinde bulunduğu sorunlar ve konjonktürde sorunları var olan iktidarın çözüp çözemeyeceğiyle ve burada 6’lı masanın önerilerine kulak verecektir. Seçmenler şu anda kişiyi tartışmak yerine ülkede nelerin değişebileceğini konuşuyor. Bu nedenle seçmenlerin asıl merak ettiği değişimin neler getireceği.”

‘HDP’nin oyları stabil’

Gezici Araştırma Şirketi Başkanı Murat Gezici, anketlerindeki sonuçların ışığında bir dizi değerlendirmede bulundu. Gezici, “HDP’nin oyları son araştırmalarımıza göre sabit kalmış durumda. Çünkü seçmen, ‘HDP barajı nasıl olsa geçecek’ gözüyle bakıyor. Bu nedenle HDP’nin emanet oyları, asıl yeri olan Millet İttifakı’na yöneliyor” dedi.

Paylaşın

Altılı Masa, CHP Lideri’nin ‘Benimle Misiniz?’ Çıkışını Nasıl Yorumluyor?

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatını imzalayan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa’da, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun partililere yönelik “benimle misiniz” çıkışını bir dayatma olarak görmediği konuşuluyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, partisinin İzmir’de düzenlediği kampın açılış konuşmasında yaptığı “Benimle misiniz?” çıkışı Ankara siyaset kulislerinde büyük yankı uyardı.

Partililere seslenen Kılıçdaroğlu, “Artık bilmek zorundayım, siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor, bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum. Artık karar verin” demişti.

Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin ardından CHP’li büyükşehir belediye başkanları, genel başkan yardımcıları ile milletvekilleri, sosyal medyadan “yanındayım” etiketi ile Kılıçdaroğlu’na destek verdi.

Parti içinde ‘adaylık’ ilanı yorumu

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün Ankara kulislerinden aktardığına göre, Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı parti içerisinde “adaylık ilanı” olarak yorumlandı. CHP’li üst düzey bir yetkili Kılıçdaroğlu’nun bu konuşmayla iki ayrı adrese gönderme yaptığını dile getirdi. Yetkili, Kılıçdaroğlu’nun “Sesiniz çıkmıyor” ifadesiyle adı sık sık adaylık için geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a mesaj gönderdiği iddiasında bulundu.

Aynı yetkili, Kılıçdaroğlu’nun “Bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini görüyorum” sözleriyle de “HDP’ye bakanlık verilebilir” açıklamasıyla altılı masada krize neden olan İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ile benzeri açıklamalar yapan partilileri uyardığını öne sürdü. Aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun adaylığını net bir dille ilan etmiş olduğunu savunan yetkili, önümüzdeki dönemde Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına çok daha emin adımlarla yürüyeceğini savundu.

Altılı Masa aynı görüşte değil

Masanın ikinci büyük ortağı İYİ Parti’de “Kılıçdaroğlu, bir yola çıkıyor ve destek istiyor ancak bunu mutlaka adaylık ilanı olarak görmemek gerek” değerlendirmesi yapılıyor. Ortak cumhurbaşkanı adayı için alınacak kararın genel başkanlar tarafından verileceğini hatırlatan İYİ Partili yetkililer, “Kılıçdaroğlu’nun bu ifadelerinin tam olarak ne için söylendiğini iyi irdelemek gerekiyor. Kılıçdaroğlu, partisinden belirlenecek aday için karar alma yetkisi istiyor” değerlendirmesini de yapıyor. Öte yandan İYİ Parti’de 30 Eylül Cuma günü hem Genel İdare Kurulu toplantısı hem de milletvekilleri ile bir toplantı yapılacak. Bu toplantılarda da Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin gündeme gelmesi ve 2 Ekim’deki liderler buluşması öncesinde bir strateji belirlenmesi bekleniyor.

“Adaylık dayatması olarak görmüyoruz”

Saadet Partili yetkililer de masanın birlik ve beraberliğini önemsediklerini belirterek, “Parti içerisindeki her partinin kendi iç bünyesinde birlik ve beraberlik yönünde yaptığı çalışmaları masanın aleyhine görmüyoruz” diyor. Partili üst düzey bir yetkili, “Hiçbir partinin bugüne kadar masaya adaylık dayatması göstermediğini biliyoruz. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını da böyle bir adaylık dayatması olarak görmüyoruz” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun parti içerisindeki birlik ve beraberliği sağlamaya yönelik mesajlar verdiğini kaydeden yetkili, “Bu süreçte her partinin kendi iç konsodilasyonu büyük önem taşıyor” diye konuştu.

Gelecek Partisi de, Kılıçdaroğlu’nun sözlerini parti içi bir değerlendirme toplantısı olarak görüyor. Kılıçdaroğlu’nun partide üst düzey yöneticilere de seslendiğini kaydeden Gelecek Partili yetkili, “CHP içerisinde birileri sürekli aday öne sürüyor. Bunun içinde belediye başkanları da var. Dolayısıyla parti bir senkronizasyon kaybına uğradı. Kılıçdaroğlu, bu kaybı toparlamaya çalışıyor. Doğru da yapıyor” ifadesini kullandı. Bu sözleri adaylık ilanı olarak görmediklerini kaydeden yetkili, “Kılıçdaroğlu, ‘Adaya masa karar verecek’ diyor. Bizim için esas olan odur” diye konuştu.

“Partiyi huzursuz edenlere ‘susun’ mesajı verdi”

Demokrat Parti’de yapılan değerlendirmelerde de Kılıçdaroğlu’nun parti içerisinde huzursuzluk yaratanlara yönelik uyarılarda bulunduğu konuşuluyor. Demokrat Partili üst düzey bir yetkili, “Kemal Bey, kendi partisi içinde ileri geri konuşan, boş konuşan ortalığı huzursuz edenlere karşı susun mesajı verdi” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun herhangi bir adaylık dayatmasında bulunmadığını kaydeden yetkili, “Her partinin genel başkanı tabii adaydır. Masadan Kılıçdaroğlu aday çıkarsa destekleriz, hakkıdır da. Ancak, Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri adaylık dayatması olarak görülmemeli” diye konuştu. Aynı yetkili, Kılıçdaroğlu’nun “Bazılarınızın sesi çıkmıyor” sözleri ile ilgili de “Kemal Bey, kendisine yönelik saldırılar sürerken, ağır ithamlar yöneltilirken parti içerisinde sessiz kalan milletvekili veya farklı makamlarda bulunan belediye başkanlarına seslendi” değerlendirmesinde bulundu.

‘Söylem birliğinden sonra konuşulur”

DEVA Partili üst düzey bir yetkili de adaylık konusunda önce Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişin yol haritasının netleştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Bunun yanında tematik konularda ortak söylem birliği için de çalıştıklarını kaydeden yetkili, “Bu meseleleri aştıktan sonra ancak adaylığı konuşabiliriz. Kemal Bey’in de böyle düşünerek kendi partisinin içine yönelik bir mesaj verdiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. Aynı yetkili, “Biz bu sözlerden en ufak bir şekilde rahatsızlık duymayız ve üzerimize de almayız. Kemal Bey’in kendi arkadaşları ile alakalı bir güven testi yürüttüğünü düşünüyoruz” ifadelerini de kullandı.

Paylaşın

Adaylık Tartışması ‘Altılı Masa’yı Sarsabilir Mi?

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatını imzalayan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde 2 Ekim’de gerçekleştirecek.

Yaklaşık bir yıl süren ilk tur görüşmelerde yeni hükümet sistemi, seçim güvenliği, göç-göçmen politikaları, kamu kurumlarının yapılandırılması gibi konu başlıklarında uzlaşma sağlayan Altılı Masa önünde, cumhurbaşkanı adayını belirleme, geçiş süreci yol haritası, seçim ittifakı gibi önemli konu başlıkları duruyor.

Ancak ikinci tur görüşmeler öncesinde, adaylık ve iktidara gelinmesi halinde nasıl tutum alınacağı konusunda yapılan açıklamalar nedeniyle yaşanan tartışmalar, “Masada çatlak mı var, masa dağılıyor mu?”  sorularını da beraberinde getirdi.

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin oluşturduğu Altılı Masa’ya ilişkin tartışmalar, seçim sonucuna olası etkilerine ilişkin BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın sorularını yanıtladı.

“Aday dayatma endişesi var”

Altılı Masa’nın ilk tur görüşmelerinde sanki daha iyimser bir hava vardı, “Yarının Türkiyesi’ni kurma” gibi güçlü bir hedef ortaya kondu. Şimdi siyasi parti yöneticilerinin yaptığı açıklamalar üzerinden bir gelirim havası var. Adaylık tartışması mı masayı geriyor?

Şimdi özellikle ikincil, tali politik aktörlerin zaman zaman yapmış oldukları açıklamalar, ister istemez masayı oluşturan partilerin liderlerinin ve parti teşkilatlarının nezdinde birtakım soru işaretleri oluşturmakta. ‘Bir emrivaki mi yapılacak?’ gibi.

Mesela CHP açısından baktığımızda, sayın Kılıçdaroğlu’nun kendisinin açıkça ifade etmese de, ya kimi çok yakınında olan isimlerin veya teşkilattan bazı aktörleri emrivaki mi yapıyorlar, bir dayatma mı yapıyorlar? “Zihinlerinde aday ismini Kılıçdaroğlu diye netleştirmişler. Fakat buradan, adeta bir kamuoyu baskısı oluşturup, önümüze bu süreci öyle taşımak istiyorlar…” Böyle bir endişeleri olduğu kanaatindeyim ben.

Liderler bu tür değerlendirmeler karşısında seslerini çıkarmıyorlar ama onların altındaki ikinci, üçüncü derecedeki politik aktörler anında refleks gösteriyorlar. Anında gösterilen bu refleks, ister istemez birtakım Altılı Masa’yı oluşturan partilerin hem kendi içinde hem partiler arasında da bir dalgalanmaya yol açıyor. Dışarıdan izleyen sade yurttaşlar olarak ne oluyor, süreç ilerlemeyecek mi, kopacak mı,  diye bir soru soruyoruz.

Ama şunu görüyorum; ikinci, üçüncü politik aktörlerin açıklamalarından sonra liderler bunu bir şekilde toparlıyorlar. Fakat aralarında da konuşmuyorlar anladığım kadarıyla bu meseleyi. Yani neden böyle oluyor, buna özellikle dikkat etmemiz gerekir diye aralarında konuşmak yerine, medya aracılığıyla bir şekilde konuşulmuş oluyor. Bu da diyalog sürecinde birtakım soru işareti uyandırıyor.

“Karşılıklı tavizler verip, en fazla kazancı elde etme stratejisi izliyorlar”

Bülent Kuşoğlu’nun “Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır” açıklaması büyük tartışma yarattı. Masa bu aşamadan sonra dağılır mı? Yoksa 6 parti artık birbirine mahkum mu?

Bu saatten sonra masanın dağılma ihtimalinin oldukça düşük olduğunu düşünürüm. Çünkü burada prosedürel şekilde ilerliyorlar ve benim izlediğim kadarıyla bu ortak aday belirlemeyi ajandalarının seçim yaklaştığı zamana bırakıyorlar. Bu çerçevede, tabii ki birbirlerine mahkum değiller.

Özellikle CHP, İYİ parti, onun dışında DEVA, Saadet, Gelecek Partisi birlikte yürümeleri durumunda, parlamentoda temsil edilme potansiyelleri, bu iki parti dışındaki partilerin de mevcut. Burada güçleri birleştirmek suretiyle, hem parlamentoda güçlü şekilde temsil, hem de cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma isteği var bunların. Yani birbirlerine mahkum olma durumu söz konusu değil.

Çok temkinli hareket ediyorlar. Zaman zaman güven kaybı kırılmasından ziyade,  “Acaba başka ajandalar var mı?” diye izliyorlar, kolluyorlar. Çünkü burada strateji doğrudan doğruya işbirliği halinde seçime gitmeleri durumunda, tüm tarafların kazanması esasına dayalı bir müzakere yürütüyor.

Altılı Masa’daki liderlerden birinin aday olarak çıkması durumunda, milletvekilliği anlamında özellikle küçük partilere en fazla milletvekilliği sağlayacak şekilde bir ittifak stratejisi olacağını düşünüyorum ben.

Yani karşılıklı tavizler veriyorlar. Fakat bu karşılıklı tavizlerin sonucunda en fazla kazancı elde etmeye yönelik bir strateji izliyorlar. Bu nedenledir ki, hepsi birbirlerine karşı, evet nazik ama ince eleyip sık dokuyorlar diyebiliriz.

“Dayatma karşısında ortak aday ihtimali az olabilir”

Tabii taşlı yola yeni girildi gibi de bir hava var. Meral Akşener, çok iddialı şekilde Çarşamba günü “Eğer aklı başında, sağduyulu, akıllı, stratejik yolculuk yapabilirsek, 13. Cumhurbaşkanı Millet İttitfakı’nın adayı olacak” diyordu. Sizce Millet İttifakı veya Altılı Masa akıllı bir strateji yürütüyor mu?

Bakıldığında, akıllı bir strateji yürütülüyor ama, partilerin yapısal unsurları içinde, genel başkanlardan sonra aşağı doğru inildikçe, politik aktörler kendi liderlerinin cumhurbaşkanı olması taraftarı aslında.

Sayın Akşener aslında anladığım kadarıyla bir mesaj da veriyor. Her türlü dayatmaya karşı olduğunu net bir şekilde dünkü (Çarşamba günkü) açıklamasıyla  ifade etti. Dayatma olmayacak. Yani zamanı geldiğinde bunu tartışacağız değerlendireceğiz ve kazanacak adayın kim olacağına ilişkin verilere göre hareket edip uzlaşacağız. Aksi taktirde dayatma karşısında ortak bir aday belirleme ihtimali biraz az olabilir. Böyle bir mesaj vermek istiyor aslında.

Adaylık tartışması: “CHP duygusal ve prestij meselesi olarak bakıyor”

CHP, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını mı dayatıyor? Akşener’in tepkisi buna mı?

Altılı Masa’da oy tabanı itibariyle en güçlü parti CHP ve onun Genel Başkanı Kılıçdaroğlu. İktidara susamış bir parti teşkilatları var. Cumhurbaşkanı makamı, bir partinin genel başkanının ulaşabileceği en üst makam. Hem icraat hem de parti için de politik prestij meselesi.

Hal böyle olunca, bir dayatma olamaz tabii ama aşırı duygu yüklü bir dışavurum var. Bu şekilde bakmak gerekir. Yoksa dayatılsa dahi, dayatmanın bir sonuç üretmeyeceğini CHP’li  politikacılar, teşkilatlar da biliyordur. Çünkü o, masadan ortaklaşa çıkacak bir karar.

CHP’liler adaylık meselesine duygusal bakıyorlar, prestij olarak bakıyorlar ve CHP’yi, genel başkanlarını görmek istedikleri yer bağlamında bakıyorlar.

“Masa ideolojik farklılıklardan değil, adaylık konusunda sarsıntı yaşayabilir”

İktidar kanadı, Altılı Masa’yı “5 benzemez” diye eleştiriyor. Erdoğan, “alternatifimiz yok” diyerek seçimi kazanma riski olmadığını söyledi. Dünya örneklerine de bakıldığında, böyle farklı ideoloji, hayata bakış farkı olan bir masa oluşumunun başarı şansı nedir, topluma güven verebiliyor mu?

Bugün gelinen nokta itibariyle bakıldığında kamuoyu araştırmalarına yansıyan bulgular seçmenin net bir şekilde alternatif arayışında olduğunu ve bu alternatifi en azından 5-6 partiye birden verdiğini görüyoruz. Yani aritmetik toplamları itibariyle bakıldığında, alternatif var. Zaten rekabetçi demokratik sistemlerde siyasetin meşruiyeti alternatiflerin çokluğuna bağlıdır.

Macaristan’daki seçim başarısızlığı o farklı partilerin ideolojik anlamda farklı politika önermelerinden falan değil, orada sürecin kampanyasını iyi yönetemediklerini düşünüyorum. Aday seçimi, adayın niteliği anlamında problem olduğunu düşünüyorum. Yoksa İtalya’da da, Almanya’da da, İskandinav ülkelerinde de ideolojik anlamda farklı olan partilerin koalisyon yoluyla iktidara gelmeleri, yani siyasal ittifak yapmaları mümkün.

Fakat burada temel mesele, sadece seçim ittifakı olarak mı bakıyor partiler? Seçim ittifakı yeterli değil, mutlaka ve mutlaka siyasal ittifaka evrilmesi gerekiyor.

Çünkü güçlendirilmiş parlamenter sistem gibi topyekûn sistem değişikliği iddiasında bulunuyorsanız ve uzun süreden beri Türkiye’nin daha iyi yönetilmesine yönelik politikalar üzerinde çalışıyorsanız ve bu konuda şimdiye dek “bu  politikalarda uzlaşamıyoruz” diye bir ses yükselmiyorsa, bence birbirine benzemeyen bu partilerin en azından Türkiye’nin temel sorunlarını çözme konusunda asgari düzeyde uzlaştıkları ve bu uzlaşmayla siyasal ittifaka evrileceğini düşünüyorum.

Aksini düşünmek bugüne kadar, bu masanın dağılmasını gerektiriyordu. Masa dağılırsa, 5-6 benzemezin ideolojik farklılıklarından değil, maalesef en yumuşak karnı olan adaylık konusunda bir sarsıntı yaşanabilir.

Yoksa İYİ Parti’nin açıklamış olduğu, birkaç ay önce Ümit Özlale hocamızın, yoksulluğu önlemeyle ilgili, CHP’nin aile destekleri sigortası gibi… Bu tarafıyla bakıldığında hiçbiri kapalı ekonomi taraftarı değil, hepsi piyasa ekonomisi taraftarı. Piyasa ekonomisini nasıl sosyalleştireceksiniz, nasıl daha adaletli dağıtım politikalarıyla uygulayacaksınız?

Demokratikleşme konusunda en ufak bir problem yok. Din, inanç özgürlüğü konusunda GPS (Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem) raporuna yansıyan, elde edilen kazanımlardan hiçbir şekilde geri dönüş olmayacağını taahhüt altına aldılar. Dolayısıyla yola çıkış anlamında ideolojik olarak birbirine benzemeyenler, bir araya geldiler ve benzemeyen noktalardan çok, benzeyen noktalar şu anda masada. Böyle bir izlenim yaratıyor.

En önemli mesele burada adaylık meselesi. Ama buraya kadar taşıdıktan sonra ben masanın devrilme ihtimalini çok düşük olarak düşünürüm. O yapılırsa zaten alaturka siyasetinin uzlaşmadan uzak, geçmişteki niteliğiyle ilişkilendiririm. Asıl bence Altılı Masa’nın alternatifi yoktur, Türkiye’nin bu dar koridordan çıkması için.

HDP ile ilişkiler

Bir de HDP ile ilişkiler meselesi var. CHP’li Gürsel Tekin, “HDP’li bakan olabilir” diyor, İYİ Parti, “olduğum yerde olamaz” diyor. HDP’den Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek mesajları geliyor. Bu farklı tutumlar Kürt seçmende nasıl bir etki yaratıyor?

Benim anladığım kadarıyla Kürt seçmenlerin,  özellikle Altılı Masa içinde İYİ Parti’nin HDP’ye bakışı konusunda bir rahatsızlığı var. Ama bu rahatsızlığa rağmen, seçim sonrası kazanımları için, yani bu kazanımlardan kastettiğim demokratikleşme alanında atılacak adımların üreteceği kazanımlar anlamında, bu düzenin devamı yerine, şimdilik kendilerine mesafeli duran, yakınlaşmayan bir partinin seçim sonrasında daha makule gelebileceğini düşündüklerini hissediyorum ben.

Tabii HDP meseleye biraz daha farklı yaklaşıyor. HDP, “bizimle yan yana gelmekten çekinen partilerle işimiz olmaz” gibi yaklaşıyor. Masada yok ama HDP’de özellikle seçim sonrasında elini güçlendirmeye yönelik bir strateji olarak düşünüyorum.

Kürt seçmenin politik bilinci çok yüksek, uyarılmış oy kullanmıyorlar genel olarak, aynı zamanda stratejik oy kullanma eğilimleri çok yüksek. Ve elde edecekleri kazanımlara bakacaklar. Kazanımlar da söylem referanslı değil de, HDP’nin seçim sürecinde dillendireceği taleplere Altılı Masa partileri nasıl bakıyorlar? Ben daha ziyade bunu izleyeceklerini düşünüyorum HDP seçmeninin.

Altılı Masa’nın da  muhtemelen bazı demokratikleşme ekseninden kampanya sürecinde Kürt yurttaşların haklarını bir şekilde dillendireceğini düşünüyorum. Ama masadaki tüm partilerin kırmızı çizgisi PKK’nın bir terör örgütü olarak kabul edilmesi ve teröre silahlı eyleme siyasal şiddete tamamen karşılar. HDP’den de bu adımı atmasını bekliyorlar.

“İkinci tura kalmayacak formül hayata geçirilmeli”

İYİ Partide şöyle bir görüş var: “Seçim ikinci tura kalacak, HDP kendi adayını çıkarsın.” Muhalefet açısından sizce bu daha mı avantajlı?

Niye İYİ parti öyle istiyor veya düşünüyor? HDP’nin Altılı Masa’nın adayını destekler şeklinde bir algı oluşmasını istemiyor. Zira kendileri açısından bumerang etkisi, ters etki yaratmasın… Biraz öyle bakıyor İYİ Parti.

Ama ben  partizan siyasal patronaj, clientalist birtakım duygular nedeniyle ve rejimin neredeyse rekabetçi otoriterizmden, tam otoriterizme kayma riskinin olduğu şu dönemde, ikinci tura bırakılacak bir seçimde, özellikle kararsız ya da hala zihninde birtakım soru işareti olan seçmenin ne yapılıp ne edilip iktidar tarafından yanlarına –ki ödüllendirme, korkutma olabilir- çekilme riski var. Dolayısıyla ikinci tura kalmayacak bir formülün hayata geçirilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

“Kutuplaşma iktidar-muhalefet bloklarında oy donmasına yol açtı”

Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş  veya Ali Babacan’ın dediği gibi “7. bir isim mi?” Sizce aday olarak,  en avantajlı isim kim?

Kamuoyu araştırmalarında öne çıkan üç aday var: Kemal Bey, Mansur Bey ve Ekrem Bey. Üç ismin de kazanma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Çünkü burada çok sert, keskin politik bir kutuplaşma olduğu için ülkede, kutuplaşma iktidar-muhalefet bloklarının oylarının donmasına yol açtı, oyların hareket kabiliyeti düştü.

Bu saatten sonra hangi politika uygulanırsa uygulansın, hangi vaat yapılırsa yapılsın, muhalefet tarafından iktidara, iktidar tarafından muhalefete oy geçişlerinin yaşanmasını düşük bir ihtimal olarak görürüm.

Yani yeni koşullarda 35-65, 40-60 gibi bir Cumhur İttifakı-Millet İttifakı donmuş dengesi var. O nedenle cumhurbaşkanı adayının kim olduğu önemli değil. Üç isim de kazanır diyorum. Ama mesele hangi adayın kazanacağı değil, hangi adayın ne tür vaatlerle Türkiye’nin yaşamış olduğu bu sorunları aşma konusunda seçmen için en cazip adres olacağı.

Temmuzda ücretli kesimlere yapılan zamlar, sosyal konut projesi gibi adımların iktidarda toparlanmaya yol açtığı konuşuluyor. Sizce bu tür projeler seçmen davranışını nasıl etkiliyor?

Bu konuda Türkiye’de uluslararası yayın olarak çıkmış birkaç tane ciddi makale var. Şimdi o geçmiş makalelere şöyle bir göz attığımızda, TOKİ  projelerinin özellikle yerel seçimlerde iktidar partisine yaradığını, hatta Türkiye’de konut edindirme politikasının bir siyasal patronaj aracı olarak iktidar partisinin tabanını genişlettiği gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.

Yani, “bu etki yapmaz” diye bir iddiada bulunmak eldeki akademik verilere göre mümkün değil. Fakat TOKİ’nin bazı olumsuz projelerini de dikkate almak gerekir. Bir de şunu merak ediyorum: Bu son TOKİ projesinde herhangi bir oy artışı sağlamaya yönelik seçilmiş ilçeler var mı, bu kadar stratejik olarak AKP ve Cumhur İttifakı’nın oylarını arttırmaya yönelik ilçeler gözetilerek mi seçildi yoksa ihtiyaca binaen mi seçildi?

Yani bir miktar arttırılabilir, birkaç puan arttırdığı görülüyor geçmiş AKP dönemindeki TOKİ projeleri nedeniyle. Ama sonuç tayin edecek kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum bu tür projelerin.

Bir de tabii 20 yıllık bir iktidarın yıpranma koşulları dikkate alındığında, gidişatı geri çevirmek, halen ekonomik krizin sürdüğü ortamda o kadar da kolay değil.

Paylaşın