“Türkiye, Irak ile Tazminat İçin Pazarlık Yapmak İstiyor” İddiası

Türkiye, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile yaptığı petrol sevkiyatı anlaşmasından dolayı geçen ayın sonunda 1,4 milyar dolar tazminat cezasına çarptırılmıştı. Türkiye’nin, boru hattının faaliyete geçmesi için pazarlık yapmak istediği iddia edildi.

Paris merkezli Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin verdiği tazminat kararı sonrası 25 Mart’ta Irak’tan Ceyhan Limanı’na petrol akışı durdurulmuştu.

IKBY’nin Yabancı Medya İlişkileri Sorumlusu Lawk Ghafuri, “Federal hükümet, Türkiye’nin petrol ihracatını yeniden başlatmasını sağlamak için gerekli adımları atmalı” demişti.

IKBY Başbakan Danışmanı Bevar Hınsi de Irak bütçe yasa tasarısına göre IKBY hükümetinin günlük 400 bin varil petrol göndermesi gerektiğini belirterek, “O nedenle eğer IKBY’den çıkan petrol sevk edilmezse Irak bütçe tasarısı da sorunlu hale gelir.” ifadelerini kullanmıştı.

Türkiye’yi tazminata mahkum eden kararı sonrası Irak’tan petrol akışı durduruldu. IKBY ile Bağdat yönetimi arasında yapılan görüşmelerin ardından taraflar anlaştı.

Ancak tazminata mahkum olan Türkiye, Bağdat yönetiminden gelen talebe karşın boru hattının faaliyete geçmesine izin vermedi.

ABDmerkezli medya kuruluşu Bloomberg’e konuşan iki kaynak, tazminat kararı sonrası Türkiye’nin Irak’la pazarlık yapmak istediğini söyledi.

İsminin açıklanmasını istemeyen kaynaklardan biri, Türkiye’nin ödeme mekanizması veya 1.4 milyar dolar miktarındaki tazminatın düşürülmesine mi çalışacağı konularında yorum yapmayı reddetti.

Reuters’a konuşan kaynaklar da Türkiye’nin günde 400 bin varil petrol ihraç eden boru hattının yeniden açılmadan önce “bu davanın çözülmesini istediğini” kaydetti.

Bağdat yönetimi ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasında, bu hafta Türkiye’ye petrol ihracatının yeniden başlatılmasına yönelik anlaşma imzalandı. Ancak herhangi bir müzakere sürecinin hattın açılmasını geciktirebileceği belirtiyor.

Paylaşın

Irak, IŞİD’in Suriye’deki Kamplarından Endişeli

İsviçre’de düzenlenen Davos konferansına katılan Irak Dışişleri Bakanı Fuat Hüseyin, gazetecilere yaptığı açıklamada, Suriye’deki IŞİD militanlarını ve ailelerinin bulunduğu kampların oluşturduğu tehditten endişe duyduklarını dile getirdi.

Haber Merkezi / Iraklı bakan Hüseyin, güvenlik sorunlarına da değinerek, Türkiye ve İran’ı tehdit eden bazı silahlı örgütlerin varlığı bahanesiyle Irak topraklarını hedef alan operasyonlar konusunda Türkiye ve İran’la bazı sorunlar yaşadıklarını ifade etti.

Irak Cumhurbaşkanı Abdüllatif Reşid, daha önce “Irak her türlü savaşa karşıdır” açıklamasında bulunmuş, komşu ülkelerin kendi içlerinde ve bir kısmı da Irak hükümeti ile çözülmesi gereken sorunlarda tek çözümün diyalog olduğunu vurgulamıştı.

Suriye’deki kamplar

Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) denetiminde Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) üyelerinin ve ailelerinin tutulduğu ve toplam nüfusu 60 binden fazla olan el-Hol Kampı başta olmak üzere 10’un üzerinde sığınmacı kampı bulunmaktadır.

Bunlar sırasıyla; Ebu Haşab Kampı (Deyr ez Zor), el-Hol Kampı (Haseke), Arişe Kampı ve uzantısı (Haseke), Ayn İsa Kampı ve uzantısı (Rakka), Mabruka Kampı (Haseke), Doğu Menbiç Kampı ve uzantısı (Halep), Nevruz Kampı (Haseke), Roj Kampı (Haseke), Serekaniye Kampı (Haseke), Mahmudli Kampı (Rakka), Washokani Kampı (Haseke), Tel Elsamen Daham Kampı (Rakka) ve Twahina Kampı (Rakka)’dır.

En büyük kamp konumunda olan el-Hol Kampı’nda, sığınmacıların yaklaşık yüzde 92’isini kadın ve çocuk, %15’ini ise yabancı ülke vatandaşları oluşturmaktadır.

Paylaşın

IŞİD’den Kerkük’te Bombalı Saldırı: 9 Polis Yaşamını Yitirdi

Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Irak’ın Kerkük kentinin güneyinde bulunan federal polis gücüne yönelik düzenlediği bombalı saldırıda aralarında bir subayın da bulunduğu dokuz polisin yaşamını yitirdiği duyuruldu.

Kerkük Polisi Müdürlüğü Basın Sorumlusu Amir Nuri, Anadolu Ajansı’na (AA) yaptığı açıklamada, IŞİD’in Kerkük’ün güneyinde bulunan Irak federal polis gücüne yönelik saldırı düzenlediğini söyledi.

Nuri, kentin güneyindeki Rıyad Nahiyesi yakınlarında, IŞİD’in daha önce yola yerleştirdiği bomba düzeneğini, federal polis gücüne ait aracın geçtiği sırada uzaktan kumandayla patlattığını açıkladı.

Saldırıda aralarında bir subayın da bulunduğu dokuz polisin öldüğünü belirten Nuri, saldırı sonrası bölgede operasyon başlatıldığını söyledi.

Euronews’ün Reuters haber ajansından aktardığına göre, saldırı kentin 30 kilometre güneyindeki Safra köyünde gerçekleşti.

AFP haber ajansı ise bombalı saldırının ardından silahlarla doğrudan saldırı düzenlendiğini aktardı. Ajansa konuşan federal polis gücünden bir yetkili faillerden birinin öldürüldüğünü, diğerlerinin arandığını kaydetti.

IŞİD, Haziran 2014’te Irak’ın Musul, Salahaddin ve Enbar vilayetlerinin tamamı ile Diyala ve Kerkük vilayetlerinin bir kısmını ele geçirmiş, söz konusu bölgeler yıllar içinde örgütten geri alınmıştı.

Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, 9 Aralık 2017’de örgüte karşı zafer kazanıldığını duyurmuştu.

IŞİD’in bölgeden çıkarılması ve kentlerin geri alınmasının üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen örgütün özellikle Kerkük, Diyala, Musul, Salahaddin ve Enbar vilayetlerinin kırsal bölgelerindeki saldırıları sürüyor.

Paylaşın

IŞİD’in Geri Dönme Olasılığı Gerçekten Var Mı?

Yıllardır süren hava saldırıları ve örgüt liderlerine yönelik nokta atışı operasyonlara rağmen Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tehdidi ortadan kalkmış değil. Peki IŞİD’in güçlü bir şekilde geri dönme olasılığı gerçekten var mı?

Türkiye’nin Suriye’de yeni bir kara harekatı düzenlemesi beklenirken ABD’den böyle bir operasyonun IŞİD’le mücadeleye zarar vereceği uyarısı geldi. Salı günü yaptığı açıklamada Pentagon sözcüsü Patrick Ryder, Türkiye’nin olası operasyonunun IŞİD’le mücadelede elde edilen kazanımları “ciddi şekilde tehlikeye atacağını” söyledi.

Çarşamba ise mevkidaşı Hulusi Akar’la telefonda görüşen ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, “Türkiye’nin Suriye’de yeni bir askeri operasyon düzenlemesine güçlü karşıtlığını” dile getirdi.

Peki IŞİD’le mücadele ne durumda? ABD yönetiminin Ankara’ya itirazının altında ne yatıyor?

DW Türkçe’den Muhammed Kafadar’a konuşan Washington Enstitüsü’nden terörle mücadele uzmanı Devorah Margolin’e göre IŞİD halen Suriye’nin orta ve kuzeydoğusunda aktif.

“Sadece 2022’de Suriye’deki 251 saldırıyı üstlendiler” diyen Margolin, Ocak ayında IŞİD’in Haseke hapishanesinde tutuklu üyelerini kaçırmak için düzenlediği baskına dikkat çekti. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki hapishanede 3000 kadar IŞİD’li tutuluyordu. Baskın sonucu çıkan çatışmada yüzlerce kişi öldü. Hapishane Türkiye sınırına yaklaşık 80 kilometre mesafede.

SDG’nin öncelikleri değişiyor

SDG’nin ana gövdesini ise Türkiye’nin PKK’nın uzantısı olarak gördüğü ve terör örgütü kabul ettiği YPG oluşturuyor. “Eğer Türkiye, Kürtlerin kontrolündeki alanlara saldırırsa SDG önceliklerini değiştirmek zorunda kalacaktır” diyen Margolin, IŞİD tutuklularının bulunduğu tesisleri koruyan güçlerin başka yerlere kaydırılması durumunda söz konusu hapishane ve kampların yeni baskınlara karşı savunmasız kalacağını savundu.

Margolin’e göre bu senaryo halihazırda yaşanıyor:

“Türkiye’nin devam eden hava saldırıları, SDG ve ABD’nin ortak devriyelerinin sayısında azalmaya yol açtı. Olası sonuçlarını şimdiden görüyoruz. SDG güçlerini kaydırdığı için daha az devriye yapılıyor.”

SDG komutanı Mazlum Abdi, “Türkiye’nin hava saldırıları yüzünden ABD liderliğindeki koalisyon ile sürdürdükleri IŞİD karşıtı operasyonları durdurduklarını” söylemişti. Pentagon sözcüsü Ryder da Salı günü SDG devriyeleri sınırlandırdığından kendilerinin katılımının da azaldığını açıklamıştı.

ABD askeri Suriye’de ne yapıyor?

Amerikan ordusunun Suriye’nin kuzeyindeki topraklarda 900 kadar asker bulundurduğu biliniyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantic Council’den Thomas Warrick, bu birliklerin temel misyonuna ilişkin “Temelde SDG’lilere eğitim ve teknik destek sağlıyorlar. Öncelikleri SDG ile ilişkileri geliştirmek. IŞİD’e karşı çatışmalara dahil olmuyorlar” değerlendirmesini yaptı.

Yine de ABD güçleri geçtiğimiz aylarda bazıları Türk askerinin kontrolündeki bölgeler içinde olmak üzere IŞİD liderlerinin yakalanmasına yönelik operasyonlar düzenledi.

Bu arada bölgede sadece asker değil, Amerikalı sivil personel de bulunuyor. ABD iç güvenlik ve dışişleri bakanlıklarında çeşitli görevler yapmış olan Warrick, “ABD’li diplomatlar SDG’li yetkililerle temas halinde, bölgeye giderek görüşmeler yürütüyorlar. Benzer şekilde insani yardım programları için de gidip gelenler var. Bunlar SDG ile değil, yerel yardım gruplarıyla irtibat halinde” dedi.

ABD’nin hafta ortasında diplomatlar dahil bölgedeki sivil personelini Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’e tahliye ettiği iddia edilmişti. Bu gelişmeye dair Warrick, “Askeri tehdit varsa siviller bölgeden çıkarılmış olabilir. ABD’nin isteyeceği son şey bir Amerikalı sivil ya da askerin Türkiye tarafının ateşiyle ölmesi olur. Bu Türkiye’nin de çıkarına olmaz” yorumunu yaptı.

IŞID tehdidi neden bitmiyor?

Yıllardır süren hava saldırıları ve örgüt liderlerine yönelik nokta atışı operasyonlara rağmen IŞİD tehdidi ortadan kalkmış değil. Uzmanlara göre, Avrupa başta olmak üzere Batılı ülkelerin politikaları bunda rol oynuyor.

Thomas Warrick, “IŞİD bölgesel kontrolünü kaybetse de geri dönmeye çalışıyor. Belirli bir alanı kontrol etmiyorlar ancak kuzeydoğu Suriye’de varlıkları sürüyor. Ağları, siviller üzerinde etkileri var” dedi.

Temel problem ise binlerce savaşçı ve yakınlarının tutulduğu hapishane ve kamplar. Warrick, “IŞID’li binlerce savaşçının eşleri ve çocukları SDG kontrolündeki El-Hol kampında tutuluyor. Kamptaki çocukların radikalleşmeye devam ettiği yönünde farklı kaynakların raporları var. Birçok ülke, özellikle Avrupa’nın oradaki vatandaşlarını geri almakta isteksiz olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

“IŞİD’in geri dönebilme riski var” diye ekleyen Warrick, “Özellikle hapishanedeki üyelerini kaçırmakla ilgililer” görüşünü aktardı. Kamplardaki yabancı savaşçı ve yakınlarını kendi ülkelerinde hapsetmek için yeterli kanıt bulamayan Avrupa ülkelerinin, geri alırlarsa “kısa sürede serbest kalmalarından endişe ettiğini” söyleyen Warrick, “Bu yüzden SDG’nin onları Suriye’de tutmasını istiyorlar” dedi.

Hapishane ve gözaltı merkezlerinde aktifler

IŞİD’in SDG kontrolündeki hapishane ve gözaltı merkezlerinde aktif olduğunu kaydeden Margolin de buralarda yaşanan ölümcül şiddet olaylarına ve bunun etkilerine dikkat çekti. El-Hol’de yalnızca bu yıl en az 100 ölüm vakası yaşandı. ABD ve ortaklarının IŞİD karşıtı çabalarının sadece askeri operasyonlarla sınırlı olmadığını kaydeden Margolin, “Bu çabalar, diğer ülkeleri vatandaşlarını geri almaya teşvik ederek kuzeydoğu Suriye’de gözaltında bulunan IŞİD’lilerin sayısını azaltmayı da içeriyor” dedi.

Paylaşın

Sadr’dan Destekçilerine Çağrı: Protestolara Son Verin

Irak’ın etkin Şii din adamı Mukteda es-Sadr destekçilerine, protesto gösterilerine son vermeleri ve başkenti Bağdat’ta hükümet binalarının ve yabancı elçiliklerin bulunduğu Yeşil Bölge’den çekilmeleri çağrısı yaptı.

Irak halkından özür dileyen es-Sadr, protestoların devam etmemesi gerektiğini zira barışçıl karakterini yitirdiğini söyledi.

Destekçilerine Meclis çevresinden çekilmeleri için bir saat veren es-Sadr, “Iraklı kanı dökmek artık yasaklanmıştır” dedi. “Oturma eyleminin dahi son bulmasını istiyorum” diyen es-Sadr, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Barışçıl gösterileri dahi istemiyorum…İnsanlar bu dehşet için neyi yanlış yaptı? Evlerinde güvendeydiler ve siz yolsuzluktan kurtulmak için insanların öldürülmesi kabul edilemez.”

Es-Sadr ayrıca Şii milis gücü Haşdi Şabi’nin bazı liderlerinin de güvenlik güçleriyle çatılşmalara karışmış olabileceğini söyledi.

Dün siyasetten tamamen çekildiğini açıklayan es-Sadr’ı destekleyen Şii milisler ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda 30 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı.

Es-Sadr’ın destekçileri Başkanlık Sarayı’nı bastı, çatışmalar Meclis çevresinde de sürdü.

Bağdat’ın yanı sıra Basra, Necef, Nasıriye ve Hille şehirlerinde de çatışmalar çıktığı bildiriliyor.

Yeşil Bölge’de bazı yabancılar da sokak çatışmalarının ortasında kaldı. Hollanda Büyükelçiliği çalışanları Almanya’nın diplomatik temsilciliğine taşındı.

Irak’ın geçici başbakanı ve es-Sadr’ın müttefiki Mustafa el-Kadhimi, çatışmaların ülke çapında sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Es-Sadr’ın destekçileri Temmuz ayından bu yana bir süredir Meclis’in feshi için oturma eylemi yapıyordu.

Irak polisi, es-Sadr’ın destekçilerine “Iraklılarının kanının dökülmemesi için derhal Yeşil Bölge’den çekilme” çağrısı yapmıştı.

Güvenlik yetkilileri, es-Sadr’a sadık milis gücü Barış Tugayları ile Irak ordusu üyeleri arasında da çatışma çıktığını açıklamıştı.

Sosyal medyada paylaşılan videolarda, bazı savaşçıların roket güdümlü el bombaları dahil ağır silahlar kullandıkları görülüyor.

Dışişleri Bakanlığı’ndan seyahat uyarısı

Dışişleri Bakanlığı, Irak’a yönelik seyahat uyarısında bulundu. Bakanlıktan yapılan açıklamada “Bağdat’ta güvenlik durumunun bozulmaya başlaması göz önünde bulundurularak, vatandaşlarımızın zorunlu hâller dışında anılan şehre seyahat etmekten kaçınmaları tavsiye olunmaktadır” ifadeleri yer aldı.

Dışişleri Bakanlığı, halihazırda Irak’ta bulunan Türk vatandaşları için ise “kitlesel gösterilerin gerçekleştirildiği mahallerden uzak durmaları” tavsiyesinde bulundu.

İran da çatışmalar nedeniyle Irak ile sınırlarını kapattı ve Kuveyt vatandaşlarını ülkeyi derhal terk etmeye çağırdı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sözcüsü, olaylardan endişe duyduğunu ve “durumu yatıştırmak için acil adımlar atılması” çağrısında bulundu.

İslam İşbirliği Teşkilatı ve Beyaz Saray’dan da sükunet çağrıları yapıldı.

Daha önce de defalarca siyasetten çekileceğini açıklayan ve kararından dönen es-Sadr, son açıklamasında “Son çekilme” ifadesini kullanmıştı.

Es-Sadr, destekçilerine “Bundan sonra Sadrist harekete ait sloganların ve bayrakların kullanılması yasaklanmıştır. Es-Sadr destekçileri bundan sonra medya ve sosyal medyada da aktif olmayacaktır” uyarısında bulunmuştu.

Ancak son 20 yıldır Irak politikasının en etkili isimlerinden olan es-Sadr’ın bugüne kadar yaklaşık 10 kere istifa etmiş ve ardından siyasete geri dönmüş olması, bazı uzmanlar tarafından “Bir süre sonra geri gelecektir” yorumlarına yol açmıştı.

Irak’ta 2019’dan bu yana gerilim azalmadı

2019’da hayat pahalılığı, temel ihtiyaçlara erişim zorluğu ve yolsuzluklara son verilmemesi gerekçesiyle çok geniş çaplı kitlesel gösteriler başlamış; başbakan istifa etmişti. Ardından kurulan hükümetler, yapılan seçimler de ülkede istikrarı sağlamaya yardımcı olmadı.

Irak’ta son olarak geçen yıl Ekim ayında yapılan ve katılma oranının çok düşük kaldığı seçimde es-Sadr’ın desteklediği “Anavatanı Koruma” bloğu parlamentoda çoğunluğu kazansa da tek başına hükümeti kuracak sandalye sayısına ulaşamadı. Meclisteki bloklar uzlaşamayınca yeni hükümet bir türlü kurulamadı.

Haziran ayında es-Sadr, “geniş katılımlı hükümet” müzakereleri sonuçsuz kaldığında, Meclis’te desteklediği blok için “istifa” çağrısı yaptı. Bu çağrıya uyan milletvekilleri istifa ettiğinde ise parlamento çoğunluğu es-Sadr’ın en büyük rakibi olan İşbirliği Çerçevesi Bloğu’na geçti.

Bu blok, İran destekli milis güçlerinin de bir dönem komutanlığını yapmış olan Hadi el Amiri’nin lideri olduğu Fetih İttifakı, yine İran’a yakınlığıyla bilinen eski başbakanlardan Nuri el-Maliki’nin Kanun Devleti İttifakı’nı da barındıran Şii siyasi partilerin öncülüğünde kurulmuştu.

Es-Sadr da Şii kimliğini öne çıkarmakla birlikte daha milliyetçi ve İran ve ABD başta olmak üzere yabancı ülkelerin etkisine karşı bir politika izliyor.

ABD’nin 2003’te başlayan Irak işgalinde o dönem ABD ordularına karşı savaşan silahlı güçlerin de başında olan es-Sadr’ın babası ve kayınpederi de işgalle birlikte devrilen Saddam Hüseyin devrinde idam edilmişti.

Es-Sadr’ın milletvekilleri istifa ettiğinde parlamentoda çoğunluk durumuna gelen İşbirliği Çerçevesi bloğu milletvekilleri, Temmuz ayında yeni bir başbakan seçmeye çalışınca es-Sadr’ın destekçileri parlamentonun dağılması ve yeniden seçimlere gidilmesi için oturma eylemine başlamıştı.

Es-Sadr, bugün siyasetten “son kez çekileceğini” duyurduğu açıklamasında siyasi rakiplerini “kendisinin reform çağrılarını dinlememekle” suçladı.

Irak Yüksek Federal Mahkemesi bugün Meclis’in feshedilip edilmeyeceğiyle ilgili kararını vermek için toplanacak.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Sadr Taraftarları Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı İşgal Etti: 15 Ölü

Irak’ta aylardır süre giden siyasal kriz yeni bir evreye girdi. Mukteda es-Sadr liderliğindeki Tahran karşıtı Şiilerin Sadr Hareketinin çağrısıyla binlerce gösterici Bağdat’ta Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı işgal etti.

Ordunun göstericileri Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan çıkartmaya yönelik müdahalesinde 15 kişi öldürüldü, en az 300 kişi de yaralandı. Çatışmaların şiddetlenmesiyle İran, komşusu Irak ile sınır geçişlerini durdurdu.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, gerginliğin yatıştırılması için acil adımların atılması çağrısını yaptı. BM Irak Misyon Temsilciliği’nden yapılan açıklamada da taraflara silahlı çatışma ve şiddetten uzak durmaları çağrısı yapılmıştı.

Beyaz Saray’dan açıklama

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Irak’taki olayların bir an önce yatıştırılması ve tarafların diyalog kurması çağrısında bulundu.

Kirby, Beyaz Saray muhabirlerine verdiği çevrimiçi brifingde Bağdat’taki çatışmalarla ilgili bir soruya karşılık yaşanan çatışmaları “rahatsız edici” olarak niteledi. Kirby, “Şimdi gerginlik değil, diyalog zamanı. Bu şiddet olaylarının yatıştırılması ve barışçıl göstericilere saygı duyulması çağrısı yapıyoruz.” dedi.

ABD Bağdat Büyükelçiliğinin boşaltıldığı söylentilerini de yalanlayan Kirby, bu aşamada böyle bir şeye gerek olmadığını söyledi.

Dışişleri’nden seyahat uyarısı

Dışişleri Bakanlığı, Irak’a yönelik seyahat uyarısında bulundu. Açıklamada “Bağdat’ta güvenlik durumunun bozulmaya başlaması göz önünde bulundurularak, vatandaşlarımızın zorunlu hâller dışında anılan şehre seyahat etmekten kaçınmaları tavsiye olunmaktadır” ifadeleri yer aldı.

Dışişleri Bakanlığı, halihazırda Irak’ta bulunan Türk vatandaşları için ise “kitlesel gösterilerin gerçekleştirildiği mahallerden uzak durmaları” tavsiyesinde bulundu.

Sadr siyasi işlerden çekildiğini duyurdu

Sadr yanlıları, liderlerinin  “Dünyanın siyasi işlerine müdahaleden nihai olarak istifa ettiğini ve kendisini kapattığını” ilan ettiği Twitter mesajından sonra sokaklara döküldüler.  Sadr mesajında “Babamın mezarı, tarihi eser kurumuyla Sadr ailesinin müzesi hariç tüm kurumları (da) kapatma (ya) karar verdiğini” duyurdu.

Sadr açıklamasında, İran’da yaşayan Iraklı Şii dini mercilerden Ayetullah Kazım Hairi’yi de dün “mercilik görevine son verdiğini” duyurması nedeniyle eleştirdi ve bu kararını kendi iradesiyle almadığını savundu.

Irak’ta halen hareketin şahsen Sadr’a bağlı politbürosu ve birçok siyasi, ekonomik ve askeri kurum var.

Çatışmalar

Sadr yanlıları, başkent Bağdat’ta hükümet binaları ve yabancı misyon temsilciliklerinin yer aldığı yüksek güvenlikli “Yeşil Bölge”de Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı işgal ederken, bir başka Sadr yanlısı grup da aynı alandaki Başbakanlık Binası’na girdi. Daha sonra göstericileri Hükümet Sarayı’ndan dışarı çıkaran güvenlik güçleri, kapıları kapatarak binayı koruma altına aldı.

Yüzlerce gösterici Hükümet Sarayı’nın  bahçesinde eylemlerini sürdürüyor.

Güvenlik güçleri, Yeşil Bölge’nin farklı noktalarında havaya ateş açarak eylemcileri dağıtmaya çalışıyor.

Sadr’ın destekçileri, ülkenin güneyindeki Basra, Necef, Abadan gibi kentlerde de kitleler sokaklara dökülmeye başladı ve hükümet binalarına yöneldi.

“Yeşil Bölge”de güvenlik güçleri, Sadr yanlılarına ateş açarak  bölgeden uzaklaştırmaya çalışıyor. Bağdat’ta silah sesleri duyulduğu, Sadr yanlılarıyla İran destekli gruplar arasında çatışmalar çıktığı ve yaralıların olduğu bildirildi. Askeri güçler, eylemcileri dağıtmak için göz yaşartıcı bombalar da kullanıyor.

Bağdat’ta sokağa çıkma yasağı 

Protestolar nedeniyle Bağdat’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Irak Ortak Operasyonlar Komutanlığı’ndan yapılan açıklamada, Bağdat’ta bugün saat 15.30 itibarıyla sokağa çıkma yasağı kararı alındığı bildirildi. Komutanlık daha sonra, Bağdat için ilan edilen sokağa çıkma yasağının ülkenin tamamında 19.00’dan itibaren süresiz biçimde uygulanacağını duyurdu.

Yeşil Bölge üzerinde de Irak Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçakları uçuşa  başladı. Başbakan Mustafa el-Kazımi, Bakanlar Kurulu’nun haftalık toplantılarını askıya aldığını duyurdu.

Sadr’ın sertleşen iktidar mücadelesi 

Sadr hareketi, Ekim 2021’de yapılan federal seçimlerde Ulusal Meclis’in en büyük grubu olmuştu. Şii imam, Kürt ve Sünni müttefikleriyle birlikte, Çerçeve’yi dışlayacak bir çoğunluk hükümeti oluşturma çağrısıyla yola çıktı.

Ancak sistemin kilidini açacak olan cumhurbaşkanı seçimini başlatmak üzere milletvekillerinin 2/3’ünü Meclis’te toplamayı başaramadı. Irak Anayasası’na göre, hükümetin kurularak işe başlayabilmesi, Meclis’in Başbakana hükümeti kurma görevini verecek olan Cumhurbaşkanı’nı seçmesine bağlı.

Haziran’da, Sadr ve 73 milletvekili, tıkanıklığı kırmak amacıyla istifa etti. Bu, rakip Şii bloku İran yanlısı Koordinasyon Çerçevesi’nin yasama meclisindeki en büyük siyasi grup haline gelmesine yol açtı.

Koordinasyon Çerçevesi’nin eski kabine bakanı Muhammed Şii el-Sudani’yi başbakan olarak aday göstermesi Sadr blokunu kızdırdı ve destekçileri tarafından parlamentonun işgalini tetikledi.

Irak’taki çeşitli siyasi gruplarla bağlantılı silahlı gruplarla Birleşmiş Milletler, gerilimlerin tırmanabileceği konusunda uyardı.

5 Ağustos Çarşamba günü Sadr, parlamentonun feshedilmesi ve yeni seçimlerin yapılması çağrısında bulundu.

6 Ağustos Perşembe günü geç saatlerde yapılan Koordinasyon Çerçevesi, bu fikre açık olduklarını ve potansiyel bir gerilimi düşürmeye işaret ettiğini söyledi. Ancak bu tür müzakereler için “soru üzerinde ulusal bir konsensüs ve güvenli bir ortam sağlanması” ön koşul olduğunu belirterek, parlamento işgalinin sona ermesi gerektiğini de öne sürdü.

Koordinasyon Çerçevesi, Sadr’ın uzun süredir düşmanı olan eski başbakan Nuri el Maliki’nin partisinden ve şimdi güvenlik güçlerine entegre edilmiş İran yanlısı eski bir paramiliter ağ olan Haşdi Şabi’den milletvekillerini içeriyor.

Şii kanaat önderi ve siyasal lider Mukteda es-Sadr’ın binlerce yandaşı 12 Ağustos’ta Cuma namazında lidere bağlılıklarını ve Irak Yüksek Mahkemesi’nin önümüzdeki hafta sonuna kadar parlamentoyu feshetmesi çağrısına desteklerini göstermek için Bağdat’ta parlamento önünde bir araya geldi.

Genel seçimlerden bu yana hükümetin kurulamadığı Irak’taki siyasi liderler, 18 Ağustos’ta ülkedeki siyasi krizi görüşmek üzere bir araya geldi. Meclisin feshi ve erken seçim çağrısı yapan Şii lider Mukteda es-Sadr’ın hareketinden toplantıya katılan olmadı. Yeniden erken seçim yapılabileceği konusunda anlaşmaya varan siyasi liderler, bu sürecin anayasal çerçeveye uygun şekilde olmasını istedi. Toplantıda, anayasal çerçevede bir yol haritası çizilmesi için ulusal diyalog toplantılarına devam kararı da alındı.

23 Ağustos’ta Mukteda es-Sadr yanlılarının Irak Yüksek Yargı Konseyi önünde oturma eylemi başlatmasının ardından Konsey, yargı işlemlerini askıya aldı. Başbakan Kazımi de Mısır ziyaretini yarıda kesip ülkeye dönmeye karar verdi.

Paylaşın

Irak’ta Mukteda es-Sadr Taraftarları Meclis Önünde ‘Erken Seçim’ Namazı Kıldı

Şii kanaat önderi ve siyasal lider Mukteda es-Sadr’ın binlerce yandaşı Cuma namazında lidere bağlılıklarını ve Irak Yüksek Mahkemesi’nin önümüzdeki hafta sonuna kadar parlamentoyu feshetmesi çağrısına desteklerini göstermek için Bağdat’ta parlamento önünde bir araya geldi.  

Mukteda es-Sadr ve yandaşları geçtiğimiz Ekim’de yapılan ve Sadr Hareketi’nin 73 vekille birinci parti olarak çıktığı seçimlerden bu yana Cumhurbaşkanı’nın seçilememiş ve hkümetin kurulamamış olmasını protesto için Temmuz’dan bu yana Irak parlamentosunu işgal ediyor.

Sadr Cumhurbaşkanı seçimi için gereken 2/3 çoğunluğu sağlayamayacağı belli olduktan sonra milletvekillerini meclisten çekmişti. Temmuz’dan bu yana da kendi yokluğunda Meclisin bir Cumhurbaşkanı seçmesi ve hükümet kurması olasılığını önlemek için parlamentoyu kuşatma altında tutuyor ve erken seçim talep ediyor.

Sadr, Çarşamba günü yüksek mahkemenin önümüzdeki hafta sonuna kadar parlamentoyu feshetmesi gerektiğini söyledi. “Yoksa, devrimciler başka bir tavır alacak”, dedi.

Muharrem yasında Cuma namazı

Ruters’in haberine göre, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da katlinin yasının tutulduğu Muharrem ayı münasebetiyle siyah giyinen ve her an ölmeye hazır olduklarının nişanesi olarak beyaz kefenlerini omuzlarına alan binlerce Sadr yandaşı Cuma namazını parlamento önünde kıldıktan sonra hutbe için kızıl bir minbere çıkan imamın karşıtlarına meydan okumasını onayladılar:

“Sadr burada olduğu sürece Irak’ı parçalayamayacaksınız.” İmam, “Bu devrimden geri dönüş yok…” dedi “halk taleplerinden vazgeçmeyecek.”

Kısaca Mukteda es-Sadr

Mukteda es-Sadr, Lübnan kökenli ve Şii âlimlerin olduğu bir aileden geliyor. Sadr, Şii dünyada saygın bir yeri olan Ayetullah Muhammed Sadık es-Sadr’ın 4. çocuğu olarak 1974 yılında doğdu.

Muhammed Sadık es-Sadr’ın iki oğlu Mustafa ve Muammile ile birlikte bir iddiaya göre Saddam Hüseyin’in emri ile 19 Şubat 1999’da düzenlenen bir suikast sonucu öldürülmüştü.

Mukteda es-Sadr ayrıca Ayetullah Muhammed Bakır es-Sadr’ın damadı. Bakır es-Sadr Irak’ta 1980 yılında idam edilmişti. Mukteda es-Sadr’ın kuzeni Musa es-Sadr, İran – Lübnan temelli Amel hareketinin kurucusu olarak biliniyor.

Sadr, ailesi ve bağlantılarına rağmen iyi bir din eğitimi ve üst düzey bir Şii din âlimi olması için gereken müçtehit unvanından yoksun. Ayrıca Sadr’ın fetva vermeye de yetkisi yok.

Sadr, Irak’ta Amerika Birleşik Devletleri işgaline karşı direnen ve sonradan Barış Birlikleri adını alan Şii grup Mehdi Ordusu’nun liderliğini yaptı.

Bağdat’ın kurtarılmış bölge olarak nitelendirilebilecek Sadr Kent bölgesinin gayriresmi yöneticiliğini yapan Mukteda es-Sadr, Irak hükümetinin herhangi bir resmi unvanına sahip değildir fakat ülkenin en etkili dini ve politik figürlerinden birisidir.

Paylaşın

Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğuna Ve Askeri Üssüne Saldırı

Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu ve Başika’daki askeri üse eş zamanlı saldırı düzenlendi. Rudaw saldırıların roketle yapıldığını yazarken, RojNews askeri üssü yapılan saldırının drone ile yapıldığını söyledi.

Rudaw haberinde atılan dört füzenin başkonsolosluk binasının etrafına isabet ettiği, etraftaki binaların ve araçların hasar gördüğü ancak ölen ya da yaralanan olmadığı aktardı.

Her iki haber kuruluşu da Başika yakınlarındaki askeri üssü yapılan dronlu saldırıya ilgili ölen ya da yaralanan bilgisi paylaşmadı.

RojNews saldırıyı Irak’ta Şii bir grup olan Seraya Ebabil güçlerinin üstlendiğini belirtti.

Başika’daki askeri üs Musul’un 12 kilometre kuzeyinde. 2015’te inşa edildi ve “Başika ya da Zilkan üssü” olarak adlandırılıyor.

Dışişleri Bakanlığı saldırıyı kınadı

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, saldırıya ilişkin bir açıklama yaptı.

Musul Başkonsolosluğuna gerçekleştirilen saldırıyı doğrulayan Dışişleri Bakanlığı, Başika’daki askeri üsse yapılan saldırıyla ilgili bir şey demedi.

Bakanlık açıklamasında, “Can kaybı yaşanmayan bu saldırıyı en sert şekilde kınıyor ve sorumluların biran önce adalet önüne çıkarılmalarını bekliyoruz. Irak makamlarını diplomatik ve konsüler temsilcilikleri koruma sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz.” dedi.

Saldırının BM Güvenlik Konseyinde Irak’ın çağrısıyla düzenlenen toplantı sırasında gerçekleştiği belirten Bakanlık açıklamada, şunları kaydetti:

“Ülkemizin haksız şekilde itham edilerek hedef gösterildiği bir dönemde, Irak makamlarının çağrısı üzerine düzenlenen BM Güvenlik Konseyi toplantısı sırasında bu saldırının gerçekleşmiş olması da vahim ve düşündürücüdür.”

“Bu vesileyle Irak makamlarına, terörle mücadeleye odaklanmaları ve toprakları üzerinden komşu ülkelere ve diplomatik temsilciliklere tehdit oluşturan terör mevcudiyetlerine son vermeleri çağrımızı bir kez daha yineliyoruz.”

Paylaşın

BMGK, Zaho Saldırısı Gündemiyle Toplandı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Irak’ın talebi üzerine Zaho saldırısı gündemiyle toplandı. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimindeki (IKBY) Zaho kentinin turistik alanlarından Perex köyüne yönelik en az dokuz sivilin hayatını kaybettiği 20 Temmuz tarihli saldırıya ilişkin toplantıda BM Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert saldırıyla ilgili bilgi paylaştı.

BM’nin açıklamasına göre, Hennis-Plasschaert, “Irak’ın saldırıyı Türkiye güçlerine bağladığını, fakat Ankara’nın yayınladığı bir açıklama ile sivillere yönelik her türlü saldırıya karşı olduklarını ve gerçeği ortaya çıkarmak için tüm adımları atmaya hazır olduklarını söylediğini” aktardı.

Saldırıda dokuz sivilin hayatını kaybettiğini, 33 kişinin ise yaralandığını hatırlatan Daimi Temsilci, “Irak, Türkiye’nin güçlerini tüm Irak topraklarından çekmesini talep ediyor ve soruşturma çağrısında bulunuyor” dedi.

Rûdaw’ın haberine göre, saldırıya ilişkin detayları paylaşan BM Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği’nin saldırının “PKK terör örgütü tarafından” yapıldığını açıkladığını, fakat PKK’nin “20 Temmuz’da bölgede bulunduğunu inkar eden ve saldırıdan Türkiye’yi sorumlu tutan bir açıklama yaptığını” hatırlattı.

2018’den bu yana 22 bini aşkın ihlal

Hennis-Plasschaert’ın açıklamasına göre, 23 Temmuz’da Irak Parlamentosunda konuyla ilgili sunum yapan Dışişleri Bakanı, “2018’den bu yana Türkiye’nin Irak’ın egemenliğini 22 bin 700’den fazla defa ihlal ettiğini, bakanlığın 2018’den beri Türkiye’ye 296 protesto notası verdiğini” söyledi.

BM Özel Temsilcisi, Irak’ın taleplerini şöyle sıraladı:

“Aynı toplantıda, Parlamento Güvenlik ve Savunma Komisyonu, PKK unsurlarının Irak’tan çıkarılmasını, tüm Türk kuvvetlerinin geri çekilmesini, Türkiye sınırında federal güçlerin yeniden konuşlandırılmasını, varsa Türkiye ile güvenlik anlaşmalarının iptal edilmesini tavsiye etti ve askeri yetenekleri geliştirmek için savunma bütçesinin gözden geçirilmesini talep etti.

Sonuç olarak; Hiç bir taraf gerginliği daha fazla tırmandırmak istemiyor. Irak, ‘Türkiye’nin güçlerini tüm Irak topraklarından çekmesini’ talep ediyor ve soruşturma çağrısında bulunuyor.”

“Tüm saldırıların durması çok önemli”

“Sivillerin korunmasına yönelik önlemlere uyulmadığını” da aktaran Hennis-Plasschaert, sözlerine şöyle devam etti:

Tanınmış bir turizm bölgesine yapılan korkunç saldırı, sivillerin hayatına, sivilleri korumaya yönelik uluslararası insan hakları hukukuna, uluslararası kabul görmüş standartlara karşı şok edici bir saygısızlık olduğunu gösteriyor. Her bir çatışmanın tüm tarafları, her zaman sivillere zarar vermekten kaçınmak için mümkün olan tüm önlemleri almak zorunda. Bu saldırıda buna uyulmadığı açıktır.

Dün Irak Başbakanı ile yaptığım görüşmede, bağımsız veya ortak olsun, şeffaf ve titiz bir soruşturmanın önemini bir kez daha vurguladı.

Bununla birlikte, Türkiye’nin de tam olarak ne olduğunu belirlemek için konuyu Irak ile birlikte ele almaya hazır olduğunu anlıyorum.

Son olarak, geçmiş yıllarda defalarca söylediğim gibi; Irak, kendi egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün rutin ve kontrolsüz bir şekilde kontrol edilmesini, dış ve bölgesel çekişmeler için bir arena gibi kullanılmasını haklı olarak reddediyor.

Irak topraklarına yapılan tüm saldırıların durması çok önemli. Dolayısıyla bu ihlaller sadece ulusal ve bölgesel gerilimleri pervasızca artırmakla kalmıyor, gördüğümüz gibi büyük insanlık trajedilerine de neden oluyor.”

Irak’tan uluslararası soruşturma çağrısı

Irak Dışişleri Bakanı Fouad Hussein de BMGK toplantısında söz alarak Zaho saldırısına ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.

“Saldırının Irak’ın egemenliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik askeri bir saldırganlık ve bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit” olduğunu söyleyen Hussein, BMGK’ye “Türkiye’ye Irak topraklarından güçlerini çekmesi için bir karar alma” çağrısında bulundu.

“Saldırganlığın şiddetli bir şekilde kınanması ve faillerin saldırıdan sorumlu tutulması gerektiğinin” de altını çizen Dışişleri Bakanı, olayı incelemek için bağımsız, uluslararası bir soruşturma gerektiğini söyledi.

Irak Dışişleri Bakanı Hussein ayrıca Irak ve Türkiye arasındaki durumun BMGK gündemine dahil edilmesi ve saldırganlığın ardından ortaya çıkan zararın Türkiye hükümetince karşılanması çağrısı yaptı.

“Yanlış anlaşılmaları önlemek için önemli”

BM’nin aktardığına göre, Türkiye’nin BM Daimi Temsilciliği Maslahatgüzarı Öncü Keçeli de dünkü toplantıda söz aldı.

Keçeli, saldırıdan sonra Türkiye’nin hem Irak hem de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkilileri ile iletişime geçtiğini söyledi: “Türkiye’nin gerçeği ortaya çıkarmak için tüm adımları atmaya hazır olduğunu ifade ettik.”

“BMGK toplantısının olası yanlış anlaşılmaları önlemek için çok önemli olduğuna inandıklarını” da aktaran Maslahtgüzar, “Türkiye’nin Irak’ın egemenliğini, toprak bütünlüğünü, istikrarını ve refahını hep desteklediğini” ve “aksi iddiaların yanlış ve kötü niyetli olduğunu” söyledi:

“Şunu netleştirelim. Irak’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü Türkiye tarafından değil, terör örgütü tarafından ihlal edildi.”

Ne olmuştu?

Habur Sınır Kapısı’na 12 kilometre mesafede yer alan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Zaho’ya 20 Temmuz’da top isabet etti.

Saldırıda aralarında çocukların da bulunduğu dokuz kişi hayatını kaybetti, 23 sivil de yaralandı.

Irak ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi saldırıdan Türkiye’yi sorumlu tuttu. Türkiye ise saldırının, “terör örgütü kaynaklı” olduğunu açıkladı.

Irak hükümeti, Türkiye’yi Irak’ın egemenliğini alenen ihlal etmekle suçladı. Irak Dışişleri Bakanlığı, “Alanda PKK olmadığını” belirtti.

Irak yönetimi ayrıca, “Ankara’dan resmi bir özür sunmasını ve askeri güçlerini Irak topraklarından çekmesini” istedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise; saldırıyla ilgili TRT habere yaptığı açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nden aldığımız bilgiye göre sivillere yönelik herhangi bir bir saldırımız olmamıştır” demişti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Irak, Türkiye’yi BM Güvenlik Konseyi’ne Şikayet Etti

Irak Dışişleri Bakanlığı, ülkenin kuzeyine yapılan topçu saldırısı nedeniyle Ankara’yı BM Güvenlik Konseyi’ne şikayet etti, saldırıyı görüşmek üzere acil bir oturum talep etti. Irak medyası Güvenlik Konseyi oturumunun salı günü düzenleneceğini bildirdi.

Çarşamba günü Kuzey Irak’ın Zaho ilçesine düzenlenen saldırıda aralarında 1 çocuğun da bulunduğu 9 sivil ölmüş, 20’si de yaralanmıştı.

Türkiye, saldırının ‘terör örgütü kaynaklı’ olduğunu belirterek PKK’yı işaret etmişti. Bağdat yönetimi ise Türkiye’yi Irak’ın egemenliğini alenen ihlal etmekle suçluyor.

Saldırıyla ilgili cumartesi günü Irak parlamentosunda düzenlenen oturumda milletvekilleri, olayla ilgili soruşturmanın derinleştirilmesi için komisyon kurulmasına karar verdi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmad al-Sahaf, bakanlığın Irak’ın Ankara’daki maslahatgüzarını geri çağırdığını yineledi.

Türkiye ve Irak arasında son dönemde Dicle ve Fırat nehir havzalarından su paylaşımına ilişkin görüşmeler yürütülüyordu. Saldırı sonrası oluşan gerilimini söz konusu görüşmeleri olumsuz etkileyebileceği yorumları yapılıyor. Irak, zaman zaman su paylaşımı konusunda Türkiye’ye suçlamalar yöneltiyor.

Bağdat yönetimi ayrıca, “Ankara’dan resmi bir özür sunmasını ve askeri güçlerini Irak topraklarından çekmesini” istedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, saldırıyla ilgili TRT habere yaptığı açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nden aldığımız bilgiye göre sivillere yönelik herhangi bir bir saldırımız olmamıştır.” demişti.

Irak Parlamentosu, 1’i bebek 9 kişinin yaşamını yitirdiği  katliama ilişkin özel oturum düzenledi. MA’nın haberine göre; toplantıda, katliam yerinde incelemelerde bulunması için ortak bir komisyon oluşturulmasına karar verildi.

Ortak komisyon güvenlik, savunma, dış ilişkiler ve askeri uzmanlık alanlarında çalışan isimlerden oluşacak. Ortak komisyon, olay yerini ziyaret ederek yapacakları son incelemenin ardından nihai kararını açıklayacak.

Paylaşın