HDP’li Buldan: İkinci Tur Faşizm İle Demokrasi Arasında Bir Referandum

28 Mayıs seçimleri öncesi değerlendirmelerde bulunan HDP Eş Genel başkanı Pervin Buldan, Erdoğan tekrar kazanırsa ne olacağını tek tek sıralamaya gerek yok. Son yıllarda yaşadıklarımız bunun açık göstergesi. Bizler yine direniriz, bizler yine mücadele ederiz ama toplum nefessiz kalır. Bizi en çok endişelendiren de bu” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “O yüzden Türkiye toplumu ve Kürtler açısından, kadınlar ve gençler açısından bu kadar önemli bir süreçte rejimi ve sistemi oyladığımızın farkında olmamız gerekir. Bizler eğer ikinci turda kazanabilirsek demokrasinin inşasını gerçekleştirmiş olacağız. O yüzden bu kadar tarihi bir seçim olacaktır.”

Buldan, açıklamalarının devamında, “Dolayısıyla bu ikinci turun faşizm ile demokrasi arasında bir referandum olduğunu görerek hareket etmemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Türkiye toplumu önemli bir karar verecek tercih yapacak. Türkiye; karanlık ile aydınlık arasında tercih yapıp aydınlığı seçerse, demokrasi ile faşizm arasında tercih yapıp demokrasiyi seçerse önümüzdeki süreçte demokratikleşme alanında, barış alanında ve huzur ve refah alanında bir başarı elde edebilir.

Bu seçim gerçekten tarihi bir seçim olacak. Türkiye’nin kaderini değiştirecek bir seçim olacak. Ben başta Diyarbakır halkı olmak üzere bütün Kürtlere ve Türkiye  halklarına çağrımızı buradan tekrar yapmak istiyorum. Türkiye’nin kaderini değiştirmek bizlerin elinde. Bir kez daha 28 Mayıs’ta sandıklara giderek bu değişim ve dönüşüme katkı sunalım, geleceğimizi oyladığımızı, yarınlarımızı belirlediğimizi bilerek bu seçime yaklaşalım” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, eski Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Yeşil Sol Parti ve HDP yöneticileri ile Yeşil Sol Parti milletvekilleri Diyarbakır’da basın mensuplarıyla bir araya geldi. Buluşmanın açılışında konuşan Buldan ve Türk, seçmeni sandığa çağırarak şunları söyledi:

HDP Eş Genel Başkanı Buldan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“28 Mayıs seçiminin son çalışmalarını duyurmak için buradayız. Esnaf ziyaretleri gerçekleştireceğiz, buluşmalar gerçekleştireceğiz. İkinci tur seçimlerinin artık son kavşağında olduğumuzu bilerek bu çalışmaları tamamlayacağız. 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerin çok eşit şartlarda, demokratik bir ortamda yapılmadığını biliyoruz. Cumhur İttifakının devletin bütün imkanlarını kullanarak yürüttüğü aşikar.

Ancak bizler muhalefet partileri olarak; bütün bu eşitsiz şartlara ve anti demokratik uygulamalara karşı halkımızın ve Türkiye’nin geleceğini, Türkiye toplumunun yarınlarını düşünerek bir seçim süreci geçirdik. Yeşil Sol Parti olarak bütün bu engellemelere rağmen bir başarı elde ettiğimizi düşünüyoruz. Bu başarının ikinci turda devam etmesi için de iki gün sonra yapılacak seçimlerin Türkiye’nin demokratik geleceği ve barışı açısından, gençlerin ve kadınların geleceği açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Tarihi bir kavşaktır aslında 28 Mayıs’ta yapılacak seçim.

Yeşil Sol olarak birinci turda sürdüğümüz tutumumuzu, ikinci turda da devam ettireceğimizi dün yaptığımız açıklamayla zaten kamuoyu ile paylaştık. Bugün bir kez daha Diyarbakır’dan, özellikle bölgeden ikinci tura dair önemli sonuçların çıkacağını düşünerek bunu ifade ediyorum. Diyarbakır halkına bir kez daha şu çağrıyı yapıyoruz. İkinci turda oylarımızı kullanalım, sandığa gidelim, birinci turdaki irademizi ve kararlılığımızı ikinci turda da gösterelim. Çünkü gelecek ve yarınlar bizi ilgilendiriyor.

AKP’nin ve Erdoğan’ın tekrar kazanması Türkiye toplumunun bir kez daha nefessiz kalmasına neden olacaktır. Bunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum. O yüzden Erdoğan gitmelidir. Erdoğan’ın gitmesiyle toplumun rahat bir nefes alacağını düşünerek bunu ifade ediyorum. Çünkü son yıllarda AKP iktidarının MHP ile birlikte Türkiye’yi nefessiz bıraktığını biliyoruz.

Her türlü hukuksuzluğun, düşmanlığın, baskı ve şiddetin bu ülkede yaratıldığını, demokrasinin kırıntılarının bile kalmadığı bir ülke yaratıldığını hepimiz gördük. Bir Kürt düşmanlığı var. Aynı zamanda bir kadın düşmanlığı var, bir barış düşmanlığı var. Bütün bunların bitmesi, Türkiye’nin rahat bir nefes alması için de Erdoğan kaybetmelidir bu seçimlerde.

Bu meselelerin rahatlıkla çözülebileceği, demokratik adımların atılabileceği, Türkiye’nin barışa, huzura ve refaha kavuşabileceği bir ortamı yaratabilmek elbette bu seçimlere bağlı. O yüzden Erdoğan’ı göndermemizle birlikte demokratik yolların açılabileceğine olan inancımı ifade etmek istiyorum. Erdoğan’ın tekrar kazanmasının çıkaracağı fermanların Türkiye açısından felaket olacağının altını çizmek istiyorum.

“İkinci tur faşizm ile demokrasi arasında bir referandumdur”

Erdoğan tekrar kazanırsa ne olacağını tek tek sıralamaya gerek yok. Son yıllarda yaşadıklarımız bunun açık göstergesi. Bizler yine direniriz, bizler yine mücadele ederiz ama toplum nefessiz kalır. Bizi en çok endişelendiren de bu. O yüzden Türkiye toplumu ve Kürtler açısından, kadınlar ve gençler açısından bu kadar önemli bir süreçte rejimi ve sistemi oyladığımızın farkında olmamız gerekir.

Bizler eğer ikinci turda kazanabilirsek demokrasinin inşasını gerçekleştirmiş olacağız. O yüzden bu kadar tarihi bir seçim olacaktır. Dolayısıyla bu ikinci turun faşizm ile demokrasi arasında bir referandum olduğunu görerek hareket etmemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Türkiye toplumu önemli bir karar verecek tercih yapacak. Türkiye; karanlık ile aydınlık arasında tercih yapıp aydınlığı seçerse, demokrasi ile faşizm arasında tercih yapıp demokrasiyi seçerse önümüzdeki süreçte demokratikleşme alanında, barış alanında ve huzur ve refah alanında bir başarı elde edebilir.

Bu seçim gerçekten tarihi bir seçim olacak. Türkiye’nin kaderini değiştirecek bir seçim olacak. Ben başta Diyarbakır halkı olmak üzere bütün Kürtlere ve Türkiye  halklarına çağrımızı buradan tekrar yapmak istiyorum. Türkiye’nin kaderini değiştirmek bizlerin elinde. Bir kez daha 28 Mayıs’ta sandıklara giderek bu değişim ve dönüşüme katkı sunalım, geleceğimizi oyladığımızı, yarınlarımızı belirlediğimizi bilerek bu seçime yaklaşalım.

Herkese kolay gelsin, herkese başarılar diliyorum. Umut ediyorum ki 28 Mayıs’ta istediğimiz sonucu elde edeceğiz. Mesele Millet İttifakı ya da Sayın Kılıçdaroğlu değildir; biz meseleye sadece ve sadece Türkiye’nin geleceği olarak bakıyoruz ve oyumuzu da Türkiye’nin geleceğinden yana kullanıyoruz. Türkiye halklarına bir kez daha sandığa sahip çıkma ve oylarını kullanma çağrısı yapıyorum.”

“Elbette faşizme karşı demokrasiden yana tutum sergileyeceğiz, Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğiz”

Buldan’dan sonra konuşan Ahmet Türk’ün açıklamalarından öne çıkan bölümler ise şöyle:

“Önemli bir dönemeçten geçiyoruz. Değişimin ve dönüşümün sancılarını yaşıyoruz. Elbette tercihimiz şahıslarla ilgili değil. Kürt halkının geleceği, Türkiye’nin geleceği için mücadele ediyoruz ve seçimimizi ona göre yapıyoruz. Tabii ki son dönemlerde milliyetçi tartışmalar halkımızda kırgınlık yarattı. Buradan özellikle halkımıza ve gençlerimize şu mesajı vermek istiyorum. Sakın oyuna gelmeyin; protesto etmeniz ve sandıklara gitmemeniz Erdoğan’ın değirmenine su taşımak olacaktır. Bu bilinçle sandıklara gitmeniz gerekiyor. Önümüzde iki seçenek vardı.

Eş Genel Başkanımızın da biraz önce ifade ettiği gibi ırkçılığı, faşizmi ve tekçi anlayışı Türkiye’de hakim kılmak isteyen bir anlayış var. Bunun karşısında da en azından halkımızın nefes alabildiği demokratik bir ortam konusunda güven veren, hukukun üstünlüğünü esas alan farklı bir anlayış var. Biz bu iki seçenekten birini tercih etmek durumundayız. Elbette bizim tercihimiz demokrasiden, insan haklarından, Kürt halkının özgür geleceğinin belirlenmesinden yana olacak. Yıllardan beri sürdürdüğümüz mücadele demokratik bir gelecek içindir, halkların ortak demokratik değerlerde buluşması içindir, halkımızın özgür geleceği içindir.

Eş Genel Başkanlarımız, arkadaşlarımız yaptıkları toplantılarda ve açıklamalarda her türlü değerlendirmeyi yaptılar. Bizler bu durumda elbette tercihimizi demokrasiden yana kullanacağız. Pek çok talebimizin karşılanmayabileceği ihtimalini biliyoruz. Ancak biz inandığımız yolda mücadelemizi yine yürüteceğiz. Ama bugün başından beri söylemek istediğim şudur. Sevgili Halkımız, iki seçenekle karşı karşıyayız: Ya faşizme destek vereceğiz ya da onun karşısında en azından halkımızın nefes alabileceği bir seçeneğe destek vereceğiz.

Bu iki seçenekten biri Kılıçdaroğlu’dur ve biz tercihimizi Kılıçdaroğlu’ndan yana yapacağız. Son dönemlerdeki milliyetçi söylemler nedeniyle halkımızda bir kırgınlık olduğunu görüyoruz, bu kırgınlığı biz de yaşıyoruz. Ama oyuna gelmemek lazım. Bu seçimlerde bir bütün olarak sandık başında olmamız lazım. Bununla birlikte seçim kuruluna gidinceye kadar oylarımıza sahip çıkmamız lazım. Hepinize teşekkür ediyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum.”

Paylaşın

HDP’li Mithat Sancar: Bu Sistem Değişmeli

Katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Eğer şu andaki Meclis çoğunluğu ortadayken Erdoğan kazanırsa bu ucube sistem tamamen yerleşir. Yozlaşmış, rantçı sömürü sistemi iyice yerleşir” dedi ve ekledi:

“Kadınlara karşı ayrımcı, şiddet ortamını bizatihi yaratan bu sistem yerleşecek. Yaşadığımız bu pahalılıkta çocuğuna yiyecek bir şey alamayan, besleyemeyen milyonların daha da artacağı sistem yerleşecek. Bir avuç yandaşın, rantçının sermayedarın zenginliğine zenginlik kattığı bu sistem yerleşecek.”

Sancar, konuşmasının devamında, “Bu sistem değişmeli. O nedenle biz tercihimizi rejim değişikliğinden, bu rejimi durdurmaktan yana kullanıyoruz. Sandıklara mutlaka gitmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, TELE1’de Zeynel Lüle’nin sunduğu Gündem Özel programına konuk oldu.

Sancar, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ arasındaki protokole itirazlarını anlattı. Sancar, kayyum maddesine ‘güçlü bir şekilde’ itiraz ettiklerini ifade etti. Sancar, görevden alınan belediye başkanının, yerine gelecek kişiyi belediye meclisinin belirlemesi gerektiğini vurguladı.

Sancar, AKP iktidarının kara propagandalarına rağmen ilk turu kazanamadığını bunun sebebinin de toplumdaki değişim isteği olduğunu dile getirdi. Sancar, değişim isteğinin farklı toplumsal kesimlerde farklı tepkilerle ortaya çıktığını belirterek, “Mesela kendisini milliyetçi olarak görüp itirazını milliyetçi bir üslupla getiriyor. Bu benim anlayışımla uyuşmayabilir ama bunu benim anlama gibi bir görevim var.” dedi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun bir referandum niteliğinde olduğunu ve Kılıçdaroğlu’nun değişim isteğini temsil ettiğini vurguladı. Sancar, mevcut rejimden yana olmanın HDP’nin kendisini inkar etmesi anlamına geleceğinden Kılıçdaroğlu’nu desteklediklerini anlattı.

Sancar, seçimin ikinci tura kalmasının ardından ilkelerinden taviz vermeyen tek parti olduklarının da altını çizdi. Sancar, özetle şunları dile getirdi:

“HDP’de karar mekanizmaları öyle basit değil. Bizim kurullarımız var, ama bazı partilerde o kurallar yok. Biz bileşenler partilerden oluşuyoruz. Şimdi, bir karar alınacağı zaman kurullarda kararın tartışılması gerekiyor. Biz de hızla bunu yaptık.

Tartışmaları yürüttük, masaya gelen ve sosyal medyada olan konuları konuştuk. Tercihimiz gerekçeleri birlikte gerçekleşti.

(Özdağ-Kılıçdaroğlu protokolü) Protokolde tabi en çok gündeme gelen konu kayyum meselesi, yer alan ifadelere itirazımız var. Güçlü bir itirazımız var. Kayyum, sadece iktidarın HDP’li belediyeleri gasbetmesi olarak görmüyoruz. Bu bir demokrasi meselesidir. Halkın iradesine karşı el koymadır.

Kayyuma karşı çıkmayan bir anlayışın demokrasi ile bağdaşan bir durumu olmadığı ortada. Bu çıkan formülde Altılı Masa’nın mutabakat metnine yakınlaştırdığına yönelik yorumlar var. Ancak, yargı kararı ile bile olsa belediye Meclis’i seçim yaparak belirler başkanı. Protokolde devlet görevlilerin de yer alacağı belirtiliyor. İtiraz ediyoruz, karşı da çıkıyoruz. Yıllardan beri sürdürüyoruz. Bu anlayışa karşı yıllardır mücadele ediyoruz, edeceğiz.

Buradan seçimdeki tutumumuzu değiştirecek bir karara gidip gitmemiz gerekiyor muydu. Tartıştığımız buydu.

Bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube rejim 2018’de geldi. İlk seçim birinci turda bitti ve şimdi yaşadığımız tartışmalar yaşanmadı.

Bu sistemin ikinci seçimi, ikinci tura kalınca acayiplikler içinde kaldı. Sistemin yarattığı handikaplar var. İktidarın kendi kurduğu tuzaklar da var. Biz ilkesel bir siyasi tutum belirlemeyi esas aldık.

Bu sistem 21 yıldır adım adım inşa edildi. Türkiye, felaketlerin eşiğine geldi. Kimse demokrasinin çöktüğünü inkar edemiyor, sadece bir kısım belki de bundan mutlu.

Hukuk dediğimiz yok, yargı bağımsız değil. Çöküş çeşitli alanlarda var. Ekonomik kriz var. Bu bir çöküş ve halkı eziyor. Sistem her alanda halkın üzerine çöküyor. Biz bu rejime açık bir şekilde karşıyız. Bu rejime karşı tavrımızı da bu verilere göre aldık.

(Yeşil Sol Parti ile okunan metin) Pervin başkanın okuduğu metin, ortak mutabakat metnimiz.

Sadece terör değil, benzeri tecavüz, yolsuzluk.. Suçu işlediğine dair mahkeme kararı olan bir belediye başkanının görevden el çektirilmesi anlaşılır. Bu demokratik hukuk devletinde olur. Şimdiki sistemde yargı kararına gerek yok, soruşturma açılınca İçişleri Bakanlığı atama yapılıyor. Bunun izahı yok.

Protokol metnindeki şeyi ikiye ayırabilirsiniz. Böyle bir yargı kararı varsa, başına şöyle eklense daha doğru olurdu: “Bağımsız ve tarafsız hale getirilmiş yargı tarafından”

İkinci devlet görevlisinin atanması asla kabul edilemez, orada seçilmiş bir organ var. Belediye meclisi var. O meclis seçim yapar, yeni belediye başkanı seçer. Bu protokol metninde o yok bunu kabul etmiyor.

Buna bakarak, seçim stratejisini değiştirmemizin nedeni var. Kayyum sistemini getiren bu iktidardır. Bütün olarak rejimi kayyum sistemi haline getirdi. Türkiye’de tek adam rejimi dediğimiz şey bir kayyum rejimidir. Biz buna da karşıyız. Kayyum sistemi halk iradesini tanımayan bir sistemdir.

Bu seçim bir referandum niteliğindedir. İki seçenek var. İlk defa ikinci tura kaldı ve tecrübe ediyoruz.

Toplumda ciddi bir değişim arzusu var. Toplumda değişimin arzusu, aynı kesimlerin aynı noktada gelmesi anlamına gelmiyor.

Değişim arzusunu farklı ifade eden toplumsal kesimler olabiliyor. İlk tur seçimlerine baktığımızda seçime katılan yurttaşların yarısından fazlası, hile hurdaya rağmen değişim arzusunu ortaya koymuştur

Çok farklı gerekçe olabilir. Her bir gerekçeyi bir ideolojik kalıba oturtulursa siyaseti okumayı zorlaştırır. Mesela kendisini milliyetçi olarak görüp itirazını milliyetçi bir üslupla getiriyor.

Bu benim anlayışımla uyuşmayabilir ama bunu benim anlama gibi bir görevim var. Neden toplumda itiraz böyle yapıcı olmayan kanallara kayabiliyor.

Irkçılığa, nefret söylemine varan yapılarda var, partilerden söz etmiyorum, toplumdan bahsediyorum.

Bizim görevimiz, bu değişim arzusunu demokratik bir odağa yönelmesidir. Yani ortak paydanın demokrasi olabileceği bir itiraz toplamı yaratmaktadır.

HDP ve YSP, kendi asli misyonu ile toplumsal itirazlar için demokratik çözümleri bulmalı. İstiyoruz ki toplumda ortaya çıkan, farklı gerekçelere dayanan itirazları demokrasi ve eşitlik ortak paydasında buluşturalım.

Karşımızda iki seçenek var. Türkiye’yi felaketlere sürükleyen pek çok alanda çöküş yaratan bir iktidar ve rejim. Bu seçimde oylanacak taraflardan biri budur. Diğeri ise toplumsal değişim isteğidir.

“Cumhurbaşkanı çıkıp her türlü kara propagandayı kullanıyor”

Yani mevcut rejim ve toplumsal değişim isteği. Biz tercihimizi mevcut rejiminde kullanırsak kendimizi inkar ederiz. Bu yüzden başından beri toplumsal değişimden tercihimizi kullanıyoruz. İki aday var. Erdoğan bu rejimi temsil ediyor. Bu rejimi daha da sağlamlaştırmak amacıyla hareket ediyor. Kılıçdaroğlu da genel anlamda bir değişim var diyor. Mevcut rejimi bir seçenek olarak görmüyoruz ve diğer seçeneği tercih ediyoruz.

Bunu da çok açık söylüyoruz. İkinci turda referandum, mevcut rejimle toplumdaki değişim istediği arasındadır. Öyle bir otoriter yapı kuruldu ki. Cumhurbaşkanı çıkıyor 30 kanalda.

Bir cumhurbaşkanı çıkıp her türlü kara propagandayı kullanıyor. Bunlar zaten gözler önünde. Geçen bir şekliyle bunu da itiraf etti, montajla.

Buna rağmen, devletin aygıtlarını kullanıyor, kara propagandayı medyanın büyük bir kısmıyla yürütüyor toplumu tek bir kalıba sokamıyor. Demek toplumda otoriterliğe karşı bir direnç var. İlk turda toplumun direndiğini görüyoruz. Bu direncin daha büyük toplum kesimini kapsadığını görüyoruz.

Sandığa gitmeyen seçmenin büyük kısmı bu rejimden rahatsız. Ya çaresizlikten ya umutsuzluktan gitmedi. Sandıkların korunması da var. Bu kadar faktörün seçime gitmeyenleri etkilediğini düşünüyorum. Daha fazla umut ve güvenle bu kesmi çekmeliyiz

Muhalefet adayı kazandığında bu iş de bitmiyor. Esas o zaman bu kadar büyük bir itirazı demokratik ve eşitlikçi bir hedefe doğru yürüteceğiz.

Biz sanki bu seçimle sorunların çözüleceğini düşünmüyoruz. Ama yolun açılacağına inanıyoruz.

Kafa karışıklığı bizim seçmenimizin girdiği bir durum değil yalnızca. İktidarın pompaladığı bir propaganda var. Onların trol ordusu zeka seviyesi düşük olsa da maşallahı var

Çeşitli adayların açıklamaları, birden bire on gün içinde Türkiye’nin panoraması alt üst oldu gibi görünüyor.

“Umutsuzluk ve çaresizlik…”

Sağlam ve ilkeli duran tek parti biziz. Bu kolay iş değil Türkiye’de Sandıkları koruyacak bizatihi halkın kendisidir. Ama partilerin hiçbir savsaklaması asla kabul edilemez.

Erdoğan, kazanırsa bu rantçı ve ucube sistem yerleşecek. Gençlerin kendi ülkelerinde gelecek aramalarını engelleyen sistem yerleşecek. Bir avuç yandaşın zengin olduğu sistem yerleşecek. Kara propaganda provokasyonlarla, sabit bir kaygıya dönüştürüyor.

Bütün imkanları ile üzerimize gelmelerine rağmen, umutlu bir atmosfer yaratıyoruz. Böyle hareket edince, iktidarın kara propagandasını etkisizleştirebilirsiniz. Herkes sandığa gitsin, oy kullanmak demokratik bir sorumluluktur. Sandığa gidelim, irademizi bu rejimi değiştirmek için kullanalım. Umutsuzluk ve çaresizlik bir insan için en kötü duygulardır. Sandığa gidip irademize sahip çıkıyoruz.

Paylaşın

HDP Ve YSP’den Kemal Kılıçdaroğlu’na Destek Kararı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti (YSP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda da destek verme kararı aldı.

Haber Merkezi / HDP ve YSP, 28 Mayıs’ta gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı Seçiminin ikinci turu ile ilgili görüş ve tavırlarını Ankara’da düzenledikleri ortak basın toplantısında açıkladı. Basın toplantısında HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün ve İbrahim Akın açıklamalarda bulundu.

Seçimin, “sisteme yönelik demokratik değişimden yana olanlar” ile “tek adam rejimini sürdürmek isteyenler” arasında bir referandum olduğunu kaydeden Buldan, şunları söyledi:

“Toplumdaki demokratik değişim direncini kıran, sömüren, sönümlendiren veya onaylayan hiçbir siyasi anlayışı doğru bulmayız. Bu tür yaklaşımlara karşı da demokratik mücadelemizi sonuna kadar sürdürürüz. Dün Zafer Partisi ve CHP arasında imzalanan protokolü de bu minvalde değerlendirdik ve eleştirilerimizi de kamuoyuyla paylaştık. Mücadelemizin ve üçüncü yol politikamızın temel hedefi, devletin ve toplumun imkanlarını düzenleyen evrensel standarda kavuşturmaktır. Bizi, tavizsiz ve baş eğmez kıldıran tek şey ezilen, mazlum halklarımızın bu talebi ve ihtiyacıdır.”

“Kürtlerin politik iradesine kayyumlar yoluyla ipotek koyanlar, aynı zamanda bütün Türkiye halklarının haklarına ve özgürlüklerine de ipotek koyanlardır” diyen Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kürt sorununun çözümsüzlüğü toplumun çıkarına değildir. Bu çözümsüzlük oyunu bozulmadan cumhuriyet, demokrasiyle bütünleşemeyecektir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken bizler, her ne koşulda olursak olalım halkın iradesini, tüm iradelerin üstünde tutacağız. Ortak ve eşit bir demokratik gelecek için mücadelemizi sürdüreceğiz.”

28 Mayıs seçiminde ‘ucube rejimin devam edip etmeyeceğinin’ oylanacağını belirten Buldan, “Erdoğan bizler açısından asla bir seçenek değildir. Ve tek seçenek, onu ve temsil ettiği iktidarı değiştirmektir” dedi.

“Sandığa eksiksiz gideceğiz”

28 Mayıs’ta herkese sandığa gitme çağrısı yapan Buldan, “Bizler inanıyoruz, sizler de inanın. Sandığa eksiksiz gideceğiz ve hep birlikte tek adam rejimini değiştireceğiz. Kendi gücümüz ve milyonların değişim arzusu en büyük ilham kaynağımızdır. Israrla ve inatla mücadelemizi sürdüreceğiz, asla ve asla pes etmeyeceğiz. Mutlaka ama mutlaka bizler kazanacağız” diyerek sözlerini sonlandırdı.

“Bu rejimi değiştirmeye karalıyız”

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın ise değişim taleplerinin engellenemeyeceğini belirterek “14 Mayıs’ta yarım bıraktığımız işi 28 Mayıs’ta tamamlayacağız. 14 Mayıs’ta durdurduk, 28 Mayıs’ta değiştireceğiz” dedi.

“Bütün halklarımıza bir kez daha sesleniyoruz” diyen Akın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz buradayız ve değiştirme konusunda kararlıyız. Siyaseten ortaya koyduğumuz tutumumuzda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. 14 Mayıs’ta yaptığımız çalışma açısından bakıldığında toplumda daha güçlü bir motivasyon ve istek vardır ve Saray rejimi hiçbir zaman bu durumu engelleyemeyecektir.

Bu gücümüzü, bu enerjimizi 28 Mayıs’ta daha güçlü sandığa giderek koruyalım ve etkili bir şekilde sandıktan sonuç alalım. Türkiye’nin tarihsel ve kader seçimi olan bu seçim bir kişi seçimi değildir, bir rejim tercihidir. Bu rejimi değiştirmeye karalıyız ve hep birlikte başaracağız.”

“Bu siyaseti şoven ve milliyetçi dilden arındıracağız”

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar da konuşmasında yeniden başlayan kayyum tartışmalarına değinerek, “Kayyum üzerinden siyaset yürütenlere dün de cevap olduk bugün de cevap olacağız. Bu siyaseti şoven ve milliyetçi dilden arındıracağız” dedi.

Kılıçgün Uçar, “Kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı dil ile siyasetin mertebesini düşürenleri, iktidarda kalabilmek için her türlü yolu mübah görenleri uzun süredir birlikte takip ediyoruz. Partimiz ilk tur seçimlerinde aldığı kararla bir değişimi, dönüşümü ve demokrasiyi esas aldığını, kullandığı oyun da bu yönlü olacağını ifade etmişti. Bunu yaparken protokollere ve pazarlıklara ihtiyaç duymayan en ilkeli tutumunu en başından koyan ve bunu savunan tavrını sürdürdü” ifadelerini kullandı.

“Sandığa gidelim, sandığı koruyalım ve bu saray rejimini değiştirelim”

Son olarak konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar ise 28 Mayıs seçiminin bir referandum niteliğinde olduğunu belirterek, “Bu referandum bir yanında rant, sömürü, talan, savaş ve yalan rejiminin yer aldığı, diğer yanında halkların demokratik dönüşüm, özlem ve arzusunun yükseldiği bir seçim olacaktır. Bizler tercihimizi Türkiye toplumunun demokratik dönüşüm, barış ve refah umudu ve iradesi yönünde kullanıyoruz” dedi.

Ortaya çıkan bazı gelişmeler karşısında tutumlarını bir kez daha paylaşma ihtiyacı doğduğunu belirten Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu gelişmelerin bir kısmının ortamı bulandırmak ve halkların sandığa gitme isteğini kösteklemek amacına dönük olduğunun farkındayız. Tuzaklar kuruluyor, bunları da görüyoruz ama bizler demokratik dönüşüm, adalet, refah ve özgürlük hedefimizden vazgeçmiyoruz. O nedenle bizler tercihimizi Saray rejimini değiştirme yönünde ortaya koymuştuk, aynı kararlılıkla bu tercih ve politikamızı sürdürüyoruz.

Halklarımıza da özellikle birinci turda sandığa gitmeyen yurttaşlarımıza da açık çağrımızdır: Sandığa gidelim, sandıkları koruyalım, irademizle bu Saray rejimi değiştirelim, irademize de sandıklarımıza da sahip çıkalım. Buna inanalım ve hep birlikte değiştirelim.”

Ne olmuştu?

Dün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi için bir protokol imzalamıştı.

Yedi maddelik protokolde belediyelere kayyum atanmasına dair dördüncü madde, HDP’nin tepkisini çekmişti.

Protokolde şu ifadeler yer alıyor: Terörle mücadele çerçevesinde, terörle bağlantısı hukuki kanıtlarla sabit olan mahalli idare yöneticileri yerine devlet görevlileri ataması uygulamasına yargı kararı çerçevesinde devam edilecektir.

Millet İttifakı’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’nde ise görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine yeni belediye başkanının belediye meclisi tarafından seçileceği yazıyordu.

Kılıçdaroğlu-Özdağ protokolünü eleştiren HDP’den dün yapılan açıklamada, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı protokoldeki ilgili belirlemeler evrensel demokratik ilkelere aykırıdır. Kayyım uygulamaları sadece Diyarbakır’ın değil İstanbul’un ve bir bütün olarak hepimizin sorunudur” denilmişti.

Paylaşın

YSP-HDP: Oynanan Oyunların Ve Kurulan Tuzakların Farkındayız

Kemal Kılıçdaroğlu ile Ümit Özdağ’ın açıkladıkları ortak deklarasyon sonrası toplanan YSP ve HDP tarafından, toplantı sonrası yapılan açıklamada, “Ülke için bir referanduma dönüşmüş 28 Mayıs seçimleri ve sonrası için oynanan oyunların ve kurulan tuzakların farkındayız” denildi.

Haber Merkezi / Açıklamanın devamında, “”Bugün başlattığımız değerlendirmelerimize partilerimizin bileşenleri ve kurulları ile devam ediyoruz. Değerlendirmelerimiz sonucu nihai kararımızı, seçimlerdeki tutumumuzla ilgili açıklamamızı yarın (25 Mayıs 2023) halklarımızla paylaşacağız” ifadelerine yer verildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti (YSP) Merkez Yürütme Kurulları (MYK) Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Zafer Partisi (ZP) Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın açıkladıkları ortak deklarasyonun Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinde partilerinin tutumuna ve seçmene yönelik çağrılarına olası etkilerini değerlendirmek üzere bir araya geldi.

Toplantı sonrasında varılan sonuçlar bir bildiriyle açıklandı. Dört maddede özetlenen ortak sonuçlar şöyle ifade edildi:

Ülkemizde yaşanan sorunların temelinde demokrasi ve hukuk açısından evrensel ilkelere uymayan uygulamalar bulunduğunu uzun zamandan bu yana ifade ettik, etmeye de devam ediyoruz. Özellikle seçim hukuku ve halk iradesini, yerel demokrasiyi yerle bir eden kayyım politikaları bu uygulamaların başında gelmektedir. Halkın iradesini gasp eden kayyım atamaları demokrasi ve hukuk açısından kabul edilemez ve bu konudaki yaklaşımımız değişmezdir.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun bugün açıkladığı protokoldeki bu konuyla ilgili belirlemeler evrensel demokratik ilkelere aykırıdır. Tutumumuz ve eleştirimiz net ve açıktır. Kayyım uygulamaları sadece Diyarbakır’ın değil İstanbul’un ve bir bütün olarak hepimizin sorunudur.

Demokrasi ve hukukun evrensel ilkelerine sahip çıkmak ve bu konuda ilkesiz duruşlara taviz vermemek hepimizin görevidir. Bunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Bizler demokrasi, hukuk ve adalet mücadelesinin kararlı öznesi olmayı sürdüreceğiz.

Ülke için bir referanduma dönüşmüş 28 Mayıs seçimleri ve sonrası için oynanan oyunların ve kurulan tuzakların farkındayız. Bugün başlattığımız değerlendirmelerimize partilerimizin bileşenleri ve kurulları ile devam ediyoruz. Değerlendirmelerimiz sonucu nihai kararımızı, seçimlerdeki tutumumuzla ilgili açıklamamızı yarın (25 Mayıs 2023) halklarımızla paylaşacağız.

Paylaşın

Demirtaş Seçmenlere Seslendi: Sen Bu Saraydan Hesap Soracak Halksın, Halk!

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda seçmenlere çağrıda bulundu.

Haber Merkezi / Selahattin Demirtaş, eş başkanlığı dönemindeki Meclis grup toplantısındaki açıklamalarından bir bölümü paylaştığı tweetinde “Sen bu saraydan hesap soracak halksın, halk! Ayağa kalk!” sözlerine yer verdi.

YSP ve HDP

Öte yandan, Yeşil Sol Parti ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçim sonrası ilk MYK toplantısını gerçekleştirmişti. Seçim sonuçlarının muhasebesinin kapsamlı bir şekilde yapıldığı toplantıda Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ikinci tur yarışında tıpkı ilk turda olduğu gibi destek verme kararı çıkmıştı.

Yeşil Sol Parti ve HDP yönetimi, 28 Mayıs seçimlerine giden süreçte önceliğin bu seçim olduğu konusunda fikir birliğine varmıştı.

Tüm enerjinin 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tura aktarılması gerektiği ve seçimi muhalefetin kazanması için çalışılması gerektiği konusunda fikir birliğine varılan toplantıda parti örgüt ve yöneticilerinin tüm gücüyle sahada olacağı ve seçmeni ikinci turda da sandığa gitmesi için motive etme odaklı çalışmalar yürüteceği belirtilmişti.

Yeşil Sol Parti’nin ikinci tura giden süreçteki tavrının birinci turdan farklı olmayacağı kaydedilirken sadece yöntemsel olarak bir farklılaşma olacağı ve kalabalık mitinglerden ziyade hedef odaklı toplantı ve buluşmalar organize edileceği ifade edilmişti.

Öncelik 28 Mayıs

Mevcut seçim sonuçlarını, partinin oylarındaki düşüşü ve gelen eleştirileri de kapsamlı bir şekilde değerlendiren HDP ve Yeşil Sol Parti yöneticileri, bu konudaki tartışmaları cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun tamamlanmasından sonra derinleştirerek sürdürmeye karar vermişti.

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’tan Türkçe Ve Kürtçe “28 Mayıs” Mesajı

28 Mayıs’ta yapılacak seçime ilişkin sosyal medya hesabından paylaşım yapan Selahattin Demirtaş, “Umudumuzu, hayallerimizi, geleceğimizi zorbalığa teslim etmeyeceğiz. Biz bir insanlık hareketiyiz. Biz yenilmezler hareketiyiz” dedi.

Haber Merkezi / Selahattin Demirtaş, paylaşımında Türkçe ve Kürtçe, “AYAĞA KALK VE DEĞİŞTİR! RABE SER PIYAN Û BIGUHERÎNE!” ifadelerini kullandı.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabında bugün yaptığı paylaşımda, cumhurbaşkanı seçiminin 28 Mayıs’taki ikinci turu için seçmene çağrıda bulundu.

Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Demirtaş, “Umudumuzu, hayallerimizi, geleceğimizi zorbalığa teslim etmeyeceğiz. Biz bir insanlık hareketiyiz. Biz yenilmezler hareketiyiz” dedi.

Demirtaş, paylaşımında Türkçe ve Kürtçe, “AYAĞA KALK VE DEĞİŞTİR! RABE SER PIYAN Û BIGUHERÎNE!” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

HDP Ve YSP’den “Ders Çıkarma Ve Yeni Başlangıç” Mesajı

14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin sonuçları ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda izlenecek yola dair ortak açıklama yapan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile Yeşil Sol Parti (YSP), açıklamada, “Açığa çıkan sonuçların seçim sürecinin ötesinde de gerekçeleri vardır ve bu nedenle kapsamlı bir tartışma sürecine ihtiyaç bulunmaktadır” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Açıklamanın devamında, “Bu süreçte hatalarımızdan ders çıkarma ve bunun sonucunda yeni bir başlangıç yapma temelinde 28 Mayıs’tan sonra halkımızla, il ve ilçe örgütlerimizle birlikte toplantılar yapacak ve süreci tartışacağız. Hiçbir gerekçe ve mazerete sığınmadan tespit edilen eksiklerin ve yetersizliklerin muhasebesi yapılacak ve gerekleri yerine getirilecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır” denildi.

Açıklamada ayrıca, “Meclis’in üçüncü büyük partisi olarak, seçimlerin ilk turunda kazanmasına imkan vermediğimiz rejime, ikinci turda kaybettirme kararlılığımız sürmektedir. Önümüzdeki on bir günlük süreçte, bize nefes ve can veren halklarımızın mücadele azmi ile yolumuza devam edecek ve mutlaka kazanacağız” mesajı verildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve seçimlere adı altında girdiği Yeşil Sol Parti (YSP), 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin sonuçları ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda izlenecek yola dair ortak açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“1. Bütün baskılara ve kumpaslara rağmen Yeşil Sol Parti ile Meclis’te Türkiye’nin üçüncü büyük temsiliyetine ulaşma başarısını son derece önemli buluyoruz. Fakat genel olarak istediğimiz ve öngördüğümüz seçim sonuçlarını elde edemediğimiz de ortadadır. Şartlar ne olursa olsun daha güçlü örgütlenmek ve daha büyük kazanmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.

2. Yaşanan yetersizliklerin giderilmesi için çalışmalara başladığımızı öncelikle ifade etmek isteriz. Unutulmamalı ki; biz bir eleştiri/özeleştiri geleneğiyiz. Açığa çıkan sonuçların seçim sürecinin ötesinde de gerekçeleri vardır ve bu nedenle kapsamlı bir tartışma sürecine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu süreçte hatalarımızdan ders çıkarma ve bunun sonucunda yeni bir başlangıç yapma temelinde 28 Mayıs’tan sonra halkımızla, il ve ilçe örgütlerimizle birlikte toplantılar yapacak ve süreci tartışacağız. Hiçbir gerekçe ve mazerete sığınmadan tespit edilen eksiklerin ve yetersizliklerin muhasebesi yapılacak ve gerekleri yerine getirilecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.

3. Ancak seçim süreci henüz tamamlanmamıştır. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu 28 Mayıs’ta yapılacaktır. Partilerimizin geldiği gelenek ve kültür, özgürlük ve demokrasi mücadelesine katkı sunan, zemin açan, olanak yaratan her türlü çalışmayı önemser. Kuşkusuz seçimler de bu çalışmalardan biridir. Tarihimizde şimdiye kadar girilen ve istenilen hedeflere ulaşılmayan her seçim süreci nasıl yeni bir ısrarın, inadın ve mücadeleyi büyütmenin gerekçesi yapılmışsa; bu süreç de örgütlülüğü, direnişi ve mücadeleyi büyütmenin zemini haline getirilecektir.

4. AKP-MHP iktidarı ve Cumhur İttifakı Kürtlere, kadınlara, gençlere, bütün ezilenlere, toplumsal ve siyasal muhalefete karşı aralıksız saldırılar içinde olmuştur. Toplumu baskı ve korku iklimi yaratarak kuşatan bu saldırı konseptinin birinci hedefi de hep partilerimiz olmuştur. Bugüne kadar tüm savaş konseptleri, çöktürme planları, ret ve inkâr politikaları kararlılıkla boşa çıkarılmış, kararlı bir mücadelenin ve yürüyüşün sahibi olan gerçekliğimizin temelleri bu halk iradesiyle inşa edilmiştir. Bizler yalan ve çaresizlikten ibaret bir iktidar siyasetine karşı yolunu, geleceğini toplumsal mücadele ile bulan ve geri adım atmayan bir direnişin özneleriyiz.

5. Bu sert mücadele döneminde de Kürt halkı başta olmak üzere toplumun tüm muhalif kesimleri önemli bir direniş göstermiştir. Bir kez daha belirtelim ki, buradayız ve güçlüyüz! Bu fikir, bu mücadele geleneği asla geri durmayacaktır. Umutlu ve güvenli bir şekilde faşizmi geriletmeye ve Türkiye’de en geniş demokrasi ittifakını inşa edecek olan mücadelemizde başarıya yürümeye devam edeceğiz.

6. Geçtiğimiz hafta sonunda yapılan 14 Mayıs seçimlerinin sonucunda Meclis çatısı altında kadın, emekçi ve Kürt düşmanı bir iktidar ittifakı oluşmuştur. Bu kompozisyonda kadın mücadelesini, emek mücadelesini, evrensel ve kolektif hakları, evrensel hukuk ilkelerini, özgürlükleri eşitlik ve adalet temelinde savunma sorumluluğu bir kez daha halk tarafından partimize verilmiştir. Kimsenin kuşkusu olmasın ki, Meclis’te, sokakta kısaca siyasetin her düzleminde ve alanında sonuna kadar toplumun çıkarlarını savunmaya devam edeceğiz.

7. Meclis’in üçüncü büyük partisi olarak, seçimlerin ilk turunda kazanmasına imkan vermediğimiz rejime, ikinci turda kaybettirme kararlılığımız sürmektedir. Önümüzdeki on bir günlük süreçte, bize nefes ve can veren halklarımızın mücadele azmi ile yolumuza devam edecek ve mutlaka kazanacağız. Önümüzdeki günlerde gerek örgütlü yapılarımızın, bileşenlerimizin ve ittifaklarımızın gerekse halkımızın adalet, barış ve özgürlük düşmanı bu rejime karşı geri adım atmadan, kararlı şekilde tepkisini sandıkta bir kez daha ortaya koyacağına olan inancımız tamdır.

8. Yeni bir mücadele döneminin şafağında; karanlığın en zifiri anında aydınlığa ulaşacak çıkışı yapma ve hedeflerimize ulaşma konusunda bir kez daha başarılı olacağız. İnsanlık mücadelemizin büyük değerlerine, zindanlarda, sürgünde ve mücadelenin her alanı ve aşamasında yer alan, bedel ödeyen, emek veren her arkadaşımıza, yoldaşımıza mutlaka kazanma sözümüzü yineliyoruz. Bunun en önemli aracı hiç şüphesiz ki halkların, inançların, kültürlerin, ezilenlerin, kadınların, gençlerin umudu olan siyasal duruşumuz ve stratejimizdir. Başarının, kazanmanın ve umudu büyütmenin ve zafere ulaşmanın yegâne yolu bu siyaseti daha fazla anlatmak ve halklarla buluşturmaktır.

9. Yıllardır halklarımızın büyük bedel ve fedakarlıklarla sürdürdüğü mücadele sonucunda faşizm durdurulmuştur. Şunu bilelim ki, çürümüş faşizmin devlet olanakları, baskı, şiddet ve sandık hileleriyle bir süre daha ayakta kalması halklarımıza yeni acılar yaşatacaktır. Buna izin vermemek ellerimizdedir. Bunun için hala tamamlanmamış seçim süreci büyük bir fırsattır. Karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmadan önümüzdeki on bir gün içinde bu karabasana son verebilir ve kötülüğü sonlandırabiliriz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu muhteşem bir son ve yeni bir başlangıç yapma fırsatı elimizdedir.

10. Ülke içinde ve dışında tüm halklarımızın, örgütlerimizin ve dostlarımızın faşizmle çetin mücadeleyi seçim sonrasına bırakmadan, ikinci turda eksiksiz sandığa gitmesi ve son fiskeyi vurması gereklidir. Halkımızdan gelen kıymetli eleştirilere en büyük özeleştirimiz tek adam rejimini yenilgiye uğratmak olacaktır. Önümüzdeki kritik süreci azimle örerek ve çalışarak geçireceğiz. Kazanma inancıyla, çalışmalarımıza bugünden itibaren daha güçlü başlama kararı almış bulunuyoruz.”

 

Paylaşın

Yeşil Sol Parti’de “Kılıçdaroğlu” Kararı: Desteklenecek

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile Yeşil Sol Parti (YSP) Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ikinci turda da tıpkı ilk turda olduğu gibi destek verme kararı verdi.

Mevcut seçim sonuçlarını, partinin oylarındaki düşüşü ve gelen eleştirileri de kapsamlı bir şekilde değerlendiren HDP ve Yeşil Sol Parti yöneticileri, bu konudaki tartışmaları cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun tamamlanmasından sonra derinleştirerek sürdürmeye karar verdi

Yeşil Sol Parti ve HDP seçim sonrası ilk MYK toplantısını gerçekleştirdi. Seçim sonuçlarının muhasebesinin kapsamlı bir şekilde yapıldığı toplantıda Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ikinci tur yarışında tıpkı ilk turda olduğu gibi destek verme kararı çıktı.

Yeşil Sol Parti ve HDP seçim sonrası ilk MYK toplantısını gerçekleştirdi. Seçim sonuçlarının muhasebesinin kapsamlı bir şekilde yapıldığı toplantıda Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ikinci tur yarışında tıpkı ilk turda olduğu gibi destek verme kararı çıktı.

Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’ın haberine göre kararın gerekçelerini bugün yayımlanacak sonuç bildirgesinde kapsamlı bir şekilde değerlendiren Yeşil Sol Parti ve HDP yönetimi, 28 Mayıs seçimlerine giden süreçte önceliğin bu seçim olduğu konusunda fikir birliğine vardı.

Tüm enerjinin 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tura aktarılması gerektiği ve seçimi muhalefetin kazanması için çalışılması gerektiği konusunda fikir birliğine varılan toplantıda parti örgüt ve yöneticilerinin tüm gücüyle sahada olacağı ve seçmeni ikinci turda da sandığa gitmesi için motive etme odaklı çalışmalar yürüteceği belirtildi.

Yeşil Sol Parti’nin ikinci tura giden süreçteki tavrının birinci turdan farklı olmayacağı kaydedilirken sadece yöntemsel olarak bir farklılaşma olacağı ve kalabalık mitinglerden ziyade hedef odaklı toplantı ve buluşmalar organize edileceği ifade edildi.

Öncelik 28 Mayıs

Mevcut seçim sonuçlarını, partinin oylarındaki düşüşü ve gelen eleştirileri de kapsamlı bir şekilde değerlendiren HDP ve Yeşil Sol Parti yöneticileri, bu konudaki tartışmaları cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun tamamlanmasından sonra derinleştirerek sürdürmeye karar verdi.

Paylaşın

HDP Neden Bu Kadar Oy Kaybetti?

“HDP neden bu kadar oy kaybetti?” sorusunu yanıtlayan Doç. Dr. Vahap Coşkun, bunun birkaç nedeni var. Bu nedenlerden birinin TİP’le yaşanan tartışmalar olduğuna dikkat çekti.

Vahap Coşkun, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde izlediği stratejinin yanlışlığı HDP’ye pahalıya patlamış olabilir. HDP’nin muhalefete fazla angaje bir politika yürütmesi HDP seçmenlerinin bir kısmını muhalefete gitmesine sebebiyet vermiş olabilir.

Özellikle metropol kentlerinde HDP’nin iyi bir ittifak modeli oluşturmaması, TİP’le arasında yaşanan çekişmeler sandığa olumsuz bir şekilde yansımış olabilir. Bir de barajın düşmüş olması HDP’de bir motivasyon bozukluğuna ve stratejik oy gelişinin durmasına sebebiyet vermiş olabilir.” ifadelerini kullandı.

Seçim sürecinde tartışmaların odağında bulunan Kürt seçmenlerin oyları seçim sonuçlarında da etkisini gösterdi. Cumhurbaşkanı adaylarından Kemal Kılıçdaroğlu, Kürtler’in yoğun yaşadığı illerde yüzde 70’leri aşan oy aldı. Ancak Kürt seçmenin bu desteği ‘kendi’ partileri olarak tanımladıkları Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yerine seçime giren Yeşil Sol Parti’de 3 puana yakın düştü.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP’nin aday çıkarmayarak, Millet İttifakı’nın ortak adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği destek sandığa yansıdı. Kılıçdaroğlu, Türkiye genelinde en fazla oyu Kürtler’in yoğun yaşadığı illerden aldı. Kılıçdaroğlu, Şırnak’ta Yüzde 75,75, Hakkari’de 72,32, Tunceli’de 80,26, Diyarbakır’da da yüzde 71,95 oranında oy aldı.

Ancak Kürt seçmenin HDP’nin yerine seçime giren Yeşil Sol Parti’ye desteği önceki seçimlere göre düştü. HDP, 2018 seçimlerinde yüzde 11,7 oy alırken, Yeşil Sol Parti’ye destek 8,81’de kaldı.

Önceki seçimlerde Kürt partilerinin en fazla destek aldığı kentlerden olan Diyarbakır’da oy oranı 67,03’ten 60,79’a düştü. Oy oranı Hakkari’de yüzde 71,80’den 62,47’ye geriledi. HDP’nin en güçlü olduğu illerden olan Van’da 2018’de yüzde 60,62 olan oy oranı 52,97’ye düştü.

Seçim sonuçlarını VOA Türkçe’den Mahmut Bozarslan’a değerlendiren Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı Sedat Yurtdaş, Kılıçdaroğlu’na verilen desteğin sadece HDP’nin çağrısıyla olmadığını savundu.

Desteğin Kürtler’in siyasi ihtiyacına da denk düştüğüne dikkat çeken Yurtdaş, “Kürtler genel olarak bir dönem Erdoğan’ın özellikle çözüm sürecinde Kürt meselesini çözmek için ciddi adımlar atacağına inandılar. Ancak son 6-7 yıldır Erdoğan ve mevcut iktidar Kürtler konusunda tarihte görülmemiş bir baskı oluşturdular bütün bunlardan kurtulmak için aslında seçmenin gösterdiği bir davranış şekli diyebiliriz” dedi.

“HDP çok ciddi oy kaybetti”

Yurtdaş, aynı desteğin ikinci turda desteğin sürüp sürmeyeceğinin henüz belli olmadığını vurgulayarak, seçmenlerin tekrar motive edilmesi gerektiğini söyledi. HDP’nin yerine seçime giren Yeşil Sol Parti’nin çok ciddi oy kaybettiğine dikkat çeken Yurtdaş, bölgede taşların yerinden oynadığı görüşünde.

Kürt seçmenin 14 Mayıs seçimlerinde rahat davrandığını savunan Yurtdaş, ilk kez oy kullanacak seçmenleri de dikkate alınmasıyla seçmen sayısının artması gerektiğini ancak bunun yerine azaldığını söyledi. Yurtdaş, oyların düşmesinin nedeninin aday listeleri ve Türkiye İşçi Partisi’yle yaşanan tartışmalar olduğu görüşünde.

Kampanyalarda çok net bir atmosfer yaratılmadığını ifade eden Yurtdaş, “Sayın Demirtaş’ın yürüttüğü kampanyalarda çok net bir atmosfer yaratılmaması, siyaseten belirsizliğin olması bu oy oranını batıda da düşürdü. Çok ciddi başka bir sebebi genel olarak sola ve özel olarak da Türkiye İşçi Partisi’yle girmiş olduğu yanlış seçim ilişkisi ve orada ortaya çıkan bazı demeçler, tartışmalar, konuşmaların Kürt seçmende yarattığı çok büyük olumsuz etki. Bu etkilere bakınca aslında bütün Türkiye’de çok ciddi bir Kürt seçmenin belki sandığa gitmeme ve başka partilere kayma gibi bir sonuç doğurduğunu gördüğümü söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.

“Kılıçdaroğlu Kürtler Sayesinde Yüzde 45 Oy Aldı”

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun ise seçim sonuçlarını “İktidar partisi için büyük bir zafer muhalefet için ise ciddi bir hezimet” olarak nitelendirdi.

AKP’nin 20 yıllık iktidarlar dönemine ve bütün yıpranmasına rağmen hala toplumun yüzde 50’sini desteğini arkasında tuttuğunu hatırlatan Coşkun, Kılıçdaroğlu’nun Kürt seçmen sayesinde yüzde 45 oy aldığını savundu.

Coşkun da HDP’nin çok ciddi oy kaybettiğine dikkat çekti. Coşkun, HDP’nin kaybı ve CHP’nin yıllar sonra bölgeden milletvekili çıkarmasını bölge siyasetinde yeni aktörlerin ortaya çıkardığını söyledi.

Coşkun, AKP’nin izlediği siyasetin CHP’ye alan açtığını ifade ederek, “İnsanlar AK Parti’ye yönelik ciddi bir karşıtlık içerisindeler, HDP’ye de gitmeyecekler kendilerine oy verecek başka bir parti arıyorlar ve burada CHP bir adres olarak belirliyor. CHP’nin değişme niyetini göstermesi, özellikle Kürt meselesi konusunda bir değişme niyeti göstermesi AK Parti’nin söylemi sertleşirken CHP’nin söyleminin yumuşaması CHP’ye alan açtı ve bu alan içerisinde CHP siyaset yapma imkânı buldu” dedi.

HDP neden kan kaybediyor?

Peki HDP neden bu kadar oy kaybetti? Coşkun’a göre bunun birkaç nedeni var. Bu nedenlerden birinin TİP’le yaşanan tartışmalar olduğuna dikkat çeken Coşkun şunları söyledi:

“HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde izlediği stratejinin yanlışlığı HDP’ye pahalıya patlamış olabilir. HDP’nin muhalefete fazla angaje bir politika yürütmesi HDP seçmenlerinin bir kısmını muhalefete gitmesine sebebiyet vermiş olabilir. Özellikle metropol kentlerinde HDP’nin iyi bir ittifak modeli oluşturmaması, TİP’le arasında yaşanan çekişmeler sandığa olumsuz bir şekilde yansımış olabilir. Bir de barajın düşmüş olması HDP’de bir motivasyon bozukluğuna ve stratejik oy gelişinin durmasına sebebiyet vermiş olabilir.”

Halk da sonuçlardan çok memnun değil. YSP’nin yeterince tanınmadığını düşünen vatandaşlar, CHP’nin yeniden bölgeden milletvekili çıkarmasına sevindiklerini söyledi.

Paylaşın

HDP – TİP İttifakı Tartışmaya Açıldı: Uzmanlar Ne Diyor?

HDP ile TİP’in ittifak modeline ilişkin değerlendirmede bulunan  Akademisyen Vahap Coşkun, “HDP’nin TİP ile yaptığı ittifak modeli garip ve HDP’ye kaybettiren bir ittifak modeliydi. TİP’in baraj sorununu ortadan kaldıran ama HDP’ye herhangi bir şekilde oy getirmeyen bir ittifak modeliydi. Bu ittifak modelinin HDP’ye oy kaybettireceği başından beri belliydi” dedi.

HDP’nin 2018’e oranla 3-4 puanlık oy kaybetmesine dikkati çeken Coşkun, “HDP açısından bu seçim başarısız bir seçim olarak değerlendirilebilir. Çünkü yüzde 11.7’lerden yüzde 8.7’lere düştü. 3-4 puanlık bir oy kaybetmek HDP açısından son derece üzücü bir tablo ortaya koymaktadır” değerlendirmesinde bulunuyor.

Avukat Sedat Yurtdaş ise HDP ve TİP ittifakının ‘yanlış’ olduğu değerlendirmesinde bulunuyor: “TİP çok etkili bir parti olduğu yanılgısına kapılmıştı” diyen Yurtdaş, “Hem geçmiş ittifaklar süreci hem de solun Türkiye’deki son 30-40 yıllık serencamı açısından bakarsak zamansız yapılan bir hamleydi.

Bu yapılırken de HDP’nin, Kürtlerin, muhalefetin açıkça zararını içeren riskler içeriyordu ve maalesef ki bunların hepsi gerçekleşti. Maliyeti çok büyük olan bir politik hata olduğunu düşüyorum. TİP’in izlediği politikanın çok ağır kusurlu olduğunu gösteriyordu.”

Siyaset Bilimci Ufuk Uras ise HDP ile TİP’in yaptığı ittifakın yanlış olduğunu en başından beri söylediklerini belirterek şöyle konuşuyor: “Ortak listenin ortak bir sinerji yaratacağını, ayrı ayrı seçime girmenin hem bir rekabet getireceğini hem de milletvekili kaybına neden olacağı belliydi. Buna rağmen ‘kendi sayımızı bir görelim’ söylemi bu döneme uygun değildi.

Parti devletine karşı olan herkesin yan yana gelmesi gerekiyordu. Mersin’de iki partinin ortak aday çıkarması yerine ayrı ayrı seçime girmesi MHP’ye kazandırdı mesela. HDP seçmeni parti genel merkezlerinde yapılan anlaşmalara uyum sağlayamıyor. Geçersiz oyların sebebi de aslında bununla ilgili bir durum. Çünkü aynı anda hem TİP’e hem de Yeşil Sol Parti’ye mühür basanlar da oldu.

Türkiye 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimleri için sandık başına gitti. Cumhurbaşkanlığı Seçimi ikinci tura kalırken Milletvekilliği Seçimlerinde partilerin aldıkları oy oranları, vekil sayılarındaki düşüş yapılan ittifakları tartışmaya açtı.

Kapatma davası nedeniyle Yeşil Sol Parti (YSP) adı altında seçime giren HDP, sol partileriyle Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kurmuştu. Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan Türkiye İşçi Partisi (TİP) 41 ilde kendi adı, amblemi ve adıyla seçime girerek yüzde 3 oranında oy alacağını iddia etmişti. HDP’nin güçlü olduğu yerlerde ise ittifak çatısı altında seçime gireceği açıklanmıştı. 2018’de İstanbul’da 12 milletvekili çıkaran HDP’nin, bu seçimde TİP’in de kendi adıyla İstanbul’da seçime girmesi nedeniyle vekil sayısı 8’e düşerken Ankara’dan ise hiç milletvekili çıkaramadı. Yüzde 3 oranında oy alacağını ifade eden TİP ise sadece toplamda yüzde 1.73 oy aldı ve 4 vekil çıkarabildi. TİP ile HDP’nin ortaklığı özellikle Kürt seçmende tartışmalara neden oldu.

“HDP’nin TİP ile ittifakı garip ve oy kaybettiren ittifak modeliydi”

HDP ile TİP’in ittifak modeline ilişkin değerlendirmede bulunan Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün (DİSA) yeni Yönetim Kurulu Başkanı, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Akademisyen Vahap Coşkun, “HDP’nin TİP ile yaptığı ittifak modeli garip ve HDP’ye kaybettiren bir ittifak modeliydi. TİP’in baraj sorununu ortadan kaldıran ama HDP’ye herhangi bir şekilde oy getirmeyen bir ittifak modeliydi. Bu ittifak modelinin HDP’ye oy kaybettireceği başından beri belliydi” dedi.

HDP’nin 2018’e oranla 3-4 puanlık oy kaybetmesine dikkati çeken Coşkun, “HDP açısından bu seçim başarısız bir seçim olarak değerlendirilebilir. Çünkü yüzde 11.7’lerden yüzde 8.7’lere düştü. 3-4 puanlık bir oy kaybetmek HDP açısından son derece üzücü bir tablo ortaya koymaktadır” değerlendirmesinde bulunuyor.

HDP’nin seçmen düzeyinde büyük bir kaybı olduğunu belirten Coşkun şu yorumda bulunuyor: “Yüzde 13-14 oranında oy almanın planlandığı bir seçimde yüzde 8.7 oranında bir oy almak HDP’nin yönetiminin de, tabanının da çok rahatsız olacağı bir sonuç. Seçimin mağluplarından biri HDP. Bu sonucu yaratan birçok faktör var. Bunlardan biri HDP seçmeninin özellikle de metropoldeki seçmeninin bir kısmının CHP’ye geçmiş olması. HDP’nin son dönemlerde muhalefete aşırı angaje bir politika izlemesi HDP seçmeninin bir kısmının muhalefetin büyük partisi CHP’ye oy vermesini sağladı.

Bu da HDP’nin oy oranını düşürdü. Bir diğer önemli faktör barajın yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesi. Baraj yüzde 10 iken HDP’nin hem tabanı hem tavanı son derece sıkı derece seçime sarılıyordu aynı zamanda stratejik bir oy alıyordu. Ama baraj düşürülünce bazı seçmenler HDP’ye oy vermekten vazgeçti. 3’üncü unsur ise HDP’nin yaptığı ittifak modeliydi. HDP’nin TİP ile yaptığı ittifak modeli garip ve HDP’ye kaybettiren bir ittifak modeliydi. Seçimin sonuçları da bunu gösterdi. Bu ittifak modelinin HDP’ye fayda sağlamadığı, ciddi anlamda HDP’yi zarara uğrattığı görüldü.

14 Mayıs Seçimi özelinde bu 3 problem HDP’nin oyunu düşürdü. Ama daha genel problemleri de var HDP’nin. Kapsayıcı siyaset oluşturma, aday seçimi konusunda eksiklikleri var. Bu ittifak özellikle Türk soluyla ilişkilerinin kendisine herhangi bir alan açmadığını da gösterdi. Bu seçimlerin ardından HDP yönetiminin ciddi bir şekilde bir sorgulama sürecine ve sonucun muhasebesinin yapılması gerekiyor. Eğer doğru adımlar atılmazsa HDP için küçülme süreci devam edebilir, böyle bir tehlike HDP’yi kapıda bekliyor.”

TİP’in 41 ilde kendi ismiyle seçime girmesinin özelde HDP’ye, genelde Millet İttifakı’na vekil kaybettirdiğini vurgulayan Coşkun, “TİP’e yönelik çok büyük bir seçmen ilgisinin olduğu dönemlerde de bunun gerçeği yansıtmadığını düşünüyordum. Sosyal medyada görünürlük, ünlüler tarafından desteklenmesi halk nezdinde de aynı ilginin görüleceği anlamına gelmiyordu. Nitekim TİP’liler yüzde 3’ü zorlayacaklarını ifade ediyordu ama seçim sonuçları bunu doğrulamadı. İttifak içerisinde yer aldıkları için 4 vekil çıkardılar ama ittifakta olmasalardı bu sayıyı da çıkaramayacaklardı. TİP’in aşırı bir şekilde abartılması, yüceltilmesi vardı. Bu da TİP’in tek listeden seçime girmesine engel oldu” diyor.

“HDP ve TİP’in inadı iki partiye de kaybettirdi, yanlış bir ittifak modeliydi” ifadesini kullanan Coşkun sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bu model özelde bu iki partiye genelde de muhalefete de kaybettirdi. Bu ittifak modeli bundan sürdürülecekse de ciddi manada özellikle HDP açısından gözden geçirilmesi gerekiyor.”

“HDP ve TİP ittifakı, maliyeti çok büyük olan bir politik hatadır”

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Avukat Sedat Yurtdaş ise HDP ve TİP ittifakının ‘yanlış’ olduğu değerlendirmesinde bulunuyor:

“TİP çok etkili bir parti olduğu yanılgısına kapılmıştı” diyen Yurtdaş, “Hem geçmiş ittifaklar süreci hem de solun Türkiye’deki son 30-40 yıllık serencamı açısından bakarsak zamansız yapılan bir hamleydi. Bu yapılırken de HDP’nin, Kürtlerin, muhalefetin açıkça zararını içeren riskler içeriyordu ve maalesef ki bunların hepsi gerçekleşti. Maliyeti çok büyük olan bir politik hata olduğunu düşüyorum. TİP’in izlediği politikanın çok ağır kusurlu olduğunu gösteriyordu.”

Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) 1999’da benzer bir şekilde kendi adıyla seçime girmesi ve yüzde 10’luk barajın altında kalmasını hatırlatan Yurtdaş, “TİP’in özgüveni sol çocukluk hastalık gibiydi. Gerek parlamentodaki faaliyetler, kullanılan dil, kamuoyunda yarattığı dil, geçmişten ders çıkarılmaması, yani ÖDP deneyiminden dersler çıkarmadı. Kendilerinin çok etkili bir yerde olduklarını düşündüler, şartları doğru değerlendirmediler. Ahmet Şık’ın başka ortamda söylemiş olsa da bilinçaltını ortaya koyan sözleri ağır yaralayıcı sonuçları oldu. Kontrolsüz sözlerin kitleleri ne kadar soğutabildiğini gösteriyor” yorumunda bulunuyor.

HDP’nin Türkiye genelindeki oy kaybına ilişkin ise Yurtdaş şunları söylüyor: “Kürt siyasetinin ‘eksiğimiz neydi, nerelerde ne kaybettik’ bunların çok seri bir şekilde değerlendirmesini yapması gerekiyor.

HDP’nin oy oranın düşmesi seçimin kaybedenlerinden birinin de HDP olduğunu gösteriyor. Kürtlerde bilinç arttığı, seçmen sayısı arttığı halde oyunun düşmesini dikkate alarak HDP’nin Biz nerede hata yaptık gibi bir soru sorması gerekiyor. İstanbul’daki büyük kaybı sorgulamak lazım.”

“TİP, barajdan kurtuldu ama Yeşil Sol Parti’ye kaybettirdi”

Eski ÖDP Genel Başkanı ve Siyaset Bilimci Ufuk Uras ise HDP ile TİP’in yaptığı ittifakın yanlış olduğunu en başından beri söylediklerini belirterek şöyle konuşuyor:

“Ortak listenin ortak bir sinerji yaratacağını, ayrı ayrı seçime girmenin hem bir rekabet getireceğini hem de milletvekili kaybına neden olacağı belliydi. Buna rağmen ‘kendi sayımızı bir görelim’ söylemi bu döneme uygun değildi. Parti devletine karşı olan herkesin yan yana gelmesi gerekiyordu. Mersin’de iki partinin ortak aday çıkarması yerine ayrı ayrı seçime girmesi MHP’ye kazandırdı mesela. HDP seçmeni parti genel merkezlerinde yapılan anlaşmalara uyum sağlayamıyor. Geçersiz oyların sebebi de aslında bununla ilgili bir durum. Çünkü aynı anda hem TİP’e hem de Yeşil Sol Parti’ye mühür basanlar da oldu.

ÖDP’nin 99’da kendi adıyla seçime girip baraj altında kalmasını hatırlatan Uras, “TİP yüzde 3’e ulaşıp hazine yardımını hedefliyordu ama bu da başarılamadı. Alınacak oydan çok daha önemli olan ortak tutum almak ve Meclis’e girdikten sonra kendi partisi altında siyaseti sürdürmesiydi. Ama bu taktiksel adım atılamadı maalesef. Biz bunu daha önceden ÖDP’de de yaşadık. Biz TİP’in yaptığı her şeyi daha önce yaptık ve sonuç ortaydı. İttifak ilişkisi karşılıklı olur. TİP, Yeşil Sol Parti sayesinde barajdan kurtuldu ama karşılığında Yeşil Sol Parti’ni vekil kaybetmesine sebep oldu. Bunun kabul edilir bir yanı yok. Aslında ortada bir ittifak da olmadı. Çünkü barajı geçen parti, Yeşil Sol’un oy kaybetmesine sebep oldu.”

Son olarak HDP’nin oy oranındaki düşüşü de değerlendiren Uras, “HDP’nin oy oranının düşmesinin sebebi ise Yeşil Sol’un tam olarak anlatılmaması ve ittifaklar siyasetine kendisine yönelik bir tepki de olabilir. Daha yaratıcı politikalar geliştirme, ön seçim yaparak aday belirlemek gerekiyordu. Buradan çıkarmak gereken bir ders olduğunu gösteriyor” diyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın