İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Yargılandığı Dava Ertelendi

Yüksek Seçim Kurulu (YSK)  üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla 4 yıl bir aya kadar hapis cezası ile yargılanan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun davası ertelendi.

Haber Merkezi / İBB Başkanı İmamoğlu’nun, 31 Mart 2019 tarihindeki seçimlerin iptal edilmesinin ardından dönemin YSK Başkanı Sadi Güven ve üyelere hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davanın duruşması bugün görüldü.

Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada İmamoğlu için 4 yıl bir aya kadar hapis cezası istenirken, bugünkü duruşmada davanın 11 Kasım tarihine ertelenmesine karar verildi.

Duruşmayı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, İYİ Parti İBB Grup Başkvanvekili İbrahim Özkan, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, çok sayıda partili, sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcisi duruşmayı izledi. İmamoğlu davaya katılmadı.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş’ın davaları öncesi Anadolu Adliyesi’ne girişlerin engellendiğini duyurdu. Kaftancıoğlu, “Korkmayın, biz halkız ve haklıyız ve elbette kazanacağız. 16 milyon kazanacak, 85 milyon kazanacak” dedi.

Davanın önceki duruşmasında İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat, YSK üyelerinin şikayetçi olmadığına dair dilekçe sunmuş ve savcılık yeni bir mütalaa sunmak için süre talep etmişti. İBB Başkanı İmamoğlu’nun avukatları davada reddi hakim talebinde de bulunmuş ancak bu talep reddedilmişti.

Dava öncesi toplanmalar yasaklandı

İstanbul Anadolu Adliyesi’nde görülecek dava öncesi Kartal İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün talebi ve kaymakamlığın onayı ile ilçe genelinde her türlü toplanma, basın açıklaması ve gösteri yürüyüşü yasaklandı. Kararda, “kamu düzeni ve kamunun esenliğinin bozulması ihtimali” gerekçe olarak gösterildi.

Yasak kararı ile birlikte adliye çevresi yüzlerce polis tarafından abluka altına alınırken, yurttaşların adliyeye girişlerine ve adliye çevrelerinde bulunmalarına müsaade edilmedi.

Ne olmuştu?

İBB Başkanı İmamoğlu’nun, 13 bin oy fark ile kazandığı 31 Mart 2019 seçimlerinin iptal edilmesinin ardından yaptığı basın açıklamasında YSK Başkan ve üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla iddianame hazırlanmıştı.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede o dönem Yüksek Seçim Kurulu’nda çalışan Emekli YSK Başkanı Sadi Güven’in de aralarında olduğu 11 kişinin mağdur olduğu belirtilmişti.

İddianamede, İmamoğlu’nun “Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen zincirleme hakaret” suçundan 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapsi ile seçme ve seçilme haklarından mahrumiyeti istenmişti.

Paylaşın

“ABD, Türk Bankalarının ‘Mir’i Askıya Almasını Bekliyor” İddiası

İş Bankası ve Denizbank’ın Rusya ödeme sistemi ‘Mir’in kullanımını askıya aldıklarını açıklamasının ardından üst düzey bir ABD’li yetkili, “Diğer bankaların da koalisyon yaptırımlarında yanlış tarafta kalmamak için Mir’i sonlandırmalarını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Mir ödeme sistemi, Rusya Ulusal Kart Ödeme Sistemi tarafından işletilmektedir ve Rusya Merkez Bankası’nın yüzde yüz iştirakidir. Sistem, 2016 yılında, birkaç Rus bankasının ABD merkezli Visa ve MasterCard tarafından onlara uygulanan yaptırımlar nedeniyle hizmetleri reddedilmesinin ardından potansiyel elektronik ödeme bloklarının üstesinden gelmenin bir yolu olarak tasarlandı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) daha fazla Türk bankasının Rusya’nın SWIFT’e alternatif olarak geliştirdiği Mir ödeme sistemini sonlandırmasını bekliyor. Washington’ın Mir’i işleten şirketin tepe yöneticisini yaptırım listesine almasının ardından İş Bankası ve Denizbank ayrı ayrı yaptıkları açıklamada Mir kullanımını askıya aldıklarını açıklamıştı.

Reuters’ın isim vermeden görüşlerini aktardığı üst düzey yetkili “Bu akıllıca bir karar. Bir bankayı Rusya ile iş yaparak yaptırım radarına sokmamanın en iyi yolu Mir sistemini kesmek. Diğer bankaların da koalisyon yaptırımlarında yanlış tarafta kalmamak için Mir’i sonlandırmalarını bekliyoruz,” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz ay Amerikan hazinesi TÜSİAD’a gönderdiği bir mektupla yaptırım altındaki Rusya ile iş yapmaya devam eden Türk şirketlerin cezalarla karşı karşıya kalma riski olduğu uyarısında bulunmuştu. Bunun üzerine Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati ise bu konuda endişe edilecek bir durum olmadığını söylemişti.

Batı yaptırımlarına katılmayan Türkiye, Kiev ve Moskova arasında dengeli bir politika izlemeye çalışıyor. Öte yandan Rusya’nın işgalini kınayan Ankara, Ukrayna’ya SİHA gönderiyor.

Mir Ödeme Sistemi nedir?

Mir, Rusya Merkez Bankası tarafından 1 Mayıs 2017’de kabul edilen yasa ile kurulan bir ulusal ödeme sistemidir. Şu anda çoğunlukla Aeroflot ve Rus Demiryolları gibi Rusya merkezli şirketler tarafından kabul edilmektedir, ancak Rus iştirakleri olan yabancı şirketler arasında yavaş yavaş kabul görmektedir. Sistem, Rusya Ulusal Kart Ödeme Sistemi tarafından işletilmektedir ve Rusya Merkez Bankası’nın yüzde yüz iştirakidir.

Sistem, 2016 yılında, birkaç Rus bankasının ABD merkezli Visa ve MasterCard tarafından onlara uygulanan yaptırımlar nedeniyle hizmetleri reddedilmesinin ardından potansiyel elektronik ödeme bloklarının üstesinden gelmenin bir yolu olarak tasarlandı.

Mir sisteminde çalışan ilk kartlar Aralık 2015’te piyasaya sürüldü. Rusya’nın önde gelen bankası Sberbank tarafından da Ekim 2016’da kullanılmaya başlandı. 2016 yılı sonunda 64 banka tarafından 1.76 milyon Mir kartı çıkarıldı ve Kasım 2019’a kadar bu sayı 69.8 milyona yükseldi.

Mir esas olarak Rus hükümeti tarafından desteklenir ve tüm vergi ve emeklilik ödemelerinin 1 Mayıs 2017’de yürürlüğe giren mevzuatla Ocak 2018’e kadar sistem üzerinden uygulanmaya başlanmasını zorunlu tuttu. Bankalar, daha yerleşik ödeme sistemlerine ait kartlara kıyasla maliyetlerinin daha yüksek olabileceğinden korktukları için Mir kartları kullanmak konusunda isteksizdi.

Paylaşın

Tarımsal Girdi Enflasyonu Yıllık Yüzde 133,41 Arttı

Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) Temmuz ayında da yükselmeye devam etti. Tarım-GFE, Temmuz’da aylık bazda yüzde 1,31 artarken, yıllık bazda yüzde 133,41 yükseldi.

Endekste, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 83,43 ve on iki aylık ortalamalara göre ise yüzde 79,72 artış gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE), Temmuz 2022 verilerini açıkladı. Buna göre, Tarım-GFE, Temmuz’da aylık bazda yüzde 1,31 artarken, yıllık bazda yüzde 133,41 yükseldi.

Endekste, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 83,43 ve on iki aylık ortalamalara göre ise yüzde 79,72 artış gerçekleşti.

Ana gruplarda bir önceki aya göre tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 0,71, tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 6,44 artış gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 82,16, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 141,75 artış gerçekleşti.

Yıllık Tarım-GFE’ye göre 7 alt grup daha düşük, 4 alt grup daha yüksek değişim gösterdi.

Yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 234,88 ile gübre ve toprak geliştiriciler ve yüzde 201,13 ile enerji ve yağlar oldu. Bina bakım masrafları yüzde 151,70 artarken, hayvan yemi ise yüzde 145,25 yükseldi. Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 33,90 ile veteriner harcamaları ve yüzde 51,82 ile tohum ve dikim materyali oldu.

Aylık Tarım-GFE’ye göre 3 alt grup daha düşük, 8 alt grup daha yüksek değişim gösterdi.

Aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 6,57 ile malzemeler ve yüzde 6,47 ile gübre ve toprak geliştiriciler oldu. Bir önceki aya göre azalış gösteren alt gruplar ise yüzde 4,72 ile enerji ve yağlar ve yüzde 0,28 ile diğer mal ve hizmetler oldu. Aylık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 1,22 ile hayvan yemi ve yüzde 1,50 ile makine bakım masrafları oldu.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Eğitimde Dönüşüm Çağrısı

Dünyanın yoksul ve zengin bütün ülkelerinde eğitim alanında derin bir kriz yaşandığına dikkati çeken BM Genel Sekreteri Guterres, eğitimde dönüşüm çağrısı yaptı. Guterres, nitelikli eğitimin yaşam boyu öğrenmeyi sağlaması gerektiğini ifade etti.

Guterres, “Yaygın dezenformasyon, iklim değişikliği inkarı ve insan haklarına saldırıların yaşandığı bir dönemde gerçeği komplodan ayıran, bilime saygıyı aşılayan ve tüm çeşitliliğiyle insanlığı kutlayan eğitim sistemlerine ihtiyacımız var” dedi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 77. Genel Kurulu’nda  “Eğitimin Dönüştürülmesi Zirvesi”nin açılışında konuştu.

Guterres, yoksul ülkelerde 10 yaş grubundaki çocukların yaklaşık yüzde 70’inin en basit bir metni bile okuyamadığını, gelişmiş ülkelerde ise eğitimin eşitsizliği azaltmak yerine nesiller arasındaki eşitsizliği daha fazla artırdığını söyledi.

Zenginlerin en iyi kaynaklarla en iyi okullara gittiğini ve sonrasında en iyi işlere girdiğini ifade eden Guterres, yoksulların, özellikle de kız çocuklarının hayatlarını değiştirecek nitelikleri edinirken engellerle karşı karşıya kaldığını belirtti.

“Engelliler engellerle karşı karşıya”

Yerinden edilenlerin ve engelli bireylerin ise en büyük engellerle karşı karşıya kaldığına işaret eden Guterres, Kovid-19 salgının dünya genelinde eğitim üzerinde yıkıcı etkisinin olduğunu ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden herkes için eğitime ağır darbe indirdiğini söyledi.

Eğitim alanındaki aksaklıklara değinen Guterres, çoğu zaman müfredatların ve eğitim sistemlerinin yaşam boyu öğrenmeyi desteklemediğine, öğretmenlere yeterince eğitim ve değer verilmediğine, düşük ücret ödendiğine, dijital uçurumun yoksul öğrencileri cezalandırır hale geldiğine dikkati çekti.

“Eğitimde dönüşüm gerekiyor”

Guterres, dünyanın yoksul olsun, zengin olsun bütün ülkelerinde eğitim alanında derin bir kriz yaşandığını belirterek, eğitimde dönüşüm çağrısında bulundu.

Genel Sekreter, nitelikli eğitimin yaşam boyu öğrenmeyi sağlaması gerektiğini ifade ederek, “Yaygın dezenformasyon, iklim değişikliği inkarı ve insan haklarına saldırıların yaşandığı bir dönemde gerçeği komplodan ayıran, bilime saygıyı aşılayan ve tüm çeşitliliğiyle insanlığı kutlayan eğitim sistemlerine ihtiyacımız var.” dedi.

Afganistan’da kız çocuklarının eğitimi

Afganistan’daki Taliban yönetimine de kız çocuklarına ortaöğretim yasağını derhal kaldırması çağrısı yapan Guterres, barış, güvenlik ve sürdürülebilir kalkınmanın en önemli adımlarından birinin kız çocuklarının eğitimi olduğunu söyledi.

Guterres, ”Eğitimin finansmanı hükümetler için bir öncelik olmalı çünkü bu, bir ülkenin halkına ve geleceğine yapabileceği en önemli yatırım. Uluslararası topluma kritik bir rol düşüyor. Kalkınma ortaklarını kesintilerden vazgeçmeye ve resmi kalkınma yardımının en az yüzde 15’ini eğitime ayırmaya çağırıyorum” dedi.

Antonio Guterres, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki 700 milyon çocuğun kaliteli eğitime erişimini sağlamak için 10 milyar dolar seferber etmeyi amaçladıklarını belirterek, uluslararası toplumdan bu programın desteklenmesini istedi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

CHP’li Özel’den ‘Aday’ Açıklaması: Kemal Kılıçdaroğlu’nu İsteriz

Katıldığı bir programda gündeme ilişkin değerlendirmede bulunan CHP’li Özel, “Malumun ilamı başka bir şey değil. İmamoğlu, CHP ilçe başkanlığından geliyor. Geldiğimiz noktada, CHP için Özgür Özel ne kadar heyecan duyuyorsa o da o kadar heyecan duyuyor. Bize sorarsanız biz aday olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu isteriz” ifadelerini kullandı.

Özgür Özel, açıklamasının devamında “Çünkü bir parti yürütmenin başına genel başkanını getirirse iktidar olursunuz ama bugün ittifak siyasetine bir ihtiyaç var. Seçmen sandığa giderken bir kucaklaşmaya, birleşmeye oy verecek. Yüzde 60’ın belki yüzde 70’in üstünde bir onayla gelecek bir Cumhuriyet iktidarından bahsediyoruz” dedi ve ekledi;

“Ekrem beyin de gönlünde, ilk günden beri bu ittifaka gönül, gayret veren, her türlü fedakarlığı gösteren genel başkanımızın 6’lı masadan aday olarak çıkmasını ister. Bunu dile getiriyor. Genel başkanımızın bize çizdiği bir çerçeve var. ‘6’lı masanın tam mutabakatı’ ve ’13. cumhurbaşkanı altılı masadan’ diye.

Adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’dur kesinlikle demiyoruz. 6’lı masa gösterirse onur duyarım demişti genel başkanımız, o noktadayız. 6’lı masadan kesin karar çıkana kadar pozisyonumuzu koruyoruz. Özgür Özel’in de kişisel görüşü, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Elazığ’da o okulu açtığında gitmesinde cumhurbaşkanı olarak gitmesidir.”

CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, Halk TV’de İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah’ın konuğu oldu. Özel, gündeme dair açıklamalar yaptı. Cumhuriyet’in haberine göre Özel’in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“2019 yılı çok iyi geçmişti. Bu sabah kalkınca bu yıl inşallah iyi bir yıl olsun, iktidar değişsin, CHP iktidar olsun, herkesin yüzü gülsün.

Tam bir rezalet. Ülkenin geldiği durumu göstermek açısından böyle turnusol kağıdı gibi. Öncesinde, sırasında ve sonrasında olanlar bir bütün. Öncesinde Süleyman Soylu, valilere ‘CHP’lileri şehit cenazelerine sokmayın’ diye sözlü talimat verdi. Bu nasıl bir provokasyondur? Esasında bir bütün halinde baktığınızda bu işin başlangıç noktası Soylu’nun provokasyonu, hedef göstermesi ve doğrudan göstermeden talimat vermesiyle başladı.

Tuğla gibi kitabımız var bu linç girişimiyle ilgili. O davadan savcının bile bulmadığı sanıkları numaralandırarak yazdığımız… Kemal beye uğultular başladığında birileri çatıdan tahta dağıtmaya başlıyor millete. Bir çatıya gidip tahta alıyorlar, demir çubuklar istiflenmiş, bir köşede taşlar istiflenmiş. Kemal bey gidiyor, AKP yöneticileri, AKP Genel Başkan Yardımcısı Fatih bey neden elini sıkmamış? Cenaze bu ya, şehit cenazesi… Atmosferde bir şey var. Atmosferi germek istiyor. Hangi şehit cenazesinde Kemal beyin eli havada kalmış da bugün kalmış? Bunu görmek lazım.

Yumruk atmaya çalışıyorlar, arabası kullanılmaz hale gelmiş. Genel başkan içinde diye düşünerek kayalar atılıyor. Eve gidiyor, ‘Yakın bu evi’ diye bağıran bir kadın. ‘O sen misin’ diye sorulmamış, mahkemede de ses kaydı incelemesi… Mahkeme şüpheye düştük, ses bu kadına mı ait diye… Görüntüde var, bütün Türkiye biliyor. O yüzden sanık lehine yorumlayıp ceza vermiyorlar. Kadın bu çağrıyı yapmamış gibi… Yumruk atan kişi için de basit yaralama kastı deniliyor.

Adımı Özgür olduğunu bildiğim kadar, Ağrı Dağı kadar gerçek bir şeyden bahsediyoruz. Planlı, hazırlıklı ve önceden hazırlanarak yollandılar. Sen ülkenin siyasetçisini, ana muhalefet liderini öldürmeye çalışıyorlar. Siyasilerden nasıl mesajlar gelmesi lazım? Bahçeli ‘Senin ne işin var orada’ diyor. Soylu, ‘Her yere gidilmez, bende bazı yerlere korkup gitmiyorum. O da gitmesin’ diyor. Hedefi gösteren sensin. Erdoğan’dan samimi bir geçmiş olsun telefonu beklersin, televizyondan bile demediler. Neredeyse Kemal beyi suçladılar.

O gün olay olduğunda Milli Savunma Bakanı, ‘Arkadaşlar’ diyor. Oradaki gözü dönmüş güruh arkadaş olabilir mi? Ona arkadaşsa o bakan da bu memleketten, hepimizden uzak dursun. ‘Arkadaşlar mesajınızı verdiniz artık dağılın’ diyor. Bu mesaj olabilir mi?

Kemal beyin davasında bu kararı veren hakim şöyle bir noktada. Öncesinde İçişleri Bakanı bunu diyorsa, olay olurken oradaki bakan, vekiller böyle davranıyorsa, sonrasında Cumhur İttifakı’nın iki lideri Kemal beyi suçluyorsa benim vereceğim karar belli diyor. Yumruk atan kişinin elini öpmek için sıraya girmişti bazı AKP’liler. Hakim böyle bir psikoloji ile bu kararı vermiş. Süleyman Soylu günü gelince bunun hesabını verecek ama bu kararı verenlerde verecek. Böylesi bir linç davasında hiçbir kusur yok, hazırlık yok diyen adam bunun hesabını verecek. Bir soruşturma ile bunun hesabını verecek.

Ekrem İmamoğlu davası

İmamoğlu, yurt dışında bir uluslararası birliğin toplantısında kendisine verilen kürsüde İstanbul seçimleriyle ilgili ‘Seçimi önce kazandık, iptal ettirdiler. Tekrar seçim oldu kazandık’ diye konuştu. Türkiye’ye döndü. Dönünde İçişleri Bakanı Soylu, Ekrem İmamoğlu’nu hedef alarak, ‘Gitmiş yurt dışında Türkiye’yi şikayet ediyor….’ diye hakaret etti. Onun üstüne Ekrem beye sordular. Ekrem bey, Soylu’nun ifadesini tekrar etti.

Bunun üzerine YSK, seçimi kendi iptal ettiği için o laf bana söylendi diye dava açmış. İmamoğlu, Soylu’nun ağır tahriki altında kendisine yapılan hakarete aynı kelimeyle cevap veriyor. Ama dava açtılar. Ceza kesinleşirse, İmamoğlu siyasetten men edilecek. Şiir okudu diye 4 ay hapiste tutulan bir kişinin daha sonra parti kurup başına geçip başbakan, cumhurbaşkanı olduğu bir parti nasıl böyle bir akıl tutulmasına tutuluyor ki, şimdi kendi siyasi rakiplerini içeri attırıyor.

Cesaret ederlerse yedikleri demokrasi tokadının 10 katını yerler. Bu millet böyle şeyleri affetmez. Ben cesaret edebileceklerini zannetmiyorum.

Geçen gün Süleyman Soylu mahkemeye başvurmuş. ‘Ben o zaman bir şey demedim ama o laf bana da söylenmiş bir laftır. Ben de şikayetçiyim’ diyor. Biz zaten bu laf sana söylenmiş diyoruz, YSK’ya ne oluyor?

‘Soylu siyaseti bırakacak’ iddiası

Bu milletin canını yakan her olayda madden ve manen mücadele etmesi gerekirken bir bakıyorsunuz o pisliğin içinde. En azından fotoğraf çektirmiş. Normal bir gün duramaz. ‘Ben Erdoğan varsa varım yoksa yokum’ diyor. ‘İlk uçakla kaçmam lazım’ mantık bu. Bunu böyle söyleyemeyip tersinden söylüyor. Tayyip Erdoğan kazanırsa, kaybederse onla devam edeceğim diyerek Erdoğan’a, ‘Beni görevden almayı düşünüyormuşsun, senin kara gün dostun benim kazanırsan da ben artık yokum’ diye vatandaşa temiz bir kişiymiş gibi…

Süleyman Soylu, Recep Tayyip Erdoğan iktidarı kaybettiği gün bu ülkeden kaçmaya kalkar.

Seçimi gününden 3 gün önce yapalım deseler biz ona da evet deriz. Biz seçime dünden razı, bugünden hazırız. 56 gün sonra seçime yapalım derlerse biz bunu istiyoruz. Bahçeli bir, iki kere denedi. Dönem tartışması var, ancak seçimler öne alınırsa aday olabilir… CHP, ‘Öne alınamazsa aday olunamaz’ desin. Cumhurbaşkanımızın önünü kesmeye çalışıyorlar, YSK’ya soralım’ falan filan.. Biz iktidara Recep Tayyip Erdoğan’ı yenerek geleceğiz. Kendi aday olmaz ‘Ben emekliyim’ falan derse bilmeyiz. Er meydanından kaçanı millet görür. Erdoğan’ı seçimle yenerek iktidarın değiştiğini tüm dünyaya göstereceğiz.

‘Biz aday olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu isteriz’

Malumun ilamı başka bir şey değil. İmamoğlu, CHP ilçe başkanlığından geliyor. Geldiğimiz noktada, CHP için Özgür Özel ne kadar heyecan duyuyorsa o da o kadar heyecan duyuyor. Bize sorarsanız biz aday olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu isteriz. Çünkü bir parti yürütmenin başına genel başkanını getirirse iktidar olursunuz ama bugün ittifak siyasetine bir ihtiyaç var. Seçmen sandığa giderken bir kucaklaşmaya, birleşmeye oy verecek. Yüzde 60’ın belki yüzde 70’in üstünde bir onayla gelecek bir Cumhuriyet iktidarından bahsediyoruz.

Ekrem beyin de gönlünde, ilk günden beri bu ittifaka gönül, gayret veren, her türlü fedakarlığı gösteren genel başkanımızın 6’lı masadan aday olarak çıkmasını ister. Bunu dile getiriyor.

Genel başkanımızın bize çizdiği bir çerçeve var. ‘6’lı masanın tam mutabakatı’ ve ’13. cumhurbaşkanı altılı masadan’ diye. Adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’dur kesinlikle demiyoruz. 6’lı masa gösterirse onur duyarım demişti genel başkanımız, o noktadayız. 6’lı masadan kesin karar çıkana kadar pozisyonumuzu koruyoruz. Özgür Özel’in de kişisel görüşü, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Elazığ’da o okulu açtığında gitmesinde cumhurbaşkanı olarak gitmesidir.

Elazığ’daki provakasyon

Doğu’da, Güney Doğu’da CHP hem kendinden kaynaklı hem kendisi dışında sorunlar nedeniyle önemli bir güç elde edememişti. Hem Kemal beyin samimi duruşu, hem CHP’nin şeffaf pozisyonu, kimseyi ayırmayan tavrıyla, ittifak siyasetinin iklimiyle şimdi Türkiye’de bambaşka rüzgarlar esiliyor. Elazığ’da sokakta yürüyemedik. Genel başkanımız esnaf ziyareti diye çıktı, mitinge döndü. Partimiz birlik, beraberlik içinde. Elazığ’da nereye gittiysek CHP’den memnunlar. İki vekil garanti, üçe bakın diyorlar.

40 yıl sonra bir milletvekili çıkmış, ikincisi gelir mi umuduyla soruyorum. ‘İki garanti siz üçe bakın’ diyor. Birileri biz Elazığ’a gittiğimiz gece billboardlara provokatif şeyler yaptılar. ‘Ben AK Partiliyim ama Kemal beyden özür dileriz. O yapılan terbiyesizlik’ diyorlar.

Sağlıkçılara söz verildi ama adımın Sağlık Bakanlığı tarafından atılması lazım. Kılavuz yayınlanmadı ve ciddi bir panik var. 2020 KPSS puanları yanabilir. Bu konuda Fahrettin Koca zaman geçirmeden adım atmalıdır. Bu işin her gün takipçisi olacağız.

EYT’yi çözeceğiz

Kimseyi ayırmadan çözeceğiz. EYT’liler var. Bir de Emeklilikte MHP’ye takılanlar var. CHP, İYİ Parti, MHP, HDP ‘EYT’yi çözeceğiz’ diye söz verdik. Meclis’te İYİ Parti önerge verdi, MHP de oy verdi. Erhan Usta o zaman MHP Grup Başkanvekili. İlk oylamada geçti. O aradaki ikinci oylamada Erhan Usta’yı görevden aldı Devlet Bahçeli ve EYT’ye ‘hayır’ oyu verdiler.

(HDP’liler ile yan yana görünmemek için ‘hayır’ dedi iddiası) 1 Ekim günü sayın Bahçeli Meclis’e gelecek 60 HDP’li vekil yan tarafta oturuyor. Nasıl yan yana görünmeyecek? Millet oturdu onları yan yana. MHP, İYİ Parti, CHP, HDP yan yana imza attığı danışma kurulu tutanakları var… Meclis çalışmaz yoksa kardeşim.

MHP getirsin biz oy verelim dedik. O yüzden bunlar samimi değil. Şimdi laf oyunlarıyla ‘formül’ diyorlar. Ayrımsız, kimseyi dışardan bırakmadan EYT’yi çözeceğiz.

Sosyal konut projesi

Sosyal konut, sosyal demokrat bir partinin karşı çıkacağı bir şey değil. Temelde sosyal konut denilince biz destekleriz. Bu projeyi de destekliyoruz ama 1 Ekim tarihinde bir kanun teklifimiz olacak.

Eve geçene kadar 5.500 lira alan asgari ücretli parayı nasıl ödeyecek? Eve geçmeden taksitler başlamasın, peşinat olmasın, 6 ayda bir zam gelmesin, düşük bir faiz oranı gelsin diyoruz. 1 Ekim’den sonra Meclis’te oylayacağız. Şu anki durum tamamen bir kurmaca.

Ben dedim ki 5 milyon kişi başvurur. Çünkü Türkiye’de en az 5 milyon kişinin başka türlü ev alma ümidi yok. Başvuran 20 kişiden 1’inin ihtiyacı karşılanıyor bu ‘büyük’ projeyle.

Kötü haber şu. TOKİ’nin 2018 yılında teslim etmediği ve davalık olduğu ev sayısı 55 bin. Evler maalesef çok kalitesiz. İyi haber var. İktidar değişiyor. Bu projeye girin, devlette devamlılık esastır. Halkın yararına bir iş yapılmaya çalışıyorsa biz bunun kusurlarını gidererek, iktidarımızda teslim edeceğiz.

Paylaşın

İster 30 İster 40 Yaşında Olun, Spora Başlamak İçin Asla Geç Değil

Araştırmalar, kalp sağlığını için egzersiz yapmaya başlamak için asla geç olmadığını söylüyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, 30 yaşından önce egzersiz yapmaya başlayan erkeklerle 40 yaşından sonra egzersize başlayan erkekler içi çok benzer sonuçlar buldu.

Haber Merkezi / Fransız araştırmacılar, 40 erkek üzerinde bisiklete binmenin ve koşmanın etkilerini incelediler. Erkeklerin yarısı 30 yaşından önce koşmaya veya bisiklete binmeye başladı. Diğer yarısı ise 40 yaşından sonra koşmaya veya bisiklete binmeye başladı. Erkekler şu anda 55 ile 70 yaşları arasında.

Erkekler, egzersiz testi, kalp atış hızı analizi ve ekokardiyogram (yankı) dahil olmak üzere çeşitli testlerden tabi tutuldular. Bu testler, yapılan egzersizin, her iki erkek grubunun da kalp atış hızları, kan basıncı ölçümleri ve genel kalp sağlığı üzerinde benzer faydaları olduğunu ortaya koydu.

Araştırmacılar, yaşlandıkça biyolojik değişiklikler olsa da, 40 yaşından sonra bile, egzersiz yapmanın kalp sağlığını iyileştirebildiğini söylüyor. Araştırmacılar, bu sonuçların benzer araştırmalardaki bulguları desteklediğini ve egzersiz yapmaya başlamanın hiçbir zaman geç olmadığını söylüyor.

Egzersize başlamadan önce

Egzersize başlamak için asla geç olmadığını kabul eden uzmanlar, ancak bazı kişilerin bir egzersiz programına başlamadan önce bir doktora danışması gerektiğini belirtiyorlar.

40 yaşın üzerindeyseniz ve egzersiz yapmaya yeni başladıysanız, her zaman vücudunuzu dinlemeli, eklem ve sırt ağrılarını ciddiye almalısınız. Araştırmacılar, dayanıklılık antrenmanlarının kemik yoğunluğu, kas kütlesi ve hücre sağlığı için de faydalı olduğunu söylüyorlar.

Araştırmacılar, fiziksel aktivitenin kalp sistemindeki değişiklikleri engellemediğini, ancak değişiklikleri yavaşlatabildiğini belirtiyorlar.

Paylaşın

UEFA Duyurdu: Rusya, EURO 2024’ten Men Edildi

Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), Rusya’nın Almanya’nın ev sahipliği yapacağı 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan (EURO 2024) men edildiğini duyurdu.

EFA İrca Kurulu’nun Salı günü Hırvatistan’ın Hvar Adası’nda yaptığı toplantıda EURO 2024’ün yol haritası ve eleme kuralarına ilişkin bazı kararlar alındı.

Toplantının ardından yapılan açıklamada, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgali nedeniyle, UEFA İcra Kurulu’nun 28 Şubat’ta Rusya takımlarının uluslararası müsabakalardan men edilmesine yönelik aldığı kararın 15 Temmuz’da Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) tarafından onaylandığı hatırlatıldı. Rusya’nın bu karar doğrultusunda eleme kuralarına katılamayacağı belirtildi.

EURO 2024’e Almanya ev sahipliği yapacak. Ev sahibi ülkenin milli takımı da eleme kuralarında yer almayacak, turnuvaya doğrudan katılacak.

Eleme kuraları 9 Ekim’de Almanya’nın Frankfurt şehrinde düzenlenecek; elemelere 53 ülke katılacak.

Kuralarda yer alacak olan 10 gruptan 7’sinde 5, 3’ünde 6 takım bulunacak. Maçların ardından grup liderleri ve ikincileri finallere kalacak.

Finallere kalacak diğer üç takım ise Mart 2024’te yapılacak play-off maçlarıyla belirlenecek.

Paylaşın

Dikkat Çeken Yazı: İktidarın Avantajları Ve Handikapları

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, bugünkü köşe yazısında, iktidarın en büyük avantajının “devletin bütün gücünü kullanıyor olmasının” olduğunu ifade ederken ikinci avantajının da muhalefetteki dağınıklık olduğuna dikkati çekti.

Zeyrek, yazısında, ayrıca, “Hem Erdoğan hem iktidar partisi muhalefetteki dağınıklığa ve devletin gücüne güvenip seçimi bir kez daha kazanma hayali kursa da avantajlarından daha etkili görünen handikapları var” ifadelerine yer verdi.

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, Türkiye’de 2023’te yapılması planlanan seçim için AK Parti’nin avantajlarını ve dezavantajlarını kaleme aldı. Sözcü yazarı, şunları yazdı:

Gelin iktidarın propagandasının zeminine bakalım ve arkasında neler var madde madde irdeleyelim.

1 – İktidarın en büyük avantajı devletin bütün gücünü kullanıyor olması.

– Örneğin Tayyip Erdoğan’ın yoğunlaşan dış temasları var. Rusya-Ukrayna krizinin çözümünde Erdoğan’ı BM Genel Sekreteri ile eşdeğer gösteren haber ve yorumlar var. Erdoğan’la Rusya lideri Vladimir Putin’in dostluk seviyesini gösteren fotoğraflar, “Avrupa enerji krizi yaşayacak ama kriz bize yansımayacak” ve “Avrupa Birliği ve NATO bizi dışlarsa bizi baş tacı yapan Şangay Beşlisi var” söylemi sizin de dikkatinizden kaçmamıştır. Erdoğan’ın Taşkent’te çekilmiş bir fotoğrafının ya da New York’taki Central Park’taki insanlarla karşılaşmalarını dahi Erdoğan’ın “dünya lideri” olduğuna yoranlar oldu. Bunlar büyük bir “gurur tablosu” gözümüze sokulmaya çalışıldı.

– İktidarın değerlendirmelerine göre, devlet kaynaklarıyla yapılan büyük projeler, vatandaşın iktidara olan güvenini yüksek tutuyor. Bu nedenle sosyal konut projesine büyük bel bağlanmış. Seçim öncesinde birçok ilde “Sosyal konut temel atma töreni” yapılması planlanmış. Diğer taraftan vitrininde insansız hava araçları olan milli savunma sanayi, seçim öncesinde fiilen dolaşıma sokulacak “yerli ve milli doğalgazımız” ve yola çıkacak “yerli ve milli otomobil TOGG”la ilgili haberleri daha sık okuyacağız.

– Üçüncü ayak, uygulanan seçim ekonomisi hamleleri olacak: Asgari ücrete ve kamu çalışanlarının ücretlerine yapılan zam, 3600 ek gösterge düzenlemesi, KYK kredi faizlerinin silinmesi, 30 milyar lira ile 6 milyona yakın kullanıcının icralık elektrik doğalgaz borçlarının silinmesi şu ana kadar gördüklerimizdi. Aralıkta asgari ücrete ve memur/emekli maaşlarına görülmemiş bir zam yapılacak. Emeklilikte Yaşa Takılanlar sorunu çözülecek. (Seçimden sonra karşımıza büyük bir fatura çıkaracağı bilindiği halde) Hedefte, ocak ayından itibaren vatandaşların gelirlerini olağanüstü artırmak ve en azından dört beş ay hayat pahalılığına karşı alım gücünü en üst düzeyde tutmak var.

2 – İktidarın en büyük ikinci avantajı muhalefetin dağınıklığı.

– Altılı masadaki kavga hali, iktidarın ekmeğine yağ sürüyor, “düzeltirse yine mevcut iktidar düzeltir” propagandasına malzeme yaratıyor. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı belirlerken yaşadığı sorunlar, içerideki HDP kavgası iktidar tarafından sürekli kaşınıyor. Muhalefet, bunlarla uğraşırken kriz ortamına yeterince dikkat çekemediği gibi, sorunların çözümüne dair projelerini de yeterince duyuramıyor.

“İktidar bu değerlendirmeleri yapıyor ama avantajları kadar handikapları da var” diyen Zeyrek, şunları kaydetti:

– Örneğin, muhtemel seçim kampanyası Erdoğan’ın adaylığı üzerinden yürüyecek ve bu durum AK Parti’yi çok geri planda bırakacak Parlamento’daki sandalye dağılımı açısından AK Parti için ciddi bir olumsuz sonuç doğuracak.

– Bu arada kriz ortamının can alıcı bir şekilde yaşandığı ekonominin toparlanması konusunda “evdeki hesap çarşıya uymayabilir, ekonomi daha da kötüye gidebilir” endişesi çok yüksek. Resmi enflasyon ocakta düşse de fiili enflasyon ve hayat pahalılığı daha fazla artabilir. Bu da seçmenin krizi daha çok hissetmesiyle sonuçlanabilir.

– Dış politikada ise iktidarının yeni siyasi tercihlerinin doğuracağı olumsuzluklar Türkiye’ye iktidarın “başarısızlık” algısını besleyecek bir fatura çıkarabilir.

– Erdoğan’ın karşısındaki en ciddi sorunlardan biri de şu: Bugüne dek kutuplaştırıcı bir siyaset izledi, ağır bir dil kullandı ve toplumun önemli bir kesimini karşısına aldı. O kesimin oyunu almadan seçim kazanması zor görünüyor. Bu yüzden Kampanya sırasında bu kesimlerle “helalleşme” ihtiyacı duyacak. Bu konuda atacağı adımlar hem ikna edici bulunmayabilir hem kullanacağı yeni söylemler ittifak ortağının tepkisini çekebilir.

Zeyrek bu görüşlerinin ardından şu yorumu yaptı:

Neticede hem Erdoğan hem iktidar partisi muhalefetteki dağınıklığa ve devletin gücüne güvenip seçimi bir kez daha kazanma hayali kursa da avantajlarından daha etkili görünen handikapları var. Bu yüzden de seçimler konusunda da evdeki hesap çarşıya uymayabilir.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Hollanda’da Geliri Az Olanlar İçin 17 Milyar Euroluk Destek Bütçesi

Hollanda’da Kral Willem-Alexander, yeni yasama dönemi açılış konuşmasında, orta ve orta-alt gelir düzeyindekilerin durumlarına yardımcı olmak için bütçeden 17.2 milyar euroluk pay ayrıldığını söyledi. Willem-Alexander, konuşmasında, bu rakamın dahi her şeyi karşılamaya yetmeyeceğini vurguladı.

Kamu yayın kuruluşu NOS tarafından bugün yaptırılan Ipsos anketine göre, ülkede siyasete güven son yıllarda, daha önce hiç olmadığı kadar düştü.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, Hollanda’da yüksek enflasyondan etkilenen alt ve orta gelir gruplarının desteklenmesi için 17.2 milyar euroluk destek bütçesi açıklandı. Bu gelir grupları için 2024 yılında da yaklaşık 5 milyar euroluk destek bütçesinin hazırlanacağı belirtildi.

Hollanda’da yüzde 12 seviyesine çıkan enflasyon alt ve orta gelir grubunu zorlarken Kral Willem-Alexander, ülkesinde giderek daha fazla insanın kiralarını, market alışverişlerini, sağlık sigorta primlerini veya enerji faturalarını ödemekte zorlanmasının acı verici olduğunu belirtti.

Hollanda’da yeni yasama dönemi, Kral Willem-Alexander’in geleneksel açılış konuşmasıyla başladı.

Ülkenin idari başkenti Lahey’deki Noordeinde Sarayı’ndan cam faytonuyla halkı selamlayarak Kraliyet Tiyatro Salonu’na gelen Kral Willem-Alexander, aralarında hükümet üyeleri, milletvekilleri ve senatörlerin de olduğu üst düzey topluluğa tahtına oturarak hitap ettiği konuşmasında, Avrupa’daki enerji krizi ve yükselen fiyatlara değindi.

İnsanların kiralarını, market alışverişlerini, sağlık sigortası primlerini veya enerji faturalarını ödemekte zorlanıyor olmasının “acı verici” olduğunu dile getiren Kral Willem-Alexander, ekonominin büyüdüğü, işsizliğin azaldığı bir dönemde yaşam şartları zorlaşan ve yoksullaşan insan sayısının artmasını “tezat ve belirsizliğin zamanımıza hakimiyeti” şeklinde yorumladı.

Orta ve orta-alt gelir düzeyindekilerin durumlarına yardımcı olmak için bütçeden 17.2 milyar euroluk pay ayrıldığını ifade eden Willem-Alexander, bu rakamın dahi her şeyi karşılamaya yetmeyeceğini vurguladı.

Kamu yayın kuruluşu NOS tarafından bugün yaptırılan Ipsos anketine göre, ülkede siyasete güven son yıllarda, daha önce hiç olmadığı kadar düştü.

Paylaşın

İsviçre’den Türkiye’ye ‘Altın İhracatı’ Dokuz Yılın Zirvesinde

İsviçre’nin Türkiye’ye altın ihracatı ağustos ayında 23.7 ton olarak gerçekleşti. İsviçre’nin dünyanın en büyük rafine ve transit merkezi olması ülke verilerinin küresel pazar trendlerine yönelik fikir vermesini sağlıyor.

İsviçre’den Türkiye’ye altın ihracatı ağustos ayında 23.7 ton ile Haziran 2013 yılından bu yana görülen en yüksek seviyeye yükseldi. Temmuz ayında bu rakam 20.1 ton düzeyindeydi.

NTV’nin haberine göre İsviçre gümrük verilerine göre ülkeden Çin’e yapılan ihracat ise ağustos ayında temmuzdaki 5.5 yılın zirvesinden geriledi.

Altın fiyatlarında son aylarda yaşanan düşüşler ile güvenli liman yatırımlarından olan altının ABD ve İngiltere’de bulunan ticari depolardan talebin daha yüksek olduğu ve genelde fiyatlardaki düşüşün iştah yarattığı Asya’daki ülkelere satışların artmasına neden oldu.

İsviçre’nin dünyanın en büyük rafine ve transit merkezi olması ülke verilerinin küresel pazar trendlerine yönelik fikir vermesini sağlıyor.

Veriler aynı zamanda ağustos ayında İsviçre’nin Rusya’dan ithal ettiği altın miktarının Nisan 2020’den bu yana görülen en yüksek seviyeye ulaştığını ve 320 milyon dolar değerinde 5.7 ton altın ithal edildiğini gösterdi. İsviçreli yetkililer bu altının Rusya orjinli olsa da İngiltere’den geldiğini ifade etmişlerdi.

Paylaşın