Yüz Maskeleri Gerçekten İşe Yarıyor Mu?

Uzmanlar, cilt bakımı söz konusu olduğunda herkesin önceliği temizlik, günlük güneş kremi ve günlük nemlendirme olması gerektiğini söylüyorlar: Fakat bir yüz maskesi, iyi bir cilt bakım rutininin tamamlayıcısı olabilir.

Haber Merkezi / Piyasadaki birçok yüz maskesi, olağandışı bileşenler içerdiğini iddia etmektedir. Ama gerçekten yüzünüze mantar suyu veya salyangoz jölesi sürmek istiyor musunuz? Çoğu zaman, bu süslü maskelerde bol miktarda koku, boya ve paraben bulunur; bunların hepsi cildinize (özellikle hassas ciltlere) zarar verebilir.

Peki yüz maskesi seçerken nelere dikkat etmelisiniz?

Uzmanlar, ürün etiketini okumanızı ve şu sözcükleri aramanızı öneriyorlar: Kokusuz, hipoalerjenik ve boya ve paraben içermez.

Yüzünüzde sert kimyasallar, alerjenler ve koruyucular kullanmak birçok soruna neden olabilir. Ayrıca bileşenlerden birine alerjiniz olması durumunda ve cildi tahriş etme riski de var.

İçerdiği bileşenlerle heyecan verici olmayan ama yine de cildiniz üzerinde güzel bir etkisi olabilen birçok yüz maskesi bulunmakta. Ama yüzünüze uygulamadan önce etiketi okumak ve içindekileri bilmek önemlidir.

Cildinize hangi yüz maskeleri iyi gelir?

Cilt şikayetiniz var ve hızlı bir çözüm mü arıyorsunuz? Bir cilt seçerken etikette aramanız gereken birkaç yaygın bileşen şunlardır:

  • Kuru cilt için: Hyaluronik asit
  • İnce çizgiler için: C vitamini, E vitamini, resveratrol ve ferulik asit gibi antioksidanlar
  • Akne ve lekeler için: Salisilik asit ve alfa hidroksi asitler
  • Rosacea (gül hastalığı) için: Niasinamid
  • Koyu lekeler ve pigmentasyon için: Soya, kojik asit, traneksamik asit ve meyan kökü ekstresi
  • Yağlı cilt için: Salisilik asit

Evde yapılan yüz maskeleri güvenli mi?

Uzmanlar, içinde ne olduğuna bağlı olarak evde yüz maskelerinin yapılması ve kullanılmasının tamamen güvenli olabileceğini söylüyor.

Evde hazırlayacağınız yüz maskelerine hangi malzemeleri ekleyeceğinizi mi merak ediyorsunuz? İşte ipuçları;

  • Süt ve yoğurt: Cildi pul pul dökerek daha parlak görünmesini sağlayan laktik asit içerir
  • Aloe vera: Cildi parlatan A, C, E ve B vitaminlerini içerir
  • Papaya: Cildi parlatan enzimler içerir
  • Kahve: Cildi geçici olarak kurutarak gözeneklerin görünümünü en aza indirir

Limon veya limon suyu ve elma sirkesi gibi asitli ürünlerden kaçının. Bu ürünler düşük pH’a sahiptir ve cilt tahrişine neden olabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Fed, Piyasaların Merakla Beklediği Faiz Kararını Açıkladı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası (Fed), politika faizini 75 baz puan artırarak yüzde 3-3,25 aralığına yükseltti. Faiz artırma kararı oybirliği ile alındı. Fed, bundan önceki iki toplantısında da faiz artışına gitmişti.

Haber Merkezi / Piyasalarda, Fed’in enflasyonun 1980’lerden bu yana en yüksek düzeye çıktığı ülkede fiyat artışlarını dizginleyebilmek amacıyla faizleri bu yıl beşinci kez artıracağı ve bu artışın yüzde 0,75 olacağı tahminleri yaygındı.

Karar metninde önümüzdeki toplantılarda faiz artışlarının devam etmesinin uygun olacağı yönündeki yönlendirme yeniden kullanıldı.

Enflasyon hedefinin yüzde 2 olduğu tekrar edildi. Ağustos ayında ise enflasyon yıllık yüzde 8,3 olarak kaydedilmişti.

Banka faizlerin artmasıyla birlikte tüketimin azalmasını ve talebin düşmesiyle de fiyatların aşağı çekilmesini umuyor. Ancak ekonomide faizlerdeki değişikliklerin etkilerini göstermesi zaman alıyor.

Bir yandan da Fed faiz artışlarında fazla ileri giderse, bu kez de tam tersine ekonomik büyümeyi boğması ve işsizliği daha da artırarak, resesyon kaygılarını körüklemesi riski dile getiriliyor.

Fed, son faiz artışıyla enflasyonu aşağı çekme konusunda kararlı olduğunu gösterdi. Fed yönetim kurulu üyesi Christopher Waller geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada bunu “Enflasyonu indiremezsek sıkıntıya gireriz. O nedenle birinci önceliğimiz enflasyon olacak” sözleriyle anlatmıştı.

Waller işsizlik oranı yüzde 5’in altında kaldığı sürece faizler konusunda agresif olabileceklerini yüzde 5’i aştığı durumda bazı tavizlerin gündeme gelebileceğini vurgulamıştı.

Fakat Fed, borçlanma maliyetlerini bu kadar hızlı artırmasına rağmen fiyatlardaki artışı dizginleme konusunda henüz başarılı olabilmiş gibi görünmüyor.

Ağustos ayındaki yıllık enflasyon yüzde 8,3 ile bir önceki aydan biraz daha az gelse de beklentilerin üzerinde kalmıştı.

Petrol fiyatlarındaki gerilemeyle ikinci el otomobil ve uçak bileti gibi doğrudan etkilenen ürün ve hizmetlerin fiyatları düşerken gıda, kira ve elektrik faturaları gibi diğer temel harcama kalemlerindeki artış sürdü.

Paylaşın

Ebegümeci (Hibiskus) Çayının Yedi Faydası

Ebegümecinin (Hibiskus) bahçeniz için sadece renkli bir dekorasyon olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yeniden düşünmenin zamanı gelmiş olabilir. Tropik çiçekli bitki ebegümeci, sağlığınız için bazı faydalar sağlayabilir.

Haber Merkezi / Ebegümecinin aroması keskin ve tatlıdır, bu da onu çay için mükemmel yapar.

İnsanlar, yüzyıllar boyunca ebegümecinin tohumunu, çiçeğini, yaprağını ve sapını yemeklerde ve geleneksel tıpta kullandı. Bugün dünyanın her yerinde ebegümeci aromalı reçeller, jöleler, soslar, şuruplar ve çaylar bulabilirsiniz.

Roselle veya kuzukulağı olarak da bilinen ebegümeci, yüksek tansiyondan hazımsızlığa kadar her şeyi tedavi etmek için kullanılmıştır.

Ebegümeci çayının faydaları

  • Antioksidanlarla korur

Ebegümeci bitkisi beta-karoten, C vitamini ve antosiyanin gibi antioksidanlar açısından zengindir. Antioksidan açısından zengin gıdalar sağlık açısından oldukça faydalıdırlar.

Antioksidanlar, vücudunuzdaki serbest radikaller olarak bilinen zararlı molekülleri yok eder. Serbest radikaller, hücrelere zarar vererek, kanser, kalp hastalığı ve diyabet gibi hastalıklara katkıda bulunurlar. 

  • İltihapla savaşır

Birkaç araştırma, ebegümecinin iltihapla savaşmada vücuda yardım ettiğini ortaya koymuştur.

  • Kan basıncını düşürür

Yüksek tansiyon, tüm yetişkinlerin neredeyse yarısını etkiler ve kalp krizi, felç, kalp yetmezliği ve böbrek hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açar. Klinik çalışmalar, ebegümeci çayı içmenin insanlarda kan basıncını düşürdüğünü gösterilmiştir.

  • Kolesterolü düşürür

Yüksek kolestrol, milyonlarca yetişkini etkileyen ve kalp krizi ve felç gibi ciddi hastalıklara katkıda bulunan başka bir sağlık sorunudur. Bazı klinik çalışmalar ebegümecinin kolesterol seviyelerini düşürdüğünü göstermiştir.

  • Kilo kaybını teşvik eder

Birkaç çalışma, ebegümecinin kilo vermede olumlu etki gösterdiğini ortaya koymuştur. Ancak bu çalışmalarda, ebegümeci çayından daha konsantre bir form olan ebegümeci özü kullanılmıştır.

  • Bakterilerle savaşır

Laboratuvar çalışmalarında, ebegümeci özünün, belirli bakteri türlerini kontrol altında tuttuğu bulunmuştur.

  • Karaciğer sağlığını destekler

Bazı araştırmalar ebegümecinin karaciğerin sağlıklı kalmasına yardımcı olduğunu ortaya koymuştur: Muhtemelen güçlü antioksidan aktivitesi nedeniyle karaciğeri çeşitli toksinlerden koruyor.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Rusya-Ukrayna Savaşının Sertleşmesi Türkiye’nin Denge Politikasını Etkiler Mi?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rus işgali altındaki Ukrayna bölgelerinde “referandum” kararı alınması sonrasında bugün kısmi seferberlik ilan etmesi, savaşın tahmin edilenden daha uzun ve şiddetli geçeceğine ilişkin işaretleri artırdı. Bu durumun, Türkiye’nin izlemeye çalıştığı denge politikasını da daha zorlaması bekleniyor.

Putin bu sabah televizyonlardan canlı yayınlanan konuşmasında kısmi seferberlik ilan ettiklerini ve Rusya’nın kontrolündeki bölgeleri savunacaklarını açıklayarak, “Ülkemizin toprak bütünlüğü tehdit edildiğinde Rusya’yı ve halkımızı korumak için elimizin altında olan tüm araçları kesinlikle kullanacağız. Bu bir blöf değildir” ifadelerini kullandı.

Putin’in bu kararı Ukrayna ordusunun son haftalarda yaptığı karşı taarruz ile ülkenin doğusundaki bazı bölgeleri ele geçirmeye ve Rus birlikleri karşısında zaferler kazanmaya başlamasının ardından geldi. Ukrayna, Harkiv bölgesinde son altı günde 8 bin kilometrekarelik alanı geri aldığını açıklamıştı.

Kısmi seferberlik savaşı şiddetlendirir mi?

Peki şimdiye kadar Ukrayna’ya resmen savaş ilan etmeyen ve işgali “özel askeri operasyon” diye tanımlayan Rusya’nın son aldığı kısmi seferberlik kararı ne anlama geliyor ve savaşı daha da uzatarak, şiddetlendirir mi?

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre, İstanbul Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ali Semin, yeni kararı savaşta gelinen yeni bir aşama olarak niteleyerek, şunları söylüyor:

“Putin’in kısmi seferberlik ilan etmesi savaşın artık çok yakın bir zamanda bitmeyeceğinin bir tezahürü. Bir ülke neden kısmi seferberlik ilan eder? Daha önce neden etmedi mesela? Bunun iki sebebi var; ya şu anda askeri güç olarak yıprandığını hissedip ilan etti ya da bu savaşı stratejik olarak ikinci aşamaya geçirerek daha da büyük bir savaş haline getirmek istiyor.”

Rusya son kararı kapsamında 300 bin kadar yedeği askere almayı planlıyor.

Dış Politika Analisti Aydın Sezer’e göre de savaş artık cephede daha da “sertleşecek.” Sezer, 300 bin asker alımının bunu gösterdiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Bu kararın alınmasının arka planında daha önemli bir siyasi gelişme daha var. O da önümüzdeki günlerde yapılacak referandumlar. Bu referandumlardan sonra Rusya’ya katılma kararı çıkarsa ki buna kesin gözüyle bakılıyor, Rusya bu bölgeleri kelimenin tam anlamıyla ilhak etmiş olacak. Dolayısıyla savaş bu bölgelerde bundan sonra Ukrayna topraklarında değil, Rusya topraklarında cereyan eden bir savaş haline gelecek.”

Sezer, referandumdan sonra Batı’nın Ukrayna’ya vereceği silahlarla ayrılıkçı topraklara yönelik bir saldırı gerçekleştiğinde artık resmen Rusya’ya yönelik bir saldırı olarak algılanacağına işaret ederek, Putin’in bunun ön hazırlığını yaptığını belirtiyor.

Ukrayna’nın işgali yaklaşık 7 ayı geride bırakırken, Rusya’nın kontrolüne aldığı ayrılıkçı bölgelerde 23-27 Eylül tarihleri arasında Rusya’ya katılmak için “referandum” düzenlenmesi bekleniyor.

Barış için hâlâ şans var mı?

Türkiye bir süredir savaşan iki tarafı Antalya’da daha önce yaptığına benzer şekilde yeniden masaya oturtmaya çalışıyordu. Erdoğan BM Genel Kurul konuşmasında “Her iki tarafa da krizden onurlu çıkış imkanı verecek makul, adil ve uygulanabilir bir diplomatik çözümü beraberce bulmamız gerekiyor” demişti.

Peki barış görüşmeleri için hala bir şans var mı?

Moskova’da yaşayan Rusya uzmanı Ümit Nazmi Hazır’a göre savaşın uzaması ve sertleşmesi ihtimalinin yanı sıra bir başka olasılık Putin’in hem referandumları hem de kısmı seferberlik kararını masada elini yükseltmek için öne sürmüş olabileceği.

Hazır, Rus liderin ayrılıkçı bölgeleri de referandumla kendisine bağlayıp ileride bir anlaşma olması durumunda elini biraz daha yüksekten açmak isteyebileceğini belirterek, “Benim gözlemim bundan sonraki süreçte görüşmelerin yine olabileceği yönünde. Bence Putin masaya oturma sürecini başlatmadan önce böyle geniş çaplı hamlelerle tansiyonu yükselterek hazırlık yapıyor” diyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan en son ABD’de PBS kanalına verdiği demeçte de Putin’le son görüşmesine atıfta bulunarak “Kendilerinin de aslında bu işi artık bir an önce bitirmenin gayreti içerisinde olduğunu anladım. Bu gidişin sıkıntısı büyük” demişti.

Ancak gelinen aşamada Dr. Semin’e göre barış artık daha uzak bir ihtimal. Semin, Türkiye’nin şu anda Rusya ile çok sayıda alanda işbirliği yaptığını, sadece doğal gaz değil Suriye, Doğu Akdeniz ve S-400’ler gibi başlıkların da ilişkilerin farklı boyutları olduğunu anımsatıyor.

Diğer yandan son dönemde Batı ülkelerin Türkiye’ye karşı tutumlarını, ABD’nin Türkiye’yi sıkıştırmak için Yunanistan’a destek verdiğini ve Dedeağaç’ta üs kurduğunu hatırlatan Semin bütün bunlara bakıldığı zaman uluslararası ilişkiler sisteminde Türkiye’nin yapacağı hamlelerin “çok belli ve net” olduğunu belirtiyor. Semin, ancak bu konjonktürde Türkiye’nin arabuluculuk girişimlerini doğu nezdinde yürütmeye çalıştığına işaret ederek, Türkiye’nin “bunu Rusya’yla ve doğu bloğuyla yürütmeye çalıştığını görebiliyoruz” diyor.

Türkiye’nin denge politikası zora girer mi?

NATO üyesi Türkiye savaşın başladığı 24 Şubat’tan bu yana iki tarafla da ilişkilerini sürdürerek “denge politikası” takip etmeye çalıştı ve bu konumu sayesinde tahıl koridoru anlaşması gibi bazı kazanımlar da sağladı. Ancak özellikle Semerkant’taki Şangay İşbirliği Örgütü Zirvesi’nde Putin ile sergilenen yakın dostluğun ardından dengenin bozulmakta olduğu yorumları yapıldı.

Şimdi ise gündemde kısmi seferberlik kararıyla savaşın uzaması ve daha şiddetlenmesinin Ankara’nın denge politikasını daha da zorlayıp zorlayamayacağı gibi önemli bir soru işareti bulunuyor.

Aydın Sezer, Türkiye’yi artık daha zor günlerin beklediğini söyleyerek, “Bundan sonraki süreçte NATO’dan gelecek telkinler ve talepler konusunda Türkiye’nin ne yapacağı büyük bir soru işareti” diyor. Sezer’e göre, Erdoğan yine her iki tarafı da idare etmeye yönelik olarak günü kurtarma çabasıyla bu işi götürebileceği kadar götürmeye çalışacak ama eninde sonunda tercih yapması gereken bir durum ortaya çıkabilir.

Rusya’nın son adımlarının ardından ise Batı ülkelerinin bir yandan Ukrayna’ya askeri teçhizat desteğini artırırken aynı zamanda yeni yaptırımları uygulamaya koyabileceği belirtiliyor. Batı’da Putin’e karşı açıklamaların dozu da giderek yükseliyor.

Hazır’a göre Türkiye’nin politikalarını biraz da savaşın seyri belirleyecek. Savaşın şiddetlenmesi durumunda Ankara’nın da daha net bir pozisyon seçmek zorunda kalabileceğine işaret eden Hazır, kendisi tercih yapmak istemese bile bir NATO üyesi olduğu için Batı’nın bunun için zorlayabileceğini kaydediyor.

Tahıl koridorunun geleceği ne olur?

Savaşın şiddetlenmesi durumunda son haftalarda Rusya’dan yapılan açıklamalarla geleceği tehlikede görünen tahıl koridoru anlaşmasının uzayıp uzamayacağı da merak konusu.

Semin’e göre tahıl koridoru sürdürülmek isteniyor ancak Rusya’nın tahılların Afrika’ya gitmediğini söyleyerek tepki göstermesinde haklılık payı var. 120 günlük anlaşmanın ilk süresinin bitmesinin ardından koşullu olarak ve “şu ülkelere ve şu kıtaya gidecek” denilerek yeniden çözüm arayışlarına girilebileceğini belirten Semin, “Bunda Türkiye tarafsız ve dengeli bir ülke olarak rol alabilir diye düşünüyorum” yorumu yapıyor.

Sezer ise Kasım ayında dolacak olan ilk sürenin ardından Putin’in bu ablukayı kaldırmaya devam edip etmeyeceği konusunun şu anda büyük bir muamma olduğunu ifade ediyor.

Konunun bir başka boyutunu ise sanılanın aksine Ukrayna’dan çıkan tahılın neredeyse yüzde 20’den fazlasının zaten Türkiye’ye gelmesi olarak gösteren Sezer, bu süreçte kazanan asıl tarafın dünyanın en büyük makarna ve un ihracatçısı ülkelerden bir tanesi olan Türkiye olduğunu belirtiyor.

Paylaşın

Beşiktaş’ta Valerien Ismael’in Geleceği Tartışılıyor!

Sezona şampiyonluk hedefiyle giren ve bu doğrultuda transferler yapan Beşiktaş’ta son haftalarda alınan olumsuz sonuçlar, teknik direktör Valerien Ismael’in takımdaki geleceğini tartışmaya açtı.

Beşiktaş; Gedson Fernandes, Jackson Muleka, Emrecan Uzunhan, Tayyip Sanuç, Kerem Atakan Kesgin, Nathan Redmond, Romain Saiss, Cenk Tosun, Dele Alli, Wout Weghorst, Arthur Masuaku ve Tayfur Bingöl’le kadrosunu güçlendirdi.

Süper Lig’e Kayserispor galibiyetiyle başlayan Beşiktaş, ikinci maçında Alanyaspor ile 3-3 berabere kaldı.

Takip eden 2 haftada Karagümrük, Sivasspor’u mağlup eden siyah-beyazlılar, sergiledikleri performansla adından söz ettirirken oynadığı baskılı ve etkili oyun nedeniyle Premier Lig takımı olarak nitelendirildi.

4. haftayı lider kapatan Valerien Ismael’in öğrencileri, 5. haftada Ankaragücü’nü 3-2 mağlup etmeyi başardı.

Beşiktaş, 6. haftada konuk ettiği Başakşehir’e 1-0 mağlup olurken ligdeki ilk yenilgisini yaşadı ve liderliği kaybetti.

Milli ara öncesi oynadığı son maçtan 2-2 beraberlikle ayrılan siyah-beyazlılarda eleştiriler yükselirken, teknik direktör Valerien Ismael hedefe kondu.

Çebi: Bu sene bu takım şampiyonluğa oynayacak, bunu bu hocayla yapacak

Kamuoyunda eleştirilerin artması ve Ismael’in geleceği tartışılmaya açılırken Fransız teknik adama ilk destek Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi’den geldi.

Çebi katıldığı bir cenaze töreni sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada takıma ve Ismael’e yapılan eleştirilere şöyle yanıt verdi:

“Bir, bu sene bu takım şampiyonluğa oynayacak. İki, bunu bu hocayla yapacak. Üç, elimizdeki kadro muhteşem. Dört, yabancı sayısında bu kadar ısrar olmamalıydı, rekabeti öldürüyor.”

Çebi, her fırsatta Ismael’in arkasında olduklarını ve kendisine güvendiklerini belirtse de kamuoyunda Fransız teknik adamın geleceğinde Fenerbahçe derbisinin sonucunun belirleyici olacağı görüşü hakim.

“Maç içerisinde performans dalgalanmaları yaşadığını görüyoruz”

Spor yazarı Umut Eken, Beşiktaş’ta iki haftada yaşanan düşüşü ve Valerien Ismael’in takımdaki geleceğini Independent Türkçe’den Mehmet Altunkılıç’a değerlendirdi.

Beşiktaş’ın son iki haftada yaşadığı kayıpları yorumlayan Eken, “Net bir düşüş olarak değerlendirilmemeli” dedi.

Beşiktaş’ın esas probleminin oyun içinde git geller yaşaması olduğunu vurgulayan Eken, “Daha önce Alanyaspor maçında ilk kez böyle bir sinyal almıştık Beşiktaş’tan. Çok domine ettiği bir maçı berabere bitirmek zorunda kalmıştı. Valerian Ismael ilk kez orada çok ciddi şekilde eleştirilmişti. Haftadan haftaya performans farklılıklarından ziyade aynı 90 dakikalar içerisinde performans dalgalanmaları yaşadığını görüyoruz” diye konuştu.

“Doğrudan sonuca tesir eden oyuncuların olmaması da düşüşte etkili oldu”

Geçen sezon da Beşiktaş’ın benze sorunlar yaşadığını hatırlatan Eken, şu ifadeleri kullandı:

Genel itibariyle Valerien Ismael kabul görmüş bir teknik direktör olduğu için bu sorunlar üzerinde çok durulmadı. Diğer yandan birçok takımda bu var. Ligin çok başındayız. 4’te 1’lik bölüm geride kalmış olabilir ama bu dilim en zor kısımdı. Çünkü sezon başı hazırlık yaptığınız ekibe yeni takviye edilenler var. Bunun yanı sıra lig başladıktan sonra Beşiktaş için kritik öneme sahip Dele Alli, Redmond gibi oyuncuların da takıma katılmasına baktığımızda tüm bunları harmanlayıp yüzde 100 istikrar sağlamak da zaten mümkün gözükmüyor.

Rachid Ghezzal’ın sakatlığının da Beşiktaş için oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Eken, “Beşiktaş o gün kendi standartlarında olmasa bile Ghezzal, bireysel yetenekleriyle, gole katkısıyla ya doğrudan gol atarak ya da dolaylı yoldan sonucu belirleyebilen bir oyuncu. Böyle doğrudan sonuca tesir eden oyuncuların olmamasını da bu düşüşte etkili olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde görüş belirtti.

“Beşiktaş’ın oyun standardını 90 dakikaya yayamaması sonuçlarda belirleyici oldu”

Beşiktaş’ın oyun standardını 90 dakikaya yayamamasının sonuçlarda belirleyici olduğunu düşünen Eken, “Bu konuda çok nadir maçlara rastlıyoruz. Beşiktaş’ın oyunu çok dalgalanıyor. Beşiktaş maçı koparamadığı zamanlarda sorun yaşayacak gibi duruyor. Bireysel performansların dalgalanması da çok önemli. N’Koudou bir maç harikalar yaratıp, sonrakinde kenara alınmak zorunda kalabiliyor. Bunların hepsi aslında bir etken” değerlendirmesinde bulundu.

“Galatasaray ve Fenerbahçe’yle kıyaslandığında Beşiktaş’ın durumu daha zor”

Teknik direktör Valerien Ismael’in takımdaki geleceğinin tartışılmasını ve Fenerbahçe maçında alınacak sonucun belirleyici olacağı iddialarını da yorumlayan Eken, şöyle konuştu:

Burada bir öz eleştiri yapmak lazım. Türk spor medyasının bu kesin ahkam kesmelerinden birisi bu. Aslında böyle olmamalı. Türk spor medyası da geçmişteki yıllarda yaşanan örnekleri gördüğü için bu tür maçların teknik adamların kaderinde belirleyici olduğunu biliyor ve haberleştirmeye çalışıyor. Aslında bunu kabullenmek lazım. Çünkü her ne kadar Galatasaray sorunlu gibi başlamış olsa da son haftalarda kazandığı puanlarla zirveye tutunmayı başardı. Fenerbahçe’ye zaten methiyeler düzüyoruz. Geniş bir oyuncu grubuyla Avrupa Ligi oynayarak ve de taraftarını tatmin ederek bitiriyor maçları. Bu kıyasta Beşiktaş’ın durumu daha zor. Böyle bakmak çok normal. Çünkü derbide şampiyonluk yolundaki rakibinizle oynuyorsunuz. Sezonun bu kısmında olası bir kötü senaryoda aradaki farkın açılacak olması herkesin tadını kaçırır.

“Ismael’i yollayacaksınız da kimi getireceksiniz? Gelecek kişinin daha iyi yapacağına dair bir garanti yok” 

Ismael’in gönderilmesi durumunda en önemli konunun yerine getirilecek kişinin ondan daha iyi mi kötü mü olacağının belirsizliği olacağına dikkat çeken Eken, “En büyük soru işareti şu: Ismael’i yollayacaksınız ama kimi getireceksiniz? Bu her dönem takımlar için sorun. Daha eylül ayını bitirmedik. Takımı, planlamaları belirlemişken Ismael’i yollayacaksınız da kimi getireceksiniz? Ismail’den daha mı iyi olacak? Geçen sene Fatih Terim’le Galatasaray yollarını ayırdı. Torrent’in daha iyi olacağını düşünürken bir ara ligden düşer mi soruları sorulmaya başlandı. Yeni gelecek kişinin daha iyi yapacağına dair bir garanti yok. Yenilgi halinde İsmail’e olan güven de büyük oranda sarsılacak. Burada bir açmaz söz konusu” görüşünü paylaştı.

“Beşiktaş’ın mevcut performansı zirvede tutunması için yeterli olmaz”

Bu sezon çok zorlu bir lig olacağını dile getirerek Beşiktaş’ın rakipleri karşısındaki şansı da değerlendiren Eken, sözlerini şöyle noktaladı:

Sadece Beşiktaş için değil, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor için de lig çok zorlu. Ligin Konyaspor, Demirspor, Başakşehir gibi yeni aktörleri var. Onlar dışında form yakalayan başka takımlar da var. Burada en az hatayı yapan avantaj sağlamaya çalışacak. Çünkü derbiler dışındaki takımların birbiriyle oynayacağı maçlar da 6 puanlık olacak. Beşiktaş’ın bu maçlardaki git gelli temposunun bu maçlarda handikap olacağını itiraf etmeliyiz. Karşılarında zor takımlar bulduğunda Beşiktaş’ın çok daha iyi bir performans sergilemeli. Beşiktaş’ın bu mevcut performansı zirvede tutunması için yeterli olmaz.

Paylaşın

CHP İle İYİ Parti Arasındaki Gerilim ‘Altılı Masa’ya Nasıl Yansıyacak?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa, 2 Ekim’de CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde en kritik toplantılarından birini gerçekleştirecek.

Bir süredir cumhurbaşkanlığı adaylığı ve “HDP’ye bakanlık” tartışmaları; son olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nun “Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır” açıklaması nedeniyle CHP ile İYİ Parti arasında yaşanan gerilimin altılı masa toplantısına nasıl yansıyacağı merak konusu.

İYİ Parti  kulislerinde Genel Başkan Meral Akşener’in, aday tartışması üzerinden partisine yüklenilmesinden son derece rahatsız olduğu, sorunlu başlıkların masaya gelmesinin sürpriz olmayacağı konuşuluyor.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti ve Gelecek Partisi liderleri yaklaşık 1.5 ay sonra, 2 Ekim’de CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde bir araya gelecek.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatını, “Yarının Türkiyesi’ni kurma” vaadiyle açıklayan altı siyasi parti ilk tur görüşmelerin tersine, ikinci tur görüşmelere “kriz ve çatlak” söylentilerinin gölgesinde başlıyor.

Gerilimin nedenleri

Bu söylentilerin temel nedeni ise masanın iki büyük partisi; CHP ile İYİ Parti arasında hem cumhurbaşkanı adayı, hem de HDP ile ilişkiler konusunda yaşanan görüş ayrılığı iddiaları oluşturuyor.

Son olarak Kılıçdaroğlu’nun en yakın kurmaylarından Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nun, “Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır” açıklaması iki parti arasındaki gerilimi tırmandıran gelişmeler oldu.

Akşener ve Kılıçdaroğlu son gelişmelerden sonra, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın düzenlediği etkinlikte yan yana görüntü verdi.

Başta Akşener olmak üzere İYİ Parti yönetimi ise adaylık ve HDP tartışmaları üzerinden partisinin “kriz üreten parti” olarak yansıtılmasından ve bu yönde yapılan yorumlardan rahatsız.

İYİ Parti kurmayları, Akşener’in “Türkiye’nin geleceğinin kişisel beklentilerle zora sokulmaması” gerektiği açıklamalarını anımsatarak, cumhurbaşkanı adaylığı yarışından vazgeçmesinin de bunun en önemli göstergesi olduğunu ifade ediyorlar.

Akşener, dün de Ankara Keçiören’de esnaf ziyareti sırasında bir yurttaşın, “Boşuna bir araya gelmediğinizi düşünüyoruz, bir şey çıkması lazım” diyen bir  vatandaşa, “Ben kişisel olarak her şeyden feragat ettim” karşılığını vermişti.

Akşener’in yakın çevresine yaptığı değerlendirmelerde de, “Ben üzerime düşen fedakarlığı yaptım. Kendim için hiçbir şey talep etmiyorum. Ama sürekli tartışılıyorum, saygısızlık görüyorum.  Gerçekten bir değişim isteniyorsa böyle bir tavır olmaz.  Kendini altılı masanın icracısı gören ‘kanaat önderleri’ reyting uğruna bir sistemi yıkıyorlar”  sözleriyle tepki gösterdiği belirtiliyor.

İYİ Parti kaynakları  bu tartışmalar nedeniyle altılı masanın dağılmayacağını ancak süreç iyi yönetilmezse seçimi kaybetme riskiyle karşı karşıya kalınabileceğini, Akşener’in rahatsızlığının asıl nedeninin de bu ihtimal olduğuna dikkat çekiyorlar.

‘Kullanılan dil tahribat yaratıyor’

Akşener’in altılı masa dışında bir alternatif aradığı iddialarına da tepkili olan İYİ Partililer, “Türkiye Masası” fikrini ilk ortaya atanın Akşener olduğunu anımsatıyorlar.

Parti kulislerinde Akşener’in AKP ile yan yana durmayacağını dile getirirken, “Ben gidersem seçmen beni döver” dediği anımsatılarak, “Bunu AKP’ye gidilir anlamında söylemiyoruz ama bizi eleştirenler  İYİ Parti seçmenini araştırıyorlar mı? Bir araştırsınlar da bu dilin İYİ Parti seçmeninde yarattığı tahribatı görsünler” görüşü dile getiriliyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

İran Halkı Sokakta: Başörtüsü Krizi Nereye Gidiyor?

İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini‘nin akrabalarını ziyarete giderken ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protestolar, yayılarak devam ediyor.

Sosyal medyaya yansıyan görüntülerde de polisin müdahale sırasında göz yaşartıcı, plastik mermi ve benzeri mermiler kullandığı görülüyor. Polisin sert müdahalesine rağmen gösteriler dalga dalga tüm ülkeye yayılmaya devam ediyor.

Şiddete tepki gösterin kimi kadınlar saçlarını kazıtırken kimisi de başörtülerini yaktı. Sokaklara çıkan halk slogan atarak yürüyor ve olup bitene tepki gösteriyor. En dikkat çekici slogan ise “diktatöre ölüm” oldu. Bu neredeyse tüm göstericilerin ortak sloganı haline gelmiş durumda.

Sokaklardan ayrılmayacaklarını söyleyen göstericiler, “kız kardeşimi öldüreni ben de öldüreceğim”, “biz savaşın çocuklarıyız, savaş ki savaşalım”, “kadın, yaşam, özgürlük”, “kazanana kadar savaş”, korkmayın, hep birlikteyiz”, İslami hükümet istemiyoruz”, Hamaney’e ölüm” şeklinde Tahran yönetimi aleyhine sloganlar atıyor.

Amini’nin ölümü konusunda yetkililer ne diyor?

Polis Amini’nin öldürülmediğini, kendi kendine öldüğünü ve bunun da kalp krizi ile olduğunu iddia ediyor. Amini’nin ailesi ise kalp rahatsızlığı geçmişi olmadığını ve gömülmeden önce cesedini görmelerinin engellendiğini söylüyor.

BM Genel Kurulu’nda konuşacak olan İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, soruşturma sözü verdi.

Gösteriler Cumartesi günü Saqez’de cenazesinin ardından patlak verdi ve kısa sürede Tahran da dahil olmak üzere ülkenin diğer bölgelerine yayıldı.

İran’da kadınlara nasıl muamele yapılıyor?

İran, Afganistan’daki Taliban rejimi dışında kamusal alanda başörtüsü takmayı zorlayan tek ülke.

İranlı kadınların eğitime tam erişimi var, ev dışında çalışıyor ve kamu görevlerinde bulunuyorlar. Ancak, başörtüsü takmanın yanı sıra uzun, bol elbiseler de dahil olmak üzere halka açık yerlerde “mütevazı” giyinmeleri gerekiyor. Evli olmayan erkek ve kadınların birbirine yakın durması ve teması yasak.

1979 İslam Devrimi’nden sonraki günlere dayanan kurallar, “devletin her kademesinde yolsuzluk ve rüşvet gibi durumların aleniyet kazandığı ülkede” ahlak polisi tarafından uygulanıyor.

Resmi olarak Rehberlik Devriyesi olarak bilinen bu birimler, halka açık alanlarda geziyor ve hem erkeklerden hem de kadınlardan oluşuyor.

Uygulama, bir noktada ahlak polisini aşırı saldırgan olmakla suçlayan ve nispeten ılımlı olan eski Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani döneminde yumuşatıldı. 2017 yılında kadınların kıyafet kurallarını ihlal ettikleri için tutuklanmayacağı sadece uyarılacağı açıklandı.

Ancak geçen yıl seçilen sert görüşlü Reisi yönetiminde, ahlak polisinin ajanları farklı bir uygulamaya geçti.

BM insan hakları ofisi, son aylarda genç kadınların yüzlerine tokat atıldığını, coplarla dövüldüklerini ve polis araçlarına alındıklarını söylüyor.

İran rejimi protestolara nasıl tepki veriyor?

İranlı yetkililer ve siyasi figürler Amini’nin ölümünün nedenlerini araştırma sözü verirken, adı açıklanmayan yabancı ülkeleri ve sürgündeki muhalefet gruplarını da huzursuzluğu körüklemekle suçluyorlar.

Bu tür suçlamalar ülkede son yıllarda patlak veren protestolarda kullanılan yaygın bir kalıp haline geldi. Ülkede internet ve sosyal medya kullanımı kısıtlanmış durumda. Yurt dışından özgürce yapılan yayınların da maksatlı ve yabancı destekli olduğu ileri sürülüyor.

İran’ın yönetici din adamları, ABD’yi İslam Cumhuriyeti için bir tehdit olarak görüyor ve Batı geleneklerinin benimsenmesinin toplumu baltaladığına inanıyor. Hamaney, Avrupa’da ve başka yerlerdeki sözde “renkli” protestoları, daha fazla hak için gösteri yapan insanlar olarak değil, yabancı müdahaleler olarak nitelendiriyor.

Halkın düzene ve rejime olan isyanlarının arkasında yabancı devletler olduğu iddiası devlet medyasında devamlı olarak işleniyor.

Tahran valisi başkentteki protestolarda üç yabancı uyruklunun tutukladığını açıkladı ancak bunların kim oldukları ve neden tutuklandıklarına dair ayrıntı vermedi.

Protestoculara karşı gerçek mermi kullanılıyor olması ölümlere yol açmaya da devam ediyor.

Ne olmuştu?

İran’ın Sakız kentinden başkent Tahran’a akrabalarını ziyarete gelen genç kadın erkek kardeşinin kullandığı aracı durduran ahlak polisince gözaltına alınmıştı. Kardeşine, nasihat edilip serbest bırakılacağı söylenerek götürülen genç kadının, gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıktı.

Devlet televizyonu Amini’nin dövüldüğü iddialarını yalanlayarak, polisin genç kadını “nasihat etmek ve eğitmek” üzere karakola götürdüğünü ve orada kalp krizi geçirdiğini söyledi. Akrabaları, kadının herhangi bir kalp rahatsızlığı olduğunu yalanladı.

Devlet televizyonu bir polis karakolunda Amini olduğu söylenen bir kadının oturduğu koltuktan bir yetkiliyle konuşmak üzere kalktıktan sonra yere düştüğünü gösteren güvenlik kamerası kayıtları yayınladı. Ancak görüntülerden kadının Amini olduğu doğrulanamadı.

Amini’nin dövülerek öldürüldüğü yolunda sosyal medyada yayılan iddialarını reddeden Tahran emniyeti açıklamasında, “Ayrıntılı araştırmalara göre, Amini’nin araca alınması sonrasında ve tutulduğu karakolda fiziksel bir temas olduğunu” reddetti.

Ancak, İran’ın yarı resmi Fars haber ajansı, Mahsa Amini’nin ahlak polisince dövülmesi nedeniyle komaya girdiğini duyurdu.

VoA’nın haberine göre genç kadının karakolda ölümünü eleştiren sosyal medya yorumcuları arasında, sözünü sakınmamasıyla tanınan reformcu eski milletvekili Mahmud Sadıki, Ayetullah Ali Hamaney’i olayla ilgili kamuoyuna açıklama yapmaya çağırdı.

Paylaşın

Şam, Türkiye’den Somut Adım Bekliyor: Suriye’nin Talepleri Neler?

Ankara ile Şam arasındaki normalleşme süreci iddiaları derinleşirken, Suriye’nin eski Ankara Büyükelçisi Nidal Kabalan’dan dikkat çeken açıklamalar geldi. Kobalan, Şam’ın Türkiye’den somut bir adım beklediğini söyledi.

Şam’dan telefon yoluyla BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Suriye’nin eski Ankara Büyükelçisi Nidal Kabalan, Türkiye ile Suriye arasında yürütüldüğü öne sürülen, ilişkilerin normalleşmesi sürecinde sınırlı da olsa bir ilerleme olduğunu, gelinen noktada Şam’ın Türkiye’den somut bir adım beklediğini söyledi.

Kabalan, Suriye yönetiminin genel olarak normalleşmeden yana olduğunu, ancak bu konuda resmi bir açıklama yapılmamasının bu beklentiyle ilgili olduğunu belirtti.

Kabalan, Suriye’nin Türkiye’den birçok talebi bulunduğunu ancak ilk aşamada Türkiye’deki Suriyeli muhalif TV kanallarının yayınlarının durdurulmasının önemli bir iyi niyet göstergesi olarak görüleceğini savundu.

Görüşmeler ne aşamada?

Reuters haber ajansı geçtiğimiz günlerde yayımladığı haberinde, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ve Suriyeli mevkidaşı Ali Memlük’ün son dönemde Şam’da görüşmeler yaptığını bildirdi.

Türkiye’de habere resmi kaynaklardan bir yalanlama gelmedi.

Hürriyet gazetesi ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Şangay İşbirliği Örgütü’nün Semerkant zirvesinde yaptığı bir konuşmada, “Keşke Esed Özbekistan’a gelseydi, görüşürdüm” dediğini yazdı.

Bu iki haber Türkiye kamuoyunda, Ankara ile Şam arasındaki normalleşme süreci iddialarına dair tartışmaları derinleştirdi.

Kabalan, bu gelişmelerin Suriye’de de hem kamuoyunda hem de hükümet çevrelerinde dikkatle takip edildiğini belirtiyor.

Açıklama ve gelişmeleri değerlendiren Kabalan, iki ülke arasındaki normalleşme konusunda “Sınırlı bir ilerleme olduğunu görüyorum” diyor.

Kabalan, Şam’ın konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapmadığını çünkü Türkiye’den somut bir adım beklediğini belirtiyor ve “Hepimiz olayların nasıl gelişeceğini, Erdoğan ve diğer Türk yetkililer tarafından Suriye ile ilişkilerin yeniden başlaması konusunda yapılan açıklamaların somutlaşıp somutlaşmayacağını bekliyoruz” diye konuşuyor.

Eski büyükelçi, “Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi kesinlikle Suriye halkının ve Suriye devletinin çıkarınadır” diye ekliyor.

‘Şartlar daha uygun’

Kabalan, günümüzde bölgedeki ve dünyadaki siyasi konjonktürün iki ülkenin normalleşmesi için daha uygun olduğu görüşünde.

“Dünya değişti” diyen Kabalan, hem Ukrayna savaşı hem de Orta Doğu’ya değiniyor:

“Belki de yeni bir dünya düzenini gözlemliyoruz. Ukrayna’daki savaş birçok ülke üzerinde etkide bulundu. Bölgenin çeşitli parçalarında yaşanan gerilimler ise daha önce çok daha sert bir tutum alan ülkeleri, yeni açılımlara ikna etti.

“Dolayısıyla koşullar bugün Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin yeniden geliştirilmesi için daha uygun.

“Ancak Türkiye, Suriye’deki gerginliğin artışının bir parçasıydı. Dolayısıyla bu gerginliği azaltmaya başlayacak olan da Türkiye.”

Suriye’nin ilk aşamadaki talepleri neler?

Peki Kabalan’a göre Suriye’nin Türkiye’den beklentileri neler?

Şu talepleri aktarıyor Kabalan:

  • “İdlib Eyaleti’nin kontrolünün tamamen Suriye yönetimine geçmesi,
  • Halep-Lazkiye arasındaki M4 karayolunun kontrolünün yine yönetime verilmesi,
  • Suriyeli kurumlar ve kişilere yönelik yaptırımların kaldırılmasının sağlanması,
  • hem Türkiye hem de bölge ülkelerinin terörist olarak tanımladığı gruplara askeri, mali ve istihbarat desteğinin kesilmesi.”

“Bunlar Suriye’de olumlu karşılanacak ve Şam bu adımlara kesinlikle karşılık verecektir.”

Türk ordusunun Suriye’nin kuzeyindeki varlığına da karşı çıkan Kabalan, Türk tarafının bu bölgedeki, ‘terör örgütleri’ listesinde bulunan YPG gibi grupların milli güvenliğini tehdit etmesi nedeniyle Suriye’de faaliyet gösterdiği yolundaki argümanları hakkında ise şunları söylüyor:

“Suriye açısından bu bir ulusal güvenlik meselesidir. İster Kürt ister Arap ister Türkmen vs. olsun, tüm illegal grupların silahlı varlığına karşıyız. Terörizmin de net bir tanımına ihtiyacımız var.

“Erdoğan, Putin ve Reisi’nin Tahran’da katıldığı son zirvede Suriye’nin toprak bütünlüğü vurgusu yapıldı. Bu çok önemli ve buna ulaşmak için kapsamlı bir plana ihtiyaç var.

“Sınır güvenliği konusunun iki ülke açısından önemli bir geçmişi var. Ankara’da büyükelçilik görevini yürütürken Türk ve Suriyeli istihbarat görevlileri arasında sistemli bir şekilde üst düzey toplantılar olurdu.

“Suriye ile Türkiye arasında, Suriye’nin kuzeyinde terörist Kürt gruplarının kontrolü konusunda ciddi bir iş birliği vardı. Öncesinde de Adana anlaşması imzalanmıştı.”

‘Türkiye’nin TV kanallarını durdurması Şam’da karşılık bulur’

Kabalan, Suriye’nin Türkiye’den çeşitli talepleri olmakla birlikte bu ana taleplere kıyasla daha küçük bir somut adımın, Şam’da bir iyi niyet işareti olarak karşılanacağı ve buna olumlu yanıt verileceği kanısında.

Kabalan, bunun örneğin Türkiye’deki muhalif Suriyeli TV kanallarının yayınlarının durdurulması olabileceğini savunuyor:

“Kişisel görüşüme göre Türkiye’nin, bu ülkede yayın yapan Suriyeli muhalif TV kanallarının çalışmasını durdurması küçük ve hayli uygulanabilir bir adım olur.

“Erdoğan, Mısır ile normalleşme sürecini başlattığında ülkedeki Müslüman Kardeşler’in TV kanallarının Mısır hükümeti ve liderini eleştirmelerini durdurmuştu. Küçük ve uygulanabilir bir adım gerilimin düşmesini sağlayabilir ve bu adım Şam’da kesinlikle çok iyi karşılanacaktır.”

Göçmenlerin geri dönüşü konusuna yaklaşım nasıl?

Kabalan, önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki önemli gündem maddelerinden birinin Suriyeli göçmenlerin ülkelerini dönüşü olacağını belirtiyor.

Eski büyükelçiye göre Suriyelileri ağırlayan bölge ülkelerinden geri dönüşlerde Suriye ile hem bölge ülkeleri hem de uluslararası kurumların bir iş birliği yürütmesi gerektiği kanısında.

Suriyeli göçmenlerin farklı ülkelerde siyasi amaçlar için kullanıldığını öne süren Kabalan, “Türkiye’deki mültecilerin önemli bir bölümü dönmek istiyor” yorumunu yapıyor.

Ancak hem Birlemiş Milletler’e bağlı ajanslar hem de çeşitli uluslararası insan hakları örgütleri ise Suriye’deki şartların dönüş için olgunlaşmadığını savunuyor.

Kabalan, dönenlerin, ülkelerinde çeşitli insan hakları ihlalleriyle karşılaştıkları yönündeki açıklamalara karşı çıkıyor:

“Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konusunun yakın bir gelecekte halledilebileceğini düşünüyorum. Mültecilerin büyük bir bölümünün güvenli bir şekilde ülkelerine dönebileceğine inanıyorum. Bir tanesi yeni olmak üzere birçok af çıkartıldı. Suriye yönetiminin dönenleri tutuklandığı propagandası yapılıyor. Yüzbinlerce insanın döndüğünü ve silah taşımış kişilerin dahi normal yurttaşlar olmayı kabul ederek döndüğünü biliyorum.”

Kabalan, “militan, tutucu gruplar” olarak tarif ettiği gruplarla ise diyaloğun mümkün olmadığı söylüyor.

‘Normalleşme iki ülkenin de çıkarına’

Sınır güvenliğine sık sık vurgu yapan Kabalan, 12 yıllık sürecin iki ülkeye de ekonomik ve politik olarak zararlar verdiğini belirtiyor.

Eski büyükelçi normalleşmenin iki ülkenin de ulusal çıkarlarının gereği olduğunu savunuyor.

Kabalan, ilişkilerin gerçek anlamda normalleşmesi ve büyükelçiliklerin açılması aşamasına geçilmesi için ise zamana ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Paylaşın

Cumartesi Anneleri/İnsanları’na Polis Müdahalesi: 10 Gözaltı

Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın yargılandığı davanın 5. duruşması öncesi, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde yapmak istedikleri basın açıklamasına polis müdahale etti. Parti ve sendika yöneticileri ile davanın avukatlarının aralarında olduğu en az 10 kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar arasında, Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Newroz Tosun, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, İHD İstanbul Şube yöneticisi Leman Yurtsever, SOL Parti PM Üyesi Alper Taş ile SOL Parti İstanbul İl Örgütü Yönetim Meclisi Üyeleri Sercan Sinecan ve Yalçın Köse, davanın avukatı Meriç Eyüboğlu, avukat Efkan Bolaç ve DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren de var.

Artı TV muhabiri Meral Danyıldız da polis müdahalesinde darp edildiğini, suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.

Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıpların bulunup faillerin yargılanması talebiyle 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Meydanı’nda başlattıkları oturma eylemine 15 Ağustos 1998’de başlayıp yedi ay süren polis saldırısı sonucu 13 Mart 1999’da ara verdi. 31 Ocak 2009’da yeniden başlayan Cumartesi oturmaları 25 Ağustos 2018’deki 700. Haftada tekrar polis saldırısı ile karşılaştı.

700. haftada polis plastik mermilerle saldırdı, çok sayıda kayıp yakını gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar ifadelerinin ardından aynı gün serbest bırakıldı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı, avukat Gülseren Yoleri, konuyla ilgili açıklamasında, 700. Hafta etkinliğinin “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bilgisi dahilinde Beyoğlu Kaymakamlığı imzalı bir karar ile keyfi olarak yasaklanmış olduğunu” söyledi.

700. Hafta buluşmasında gözaltına alınan Maside Ocak, “1997’de iki kuşak olarak gözaltına alınırdık, bugün üç kuşak gözaltına alındık” dedi.

21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan sonra cansız bedenine kimsesizler mezarlığında ulaşılan Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak, 82 yaşındaki annesi Emine Ocak’ın da gözaltına alınmak istendiğini, son anda polislerce otobüse bindirilmediğini, annesinin kalkanlarla itildiğini, kollarının morartıldığını anlatmıştı.

46 hak savunucusuna dava

Haklarında “Toplantı ve Gösteri Yasasına muhalefet” suçundan dava açılanların isimleri şöyle:

Koray Çağlayan, Koray Kesik, Leman Yurtsever, Levent Gökçek, Lezgin Özalp, Maside Ocak, Mehmet Günel, Muhammed Emin Ekinci, Ayça Çevik, Besna Koç, Cafer Balcı, Can Danyal Aktaş, Cihan Oral Gülünay, Cüneyt Yılmaz, Deniz Koç, Ercan Süslü, Ezgi Çevik, Faruk Eren, Fecri Çalboğa, Ferhat Ergen, Gamze Elvan, Hakan Koç, Hasan Akbaba, Hasan Karakoç, Jiyan Tosun, Kenan Yıldızerler, Murat Akbaş, Murat Koptaş, Onur Yanardağ, Osman Akın, Özer Oymak, Özge Elvan, Ramazan Bayram, Rüşa Sabur, Sadettin Köse, Adil Can Ocak, Ahmet Karaca, Ahmet Süleyman Benli, Ali Ocak, Ali Yiğit Karaca, Atakan Taşbilek, Ataman Doğa Kıroğlu, Saime Sebla Arcan, Sinan Arslan, Ulaş Bedri Çelik, Volkan Uyar.

O gün eyleme katılmak üzere alanda bulunan milletvekilleri ile ilgili de dokunulmazlıkları olduğu gerekçesiyle dosyalarının tefrikine karar verildi.

(Görseller: Birgün)

Paylaşın

Grip Kalp Krizini Tetikleyebilir Mi?

Grip size ne yapabilir? Kalp hastalığı durumunuz varsa, grip, hayati bir tehlike oluşturabilir. Grip kaynaklı stres, kalp krizine doğru ilerleyen olumsuz bir olaylar zinciri başlatabilir.

Haber Merkezi / Araştırmalar, kalp hastalığı olan kişilerin grip olduktan sonra kalp krizi geçirme olasılığının yaklaşık 10 kat daha fazla olduğunu gösteriyor.

Grip kalbinizi nasıl etkileyebilir?

Grip olursanız, bağışıklık sisteminiz virüsle savaşmak için agresif bir şekilde hareket eder. Bu tepki, kan basıncınızı yükseltir ve kalbinize fazladan baskı uygular.

Bu durumda, arterlerde plak oluşumu (mumsu, yağlı bir madde), yırtılmalara karşı giderek daha savunmasız hale gelir. Plak zayıflayıp kırıldığında, atardamarları tıkayan pıhtılar oluşabilir ve kalbe giden kan akışını bozabilir. Bir tıkanıklık kalp krizini tetikleyebilir.

Uzmanlar, mevcut bir kalp sorunu olan herkesin kardiyovasküler sisteminin gribin etkilerine maruz kalma olasılığının daha yüksek olduğunu söylüyor.

Grip başka ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir mi?

Konunun uzmanları, insanların genellikle gribi hafife aldığını belirterek, gribin, sadece soğuk algınlığı olmadığını ve ölümcül olabileceğini vurguluyorlar.

Gripten kaynaklanan olası komplikasyonlar;

  • Solunum yetmezliğine yol açabilen pnömoni ve bakteriyel pnömoni
  • Miyokardit (kalp kasınızın iltihabı) veya aritmi gibi ek kalp sorunları
  • İnme, aynı pıhtılaşma sürecinden geçerek kalp krizine neden olabilir
  • Ensefalopati (ciddi merkezi sinir sistemi hasarı)

En çok kim risk altındadır?

  • Kalp hastalığı da dahil olmak üzere diğer ciddi sağlık sorunları
  • Herhangi bir nedenle zayıflamış bağışıklık sistemi

Grip ile ilgili kalp sorunlarını önlemeye yönelik ipuçları

  • Grip aşınızı olun: Araştırmalara göre, yüksek risk grubundaysanız, mevsimsel grip aşısı olmak kalp krizi veya kalp durması  riskinizi önemli ölçüde azaltabilir
  • Hasta olan kişilerle temastan kaçının
  • Kalbinizi kontrol altında tutun: Kalp hastalığınız varsa, doktorunuzun önerdiği şekilde ilaç, diyet ve egzersizle durumunuzu dikkatli bir şekilde yönetin. Bu önleyici eylemler, genel bağışıklık sisteminizi güçlü tutmanıza yardımcı olacaktır
  • Grip benzeri semptomları göz ardı etmeyin: Özellikle yüksek risk grubundaysanız hemen doktorunuzla konuşun
  • Dinlenmek için zaman ayırın: Grip benzeri semptomlarınız varsa, dinlenmeye ve bol sıvı almaya zaman ayırın. Ne kadar uzun dinlenirseniz o kadar hızlı iyileşirsiniz.
Paylaşın