Ali Ziya Çamur kimdir?

1955 yılında Giresun’un Tirebolu İlçesi’nde dünyaya gele3n Ali Ziya Çamur, 1979’da Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü bitirerek, öğretmen oldu. Yurdun çeşitli illerinde çalıştıktan sonra, Eylül 2005’te emekliye ayrıldı.

Haber Merkezi / Şiirde, tüm etkilerden uzaklaşarak, kendi biçemini bulmayı amaçlayan Ali Ziya Çamur; geleneksel halk şiirinden yola çıkarak, çağcıl şiir ve imge anlayışlarını kullandığı şiirlerin yanı sıra, günümüz şiirinin gelişim seyri içinde ve çağcıl poetikayı göz ardı etmeyen, özgür koşuklu, insanî, gerçekçi şiirler yazmaktadır.

Şiir dışında, yazınsal konularda inceleme ve eleştiri yazıları da yazan şairin yazı ve şiirleri; Öğretmen Dünyası, Ardıçkuşu, Aykırısanat, Ekin Sanat, Lül Sanat, Güney ve Duygu Seli dergilerinde yayımlanmaktadır. Ayrıca; çeşitli internet sitelerinde de şiir, öykü ve yazıları yayımlanmaktadır.

“Küllenen Güller”

– Uğur Kaymaz, İman El-Hams ve diğer savaş yitiği çocuklara –

Ölüm geceden gebe, kesik rüzgârlardan sağılır zulüm.

Bir çiçeğin kristal dişlerinde tuzlanmış düşler soğuk.

Hazları yırtık, hızları sırma, günceleri gergin, günleri seyrek;

İbretlik âlemlerin oturaksız deminde balatası sıyrık eller

Hasırı solgun, hazırı soygun kombine çözülüşlerde….

Kıvrık masalların zarsız duvarları yankısız parmaklara hazır.

Beyaz bir niçin oldu çocuğun gözlerine yaslanan,

Demir soğukluğunda aktı ellerine kara sükût ezberden.

Talihsiz gelişlerin tarifsiz yitikleriydiler tarihsiz güncesinde Tanrı’nın…

Kuru düşleri gök yatağında ıslanırken, yağmursu paylaşımlarda

Halkalanan suların merkezine düşmüş birer taştılar.

Gözlerden sızan gölde yazısız bir tarihin sözsüz ağıtıydılar

Düşürürlerken hayatın soğuk terlerine uçurumları

Sessizliğine döküldü takvim, gün günü döllerken kısır döngüye.

Payına düşen zaman kırıldı üşürken küllenen şafaklarda gül

Paylaşın

Ali Yüce kimdir?

1928 yılında Hatay’ın Yayladağ İlçesi, Hisarcık Köyü’nde dünyaya gelen Ali Yüce, 29 Nisan 2015 yılında hayata gözlerini yumdu. 1951’de Düziçi Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Anadolu’nun çeşitli köylerinde ilkokul öğretmenliği yaptı. 1961’de yeterlik sınavlarını dışardan vererek Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü’nden diploma aldı.

Haber Merkezi / Vefatına kadar çeşitli liselerde İngilizce öğretmenliğiyle eğitim alanındaki hizmetini sürdürdü. İlk şiiri 1956’da Yücel dergisinde yayınlandı. Daha sonraki şiirleri Yeditepe, Türk Dili, Soyut, Sanat Rehberi dergilerinde çıktı. İlk şiirlerinde İkinci Yeni’ye yakın bir söyleyiş tarzını benimsedi. Bu bakımdan, dikkat çekici boyutta Edip Cansever etkisi görülür. Şiirlerinde, benzeşme, niteleme, tamlama bolluğu, aşırı soyutlamalar ve dil oyunları, aşırı bir konuşkanlık etkindir.

Olgunluk dönemi şiirlerinde ise Metin Eloğlu ve Can Yücel şiirinin bazı özellikleri dikkat çeker. Sözcüklerin yan yana dizilmesiyle izlenimler yaratma diye tanımlanabilecek ilginç bir teknik kullanır. İlginç ritimler, konuşma dili ve sesleniş özellikleri kullanarak şiirini geliştirdi. Yaşadığı çevreyi, toplumsal sorunları yansıtan, yer yer taşlamaya yönelen, yergi ve eleştirinin ağır bastığı toplumcu şiirler de kaleme aldı. Tanınmasında da bu şiirlerin etkisi oldu.

Yapıtları; Boyundan Utan Darağacı, Halk Çağı, Anamı Arıyorum, Ortadoğu Şiirleri, Şiir Sıcağı, Antakya Çarşıları, Şiir Tufanı, Taş Tanrılar, Asılacak Kitap, İnsan Tomurcukları, Yunuslama, Havalı Meryem, Sevgim Servetimdir

Ödülleri; 1980 Nevzat Üstün Şiir Ödülü, 1982 Yeditepe Şiir Armağanı, 1982 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü, 1985 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü, 1994 Akdeniz Şiir Ödülü (İtalya)

Paylaşın

Ali Taş kimdir?

1977 yılında Malatya’nın Akçadağ İlçesi’nde dünyaya gelen Ali Taş, yazı çalışmalarını yaşamını devam ettirdiği Diyarbakır’da sürdürmektedir. Ali Taş, sırasıyla Çay Ovası İlkokulu, Kepez Lisesinin ortaokul kısmınını ve Malatya Gazi Lisesini bitirdi.

Haber Merkezi / Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olduktan sonra; Adıyaman, Malatya, Muş ve Diyarbakır gibi şehirlerde özel eğitim kurumlarında edebiyat öğretmenliği yaptı. Diyarbakır’da yaşayan Taş, yazı çalışmalarını burada sürdürmektedir.

Ali Taş, üniversite yıllarındayken kaleme aldığı yazılarını Çivi dergisinde ve Balıkesir Yeni Haber gazetesinde yayımlamış ve böylece yazı hayatına başlamıştır. Şiir ve yazıları; Varlık, Kıyı, Hâr, Akatalpa, Temren, Bezuvar, Tay, Eliz, Söylem, Bireylikler, Sunak, Tmolos Edebiyat, Berfin Bahar, Sincan İstasyonu gibi süreli yayınlarda belli aralıklarla yayımlanmıştır.

Malatya Belediyesi tarafından 2000 yılında düzenlenen Malatya Konulu Hikâye Yarışması’nda Emeksiz Caddesi adlı hikâyesiyle birinciliğe layık görülmüştür. Sanatçının Nalsız Atlar adını verdiği ilk şiir kitabı 2014 yılında yayımlanmış ve bu eser 2015 Kıyı-Ruhi Türkyılmaz Şiir Ödülü’ne layık görülmüştür. Taş, belli aralıklarla internet portallarında şiirlerini yayımlamaktadır.

Paylaşın

Ali Şir Nevai kimdir?

Şubat 1441 yılında Afganistan’ın Herat Şehri’nde dünyaya gelen Ali Şir Nevai, 3 Ocak 1501 yılında hayata gözlerini yummuştur. Dilbilimci ve şair olan Ali Şir Nevai, Çağatay Türk edebiyatının önemli şahsiyetlerindendir. Babası, Uygur Türklerinden Gıyaseddin Kiçkine’nin ölümü üzerine onun da hizmetinde bulunduğu Ebu’l Gazi Babür’ün himayesine girdi.

Haber Merkezi / Öğrenimini Meşhed, Semerkant gibi dönemin bilim merkezlerinde tamamladı. Hayatı, çocukluk arkadaşı Horasan hükümdarı Sultan Hüseyin Baykara’nın yanında ve onun hizmetinde geçti. Ailesi çok zengin olduğu için hizmetlerinin karşılığını almadı ve hayır işlerine bağışladı. Nevai, Herat sarayında mühürdarlık mevkiine getirildi, kendisine vezirlik ve bir süre sonra da Emir unvanı verildi. Kısa zamanda sarayın önemli siyasî ve idarî şahsiyeti olarak, saltanatın yükselişine, hem bir ilim ve sanat adamı olarak hem de iktidarda bulunarak hizmet etti. Ali Şir Nevai, arkadaşı Hükümdar Hüseyin Baykara ile işbirliği yaparak kendi çağında ve kendi çevresindeki Türk ilim ve edebiyatına parlak ve uzun tesirli bir edebi dönem yaşattı.

Şiire Farsça ile başlayan Ali Şir Nevai, daha on beş yaşlarındayken kendini şair olarak tanıtmayı başardı. Sonraları Türkçe de yazmaya başladı ve “zü’l-lisaneyn” (iki lisan sahibi) diye tanındı. Türkçe eserlerinde Nevai, Farsça şiirlerinde Fani olmak üzere iki mahlas kullandı. Arap ve Fars dillerini ana dili gibi bilen şair, bu dillerin edebiyatlarını da öğrendi. Türk dilini ve edebiyatını bu örnek edebiyatlardan aldığı mukayeseli fikir ve ilhamla bulunduğu seviyeden daha yükseğe çıkarmak için gayret gösterdi. Kullandığı dili, ortak İslam medeniyetinin kelimeleriyle zenginleştirdi. Nevai, klasik livan şiirinin bütün şekillerini, bütün klasik unsurlarını işlerken bir yandan da bu şiire kendi eliyle klasikleşen yeni konular ve yeni şekiller getirdi. Nevai’nin divan şiirinde bir tekâmül seviyesine ulaştırdığı millî nazım şekilleri arasında “tuyuğ” da vardır. Türkçe kök ve eklerin Arap ve Fars kelimeleriyle de birleşerek meydana getirdikleri yeni cinaslı kafiyeler, redifler ve aliterasyonlar, Nevai’nin dilinde Türkçeyi zenginleştiren bir sanat unsuru seviyesine ulaştı. Ayrıca Nevai, gazellerinde divan şiirinin kendine özgü gazel üslubuna uymakla beraber Orta Asya Türkçesinin de birçok inceliklerini işledi.

Nevai, Arapçanın zengin bir dil olduğunu kabul ederek Kur’an ve hadis diline saygı gösterdi. Bu dilin güzelliğini Kuran’dan ve hadisten örneklerle belirtti. Buna karşılık, Türk ve Acem dillerini tarafsız sayılabilecek bir bakışla mukayese etti; Türkçenin üstün ve ağır basan taraflarını ayrı ayrı belirterek bunları Muhakemetü’l-Lugateyn (1498) adlı kitabıyla ispata çalıştı. Türkçe ile Farsçanın karşılaştırılması konusunda Nevaî,  Türkçenin ve Türklerin hangi bakımlardan Acemlerden üstün olduğunu ortaya koymak istedi. Arapçada ve Türkçede bulunup Farsçada bulunmayan bazı gramer inceliklerine de dikkati çeken Nevai, Türkçede böyle nice incelikler ve zenginlikler olduğunu söyleyerek şöyle der:

“Türk dilinin zenginliği ve genişliği bunca delillerle sabit olduktan sonra da lazımdır ki bu halk arasında yetişen sanat adamları, öz dilleri dururken öz dilleriyle, özge dilleriyle söylediklerinden daha çok söyleyip yazmalıdırlar.”

Nevai, Türkçeyi yalnız Muhakemetü’l-Lugateyn’de övmekle kalmadı, bizzat çok sayıda Türkçe eser yazarak bu dili bilfiil yükseltti. Şair, şiirde olduğu kadar tarih, tetkik, tenkid, biyografi, hikâye ve özellikle mesnevi sahalarında da başarı gösterdi. Eserlerinin Doğu ve Batı kütüphanelerinde çok sayıda yazmaları bulunması onun asırlarca çok okunduğunu gösterir. Başta Hüseyin Baykara, Devletşah ve diğer çağdaşları olmak üzere XV. asırdan bu yana Orta Asya şairleri tarafından takip edildi. Nazireler yazılan eserleri Türkistan’dan başka, Azerî ve Anadolu sahasında da okunan Ali Şir Nevai’yi Osmanlı şairleri de üstad tanıdılar. Böylece divan şiirine Türk kültüründen gelen millî ve mahallî unsurları kazandıran Nevai’nin şöhreti Tanzimat’tan sonra da devam etti. Şiirleri Ziya Paşa’nın Harabat antolojisinde de yer aldı.

Ali Şir Nevai’ye tesir edenlerin başında gelen İran’ın büyük mutasavvıflarından Abdurrahman-ı Cami’ye olan hayranlığı onun mensup olduğu Nakşibendiyye tarikatına girmesine sebep oldu. Bunların dışında Feridüddün-i Attar, Hüsrev-i Dihlevi ve Nizami ona tesir eden belli başlı şairler arasında sayılmaktadır.

Türk edebiyatında beş mesnevi yazmak suretiyle bir hamse vücuda getiren ilk şair olan Nevai, klasik hamse hudutlarını aşarak beş mesnevi ile yetinmeyip altıncı bir mesnevi daha yazdı. En önemli eserlerinden biri olan Mecalisü’n-Nefais (Güzellerin Toplantıları) adlı eseri (1491) ise Türkçe yazılmış ilk şairler tezkiresidir. Ahlâkla ilgili eseri Mahbûbu’l-Kulûb’da ise Ali Şir, devrinin tiplerini ele alarak insan karakteri ve devlet yönetimi hakkında bilgi vermektedir. Türk sofileri hakkında bilgi verip menkıbeler anlatan bir evliyalar tezkiresi olan Nesamiü’l-Mahabbe ise Câmî’nin Nefahütü’l-üns adlı kitabında yer alan Arap ve Fars sofilerine Türk ve Hind sofilerinin yaşamlarını katmak suretiyle hazırlanmış bir tercümedir. Ayrıca Nevai, Feridüddin-i Attar’ın meşhur Mantıku’t-Tayr adlı eserine nazire olarak Lisanü’t-Tayr’ı yazmıştır.

Eserleri:

Divan: Hazâinü’l-Maâni (Türkçe dört divan: Garaibü’l Sigar, Nevadirü’ş Şebâb, Bedâgiü’l Vesât, Fevaidü’l- Kiber, ayrıca bir Farsça Divan)

Mesnevi: Hayretü’l-Ebrar, Ferhad ü Şirin, Leylî vü Mecnun, Seb’a-i Seyyare, Sedd-i İskenderî, Lisanü’t-Tayr.

Araştırma-İnceleme: Muhakemetü’l-Lugateyn, Mecalisü’n-Nefais, Mizanü’l-Evzan, Nesaimü’l-Mahabbe, Hamsetü’l Mütehayyirin, Hayat-ı Pehlevan Muhammed, Hâlât-ı Hasan Erdeşir Big , Risale-i Muamma, Münşeat, Nazmü’l Cevahir, Tarih-i Enbiya, Hükemâ, Tarih-i Müluk-i Acem, Zübdetü’l-Tevarih, Vakfıyye, Çihil Hadis, Mahbubu’l Kulub, Lisanü’t-Tayr.

Paylaşın

Ali Rıza Kars kimdir?

1952 yılında Yozgat’ın Sorgun İlçesi’ne bağlı Bahadın Beldesi’nde dünyaya gelen Ali Rıza Kars, Erkek Sanat Enstitüsü Torna – Tesviye Bölümünü, Goethe Institut ve Gazi Eğitim Almanca Bölümünü bitirdi. Üç yılı Almanya’da olmak üzere, atölye ve fabrikalarda işçi olarak çalıştı.

Haber Merkezi / Daha sonra kamu kuruluşlarında, idari işler, eğitim, halkla ilişkiler konularında yöneticilik yaptı.
Şiire, ortaokuldayken, halk şiiriyle başladı. Yayımlanan şiirlerinin çoğunda Kaptani mahlasını kullandı. Bu şiirlerinden bir bölümü, Bahadın Kültür Derneği Yayınları tarafından çıkarılan Hayalin Gözümde Kızıl Gül Oldu adlı kitabında yayımlandı.

Bugüne değin iki yüzün üzerinde gazete ve edebiyat dergisinde şiir ve yazıları yayımlandı. Ankara Yerel Haber Gazetesinde edebiyat ve sanatla ilgili Köşe Yazıları yazdı.

Edebiyatçılar Derneği, BESAM (Bilim Ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) , Dil Derneği, Sanat Kurumu, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN (Dünya Şairler ve Yazarlar Derneği) üyesiyidir. 1999 yılında Edebiyatçılar Derneği yönetiminde Genel Sayman; 2003-2004 yıllarında da Kültür Bakanlığı Telif Hakları ve Korsan Yayınlar Komisyonunda Başkan yardımcısı olarak görev yaptı. 2009-2010 yıllarında Edebiyatçılar Derneği Yönetim Kurulunda görev yaptı.

Ankara Sanat Kurumu Sanat Kolu Başkanlığı, tiyatro ve plastik sanatlar (Resim, Heykel, Baskı Resim, Fotoğraf, seramik) dallarında Seçici Kurul Üyeliği yaptı. Hasan Bayrı ve Hacıbektaş Belediyesi şiir ödülünün seçici kurulunda görev aldı.

Eserleri;

Şiir; Işıkla Öpüşürdü, Düş ve Sokak, Hayalin Gözümde Kızıl Gül Oldu, Kendi Pınarından Akardı Gülmelerin, Yüksek Debili Aşklar, Gitme Zamanı

Roman: Atların Kardeşliği

Paylaşın

Ali Rıza Ertan kimdir?

1944 yılında Aydın’da dünyaya gelen Ali Rıza Ertan, 12 Şubat 1979 yılında gıda zehirlenmesi sonucu İzmir’de vefat etti. Şairin adını yaşatmak adına Buca Belediyesi tarafından “Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü” düzenlenmektedir.

Haber Merkezi / 7 Eylül İlkokulu’nu, Aydın Ortaokulu’nu ve Aydın Lisesi’ni bitirdi. Rahatsızlığı nedeniyle bir buçuk yıl kadar öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Çine Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Sonraki yıllarda İzmir Buca Lisesi’nde edebiyat öğretmeni ve Buca Eğitim Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Öğrencilik yıllarında ünlü Yön Bildirisi’ni imzalayan Ertan TÖS’de yöneticilik görevlerinde bulundu.

Zaman zaman Osman Utku takma adını da kullanan Ertan yazmaya Soyut dergisindeki eleştirileriyle başladı. Şiir, eleştiri ve değinileri Demokrat izmir, Güney, Özün, Uyanış, Yeditepe, Yansıma, Yeni Dergi, ÇıkıŞ, Dönemeç gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Hüseyin Yurttaş, Ahmet Günbaş, M. Kadri Sümer’le birlikte ‘Dönemeç’ dergisini kurdu. Iki yıl süresince kaleme aldığı çeşitli ürünleriyle dergiye güç kattı. Şiirlerinde söze dayalı, ama toplumcu özden kopmayan ironik bir yapı geliştirdi. 1970’li yıllarda pek tartışılmayan ‘imgeci-Toplumcu Şiir’ tezini ortaya attı. Ölümünden sonra bütün şiirleri Sedat Şanver tarafından “Düşkırımı” adlıyla, mektupları ise Ahmet Günbaş tarafından Sevgi Notları adıyla kitaplaştırıldı.

Yapıtları; Tadı, Eski-Yeni, Gülle Büyüyecek Adı, Kuşku Girdi Araya, Düşkırımı, Sevgi Notları

Paylaşın

Ali Püsküllüoğlu kimdir?

1 Ocak 1935 yılında Adana’nın Kadirli İlçesi’nde çitfçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Ali Püsküllüoğlu, 24 Haziran 2008’de Ankara’da vefat etmiştir. İlköğrenim yaşlarında çalışmaya başladı. İlk ve orta okulu Kadirli’de tamamladı. Mersin Lisesi’nde sürdürdüğü öğrenimini, sağlığı nedeniyle yarıda bırakarak çiftçilik, gazete satıcılığı, sinema biletçiliği, avukat yazmanlığı, redaktörlük, gazetecilik ve yayımcılık gibi çeşitli işlerde çalıştı.

Haber Merkezi / İstanbul’da Çevre Yayınevi’ni kurdu, şiir, seçki ve sözlük türü eserler ve çocuk kitapları yayımladı. Ödüller kazandı. Kadirli’de Karacaoğlan adı haftalık halk gazetesini çıkardı. Ulus gazetesinde sanat-edebiyat sayfasını yönetti. Yusufcuk adlı şiir dergisini çıkardı.

Türk Dil Kurumu’nda Yayın ve Tanıtma Kolu uzmanı olarak çalıştı, Kurum’a 1983’te tüzedışı olarak el konulması üzerine “istifa” ederek ayrıldı, bir süre sonra da emekli oldu. O zamandan bu yana, dil ve yazın çalışmalarını Ankara’da kurucularından olduğu Dil Derneği çatısı altında yaptı. nkara Radyosu’nda ‘Kitap Saati’ ve ‘Anadilimiz ve Özdilimiz’ programlarını hazırladı.

Öz Türkçe Sözlük kitabı 12 Mart döneminde toplatıldı ve bir buçuk yıl süren yargılama sonunda aklandı. Çocuklar için bir Türk şiiri seçkisi olan ve Kültür Bakanlığı’nca yayımlanan Kırlangıcın Kanat Vuruşu da 12 Eylül döneminde savcılıkça soruşturuldu ve kitap hakkında takipsizlik kararı verildi. Dil Derneği’nin ve Edebiyatçılar Derneği’nin kurucularından olan Püsküllüoğlu 24 Haziran 2008 tarihinde, uzun süredir tedavi gördüğü evinde yaşamını kaybetti.

İlk şiiri Kaynak dergisinde çıktı, daha sonra; Varlık, Hisar, İstanbul, Türk Düşüncesi, Değişim, Akşam, Vatan, Ulus, Papirüs, Türk Dili, Cumhuriyet, Yusufçuk dergi ve gazetelerinde yazdı. Dille içli dışlı olmanın verdiği rahatlığı bir kolaylık olarak algılamayarak, iç uyaklı, tartımlı dizelerden oluşan yapısı sağlam, şiirimizdeki yenilikleri dikkatle izleyerek kendi şiirinin potasında eriten, toplumsal tarihi de kapsayan, zamana dayanıklı, söyleşi edası taşıyan şiirler yazdı.

Yapıtları; Pembe Beyaz, Aydınlık İçinde, Karanfilli Saksı, Uzun Atlar Denizi, Sırtımızda Kızgın Güneş, Unutma Onları, Yaz ve Yağmur, Gül Sevgili Yurdum, Eskidikçe, Seçilmiş Şiirler, Babadat,

Ödülleri; 1981 TDK Çocuk Yazını Ödülü / Nasrettin Hoca ile, 1983 Toprak Şiir Ödülü / Gül Sevgili Yurdum ile, 2005 Yunus Nadi Şiir Ödülü / Zamansız adlı dosya ile

Paylaşın

Ali Özgür Özkarcı kimdir?

15 Ağustos 1979 yılında Adana’da dünyaya gelen Ali Özgür Özkarcı, İlk ve orta öğrenimden sonra, yüksek öğrenimini Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde tamamladı. 2002 yılında Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülünü aldı. 2003-2010 yılları arasında arkadaşlarıyla Heves dergisini çıkardı. 

Haber Merkezi / Özkarcı’nın ilk şiirleri Varlık dergisinde yayımlandı. Dikkat Köstebek Çıkabilir (2012) adlı kitabında, insanoğlunu en çok korkutan kavramların köstebekte birbirine tutunduğu ana fikrinden yola çıkarak, körlük, yeraltı, bilinmezlik, içgüdü, keskin duyu, kopup ayrılma konularını şiirlerinde işler. 1’e 2 (2015) adlı kitabında ise; ilk şiirlerinden bir demet sunmakta olup Özkarcı’nın şiirini en baştan tanımak isteyenler için önemli bir fırsat sunar.

Asla Konuşmayacaksın-Behçet Necatigil Üzerine Yazılar (2016) adlı eleştiri kitabında; Behçet Necatigil şiirinin derin çözümlemesini yapan Özkarcı, Necatigil üzerine yapılan bildik yorumların dışına çıkmayı amaçlar. Bir yandan şairin zaafı ile şiir tekniği arasındaki bağı irdelerken, diğer yandan Necatigil’i yorumlayanlarla diyalog kurar.

Ergin Günçe- Bir Kalkışma Yüreğinde Çiçek (2017) adlı kitabında; uzun bir unutuluşun ardından son yıllarda adından çokça söz edilmiş bir şair olan Ergin Günçe hakkında Necmiye Alpay’dan Murat Belge’ye, Ertuğrul Kürkçü’den Akif Kurtuluş’a, Yalçın Küçük’ten Mahmut Temizyürek’e birçok ismin konuşmaları ve onun hakkındaki düşüncelerine yer verir.

Paylaşın

Ali Mümtaz Arolat kimdir?

23 Temmuz 1897 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Ali Mümtaz Arolat, 4 Eylül 1967 yılında yine İstanbul’da vefat etmiştir. Şairin üslubuna saf şiir anlayışından gelen titizlik ve mükemmeliyetçilik hakimdir. Seçilen kelimeler ve işlenen tema arasındaki uyum, seslerdeki ahenk ve müzikalite Arolat’ın şiir dilinin anahtar ifadeleridir.

Haber Merkezi / Okul hayatına Burhan-ı Terakki Mektebi’nde başlayan Ali Mümtaz Arolat, daha sonra öğrenimine Alman Mektebi’nde devam eder. Rahatsızlığından dolayı okula bir sene ara vermek zorunda kalır. İyileşince Nümune-i Terakki Mektebi’ne kaydolur. Burada bir yıl okuduktan sonra Galatasaray Lisesi’ne devam eder. İlk şiir denemelerini Galatasaray Lisesi’nde okurken gerçekleştirir.

İlk şiirleri 1918’de Altıncı ve Yedinci Kitap’larda ve Nedim mecmuasında yayımlanır. Lise yıllarında Birinci Dünya Savaşı başlar ve Ali Mümtaz gönüllü olarak savaşa katılır. Ordudan 1918’de ihtiyat mülazımlığı rütbesiyle terhis olur. Galatasaray Lisesi’ne devam edemeyen şair, Âli Ticaret Lisesi’ne yazılır. 1922’de mezun olur. Aynı yıl halasının kızı Fıtnat Hanım’la evlenir. 1921’den sonra şair, edebiyat dünyasında adını duyurmaya başlar. Dergâh, Yarın, Yeni Mecmua, Millî Mecmua ve Varlık’ta şiirlerine yer verilir.

İş hayatına, 1924’teMemâlik-i Şarkıyye Fransız Bankası’nda muhasebe memuru olarak başlar. Buradan ayrıldıktan sonra sırasıyla İstanbul Esnaf Bankası, Bank Di Roma, İstanbul Kemeraltı Un Fabrikası’nda çalışır. Şairin en uzun görev yaptığı yer ise Türkiye İş Bankası’dır. 1929’da burada çalışmaya başlayan Ali Mümtaz Arolat, 1962’de emekliye ayrılır. Emekliliğinden altı ay sonra Turizm Bankası’nda muhasebe müdürü olarak çalışmaya başlar. Burada yaklaşık iki buçuk yıl görev yapar.

Ali Mümtaz Arolat, “Seza” takma adıyla Şâir (1918-1919), Nedim (1919) dergilerinde yayınladığı şiirlerle edebiyat camiasına ayak basar. Şair kimliğini esas olarak yansıttığı dönem, Dergâh dergisi çevresinde şekillenen edebî oluşumun içinde yer aldığı dönemdir. İşgal altındaki İstanbul’da Millî Mücadele’nin sürdüğü 15 Nisan 1921 – 5 Ocak 1923 tarihleri arasında aralıksız olarak 42 sayı yayımlanan dergi, Millî Mücadele’nin destekçisi olduğu gibi edebiyat ve sanatta da yerlilikten ve millîlikten yanadır.

Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Mustafa Şekip, Fuat Köprülü, Yakup Kadri, Halide Edip gibi olgunluk dönemini yaşayan sanatçı ve hocaların yanı sıra Ali Mümtaz Arolat, Necmettin Halil Onan, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer gibi edebiyata meraklı gençleri bir araya getiren Dergâh dergisinde yayımlanan toplam şiir sayısı 129’dur. Bunlardan 42’si Ali Mümtaz Arolat’a aittir. Bu, şairin Dergâh dergisi içerisindeki yeri ve öneminin sayısal ifadesidir. Bir Gemi Yelken Açtı (1926) ve Hayal İkliminden Dönen Diyor Ki (1960) adlı iki şiir kitabı bulunan Ali Mümtaz Arolat’ın şiir evreninin oluşumunda, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in en iyi örneklerini verdiği “Saf şiir” anlayışının; Ömer Seyfettin’in Yeni Lisan makalesiyle şuurlu bir hareket hüviyetine kavuşan Millî edebiyat hareketinin ve imparatorluğun son döneminin bedbin, karamsar, yıkılış psikolojisinin etkisi büyüktür.

Arolat, Tanpınar’ın “Türk Edebiyatında Cereyanlar” adlı yazısında saf şiiri 1920’li yıllardan itibaren hece veznini kullanarak sürdüren şairlerden birisi olarak bahsettiği isimlerdendir. Aşk, ölüm, özlem, karamsarlık, yalnızlık, tabiat, umut şairin en yoğun işlediği temalardır. Modern insanın ruhsal çıkmazları, belirsizlik, benlik arayışı ve bu arayışın sonucu olarak muhayyel âlemlere kaçış ve hayale sığınma şairin şiirlerindeki ana izleği oluşturur. Arolat, gerçekliğin sıkıcı ve bunaltıcılığından, hayatın karmaşasından kurtulmak için hayale ve şiire sığınır, kendini orada bulur. Toplumsal temalardan ziyade bireysel temalara ağırlık veren şairin bu çizgisinde, benimsediği saf şiir anlayışının yanı sıra mizacının da etkisi büyüktür. İçine kapanık, pasif, dış âlemi sadece gözleriyle veya hayaliyle yaşayan bir tip olması onun şiirlerinde gerçeklikten çok hayalin, toplumdan çok bireyin duygularının işlenmesine zemin hazırlamıştır.

Ali Mümtaz Arolat, Tanzimat dönemi sanatçılarından özellikle Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan ile başlayan, Fransız sembolistlerinin de etkisiyle şekillenen Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti ile devam eden şiir anlayışını sade dil ve hece ölçüsüyle yeni bir formda, yeni imajlarla ifade eden şairlerden biridir.

Şairin üslûbuna saf şiir anlayışından gelen titizlik ve mükemmeliyetçilik hâkimdir. Seçilen kelimeler ve işlenen tema arasındaki uyum, seslerdeki ahenk ve müzikalite Arolat’ın şiir dilinin anahtar ifadeleridir. Şiirlerinde genellikle hece ölçüsü ve dörtlük nazım birimini kullanan şair, şiirdeki değişimlere kayıtsız kalmamış serbest nazımla da şiirler kaleme almıştır. Yeni tarzda kaleme aldığı bu şiirlerini ikinci ve son şiir kitabı olan Hayal İkliminden Dönen Diyor Ki adlı kitabında yayımlamıştır. Şairin Bir Gemi Yelken Açtı kitabında 89, Hayal İkliminden Dönen Diyor Ki isimli kitabında 38, mecmualarda kalan ve şiir kitaplarında yer almayan 61, hiçbir yerde yayımlanmayan 18 olmak üzere toplamda 206 adet şiiri bulunmaktadır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Ali Hikmet Eren kimdir?

10 Mart 1972 yılında Çankırı’ya bağlı Şabanözü İlçesi’nde dünyaya gelen Ali Hikmet Eren, İlkokulu, Ortaokul ve Liseyi Ankara’da okudu. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümünden 1993’te mezun oldu.

Haber Merkezi / 1989’da Tarım Bakanlığında laborant olarak göreve başlayan Ali Hikmet Eren, bir süre sonra buradan ayrıldı. Daha sonra tekrar Tarım Bakanlığında Ziraat Mühendisi olarak göreve başlayan Ali Hikmet Eren, hâlen Ankara’da, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünde bu görevini sürdürmektedir.

Gerçek adı Yusuf Delialioğlu olan Ali Hikmet Eren, Ali Hikmet imzasıyla şiir yazmaya başladı. Ali Hikmet E. takma adını da kullandı. Sonra Hilmi Yavuz’un oğlu şair Ali Hikmet ile ad benzerliğinden dolayı Ali Hikmet Eren takma adını tercih etti. İlk şiirini 1994’te, yayın kurulunda yer aldığı İzlek’te yayımladı.1996’dan itibaren edebiyatçı arkadaşlarıyla birlikte Kül adlı dergiyi on iki sayı çıkardı. 2015’te beş sayı devam edecek olan Kuzgun adlı dergiyi yayımladı. 2016’da MedaKitap Yayınları’nın kurucuları arasında yer aldı. Şiirleriyle başta Hürriyet-Ankara, İzlek, Kum, Kuzgun ve Kül olmak üzere birçok dergide görüldü.

Ali Hikmet Eren’in ilk şiir kitabı Yağmura İçerden Bakmak 1997’de İzlek Yayınları arasından çıktı. Dizeci anlayışın hâkim olduğu bu kitaptan sonra Ali Hikmet Eren’in İnkılap Şiir Ödülü’nü aldığı ve edebiyat dünyasında adını duyurduğu Turayazı adlı şiir kitabı İnkılap Yayınları tarafından yayımlandı. Şair, 2007’de Kül Sanat Yayıncılık’tan Peçeli Şiir adlı şiir kitabını çıkardı. Bu kitaptaki “aysu”, “bir hikâyenin sonuç bölümü”, “dışbakı pazarı”, “eğitim seferberliği” “gizli aşk”, “imece”, “iş”, “kolik”, “namuslu orospular mezarlığı”, “peçeli şiir”, “sabazan” ve “yaz okulu” adlı şiirler daha önce yayımlanmış olan ilk kitabı Yağmura İçerden Bakmak’ta vardı. Peçeli Şiir her ne kadar 2007’de yayımlanmış olsa da kitaptaki ürünler şairin 2000 yılından önce kaleme aldığı şiirlerdi.

2016’da Red, 2018’de Yeryüzü Derdini Anlatmadan Önceydi (Vol. I) adlı şiir kitaplarını MedaKitap Yayınları arasından çıkardı. Yeryüzü Derdini Anlatmadan Önceydi (Vol. I)’de şair, bir şiirin farklı biçimlerde yazılabileceğini göstermeye çalıştı. Aynı şiiri beş farklı şekilde yazarak biçim denemeleri yaptı. Ali Hikmet Eren’e göre şiir; zekâ, dil ve ironidir. Anlam ise şiirin olmazsa olmazıdır: … ve zekâ, ve ironi, ve dil’di şiir; anlamla karışık…”tır. Ali Hikmet Eren, 2016’da Ankara’nın Delileri adlı kitabını ve bu kitapta anlattığı delilerden biri olan Kirli Tahir’in başkişi olarak yer aldığı Kirli Tahir adlı novellasını 2017’de MedaKitap Yayınları’ndan çıkardı. Bunu Defter adını verdiği öykülerle sürdürdü. Ali Hikmet Eren, Pazartesiyi Cumaya Bağlayan Bir Geceydi ile roman türüne ait ilk eserini verir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın