Çorum: Koyunbaba Köprüsü

Koyunbaba Köprüsü; Çorum’un Osmancık İlçe Merkezi, Kızılırmak Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kızılırmak üzerinde bulunmaktadır.

Koyunbaba Köprüsü II. Beyazıt zamanında yapılmıştır. Yapımına 1484 yılında başlanmış, 1489 yılında tamamlanmıştır. Uzunluğu 250 m, genişliği 7,5 m olan köprü dikdörtgen kesitli sarı kesme taşlardan yapılmıştır. Sivri kemerli 19 gözlüdür.

Ancak bugün zamanla ırmak birikintileriyle dolması nedeniyle 15 gözü görülebilmektedir. Adını ünlü Türk velilerinden Koyunbaba’dan alan köprünün kitabesi Arapça harflerle yazılmıştır. Birbirine paralel 5 sıradan meydana gelmektedir. Kitabede köprüyü yaptırandan bahsedilmekte olup, köprü mimarı hakkında herhangi bir bilgi verilmemektedir.

Kitabede: “Yardımından dolayı Allah’a Hamd ve doğru yolun kılavuzu Muhammed ve onun yüce ailesine ve halkı doğru yola yönelten ashabına salat olsun. Dünya, ibret sahiplerinin nazarında hayır ve geçit köprüsüdür. Yaratıklar için sürekli hayat ve sevinç imkansızdır. Ne mutlu o başlangıç ve sonu düşünen kimseye ki, ahiret yolcuğuna devir için sevap edine.

Sürüp giden sadaka ise, ne güzel sevaptır. Sadır ola bu yüce emir, bütün ülkelerde sürekli geçerli olsun. Ulu, adaletli, bilgin sultan ve yiğit, yüce hakan, milletlerin yönetimini elinde tutan, arap ve acem sultanlarının sultanı, gazi ve mücahitlerin efendisi, kafir ve müşrikleri kahreden, krallar sultanı ve denizler hakanı, ihsan ve kudret sahibi Allah’ın desteklediği “Sultan Ebül-Fetih Beyazıt bin Mehmet Han”.

Allah onun saltanatını gece ve gündüzler birbirini izledikçe sürdürsün. Kıyamet gününde sevaba ermek, üzerinden geçenlere ibret olmak, umum tarafından faydalanılmak amacıyla sürekli bir hayır olan bu değerli köprünün sağlam olarak yapılmasını emreyledi. Bu hayırlı eserin tesisi, 889 senesinin Şaban ayında başlandı ve 894 senesinde tamam oldu“ denilmektedir.

Paylaşın

Çorum Kalesi

Çorum Kalesi; Çorum’un Merkez İlçesi, Kale Mahallesi, Cengiz Topel Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Selçuklu mimari özelliği taşıyan Çorum Kalesi’ne ait ilk yazılı belgeler MS 1571 tarihlidir. MS 1577 tarihli bir belgede kaleden Sultan Süleyman Hayratı olarak söz edilmektedir. 16 yy. da Çorum’a gelen Evliya Çelebi şehrin kıble yönündeki kalenin Sultan Kılıçarslan tarafından inşa edilmiş bir Selçuklu yapısı olduğunu söyler.

Kare planlı olan kalede, yapı malzemesi olarak kesme taş, moloz taş ve Roma-Bizans dönemlerine ait devşirme taşlar da kullanılmıştır. Kalenin dört köşesinde birer burç ve kuzey cephede kapı ile birlikte üç olmak üzere her cephede ikişer dikdörtgen çıkıntı bulunmaktadır. Kale içinde küçük bir cami ile kırk iki adet konut yer almaktadır.

Paylaşın

Çorum: Hattuşa Antik Kenti

Hattuşa Antik Kenti; Çorum’un Boğazkale İlçesi, Hisar Mahallesi, Hattuşa Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Hattuşa, Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur. Fransız Gezgin Charles Texier tarafından 1834 yılında keşfedilmiştir. 1906 yılında başlayan kazılar sonucunda buradaki yerleşimin M.Ö. 2. bin yılında Anadolu ve kuzey Suriye’de hâkimiyet kuran Hitit Devleti’nin Başkenti olduğu anlaşılmıştır. Dünya Mirası olarak tescillenen Hattuşa Antik Kenti, sadece Çorum’un değil ülkemizin en önemli arkeolojik alanlarından biridir.

Boğazkale İlçesi’ndeki Hattuşa ile Alaca İlçesi’ndeki Alacahöyük kalıntılarını kapsayan 2634 hektarlık alan, 1988 yılında Milli Park ilan edilerek bölgemizin turizm dinamiği haline getirilmiştir. Eski çağlarda etrafı 6 km’lik surlarla çevrilmiş örenyerinde bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de UNESCO’nun Dünya belleği Listesi’nde yer almaktadır.

Söz konusu tabletlerde “Bin Tanrılı şehir” olarak söz edilen Hattuşa’da bugüne kadar saray ve tapınaklar, binlerce tablet, çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiş olan anıtsal kapılar (Aslanlı Kapı, Kral Kapı, Yerkapı), kralların ikamet ettiği Büyükkale Saray Kompleksi, Aşağı Şehir’de ülkenin en yüksek tanrıları olan Fırtına Tanrısı Teşup ile Arinna’nın Güneş Tanrıçası’na adanmış olan Büyük Tapınak, Hitit Büyük Kralı II. Şuppiluliuma’nın yaptığı işleri anlatan yazıtın bulunduğu Hiyeroglifli Oda, devasa boyutlarda tahıl ambarları, kısmen silinen Hititlere ait en uzun hiyeroglif yazıyı içeren Nişantepe Yazıtı gibi çok sayıda yapı açığa çıkarılmıştır. 2007 yılında tamamlanan sur duvarı canlandırması, döneme ait kil yapı tarzıyla türünün nadir örneklerinden biridir.

Paylaşın

Çorum: Şapinuva Ören Yeri

Şapinuva Ören Yeri; Çarum’un Ortaköy İlçesi, Şapinuva Caddesi üzerinde yer almaktadır. İlçe Merkezi’ne 3 km. mesafededir. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Şapinuva Hititlerin önemli idari merkezlerinden birisidir. Hitit Çağında, hem siyasi hem de coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir noktada yer alan şehir, önemli bir askeri ve dini merkezdir.

Şapinuva ile ilgili olarak Tokat Maşat Höyük kazılarında ele geçen büyük krala ait bir mektupta ‘Bu tablet size ulaşınca, 1701 askeri İshupittadan acele olarak sevmediniz ve onları iki gün içerisinde Şapinuva şehrine, Majeste’nin huzuruna getiriniz.’ ifadesine göre Hitit kentinin önemli idari bir merkezi olduğu anlaşılmıştır. Buradaki yazışmaların büyük bir kısmını oluşturan büyük kral ve kraliçeye gönderilen mektuplar, Şapinuva’da bir kraliyet çiftinin varlığını gösterir.

Kentte Büyük kral III. Tuthaliya’nın yanında yer alan kraliçe Taduhepa’dır. Taduhepa III. Tuthaliya’nın ölümünden sonra Kral I. Şupiluliuma ile birlikte ülkeyi yöneten kraliçedir. Şapinuva şehri ayni zamanda ordu komutanlığının ve askerin sürekli olarak hazır bulunduğu bir yerdir.

Şapinuva, kendi idari bölgesinde yer alan şehirlerle birlikte oldukça geniş bir alana yayılmakta ve iki Fırtına Tanrısı adına ayrı ayrı yapılmış olan iki tapınağı, kraliçe sarayı, ordu komutanlığı ve belediye teşkilatı gibi önemli kurumlarıyla oldukça teşkilatlı bir şehir görünümündedir.

Paylaşın

Çorum: Yazılıkaya Açıkhava Tapınağı

Yazılıkaya Açıkhava Tapınağı; Çorum’un Boğazkale İlçesine bağlı Boğaz Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Hattuşa’nın en etkileyici kutsal mekânı, şehrin biraz dışında yer alan yüksek kayalıklar arasına saklanmış Yazılıkaya Açıkhava Tapınağı’dır. Dönemin yeni yıl kutlamaları için kullanılan bu açık hava tapınağında, ülkenin önemli tanrı ve tanrıçaları sıra halinde kayaya kabartma olarak işlenmiştir. A ve B odaları olmak üzere iki bölüm halinde gezilebilen Yazılıkaya, görkemli kaya betimlemeleri ile Hitit pantheonunu yansıtmaktadır.

Hitit İmparatorluğu’nun ulusal tapınağı kabul edilen Yazılıkaya’nın, ilk yapım döneminde bir duvarla dış dünyadan soyutlandığı; ikinci evresinin ve Büyük Galeri’deki kabartmaların III. Hattuşili; Büyük Galeri’deki Tudhaliya kabartması, Küçük Galeri ve tapınağın üçüncü evresinin IV. Tudhaliya zamanında yapıldığı düşünülmektedir.

Günümüzde Yazılıkaya olarak adlandırılan Hitit İmparatorluğu’nun ulusal tapınağı, Hattuşaş (Boğazköy)’ın 2 kilometre kuzeydoğusunda yer alır. Doğal kaya üzerine yapılmış bir açık hava tapınağıdır. Bu kült alanının önüne sonradan inşa edilmiş tapınak yapıları üç farklı döneme aittir. İlk dönemde, kaya tapınağını dış dünyadan soyutlayan bir kuşatma duvarı yapılmış; ikinci evrede anıtsal giriş yapısı ile birlikte Hitit geleneğinde bir tapınak eklenmiş; üçüncü dönemde, ana yapının doğu kanadı, Küçük Galeri’nin önünde daha kullanışlı bir girişe dönüştürülmüştür.

A Odası’nın ilk figürleri olan on iki yeraltı tanrısı kabartmasında, arka duvarındaki ana konu Tanrı Teşup ile Tanrıça Hepat’ın karşılaşmasıdır. Hava Tanrısı Teşup figürü iki dağ tanrısının üzerinde durmaktadır ve elinde büyük bir topuz bulunmaktadır. Hava Tanrısının arkasında olasılıkla Hatti ülkesinin hava tanrısı ile tanrı Kumarbi görülmektedir. Güneş Tanrıçası Hepat, pileli uzun elbisesi ve yüksek başlığı ile görülür. Tanrıça dört dağ kütlesine basan bir yaban kedisinin üzerinde durmaktadır.

Tanrıça figürlerinin sonunda, ana sahnenin karşısında bu açık hava tapınağının en büyük figürü IV. Tuthaliya bulunmaktadır. B Odası, 18 etre uzunluğunda dar bir odadır. Giriş dar bir geçitten sağlanmaktadır. Girişin iki yanında görülen kanatlı ve aslan başlı iki demon kabartması, girişi korumak istercesine kaldırdıkları elleriyle betimlenmişlerdir. Oniki yeraltı tanrısı kabartmaları B Odası’nda da görülmektedir.

Bu tanrı kabartmalarının karşısındaki duvarda Tanrı Şarumma’nın, IV. Tuthaliya’ya sarılarak kılavuzluk etmesi sahnesi yer almaktadır. Bu duvardaki ilginç betim Kılıç Tanrısı ya da Yeraltı tanrısı Nergal betimidir. Burada dik duran bir kılıç tasviri görülmektedir. Buradaki son kabartma IV. Tuthaliya’nın adını ve unvanını gösteren kartuştur.

Hattuşaş’taki tapınakta, Fırtına Tanrısı’nın heykeli önünde kapalı mekânlarda yapılan dinî törenler, Yazılıkaya’da açık havada, hemen tüm Hitit panteonunu tasvir eden kabartmaların önünde yapılmıştır. Büyük Galeri’nin batı duvarı tanrıların, doğu duvarı ise Tanrıçaların kabartmaları ile süslenmiştir. Bununla birlikte, Tanrılar arasında üç Tanrıça, Tanrıçalar arasında bir Tanrı kabartmasına yer verilmiştir.

Tanrı ve Tanrıça sıralarının birleştiği kuzey duvar ana Tanrı ve Tanrıçalara ayrılmıştır. Batıdan başlayarak, iki tepe üzerinde Hattuşaş Hava Tanrısı yer alır; başlığının ön kısmında altı boynuz bulunur. Yanındaki Cennetin Hava Tanrısı (Hatti Hava Tanrısı), yüceltilmiş iki dağ olarak sembolize edilmiş Nanni ve Hazzi üzerinde kutsal boğaları olan Serri ve Hurri’den (gece ve gündüz) biriyle birlikte hiyerarşide en yüksekte gösterilmiştir.

Bu nedenle başlığı da diğer tanrılardan farklı olarak önde ve arkada altı boynuz, arada beş tanrı ideogramı (yarım elipsler) ile bezelidir. Yanında, Cennetin Hava Tanrısı’nın eşi olan Arinna Güneş Tanrıçası panter üzerinde “Hepatu” adıyla tasvir edilmiştir. Diğer tanrıçalardan daha uzun bir başlığı vardır. Genellikle annesi ile birlikte gösterilen yanındaki oğlu Tanrı Şarruma da panter üzerindedir, omuzu üzerinde duran uzun saplı bir balta taşır ve başlığı, Hattuşaş’ın Hava Tanrısı gibi yalnız önde altı boynuzludur.

Galerideki tüm Tanrı ve Tanrıçaların başları üzerinde hiyeroglifle adları yazılıdır. Yazılıkaya, Büyük Galeri, batıdaki tanrı kabartmaları ile aralarındaki üç tanrıça kabartması. Başları üzerinde hiyeroglifleri görülen Tanrılar arasında, toprak simgesi üzerinde duran ve göğü taşıyan iki boğa adama da yer verilmiştir. Tanrılar arasında Cennetin Güneş Tanrısı, Ay Tanrısı, Mezopotamya Su Tanrısı, Başak Tanrısı, Hitit ve Hatti Fırtına Tanrıları da bulunur.

Paylaşın

Çorum: Kapılıkaya Kaya Mezarı

Kapılıkaya Kaya Mezarı; Çorum’un Laçin İlçesi, Kırkdilim Mevkii’nde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Kapılıkaya Kaya Mezarı, oldukça sarp, kayalık derin vadilerin oluşturduğu engebeli arazi üzerinde, kuzeye doğru uzanan bir kaya kütlesinin kuzey-bati köşesinde yer almaktadır.

Kapılıkaya, bir Helenistik Dönem kaya mezarı olup M.Ö. 2’nci yüzyıla tarihlenmektedir. Mezar odasının kapısı üzerinde “İkezios” yazısı ve aşı boyasıyla renklenen bir haç motifi göze çarpmaktadır. Mezar odası kare planlı olup girişin sağ ve solunda niş şeklinde oyulmuş ölü şekilleri vardır.

Paylaşın

Çorum: Saat Kulesi

Saat Kulesi; Çorum’un Merkez İlçesi, Hürriyet Meydanı üzerinde yer alır. Çorum’daki tüm caddelerin kesiştiği noktadadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Çorum Saat Kulesi, Beşiktaş Muhafızı Çorumlu Yedi-Sekiz Hasan Paşa tarafından 1894 yılında yaptırılmıştır. Şehrin merkezinde yer alır ve minare stilinde yapılmıştır.

Güneye açılan yuvarlak kemerli kapısı üzerinde, 8 sıralı, araları cetvelli ve 1312 tarihli mermer kitabede;

“Şehinşah-ı zaman Abdülhamid Han-ı keremkarın

Ferman-ı kiramından Hasan Paşa-yı bihemta

Bütün evkatını vakf eyledi ihya-i hayrata

Muvvaffak eylesun her dem anı amaline Mevla

Bu saat kulesi ez cümle hayrat-ı güzininden

Yapıldı yümn-ü evferle bu şehri eyledi ihya

Çıkup bir vakt-i eşrefde yazıldı babına tarih

Bu mikat-i celili yapdı bak Lütfi Hasan Paşa, 1312” yazılıdır.

Sarı renkli kesme kum taşından yapılan kulede, sekizgen kaideden Türk üçgeni motifli bir papuçla gövdeye geçilmektedir. Üzeri kurşun kubbeyle örtülü olan kulenin dört bir tarafında saat kadranı vardır. Şerefeye yuvarlak kemerli kapıdan 81 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır.

Paylaşın

Çorum: İncesu Kanyonu

İncesu Kanyonu; Çorum’un Ortaköy İlçesi, İncesu Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Ortaköy’den hareket eden İncesu toplu taşıma araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Özellikle tek giriş ve çıkışı bulunan İncesu Kanyonu,12.5 kilometre uzunluğundadır. Genişliği 40-60 metre arasında değişmektedir. Kanyonun her iki yamacı sarp kayalık olup, yer yer ormanlık alanlara rastlamak mümkündür. Kanyon rafting ve trekking sporları için uygun özellikler taşımaktadır. Bir doğa harikası olan kanyon, görülmeye değer güzelliktedir.

Trekking yapılabilecek parkur güzergahı; Yozgat İli Aydıncık İlçesi Kazankaya Beldesi’nden başlamakta, Çorum-Ortaköy-İncesu Köyü’nde bitirilmektedir. Parkurun, suyun akış hızının yoğun olduğu dönemlerde rafting sporuna elverişli olduğu düşünülmektedir. Diğer zamanlarda kanyon yürüyüş parkuru olarak kullanılarak bir tabiat harikasının gözlenmesi sağlanabilir.

Paylaşın

Çorum: Muradi Rabi Ulu Camii

Muradi Rabi Ulu Camii; Çorum’un Merkez İlçesi, Çöplü Mahallesi, Osmancık Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Muradi Rabi Ulu Cami’sinin Selçuklu Sultanı III. Alaaddin Keykubat zamanında, onun azatlı kölesi Hayrettin tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Cami, bugünkü halini geçirdiği büyük onarımlar sonucu almıştır. II. Beyazıt zamanında 1446 tarihinde meydana gelen büyük depremde harap olmuş, Mimar Sinan tarafından onarılmıştır.

Bu onarım Mimar Sinan’ın Teskiret-i Enbiye isimli kitabında da geçmekte olup, kitapta “Çorum’da Alaaddin Camii’ni müceddeden tamir ve inşaa ettiği” yazılıdır. III. Murat zamanında cami “Sultan Muradi Salis Cami “ diye anılmaya başlamıştır. IV. Murat, Erivan Seferine giderken Çorum – Boğacık Köyünde konaklamış, cami bu dönemde tekrar tamir ettirilerek etrafına medreseler ve akarat yaptırılmıştır.

Cami bu zamanda Sultan Muradi Rabi CamiSultan Muradi Salis Cami olarak adlandırılarak Evkaf Dairesi kayıt ve sicillerine bu adla geçmiştir. 1790 yılındaki depremde tekrar harap olan cami, Çapanoğlu oğlu Abdülfettah Bey tarafından 1810 yılında ahşap, tek kubbeli olarak tamir edilmiş, bugünkü görünümünü almıştır.

Caminin son cemaat yeri ve üst katı II. Meşrutiyetin ilanından sonra yapılmış, doğu tarafa minare ilave edilmiştir. Ulu Caminin abanoz ağacından yapılan minberi, kitabelerine göre 1306 tarihinde Davutoğlu Ahmed’in emri ile Ankara’lı sanatçılar Abdullah oğlu Davut ve Ebubekir oğlu Muhammed tarafından yapılmıştır. Bazı onarımlar görmüş olan minber orjinalliğini büyük ölçüde korumuştur.

Paylaşın

Çorum: Alacahöyük Müzesi ve Ören Yeri

Alacahöyük Müzesi ve Ören Yeri; Çorum’un Alaca İlçesi, Alacahöyük Beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. Hititler’in önemli bir kültür ve sanat merkezi olan ve 1935 yılında başlayan kazılarda 4 uygarlık açığa çıkarılmıştır. 

Alacahöyük 1. uygarlık katı; Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu-Osmanlı dönemleri ile temsil edilmektedir. 1. kültür katta, Geç Frig çağında höyüğün her yanı iskân edilmiştir. Bu katta küçük evlerden oluşan yerleşimler bulunmuştur.

Alacahöyük 2. uygarlık katı; mabed, büyük yapılar, özel-blok evler, sokaklar, büyük küçük su kanalları, şehir suru, biri kabartmalı ortastadlarla süslü sfenkslerden oluşmaktadır. Kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapı’nın genişliği 10 metredir ve büyük mabedin anıtsal geçididir.

Alacahöyük 3. uygarlık katı; Eski Tunç Çağı’dır. (MÖ 2500-2000) Hitit kültürüne kaynaklık eden kültürlerin önde geleni olan yerli Hatti Uygarlığı’nın aydınlanmasında çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı hanedan mezarları, bu çağın en önemli buluntularıdır. İntramural mezarlar özel olarak ayrılmış bir alanda toplanmıştır. Dört yanı taşla örülmüş dikdörtgen mezarlar ahşap hatıllarla (kiriş) kapatılmış, damları üzerine kurban edilmiş sığır başları, bacakları yerleştirilmiştir. Altın, gümüş, elektrum, bakır, tunç, demir ve değerli taşlardan oluşan zengin ölü hediyeleri onların hanedana ait olduklarını göstermektedir. Çoğu altın, gümüş kapların dövme, dökme, kakma teknikleri, altın mücevheratın ince süsleri uzun bir gelişmenin ürünleridir.

Alacahöyük 4. uygarlık katı;  Geç Kalkolitik Çağ’ı yani ana toprak üzerine kurulmuş ilk uygarlığı yansıtmaktadır.

Alacahöyük Kral Mezarları

Alacahöyük ziyaretçilerini binlerce yıllık konukseverlikle karşılayan anıtsal sfenksler, kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmişlerdir. Sfenksli Kapı’nın iki yanındaki söve blokları sfenks görünümünde yontulmuştur. Sfenkslerin yer aldığı bu iki kulenin iç ve dış yüzleri kabartmalı orthostatlarla süslenmiştir. Batıdaki kuledeki kabartmalarda görülen boğa figürü, “Göklerin Fırtına Tanrısı”nı sembolize etmektedir. Yerleşime ait temelleri ve diğer buluntularıyla Hitit mimarlığına ve sanatına ışık tutan Alacahöyük’ün en önemli buluntuları kraliyet mezarlarıdır. Kenarları taşla örülmüş mezarlar, ahşap hatıllarla kapatılmış, damları üzerine kurban edilen sığırların başları ve bacakları yerleştirilmiştir. Prens ve prenseslere ait olduğu düşünülen ve Eski Tunç Çağı’na tarihlenen bu 13 mezarda, süs eşyaları, güneş kursları, geyik ve boğa heykelleri, kama, kılıç, balta gibi savaş aletleri ile pişmiş toprak, taş, altın, gümüş, tunç, bakır ve elektrondan yapılmış eserler ve süs eşyaları bulunmuştur.

Alacahöyük Müzesi

Alacahöyük’te ilk yerel müze, 1940 yılında açılmıştır. 1982 yılında örenyeri içerisindeki binasına taşınan müze 2011 yılında yeniden düzenlenmiştir. 1935 yılında başlayan Alacahöyük kazılarında açığa çıkartılan eserler, kazı başkanlarının adlarının verildiği salonlarda sergilenmektedir. Hamit Zübeyr KOŞAY salonundaki duvar panolarında Alacahöyük kazılarının Türk arkeolojisindeki yeri ve önemi anlatılmaktadır. Kazı tarihçesinin anlatıldığı vitrinde ise kazı malzemeleri ve Alacahöyük kazısına ait bilimsel yayınların bir kısmı teşhir edilmektedir. Alacahöyük kazısında elde edilen Kalkolitik, Eski Tunç Çağı ve Hitit dönemine ait eserler Remzi Oğuz ARIK salonunda, Hitit ve Frig dönemine ait eserler ise Mahmut AKOK salonunda sergilenmektedir.

Atatürk’ün emriyle Türk Tarih Kurumu adına 1935 yılında R.O. Arık yönetiminde başlamıştır. Alacahöyük kazısı, Türkiye’nin ilk ulusal kazılarındandır.

Paylaşın