Ebeveynler Ergenlik Döneminde Çocuklarla İlişkisinde Nelere Dikkat Etmeli?

Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, ebeveyn ve çocuk ilişkisinin mahremiyetine dikkat çekerek, “Ergenlik dönemiyle birlikte artık direktif verme, komut verme yaşı bitiyor” diyor.

Doksat, çatışmalardan kaçınmak için öncelikle empati ile söze girmek gerektiğini şöyle anlatıyor: “Önce çocuğun talebini anladığınıza ilişkin empatik bir cümle ile yaklaşmak gerekiyor. Ardından bu talebin sakıncalı olduğunu söyleyip yeni bir öneri yapılmalı. Bu diyaloğun birkaç tur sürecek. Ergen siyah derken ebeveyn beyaz diyecek. Ancak ebeveyn çocuğa öneriler sunarak ortak bir gri renge ulaşmasını sağlayacak.”

Eski model Deniz Akkaya’nın sosyal medyada kızı A.Ö. ile yaşadığı sorunları anlatmasıyla başlayan süreç, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının devreye girerek 16 yaşındaki çocuğun devlet korumasına alınmasıyla sonuçlandı.

Akkaya, paylaşımında kızının telefonuna el koyduğunu, telefonun şifresini öğrenmek istediğini, buna sinirlenen A.’nın ise kendisini 1 saat 45 dakika boyunca balkona kilitlediğini anlattı. Sonunda polis çağırmak zorunda kaldığını söyleyen Akkaya, kızını kendi elleriyle Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gönderdiğini ve “burnunun sürtmesini istediğini” ifade etti.

Sosyal medyada tartışma yaratan olayın ardından pek çok kullanıcı ergenlik çağında çocuklarıyla yaşadıkları problemleri yazmaya başladı. Pek çok kullanıcı da Akkaya’yı çocuğunu sosyal medyada “deşifre etmekle” suçladı. Uzmanlar ise ergenlik döneminin hem çocuk hem de ebeveyn açısından psikolojik olarak zorlayıcı bir süreç olduğuna dikkat çekiyor. Peki bu olay dijital çağda değişen ebeveyn-çocuk ilişkilerine dair bize ne söylüyor?

DW Türkçe’den Ece Çelik’e konuşan Çocuk ve Genç Psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri, dijital çağda ebeveynlik rollerinde bir değişim yaşandığına dikkat çekiyor.

Çeri, eskiden çocukların hayatlarını şekillendiren yegane gücün anne-babalar olduğunu ancak dijital çağda çocukların tüm dünyayı tablet aracılığıyla deneyimlemeye başladığını, bunun da çocuğun hem gelişimini hem de var oluşunu şekillendirdiğini söylüyor. Ailelerin çocuklar üzerindeki şekillendirici etkisinin azaldığını ifade eden Çeri, “Çocuklar için normal ebeveynler için anormal olan davranış kalıpları ortaya çıkmaya başladı” diyor.

Son yıllarda artan çocuk merkezli aile yapısının ergenlik döneminde problemler yarattığını ifade eden Çeri, ebeveynin çocuğa rehberlik etmesi gerektiğini, bunun tersinin sıkıntılı durumlara sebebiyet verebileceğini kaydediyor: “Kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmeyen bundan dolayı risk analizi yapamayan bir çocuğun hem kendi hayatı hem de etrafındaki yetişkinlerin hayatı üzerinde otorite olması sağlıksız.”

Ebeveynlerin çocuklarına dünyayı doğru tanıtması ve zor duygularla nasıl baş edeceklerini öğretmesi gerektiğine dikkat çeken Çeri, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Dünya toz pembe bir yer değil. Normal hayatta her istediğimiz olmuyor değil mi? Bazen arzularımıza ket vuruyoruz, istek ve ihtiyaçlarımızı erteliyoruz. Bazen üzülüyoruz, bazen kırılıyoruz. Bunların hepsini çocuklara ev içerisinde aşırıya kaçmamak şartıyla yaşamasını hissetmesini sağlamamız ve bu zor duygularla nasıl baş etmeleri gerektiğini öğretmemiz gerekiyor. Çocuklar duygu denetimini 0-6 yaş arasında kolayca öğrenir. Sinirlenmenin üzülmenin normal olduğunu ancak bunun kendisine ve etrafına zarar verecek bir agresyon üretmemesi gerektiğini öğretmemiz gerekiyor.”

Duygu denetiminin ne kadar küçük yaşta inşa edilirse o kadar iyi olacağını belirten Çeri, çocukların büyüdükçe isteklerinin de büyüdüğünü, çocuğun “hayır” cevabına alışık olmaması durumunda duygu durumunu denetleyemediğini dile getiriyor.

Çeri, Deniz Akkaya örneğinde yaşanan krizin aslında doğal olduğunu, ruh sağlığı uzmanları olarak ebeveynlere 18 yaşına kadar çocuğun telefon ve tabletinde ne olduğunu gözlemlemelerini önerdiklerini söylüyor.

Dijital dünyanın her yıl binlerce çocuğun dijital zorbalığa uğradığı, tuzağa çekildiği, istismar edildiği tehlikeli bir atmosfer olduğunu hatırlatan Çeri, “Bir ailenin çocuğu böyle bir atmosferde denetleme isteğini anlarım. Bir gencin de buna tepki göstermesini anlarım. Aslında yaşanan bizim sık sık rastladığımız bir ergen-ebeveyn krizi. Bunu derinleştiren, kamuoyuyla paylaşılması” diyor.

“Mahremiyet ihlali güven sarsar”

Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi çocuk ve ergen psikiyatrı Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat da Çeri gibi ebeveyn ve çocuk ilişkisinin mahremiyetine dikkat çekiyor.

Çocukla ebeveyn arasındaki ilişkinin sosyal medyada tartışılmasının, özel hayatla ilgili bilgi verilmesinin çocuğun ruhsal durumu açısından doğru ve uygun olmadığını söyleyen Doksat, çocuğun “Annem veya babam aramızdaki özel bilgiyi kamuyu bilgilendirmek adına açığa çıkarıyor, ifşa ediyor” diye düşüneceğini ifade erdiyor. Doksat, bunun da ergenlik çağındaki bir kişide öfke ve tepki yaratacağını vurguluyor:

“Bu durum çocuğun ebeveyne duyacağı güveni sarsar, çocuğun ebeveyne kendisini tam ve dürüst olarak açmasını ve ifade etmesini engeller. Bu da her çeşit hatalı davranışı çocuk açısından meşru hale getirir. Çocuklar ergenlik döneminde yaş gereği bilişsel çarpıtmalar yapmaya müsaittir.”

Bu dönemi yaşayan ebeveynler çocuklarına nasıl yaklaşmalı?

Doksat, bu soruyu “tatlı-sert dostane ebeveyn tutumu” kavramıyla yanıtlayarak “Ebeveyn çocuğun arkadaşı değil, illaki ebeveynidir. Ancak ergenlik dönemiyle birlikte bir paradigma değişikliği başlıyor. Ebeveynin bunu kabul etmesi gerekiyor. Ergenlik dönemiyle birlikte artık direktif verme, komut verme yaşı bitiyor” diyor. Doksat, çatışmalardan kaçınmak için öncelikle empati ile söze girmek gerektiğini şöyle anlatıyor:

“Önce çocuğun talebini anladığınıza ilişkin empatik bir cümle ile yaklaşmak gerekiyor. Ardından bu talebin sakıncalı olduğunu söyleyip yeni bir öneri yapılmalı. Bu diyaloğun birkaç tur sürecek. Ergen siyah derken ebeveyn beyaz diyecek. Ancak ebeveyn çocuğa öneriler sunarak ortak bir gri renge ulaşmasını sağlayacak.”

Doksat, çocuğun anlaşıldığını hissetmesi ve güvenin inşa edilmesinin önemli olduğunu sözlerine ekliyor.

Paylaşın

Her 8 Çocuktan 1’i İnternette Cinsel İstismara Maruz Kalıyor

Yeni yayınlanan bir araştırma, son 12 ay içinde dünya genelinde her sekiz çocuktan birinin (yaklaşık 302 milyon) çevrimiçi cinsel sömürü ve istismara maruz kaldığını ortaya koydu.

Interpol Genel Müdürü Stephen Kavanagh, ‘geleneksel kolluk kuvvetleri yaklaşımlarının buna ayak uydurmakta zorlandığını’ dile getirdi.

Kavanagh, şu ifadeleri kullandı: “Bu salgınla ve bunun dünya çapında milyonlarca gence verdiği zararla etkili bir şekilde mücadele etmek için uzman araştırmacı eğitimi, daha iyi veri paylaşımı ve ekipman dahil olmak üzere küresel düzeyde birlikte çok daha fazlasını yapmalıyız.”

Dünya genelinde her yıl 300 milyondan fazla çocuğun çevrimiçi cinsel istismarın kurbanı olduğu tespit edildi. Edinburgh Üniversitesi’nden araştırmacılar, geçtiğimiz yıl dünyadaki çocukların yüzde 12,6’sının rızası olmadan cinsel görüntü ve videolara maruz kaldığını ortaya çıkardı.

Araştırmada, ABD’nin ‘yüksek riskli bölge’ olduğu aktarıldı. Üniversitenin çocuk istismarının yaygınlığını anlamayı amaçlayan Childlight adlı girişimi, ABD’de 9 erkekten birinin (yaklaşık 14 milyona eşdeğer) bir noktada çocuklara karşı çevrimiçi suç işlediğini kabul ettiğini de belirledi. Anketler, İngiltere’deki erkeklerin ise yüzde 7’sinin bunu kabul ettiğini gösterdi.

Araştırma aynı zamanda birçok erkeğin, ‘eğer gizli tutulacağını düşünürlerse çocuklara karşı fiziksel cinsel suç işlemeye çalışacaklarını’ itiraf ettiğini de ortaya çıkardı.

Childlight’ın CEO’su Paul Stanfield şunları söyledi, “Bu veriler, Glasgow’dan Londra’ya kadar uzanabilecek ya da Wembley Stadyumu’nu 20 kez doldurabilecek suçlu erkek olduğunu gösteriyor” dedi. Stanfield, şöyle devam etti:

“Çocuk istismarı materyalleri o kadar yaygın ki, kamu kurumlarına ortalama her saniyede bir dosya bildirilmektedir. Bu, çok uzun süredir gizli kalmış küresel bir sağlık salgınıdır. Her ülkede yaşanıyor, katlanarak büyüyor ve küresel bir müdahale gerektiriyor. Acilen harekete geçmeli ve bunu önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olarak ele almalıyız. Çocuklar bekleyemez.”

Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol) Genel Müdürü Stephen Kavanagh ise, ‘geleneksel kolluk kuvvetleri yaklaşımlarının buna ayak uydurmakta zorlandığını’ dile getirdi.

Kavanagh, şu ifadeleri kullandı: “Bu salgınla ve bunun dünya çapında milyonlarca gence verdiği zararla etkili bir şekilde mücadele etmek için uzman araştırmacı eğitimi, daha iyi veri paylaşımı ve ekipman dahil olmak üzere küresel düzeyde birlikte çok daha fazlasını yapmalıyız.”

Paylaşın

’15 Yaşın Altındakiler İçin Sosyal Medya Yasaklanmalı’ Uyarısı

Fransız uzmanlar, sosyal medya kullanımının 15 yaşın altındakiler için yasaklanması ve bu yaşın üstündekilerin sadece Bluesky gibi etik platformlara erişebilmesi gerektiğini önerdi.

Uzmanlar, ayrıca 11 yaşın altındaki çocuklara cep telefonu verilmemesi ve 13 yaşın altındaki hiç kimsenin internet erişimi olan bir telefona sahip olmaması gerektiğini söyledi.

Uzmanlar, sosyal medyanın depresyon ve anksiyete için bir “risk faktörü” olabileceğini ve çocukların pornografik ve şiddet içeren içeriklere “endişe verici” düzeyde maruz kaldıklarını tespit ettiklerini kaydetti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından görevlendirilen bir uzman heyetine göre, üç yaşından küçük çocuklar ekran başında hiç vakit geçirmemeli ve altı yaşına kadar bu süre “güçlü bir şekilde sınırlandırılmalı.”

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Heyet, ayrıca 11 yaşın altındaki çocuklara cep telefonu verilmemesi ve 13 yaşın altındaki hiç kimsenin internet erişimi olan bir telefona sahip olmaması gerektiğini söyledi.

Ayrıca sosyal medya kullanımının 15 yaşın altındakiler için yasaklanması ve bu yaşın üstündekilerin sadece Bluesky gibi etik platformlara erişebilmesi gerektiği bildirildi.

Dünya Sağlık Örgütü de ekran süresinin iki yaşına kadar tavsiye edilmediğini; iki yaş ve üstü için bir saatten fazla olmaması gerektiğini belirtiyor.

Fransa Cumhurbaşkanı geçtiğimiz hafta Sorbonne Üniversitesi’nde yaptığı açıklamada internette asgari yaşın 15 olmasından yana olduğunu söylemişti.

Raporda ayrıca teknoloji şirketlerinin “sonsuz kaydırma ve otomatik video başlatma” gibi uygulamaları da eleştirildi.

Uzmanlar, sosyal medyanın depresyon ve anksiyete için bir “risk faktörü” olabileceğini ve çocukların pornografik ve şiddet içeren içeriklere “endişe verici” düzeyde maruz kaldıklarını tespit ettiklerini kaydetti.

Raporda ayrıca “ekranların hem dolaylı hem de doğrudan olumsuz etkileri konusunda çok net bir fikir birliği” olduğu belirtildi.

Araştırmada, ekran başında geçirilen zamanın “çocukların sağlığı, gelişimi, toplumun geleceği açısından sonuçlar doğurduğu” ifade edildi.

Macron’un Rönesans partisi üyeleri geçen yıl çocuklarla çalışan kişilerin ekran başında geçirdikleri süre konusunda daha fazla eğitim almalarını ve kreş ve ilkokullarda ekran kullanımının daha fazla düzenlenmesini öngören bir yasa tasarısı sunmuştu.

Paylaşın

En Popüler Bebek İsimleri Belli Oldu: Alparslan, Asel

2023 yılında doğan bebeklere konulan en popüler erkek bebek isimleri, Alparslan, Yusuf ve Göktuğ; en popüler kız bebek isimleri ise Asel, Zeynep ve Defne oldu. Doğan erkek bebeklerin 8 bin 957’sine Alparslan, 5 bin 538’ine Yusuf, 5 bin 361’ine Göktuğ, kız bebeklerin 8 bin 114’üne Asel, 7 bin 614’üne Zeynep, 6 bin 895’ine ise Defne ismi verildi.

Haber Merkezi / Türkiye’de 2023 yılında 0-17 yaş grubundaki çocuklarda en çok kullanılan erkek çocuk isimlerinin Yusuf, Mustafa ve Mehmet; kız çocuk isimlerinin ise Zeynep, Elif ve Yağmur olduğu görüldü.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İstatistiklerle Çocuk 2023 raporunu açıkladı. Rapordan öne çıkan bölümler şöyle:

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2023 yıl sonu itibarıyla, Türkiye nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi iken bunun 22 milyon 206 bin 34’ünü çocuklar oluşturdu. Çocuk nüfusun yüzde 51,3’ünü erkek çocuklar, yüzde 48,7’sini kız çocuklar oluşturdu. Birleşmiş Milletler tanımına göre 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1970 yılında toplam nüfusun yüzde 48,5’ini oluştururken bu oran 1990 yılında yüzde 41,8 ve 2023 yılında yüzde 26,0 oldu.

Nüfus projeksiyonlarına göre çocuk nüfus oranının 2030 yılında yüzde 25,6, 2040 yılında yüzde 23,3, 2060 yılında yüzde 20,4 ve 2080 yılında yüzde 19,0 olacağı öngörüldü.

Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2023 yılında çocuk nüfus oranının AB ortalaması yüzde 18,0 oldu. AB üye ülkeleri içinde en fazla çocuk nüfus oranına sahip olan ülkelerin sırasıyla, yüzde 23,4 ile İrlanda, yüzde 21,1 ile Fransa, yüzde 20,9 ile İsveç olduğu görüldü. Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla, yüzde 15,1 ile Malta, yüzde 15,4 ile İtalya, yüzde 15,9 ile Portekiz oldu. Türkiye’nin çocuk nüfus oranının yüzde 26,0 ile AB üye ülkelerinden daha yüksek olduğu görüldü.

ADNKS sonuçlarına göre illerin toplam nüfusları içindeki çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2023 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan il, yüzde 44,4 ile Şanlıurfa oldu. Şanlıurfa ilini yüzde 40,5 ile Şırnak, yüzde 38,2 ile Ağrı ve Muş izledi.

Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu il, yüzde 16,5 ile Tunceli oldu. Tunceli ilini yüzde 17,5 ile Edirne ve yüzde 18,3 ile Kırklareli izledi.ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında toplam hanehalkı sayısı 26 milyon 309 bin 332 oldu. Hanelerin yüzde 43,6’sında 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunduğu görüldü. Bu hanelerin illere göre dağılımı incelendiğinde, 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunan hanehalkı oranının en yüksek olduğu ilin yüzde 69,0 ile Şanlıurfa, en düşük olduğu ilin yüzde 29,1 ile Tunceli ve Sinop olduğu görüldü.

En az bir çocuk bulunan hanelerin yüzde 18,9’unda 0-17 yaş grubunda bir çocuk, yüzde 15,0’ında iki çocuk, yüzde 6,3’ünde üç çocuk, yüzde 2,1’inde dört çocuk, yüzde 1,2’sinde ise beş ve daha fazla çocuk bulunduğu görüldü.

ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında toplam hanehalkı sayısı 26 milyon 309 bin 332 oldu. Hanelerin yüzde 43,6’sında 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunduğu görüldü. Bu hanelerin illere göre dağılımı incelendiğinde, 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunan hanehalkı oranının en yüksek olduğu ilin yüzde 69,0 ile Şanlıurfa, en düşük olduğu ilin yüzde 29,1 ile Tunceli ve Sinop olduğu görüldü.

En az bir çocuk bulunan hanelerin yüzde 18,9’unda 0-17 yaş grubunda bir çocuk, yüzde 15,0’ında iki çocuk, yüzde 6,3’ünde üç çocuk, yüzde 2,1’inde dört çocuk, yüzde 1,2’sinde ise beş ve daha fazla çocuk bulunduğu görüldü.

Çocuk nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2018 yılında çocuk nüfusun yüzde 28,3’ünün 0-4 yaş grubunda, yüzde 27,7’sinin 5-9 yaş grubunda, yüzde 27,7’sinin 10-14 yaş grubunda ve yüzde 16,3’ünün 15-17 yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2023 yılında yüzde 24,1’inin 0-4 yaş grubunda, yüzde 29,6’sının 5-9 yaş grubunda, yüzde 28,8’inin 10-14 yaş grubunda ve yüzde 17,5’inin 15-17 yaş grubunda yer aldığı görüldü.

Doğum istatistiklerine göre 2022 yılında canlı doğan bebek sayısı, 1 milyon 35 bin 795 oldu. Doğan bebeklerin 531 bin 946’sı erkek, 503 bin 849’u ise kız oldu. Canlı doğan bebeklerin yüzde 96,8’ini tekil, yüzde 3,1’ini ikiz, yüzde 0,1’ini ise üçüz ve daha fazla çoğul doğumlar oluşturdu.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre hastanede gerçekleşen doğumların oranı, 2010 yılında yüzde 91,6 iken 2022 yılında yüzde 97,3 oldu. Beşli karma aşı (DPT+IPV+Hib) 3 doz ile aşılama oranı 2021 yılında yüzde 95,0 iken 2022 yılında yüzde 99,5 oldu.

Hayat Tabloları, 2020-2022 sonuçlarına göre doğuşta beklenen yaşam süresi, Türkiye geneli için 77,5 yıl, erkekler için 74,8 yıl ve kadınlar için 80,3 yıl oldu.

Türkiye’de 7 yaşına ulaşan bir çocuğun kalan yaşam süresinin ortalama 71,4 yıl, erkek çocuklar için 68,7 yıl ve kız çocuklar için 74,1 yıl olduğu görüldü. Çalışma çağının başlangıcı olan 15 yaşındaki çocuklar için bu süre 63,5 yıl oldu. Erkek çocuklar için bu süre 60,8 yıl iken kız çocuklar için 66,2 yıl oldu. Bu yaş için kız ve erkek çocuklar arasındaki beklenen yaşam süresi farkının 5,4 yıl olduğu görüldü.

ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında doğan bebeklere konulan en popüler erkek bebek isimleri, Alparslan, Yusuf ve Göktuğ; en popüler kız bebek isimleri ise Asel, Zeynep ve Defne oldu. Doğan erkek bebeklerin 8 bin 957’sine Alparslan, 5 bin 538’ine Yusuf, 5 bin 361’ine Göktuğ, kız bebeklerin 8 bin 114’üne Asel, 7 bin 614’üne Zeynep, 6 bin 895’ine ise Defne ismi verildi.

Türkiye’de 2023 yılında 0-17 yaş grubundaki çocuklarda en çok kullanılan erkek çocuk isimlerinin Yusuf, Mustafa ve Mehmet; kız çocuk isimlerinin ise Zeynep, Elif ve Yağmur olduğu görüldü.

Toplam yaş bağımlılık oranı, 15-64 yaş grubunda çalışma çağındaki her 100 kişi başına düşen, 0-14 ile 65 ve üzeri yaş grubundaki kişi sayısı olarak tanımlanır. ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında toplam yaş bağımlılık oranı yüzde 46,3 oldu. Yaş grubu 15-64 olan her 100 kişi başına düşen, 0-14 yaş grubundaki çocuk sayısını ifade eden çocuk bağımlılık oranı ise yüzde 31,4 olarak gerçekleşti.

Özel eğitim alan öğrencilerin oranı yüzde 2,6

Milli Eğitim Bakanlığı örgün eğitim istatistiklerine göre okul öncesi eğitim seviyesinde beş yaş net okullaşma oranının, 2021/’22 öğretim yılında yüzde 81,6 iken 2022/’23 öğretim yılında yüzde 85,0 olduğu görüldü. Beş yaş net okullaşma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oran erkek çocuklar için yüzde 85,2, kız çocuklar için v84,7 oldu.

İlkokul seviyesinde net okullaşma oranı 2022/’23 öğretim yılında yüzde 93,8, ortaokul seviyesinde net okullaşma oranı yüzde 91,2 ve ortaöğretim seviyesinde net okullaşma oranı yüzde 91,7 oldu.

Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı sonuçlarına göre eğitim kademesi ve cinsiyete göre okul tamamlama oranları incelendiğinde, yıllara göre bir artış gözlendi. İlkokul tamamlama oranı 2017/’18 eğitim ve öğretim döneminde yüzde 98,4 iken bu oran 2022/’23 eğitim ve öğretim döneminde yüzde 98,5 oldu. Ortaokul tamamlama oranı 2017/’18 eğitim ve öğretim döneminde yüzde 90,2 iken bu oran 2022/’23 eğitim ve öğretim döneminde yüzde 96,3 oldu. Ortaöğretim tamamlama oranı ise yüzde 65,1’den yüzde 80,3’e yükseldi.

Ortaöğretim okul tamamlama oranı cinsiyete göre incelendiğinde, 2022/’23 eğitim ve öğretim döneminde bu oranın erkek çocuklar için yüzde 78,8, kız çocuklar için yüzde 81,8 olduğu görüldü.

Milli Eğitim Bakanlığı örgün eğitim istatistiklerine göre Türkiye genelinde 2022/’23 eğitim ve öğretim döneminde örgün eğitime devam eden öğrenci sayısı 19 milyon 904 bin 679 oldu. Bu öğrencilerin yüzde 51,6’sını erkek öğrenciler, yüzde 48,4’ünü ise kız öğrenciler oluşturdu.

Özel eğitim gerektiren bireylere (işitme, görme, ortopedik ve hafif düzeyde zihinsel engelli) hizmet veren, özel olarak yetiştirilmiş personelin bulunduğu, geliştirilmiş eğitim programlarının uygulandığı özel öğretim kurumlarında örgün eğitime devam eden öğrenci sayısı ise 507 bin 804 oldu. Özel eğitim alan öğrenciler örgün eğitimdeki öğrencilerin yüzde 2,6’sını oluşturdu. Özel örgün eğitime devam eden öğrencilerin yüzde 63,3’ünü erkek öğrenciler, yüzde 36,7’sini ise kız öğrenciler oluşturdu.

Türkiye Sağlık Araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre ailelerin beyanları doğrultusunda, 2-14 yaş grubundaki çocukların yüzde 1,5 ile en fazla öğrenmede ve yürümede zorluk çektiği görüldü. Aynı yaş grubundaki çocukların yüzde 1,0’ının konuşmada, yüzde 0,8’inin görmede, yüzde 0,4’ünün ise duymada zorluk çektiği belirtildi.

Türkiye Sağlık Araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre çocuklarda son 6 ay içinde görülen hastalık türleri incelendiğinde, 0-6 yaş grubunda yüzde 31,3 ile en çok üst solunum yolu enfeksiyonu görüldü. Bunu yüzde 29,4 ile ishal, yüzde 6,9 ile alt solunum yolu enfeksiyonu, yüzde 6,7 ile kansızlık izledi.

Yaş grubu 7-14 olan çocuklarda da yüzde 27,1 ile üst solunum yolu enfeksiyonu ilk sırada yer aldı. Bunu yüzde 19,8 ile ishal, %11,2 ile ağız ve diş sağlığı sorunları, yüzde 8,8 ile göz ile ilgili sorunlar izledi.

Hanehalkı İşgücü Araştırması 2023 yılı sonuçlarına göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 22,1 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oranın erkek çocuklar için yüzde 32,2 kız çocuklar için yüzde 11,5 olduğu görüldü.

Evlenme istatistiklerine göre 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2002 yılında yüzde 7,3 iken bu oran 2023 yılında yüzde 1,9’a düştü. Diğer taraftan, aynı yaş grubunda olan erkek çocukların resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2002 yılında yüzde 0,5 iken bu oran 2023 yılında yüzde 0,1 oldu.

ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında 22 milyon 206 bin 34 çocuk nüfusun içinde babası vefat etmiş çocuk sayısının 263 bin 757, annesi vefat etmiş çocuk sayısının 82 bin 291, hem annesi hem de babası vefat etmiş çocuk sayısının ise 5 bin 461 olduğu görüldü.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının verilerine göre 2023 yılında Türkiye genelinde kuruluş bakımı altında bulunan çocuk sayısının 14 bin 435 olduğu görüldü. Mevcut koruyucu aile sayısı 8 bin 164, koruyucu aile yanında bakımı sağlanan çocuk sayısı ise 9 bin 806 oldu. Evlat edindirilen çocuk sayısı 2023 yılında 637 oldu.

Boşanma istatistiklerine göre 2023 yılında boşanan çiftlerin sayısı 171 bin 881 oldu. Kesinleşen boşanma davaları sonucunda 171 bin 213 çocuk velayete verildi. Çocukların velayetinin yüzde 74,9’unun anneye, yüzde 25,1’inin ise babaya verildiği görüldü.

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre 2022 yılında 1-17 yaş grubunda en fazla çocuk ölümleri, dışsal yaralanma ve zehirlenmeler nedeniyle gerçekleşti. Söz konusu nedenle hayatını kaybeden 1-17 yaş grubundaki çocuk sayısı, 2022 yılında bin 275 oldu. Sinir sistemi ve duyu organları hastalıkları nedeniyle 866 çocuk, iyi huylu ve kötü huylu tümörler nedeniyle 635 çocuk, dolaşım sistemi hastalıkları nedeniyle 385 çocuk hayatını kaybetti.

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre 2009 yılında bebek ölüm hızı binde 13,9 iken 2022 yılında binde 9,2’ye düştü. Bebek ölüm hızı cinsiyete göre incelendiğinde, 2009-2022 yılları arasında bebek ölüm hızının erkek bebekler için binde 14,6’dan binde 9,9’a, kız bebekler için binde 13,1’den binde 8,4’e düştüğü görüldü.

Doğumdan sonraki beş yıl içinde ölme olasılığını ifade eden beş yaş altı ölüm hızı, 2009 yılında binde 17,7 iken 2022 yılında binde 11,2’ye düştü. Beş yaş altı ölüm hızı cinsiyete göre incelendiğinde, 2009-2022 yılları arasında beş yaş altı ölüm hızının erkek çocuklar için binde 18,5’ten binde 12,1’e, kız çocuklar için binde 16,8’den binde 10,2’ye düştüğü görüldü.

Paylaşın

Türkiye’de Bebek Ölüm Hızı Binde 9,2

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre 2009 yılında bebek ölüm hızı binde 13,9 iken 2022 yılında binde 9,2’ye düştü. Bebek ölüm hızı cinsiyete göre incelendiğinde, 2009-2022 yılları arasında bebek ölüm hızının erkek bebekler için binde 14,6’dan binde 9,9’a, kız bebekler için binde 13,1’den binde 8,4’e düştüğü görüldü.

Haber Merkezi / Doğumdan sonraki beş yıl içinde ölme olasılığını ifade eden beş yaş altı ölüm hızı, 2009 yılında binde 17,7 iken 2022 yılında binde 11,2’ye düştü. Beş yaş altı ölüm hızı cinsiyete göre incelendiğinde, 2009-2022 yılları arasında beş yaş altı ölüm hızının erkek çocuklar için binde 18,5’ten binde 12,1’e, kız çocuklar için binde 16,8’den binde 10,2’ye düştüğü görüldü.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İstatistiklerle Çocuk 2023 raporunu açıkladı. Rapordan öne çıkan bölümler şöyle:

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2023 yıl sonu itibarıyla, Türkiye nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi iken bunun 22 milyon 206 bin 34’ünü çocuklar oluşturdu. Çocuk nüfusun yüzde 51,3’ünü erkek çocuklar, yüzde 48,7’sini kız çocuklar oluşturdu. Birleşmiş Milletler tanımına göre 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1970 yılında toplam nüfusun yüzde 48,5’ini oluştururken bu oran 1990 yılında yüzde 41,8 ve 2023 yılında yüzde 26,0 oldu.

Nüfus projeksiyonlarına göre çocuk nüfus oranının 2030 yılında yüzde 25,6, 2040 yılında yüzde 23,3, 2060 yılında yüzde 20,4 ve 2080 yılında yüzde 19,0 olacağı öngörüldü.

Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2023 yılında çocuk nüfus oranının AB ortalaması yüzde 18,0 oldu. AB üye ülkeleri içinde en fazla çocuk nüfus oranına sahip olan ülkelerin sırasıyla, yüzde 23,4 ile İrlanda, yüzde 21,1 ile Fransa, yüzde 20,9 ile İsveç olduğu görüldü. Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla, yüzde 15,1 ile Malta, yüzde 15,4 ile İtalya, yüzde 15,9 ile Portekiz oldu. Türkiye’nin çocuk nüfus oranının yüzde 26,0 ile AB üye ülkelerinden daha yüksek olduğu görüldü.

ADNKS sonuçlarına göre illerin toplam nüfusları içindeki çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2023 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan il, yüzde 44,4 ile Şanlıurfa oldu. Şanlıurfa ilini yüzde 40,5 ile Şırnak, yüzde 38,2 ile Ağrı ve Muş izledi.

Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu il, yüzde 16,5 ile Tunceli oldu. Tunceli ilini yüzde 17,5 ile Edirne ve yüzde 18,3 ile Kırklareli izledi.ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında toplam hanehalkı sayısı 26 milyon 309 bin 332 oldu. Hanelerin yüzde 43,6’sında 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunduğu görüldü. Bu hanelerin illere göre dağılımı incelendiğinde, 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunan hanehalkı oranının en yüksek olduğu ilin yüzde 69,0 ile Şanlıurfa, en düşük olduğu ilin yüzde 29,1 ile Tunceli ve Sinop olduğu görüldü.

En az bir çocuk bulunan hanelerin yüzde 18,9’unda 0-17 yaş grubunda bir çocuk, yüzde 15,0’ında iki çocuk, yüzde 6,3’ünde üç çocuk, yüzde 2,1’inde dört çocuk, yüzde 1,2’sinde ise beş ve daha fazla çocuk bulunduğu görüldü.

ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında toplam hanehalkı sayısı 26 milyon 309 bin 332 oldu. Hanelerin yüzde 43,6’sında 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunduğu görüldü. Bu hanelerin illere göre dağılımı incelendiğinde, 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunan hanehalkı oranının en yüksek olduğu ilin yüzde 69,0 ile Şanlıurfa, en düşük olduğu ilin yüzde 29,1 ile Tunceli ve Sinop olduğu görüldü.

En az bir çocuk bulunan hanelerin yüzde 18,9’unda 0-17 yaş grubunda bir çocuk, yüzde 15,0’ında iki çocuk, yüzde 6,3’ünde üç çocuk, yüzde 2,1’inde dört çocuk, yüzde 1,2’sinde ise beş ve daha fazla çocuk bulunduğu görüldü.

Çocuk nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2018 yılında çocuk nüfusun yüzde 28,3’ünün 0-4 yaş grubunda, yüzde 27,7’sinin 5-9 yaş grubunda, yüzde 27,7’sinin 10-14 yaş grubunda ve yüzde 16,3’ünün 15-17 yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2023 yılında yüzde 24,1’inin 0-4 yaş grubunda, yüzde 29,6’sının 5-9 yaş grubunda, yüzde 28,8’inin 10-14 yaş grubunda ve yüzde 17,5’inin 15-17 yaş grubunda yer aldığı görüldü.

Doğum istatistiklerine göre 2022 yılında canlı doğan bebek sayısı, 1 milyon 35 bin 795 oldu. Doğan bebeklerin 531 bin 946’sı erkek, 503 bin 849’u ise kız oldu. Canlı doğan bebeklerin yüzde 96,8’ini tekil, yüzde 3,1’ini ikiz, yüzde 0,1’ini ise üçüz ve daha fazla çoğul doğumlar oluşturdu.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre hastanede gerçekleşen doğumların oranı, 2010 yılında yüzde 91,6 iken 2022 yılında yüzde 97,3 oldu. Beşli karma aşı (DPT+IPV+Hib) 3 doz ile aşılama oranı 2021 yılında yüzde 95,0 iken 2022 yılında yüzde 99,5 oldu.

Hayat Tabloları, 2020-2022 sonuçlarına göre doğuşta beklenen yaşam süresi, Türkiye geneli için 77,5 yıl, erkekler için 74,8 yıl ve kadınlar için 80,3 yıl oldu.

Türkiye’de 7 yaşına ulaşan bir çocuğun kalan yaşam süresinin ortalama 71,4 yıl, erkek çocuklar için 68,7 yıl ve kız çocuklar için 74,1 yıl olduğu görüldü. Çalışma çağının başlangıcı olan 15 yaşındaki çocuklar için bu süre 63,5 yıl oldu. Erkek çocuklar için bu süre 60,8 yıl iken kız çocuklar için 66,2 yıl oldu. Bu yaş için kız ve erkek çocuklar arasındaki beklenen yaşam süresi farkının 5,4 yıl olduğu görüldü.

ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında doğan bebeklere konulan en popüler erkek bebek isimleri, Alparslan, Yusuf ve Göktuğ; en popüler kız bebek isimleri ise Asel, Zeynep ve Defne oldu. Doğan erkek bebeklerin 8 bin 957’sine Alparslan, 5 bin 538’ine Yusuf, 5 bin 361’ine Göktuğ, kız bebeklerin 8 bin 114’üne Asel, 7 bin 614’üne Zeynep, 6 bin 895’ine ise Defne ismi verildi.

Türkiye’de 2023 yılında 0-17 yaş grubundaki çocuklarda en çok kullanılan erkek çocuk isimlerinin Yusuf, Mustafa ve Mehmet; kız çocuk isimlerinin ise Zeynep, Elif ve Yağmur olduğu görüldü.

Toplam yaş bağımlılık oranı, 15-64 yaş grubunda çalışma çağındaki her 100 kişi başına düşen, 0-14 ile 65 ve üzeri yaş grubundaki kişi sayısı olarak tanımlanır. ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında toplam yaş bağımlılık oranı yüzde 46,3 oldu. Yaş grubu 15-64 olan her 100 kişi başına düşen, 0-14 yaş grubundaki çocuk sayısını ifade eden çocuk bağımlılık oranı ise yüzde 31,4 olarak gerçekleşti.

Özel eğitim alan öğrencilerin oranı yüzde 2,6

Milli Eğitim Bakanlığı örgün eğitim istatistiklerine göre okul öncesi eğitim seviyesinde beş yaş net okullaşma oranının, 2021/’22 öğretim yılında yüzde 81,6 iken 2022/’23 öğretim yılında yüzde 85,0 olduğu görüldü. Beş yaş net okullaşma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oran erkek çocuklar için yüzde 85,2, kız çocuklar için v84,7 oldu.

İlkokul seviyesinde net okullaşma oranı 2022/’23 öğretim yılında yüzde 93,8, ortaokul seviyesinde net okullaşma oranı yüzde 91,2 ve ortaöğretim seviyesinde net okullaşma oranı yüzde 91,7 oldu.

Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı sonuçlarına göre eğitim kademesi ve cinsiyete göre okul tamamlama oranları incelendiğinde, yıllara göre bir artış gözlendi. İlkokul tamamlama oranı 2017/’18 eğitim ve öğretim döneminde yüzde 98,4 iken bu oran 2022/’23 eğitim ve öğretim döneminde yüzde 98,5 oldu. Ortaokul tamamlama oranı 2017/’18 eğitim ve öğretim döneminde yüzde 90,2 iken bu oran 2022/’23 eğitim ve öğretim döneminde yüzde 96,3 oldu. Ortaöğretim tamamlama oranı ise yüzde 65,1’den yüzde 80,3’e yükseldi.

Ortaöğretim okul tamamlama oranı cinsiyete göre incelendiğinde, 2022/’23 eğitim ve öğretim döneminde bu oranın erkek çocuklar için yüzde 78,8, kız çocuklar için yüzde 81,8 olduğu görüldü.

Milli Eğitim Bakanlığı örgün eğitim istatistiklerine göre Türkiye genelinde 2022/’23 eğitim ve öğretim döneminde örgün eğitime devam eden öğrenci sayısı 19 milyon 904 bin 679 oldu. Bu öğrencilerin yüzde 51,6’sını erkek öğrenciler, yüzde 48,4’ünü ise kız öğrenciler oluşturdu.

Özel eğitim gerektiren bireylere (işitme, görme, ortopedik ve hafif düzeyde zihinsel engelli) hizmet veren, özel olarak yetiştirilmiş personelin bulunduğu, geliştirilmiş eğitim programlarının uygulandığı özel öğretim kurumlarında örgün eğitime devam eden öğrenci sayısı ise 507 bin 804 oldu. Özel eğitim alan öğrenciler örgün eğitimdeki öğrencilerin yüzde 2,6’sını oluşturdu. Özel örgün eğitime devam eden öğrencilerin yüzde 63,3’ünü erkek öğrenciler, yüzde 36,7’sini ise kız öğrenciler oluşturdu.

Türkiye Sağlık Araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre ailelerin beyanları doğrultusunda, 2-14 yaş grubundaki çocukların yüzde 1,5 ile en fazla öğrenmede ve yürümede zorluk çektiği görüldü. Aynı yaş grubundaki çocukların yüzde 1,0’ının konuşmada, yüzde 0,8’inin görmede, yüzde 0,4’ünün ise duymada zorluk çektiği belirtildi.

Türkiye Sağlık Araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre çocuklarda son 6 ay içinde görülen hastalık türleri incelendiğinde, 0-6 yaş grubunda yüzde 31,3 ile en çok üst solunum yolu enfeksiyonu görüldü. Bunu yüzde 29,4 ile ishal, yüzde 6,9 ile alt solunum yolu enfeksiyonu, yüzde 6,7 ile kansızlık izledi.

Yaş grubu 7-14 olan çocuklarda da yüzde 27,1 ile üst solunum yolu enfeksiyonu ilk sırada yer aldı. Bunu yüzde 19,8 ile ishal, %11,2 ile ağız ve diş sağlığı sorunları, yüzde 8,8 ile göz ile ilgili sorunlar izledi.

Hanehalkı İşgücü Araştırması 2023 yılı sonuçlarına göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 22,1 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oranın erkek çocuklar için yüzde 32,2 kız çocuklar için yüzde 11,5 olduğu görüldü.

Evlenme istatistiklerine göre 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2002 yılında yüzde 7,3 iken bu oran 2023 yılında yüzde 1,9’a düştü. Diğer taraftan, aynı yaş grubunda olan erkek çocukların resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2002 yılında yüzde 0,5 iken bu oran 2023 yılında yüzde 0,1 oldu.

ADNKS sonuçlarına göre 2023 yılında 22 milyon 206 bin 34 çocuk nüfusun içinde babası vefat etmiş çocuk sayısının 263 bin 757, annesi vefat etmiş çocuk sayısının 82 bin 291, hem annesi hem de babası vefat etmiş çocuk sayısının ise 5 bin 461 olduğu görüldü.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının verilerine göre 2023 yılında Türkiye genelinde kuruluş bakımı altında bulunan çocuk sayısının 14 bin 435 olduğu görüldü. Mevcut koruyucu aile sayısı 8 bin 164, koruyucu aile yanında bakımı sağlanan çocuk sayısı ise 9 bin 806 oldu. Evlat edindirilen çocuk sayısı 2023 yılında 637 oldu.

Boşanma istatistiklerine göre 2023 yılında boşanan çiftlerin sayısı 171 bin 881 oldu. Kesinleşen boşanma davaları sonucunda 171 bin 213 çocuk velayete verildi. Çocukların velayetinin yüzde 74,9’unun anneye, yüzde 25,1’inin ise babaya verildiği görüldü.

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre 2022 yılında 1-17 yaş grubunda en fazla çocuk ölümleri, dışsal yaralanma ve zehirlenmeler nedeniyle gerçekleşti. Söz konusu nedenle hayatını kaybeden 1-17 yaş grubundaki çocuk sayısı, 2022 yılında bin 275 oldu. Sinir sistemi ve duyu organları hastalıkları nedeniyle 866 çocuk, iyi huylu ve kötü huylu tümörler nedeniyle 635 çocuk, dolaşım sistemi hastalıkları nedeniyle 385 çocuk hayatını kaybetti.

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre 2009 yılında bebek ölüm hızı binde 13,9 iken 2022 yılında binde 9,2’ye düştü. Bebek ölüm hızı cinsiyete göre incelendiğinde, 2009-2022 yılları arasında bebek ölüm hızının erkek bebekler için binde 14,6’dan binde 9,9’a, kız bebekler için binde 13,1’den binde 8,4’e düştüğü görüldü.

Doğumdan sonraki beş yıl içinde ölme olasılığını ifade eden beş yaş altı ölüm hızı, 2009 yılında binde 17,7 iken 2022 yılında binde 11,2’ye düştü. Beş yaş altı ölüm hızı cinsiyete göre incelendiğinde, 2009-2022 yılları arasında beş yaş altı ölüm hızının erkek çocuklar için binde 18,5’ten binde 12,1’e, kız çocuklar için binde 16,8’den binde 10,2’ye düştüğü görüldü.

Paylaşın

Dünya Sağlık Örgütü’nden Çocuklar İçin ‘Siber Mobbing’ Alarmı

DSÖ’nün araştırmasına göre, 11-15 yaş grubundaki altı çocuktan biri internet ortamında mobbing’e maruz kaldı. Araştırmada mobbing mağdurlarının baş ve karın ağrısından korku ve depresyona çeşitli semptomlar yaşadığı belirtildi.

Raporda mobbing mağdurlarının intihara varabilecek kadar kendine zarar verme davranışları da geliştirdiğine dikkat çekilerek, pek çok mağdurun mobbingin etkilerini yıllar sonra hissedebildiğine işaret edildi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Klugge’nin açıkladığı araştırma sonuçlarına göre 11-15 yaş grubundaki altı çocuktan biri internet ortamında mobbing’e maruz kaldı. Bu, dört yıl önceki araştırma sonuçlarına göre yüzde 3’lük bir artış anlamına geliyor. Raporda, sanal şiddetin korona pandemisinin başlangıcından itibaren güçlü bir şekilde arttığına işaret edildi.

Mobbing; “iş yeri, okul gibi topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir şekilde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme” olarak tanımlanıyor.

Araştırmada sanal ortamdaki mobbing vakalarında artış gözlenirken fiziksel şiddet ise yüzde 11 ile dört yıl öncesine göre sadece yüzde 1 oranında arttı. Araştırmada baz alınan erkek çocukların yüzde 15’i ve kız çocuklarının yüzde 16’sı son aylarda en az bir kez internet ortamında tacize maruz kaldığını belirtirken sekiz çocuktan biri bizzat bir başkasına sanal ortamda tacizde bulunduğunu itiraf etti.

Avrupa, Orta Asya ve Kanada’yı kapsayan DSÖ Avrupa bölgesindeki 44 ülkede 280 bin çocukla yapılan araştırmaya göre, mobbing’den en çok etkilenenler 11 yaşındaki erkek çocukları ile 13 yaşındaki kız çocukları oldu. En fazla mobbing vakasına Bulgaristan, Litvanya, Polonya ve Moldova’da erkek çocukları arasında rastlanırken en düşük oran İspanya’da kaydedildi. Son araştırmada Türkiye, Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan’dan veri yer almadı.

DSÖ Avrupa Direktörü Kluge, gençlerin günde altı saate varan bir süreyi bilgisayar başında geçirdiğine işaret ederek oranlardaki küçük değişikliklerin bile binlerce çocuğun sağlığı ve huzuru üzerinde derin etkileri olabileceği uyarısı yaptı. Araştırma sonuçlarının alarm anlamına geldiğini vurgulayan Kluge, “her nerede ve ne zaman gerçekleşirse gerçekleşsin zorbalık ve şiddete karşı harekete geçilmesi gerektiğini” kaydetti.

Raporda pandemideki kapanma döneminde çocukların bilgisayar karşısında geçirdiği sürenin arttığına işaret edilerek yaşıtlar arasındaki çeşitli şiddet formlarının daha derinlemesine incelenmesi gerektiği vurgulandı. Raporda çocukların yanı sıra aile ve okulların da siber mobbing ve etkileri konusunda daha iyi aydınlatılması gerektiğine işaret edildi.

Araştırmada mobbing mağdurlarının baş ve karın ağrısından korku ve depresyona çeşitli semptomlar yaşadığı, hatta intihara varabilecek kendine zarar verme davranışlarının geliştiğine dikkat çekildi. Pek çok mağdurun mobbingin etkilerini yıllar sonra hissedebildiğine de işaret edildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Çocukların Abur Cuburdan Uzak Durmasını Mı İstiyorsun? Beş İpucu

Birçok ebeveyn, çocuklarının şekerli ve işlenmiş gıdalara olan bağımlılığıyla mücadele ediyor. Ara sıra yapılan kaçamaklar normal olsa da, abur cubur ağırlıklı bir beslenme, ileride ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Haber Merkezi / Peki, çocuklarınızı yoksunluklara başvurmadan daha sağlıklı beslenme seçenekleri benimsetmeye nasıl teşvik edebilirsiniz? İşte çocuklarınızın abur cubur isteğini azaltmak için 5 ipucu:

Örnek olarak: Çocuklar genellikle yetişkinlerde gördükleri davranışları taklit ederler, bu nedenle iyi bir örnek oluşturmak çok önemlidir. Sağlıklı yemekler ve atıştırmalıklar yemek için çaba gösterin ve çocuklarınızı yemek planlama ve hazırlama sürecine dahil edin.

Çocuklarınız işlenmiş atıştırmalıklar yerine meyve, sebze ve tam tahılları seçtiğinizi gördüklerinde, onlar da aynı şeyi yapmaya daha yatkın olacaklardır.

Sağlıklı yiyecekleri eğlenceli ve erişilebilir hale getirin: Yemek sunumunda yaratıcı olun, çocuklarınızı yemek planlama ve hazırlama sürecine dahil edin ve eğlenceli tarifleri birlikte keşfedin. Sağlıklı atıştırmalıkların evde kolayca bulunabildiğinden emin olun, ısırık büyüklüğünde parçalar halinde kesin ve buzdolabında göz hizasında tutun.

Abur cuburlara erişimi sınırlayın: İkramlarla kendinizi şımartmakta sorun yok ama konu abur cubur tüketimine gelince sınırlar koymak çok önemli. İştahı azaltmak için evde abur cubur bulundurmaktan kaçının.

Beslenme konusunda eğitim verin: Çocuklarınıza beslenmenin önemini ve farklı gıdaların vücutlarını nasıl etkilediğini öğretin. Tüm besin gruplarından çeşitli yiyecekleri yemenin faydalarını vurgulayarak denge ve ölçülülük kavramını açıklayın. Beslenmeyi ilgi çekici ve eğlenceli hale getirmek için kitaplar, videolar ve oyunlar gibi yaşa uygun kaynakları kullanın.

Sağlıklı alışkanlıkları teşvik edin: İyi beslenmenin yanı sıra düzenli fiziksel aktivite ve yeterli uyku gibi diğer sağlıklı alışkanlıkları teşvik etmek de önemlidir. Çocuklarınızı keyif aldıkları fiziksel aktivitelerle meşgul edin. Her gece yeterince uyuduklarından emin olun, çünkü uyku eksikliği sağlıksız yiyeceklere olan istekte katkıda bulunabilir.

Paylaşın

Konjenital Kalp Hastalığı: Ebeveynlerin Çocuklarında Kaçırmaması Gereken Belirtiler

Doğumda mevcut olan ve kalbin yapısal veya fonksiyonel anormalliklerini ifade eden Konjenital Kalp Hastalığı (KKH), dünya genelinde her bin canlı doğumdan 8 ila 10’unu etkileyen yaygın bir durumdur.

Haber Merkezi / KKH’nin ciddiyeti, gözle görülür semptomların olmadığı hafif şiddetten, acil müdahalenin gerekli olduğu kritik durumlara kadar değişir.

Konjenital Kalp Hastalığı (KKH), erken çocukluk döneminde ve hatta doğum öncesi dönemde teşhis edilebilir. Ebeveynlerin ise çocuklarında dikkat etmesi gereken önemli belirtiler şunlardır:

Siyanoz: Ciltte, dudaklarda veya tırnak yataklarında mavimsi bir renk tonu olan siyanoz, konjenital kalp hastalığının en önemli belirtilerinden biridir. Kandaki oksijen içeriğinin düşük olduğunda meydana gelen siyanoz, kalbin oksijen açısından zengin kanı vücuda verimli bir şekilde pompalamadığını gösterir.

Nefes darlığı veya hızlı nefes alma: Doğuştan kalp hastalığı olan çocuklar, özellikle yemek yerken veya aktivitelerde bulunurken nefes sorunları yaşayabilirler.

Yorgunluk ve zayıflık: Doğuştan kalp hastalığı olan çocuklar, çok az fiziksel aktiviteyle bile kolayca yorulabilir ve yorgunluk veya halsizlik belirtileri gösterebilirler.

Aşırı terleme: Konjenital kalp hastalığının bir diğer belirtisi, özellikle beslenme veya fiziksel aktivite sonrasında aşırı terleme. Vücut, kalbin azalan kan pompalama yeteneğini telafi etmek için daha fazla terler.

Yetersiz büyüme: Doğuştan kalp hastalığı olan bebeklerde beslenme sorunları yaşanabilir, bu da yetersiz büyüme ve kilo alımıyla sonuçlanabilir.

Doğuştan kalp hastalığı olan çocukların solunum yolu enfeksiyonlarına veya kalıcı öksürüklere yakalanma olasılığı daha yüksektir. Solunum yolu enfeksiyonları, hırıltı veya kronik öksürük, altta yatan bir kalp rahatsızlığının belirtileri olabilirler.

Şişlik (ödem): Sıvı tutulması, yüz, bacaklar, karın veya vücudun diğer bölgelerinde şişmeye neden olabilir. Açıklanamayan herhangi bir şişlik, kalp yetmezliği veya diğer kalp sorunlarına işaret edebileceğinden ebeveynler tarafından yakından izlenmelidir.

KKH tanısını doğrulamak için ekokardiyografi, göğüs röntgeni ve elektrokardiyografi (EKG) gibi basit, invaziv olmayan testler dahil olmak üzere çeşitli muayeneler önerilebilir.

Bu değerlendirmeler kalbin yapısını ve işlevini değerlendirmek ve herhangi bir düzensizliği tespit etmek için çok önemlidir. Bazı durumlarda tanıyı güçlendirmek ve tedavi stratejisi hazırlamak için BT taramaları, MRI taramaları ve kalp kateterizasyonu gibi ek testler gerekebilir.

Teşhis edilen konjenital kalp kusurlarının yüzde 95’inden fazlası, tek seferlik ameliyat veya müdahale gerektiren basit kusurlardır.

Paylaşın

Çocuğunuzun Bir ‘Dahi’ Olduğuna Dair İşaretler

Farklı niteliklere ve büyüme özelliklerine sahip olsalar da her çocuk benzersizdir. Bir çocuğun olağanüstü yeteneklere sahip olduğunu gösteren bazı işaretleri tanımak, çocuğa doğru desteği ve teşviki sağlamak açısından çok önemli olabilir. 

Haber Merkezi / Zekanın çeşitli şekillerde ortaya çıktığını kabul ederek ‘dahi’ kavramına hassasiyetle yaklaşmayı unutmadan çocuğunuzun olağanüstü yetenekler sergilediğini gösteren bazı işaretler şunlar olabilir:

Erken gelişim: Üstün yetenekli çocuklar, gelişimsel dönüm noktalarına akranlarından daha erken ulaşabilirler. Bu, erken dil edinimini, gelişmiş motor becerileri veya hızlandırılmış bilişsel gelişimi içerebilir.

Olağanüstü hafıza: Olağanüstü bir hafıza, üstün yetenekli çocuklar arasında yaygın bir özelliktir. Kapsamlı kelime dağarcığı, olayları dikkate değer bir doğrulukla, bilgileri ayrıntılı olarak hatırlama gibi.

Merak ve soru sorma: Üstün yetenekli çocuklar, sıklıkla yüksek bir merak duygusu ve keşfetmeye yönelik doğal bir eğilim sergilerler. Derinlemesine sorular sorabilir, olayların ‘nedenini’ ve ‘nasıl’ını anlamaya çalışabilir ve çok çeşitli konulara ilgi gösterebilirler.

Hızlı öğrenme yeteneği: Bu çocuklar, genellikle okumaya erken ilgi duyarlar ve yaşlarının çok ötesinde ileri düzeyde okuma becerileri geliştirebilirler. Daha karmaşık edebiyata ilgi duyabilirler ve yaşlarına göre geniş bir kelime dağarcığına sahip olabilirler.

Yaratıcılık ve hayal gücü: Üstün yetenekli çocuklar, genellikle canlı bir hayal gücüne, özgün düşünme ve sorunlara yenilikçi çözümler bulma becerisine sahiptirler.

Olağanüstü problem çözme becerileri: Bu çocuklar, genellikle karmaşık problemleri çözmede başarılıdırlar. Zorluklara farklı bir bakış açısıyla yaklaşabilir, eleştirel düşünebilir ve yaratıcı çözümler geliştirebilirler.

Paylaşın

Katolik Kilisesi’nde 200 Binden Fazla Çocuk Cinse İstismara Maruz Kaldı

İspanya’da Katolik Kilisesi bünyesinde bulunan 200 binden fazla çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı rapor edildi. İspanyol Piskoposluk Konferansı, rapor parlamentoya sunulmadan önce tespitleri değerlendirmek üzere pazartesi günü olağanüstü toplanacağını açıkladı.

İspanyol Kilisesi Haziran ayında yaptığı açıklamada, 2020 yılında başlatılan bir şikayet mekanizması aracılığıyla, 1945’ten bu yana kilise içinde 728 cinsel istismarcının varlığına dair 927 mağdurun ifadesine dayanan kanıtlar bulduğunu açıklamıştı.

İspanya’da Katolik Kilisesi bünyesinde çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarını araştıran bağımsız komisyonun cuma günü açıkladığı rapora göre, ülkede 1940’lardan bu yana 200 binden fazla çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı tahmin ediliyor.

8 binden fazla katılımcıyla yapılan anketin sonuçlarına yer verilen raporda, çocuk yaştayken ruhban sınıfı üyelerinin cinsel istismarına uğradığı saptanan kişi sayısının, İspanya’da mevcut 39 milyon civarında olan yetişkin nüfusun yüzde 0,6’sına denk geldiği ifade edildi.

Raporun detaylarını paylaşmak üzere basın toplantısı düzenleyen İspanya’nın ulusal ombudsmanı Angel Gabilondo, bu oranın, sıradan kilise üyelerinin istismarı da dahil edildiğinde yüzde 1,13’e çıkarak 400 bin kişiye tekabül ettiğini söyledi.

Cinsel istismar iddialarıyla ilgili İspanya’da ortaya çıkan yeni bulgular, son 20 yılda dünya genelinde istismar skandalları yaşayan Katolik Kilisesi’ni sarsan son olay oldu.

Laik yapısına rağmen geleneksel olarak Katolik bir ülke olan İspanya’da din adamlarına yönelik taciz iddiaları, diğer ülkelere kıyasla ancak yeni yeni gündeme gelmeye başladı. Hayatta olan mağdurlar, iddiaların araştırılmasına engel olunduğu suçlaması yöneltiyor.

Aynı zamanda eski bir eğitim bakanı olan Gabilondo, “Ne yazık ki, uzun yıllar boyunca istismarları inkar etme ya da istismarcıları gizleme veya koruma arzusu vardı” diye konuştu.

Katolik Kilisesi’nin tutumunu eleştiren ve kurumun istismar vakalarına verdiği tepkiyi “yetersiz” şeklinde nitelendiren rapor, mağdurlara tazminat ödenmesi için bir devlet fonu oluşturulmasını tavsiye etti.

İspanyol Piskoposluk Konferansı, rapor parlamentoya sunulmadan önce tespitleri değerlendirmek üzere pazartesi günü olağanüstü toplanacağını açıkladı. İspanya parlamentosu geçen yıl Mart ayında, “savunmasız kız ve erkek çocuklarına” yönelik Katolik Kilisesi’ndeki cinsel istismar iddialarına ışık tutulması amacıyla bağımsız bir komisyon kurulmasını ezici bir çoğunlukla onaylamıştı.

Yıllardır kendi içinde bir soruşturma yürütmeyi reddeden İspanya Katolik Kilisesi, bağımsız komisyonda yer almayı da kabul etmemişti. Sadece, cinsel istismar vakalarına dair topladığı belgeleri komisyona sunarak işbirliğinde bulunmuştu.

Ancak siyasi baskıların artması üzerine Kilise, Şubat 2022’de özel bir hukuk firmasıyla anlaşarak, Kilise ile ilişkili din adamı, öğretmen gibi görevlilerin yer aldığı geçmişte ve günümüzdeki istismar iddialarının araştırılmasını istedi. Araştırmanın yıl sonunda tamamlanması bekleniyor.

İspanyol Kilisesi Haziran ayında yaptığı açıklamada, 2020 yılında başlatılan bir şikayet mekanizması aracılığıyla, 1945’ten bu yana kilise içinde 728 cinsel istismarcının varlığına dair 927 mağdurun ifadesine dayanan kanıtlar bulduğunu açıklamıştı.

Kilise ayrıca cinsel istismarla mücadele etmek için protokoller oluşturulduğunu ve piskoposluklar bünyesinde “çocuk koruma” ofisleri kurduğunu savunuyor.

2018 yılında kendi veri tabanını oluşturan İspanyol El Pais gazetesine göre ilk vakalar 1927 yılına dayanıyor. Gazete, ayrıca reşit olmayanlara cinsel tacizde bulunmakla suçlanan bin 36 din adamının listesini çıkarmıştı. El Pais cuma günü yayınladığı bir haberde “Uzmanlara göre bu buzdağının sadece görünen kısmı” diye yazdı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın