Katolik Kilisesi’nde 200 Binden Fazla Çocuk Cinse İstismara Maruz Kaldı

İspanya’da Katolik Kilisesi bünyesinde bulunan 200 binden fazla çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı rapor edildi. İspanyol Piskoposluk Konferansı, rapor parlamentoya sunulmadan önce tespitleri değerlendirmek üzere pazartesi günü olağanüstü toplanacağını açıkladı.

İspanyol Kilisesi Haziran ayında yaptığı açıklamada, 2020 yılında başlatılan bir şikayet mekanizması aracılığıyla, 1945’ten bu yana kilise içinde 728 cinsel istismarcının varlığına dair 927 mağdurun ifadesine dayanan kanıtlar bulduğunu açıklamıştı.

İspanya’da Katolik Kilisesi bünyesinde çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarını araştıran bağımsız komisyonun cuma günü açıkladığı rapora göre, ülkede 1940’lardan bu yana 200 binden fazla çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı tahmin ediliyor.

8 binden fazla katılımcıyla yapılan anketin sonuçlarına yer verilen raporda, çocuk yaştayken ruhban sınıfı üyelerinin cinsel istismarına uğradığı saptanan kişi sayısının, İspanya’da mevcut 39 milyon civarında olan yetişkin nüfusun yüzde 0,6’sına denk geldiği ifade edildi.

Raporun detaylarını paylaşmak üzere basın toplantısı düzenleyen İspanya’nın ulusal ombudsmanı Angel Gabilondo, bu oranın, sıradan kilise üyelerinin istismarı da dahil edildiğinde yüzde 1,13’e çıkarak 400 bin kişiye tekabül ettiğini söyledi.

Cinsel istismar iddialarıyla ilgili İspanya’da ortaya çıkan yeni bulgular, son 20 yılda dünya genelinde istismar skandalları yaşayan Katolik Kilisesi’ni sarsan son olay oldu.

Laik yapısına rağmen geleneksel olarak Katolik bir ülke olan İspanya’da din adamlarına yönelik taciz iddiaları, diğer ülkelere kıyasla ancak yeni yeni gündeme gelmeye başladı. Hayatta olan mağdurlar, iddiaların araştırılmasına engel olunduğu suçlaması yöneltiyor.

Aynı zamanda eski bir eğitim bakanı olan Gabilondo, “Ne yazık ki, uzun yıllar boyunca istismarları inkar etme ya da istismarcıları gizleme veya koruma arzusu vardı” diye konuştu.

Katolik Kilisesi’nin tutumunu eleştiren ve kurumun istismar vakalarına verdiği tepkiyi “yetersiz” şeklinde nitelendiren rapor, mağdurlara tazminat ödenmesi için bir devlet fonu oluşturulmasını tavsiye etti.

İspanyol Piskoposluk Konferansı, rapor parlamentoya sunulmadan önce tespitleri değerlendirmek üzere pazartesi günü olağanüstü toplanacağını açıkladı. İspanya parlamentosu geçen yıl Mart ayında, “savunmasız kız ve erkek çocuklarına” yönelik Katolik Kilisesi’ndeki cinsel istismar iddialarına ışık tutulması amacıyla bağımsız bir komisyon kurulmasını ezici bir çoğunlukla onaylamıştı.

Yıllardır kendi içinde bir soruşturma yürütmeyi reddeden İspanya Katolik Kilisesi, bağımsız komisyonda yer almayı da kabul etmemişti. Sadece, cinsel istismar vakalarına dair topladığı belgeleri komisyona sunarak işbirliğinde bulunmuştu.

Ancak siyasi baskıların artması üzerine Kilise, Şubat 2022’de özel bir hukuk firmasıyla anlaşarak, Kilise ile ilişkili din adamı, öğretmen gibi görevlilerin yer aldığı geçmişte ve günümüzdeki istismar iddialarının araştırılmasını istedi. Araştırmanın yıl sonunda tamamlanması bekleniyor.

İspanyol Kilisesi Haziran ayında yaptığı açıklamada, 2020 yılında başlatılan bir şikayet mekanizması aracılığıyla, 1945’ten bu yana kilise içinde 728 cinsel istismarcının varlığına dair 927 mağdurun ifadesine dayanan kanıtlar bulduğunu açıklamıştı.

Kilise ayrıca cinsel istismarla mücadele etmek için protokoller oluşturulduğunu ve piskoposluklar bünyesinde “çocuk koruma” ofisleri kurduğunu savunuyor.

2018 yılında kendi veri tabanını oluşturan İspanyol El Pais gazetesine göre ilk vakalar 1927 yılına dayanıyor. Gazete, ayrıca reşit olmayanlara cinsel tacizde bulunmakla suçlanan bin 36 din adamının listesini çıkarmıştı. El Pais cuma günü yayınladığı bir haberde “Uzmanlara göre bu buzdağının sadece görünen kısmı” diye yazdı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

43 Milyon Çocuk “İklim Değişikliği” Nedeniyle Göç Etti

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) görevlilerinden Laura Healy, dünya genelinde her gün yaklaşık 20 bin çocuğun iklim değişikliğine bağlı nedenlerden dolayı evini terk etmek zorunda kaldığını belirtti.

Healy, bu sayının sadece “Buzdağının görünen kısmı” olduğunu ifade ederek, gerçek rakamın büyük olasılıkla çok daha yüksek olacağını dile getirdi. Laura Healy, kuraklık nedeniyle göç etmek mecburiyetinde kalan çocukların “radikal bir biçimde yetersiz raporlandığını” ve bunun sebebinin kuraklığın çok daha uzun süreli bir süreç olmasından kaynaklandığını vurguladı.

UNICEF İdari Direktörü Catherine Russell, çocukların yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalmasının “her zaman sarsıcı” olduğunu ifade ederek, “İklim değişikliği etkilerinin giderek daha büyük boyutlara ulaşması gibi, buna bağlı kaçış dalgaları da artacak” dedi.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), 2016-2021 yılları arasında 44 ülkeden yaklaşık 43,1 milyon çocuğun, iklim değişikliğinin sebep olduğu hava olayları nedeniyle yaşadığı yeri terk ettiğini bildirdi.

UNICEF’in Perşembe günü yayınladığı rapora göre, söz konusu beş yıl içinde on milyonlarca çocuğun yaşadığı evi ve bölgeyi terk etmesine neden olan başlıca felaketler, seller, kasırgalar, kuraklıklar ve orman yangınları oldu.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; “Değişen İklimde Yerinden Edilen Çocuklar” adlı raporu kaleme alan UNICEF görevlilerinden Laura Healy, açıklanan rakama göre, dünya genelinde her gün yaklaşık 20 bin çocuğun evini terk etmek zorunda kaldığını belirtti. Healy, bu sayının sadece “Buzdağının görünen kısmı” olduğunu ifade ederek, gerçek rakamın büyük olasılıkla çok daha yüksek olacağını dile getirdi.

Laura Healy, kuraklık nedeniyle göç etmek mecburiyetinde kalan çocukların “radikal bir biçimde yetersiz raporlandığını” ve bunun sebebinin kuraklığın çok daha uzun süreli bir süreç olmasından kaynaklandığını vurguladı.

Yayınladığı raporda geleceğe dair öngörülerde de bulunan UNICEF, önümüzdeki 30 yıl içinde seller ve su taşkınlarından dolayı 96 milyon, kasırgalar sebebiyle 10,3 milyon, fırtına dalgaları nedeniyle de 7,2 milyon çocuğun daha göç etmek zorunda kalabileceğini tahmin ediyor.

Raporda, iklim değişikliğine bağlı sebepleri neticesinde en fazla çocuğun göç ettiği ülkeler sıralamasında, Çin, Hindistan ve Filipinler ilk üç sırada yer aldı. Nüfusa oranla en fazla çocuğun yaşadığı yeri terk ettiği ülkeler ise Karayipler bölgesinde yer alan ada ülkesi Dominika, Pasifik Okyanusu’ndaki ada ülkelerinden Vanuatu ve Afrika ülkeleri Somali ile Güney Sudan olarak sıralandı.

“Kaçış dalgaları artacak”

UNICEF İdari Direktörü Catherine Russell, çocukların yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalmasının “her zaman sarsıcı” olduğunu ifade ederek, “İklim değişikliği etkilerinin giderek daha büyük boyutlara ulaşması gibi, buna bağlı kaçış dalgaları da artacak” diyen Russell, çocuklara hem kendi yaşadıkları topraklarda hem de gittikleri yerlerde daha fazla koruma sağlanması gerektiğini dile getirdi.

Paylaşın

Çocukların Beslenme Çantasına Konulmaması Gereken 5 Yiyecek

Çocuklar genellikle yemek konusunda isteksizdirler. Bu nedenle, konu çocuklar için sağlıklı ve besleyici bir beslenme çantası hazırlamak olduğunda, seçtiğimiz yiyeceklere dikkat etmek çok önemli.

Haber Merkezi / Çok sayıda seçenek mevcut olsa da, bir çocuğun beslenme çantası için en iyi seçim olmayabilecek bazı yiyeceklerin farkında olmak da aynı derecede önemlidir. Burada, çocukların beslenme çantasına asla konulmaması gereken 5 yiyeceği sizler için listeledik:

Hazır yiyecekler: Çocuğun beslenme çantasını hazırlarken hazır yiyeceklerden kaçının. Koruyucu maddelerle dolu olan bu yiyeceklerin hiçbir besin değeri yoktur.

Kızarmış yiyecekler: Kızarmış yiyeceklerin çok fazla tüketilmesi sağlığa zararlıdır. Patates kızartması ve cipsi, kızarmış tavuk gibi derin yağda kızartılmış yiyecekler sağlıksız yağlar açısından zengindir ve kilo alımına ve bağırsak sorunlarına neden olabilir.

Bunun yerine, tatlı patates dilimleri, fırında tavuk filetosu veya buharda pişmiş köfte gibi sağlıklı alternatifleri tercih edilebilir.

İşlenmiş et: Sosis ve salam gibi yüksek oranda işlenmiş etler genellikle yüksek oranda sodyum ve katkı maddeleri içerir. Bu etler uzun vadede sağlık sorunları riskini artırabilir. Bunun yerine ızgara tavuk, hindi veya ev yapımı sebzeli köfte gibi yağsız, işlenmemiş protein kaynaklarını seçebilirsiniz.

İşlenmiş atıştırmalıklar: Cips, kurabiye ve paketlenmiş atıştırmalıklar gibi yüksek oranda işlenmiş atıştırmalıklar ekonomik açıdan uygun olabilir ancak bunlar genellikle sağlıksız katkı maddeleri, koruyucular ve aşırı miktarda tuz, şeker ve sağlıksız yağlar içerir.

Bu atıştırmalıklar çok az besin değeri sağlar ve kötü beslenme alışkanlıklarına yol açabilir. Daha sağlıklı atıştırmalık seçenekleri için ev yapımı  tam tahıllı krakerler veya taze meyve gibi daha sağlıklı alternatifler tercih edilebilir.

Şekerli ikramlar: Çocuğunuzun beslenme çantasına şekerli gıdalar eklemekten kaçının çünkü bunlar sadece rafine şekerle dolu değildir, aynı zamanda sağlığa zararlı kimyasal bazlı koruyucular da içerir. Bu şekerleri besin maddelerini, doğal şekerler açısından zengin taze meyve ve meyvelerle değiştirmek en iyisidir.

Çocuklar için ideal bir beslenme çantasında ne olmalıdır?

Çocuklar için ideal bir beslenme çantası, beslenme, lezzet ve rahatlık arasında denge kurmalıdır.

Tam tahıllar, yağsız proteinler, meyveler, sebzeler ve süt ürünleri gibi çeşitli besin gruplarını içermelidir. Sandviçler için tam tahıllı ekmek veya dürümleri tercih edin ve yağsız et, yumurta veya baklagiller gibi protein açısından zengin yiyecekleri de dahil edin.

Temel vitamin ve mineraller için taze meyve ve sebzeler dahil edilmelidir. Yoğurt veya peynir gibi az yağlı süt ürünleri kalsiyum sağlayabilir.

İşlenmiş atıştırmalıklardan ve şekerli içeceklerden kaçının. Beslenme çantasını, yemesi kolay, çocuğun damak zevkine hitap eden, büyüme ve gelişimini destekleyen yiyeceklerle paketlemek önemlidir.

Paylaşın

Dijital Medyanın Çocuklar Üzerindeki Olumsuz Etkilerini Önlemenin 5 Yolu

Dijital medyanın veya platformların duyarsız ve aşırı kullanımı, uyku bozukluğu, sinirlilik, yorgunluk, hafıza bozuklukları, obezite, kötü yaşam alışkanlıkları, duygusal düzensizlik ve siber zorbalık riski gibi çeşitli fiziksel ve zihinsel sorunlara neden olabilir.

Haber Merkezi / Dijital medyanın veya platformların çocukları tehdit eden üstte saydığımız olumsuzluklardan korumak için ebeveynlere önemli sorumluluklar düşmekte.

Ebeveynler dijital medyayı veya platformları hassas bir şekilde kullanarak, çocuğun üzerindeki olumsuz etkilerini kolayca önleyebilirler:

Farkındalık: Çocuğunuzu sosyal paylaşım sitelerinin avantaj ve dezavantajları konusunda bilinçlendirin. Ayrıca onları dijital ayak izleri hakkında da bilgilendirin: Yani internete yüklenen herhangi bir şeyin, silme işleminden sonra bile yazdırıldığı yerde kaldığı.

Güleryüzlü olunmalı: Çocuğunuzla dostane bir iletişim kurun. Onu sinirlendirmek yerine duygularını ifade etme şansı verin. Bir ebeveyn olarak, çocuk ebeveynini taklit ederken, uygun medya kullanımını modellemede kendi rollerini tanımalı ve anlamalıdır.

Anlaşma: Çocuğunuzla bazı şeyleri doğru şekilde yaptırabileceğiniz bir temas kurun veya bazı şeyleri doğru şekilde yaptırabileceğiniz olumlu bir pekiştirme tekniği uygulayın.

Digital plan: Kişiselleştirilmiş aile medya planı geliştirin. Ailenin her üyesi için belirli bir medya kullanım limiti belirleyin ve bu planı uygulayın. Çocuğunuza olumlu ve hafif içerikler yayınlamaya teşvik edin ve aynı zamanda olumsuz bir yoruma veya duruma nasıl tepki vereceklerini öğretmeye çalışın.

Planda yaş kriterlerine kesinlikle uyulmalı: 2 yaşından küçük çocuklara medya dijital medya kesinlikle yasak, 2-5 yaş arası çocuklar için sadece eğitim amaçlı günde en az yarım saat medya  veya dijital medya kullanımı, 5 yaşından büyük çocuklar için ise aile medya planı uygulanabilir.

Fırsatlar sunun: İlk olarak çocuğunuzun gece en az 7-8 saat uyumasını ve sağlıklı beslenmesini sağlayın. Düzenli olarak egzersiz yapmaya, hobi edinmeye veya kendisine faydalı olabilecek farklı aktiviteler için fırsatlar sunun.

Paylaşın

Türkiye’de Son 20 Yılda Bin 673 Çocuk İntihar Etti

2003 – 2022 yılları arasında 15 yaşından küçük bin 673 çocuk yaşamına son verdi. Bunların yüzde 53’ü kız çocukları. Son 2 yılda intihar eden çocuk sayısında da artış yaşandı. 2020’de kayıtlara 58 olarak geçen çocuk intiharı sayısının 2022’de 81’e çıktı.

Öte yandan resmi verilere göre 2003’te 2 bin 705 olan intihar sayısı 2022’de 4 bin 146’ya çıktı ve 2003-2022 yılları arasında toplam 63 bin 244 kişi yaşamına son verdi.

İstanbul’da geçtiğimiz gün bir çocuğun, Marmaray Yenikapı İstasyonu’nda trenin önüne atlayarak intihar etmesiyle çocuk intiharları yeniden gündeme geldi.

Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’ın haberine göre, CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan, olayın ardından Türkiye’deki çocuk intiharlarına ilişkin veriler paylaştı.

“Çok ciddi bir toplumsal sorunla karşı karşıyayız” diyen Tahsin Becan, ekonomik zorluklar, eğitim sisteminin içinin boşaltılması, akran zorbalığı ve toplumsal baskıyla oluşan sosyal izolasyon, fırsat eşitsizliği, aile içi şiddet ve çocuk istismarının büyük tehlike oluşturduğunu vurguladı.

“Önlem alınmaz ve sosyal devletin gerekleri yerine getirilmezse bu gidişin sonu ülkemiz için daha karanlık günlerin habercisi” diyen Tahsin Becan, AKP iktidarında intihar vakalarında yüzde 53 artış olduğuna işaret etti.

Resmi verilere göre 2003’te 2 bin 705 olan intihar sayısının 2022’de 4 bin 146’ya çıktığını ve 2003-2022 yılları arasında toplam 63 bin 244 kişinin yaşamına son verdiğini söyleyen CHP Milletvekili Becan, “Bu verilere göre son 20 yılda her hafta 61 kişi intihar ederek yaşamına son vermiş. Çok ciddi bir toplumsal sorunla karşı karşıyayız” dedi.

Tahsin Becan, “İntihar eden her 33 kişiden 1’inin 15 yaşından küçük olması çocukların maruz kaldığı olumsuz etkilerin, stresin, baskının, travmaların veya psikososyal sorunların arttığını gösteriyor. Kız çocuklarının yaşamlarının çeşitli evrelerinde maruz kaldıkları cinsiyet temelli baskılar, eşitsizlikler, şiddet ve cinsel istismar gibi faktörler onları hayattan koparıyor” diye konuştu.

Ekonomik krizin bu ürkütücü tabloyu daha da karmaşık hale getirdiğini vurgulayan Tahsin Becan, buhranın derinleştiği son 2 yılda intihar eden çocuk sayısında yüzde 40 artış yaşandığını belirtti.

2020’de kayıtlara 58 olarak geçen çocuk intiharı sayısının 2022’de 81’e fırladığını aktaran CHP Milletvekili Becan, “Siyasetçilerin öncelikli görevi çocuklarımızın ruh sağlığına gereken özeni göstermek ve onları desteklemek olmalı” dedi.

Yüzde 53’ü kız çocukları

2003-2022 yılları arasında 15 yaşından küçük 1 bin 673 çocuk yaşamına son verdi. Bunların yüzde 53’ü kız çocukları.

CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan, “Hal böyleyken, Türkiye’de okulları kız-erkek diye ayırmak için siyaset geliştirmek, cinsiyet temelli baskıyı artırmak, daha çocukluktan başlayarak kadınları dar bir sosyal çevreye hapsetmeye çalışmak yeni intiharlara davetiye çıkarır” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Bebeklere Konulan En Popüler Erkek İsmi Alparslan, Kız İsmi Zeynep

2022 yılında doğan bebeklere konulan en popüler erkek bebek isimleri, Alparslan, Yusuf ve Miraç; en popüler kız bebek isimleri ise Zeynep, Asel ve Defne oldu. 2022 yılında 0-17 yaş grubundaki çocuklarda en çok kullanılan erkek çocuk isimlerinin Yusuf, Mustafa ve Mehmet; kız çocuk isimlerinin ise Zeynep, Elif ve Yağmur olduğu görüldü.

Haber Merkezi / Yeni doğan erkek bebeklerin 8 bin 332’sine Alparslan, 6 bin 370’ine Yusuf, 5 bin 43’üne Miraç, kız bebeklerin 8 bin 876’sına Zeynep, 6 bin 845’ine Asel, 6 bin 830’una ise Defne ismi verildi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İstatistiklerle Çocuk 2022 verilerini açıkladı.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2022 yıl sonu itibarıyla, Türkiye nüfusu 85 milyon 279 bin 553 kişi iken bunun 22 milyon 578 bin 378’ini çocuklar oluşturdu. Çocuk nüfusun %51,3’ünü erkek çocuklar, %48,7’sini kız çocuklar oluşturdu.

Birleşmiş Milletler tanımına göre 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1970 yılında toplam nüfusun yüzde 48,5’ini oluştururken bu oran 1990 yılında yüzde 41,8 ve 2022 yılında yüzde 26,5 oldu.

Nüfus projeksiyonlarına göre çocuk nüfus oranının 2030 yılında yüzde 25,6, 2040 yılında yüzde 23,3, 2060 yılında yüzde 20,4 ve 2080 yılında yüzde 19,0 olacağı öngörüldü.

Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2022 yılında çocuk nüfus oranının AB ortalaması yüzde 18,1 oldu. AB üye ülkeleri içerisinde en fazla çocuk nüfus oranına sahip olan ülkelerin sırasıyla, yüzde 23,6 ile İrlanda, yüzde 21,3 ile Fransa, yüzde 21,0 ile İsveç olduğu görüldü.

Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla, yüzde 15,6 ile İtalya, yüzde 15,8 ile Portekiz, yüzde 15,9 ile Malta oldu. Türkiye’nin çocuk nüfus oranının yüzde 26,5 ile AB üye ülkelerinden daha yüksek olduğu görüldü.

Çocuk nüfus oranının en yüksek olduğu il Şanlıurfa oldu

ADNKS sonuçlarına göre illerin toplam nüfusları içindeki çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2022 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan il, yüzde 44,9 ile Şanlıurfa oldu. Şanlıurfa ilini yüzde 41,4 ile Şırnak ve yüzde 39,3 ile Ağrı izledi.

Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu il, yüzde 16,9 ile Tunceli oldu. Tunceli ilini yüzde 17,7 ile Edirne ve yüzde 18,4 ile Kırklareli izledi.

ADNKS sonuçlarına göre 2022 yılında toplam hanehalkı sayısı 26 milyon 75 bin 365 oldu. Hanelerin yüzde 44,3’ünde 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunduğu görüldü.

Bu hanelerin illere göre dağılımı incelendiğinde, 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunan hanehalkı oranının en yüksek olduğu ilin yüzde 70,3 ile Şanlıurfa, en düşük olduğu ilin yüzde 29,0 ile Tunceli olduğu görüldü.

En az bir çocuk bulunan hanelerin yüzde 18,9’unda 0-17 yaş grubunda bir çocuk, yüzde 15,4’ünde iki çocuk, yüzde 6,5’inde üç çocuk, yüzde 2,2’sinde dört çocuk, yüzde 1,3’ünde ise beş ve daha fazla çocuk bulunduğu görüldü.

Çocuk nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2017 yılında çocuk nüfusun yüzde 28,3’ünün 0-4 yaş grubunda, yüzde 27,7’sinin 5-9 yaş grubunda, yüzde 27,1’inin 10-14 yaş grubunda ve yüzde 16,8’inin 15-17 yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2022 yılında yüzde 25,1’inin 0-4 yaş grubunda, yüzde 29,4’ünün 5-9 yaş grubunda, yüzde 28,5’inin 10-14 yaş grubunda ve yüzde 17,0’sinin 15-17 yaş grubunda yer aldığı görüldü.

Doğum istatistiklerine göre 2021 yılında canlı doğan bebek sayısı, 1 milyon 79 bin 842 oldu. Doğan bebeklerin 554 bin 41’i erkek, 525 bin 801’i ise kız oldu. Canlı doğan bebeklerin %96,9’unu tekil, yüzde 3,0’ünü ikiz, yüzde 0,1’ini ise üçüz ve daha fazla çoğul doğumlar oluşturdu.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre hastanede gerçekleşen doğumların oranı, 2010 yılında yüzde 91,6 iken 2021 yılında yüzde 97,5 oldu.

ADNKS sonuçlarına göre 2022 yılında doğan bebeklere konulan en popüler erkek bebek isimleri, Alparslan, Yusuf ve Miraç; en popüler kız bebek isimleri ise Zeynep, Asel ve Defne oldu.

Doğan erkek bebeklerin 8 bin 332’sine Alparslan, 6 bin 370’ine Yusuf, 5 bin 43’üne Miraç, kız bebeklerin 8 bin 876’sına Zeynep, 6 bin 845’ine Asel, 6 bin 830’una ise Defne ismi verildi.

Türkiye’de 2022 yılında 0-17 yaş grubundaki çocuklarda en çok kullanılan erkek çocuk isimlerinin Yusuf, Mustafa ve Mehmet; kız çocuk isimlerinin ise Zeynep, Elif ve Yağmur olduğu görüldü.

Paylaşın

Gebelikte Kovid 19 Çocuklarda Obezite Riskini Artırabilir

Yeni yapılan bir araştırma, hamilelik sırasında yeni tip koronavirüse (Kovid 19) yakalanan annelerin çocuklarında obezite gelişme olasılığının daha yüksek olabileceğini ortaya koydu.

Haber Merkezi / Araştırma hamilelik sırasında Kovid 19’a yakalanan annelerden dünyaya gelen 150 çocuk üzerinde yapıldı.

Araştırma, bu çocukların, anneleri doğum öncesi Kovid 19 olmayan 130 çocuğa göre daha düşük doğum ağırlığına sahip oldukları ve yaşamın ilk yılında daha fazla kilo aldıklarını ortaya koydu.

Bu durum, hamilelik sırasında Kovid 19’a yakalanan annelerden dünyaya gelen çocukların, obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar geliştirme riskinin daha yüksek olabileceğini ortaya koydu.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Massachusetts Hastanesi’nden Lindsay T Fourman, “Bulgularımız, anne karnında Kovid-19’a maruz kalan çocukların, erken yaşlarda obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalık risklerini artırabilecek bir büyümeye sahip olduğunu gösteriyor” dedi.

Fourman, ayrıca, Kovid 19’un hamile kadınlar ve çocukları üzerindeki etkilerini anlamak için hala çok sayıda araştırmaya ihtiyaç olduğunun söyledi.

Doktor Andrea G Edlow ise, bulgularımız, anne karnında anne Kovid 19 enfeksiyonuna maruz kalan çocukların uzun vadeli takibinin yanı sıra hamile bireyler arasında Kovid 19 önlemenin yaygın şekilde uygulanmasının önemini vurguladı.

Massachusetts Hastanesi araştırmaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Araştırma sonuçlarını doğrulamak için daha uzun takip süresi olan daha büyük çalışmalara ihtiyaç var” ifadelerine yer verdi.

Araştırma ilk olarak Endokrin Derneği’nin Klinik Endokrinoloji ve Metabolizma Dergisi’nde yayınlandı.

Paylaşın

Dehşet: 10 Yaşındaki Çocuk Kurban Ritüelinde Akrabaları Tarafından Katledildi

Hindistan’ın kuzeyindeki Uttar Pradeş eyaletine bağlı Bahreyç’te 10 yaşındaki bir çocuğun kurban ritüelinde akrabaları tarafından katledildiği düşünülüyor. Olaya ilişkin tutuklanan üç zanlı cinayetle suçlanıyor.

Hindistan’da insan kurban etme Narabali diye biliniyor. Hinduizm’de zaman ve kıyametin tanrıçası olduğuna inanılan Kali’ye tapan Thugge tarikatı, Hint Yarımadası’nda yüzyıllar boyunca ilmikle yakaladıkları insanları soymuş ve cesetlerini gömmüştü.

1822 ile 1891 arasında yaşayan tarihçi Rajendralal Mitra insan kurban etmenin Vedalalar’a kadar uzanan geleneklerin bir devamı olduğunu yazmıştı. Hinduizm’in kutsal metinleri olan Vedalar’ın tarihi milattan önce 1500’e kadar ulaşıyor.

Yetkililer Vivek Verma adlı çocuğun kaybolduğu ihbarının 23 Mart’ta polise ulaştığını bildirdi. Aynı gece çocuğun cansız bedeni boğazı kesilmiş halde bir tarlada bulundu.

Başlatılan soruşturmanın ardından ipuçları, Verma’nın kuzeni Anoop Verma’yı gösterdi. Yetkililer, Anoop Verma’nın 2,5 yaşındaki oğlunun hasta olduğunu ve hiçbir tedaviye yanıt vermediğini kaydetti. Anoop Verma’nın bunun ardından yakınlardaki bir büyücüye danıştığı belirlendi.

Yetkililer, büyücünün adama bir insan kurban etmesi gerektiğini söylediğini ve Anoop Verma’nın, Vivek Verma’nın amcası Chintaram Vivek’le saldırıyı planladığını belirtti. Polisler, Chintaram Vivek’in yeğenini bir kürekle öldürdüğünü düşünüyor.

Hindistan Ulusal Suç Kayıtları Bürosu verilerine göre 2014’le 2021 arasında kurban ritüellerinde 103 kişi öldürüldü. Bunların çoğu para, çocuk sahibi olmak ve iyileşmek için yapıldı.

Ülkede batıl inançlara karşı çalışmalar yürüten aktivist Sanal Edamaruku ise gerçek sayının çok daha fazla olduğunu savundu: Bu sayı çok eksik sayılıyor. Asıl sayının bunun 10 hatta 20 katı olabileceğini düşünüyorum.

Edamaruku kolluk kuvvetlerinin bu tür olaylara karşı daha dikkatli olması gerektiğini ifade etti: Bu inançla ilgili değil. Bu tehlikeli bir suç.

Paylaşın

“Depremlerden Etkilenen 2,5 Milyon Çocuğun Yardıma İhtiyacı Var”

11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerden etkilenen 2,5 milyon çocuğun acil insani yardıma ihtiyacı olduğu bildirildi.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Türkiye’de depremlerin ardından yaklaşık 2,5 milyon çocuğun acil insani yardıma ihtiyaç duyduğunu belirtti.

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, 2 gün süren Türkiye ziyareti sırasında depremden etkilenen aileler ve çocuklarla biraraya geldi.

Gaziantep’te UNICEF’in desteklediği; çocuklar ve ailelerin psikolojik destek ve danışmanlık hizmeti aldıkları bir merkezi ziyaret eden Russell, sosyal hizmetler, su ve hijyen hizmetleri ve çocuklara yönelik psikolojik desteğin öneminin altını çizdi.

Kahramanmaraş’ta da Suriyeli mülteci aileler dahil depremden etkilenen ailelerle biraraya gelen Russell üçte biri çocuk olmak üzere 17 bin kişinin kaldığı geçici barınma merkezini ziyaret etti.

“Yarım kalan genç hayatların kalıntıları”

UNICEF’ten ziyarete ilişkin yapılan yazılı açıklamaya göre İcra Direktörü Catherine Russell, “Depremler çocuklar için büyük sarsıntıya yol açan bir olay. Etrafta dolaşırken sanki zaman donmuş gibi ailelerin günlük hayatlarının parçalarına tanık oluyorsunuz.

Hayal edilemez bir yıkımın içinde bir battaniye, oyuncak ya da çocuk kitabı görüyorsunuz. Yarım kalan ya da sekteye uğrayan genç hayatların kalıntılarını görüyorsunuz’’ ifadelerini kullandı.

Açıklamada UNICEF’in Türk hükümeti ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı AFAD ile yakın çalışarak depremden etkilenen ailelere ve çocuklara psikolojik destek sağladığı; geçici öğrenme mekanları oluşturduğu; ailesinden ayrı düşmüş ya da annesi-babası olmayan çocukların tespit edilmesi ve bu çocukların aileleriyle biraraya getirilmesi için çalıştığı belirtildi.

UNICEF’in şimdiye kadar 163 bin çocuk dahil 277 bin kişiye hijyen kitleri, kışlık giysi, elektrikli ısıtıcı ve battaniye tedarik ettiği kaydedildi. UNICEF’in ortakları aracılığıyla da 198 bin kişiye psikolojik ilk yardım sağladığı ifade edildi.

“Çocukların en kısa zamanda okula dönmeleri için çalışıyoruz”

UNICEF depremden etkilenen çocukların mümkün olan en kısa zamanda okula dönmeleri için de çalışıyor.

Yapılan yazılı açıklamada bu kapsamda okul binalarında hasarın değerlendirildiği, acil onarım ve geçici öğrenme alanlarının oluşturulması için hazırlıkların yapıldığı belirtildi.

Türkiye’de UNICEF’in yarısı çocuk 3 milyon kişiye yardım malzemesi iletmek, sağlık ve beslenme hizmetinin yanısıra eğitim desteği sağlamak üzere 196 milyon dolar talep ettiği ifade edildi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

UNICEF: Depremler Türkiye ve Suriye’de 5 Milyon Çocuğu Etkiledi

Türkiye’nin güneyinde yer alan 11 ilde ve Suriye’nin kuzey bölgesinde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde 5 milyon çocuğun etkilendiği tahmin ediliyor.

Hem fiziksel hem de psikolojik açıdan etkilenen bu çocuklar nasıl koşullar altında yaşıyor, neye ihtiyaçları var?

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) depremlerin bölgede 5 milyon çocuğu etkilediğini tahmin ediyor.

DW’ye konuşan UNICEF Türkiye Çocuk Koruma Bölümü Başkanı James Gray, depremden etkilenen 5 milyon çocuktan tahminlere göre yaklaşık 2,5 milyonunun insani yardıma ihtiyaç duyduğunu söyledi ve ekledi:

“Depremin yayıldığı alan ve büyüklüğü düşünülünce kuşkusuz ihtiyaçlar çok fazla ve bu çocukları da etkiliyor. Fiziksel koşullardan evlerini kaybetmiş olmaya kadar farklı açılardan etkilendiler, psikososyal desteğe ve yaşadıkları korkunç deneyim ile baş etme konusunda yardıma ihtiyaçları var.”

UNICEF Türkiye Çocuk Koruma Bölümü Başkanı Gray, deprem bölgesindeki çocukların çoğunun çok zor fiziksel koşullar altında bulunduğuna dikkati çekerek, “Çok sayıda çocuk evlerini ve yaşadıkları çevreyi kaybetti ve bölge inanılmaz soğuk. Geceler soğuk. Çadırlarda, geçici barınaklarda ve çoğu kez sokakta uyuyorlar, çünkü evlerine dönmeye korkuyorlar” şeklinde konuştu.

Gray, bölgede giysiye, barınmaya, ısınmaya, battaniyeye, ısıtıcıya, yiyecek ve suya ihtiyaç olduğunu belirterek özellikle çocuk giysilerine ve kız çocuklarının regl dönemleri için hijyen ürünlerine acilen ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.

Çocuklara psikolojik destek şart

James Gray, deprem bölgesindeki çocukların psikolojik olarak desteklenmesi gerektiğine de işaret ederek, “istikrara, güvene ve ilgiye” ihtiyaçları olduğunu söyledi. Bunların kendileri için öncelikli olduğunu ifade eden Gray, her çocuğun psikososyal desteği aldığından emin olunması gerektiğini kaydetti.

Çocukların yeniden kendi rutinlerini oluşturmasının, oyun oynamasının, eğlenmesinin ve akranlarıyla, sevdikleriyle zaman geçirmesinin önemine dikkat çeken Gray, “Çocuk dostu alanlarla bunu sağlıyoruz. Bunlar çocukların giderek, kendi yaşıtlarıyla etkileşime girebilecekleri güvenli alanlar” dedi. Bu alanlarda çocuklarla çeşitli oyunlar oynandığını anlatan Gray, bunun çocuklara yaşadıkları travmayı en azından o an için unutma fırsatı verdiğini dile getirdi.

UNICEF Çocuk Koruma Bölümü Başkanı Gray, ailelerinden ve sevdiklerinden ayrı düşen çocukların ailelerine yeniden dönmeleri için de büyük çaba gösterdiklerini sözlerine ekledi.

Yaklaşık 100 bin öğrenci diğer illere nakledildi

Türkiye’de depremin ardından çok sayıda aile bölgedeki illerden ayrılarak, Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Kayseri, Konya, Mersin gibi kentlere gitti. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in verdiği bilgilere göre, depremlerden etkilenen 10 ildeki toplam 99 bin 853 öğrencinin diğer kentlere nakli yapıldı.

Uzmanlar, depremi yaşayan ancak depremin ardından oturdukları kentten ayrılan çocukların psikolojik durumuna ilişkin uyarılarda da bulunuyor.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Selen Demirtaş Zorbaz, deprem bölgesinden diğer illere nakil olan öğrencilere yönelik olarak “misafir öğrenci” veya “depremzede öğrenci” gibi ifadeler kullanılmaması gerektiğini vurguladı.

Derslerde çocukların ihtiyacına göre davranılması gerektiğini vurgulayan Zorbaz, “Hiçbir şey olmamış gibi konuyu hiç açmadan derslere başlamak da doğru değil” dedi.

Zorbaz, “Her çocuğun ihtiyacı biricik olabilir, hepsinin öyküsü farklıdır. İçlerinde ailesini kaybetmiş olanlar var, evini kaybetmiş olanlar var, hiçbir şey yaşamamış; ama şehir değiştirmiş olanlar var. Dolayısıyla önce onların öykülerinin öğrenilmesi, neye ihtiyacı var öğrenilmesi ve aileyle temasa geçilmesi önemli” şeklinde konuştu.

Okullarda bu çocuklara, “travma yaşamış,’ ‘yazık,’ ‘deprem yaşamış’ gibi insani duygularla değil profesyonel olarak yaklaşılması gerektiğini ifade eden Zorbaz, “Okula geldiğinde çocuk kapalı alana girmek istemeyebilir, buna saygı duyulmalı. Sınıfta oturacağı yeri çocuk seçmeli, belki cam kenarı isteyebilir. Kapıya yakın oturmak isteyebilir. Sonuçta bir deprem yaşandı ve çocuğun güven duygusu sarsıldı. Okulda kendini güvende hissedeceği alanların yaratılması çok önemlidir” dedi.

“Çocuk, travmatik anılar, görüntüler aklına geldiğinde nereye gidebileceğini bilmeli; en doğrusu psikolojik danışmanın odasına gitmesidir” diyen Zorbaz, akran desteğinin önemli olduğunu, öğretmenin sınıftan çocukların karakterlerine göre akran rehber seçip bu çocuklarla eşleştirebileceğini söyledi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın