Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu: Kul Hakkı Yiyenden Hesabını Soracağım

Çanakkale’deki Millet Buluşması’nda halka seslenen Kılıçdaroğlu, “Amerika’ya, İngiltere’ye gönderdikleri paranın tamamını getireceğim. Beşli Çeteler beni istemezler. Sakın ha Kılıçdaroğlu olmasın derler. Beşli Çeteler değil beş binli çeteler olsa da kul hakkı yiyenden hesabını soracağım. Son kuruşuna kadar getireceğim o paraları ve milletimize vereceğim” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bir hafta içinde siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. İş takipçiliği yapan, malı götüren milletvekili olmayacak. O defteri tamamen kapatacağız. O nedenle istemiyorlar Bay Kemal’i… Kimin olursa olsun, halkın cebine hortum bağlıysa, onu keseceğim. Hiç endişe etmeyin”

Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile cumhurbaşkanı yardımcısı adayları Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Çanakkale’deki Millet Buluşması’nda halka seslendi.

Kürsüye ilk önce Mansur Yavaş, çıktı. Yavaş “Her seçim bıktık artık, kendileri gibi düşünmeyen herkes terörist”dedi.

Yavaş’ın ardından mikrofonu alan İmamoğlu,“Yağmur yağıyor. Yağmurda da ıslanacağız, pırıl pırıl güneşte de hep beraber güzel günlere adım atacağımız günler yaklaşıyor” dedi.

Yavaş ve İmamoğlu’ndan sonra kürsüye çıkan Kemal Kılıçdaroğlu ise şunları söyledi:

“Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz, gerçekten de hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, gerçekten de bu ülkeye işi aşı getireceğiz. Gerçekten de hiçbir anne çocuğunun beslenme çantasına ne koyacağını düşünmeyecek.

Emekliler… Hiç merak etmeyin. 2015’ten bu yana emeklilere asgari ücret kadar ramazan ve kurban bayramında birer maaş ikramiye verilsin dedik. Yapmadılar. Eksik yaptılar. Göreceksiniz önümüzdeki kurban bayramında emeklilerin aylığı 15 bin lira olarak banka hesaplarına yatacak.

Hiçbir ailede yoksulluk sınırının altında gelire izin vermeyeceğiz. Her ailenin asgari gelir güvencesi olacak. Gençler en büyük şikayetinizin torpil olduğunu biliyorum. Ama size sözüm söz devlette liyakati sağlayacağız. Sözlü sınavı kaldıracağız. KPSS’den ne aldıysanız atamanızı yapacağız. Aşınız olacak, işiniz olacak. Çalışmanız için her türlü çabayı göstereceğiz. Sizin hayalleriniz Bay Kemal’in hedefi olacak.

Biz tek adam rejimine karşıyız, bu ülkenin çıkarları için tek adam rejimine karşıyız. Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren bir ülkeyi tek adama teslim edemeyiz. Bizim milliyetçiliğimiz onlarınki gibi lafta değil. Bizim milliyetçiliğimizi öğrenmek istiyorlarsa rahmetli Ecevit’e bakacaklar.

Dünyada hastanesi olmayan tek ordu bizim ordumuz. Hastanelerini ellerinden aldılar. Bir ordunun hastanesi yoksa ciddi sorun var demektir. Bir hafta. Bir hafta içerisinde GATA’yı açacağız, askeri hastaneleri açacağız. Şanlı ordumuza teslim edeceğiz.

Onlar ayrıştırmaya çalışıyorlar, biz ayrışmayacağız. Bayrağımızın altında bir olacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar. Bakın hâlâ ne yapacaklarını söylemediler. Biz neyi nasıl yapacağımızı biliyoruz.

İklim değişikliği var. Yaz aylarında Akdeniz havzasında ciddi yangınlar çıkabilir. Bunun için yangınları söndürecek uçaklara ihtiyacımız var. Size sözüm söz 16 cumhurbaşkanlığı uçağını satacağım, yangın söndürme uçakları alacağım.

“Beşli çeteler beni istemeler”

Amerika’ya, İngiltere’ye gönderdikleri paranın tamamını getireceğim. Beşli Çeteler beni istemezler. Sakın ha Kılıçdaroğlu olmasın derler. Beşli Çeteler değil beş binli çeteler olsa da kul hakkı yiyenden hesabını soracağım. Son kuruşuna kadar getireceğim o paraları ve milletimize vereceğim.

Bir hafta içinde siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. İş takipçiliği yapan, malı götüren milletvekili olmayacak. O defteri tamamen kapatacağız. O nedenle istemiyorlar Bay Kemal’i… Kimin olursa olsun, halkın cebine hortum bağlıysa, onu keseceğim. Hiç endişe etmeyin.”

Paylaşın

Yüz Binler Newroz Alanlarına Akın Etti

Türkiye’nin pek çok kentinde vatandaşlar Newroz kutlamaları için bir araya gelirken, kutlamaların İstanbul’daki adresi Yenikapı’daki miting alanı, Ankara’da Newroz’un adresi Anıtpark oldu.

Haber Merkezi / İstanbul Yenikapı Meydanı’nda, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) öncülüğünde organize edilen ve “Hükümet istifa” sloganlarıyla başlayan etkinliğe, olumsuz hava koşullarına rağmen halkın ilgisi büyük oldu.

Başkent Ankara’daki Newroz etkinliği de Kahramanmaraş depremleri sebebiyle, İstanbul’da olduğu gibi, geçen yıllara oranla daha durgun, ağıtlar eşliğinde yapıldı.

İstanbul

İstanbul Yenikapı’daki miting alanı tamamen dolarken, vatandaşlar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri; “Newroz ateşiyle özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla düzenlenen kutlamalar için sloganlarla miting alanına yürüdü.

“Hükümet istifa” sloganlarının atıldığı miting alanında Newroz ateşi, Barış Anneleri tarafından yakıldı.

İstanbul Yenikapı Meydanı’nda, “Her der Newroz, her dem azadî” ve “Newroz ateşiyle özgürlüğe” şiarıyla yüz binlerin katılım gerçekleştirdiği Newroz’un son bulmasının ardından dağılan kitleye müdahale eden polis, yaklaşık 200 kişiyi gözaltına aldı.

Gözaltına alınanların Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği’ne götürüldüğü belirtildi.

Ankara

Ankara Anıtpark’ta gerçekleşen Newroz’da flama ve “Kapitalizmi Newroz ruhuyla enkaza çevireceğiz”, “ Bedeniyle newrozlaşanların ruhuyla tecridi kıracak, faşizmi yeneceğiz” yazılı pankartlar açılırken, “Newroz piroz be”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Jin, jiyan, azadi”, “katil devlet hesap verecek” sloganları atıldı.

Diyarbakır Newroz’unda katledilen Kemal Kurkut şahsında tüm yaşamını yitirenler anısına 1 dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi, ardından program başlatıldı.

İzmir

İzmir’de çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek oluşturduğu Newroz Tertip Komitesi tarafından düzenlenen Newroz kutlamaları başladı. Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi ve Cumhuriyet Meydanı olmak üzere iki noktada toplanan yüzlerce kişi, kutlamaların yapılacağı Gündoğdu Meydanı’na yürüdü.

Yürüyüşte sık sık “Faşizme karşı omuz omuza”, “Newroz piroz be”, “Berxwedana zindana” ve “Direne direne kazanacağız” sloganları atılırken, “Deprem değil iktidar öldürdü”, “Newroz piroz be”, “Dem dema HDP’ye” ve “Emeğin özgürlüğün ülkesini kurmak için geliyoruz” dövizleri dikkat çekti.

Bursa

Bursa’daki Newroz’un adresi ise Arabayatağı Pazar Alanı oldu. 7’den 70’e her yaştan katılımın olduğu coşkulu Newroz’da, giyilen yöresel kıyafetler, alanda renkli görüntüler oluşturdu. Yeşil Sol Parti ve HDP bayraklarıyla süslenen alana “6 Şubat 2023 Yastayız”, Edî bes e, geçinemiyoruz” ve “Faşizme karşı halkın iradesini savunuyoruz” pankartları asıldı. Binlerin bir araya geldiği Newroz’da binlerce kişi hep bir ağızdan “Bijî Serok Apo”, “Bê Serok jiyan nabe”, “Bijî berxwedana zindanan” ve “Jin, jiyan, azadî” sloganları atıldı.

Kocaeli

Kocaeli’nde halk, Gebze ilçesindeki Mevlana Kapalı Pazar alanında bir araya geldi. Soğuk ve yağmurlu havaya rağmen 7’den 70’e herkesin katıldığı Newroz alanı, “Her der Newroz, her dem azadî”, “ Newroz ateşiyle özgürlüğe”, “Newroz zalim Dehak’ların saltanatına son verecektir”, “Çağdaş Kawaların izinde Newroz ateşini büyütüyoruz” ve “Newroza gelê şoreşger pîroz be” pankartları ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti bayraklarıyla donatıldı.

Tekirdağ

Tekirdağ’da, Newroz HDP öncülüğünde Ergene ilçesinde kutlandı. Yöresel kıyafetleriyle Newroz alanında bir araya gelen halk Newroz halayına durdu. Alandan sık sık, “Bijî Newroz”, “Newroz pîroz be” sloganları yükseldi. Tekirdağ’daki Newroz, yapılan konuşmaların ardından son buldu. Halkın dağılımı esnasında ise 1 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.

Muğla

Muğla’nın Bodrum ilçesine Bağlı Yalıkavak Pazar Yeri’nde Newroz ateşi yakıldı. Kadınlar Newroz’a yöresel kıyafetleriyle katılırken, gençlerin yoğun katılımı dikkat çekti. Newroz’a HDP ve Yeşil Sol Parti flamaları ile katılan yurttaşlar sık sık, “Direne direne kazanacağız”,”jin, jiyan, azadî”,”Bijî Serok Apo” sloganları attı. Öfke ve isyanın hakim olduğu Newroz’da yurttaşları selamlayan Muğla Newroz Tertip Komitesi üyeleri, 2023 Newrozu’nun sorumlulardan hesap sorma Newrozu olduğunu belirtti.

Aydın

Aydın’da Newroz ateşi Efeler ilçesi Osmanyozgatlı Mahallesi Newroz Alanı’nda yakıldı. Newroz, sanatçı Ayşenur Kolivar ve Dengbej Erhan Kaya’nın seslendirdiği ezgilerle sona erdi.

Denizli

Denizli’de Newroz ateşi Esenetepe Pazar Yeri’nde yakıldı. Yüzlerce kişinin katıldığı Newroz’da “Hükümet istifa”, “HDP halktır, halk burada”, “Direne direne kazanacağız” sloganları atıldı.

Balıkesir

Balıkesir’de Newroz ateşi Ayvalık ilçesine bağlı Yenimahalle’de yakıldı. Newroz’da “Newroz Pîroz Bê”, “Direne Direne Kazanacağız” ve “Jin, Jiyan, Azadî” sloganları atıldı.

Konuşmaların ardından Koma Servan ve Ömer Ökkeş Ruhurevan’ın seslendirdiği şarkıların ardından Newroz programı son buldu.

Batman

Batman’da sağanak yağışa rağmen alanları dolduran yüzbinler, depremde yaşamını yitirenleri anarak 14 Mayıs’ta hesap soracaklarını mesajını verdi.

Van

Van’da yağışlı havaya rağmen Van Kalesi’nde bulunan Newroz Parkı alanını dolduran yüz binler Newroz coşkusunu yaşadı.

HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, “Bu seçim, barışın gerçekleşmesi için aklını, fikrini barış için harcayan İmralı’ya 24 aydır tecrit uygulayan iktidardan kurtulma seçimidir” diye konuştu.

Mersin

Mersin’de Newroz Akdeniz İlçesi’nde bulunan Tırmıl  Alanı’nda gerçekleştirildi. Yurttaşlar, ulusal kıyafetleri ile Newroz alanına girerken, alanda kurulan platforma “NEWROZ 2023″ yazılı büyük pankart asıldı.

Antalya

Antalya’da Newroz, “Her der Newroz, her dem azadî” şiarıyla Turgut Özal Spor Salonu önünde gerçekleştirildi. Alan Halkların Demokratik Partisi (HDP), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Partisi) bayraklarıyla donatıldı.

Manisa

Manisa’da Lale Meydanı’nında bir aya gelen halk Newrozu çoşku ile karşıladı. Mersin’deki programa HDP Amed Milletvekili Remziye Tosun ve HDP MYK Üyesi Naci Sönmez katıldı.

Paylaşın

Cebimizden Beş Kuruş Çıkmayacaktı; Şehir Hastanelerine 25,6 Milyar TL Aktarıldı

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, ‘Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Yapılan Sağlık Tesislerine Yönelik Faaliyetler’ kalemi için 2022 yılının başında 21 milyar 564 milyon 904 TL ödenek ayrıldı. Ödenek, yıl içerisinde 25 milyar 661 milyon 900 bin TL’ye çıkarıldı” dedi ve ekledi:

“Şehir hastaneleri için 2022 yılının sonunda yapılan açıklama ise toplam 25 milyar 658 milyon 933 TL olarak hesaplandı. Harcamanın büyüklüğüne dikkati çeken CHP’li Emir, “Şehir hastaneleri için ‘Devletin kasasından beş kuruş çıkmayacak’ derken kastettikleri buydu herhalde. Beş kuruş değil 25.6 milyar TL çıkmış.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili Murat Emir, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yapılan şehir hastanelerine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Sağlık Bakanlığının 2022 yılına yönelik mali raporlarını inceleyen CHP’li Murat Emir, şehir hastanelerinin Sağlık Bakanlığı bütçesinde kara delik haline geldiğine dikkat çekti.

Emir’in açıkladığı bilgilere göre, ‘Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Yapılan Sağlık Tesislerine Yönelik Faaliyetler’ kalemi için 2022 yılının başında 21 milyar 564 milyon 904 TL ödenek ayrıldı. Ödenek, yıl içerisinde 25 milyar 661 milyon 900 bin TL’ye çıkarıldı.

Şehir hastaneleri için 2022 yılının sonunda yapılan açıklama ise toplam 25 milyar 658 milyon 933 TL olarak hesaplandı. Harcamanın büyüklüğüne dikkati çeken CHP’li Emir, “Şehir hastaneleri için ‘Devletin kasasından beş kuruş çıkmayacak’ derken kastettikleri buydu herhalde. Beş kuruş değil 25.6 milyar TL çıkmış” dedi.

‘Çağ atlayan müteahhitler oldu!’

Emir, şehir hastaneleri için Sağlık Bakanlığı bütçesinden 2021’de de 13 milyar 415 milyon 370 bin TL’lik harcama gerçekleştirildiğinin altını çizerek, şunları söyledi:

“Türkiye’ye sağlıkta çağ atlattığını iddia eden iktidar, anlaşılan o ki müteahhitlere çağ atlatıyor. Sağlık Bakanlığının raporlarına bakarken ilk dikkatimizi çeken şey şehir hastaneleri için yapılan harcamalar oluyor. İktidarın, ‘Cebimizden beş kuruş çıkmayacak’ iddiasını herkes hatırlıyor.

Raporlar ise bunun doğru olmadığını ortaya koyuyor. Daha önce, ödenek yetersizliği nedeniyle tamamlanamayan ya da yapımına başlanamayan devlet hastanelerini gündeme getirmiştik. Kamunun kaynakları üç beş müteahhit ve şirket için heba ediliyor. AKP’nin, ‘otel konforunda’ diyerek adeta pazarladığı şehir hastaneleri, vatandaşın vergilerini bir kara delik gibi içine çekiyor.”

Paylaşın

İYİ Parti’de İlk Milletvekili İstifası

Meral Akşener’in CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıkmasından sonra İYİ Parti Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş, partisinden istifa ettiğini duyurdu.

Haber Merkezi / Bu istifayla birlikte İYİ Parti’nin parlamentodaki sandalye sayısı 36’ya geriledi.

Ayhan Altıntaş, konuya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Son siyasi gelişmeler ışığında, gördüğüm lüzum üzerine İYİ Partiden istifa ettiğimi kamuoyuna saygıyla duyururum.” ifadelerini kullandı.

Ayhan Altıntaş kimdir?

Ayhan Altıntaş, 29 Mart 1958’de Yozgat’ta doğdu. Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Elektrik ve Elektronik Mühendisi derecesini 1979 yılında ve Yüksek Mühendis derecesini de 1981 yılında aldı. Doktorasını Ohio State University’de 1986 yılında tamamladı.

Avustralya Milli Üniversitesinde çalıştıktan sonra 1988 yılında Yardımcı Doç. Dr.olarak İD Bilkent Üniversitesinde akademisyenliğe başladı. 1990 yılında doçent, 1996 yılında ise profesör oldu. Japonya Tokyo Teknoloji Enstitüsünde, Almanya Münih Teknik Üniversitesinde, Kanada Concordia Üniversitesinde profesör olarak bulundu.

Bilkent Üniversitesinde 6 yıl Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanlığı, 3 yıl Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanlığı yaptı. Bilkent bünyesinde kurulan İletişim ve Spektrum Yönetimi Araştırma Merkezinin Direktörü olarak görev aldı.

IEEE Kıdemli Üyesi, URSI (Uluslararası Radyo Bilimcileri Birliği) Fellow,Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi, Mühendislik Eğitim Kurumları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MÜDEK) ve Türk Zeka Vakfı Üyesidir.

Ayhan Altıntaş, evli ve iki çocuk babasıdır.

Ödülleri: Ohio State University ElectrorScience Laboratory 1986 yılı En İyi Doktora Tezi Ödülü, 1991 IEEE(Institute of Electrical and Electronics Engineers) En İyi Danışman Ödülü, IEEE Üçüncü Milenyum Madalyası, ODTÜ Parlar Vakfı Araştırma Ödülü, 1996 TÜBİTAK Araştırma Teşvik Ödülü.

Paylaşın

Memur Ve Emekli Zam Oranlarına KESK’ten Tepki

Memur ve emekli maaşlarına yapılan zam oranlarına tepki gösteren Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Ankara Şubeler Platformu, Ankara Ulus Meydanı’nda açıklama yaptı.

“Yoksulluk Sınırının Üzerinde, İnsanca Yaşayacak Bir Ücret İstiyoruz” talebiyle bir araya gelen kitle, “Rakamlar Yalan, Yoksulluk Gerçek” pankartı taşıdı. Sık sık “Hükümet zammını al başına çal” , “Zam zulüm işkence işte AKP” sloganları attı.

Açıklamaya Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM SEN), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Cumhuriyet Halk Partisi( CHP) Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ve birçok kurum temsilcisi katıldı. Kitle adına açıklamayı KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Sadri Ünal yaptı.

“Maaş zammı ‘sıfır’ zam demek”

Kamu emekçilerinin ve emeklilerin adeta “Bermuda Şeytan Üçgeni” ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Ünal şöyle devam etti:

“Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve yandaş konfederasyonun yarattığı girdap ile emekçiler karın tokluğu dahi diyemeyeceğimiz bir sefalet ücreti ile yaşamaya çalışmaktadır. Yıllardır bu üçlü aynı oyunu oynuyor. Yandaş Konfederasyon enflasyon altındaki oranların altına imza atıyor, TÜİK her altı ayda bir iktidarın ekonomi politikalarına uygun oranlar açıklayarak gerçek enflasyonu gizliyor ve iktidar TÜİK verilerine göre enflasyon farkını vererek lütfedercesine artış oranı açıklıyor. Oysa her zaman altını çizdiğimiz üzere enflasyona göre maaş zammı ‘sıfır’ zam demektir. Sahte rakamlardan ibaret TÜİK verilerine göre maaş zammı ise reel gelirimizin erimesi, yoksulluğumuzun artması demektir.”

En temel talepleri sağlanıncaya kadar fiili ve meşru mücadeleyi farklı eylem ve etkinliklerle sürdürmeye devam edeceklerini kaydeden Ünal şöyle devam etti:

“İktidarın sermayeden yana politikalarının ağır sonuçlarını yaşayan tüm kesimlerle birlikte mücadele ederek insan onuruna yaraşır bir yaşamı inşa edeceğiz. KESK olarak, iktidarlardan icazet beklemek yerine her zaman olduğu gibi tüm kamu emekçilerini ve emeklilerini bugünün acil talebi olan en az asgari ücret artışı talebine olduğu kadar, en temel talebimiz olan insanca yaşamaya yetecek yoksulluk sınırı üzerinde ücret talebine sahip çıkmak için omuz omuza vermeye çağırıyoruz.”

“Pası TÜİK’e atıyorlar”

KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil ise “Biz örgütlü mücadele yürütürken karşımıza iktidarın kurmuş olduğu kurumlar bizi kötülükleriyle karşı karşıya bırakıyor. Enflasyon farkını bu ülkede zam olarak yutturmaya çalışıyor, ama yetmiyor üstüne pası TÜİK’e atıyor. Kamu emekçilerinin karnı buna artık tok. Bu sefalet zammına, güvencesiz çalışma bütününe anti demokratik uygulamalarla birleşerek kazanacağız. Birlikte ortak mücadele yürütmeye çağırıyoruz” dedi.

(Kaynak: MA)

Paylaşın

AK Parti’nin HDP Ziyareti: Ankara’da Dikkatler Cumhur İttifakı’nda

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ında içinde yer aldığı Adalet Ve Kalkınma Partisi (AKP) heyetinin başörtüsü ve aile kurumu ile ilgili Anayasa değişikliği için Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) ziyaret etmesi, Ankara’da dikkatleri Cumhur İttifakı’na çevirdi.

Başkentte ziyaretin MHP içerisinde rahatsızlık yarattığı konuşulurken MHP yetkilileri, bu iddialara temkinli yanıtlar veriyor. Ancak edinilen bilgilere göre MHP’nin bu konuda nasıl bir tavır alacağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM grup toplantısı konuşmasında belli olacak. Bahçeli’nin konuşmasında HDP’yi hedef alan mesajlar vereceği belirtiliyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü takılmasını güvence altına almayı öngören kanun teklifinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu konuda Anayasa değişikliği çağrısında bulunmuştu. Erdoğan, 24’üncü maddede planlanan değişiklikle başörtüsü takılmasını anayasal güvence altına almak ve bu teklifi de referanduma götürmek istiyor. Ancak AKP, değişiklik teklifini referandum götürebilmek için TBMM’de muhalefetin de desteğine ihtiyaç duyuyor.

Anayasa’nın din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24’üncü maddesi ile aile kurumunu düzenleyen 41’inci maddesinde değişiklik isteyen AKP, destek için geçen hafta Meclis’te grubu bulunan tüm partileri ziyaret etti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığındaki AKP heyeti, bu çerçevede HDP’de grup başkanvekilleri Meral Danış Beştaş, Saruhan Oluç ve Parti Sözcüsü Ebru Günay’la görüştü.

Tabanda rahatsızlık yarattığı iddiası

Ancak Ankara kulislerinde AKP heyetinin HDP ziyaretinin MHP’de rahatsızlık yarattığı konuşuluyor. Parti yönetiminden bu konuda gelen açıklamalar ise temkinli. MHP yetkilileri, “parti yönetiminin görüşmenin Cumhur İttifakı adına yapılmadığı kanaatinde olduğunu” söylüyor. MHP’li yöneticiler, “Aynı ittifakta olsak da AK Parti başka, MHP başka. Dolayısıyla AK Parti’nin görüşmesi, ittifak adına değil AK Parti adına yapılmış bir görüşmedir” ifadelerini kullanıyor.

Bu konudaki net tavrın ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından ortaya konulacağı tahmin ediliyor. Bahçeli’nin Salı günü TBMM grup toplantısında özellikle HDP’yi hedef alan sert açıklamalar yapması bekleniyor.

AKP tabanında da HDP ile görüşmenin rahatsız yarattığına dair işaretler var. Eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner, “HDP’yi hem TBMM çatısı altında olmaması gereken terör örgütünün siyasi partisi olarak suçlamak, hem de anayasa değişikliği için muhatap alıp görüşmek, AK Parti açısından sıkıntılı bir yeni durum” sözleriyle bu rahatsızlığa dikkat çekmişti.

AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’dan ise bu konuda dikkat çeken bir açıklama geldi. Gazeteci İsmail Saymaz’ın sorularını yanıtlayan Turan, “Görüşmeseydik, ‘Başörtüsüyle ilgili değişiklikte samimi değilsiniz’ derlerdi bize. ‘Niye tüm gruplarla konuşmuyorsunuz? derlerdi” ifadelerini kullandı. Turan, ayrıca CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun “TSK’nın kimyasal silah kullandığı” iddiasını hatırlatarak “Ben Tanrıkulu ile de onun gibi düşünenlerle de HDP ile de görüşmem, görüşmek istemiyorum” dedi.

HDP yönetimi sessiz kalıyor

HDP’de ise tartışmalarla ilgili sessizlik hakim. HDP’li yöneticilerin Çarşamba günü bir araya gelecek Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına kadar bu konu ile ilgili konuşmama kararı aldığı öğrenildi. Buna karşın tartışmalarla ilgili sorusuyu yanıtlayan HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, AKP’nin yalpaladığını savundu.

Erdoğan’ın oportünist bir siyaset ortaya koyduğunu ve seçimde kaybedeceğini gördüğünden dolayı da çeşitli hamleler yapmaya çalıştığını öne süren Paylan, “Ancak, ortağı MHP bu hamleleri yapmasına fren olacaktır” ifadesini kullandı. AKP içinde bu ziyareti olumlayan çok sayıda açıklama yapıldığını hatırlatan Paylan, “Buna karşı refleks de olacaktır. En büyük refleks de MHP’den gelecektir. Bu refleksi yumuşatmak için de Bülent Turan’a bu tip açıklamalar yaptırtıyorlar” diye konuştu.

Ruhavioğlu: AKP, bundan sonra kolay suçlayamayacak

Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu da tartışma yaratan bu ziyareti DW Türkçe’den Eray Görgülü’ye değerlendirdi. İktidarın HDP ile temasta muhalefete sınırlar çizdiğini ancak bu sınırları kendisinin aşmasında bir sorun görmediğine dikkat çeken Ruhavioğlu, bu durumun yeni bir gelişmeyi de beraberinde getireceğine dikkat çekti. Ruhavioğlu, “İktidar bundan sonra HDP ile ilişkiler nedeniyle muhalefete yönelik o kadar kolay suçlayıcı olamayacak” görüşünü dile getirdi.

Ruhavioğlu, AKP’nin anayasa değişikliği için referandum desteği bulamayacağını gördüğünü, bu yüzden de desteği bulamamanın suçlularını tespit etmek üzere bu ziyaretleri yaptığını öne sürdü. Bülent Turan’ın açıklamalarını da değerlendiren Ruhavioğlu, “‘Gitmesek samimi değilsiniz derlerdi’ diyor. ‘Kendi iç tutarlılığımız için biz bunu yaptık’ gibi bir şey söylüyor. Dolayısıyla buradan niyetin çok iyi olmadığını anlıyorum” ifadelerini kullandı.

Girasun: AK Parti’yi ikircikli duruma düşürüyor

Rawest Araştırma Genel Müdürü Roj Girasun da AKP’nin ideolojik esnekliğinin diğer partilere nazaran daha fazla olduğu görüşünü dile getirdi. “Bu tür hamlelerle ilgili parti tabanını ikna edeceğine dair özgüveni yüksek. AKP, hem çözüm sürecini başlatıp hem de sonrasında örgütle, farklı kesimleri hızlıca suçlayabiliyor” diyen Girasun, HDP açısından bakıldığında AKP’nin randevu teklifinin kabul edilmesinin HDP için bir kazanç olduğunu savundu. Girasun, “AK Parti’yi ikircikili duruma düşürüyor” tespitini yaptı.

Muhalefet için HDP ile temas etme meşruiyetinin sınırlarını AKP’nin belirlediğine dikkat çeken Girasun, sözlerini “Bu adımlardan ziyade muhalefetin AK Parti’nin söylem sınırlarının dışına çıkamamasını konuşmak lazım” şeklinde sürdürdü. Muhalefetin AKP’ye yönelik ‘Siz suçlu diyordunuz, suçluyla niye görüşüyorsunuz’ dilini kullanmasının kendileri açısından problem yaratacağını kaydeden Girasun, “Muhalefetin kendisine dair özgüveninin yüksek olması lazım. Kürt meselesi ile alakalı ne söylüyorsa kendi sınırları içinde söylemesi lazım” dedi.

Paylaşın

ABD Büyükelçisi’nden Dikkat Çeken Türkiye Ve Yunanistan Açıklaması

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake, “NATO müttefiklerimiz Türkiye ve Yunanistan ile güvenlik alanında işbirliğimiz, ortaklardan biri lehine taraf tutmaya ya da denge bozmaya yönelik bir tutuma dayanmamaktadır” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Şu anda ortak çabalarımız, Rusya’nın Ukrayna’daki acımasız ve nedensiz savaşını sonlandırmaya odaklanmaktadır.”

Flake, açıklamasının devamında, “Yunanistan ile savunma alanındaki işbirliğimiz, Ukrayna’yı ve Orta ve Doğu Avrupa’daki NATO müttefiklerimizi destekleyerek NATO’nun doğu kanadını güçlendirmektedir. NATO müttefiklerimiz Türkiye ve Yunanistan ile paylaştığımız başlıca hedef, bölgenin tamamında barışın, güvenliğin ve istikrarın sağlanmasıdır.” ifadelerini kullandı.

Türkiye ve Yunanistan arasında gerilim sürerken Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake’den dikkat çeken açıklamalar geldi. Flake’in açıklaması şu şekilde:

“Son dönemde bana ABD’nin Ege’de güvenliğe ilişkin pozisyonunda bir değişiklik olup olmadığı sorusu yöneltiliyor. Bu soruya cevabım “Hayır”. NATO müttefiklerimiz Türkiye ve Yunanistan ile güvenlik alanında işbirliğimiz, ortaklardan biri lehine taraf tutmaya ya da denge bozmaya yönelik bir tutuma dayanmamaktadır. Şu anda ortak çabalarımız, Rusya’nın Ukrayna’daki acımasız ve nedensiz savaşını sonlandırmaya odaklanmaktadır.

“Türkiye, özellikle gıda güvenliğini ileri bir noktaya taşıyarak ve Ukrayna ile Rusya arasında diyaloğu gerçekleştirerek değerli bir destek sağlamayı sürdürmektedir. Yunanistan ile savunma alanındaki işbirliğimiz, Ukrayna’yı ve Orta ve Doğu Avrupa’daki NATO müttefiklerimizi destekleyerek NATO’nun doğu kanadını güçlendirmektedir. NATO müttefiklerimiz Türkiye ve Yunanistan ile paylaştığımız başlıca hedef, bölgenin tamamında barışın, güvenliğin ve istikrarın sağlanmasıdır.”

 

Paylaşın

Türkiye İle Suriye Arasındaki Süreç Nereye Evrilir?

Türkiye’nin diplomatik ilişkiler kesilmeden önceki son Şam Büyükelçisi olan Ömer Önhon, önümüzdeki dönemde normalleşme yolunda sürecin derinleşmesi için iki tarafın da karşılıklı olarak atması gereken adımlar olduğunu söyledi.

Önhon, Suriye ile normalleşme sürecinin nereye evrilebileceğiyle ilgili bundan sonra beklenenin görüşmelerin siyasi zemine taşınması olacağı görüşünde:

“Bu işler hep aşama aşama gider. İstihbarat başkanları muhtemelen daha ziyade güvenlik alanında neler yapılabileceği konusunu görüşüyorlardır. Bir de görüşmelerin siyasi zemine taşınmasını ele alıyorlardır. Siyasi zemin nedir? Siyasi zeminde, üst düzey devlet görevlilerinin; dışişleri bakan yardımcıları olabilir, dışişleri bakanlarının kendileri olabilir, bir araya gelip konuşması beklenir.

“Mesela Çavuşoğlu bundan bir sene kadar evvel ne dedi? Belgrad’da koridorda Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’la tesadüfen karşılaştığını söyledi. Belki son Birleşmiş Milletler toplantılarında da birbirlerine tesadüf ederler olmaz mı? Eğer orası olmazsa, ondan sonraki ilk uluslararası ortamda, onun marjında belki bir araya gelebilirler. Bunlar belli olmaz. Bunlar, olayların, aralarında yapılan görüşmelerin hangi düzeye geldiği ile siyaseten ne kadar kabul edilebilir olduğuyla bağlantılı şeyler.”

Türkiye ile Suriye arasında, ilişkilerin normalleşmesine yönelik bir süreç yürütüldüğü iddiaları son yıllarda sık sık kamuoyunun gündeme geliyor. Geçtiğimiz hafta yaşanan gelişmeler ise ‘sürece’ dair tartışmaları derinleştirdi.

Reuters haber ajansı yayımladığı bir haberinde, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ve Suriyeli mevkidaşı Ali Memlük’ün son dönemde Şam’da görüşmeler yaptığını bildirdi.

Türkiye’de habere resmi kaynaklardan bir yalanlama gelmedi.

Hürriyet gazetesi ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Semerkant zirvesinde yaptığı bir konuşmada, “Keşke Esed Özbekistan’a gelseydi, görüşürdüm” dediğini yazdı.

Bu gelişmeleri BBC Türkçe’ye yorumlayan, Türkiye’nin diplomatik ilişkiler kesilmeden önceki son Şam Büyükelçisi olan Ömer Önhon, sürecin belirli bir olgunluğa eriştiğinin görüldüğünü belirtiyor.

“Büyükelçinin Gözünden Suriye” adlı bir kitabı da bulunan Önhon, şimdi beklenenin görüşmelerin siyasi zemine taşınması olduğunu söylüyor.

Süreç ne durumda?

Önhon, Reuters’ın haberine yalanlama gelmemesi nedeniyle bu haberin doğru olarak kabul edilebileceği kanısında.

Buradan hareketle Önhon, ortadaki sürecin belli bir olgunluğa eriştiği yorumunu yapıyor:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ağustos ayında Soçi’den dönerken yaptığı açıklamalar ve arkasından da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamaları, Suriye ile Türkiye arasında bir süreç başlatıldığını açıkça ortaya koyuyordu. Konu, kamuoyunun gündemine o şekilde getirildi. Cumhurbaşkanı o açıklamayı yaptığına göre görüşmeler daha o zamandan belli bir olgunluğa erişmişti. Sonra iktidar konuyu gündeme getirdikten sonra baktı ki çok tepki de olmadı.

“Süreç belli bir olgunluğa erişmiş olmalı ki istihbarat başkanları düzeyinde,  üstelik de Şam’da görüşüldüğü açıklandı. Bir de bizim istihbarat başkanımızın Türkiye’deki konumunu göz önünde bulundurduğunuz zaman bunun önemini gayet iyi anlamak mümkün.”

Önhon, “Ortada ciddi bir süreç var ama kolay bir süreç mi? Öyle olmasına imkan yok çünkü ortada o kadar ciddi sorunlar var ki. Bunlar kolay kolay çözülebilecek meseleler değil. Dolayısıyla gayet engebeli bir yolda ilerliyor ama süreç devam ediyor” diyor.

Normalleşmenin önündeki engeller neler?

Peki Önhon’a göre normalleşmenin önündeki en büyük engeller neler?

Önhon, ortada çok sorun olduğunu belirtmekle birlikte bunların en önemlilerini dört başlıkta topluyor:

“Birincisi, Türkiye’nin muhalefete verdiği destek. Muhalif örgütlerin siyasi olarak faaliyet gösterdikleri yer, Türkiye. Bunlar ne olacak?

“İkincisi, güvenliğimiz nedeniyle Suriye toprakları içerisinde askerlerimiz bulunuyor. Yabancı bir ülkenin topraklarında konuşlu bu askerlerimiz ne olacak? Suriye’nin bu konuda tabii ciddi itirazları var.

“Üçüncüsü YPG meselesi var. Bunlar önümüzdeki dönemde ne olacak?

“Türkiye’deki sığınmacıların geri dönmesi gündemin başlıca maddelerinden biri. İç siyasetteki temel gündem maddelerinden biri. Ama geri dönüşler o kadar kolay bir iş değil. Bu insanlar on bir yıldır memleketlerinden uzakta. Bunlar ne olacak?”

Konuların zorluğuna rağmen bir yerden başlanması gerektiğini belirten Önhon, o başlangıcın yapıldığı kanısında.

“Suriye ile normalleşme diğer süreçlerden farklı”

Ankara’nın, son dönemde, arasında sorun bulunan bazı ülkelerle ilişkileri normalleştirmeye çalıştığı görülüyor.

“Birçok ülkeyle ilişkiler bozuldu, bugün iktidar, bunun sürdürülebilir bir yol olmadığını idrak etmiş olmalı ki aramızın bozuk olduğu ülkelerde ara düzeltme hamlelerini başlattı. Önce Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ile hamleler başlatıldı” diyen Önkol, Suriye ile ilişkilerin düzeltilmesinin ise çok daha özel yanları olacağı kanısında:

“Suriye ile ilişkilerin Türkiye’yi doğrudan etkileyen iki boyutu var. Bunlardan bir tanesi güvenlik meselesi. Yani YPG, PKK vs. İkincisi de sığınmacılar meselesi. Bizim ne Mısır’la, ne İsrail’le, ne Birleşik Arap Emirlikleri ile böyle meselelerimiz var. Suriye’yle olan bu güvenlik ve sığınmacılar meseleleri, insanların oy verme yönelimleri üzerinde etkili olabilecek konular. Dolayısıyla bu kadar kritik bir seçim öncesinde güvenlik ve sığınmacılar konusunda bir şey yapabilmek veya bir şey yapabilecek gibi görünmek hükümet açısından çok önemli.”

Atılması gereken adımlar neler?

Önhon, önümüzdeki dönemde normalleşme yolunda sürecin derinleşmesi için iki tarafın da karşılıklı olarak atması gereken adımlar olduğunu söylüyor.

Eski büyükelçi bazı örnekler veriyor:

“İki tarafın atması gereken adımlar birbirine bağlı. Mesela Suriyeliler “Türk askeri topraklarımızdan çekilmeli” diyorlar. Zaten bizim taraf bunu açık açık söyledi, bizim orada kalıcı olma gibi bir niyetimiz yok. Bizim askerlerimiz şu anda oradaki güvenlik boşluğundan doğan tehditlere karşı Suriye’de bulunuyorlar. Bu güvenlik boşluğu doldurulduğu ve tehditler ortadan kalktığı zaman çekileceğiz diyorlar. Türkiye oradan tabii ki çekilecektir ama eğer bizim boşalttığımız yerler yine ya YPG ya IŞİD tarafından doldurulup bizim topraklarımıza tehdit teşkil edecekse böyle bir adımı atmak için erken demek değil midir?

“Öbür taraftan sığınmacılar konusu… Biz sığınmacıların artık ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Savaş sona erdi, kalıcı barış ve istikrar da sağlanması için çabalanıyor ama geri dönmeleri için oradaki şartların uygun olması lazım. Burada da tabii Türkiye’nin beklentisi Esad’ın o şartları oluşturması ve dönecek olan sığınmacıların böyle bir tehdit, bir tehlike görmeden oraya gidebilmeleri. Yoksa tehlike görürlerse zaten gitmezler. Bir de gidip de tehlike görürlerse hemen geri dönerler.”

Süreç nereye evrilir?

Önhon, sürecin nereye evrilebileceğiyle ilgili bundan sonra beklenenin görüşmelerin siyasi zemine taşınması olacağı görüşünde:

“Bu işler hep aşama aşama gider. İstihbarat başkanları muhtemelen daha ziyade güvenlik alanında neler yapılabileceği konusunu görüşüyorlardır. Bir de görüşmelerin siyasi zemine taşınmasını ele alıyorlardır. Siyasi zemin nedir? Siyasi zeminde, üst düzey devlet görevlilerinin; dışişleri bakan yardımcıları olabilir, dışişleri bakanlarının kendileri olabilir, bir araya gelip konuşması beklenir.

“Mesela Çavuşoğlu bundan bir sene kadar evvel ne dedi? Belgrad’da koridorda Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’la tesadüfen karşılaştığını söyledi. Belki son Birleşmiş Milletler toplantılarında da birbirlerine tesadüf ederler olmaz mı? Eğer orası olmazsa, ondan sonraki ilk uluslararası ortamda, onun marjında belki bir araya gelebilirler. Bunlar belli olmaz. Bunlar, olayların, aralarında yapılan görüşmelerin hangi düzeye geldiği ile siyaseten ne kadar kabul edilebilir olduğuyla bağlantılı şeyler.”

Paylaşın

Şam, Türkiye’den Somut Adım Bekliyor: Suriye’nin Talepleri Neler?

Ankara ile Şam arasındaki normalleşme süreci iddiaları derinleşirken, Suriye’nin eski Ankara Büyükelçisi Nidal Kabalan’dan dikkat çeken açıklamalar geldi. Kobalan, Şam’ın Türkiye’den somut bir adım beklediğini söyledi.

Şam’dan telefon yoluyla BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Suriye’nin eski Ankara Büyükelçisi Nidal Kabalan, Türkiye ile Suriye arasında yürütüldüğü öne sürülen, ilişkilerin normalleşmesi sürecinde sınırlı da olsa bir ilerleme olduğunu, gelinen noktada Şam’ın Türkiye’den somut bir adım beklediğini söyledi.

Kabalan, Suriye yönetiminin genel olarak normalleşmeden yana olduğunu, ancak bu konuda resmi bir açıklama yapılmamasının bu beklentiyle ilgili olduğunu belirtti.

Kabalan, Suriye’nin Türkiye’den birçok talebi bulunduğunu ancak ilk aşamada Türkiye’deki Suriyeli muhalif TV kanallarının yayınlarının durdurulmasının önemli bir iyi niyet göstergesi olarak görüleceğini savundu.

Görüşmeler ne aşamada?

Reuters haber ajansı geçtiğimiz günlerde yayımladığı haberinde, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ve Suriyeli mevkidaşı Ali Memlük’ün son dönemde Şam’da görüşmeler yaptığını bildirdi.

Türkiye’de habere resmi kaynaklardan bir yalanlama gelmedi.

Hürriyet gazetesi ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Şangay İşbirliği Örgütü’nün Semerkant zirvesinde yaptığı bir konuşmada, “Keşke Esed Özbekistan’a gelseydi, görüşürdüm” dediğini yazdı.

Bu iki haber Türkiye kamuoyunda, Ankara ile Şam arasındaki normalleşme süreci iddialarına dair tartışmaları derinleştirdi.

Kabalan, bu gelişmelerin Suriye’de de hem kamuoyunda hem de hükümet çevrelerinde dikkatle takip edildiğini belirtiyor.

Açıklama ve gelişmeleri değerlendiren Kabalan, iki ülke arasındaki normalleşme konusunda “Sınırlı bir ilerleme olduğunu görüyorum” diyor.

Kabalan, Şam’ın konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapmadığını çünkü Türkiye’den somut bir adım beklediğini belirtiyor ve “Hepimiz olayların nasıl gelişeceğini, Erdoğan ve diğer Türk yetkililer tarafından Suriye ile ilişkilerin yeniden başlaması konusunda yapılan açıklamaların somutlaşıp somutlaşmayacağını bekliyoruz” diye konuşuyor.

Eski büyükelçi, “Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi kesinlikle Suriye halkının ve Suriye devletinin çıkarınadır” diye ekliyor.

‘Şartlar daha uygun’

Kabalan, günümüzde bölgedeki ve dünyadaki siyasi konjonktürün iki ülkenin normalleşmesi için daha uygun olduğu görüşünde.

“Dünya değişti” diyen Kabalan, hem Ukrayna savaşı hem de Orta Doğu’ya değiniyor:

“Belki de yeni bir dünya düzenini gözlemliyoruz. Ukrayna’daki savaş birçok ülke üzerinde etkide bulundu. Bölgenin çeşitli parçalarında yaşanan gerilimler ise daha önce çok daha sert bir tutum alan ülkeleri, yeni açılımlara ikna etti.

“Dolayısıyla koşullar bugün Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin yeniden geliştirilmesi için daha uygun.

“Ancak Türkiye, Suriye’deki gerginliğin artışının bir parçasıydı. Dolayısıyla bu gerginliği azaltmaya başlayacak olan da Türkiye.”

Suriye’nin ilk aşamadaki talepleri neler?

Peki Kabalan’a göre Suriye’nin Türkiye’den beklentileri neler?

Şu talepleri aktarıyor Kabalan:

  • “İdlib Eyaleti’nin kontrolünün tamamen Suriye yönetimine geçmesi,
  • Halep-Lazkiye arasındaki M4 karayolunun kontrolünün yine yönetime verilmesi,
  • Suriyeli kurumlar ve kişilere yönelik yaptırımların kaldırılmasının sağlanması,
  • hem Türkiye hem de bölge ülkelerinin terörist olarak tanımladığı gruplara askeri, mali ve istihbarat desteğinin kesilmesi.”

“Bunlar Suriye’de olumlu karşılanacak ve Şam bu adımlara kesinlikle karşılık verecektir.”

Türk ordusunun Suriye’nin kuzeyindeki varlığına da karşı çıkan Kabalan, Türk tarafının bu bölgedeki, ‘terör örgütleri’ listesinde bulunan YPG gibi grupların milli güvenliğini tehdit etmesi nedeniyle Suriye’de faaliyet gösterdiği yolundaki argümanları hakkında ise şunları söylüyor:

“Suriye açısından bu bir ulusal güvenlik meselesidir. İster Kürt ister Arap ister Türkmen vs. olsun, tüm illegal grupların silahlı varlığına karşıyız. Terörizmin de net bir tanımına ihtiyacımız var.

“Erdoğan, Putin ve Reisi’nin Tahran’da katıldığı son zirvede Suriye’nin toprak bütünlüğü vurgusu yapıldı. Bu çok önemli ve buna ulaşmak için kapsamlı bir plana ihtiyaç var.

“Sınır güvenliği konusunun iki ülke açısından önemli bir geçmişi var. Ankara’da büyükelçilik görevini yürütürken Türk ve Suriyeli istihbarat görevlileri arasında sistemli bir şekilde üst düzey toplantılar olurdu.

“Suriye ile Türkiye arasında, Suriye’nin kuzeyinde terörist Kürt gruplarının kontrolü konusunda ciddi bir iş birliği vardı. Öncesinde de Adana anlaşması imzalanmıştı.”

‘Türkiye’nin TV kanallarını durdurması Şam’da karşılık bulur’

Kabalan, Suriye’nin Türkiye’den çeşitli talepleri olmakla birlikte bu ana taleplere kıyasla daha küçük bir somut adımın, Şam’da bir iyi niyet işareti olarak karşılanacağı ve buna olumlu yanıt verileceği kanısında.

Kabalan, bunun örneğin Türkiye’deki muhalif Suriyeli TV kanallarının yayınlarının durdurulması olabileceğini savunuyor:

“Kişisel görüşüme göre Türkiye’nin, bu ülkede yayın yapan Suriyeli muhalif TV kanallarının çalışmasını durdurması küçük ve hayli uygulanabilir bir adım olur.

“Erdoğan, Mısır ile normalleşme sürecini başlattığında ülkedeki Müslüman Kardeşler’in TV kanallarının Mısır hükümeti ve liderini eleştirmelerini durdurmuştu. Küçük ve uygulanabilir bir adım gerilimin düşmesini sağlayabilir ve bu adım Şam’da kesinlikle çok iyi karşılanacaktır.”

Göçmenlerin geri dönüşü konusuna yaklaşım nasıl?

Kabalan, önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki önemli gündem maddelerinden birinin Suriyeli göçmenlerin ülkelerini dönüşü olacağını belirtiyor.

Eski büyükelçiye göre Suriyelileri ağırlayan bölge ülkelerinden geri dönüşlerde Suriye ile hem bölge ülkeleri hem de uluslararası kurumların bir iş birliği yürütmesi gerektiği kanısında.

Suriyeli göçmenlerin farklı ülkelerde siyasi amaçlar için kullanıldığını öne süren Kabalan, “Türkiye’deki mültecilerin önemli bir bölümü dönmek istiyor” yorumunu yapıyor.

Ancak hem Birlemiş Milletler’e bağlı ajanslar hem de çeşitli uluslararası insan hakları örgütleri ise Suriye’deki şartların dönüş için olgunlaşmadığını savunuyor.

Kabalan, dönenlerin, ülkelerinde çeşitli insan hakları ihlalleriyle karşılaştıkları yönündeki açıklamalara karşı çıkıyor:

“Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konusunun yakın bir gelecekte halledilebileceğini düşünüyorum. Mültecilerin büyük bir bölümünün güvenli bir şekilde ülkelerine dönebileceğine inanıyorum. Bir tanesi yeni olmak üzere birçok af çıkartıldı. Suriye yönetiminin dönenleri tutuklandığı propagandası yapılıyor. Yüzbinlerce insanın döndüğünü ve silah taşımış kişilerin dahi normal yurttaşlar olmayı kabul ederek döndüğünü biliyorum.”

Kabalan, “militan, tutucu gruplar” olarak tarif ettiği gruplarla ise diyaloğun mümkün olmadığı söylüyor.

‘Normalleşme iki ülkenin de çıkarına’

Sınır güvenliğine sık sık vurgu yapan Kabalan, 12 yıllık sürecin iki ülkeye de ekonomik ve politik olarak zararlar verdiğini belirtiyor.

Eski büyükelçi normalleşmenin iki ülkenin de ulusal çıkarlarının gereği olduğunu savunuyor.

Kabalan, ilişkilerin gerçek anlamda normalleşmesi ve büyükelçiliklerin açılması aşamasına geçilmesi için ise zamana ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Paylaşın

Ankara – Atina Gerilimi Seçim Malzemesi Mi?

Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’ndeki adalar üzerinden yaşanan gerilim Ankara ile Atina’yı zaman zaman tehlikeli bir şekilde karşı karşıya getiriyor. Uzmanlar ise, yeniden tırmanan gerilimi her iki ülkede yapılacak seçimler nedeniyle iç kamuoyuna yönelik mesajlar olarak yorumluyor.

Türkiye ve Yunanistan’ın karşılıklı birbirini suçlayan açıklamaları Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin de gündemini meşgul ediyor. Batıdan gelen açıklamalarda Ankara ve Atina’ya tansiyonu düşürme çağrıları yapılırken, Yunanistan’ın egemenliğine saygı duyulması isteniyor.

Son olarak Yunanistan Başbakanı Nikos Dendias, parlamentoda yaptığı konuşmada, Türkiye’de halkın büyük çoğunluğunun hükümetin Yunanistan karşıtı söylemlerine destek vermediği görüşünü dile getirdi.

Türkiye’nin tavrının ‘2019 sonbaharında Libya’yla deniz yetki alanları anlaşmasının imzalanmasıyla saldırganlaştığını’ düşünen Dendias, Ankara’nın ‘müzakere alanı bırakmayan tercihlerde bulunduğu’ görüşünde.

İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Pınar Erkem’e göre, Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki gerginliğin her iki ülkenin seçim dönemlerine denk gelmesi tehlikeli ve iki ülke arasında çıkacak bir kriz, liderlerin oylarını artırmak için daha uygun olacak milliyetçi duygulanım ortamı yaratabilir.

Erdoğan ve Miçotakis’in restleşme şeklinde ilerlemeye devam ettiğini belirten Erkem şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in açıklamalarına baktığımızda ikisinin de restleşme şeklinde ilerlediğini görüyoruz. Barışçıl ve dostane söylem ne yazık ki yerini tamamen tehdit ve suçlamalara bırakmış durumda. İki ülkenin de seçim dönemine yaklaştığı ve mevcut liderlerin yeniden seçilmesinin garanti olmadığı bir durumda, iki ülke arasında çıkacak bir kriz, oylarını artırmak için daha uygun olacak bir milliyetçi duygulanım ortamı yaratabilir. 2023 yılının her iki ülke için de seçim dönemi olması, iki liderin söylemlerini şekillendirme tarzlarından da görüleceği üzere, Türkiye ve Yunanistan arasındaki son dönem ilişkileri belirleyici bir etmen olarak göze çarpıyor. Bu nedenle, önümüzdeki aylarda Türkiye-Yunanistan ilişkileri dikkatle takip edilmesi gereken bir alan olacak. Kardak Krizine benzer bir olay veya spekülatif bir saldırı durumu yaşanır mı, bunları izleyip göreceğiz.”

Erkem bununla birlikte Yunanistan’ın silahlanma konusundaki atılımı, ABD’nin desteğini alması, Türkiye aleyhindeki söylemleriyle Türkiye üzerine fazlasıyla oynadığını dile getiriyor.

ABD halihazırda Yunan F-16 savaş uçaklarını modernize ediyor ve ilk teslimatı geçen hafta yaptı. Fransa ile de bir savunma anlaşması imzalayan Atina’nın, Rafale savaş uçakları ile Fransız yapımı yeni fırkateynleri önümüzdeki dönemlerde savunmasına katması bekleniyor.

ABD’nin Yunanistan’ın silahlanmasına destek verdiğini belirten Erkem, “Öte yandan Türkiye’nin benzer taleplerini reddetmesi, iki ülke arasındaki güven ilişkisi ve dengeye zarar verici nitelikte.” diyor.

“Ülkelerden biri kendini güvensiz hissettikçe, çatışma riski artar.” diyen Erkem, “Diğer yandan, silahlanmaya ve uluslararası desteğe güvenerek söylemini sertleştiren Miçotakis de güvensizlik ortamının artmasına yol açarak çatışma riskini de artırıyor. Önümüzdeki yaza kadar tedirgin bir bekleyiş olacak, bir çatışma gerçekleşmez demek giderek daha zor hale geldi.” görüşlerini dile getirdi.

Askeri bir operasyon olur mu sorusunu ise Doç. Dr. Pınar Erkem, ‘’İki NATO üyesi ülke arasında bir çatışma çıkması ikisi için de olumlu bir durum olmayacaktır’’ şeklinde yanıtlıyor.

Euronews Türkçe’den Dilek Gül‘e açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, gerginliği tırmandıran tarafın Yunanistan olduğunu söylüyor. Bu yaklaşımı da ‘askeri ve siyasi intihar’ olarak niteliyor.

Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Yunanistan’ın ‘Türkiye’nin ABD ile F-16 uçakları için yapacağı anlaşmanın önüne geçmek istediğini, Türkiye’nin ABD ve AB ile dış ticaretini önleme çabasında olduğunu ve Türkiye’yi NATO ile AB’den uzaklaştırmak gibi gayretleri olduğu’ değerlendirmesinde bulunuyor.

Türk-Yunan ilişkilerinin tarihi bir kırılmanın eşiğinde olduğunu düşünen Prof. Dr. Caşın, “Yunanistan tepeden tırnağa silah ile donatıldı? Bu silahları Yunanistan gibi bir ülkenin kendi parası ile alması mümkün değil. İki anlaşma var, bunlardan ilki; Amerika-Yunanistan savunma ve ortaklık anlaşması, diğeri de Fransa ile ortaklık anlaşması. Yunanistan bir şekilde iç ve siyasi şekilde zorlamaya çalışıyor. Saldırgan bir devlet durumuna düşürmek istiyor.” diyor.

Yunanistan saldırgan tutumlar sergilediğini belirten Prof. Dr. Caşın şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Bir hafta içinde dört tacizi var Yunanistan’ın ve daha başka saldırgan tutumlar. Bu kabul edilemez. Ne çıkıyor o zaman ortaya, Yunanistan hassas dengeyi tek taraflı bozmak istiyor. Türkiye’yi suçlu durumuna düşürmek istiyor, derdi bu. Fakat şu net olarak bilinmeli, Yunanistan’ın iddia ettiği gibi Türkiye’nin milli savunmasında stratejisinde Yunanistan’ı işgal etmek yok, Türkiye’nin böyle bir niyeti de yok. Niyetimiz olsa biz de ona göre silahlanırız. Türkiye gerginliği tırmandırmak istemiyor. Seçimlerle bir alakası yok alınan tavrın, gerginliği azaltmak istiyor. Ama Yunanistan’ın gerginliği tırmandıran açıklamalara karşılık verilmesin mi?”

“Akdeniz gazının Türkiye üzerinden taşınması Yunanistan için sorun ve bunun üstüne çökmek istiyor”

Türkiye’nin askeri operasyon gibi bir niyetinin olmadığını ve savaşın çok zor bir şey olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, ‘’Baktığımızda enerji sektöründe Avrupa’nın sıkıştı ve bu sebeple Türkiye’nin İsrail ile yakınlaşmasını sabote etmek istiyor’’ diyor.

Her türlü talebe rağmen askeri olarak Türkiye’nin karşısında güçlü olmayan bir Yunanistan olduğunu ifade eden Caşın, uzlaşının şart olduğu görüşünde.

Halihazırda iki NATO ülkesinin birbirine kırdırılması da ‘NATO’nun güney kanadının çökmesi’ anlamına geldiğini düşünüyor:

“Akdeniz gazının Türkiye üzerinden taşınması Yunanistan için sorun ve bunun üstüne çökmek istiyor. Gasp etmek istiyor. Bunu yapmak için de silahlanıyor. İddia ediyorum iki ülke baş başa otursa tüm sorunlar çözülür ama Yunanistan çözümsüzlüğü savunuyor. Ama çözüm iki devletin oturup konuşmasından geçer. Bir memorandum imzalamalılar ve NATO ittifakı içerisinde ittifaka yakışacak şekilde hareket edilmeli. Bu her iki devletin lehinedir.”

Paylaşın