Erdoğan’dan ‘Yeni Anayasa’ Çağrısı: Türkiye Demokrasisine Yakıştıramıyorum

Katıldığı bir etkinlikte yeni anayasa çalışmalarına değinen Erdoğan, “Türkiye istikbalini ancak daha fazla demokrasi ve ekonomik refah ile bunlara paralel güvenlik üzerine inşa edebilir” dedi ve ekledi:

“Cumhuriyetimizin 100.yılının darbe ürünü bir anayasa ile geçirilmiş olmasını Türkiye demokrasisine yakıştıramıyorum. Siyaset kurumunun, ekonomik ve sosyal sorunları öne sürerek, sivil anayasa ihtiyacını gündemden düşürmek istemesini doğru bulmuyoruz. Biz, milletimizin beklentileri çerçevesinde üzerimize düşen yapıcı rolü oynamaya devam edeceğiz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay Konferans Salonu’nda düzenlenen İdari Yargı Günü ve Danıştay’ın 156. Kuruluş Yıldönümü Töreni’nde açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Danıştay’ımız, idarenin yargı yoluyla denetlenmesinin yanı sıra kamu ile vatandaş arasındaki ihtilafların çözümünde de nihai karar vericidir. Danıştay, Anayasa ve yasaların uygulanmasını da garanti ediyor.

Türk milleti adına karar verme onurunu ve mesuliyetini taşıyan yargı organlarımızın her biri ülkemizde huzurun, güvenliğin, kalkınmanın, demokrasinin ve sosyal barışın muhafazasının teminatıdır. Bu konuda en küçük bir şüphe, en küçük bir tartışma yoktur.

Makamlarımızdan ve unvanlarımızdan öte 85 milyonun bir ferdi olarak hepimiz şu gerçeğe yürekten inanıyoruz. Nasıl geç gelen adalet adalet değilse, topluma güven verene ve erişilebilir adalet sistemi de bekamızın güvencesidir. Yüksek mahkemelerimizin her biri adaletin etkin şekilde tecellisi için çalışıyor. Adaletin olmadığı yerde refah olmaz. Adliyenin kapısı adaletin kapısı haline getirilmeli. Devlet, adalet dağıttığı sürece güçlüdür.

27 Mayıs darbecilerinin gerçek bir mahkemeden ziyade kötü bir tiyatroyu andıran Yassıada’da işledikleri hukuk katliamlarını unutmuyoruz. Rahmetli Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamı, milletimizin kalbinde bir yara olarak halen kanıyor. 12 Eylül dikta rejiminin güya adaleti tesis maksadıyla bir sağdan bir soldan darağacına gönderdiği gençlerin acısı hiç dinmedi.

28 Şubat döneminde adeta koro halinde darbecilere alkış tutanların hukuk sistemimize verdikleri zararın telafisi yıllar aldı. 15 Temmuz’da ödediğimiz ağır bedeller ise ortadadır. Bir gecede 253 insanımızı şehit verdiğimiz bu ihanetin merkezinde sadece eli silah tutanlar değil, üniformalı ve cübbeli örgüt militanları da vardı. Şayet darbeci alçaklar başarılı olsalardı yeni Yassıada’lar kuracaklar, kan dökecekler, yeni hukuk cinayetleri işleyeceklerdi.

Son yıllarda bu mahfillere yazılı, görsel, dijital mecralarıyla medyanın ve sosyal medyanın eklendiği görülüyor. Medyanın ve sosyal medyanın millet namına denetim vazifesi üstlenmesi demokrasimiz için şüphesiz bir kazançtır ama bu hakim cübbesi giyip, mahkeme kurup, sağa sola yargı dağıtma boyutuna asla varmamalıdır. Yargıyı yönlendirme, yargı mercilerimizi baskı altına alma, istemedikleri karar çıkmaması halinde hukukçularımızı hedefe koyma her geçen gün daha sık karşılaştığımız tehditlerden biri haline ne yazık ki dönüşüyor.

“Haksız ithamlara muhatap oluyor”

Sosyal medyadaki acımasız linç kültürünün mağdur ettiği kesimlerin en başında yargı organlarımız ve mensuplarımız geliyor. Çok önemli, çok hassas ve mesuliyeti hakikaten ağır bir görevi icra eden yüksek yargı üyelerimiz, savcılarımız, hakimlerimiz ne yazık ki zaman zaman eleştiri sınırlarını aşan haksız ithamlara muhatap oluyor.

Çok net söylemek isterim siyaset kurumu nasıl layüsel değilse, yargı da eleştirilemez değildir. Yargının kararlarını beğenmeyebilir, itiraz edebilir, hoşnutsuzluğumuzu açıkça dile getirebiliriz. Buna kimse engel olamaz, olmamalıdır. Terörü övmediği, şiddeti teşvik etmediği ve hakarete varmadığı sürece insanlar fikirlerini farklı mecralarda özgürce yazabilir, paylaşabilir.

Güçlü, tarafsız, iyi ve seri işleyen bir adalet sistemi evlatlarımıza bırakacağımız en iyi mirastır. Yargının yasama ve yürütmeye müdahalesi nasıl yanlışsa, yargının siyasi tartışmaların içine çekilmesi da yanlıştır. Sizden ve milletimizden gelen talepler doğrultusunda Danıştay’ımızın güçlendirilmesi konusunda pek çok adım attık. Danıştay’ın iş yükü azaldı. Uyuşmazlıkların daha etkin yargılamayla daha hızlı çözülmesi sağlandı. Mahkeme sayısını 146’dan 221’e yükselttik.

Türkiye istikbalini ancak daha fazla demokrasi ve daha fazla ekonomik refah, daha fazla güvenlik üzerine inşa edebilir. Türkiye’nin ikinci yüzyılına darbe anayasasıyla girilmesini Türkiye demokrasisine yakıştıramıyoruz. Yeni anayasanın sihirli değnek gibi sorunları ortadan kaldırmayacağını biliyoruz. Ancak sivil siyaset alanını genişletecek. Bu bakımdan önemli bir fırsat. Üzerimize düşen yapıcı rolü uygulamaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir