Ankara: Etnografya Müzesi

Etnografya Müzesi; Ankara’nın Ulus İlçesi, Hacettepe Mahallesi, Türk Ocağı Sokak üzerinde yer almaktadır. Toplu ulaşım araçlarıyla ulaşım gerçekleştirilmektedir.

Etnografya Müzesi, Ankara’nın Namazgâh adı ile anılan semtinde Müslüman mezarlığı olan tepede kurulmuştur. Yapının mimarı Cumhuriyet Dönemi’nin önemli mimarlarından Arif Hikmet Koyunoğlu’dur. Türkiye’de müze binası olarak yapılan ilk yapıdır. Müzenin önünde bulunan bronzdan yapılmış at üzerinde Atatürk heykeli 1927 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılmıştır. Halktan toplanan eserlerle 18 Temmuz 1930 tarihinde halkın ziyaretine açılmıştır.

1938 yılında Atatürk’ün vefatından sonra, müzenin iç avlusu 15 yıl süreyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun geçici istirahatgahı olmuştur. Müzenin iç kısmında bulunan mermer yazıtta “Burası 10.11.1938 tarihinde sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21.11.1938 tarihinden 10.11.1953 tarihine kadar yattığı yerdir.” yazısı yer almaktadır.

Etnografya Müzesi Anadolu’nun Türk-İslam Dönemine ait eserlerinin sergilendiği bir müzedir. Salonlarında sırasıyla, giyim-kuşam, işleme, takı, kına gecesi konulu sergi, damat tıraşı konulu sergi ile hamam kültürü konulu sergiler bulunur.

Anadolu’nun çeşitli yörelerine ait dokuma örnekleri (halı-kilim), maden sanatı örnekleri ve bakırcılığa ait araç ve gereçler, kahve kültürü konulu sergi, kaşıklar, Türk odası ve sünneti töreni konulu sergiler ile Türk çini, seramik, cam, silah, yazma eserler, levhalar ve Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait seçkin ahşap eserler yer almaktadır. Ayrıca Besim Atalay koleksiyonuna ait eserlerden oluşan bir teşhir salonu bulunmaktadır.

Paylaşın

Ankara: Resim Ve Heykel Müzesi

Resim Ve Heykel Müzesi; Ankara’nın Ulus İlçesi, Talatpaşa Bulvarı, Türk Ocağı Sokak üzerinde yer almaktadır. Toplu ulaşım araçlarıyla ulaşım gerçekleştirilmektedir.

Türk Ocakları Merkez Binası olarak, Yüksek Mimar ve Mühendis Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından 1927 yılında projelendirilerek temeli atılan ve 1930 yılında tamamlanan Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Ankara’nın Namazgâh Tepesi olarak bilinen alanına inşa edilmiştir. “I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en güzel örneklerinden olan yapı Selçuklu, Osmanlı ve Çağdaş Türk Mimarisinin sentezini oluşturmaktadır.

1931 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi)’na devredilen bina 1932 yılında Türk halkının eğitim ve kültürel yönden kalkınmasını sağlamak, Cumhuriyet yönetiminin erdemlerini, Atatürkçülük ilkelerini halka yaymak amacıyla Halkevleri’ne dönüştürülmüştür. Ankara Halkevi başkentin kültürel yaşamına hareket getirmiştir. Önemli toplantılar, törenler, konserler, tiyatro-opera-bale temsilleri bu yapının görkemli salonunda gerçekleştirilmiştir. Atatürk sık sık söz konusu etkinlikleri Cumhurbaşkanlığı locasından izlemiştir.

Cumhuriyet dönemi I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en güzel örneklerinden biri olan bu görkemli yapı, Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün girişimi ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün yakın ilgisiyle Resim ve Heykel Müzesi yapılmak üzere Kültür Bakanlığı’na tahsis edilmiştir. Ankara Resim ve Heykel Müzesi Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından 2 Nisan 1980 tarihinde törenle hizmete açılmıştır.

Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün merkez örgütüne bağlı bir müdürlük olarak örgütlenmiştir. Müze bünyesinde; bir restorasyon atölyesi, Müze eserleri için gerektiğinde kullanılmak üzere bir çerçeve atölyesi, 10 teşhir salonu, Türk Odası, Opera Sahnesi, yönetim bölümü ve depolar bulunmaktadır.

Müze koleksiyonu; resim, heykel, seramik, özgün baskı, fotoğraf, Türk süsleme sanatları ve etnografik eserlerden oluşmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan teslim alınan, Osman Hamdi Bey’in “Silah Taciri”, V.Vereshchagin’in “Timur’un Mezarı Başında”, Zonaro’nun “Genç Kız Portresi”, Emel Cimcöz (Korutürk)’ün “Gazi’ye Şükran” tabloları koleksiyonun ilk eserleridir. Milli Kütüphane’nin kurucusu Adnan Ötüken’in başlattığı tablo alımları sonucunda Milli Kütüphane’de oluşan değerli koleksiyondan bir grup eser müze koleksiyonuna eklenmiştir.

Ayrıca Devletin çeşitli kurumlarında zaman içinde birikmiş olan değerli eserlerden bir seçki oluşturularak Müzeye kazandırılmış; 1939 yılından itibaren yapılmaya başlanan “Devlet Resim ve Heykel Yarışmaları”nda ödül alan eserlerin yanı sıra satın alma yoluyla edinilen ve müzeye bağışlanan eserler Müzenin koleksiyonunu oluşturmuştur.

Müzeyi ziyaretiniz sırasında güvenlik önlemleri için çanta ve valizlerinizi kilitli dolaplara bırakabilirsiniz. Tüm ziyaretçiler güvenlik kontrollerine uymak zorundadır. Hareket engeli bulunan ziyaretçiler için merdivenlerden çıkabilmek üzere tasarlanmış bir adet elektrikli paletli sandalye bulunmaktadır.

Paylaşın

Ankara: Duatepe Anıtı

Duatepe Anıtı; Ankara’nın Polatlı İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Anıta, toplu taşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Duatepe Anıtı Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası sayılan Sakarya Meydan Savaşı’nın yapıldığı son savunma hattı üzerindeki Gazi Tepe, Türbe Tepe ve Mangal Dağı’nın ağaçlandırılmasıyla yapılmıştır. Duatepe’de Ekim 1999 tarihinde çalışmalar başlamış ve 20.000 ağaç dikilmiş ve anıt tamamlanarak 12 Eylül 2000 tarihinde açılmıştır.

Polatlı, Duatepe Anıtı otopark, bağlantı yolu, yürüme yolu, tören alanı ve anıt olmak üzere beş kısımdan oluşur. Anıt duvarlarında Duaepe’deki 81 şehidin pirinç harflerle yazılmış bilgileri yer alır. Anıtın ve heykellerin yaratıcısı Devlet Sanatçısı heykeltıraş Metin Yurdanur’dur.

Duatepe’nin önemi;

Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Eylül 1921 tarihinde başlattığı taarruzla düşmandan geri alınan ilk tepedir. Duatepe düşmanın Ege Deniz’ine dökülünceye kadar kovalandığı, sonu aydınlık bir sürecin başlangıç noktasıdır.

Anıt simgesel olarak Anadolu halkının Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde coşkun bir ırmak gibi zafere ve uygarlığa koşma öyküsünü anlatır. Mustafa Kemal’in şahlanan atının üzerindeki figürü Türk Milletinin önderi olmaktan duyduğu gurur ve mutluluğu ifade eder.

Geri planda yer alan Atatürk, İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın heykelleri emir komuta birliğini, Halide Edip Adıvar’ın heykeli ise Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’na katkısını anlatır. Atatürk ve yaverinin dürbünle ovayı izledikleri sahne ise biraz sonra kazanılacak olan zaferi ve ardından gelecek bağımsızlığı umutla bekleyen Türk Ulusunu ifade eder.

Duatepe, Mustafa Kemal Paşa’nın Gazi Tepe’den attan düşmesi sonucu kaburga kemiklerinin kırılmasına rağmen görevini ısrarla sürdürdüğü ve bu nedenle Türk’ün azim ve kararlılığının simgesi olmuştur. Anıtta bulunan iki bayraktan biri 38. Alay’ın sancağını, diğeri ise Türk Bayrağı’nı ifade eder. Ayrıca Mustafa Kemal’in şahlanan atının üzerindeki figürü, bir çoğun en çok sevdiği oyuncağı ile oynarken yaşadığı mutluluğu ve heyecanı ifade eder.

Paylaşın

Ankara: Sorgun Göleti Tabiat Parkı

Sorgun Göleti Tabiat Parkı; Ankara’nın Güdül İlçesi, Sorgun Beldesi sınırları içerisinde yer alır. Tabiat Parkı, yaklaşık 54 hektar büyüklüğe sahiptir.

Tabiat Parkı’nın kuzeyinde ve doğusunda Sorgun Göleti, güneyinde karaçam ormanı, batısında geniş çayır alanları yer almaktadır.

Rabiat Parkı içerisindeki Karaçam Ormanı alanın orta, güney ve kuzeydoğu kesimlerinde yayılış göstermektedir.

Sorgun Tabiat Parkı, Ankara çevresinde plato üzerinde yükselen münferit dağlar ile kuzeydeki dağlık sahada, yağışlardaki artış yüzünden orman örtüsünün kendini belli etmeye başladığı bölgede yer almaktadır.

Bu bölgelerde sıklıkla rastlanan bozkır (step) ortasında adacıklar halinde görülen ormanlar, genelde tahripten arta kalan korulardır. Bu tür ormanlarda hakim ağaç türü karaçam, ardıç ve yer yer meşedir.

Benzeri ormanlar Ankara çevresindeki dağlık kesimlerde önceden daha yaygın iken, tahribatlar sonucu ya kalıntı bozuk meşe ormanlarına veya geven bozkırlarına dönüşmüştür.

Alan içinde yaban hayatındaki ekolojik dengenin sağlanmasında çok etkin rol üstlenen memelilerden kurt, tilki, çaka, porsuk, sansar ve gelincik de hedef türler olarak değerlendirilebilmektedir. Ayrıca bazı kemirici türleri, orman faresi, tarla faresi ve yabani tavşan gibi bazı türlerin varlığı kaydedilmiştir.

Sorgun Tabiat Parkı, içinde bulunduğu bölgenin turizm ve rekreasyon açısından çekim merkezlerine oldukça yakın bir konumdadır. Bu konumu ve sahip olduğu kaynak değerleri ile Tabiat Parkı, yakın çevresi ve Ankara için bir çekim merkezi olma potansiyeline sahiptir.

Sorgun Tabiat Parkı ise sahip olduğu orman ve göl peyzajları ile ziyaretçiler için eşsiz manzara güzellikleri ve rekreasyonel olanaklar sunmaktadır. Tabiat Parkı; doğa turizmi odaklı faaliyetler için son derece uygun alanlar içermektedir. Piknik, çadırlı veya karavanlı kamp, bungalov tipi yapılarda konaklama, manzara seyir, yürüyüş ve koşu, flora ve fauna izleme vb. faaliyetler, Tabiat Parkı içinde kontrollü bir şekilde yapılabilcek faaliyetlerdir.

Mevcut durumda Tabiat Parkı daha çok piknik amaçlı kullanılmakta olup yılın her zamanı ziyaretçi çok sayıda ağarlamaktadır. Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında bu sayı daha da artmakta, okulların kapandığı Haziran-Eylül ayları arasında ise tavan yapmaktadır.

Tabiat Parkı’na Ankara’dan iki farklı yoldan ulaşılmaktadır. Birincisi; Güdül ilçesi üzerinden, sırasıyla Ankara-Ayaş, Ayaş-Güdül yolundan Güdül ilçesine, buradan da sırasıyla Kamanlar, Yeşilöz ve Sorgun Beldeleri üzerinden geçilerek varılmaktadır.

Diğer bir yol ise Ankara-İstanbul otoyolunun 60. kilometresinden Güdül Yoluna sapılarak sırasıyla Çeltikçi Beldesinin içerisinden geçip çıktıktan sonra sırasıyla Kurumcu, Hüyük, Kınık köyleri takip edilerek Sorgun Beldesi üzerinden varılmaktadır

Paylaşın

Ankara: Tekkedağı Tabiat Parkı

Tekkedağı Tabiat Parkı; Ankara’nın Beypazarı İlçesi sınırlarında yer almaktadır. 2011 Yılında Tabiat Parkı olarak tescil edilmistir.

Tekkedağı Tabiat Parkı, 100 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Sahanın büyük bölümünde Kara Çam. Alt tabakada ise; Alıç, Ahlat, Üvez, Kuşburnu ile Meşe ve Ardıç türlerine rastlanmaktadır.

Tabiat Parkı, yaban hayvanları bakımından zengindir. Yaban Domuzu, Kurt, Tilki, Tavşan, Ayrıca bölgede Yılka Atları, ve kara akbaba gurupları da görülmektedir.

Tabiat Parkı’nda Çadırla Kamp, İzcilik, Doğa Yürüyüşü, Fotoğrafçılık. Yıldız Gözlemi imkanı bulunmaktadır.

Paylaşın

Ankara: Eğriova Tabiat Parkı

Eğriova Tabiat Parkı; Ankara’nın Beypazarı İlçesi sınırları içerisinde yer alır. Ankara şehir merkezinden 2 farklı şekilde ulaşılabilir.

İlk yol, Ankara-Beypazarı-Karaşar-Eğriova yönünde olacak şekilde, toplamda 147 km’lik bir mesafe arz etmektedir. Beypazarı İlçesi’nden 57 km, Karaşar Beldesi’nden 19,7 km olup ulaşım, Karaşar Beldesi’ne kadar asfalt yol, asfalt yoldan sonra tamamen stabilize yoldan sağlanmaktadır. 

30 hektar büyüklüğe sahip Tabiat Parkı’nın çevresi sarıçam ormanları ile çevrilidir. Tabiat Parkı kuzeyinde Eğriova Yaylası ve göleti, güneyi, doğusu ve batısında ise Sarıçam ormanları yer almaktadır.

Tabiat Parkı içerisinde ve yakın çevresinde yapılan arazi çalışmaları mevcut literatürle birlikte değerlendirildiğinde; Tekkedağı Tabiat Parkı ekolojik sınırları içerisinde 4 iki yaşamlı, 9 sürüngen, 53 kuşve 11 memeli olmak üzere toplam 77 omurgalı türün varlığı tespit edilmiştir.

Doğal Orman dokusu, Saha içerisinde bulunan göl sahanın başlıca kaynak değeridir. Yayla  turizmi ve doğa fotoğrafçılığı için uygundur. Bölge Yaban Hayatı açısından çok sengindir.

Eğriova Tabiat Parkı’nın içinde bulunduğu Beypazarı İlçesi, turizm potansiyeli oldukça yüksek bir ilçedir. Çam ormanlarının sardığı bir alanda kurulu olan park, Ankara’nın akciğeri konumundadır. İlçe sahip olduğu doğal güzelliklerinin yanı sıra sağlık ve termal turizminde de Türkiye’de önemli bir yere sahiptir.

Eğriova Tabiat Parkı, gölü ve ormanları ile rekreasyonel ve turizm faaliyetlerine olanak veren bir alandır. Alan, içinde bulunduğu bölgenin turizm ve rekreasyon açısından çekim merkezlerine oldukça yakın bir konumdadır. Bu konumu ve sahip olduğu kaynak değerleri ile Tabiat Parkı, yakın çevresi ve Ankara için bir çekim merkezi olma potansiyeline de sahiptir.

Alanda bulunan göl ve yakın çevreleri turizm ve rekreasyon aktiviteleri için önemli fırsatlar sunmaktadır. Piknik, çadırlı veya karavanlı kamp, bisiklet, motosiklet, doğa fotoğrafçılığı, manzara seyir, yürüyüş ve koşu, flora ve fauna izleme vb. faaliyetler, Tabiat Parkı içi ve çevresinde şu an kontrolsüz bir şekilde yapılan faaliyetlerdir.

Paylaşın

Ankara: Şahinler Tabiat Parkı

Şahinler Tabiat Parkı; Ankara’nın Kızılcahamam İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Ankara kent merkezine 107 km, Kızılcahamam ilçesine 30 km ve Bolu ili Gerede ilçesine de 30 km uzaklıktadır. 

Orman alanlarını da barındıran Tabiat Parkı’nda yaz ve kış aylarında yapraklarını dökmeyen sarıçam ağaçları ile kışın yaprak döken kayın, meşe ve ardıç ormanları mevcuttur. Alan, eğrelti otu, çayır otları, ısırgan otu, kuşburnu, orman sarmaşığı gibi bitki türlerini de barındırmaktadır.

Alan, bakımsızlık nedeniyle eğrelti, kuşburnu vb. türlerin istilasına uğramıştır. Sonradan ağaçlandırılan alanlara zamanında bakım ve müdahaleler yapılmadığı için özellikle çamların bir kısmının kurumaya yüz tuttuğu görülmektedir.

Şahinler Tabiat Parkı ve içerisinde bulunduğu yörenin omurgasız faunası açısından en öncelikli türleri kelebeklerdir. Bölgede en yaygın olarak bulunan kelebek türü, ülkemize endemik Çokgözlü Anadolu Çillisi’dir. Yalancı Apollo, Anadolu Zıpzıpı, Karagözlü Mavi Kelebek, Çok Gözlü Poseydon, Himalaya Mavi Kelebeği ve Anadolu gelinciği yöre ormanlarında yaşayan nadir kelebek türleridir.

Şahinler Tabiat Parkı omurgalı hayvanlarının belirlenmesi amacıyla literatür çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Literatür bilgilerine göre; alanın yakın çevresinde 7 ikiyaşamlı, 5 sürüngen, 13 memeli ve 59 kuş türü tespit edilmiştir. Bu türler arasında endemik bir tür olmayıp, IUCN tehlike kategorilerine göre de CR, VU ve EN kategorilerinde herhangi bir tür bulunmamaktadır. Kara Akbaba IUCN tarafından dünya çapında nesli tehlike altında olarak sınıflandırılmış Avrupa’nın en büyük yırtıcı kuşudur.

Şahinler Tabiat Parkı’nın bulunduğu bölgede (Kızılcahamam ormanları) Türkiye’nin bilinen ikinci büyük Kara Akbaba populasyonu (7-10 çift) bulunmaktadır.

Şahinler Tabiat Parkı içerisinde mevcutta herhangi bir turizm faaliyeti yürütülmemektedir. Ancak alanın içerisinde bulunduğu yörenin önemli bir turizm potansiyeli bulunmaktadır. Bölgede yapılabilecek turistik faaliyetlerden en önemlisi sağlık turizmi, başka bir deyişle termal turizmdir.

Bölgede termal turizme yönelik iki merkez vardır. Bunlar Kızılcahamam Kaplıcası ve Sey Hamamı’dır. Romalılar ve Selçuklular döneminde de işletilmiş olan Kızılcahamam Kaplıcası’nın, ortalama su sıcaklığı 75 oC’dir. Kaplıca suyunun romatizmal hastalıklara, deri hastalıkları, böbrek ve idrar yolları hastalıkları, sindirim sistemi rahatsızlıkları, kadın hastalıkları, beslenme bozuklukları, kemik ve eklem rahatsızlıklarına olumlu etki yaptığı tespit edilmiştir.

Şahinler Tabiat Parkı, ziyaretçilerin dağ yürüyüşü (trekking), doğa yürüyüşleri, dağ tırmanışı, fotoğraf çekimi, böcek ve hayvanları inceleme ve piknik gibi rekreasyonel ihtiyaçlarına cevap verebilecek potansiyele sahiptir. Alanda mevcutta sadece piknik faaliyetleri ve kısa doğa yürüyüşleri gerçekleştirilmektedir.

Paylaşın

Ankara: Çamkoru Tabiat Parkı

Çamkoru Tabiat Parkı; Ankara’nın 110 kilometre kuzeybatısında yer almaktadır. Eski Ankara-Bolu devlet karayolu güzergahındadır. Tabiat parkında ayrıca Çamkoru Göleti bulunur.

Çamkoru Tabiat Parkı sınırları içindeki genel omurgalı fauna yapısı, yakın çevre de dikkate alındığında oldukça zengin omurgalı tür topluluğuna sahip olduğu görülür. Çamkoru Tabiat Parkının florasının tespiti için toplanan örnekler 28 farklı familyaya aittir.

Bölge, kent hayatının stresinden bunalmış ve sıkılmış Ankara halkı için çeşitli turistik amaçlara yönelik hizmet sunma imkanları bakımından en elverişli ve en yakın yer olma özelliğini bünyesinde barındırmaktadır.

Paylaşın

Ankara: Soğuksu Milli Parkı

Soğuksu Milli Parkı; Ankara’nın Kızılcahamam mevkindedir, 1959 yılında ilan edilmiştir. Yüz ölçümü 1.050 hektar iken 1997 yılında yapılan sınır değişikliği ile 1.187 hektara çıkarılmıştır. 

Batı Karadeniz Bölgesi’nden İç Anadolu’ya geçiş kuşağında yer alan ormanların hakim olduğu bir alandır. Soğuksu Milli Parkı, Ankara’ya 80 km. mesafede bulunması ve şifalı kaplıcaları ile tanınmış Kızılcahamam ilçesine bitişik olmasının yanı sıra, insanların eğlenmesine, dinlenmesine ve kısa süreli tatil yapmasına, ayrıca bilimsel ve eğitsel amaçlı çalışmalara olanak veren, orman, dağ ve su peyzajlarının bütünleştiği doğal kaynak değerlerin yanında, konaklama tesisleri, çadırlı kamp ve günübirlik kullanım alanları ile rekreasyonel kullanım taleplerini karşılayacak kültürel kaynak değerlerine sahiptir.

Yürüyüş, kampçılık, doğa araştırmaları, kuş gözlemleri ve foto safari yapılmakla birlikte bitki inceleme (Botanik Turizmi) açısından son derece önemli mantar ve geofit türleri içeren alan, kaynak değeri taşımaktadır.  Dağcılık ise Osmandede tepesi dediğimiz bölgenin kuzey batısını içeren bölümde gerçekleştirilebilmektedir. Kullanma sahasında 800 ziyaretçinin ihtiyacını karşılayacak piknik masası, piknik ocağı, çöp bidonu, çeşmeler, tuvaletler ve yağmur barınakları mevcuttur.

Soğuksu Milli Parkı bitki çeşitliliği bakımından oldukça zengindir. Hakim ağaç türünü karaçam, sarıçam, göknar  ve gürgen oluşturur. Ayrıca çeşitli çayır otları ve çiçekler mevcut olup; Yabani çilek, yabani gül, ahlat, bodur ardıç, yabani fındık, titrek kavak ve bazı meşe türleri de bulunmaktadır. Parkın kaynak değerleri içinde “dağ lalesi” önemli yer tutar.

Milli Parkın 945 hektarı ormanlık saha, 242 hektarı ise açıklık sahadır. Bölgede hakim olan vejetasyon tipleri ve bunların fizyonomik görünümleri bölge vejetasyonunun İç Anadolu’dan çok Karadeniz vejetasyonuna benzediğini göstermektedir.

Milli Park sınırları içinde orman, step, çayır ve dere ekosistemi olmak üzere başlıca 4 ekosistem tipi belirlenmiştir. Yoğunlukta olan orman ekosistemi, kendi içinde Yaprak Döken Ormanlar ve İbreli Ormanlar olmak üzere iki farklı şekilde görülmektedir.

Soğuksu Milli Parkında, ibreli orman ağaçları çoğunluktadır. En belirgini de karaçam ağaçlarıdır. Step ekosistemi orman açıklıklarında, çayır ekosistemi eğilimi olmayan yaz aylarında suyu çekilen çok nemli alanlarda yayılış göstermektedir.

İspanyadan sonra en çok kara akbaba çiftinin bulunduğu Soğuksu Milli Parkı; bu kuşların Eskişehir-Türkmenbaba alanından sonra en fazla gözlendiği alan konumundadır. Bu kuşlar milli park ile özdeşleşmiş olup, Kızılcahamam ilçesinin girişinde insanları Kara Akbaba Heykeli karşılamaktadır. Bölge ormanlarının bulunduğu saha volkanik kayaçlardan oluşmuştur. Bu nedenle yörede sıcaksu ve soğuksu  kaynakları bulunmakta, sıcak su kaynakları kaplıca olarak değerlendirilmektedir.

 

Paylaşın

Dini Tören Ve Sanat Merkezi ‘Alacahöyük’

Hitit öncesi dönemin önemli şehirlerinden olan Alacahöyük, Çorum’un 45 km. güneybatısında, Ankara’nın 160 km. doğusundadır. Eski Tunç Çağı ve Hitit çağında çok önemli bir kült (dini tören) ve sanat merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlık çağı açığa çıkartılmıştır.

Alacahöyük’te 1. uygarlık çağı, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu-Osmanlı dönemleri ile temsil edilmektedir. 1. kültür katta, Geç Frig çağında höyüğün her yanı iskan edilmiştir. Küçük evlerden oluşan bu kat, seramiğine göre, M.Ö. 650’den daha eski değildir.

Mabedi, büyük yapıları, özel-blok evleri, sokakları, büyük küçük su kanalları, şehir suru, biri kabartmalı ortastadlarla süslü sfenksli, diğeri poternli anıtsal kapılarıyla Hitit İmparatorluk Çağı’nın müstahkem olmayan, düz ovaya kurulan tipik temsilcisi höyüğün 2. kültür katını oluşturur.

Kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapının genişliği 10 metredir. O, bir yolla bağlandığı büyük mabedin anıtsal geçididir.

Alacahöyük 3. uygarlık katını Eski Tunç Çağı (M. Ö 2500-2000) oluşturur. Hitit kültürüne kaynaklık eden kültürlerin önde geleni olan yerli Hatti uygarlığı’nın aydınlanmasında çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı hanedan mezarları, bu çağın en önemli buluntularıdır.

İntramural mezarlar özel olarak ayrılmış bir alanda toplanmıştır. Dört yanı taşla örülmüş dikdörtgen mezarlar ahşap hatıllarla (kiriş) kapatılmış, damları üzerine kurban edilmiş sığır başları, bacakları yerleştirilmiştir.

Altın, gümüş, elektrum, bakır, tunç, demir ve değerli taşlardan oluşan zengin ölü hediyeleri onların hanedana ait olduklarını göstermektedir. Çoğu altın, gümüş kapların dövme, dökme, kakma teknikleri, altın mücevheratın ince süsleri uzun bir gelişmenin ürünleridir.

4. kültür katını oluşturan Geç Kalkolitik Çağ ana toprak üzerine kurulmuş ilk uygarlıktır.

Çorum kısa tarihi

Boğazkale kazılarında elde edilen eserler ve çevredeki mağaralar Çorum ve çevresinin çok eski bir yerleşim alanı olduğunu göstermektedir. Binlerce yıllık medeniyet üstüste gelmiş bir târih şehridir.

Boğazkale ve çevresinde yapılan kazılarda M.Ö. 4000-5000 yıllarına âit olduğu tesbit edilen kalıntılar bulunmuştur. M.Ö. 1700 yıllarında kurulan Hitit Devleti ve bundan sonra kurulan devletler pekçok târih mîrâsı bırakmışlardır. Başkenti Hattuşaş olan ilk Hitit Devleti, M.Ö. 1200 yıllarına kadar hüküm sürmüş, sonra Frigler Devleti kurulmuştur.

Güneye çekilen Hititler, bir müddet daha yaşamış ve târih sahnesinden silinmiştir. Hititlerden daha ileri olduğu tesbit edilen Frigler de M.Ö. 676 târihine kadar Çorum’a birçok târih mîrâsı bırakmışlardır. Kafkaslardan Anadolu’ya gelen Kimmerler, her yeri yakıp yıkarak Frigler devrine son vermiş ve bölgeyi yağmaladıktan sonra çekip gitmişler, daha sonra Çorum ve çevresine Asurlular hâkim olmuştur.

Bu sırada doğuda büyüyen Medler M.Ö. 612 yılında Asurluları yenerek buraları ele geçirmişlerdir. M.Ö. 585 yıllarında parçalanan Medlerin yerine Persler hâkimiyet sürmüştür. M.Ö. 332’de Makedonya imparatoru İskender, Anadolu’yu almış, İskender’in ölümünden sonra M.Ö. 276 yıllarında Galatlar Çorum’a hâkim olmuştur. Pontus Rum tehdidi altında kalan Galatlar, Roma İmparatorluğu’na bağlanmış, böylece Bizanslılar hâkimiyet sürmeye başlamıştır.

Bu târihten sonra 1071 yılına kadar Çorum, Bizanslıların prensliği olarak uzun yıllar kalmış, bu arada İslâm orduları zaman zaman buralara seferler düzenlemiştir. Emevîler zamânında İstanbul’u kuşatan İslâm ordusu, geri dönerken Eshâb-ı kirâmdan Kereb-i Gâzi, Süheyb-i Rûmî ve Ubeyd-i Gâzi’nin Çorum civârında şehîd oldukları ve mübârek kabirlerinin Hıdırlık mevkiinde olduğu rivâyet edilir.

Büyük Türk sultânı Alparslan’ın 1071’de Malazgirt Muhârebesiyle Anadolu kapıları Türklere açılmış, Bizans hâkimiyeti son bulmuştur. Dânişmend Ahmed Gâzi, Amasya’yı aldıktan sonra, o zamanki adıyla Nikonya olan Çorum’u almak üzere amcasının oğlu Çavlı Beyi gönderdi. Yapılan çetin muhârebeden sonra 1075’te Çorum fethedildi.

Alayuntlu boyundan Çorumlu oymağının başı İlyas Bey, buraya vâli tâyin edildi. Daha sonraları Anadolu Selçukluları, bu bölgede Dânişmendlileri yenerek hâkimiyet kurdular. 1243 yılında Baycu Noyan komutasındaki Moğol saldırısına uğrayan Selçuklular, Çorum ve çevresinden çekilmiş, böylece Çorum bir süre başsız kalmış, ferdî mücâdeleler olmuştur. 1308’de kurulan İlhanlılar bölgeye hâkim oldular.

Daha sonra da Eratna Beyliğinde kalan Çorum, 1398’de Yıldırım Bâyezîd Han zamânında Osmanlı topraklarına katılmış, bundan sonra bir daha Osmanlılardan çıkmamıştır. Selçuklular ve Osmanlılar tarafından birçok eserlerle îmâr edilen Çorum’da sık sık meydana gelen zelzelelerden dolayı pekçok eser tahrib olmuştur.

Osmanlı devrinde Çorum, Sivas-Rum beylerbeyliğine bağlı 8 sancaktan biriydi. Tanzimâttan sonra Ankara eyâletinin 5 sancağından biri oldu. Cumhûriyet devrinde ise il hâline getirildi.

Paylaşın