Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Gezi davasının tek tutuklusu olan Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen serbest bırakılmamasıyla ilgili ‘ihlal sürecini’ resmen başlattı.
Komite bugün yaptığı oylamada dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından değerlendirilmesine karar verdi. Karar oy çokluğuyla alındı. Karara göre AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal edip etmediğine ve kararının gereğini yerine getirip getirmediğine karar verecek.
Eğer buradan ihlal yönünde çıkarsa, Bakanlar Komite Türkiye’ye hangi yaptırımın uygulanacağını kararlaştıracak. Yaptırım seçenekleri arasında Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden çıkarılması veya oy hakkının askıya alınması da bulunuyor.
Tek örnek Azerbaycan
Bakanlar Komitesi tarihinde sadece, muhalif yazılarıyla tanınan Ilgar Mammadov’un açtığı davada Azerbaycan aleyhine bu adımı atmıştı. Mammadov Ağustos 2018’de şartlı salıverilmiş, Azerbaycan Yüksek Mahkemesi de Mart 2019’da Mammadov’un cezasında indirim yaparak tamamen serbest kalmasını sağlamıştı. Böylelikle Azerbaycan için yaptırım süreci askıya alınmıştı.
Dışişleri Bakanlığı’ndan tepki
Dışişleri Bakanlığı, Osman Kavala kararına tepki gösterdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ülkemizde devam eden bağımsız yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan yaklaşımını devam ettirmiş ve yargı sürecine saygı ilkesini ihlal etmiştir” denildi. Bakanlıktan yapılan açıklama şöyle:
“Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 2 Aralık 2021 tarihinde ülkemizin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kavala kararını uygulayıp uygulamadığının tespiti hususunu AİHM’e havale etme niyetini içeren bir bildirimde bulunmuş ve konuya ilişkin görüşümüzü iletmemizi talep etmişti.
Hükümet görüşümüz, bugüne kadar gösterdiğimiz işbirliği anlayışıyla uyumlu olarak, 19 Ocak 2022 tarihinde Avrupa Konseyi’yle paylaşılmıştı. Görüşümüzde, ülkemizin AİHM kararının gereğini yerine getirdiği, Kavala’nın tutukluluk durumunun halen devam eden başka bir yargı süreci nedeniyle olduğu ayrıntılarıyla açıklanmış ve konunun hukuk ilkeleri temelinde incelenmesi çağrısında bulunulmuştu.
Buna rağmen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bugün (2 Şubat) Kavala davasının AİHM’e havale edilmesine dair bir ara kararı oy çokluğuyla kabul etmiştir. Böylelikle, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ülkemizde devam eden bağımsız yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan yaklaşımını devam ettirmiş ve yargı sürecine saygı ilkesini ihlal etmiştir.
AİHM kararlarının icrasını denetleyen Bakanlar Komitesi’nin gündeminde başka ülkelerle ilgili çok sayıda uygulanmayan karar bulunurken, Kavala kararının sürekli olarak gündemde tutulmasını, iyi niyetten uzak, kasıtlı ve de tutarsız bir yaklaşım olarak görüyoruz.
İç hukukta devam eden dava süreci gözardı edilerek siyasi saiklerle alınan bu önyargılı kararın Avrupa insan hakları sisteminin itibarını zedelediği aşikardır.
Avrupa Konseyi insan hakları sisteminin etkinliğinin sağlanması için, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tarafgir ve seçici yaklaşımını bir yana bırakması gerekmektedir. Temennimiz, AİHM’in alınan bu kararı hakkaniyetle değerlendirmesi ve bu konuda iç hukukta devam eden dava sürecini dikkate alarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca ilk derece mahkemesi gibi hareket etmeden, içtihat ve ilkeleri doğrultusunda karar almasıdır.”
Adalet Bakanlığı’ndan açıklama
Adalet Bakanlığı da yazılı bir açıklama yaparak karara tepki gsöterdi.
Bakanlığın açıklamasında, “Belirli bir kararı teamüllere de uymadan sürekli gündemde tutarak ülkemizi uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemekle itham etmek, söz konusu kararın açıkça siyasi mülahazalarla alındığını göstermektedir” denildi.
Bakanlığın açıklaması şöyle:
“Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi bugün yapılan 1423. toplantısında oyçokluğu ile aldığı bir karar ile Kavala kararının tekrar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) sevk edilmesine karar vermiştir. AK Bakanlar Komitesi bu karar ile AİHM’den ülkemizin söz konusu kararı uygulamayı reddedip etmediği hususunun tespit edilmesini talep etmiştir.
İlgili hakkındaki yargılamalar halihazırda Ağır Ceza Mahkemesi önünde devam etmekte olup, tutukluluk incelemesine ilişkin yapılan değerlendirmelerde Kavala’nın mevcut tutukluluğunun AİHM tarafından incelenmeyen başka bir suç kapsamında devam ettiği belirtilmiştir. Ayrıca yargılama makamları ilgilinin AİHM’in incelemesine konu tutukluğunun daha önceden sona erdiğini tespit etmişlerdir. Öte yandan Anayasa Mahkemesi de AİHM kararından sonra başvuruyu tekrar incelemiş ve mevcut tutukluluk nedeniyle başvuranın özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Hal böyle iken AK Bakanlar Komitesi yargısal makamlar gibi hareket ederek yetkisini aşmıştır. Oy çokluğu ile alınan bu karar hâlihazırda devam etmekte olan bir davaya müdahale niteliğindedir. Başta AK Bakanlar Komitesi olmak üzere herkes, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde devam eden bir yargılama sürecine etki etmekten kaçınmalı ve verilecek karara saygı duymalıdır.
Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olan ülkemiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan sorumluluklarının farkındadır. AİHM kararlarının icrası kapsamında gerekli adımlar Hükümetimiz tarafından atılmaktadır. Bu kapsamda bugüne kadar 3730 karar kapsamında alınan tedbirler AK Bakanlar Komitesi tarafından da kabul edilmiş ve icra denetimi sona erdirilmiştir. Sadece geçtiğimiz yıl icra denetimi sona erdirilen dosya sayısı ise 222’dir. Buna rağmen belirli bir kararı teamüllere de uymadan sürekli gündemde tutarak ülkemizi uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemekle itham etmek, söz konusu kararın açıkça siyasi mülahazalarla alındığını göstermektedir.”
AİHM kararı ne demişti?
AİHM’nin 12 Mayıs 2020 tarihinde kesinleşen kararında Kavala’nın “bir suç işlediğine dair makul şüphe olmadığı”; Kavala hakkında “Anayasa Mahkemesi’nin ivedi bir yargı denetimi gerçekleştirmediği” ; Kavala’nın özgürlüğüne getirilen kısıtlamanın “suç işlediğine dair makul şüphe nedeniyle yetkili bir adli makam önüne çıkarılma amacından başka bir amaç ile uygulandığı” ve bu durumun “insan hakları savunucularının çalışmaları üzerinde caydırıcı etkiye sahip olduğu” sonucuna varılmıştı.
AİHM bu sonuçlardan yola çıkarak, 1’e karşı 6 oyla, “Kavala’nın tutukluluğunun sona erdirilmesi ve bir an önce serbest bırakılması için Türk hükümeti tarafından tüm önlemlerin alınması gerektiğine” hükmetmişti. AİHM’nin bu kararına Ankara’nın yaptığı itiraz kabul edilmemişti.