Avrupa Konseyi’nden Demirtaş ve Kavala İçin Serbest Bırakın Çağrısı

Avrupa Konseyi, Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş için verdiği kararın acil olarak uygulanması çağrısında bulundu.

Avrupa Konseyi, geçen yıl AİHM kararına rağmen Osman Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye hakkında “ihlal süreci” başlatmıştı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala’nın acil olarak serbest bırakılması yolundaki çağrısını yineledi.

Bakanlar Komitesi adına büyükelçiler seviyesinde bu hafta toplanan Daimi Delegeler Komitesi’nin iki ayrı kararında, Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ilgili kişilerle ilgili verdiği kararlara uymamasından “derin üzüntü” duyulduğu belirtilerek, bu kararların acilen uygulanması istendi.

Selahattin Demirtaş kararının gecikmesi eleştirildi

Bakanlar Komitesi’nin Demirtaş ile ilgili kararında, Anayasa Mahkemesi’nden çıkacak kararın gecikmesi eleştirildi.

Türk yetkililerin, Anayasa Mahkemesi’nin konuyla ilgili kararını bir an önce ve AİHM içtihatlarına uygun olarak alması için gerekli çabayı göstermesi istendi.

Kararda, AİHM kararlarına uyulması için Türkiye’den gerekli tedbirlerin alınması istenirken, bu çerçevede Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) siyasi iktidarın etkisinden kurtarılmasının güvence altına alınması çağrısında bulunuldu.

Kararda siyasi tartışma, çoğulculuk, siyasi temsilcilerin ifade özgürlüklerinin garanti altına alınması konusunda da gerekli tedbirlerin alınması istedi.

Osman Kavala için ihlal süreci başlatılmıştı

Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi geçen yıl AİHM kararına rağmen Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye hakkında “ihlal süreci” başlatmıştı.

Bu süreç çerçevesinde AİHM Büyük Dairesi’nin bir kez daha Kavala’yı serbest bırakmayan “Türkiye’nin ihlali sürdürdüğü” yolundaki kararından sonra Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye karşı üyelikten atılma da içinde olmak üzere alınacak yaptırımlara ilişkin sekreterya ile ilişkilerini sürdürüyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

AİHM, Berkin Elvan’ın Ailesinin Açtığı Davada Türkiye’yi Mahkum Etti

Gezi Parkı olayları sırasında kafasına gaz kapsülü isabet etmesi sonucu ağır yaralanan Belkin Elvan, 265 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitirmişti. AİHM, Berkin Elvan’ın ailesinin açtığı davada Türkiye’yi mahkum etti.

Euornews Türkçe‘nin AİHM gerekçeli kararında, Berkin’nin ölümüyle ilgili Türkiye’de yetkililerin sorumlularla ilgili “etkili bir soruşturma yapmamasının” insan hakları ihlali teşkil ettiği görüşüne vardı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ‘Gezi olaylarının sembolü’ haline gelen 15 yaşında yaşama gözlerini yuman Berkin Elvan’ın ailesinin açtığı davada Türkiye’yi mahkum etti.

Elvan’ın anne ve babası Sami ve Gülsüm Elvan ile iki kız kardeşi Gamze ve Özge Elvan 2019 yılında Türkiye aleyhine AİHM’de dava açmıştı.

AİHM, başvuruyla ilgili olarak Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) yaşam hakkıyla ilgili 2 maddesini ihlal ettiğine hükmetti.

AİHM’in gerekçeli kararı: Türkiye’de sorumlularla ilgili etkili soruşturma yapılmadı

AİHM gerekçeli kararında, Berkin’nin ölümüyle ilgili Türkiye’de yetkililerin sorumlularla ilgili “etkili bir soruşturma yapmamasının” insan hakları ihlali teşkil ettiği görüşüne vardı.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkıyla ilgili 2.maddesin usül uyarınca ihlal edildiğine hükmeden Strasbourg Mahkemesi, ölümle ilgili zamanın İstanbul emniyet müdürü ve valinin sorumluluklarıyla ilgili Türk yetkililerin etkili bir soruşturmayı gerçekleştirmediği görüşüne vardı.

Başvuru sahiplerinin ölüme neden olan polis görevlisinin daha ağır bir mahkumiyetle cezalandırılması yolundaki şikayetiyle ilgili Türkiye’de duruşmaların devam ettiği ve iç hukuk yollarını tüketilmediğine karar veren AİHM, bu konuda şu anda bir karar veremeyeceğini bildirdi.

Gezi Parkı olayları sırasında kafasına gaz kapsülü isabet etmesi sonucu ağır yaralanan Belkin Elvan, 265 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitirmişti.

Elvan’nın 16 Haziran 2013 tarihinde ailesinin deyimiyle ekmek almaya giderken kafasından gaz kapsülü ile vurularak, 15 yaşında hayatını kaybetmesi ülke genelinde büyük tepki uyandırmıştı. Yaralandığında 45 kilo olan Berkin, hayatını kaybettiği gün 16 kiloya düşmüştü.

Paylaşın

Türkiye, AİHM’de En Çok Dava Başvurusu Olan Ülke!

AİHM tarihinin ilk kadın başkanı İrlandalı yargıç Siofra O’Leary tarafından Strasbourg’da düzenlenen basın toplantısıyla açıklanan verilere göre, Mahkeme gündeminde 2021 sonunda yaklaşık 70 bin olan dava başvurusu sayısı 2022 sonunda 74 bin 650’ye yükselmiş durumda. Türkiye bu başvurularda 1 Ağustos 2022 tarihinden bu yana ilk sırada yer alıyor.

AİHM gündemindeki başvuruların 20 bin 110’u Türkiye kaynaklı hak ihlâli şikayetlerinden oluşuyor ve AİHM’nin toplam iş yükünün yüzde 26,9’una eşit. Türkiye yaklaşık 20 yıldır AİHM’de hakkında en fazla dava başvurusu olan ülke konumunda değildi. Türkiye’ye yönelik başvurular da AİHM açısından hiçbir zaman bu denli önemli bir iş yükü oluşturmamıştı.

Ukrayna’yı işgal eden Rusya’nın Avrupa Konseyi’nden dışlanması, Türkiye’nin AİHM’de (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) hakkında en fazla dava başvurusu olan devlet konumuna yükselmesine neden oldu.

Bir Avrupa Konseyi organı olan AİHM’nin bugün açıklanan 2022 bilançosu, Türkiye’nin Mahkeme’de hakkında en fazla dava başvurusu olan ülke haline geldiğini ortaya koydu.

AİHM tarihinin ilk kadın başkanı İrlandalı yargıç Siofra O’Leary tarafından Strasbourg’da düzenlenen basın toplantısıyla açıklanan verilere göre, Mahkeme gündeminde 2021 sonunda yaklaşık 70 bin olan dava başvurusu sayısı 2022 sonunda 74 bin 650’ye yükselmiş durumda. Türkiye bu başvurularda 1 Ağustos 2022 tarihinden bu yana ilk sırada yer alıyor.

Türkiye başvuruları

AİHM gündemindeki başvuruların 20 bin 110’u Türkiye kaynaklı hak ihlâli şikayetlerinden oluşuyor ve AİHM’nin toplam iş yükünün yüzde 26,9’una eşit. Türkiye yaklaşık 20 yıldır AİHM’de hakkında en fazla dava başvurusu olan ülke konumunda değildi. Türkiye’ye yönelik başvurular da AİHM açısından hiçbir zaman bu denli önemli bir iş yükü oluşturmamıştı.

Türkiye’ye karşı dava başvurularının yarısını 15 Temmuz darbe girişimi sonrası alınan tedbirler kapsamındaki tutuklama, yargılama ve kamu sektöründe işten çıkarmalara bağlı şikayetler oluşturuyor. AİHM’nin 2023 yılı içinde bu dava grubuyla ilgili içtihat niteliğinde bir karar açıklaması bekleniyor.

Dava başvurusu sayısında Türkiye’yi sırasıyla Rusya (16 bin 750), Ukrayna (10 bin 400), Romanya (4 bin 800), İtalya (3 bin 550), Yunanistan (2 bin 800), Polonya (2 bin 450) ve Azerbaycan (2 bin 150) izliyor. Türkiye, Rusya, Ukrayna, Romanya ve İtalya’ya karşı başvurular AİHM iş yükünün yüzde 74’ünü oluşturuyor. Dava başvurularında, halihazırda hakkında hiçbir şikayet olmayan Lihtenştayn en alt sırada yer alırken, Andora’ya karşı 5, İrlanda’ya karşı ise 10 başvuru bulunuyor.

AİHM kararları

AİHM 2022’de üyesi 47 devlete karşı toplam bin 163 karara hükmetti. Mahkeme 2010’dan bu yana bir yıl içinde bu kadar karara hükmetmemişti. Geçen yıl açıklanan kararların bin 59’unda AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) en az bir maddesinin ihlâl edildiği sonucuna varıldı. En çok ihlâl “özgürlük ve güvenlik” hakkıyla ilgili 5’inci madde temelinde verildi.

Bu maddeyle ilgili 407 ihlâl kararı açıklandı. Sözleşmenin “işkence ve kötü muamelenin yasaklanması”yla ilgili 3’üncü maddesi temelinde 403, “adil yargılanma” hakkıyla ilgili 6’ncı maddesi temelinde 346, “mahkemeler önünde etkili başvuru” hakkıyla ilgili 13’üncü maddesi temelinde ise 237 ihlâle hükmedildi.

AİHM’nin geçen yıl haklarında en çok dava kararı açıkladığı devletler sırasıyla Rusya (384), Ukrayna (144), Romanya (81), Türkiye (80), Macaristan (35), Polonya (34) ve Moldova (34) oldu.

Türkiye davalarında açıklanan kararlardan 73’ünde AİHS’nin en az bir maddesinin ihlal edildiğine, beş davada hiçbir ihlâl olmadığına, diğer iki davada ise başka yollarla çözüme hükmedildi. Türkiye’yle ilgili ihlâl kararlarında AİHS’nin emniyet ve güvenlik hakkıyla ilgili 5’inci maddesinin 27 kez, mülkiyet hakkıyla ilgili Ek Protokolün 1’nci maddesinin 20 kez, adil yargılanmayla ilgili 6’ncı maddenin ise 19 kez ihlâl edildiği açıklandı.

AİHM verilerine göre 2022’de Türkiye davalarında dostane çözüm sayısı da azaldı. 2020’de 167, 2021’de ise 43 olan dostane çözüm sayısı 2022’de 10’a geriledi.

AİHM geçen yıl 2021’e oranla yüzde 61 artışla 3 bin 106 ihtiyati tedbir başvurusu kaydetti. Bunlardan bin 94’üne olumlu yanıt verildi. Olumlu yanıt içeren ihtiyati tedbir kararlarının 748’ini Belçika’da göç konularıyla ilgili dosyalar oluşturuyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

AİHM’den Dikkat Çeken Karar: HDP’li Vekillerin Tutuklanması Siyasi

AİHM, HDP’li 13 milletvekilinin haksız olarak tutuklandıklarına, tutukluluğun haksız olarak devam ettirildiğine, ifade özgürlüğü ile seçme ve seçilme haklarının ihlal edildiğine karar verdi. AİHM kararını bugün açıkladı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekiliyken tutuklananların başvurusuyla ilgili kararını bugün açıkladı.

13 HDP’li milletvekilinin haksız olarak tutuklandıklarına, tutukluluğun haksız olarak devam ettirildiğine, ifade özgürlüğü ile seçme ve seçilme haklarının ihlal edildiğine karar verdi.

Kararda ayrıca, Selahattin Demirtaş kararında da olduğu gibi, tutuklanmalarının siyasi saikle olduğuna ve 18. Maddenin ihlal edildiğine hükmetti.

Başvuruda haklarında karar alınan siyasetçiler şöyle: Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Besime Konca, Abdullah Zeydan, Nihat Akdoğan, Selma Irmak, Ferhat Encü, Gülser Yıldırım, Nursel Aydoğan, Çağlar Demirel, Ayhan Bilgen, Burcu Çelik ve Leyla Birlik.

Hepsi 1 Kasım 2015 seçiminde seçilerek Meclis’e girmişti, 12’si 4 Kasım 2016’daki operasyonla, biri 2017’de tutuklandı.

“Derhal serbest bırakılmalılar”

Avukat Ramazan Demir bianet’ten Ayça Söylemez’e yaptığı açıklamada, bu kararın, HDP’li milletvekillerinin iktidarın talimatı doğrultusunda siyasi saikle tutuklandıkları anlamına geldiğini söyledi.

Demir, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala ile ilgili kararların ardından Türkiye’nin 3. kez 18. maddeden mahkum edildiğini belirtti:

“AİHM’in bu kararıyla 4 Kasım 2016 operasyonu çökmüş oldu, hukuken de siyasi amaçlarla yapıldığı ortaya kondu. Kararda, siyasetçilerin seçim meydanlarındaki konuşmalarının ve diğer suçlama konusu olan tüm beyanlarının, ifade özgürlüğü kapsamında olduğu belirtiliyor.”

Türkiye’nin bugün açıklanan karara itiraz hakkının bulunduğunu ekleyen Demir, “Dosya AİHM Büyük Daire’ye taşınsa da, mahkeme Demirtaş kararında tüm ilkeleri belirlemişti, o sebeple kararda değişiklik olmaz” dedi.

Ramazan Demir bu kararın ardından, haklarında yargılama devam eden tüm milletvekillerinin derhal tahliye edilmesi ve haklarındaki tüm suçlamaların tek tek düşürülmesi gerektiğini söyledi.

Ayrıca, tutuklu yargılandıkları dava dosyalarında suçlama konusu yapılan bazı beyanlarının Kobani davasında da yer aldığını, bu sebeple suçlamaların o davada da düşürülmesi gerektiğini ekledi.

Seçilme hakları da ihlal edildi

İç hukuktaki itirazları reddedilince, siyasi demeçleri sebebiyle tutuklandıkları gerekçesiyle AİHM’e başvurmuştu.

Başvurularında, makul şüphe olmaksızın ve Parlamento üyesi olmalarına rağmen haksız şekilde tutuklandıklarını belirttiler.

AİHM kararını bugün açıkladı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. Maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.

Ayrıca AİHS’nin özgürlük ve güvenlik hakkının düzenlediği 5. Maddesindeki gerekçeli tutukluluk, makul sürede yargılama ve dosyaya erişim haklarının ihlal edildiğine hükmetti.

AİHM ayrıca seçme ve seçilme haklarının da ihlal edildiğini açıkladı.

Paylaşın

AİHM, Türkiye’yi 168 Yargı Üyesinin Açtığı Davada Mahkum Etti

15 Temmuz darbe girişiminin ardından görevden alınan ve tutuklanan 168 yargı mensubunun yaptığı başvuruyu karara bağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ankara’nın insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetti.

Türkiye, AİHM’in verdiği karar gereği başvuru sahiplerine 5’er bin euro tazminat ödeyecek.

AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiği görüşüne vardı.

Gözaltılar hukuksuz

Gerekçeli kararda, başvuru sahiplerinin “duruşma öncesi gözaltına alınmalarının hukuksuz olduğuna” hükmedildi.

AİHM kararında başvuru sahiplerinin duruşma öncesi makul bir şüphe olmadan tutuklanmalarının insan hakları ihlali teşkil ettiği görüşüne varıldı.

Başvuru sahipleri darbe girişiminin ardından “Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması” üyeliği suçlamasıyla tutuklanmıştı.

AİHM’den yapılan açıklamada, başvuru sahiplerinin önemli bir kısmının Türkiye’deki temyiz mahkemesine ve Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvurularla ilgili hukuki sürecin sürdüğü aktarıldı.

AİHM’in bugünkü hükmüyle birlikte darbe girişimi sonrası tutuklanan yargı üyelerinin yaptığı başvurularla ilgili verilen ihlal kararlarının sayısı 825’i geçti.

AİHM nedir?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir.

Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, toplulukların, tüzel kişilerin ve diğer devletlerin, belirli usul ve kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir.

46 Avrupa Konseyi üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanımaktadır. Mahkeme, Fransa’nın Strazburg şehrinde bulunmaktadır.

Avrupa Birliği’nin günümüzde Avrupa Konseyi’ne ait bayrağı kullanıyor olması çeşitli kafa karışıklıklarına yol açıyorsa da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Birliği’nin değil, hemen hemen tüm Avrupa devletlerinin üyesi olduğu ayrı bir uluslararası teşkilat olan Avrupa Konseyi’nin organıdır.

Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadı, Avrupa Birliği için de olmazsa olmaz asgarî standartları oluşturmaktadır.

Paylaşın

Avrupa Konseyi, Demirtaş İçin Anayasa Mahkemesi’ni Bekliyor

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, 7 Kasım 2019 tarihinden bu yana Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) bekleyen kişisel başvurusunun daha fazla geciktirilmemesi çağrısında bulundu.

Euronews Türkçe’nın aktardığına göre, Bakanlar Komitesi adına büyükelçiler seviyesinde toplanan Delegeler Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) daha önce verdiği karar uyarınca Demirtaş’ın serbest bırakılması talebini yineledi.

Delegeler Komitesi kararında, Anayasa Mahkemesi’nin alacağı kararın da AİHM kararının ruhuna uygun olması gerektiği beklentisi dile getirildi.

Kararda ayrıca Türkiye’deki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bağımsız yapısının güçlendirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması istendi.

Kavala davasında 13 Ekim’e kadar Türkiye’den iç hukuk yolu süreciyle ilgili bilgi istendi

Bu arada Delegeler Komitesi, Osman Kavala davasıyla ilgili olarak Türkiye’ye 13 Ekim tarihine kadar devam eden iç hukuk süreciyle ilgili Strasbourg’a bilgi vermesini istedi.

AİHM’in serbest bırakılmasını istediği Kavala için Komite, Türkiye aleyhine “ihlal süreci” başlatmıştı.

Demirtaş kararı neydi?

4 Kasım 2016 tarihinden bu yana cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş için bir kez daha serbest bırakılma ve mahkumiyet kararlarını bozma çağrısı yapan Delegeler Komitesi, çeşitli tarihlerde aldığı kararlarda, Türkiye’nin AİHM’in Demirtaş ile ilgili verdiği karara saygı göstermesini talep etti.

AİHM Büyük Dairesi, 22 Aralık 2020’de aldığı kararda, Ankara tarafından temyize götürülen Selahattin Demirtaş kararını onamıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkındaki kararına ilişkin, daha önce yaptığı bir açıklamada “AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz.” diye konuşmuştu.

Başvuruyu “acil süreç” işleterek öncelikle değerlendiren AİHM, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5. maddesinin 3. fıkrasını, özgür seçimlerle ilgili 1. protokolün 3. maddesini ve hakların kısıtlanmasının sınırlarıyla ilgili 18 maddeyi ihlal ettiğine hükmetmişti.

Paylaşın

Türkiye, AİHM’deki Osman Kavala Davasında Yolun Sonuna Geldi Mi?

Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin 11 Temmuz’da verdiği ve Osman Kavala’nın mahkeme kararına rağmen serbest bırakılmaması yüzünden Ankara’nın sorumluluklarını yerine getirmeyip ihlali sürdürdüğü yolundaki kararını, yarın başlayıp üç gün sürecek toplantılarda ele alacak.

Euronews Türkçe’nin Avrupa Konseyi kaynaklarından aldığı bilgiye göre, bu toplantıda Türkiye aleyhine bir karar çıkması kesin olmakla birlikte Ankara aleyhine çıkacak metin konusu hala kesinlik kazanmadı.

AİHM’in Büyük Dairesi, 11 Temmuz’da Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesinin 1. fıkrası uyarınca sorumluluklarını yerine getirmediğine hükmederken, karar 1’e karşı 16 oyla alınmış, sadece Türk yargıç karşı oy kullanmıştı.

Bakanlar Komitesi, 13 Temmuz’da ise Türkiye’ye Kavala’nın derhal serbest bırakılması yolunda çağrı yaparken, Bakanlar Komitesi Sekreteryası’ndan AİHM kararını detaylı bir şekilde inceleyip, Eylül ayındaki oturum için kendisine görüş sunmasını talep etmişti.

Delegeler Komitesi ne kararı verecek?

AİHM’in Büyük Dairesi’nin son kez Türkiye aleyhine ihlal kararı vermesinin ardından Ankara aleyhine “mahkeme kararlarına uymadığı” gerekçesiyle “ihlal süreci” başlatan Bakanlar Komitesi’nin üç gün içinde vereceği karar büyük önem taşıyor.

Büyükelçiler seviyesinde Bakanlar Komitesi adına toplanan Delegeler Komitesi’nin Türkiye’nin üyeliğini askıya alması masadaki seçenekler arasında yer alıyor.

Büyük Daire, 11 Temmuz’da aldığı kararda, AİHM’in ilgili dairesinin 10 Aralık 2019 yılında Türkiye aleyhine verdiği kararda Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını istediğini kaydeden Büyük Daire, Türkiye’nin sorumluluklarını yerine getirmediğine karar vermişti.

Gerekçeli karar: Türkiye iyi niyetle davranmadı

AİHM’in ilgili dairesi tarafından verilen karar sonrası Kavala’nın 18 Şubat’ta 2020 tarihinde serbest bırakıldığını belirten Büyük Daire, savcılık kararıyla “darbe teşebbüsü” suçlamasıyla iş insanının aynı gün yeniden tutuklandığını bildirmişti.

Büyük Daire, Kavala’ya yönelik ne yeni tutuklama kararının ne de yeni suçlamaların somut gerekçelere ve delillere dayanmadığına hükmetmişti.

Türkiye’nin savunmasında belirttiği tedbir ve önlemlere atıfta bulunan gerekçeli kararda, “Büyük Daire, taraf devletin iyi niyetle, Kavala kararının sonuçları ve ruhuna veya buna uygun bir şekilde hareket ettiği sonucuna varmasına izin vermediğine hütmetmişti.

Dışişleri Bakanlığı’ndan tepki: ‘İnsan hakları sistemi bir kez daha sorgulandı’

Dışişleri Bakanlığı, AİHM Büyük Dairesi’nin Osman Kavala kararını, Türkiye’nin, AİHM’e ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine yaptığı bildirimlere rağmen almasına tepki göstermişti.

Bakanlık açıklamasında, “Ancak ne yazık ki, AİHM konuyla ilgili olarak bugün açıkladığı kararla beklentilerimizi boşa çıkarmış ve Avrupa insan hakları sisteminin itibarının bir kez daha sorgulanmasına sebep olmuştur” denildi.

Davanın geçmişi

Bakanlar Komitesi, AİHM’in ilgili dairesinin 10 Aralık 2019’da verdiği ihlal kararı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına ilişkin hükmü yerine getirmediği gerekçesiyle Türkiye aleyhine “ihlal süreci” başlatmıştı.

Türkiye’den konu ile ilgili daha önce bilgi isteyen Bakanlar Komitesi, “ihlal süreci”nin son aşaması olarak 2 Şubat 2022’de davayı AİHM’in Büyük Dairesi’ne göndermişti.

Komite, Kavala davasının AİHM’ye havale edilmesine dair ara kararı oy çokluğuyla kabul etmişti.

Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, “Avrupa Konseyi’nin Türkiye’de devam eden bağımsız yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan yaklaşımını devam ettirdiğini ve yargı sürecine saygı ilkesini ihlal ettiğini” iddia etmişti.

Avrupa Konseyi’nde şu ana kadar üyelikten atılan ülke var mı?

Yunanistan’da, Cunta döneminde Atina aleyhindeki devlet davasında Cunta yönetiminden istenenin yerine getirilmemesi dışında bu tarihe kadar uygulamaya konmayan bir Divan kararı mevcut değildi.

Yunanistan Avrupa Konseyi’nden ihraç edilmemek için “Albaylar Cuntası” döneminde 1967 yılında kendi isteğiyle üyeliğini sona erdirdi.

Son olarak Bakanlar Komitesi, Ukrayna’yı işgal eden Rusya’nın üyeliğinin askıya alınmasını kararlaştırdı. Ancak, bu karar yürürlüğe girmeden Moskova, kenti isteğiyle üyelikten ayrıldığını duyurdu.

AİHM kararına uymadığı için şu ana kadar hangi ülkeye dava açıldı?

AİHM kararlarını uygulamadığı için bir Konsey üyesine karşı ilk dava 2017 yılında Azeri muhalif Ilgar Mammadov’un tutukluluğu nedeniyle Azerbaycan’a karşı açılmıştı. Mammadov, Ağustos 2018’de serbest bırakıldı.

Paylaşın

AİHM, IŞİD’e Katılan 2 Vatandaşının Geri Dönüşünü Reddeden Fransa’yı Suçlu Buldu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Büyük Dairesi, Fransa’nın, Irak-Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) katılan ve Suriye’deki kamplarda tutulan iki vatandaşının ülkelerine dönmesini reddetmesinden dolayı “insan hakları ihlalinde bulunduğuna” hükmetti.

Euronews Türkçe‘nin aktardığına göre, AİHM’in 17 yargıçtan oluşan Büyük Dairesi, iki Fransız vatandaşının ailelerinin yaptığı başvuruda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 4. numaralı protokolünün, 3. maddesinin 1. fıkrasının Fransa tarafından ihlal edildiği görüşüne vardı.

Bu protokolün ilgili maddesi, “AİHS’ne taraf hiç bir ülkenin vatandaşının ülkesi topraklarına sokulmamasını” yasaklıyor.

Fransa’ya dönmek isteyenler için bu dava emsal olabilir

Bu dava Fransa’dan Suriye, Irak veya başka bölgelere savaşmak için gidip Fransa izin vermediği için dönemeyen vatandaşların ülkeye dönüşü için içtihat oluşturması açısından da önem taşıyor.

AİHM’in ilgili dairesi, davanın “hukuken karışık” olduğunu gerekçe göstererek kendi yargılama hakkından feragat ederek, 2019 ve 2020 yılında yapılan başvuruları genelde temyiz duruşmalarına bakan Büyük Daire’ye göndermişti.

Büyük Daire’de 2021 yılında yapılan duruşmaya Avrupa Konseyi İnsan Hakları Temsilcisi müdahil taraf olarak katılmış ve sunduğu savunmasında Fransa’yı suçlamıştı.

Başvuruyu yapanlar, ayrıca yakınlarının Fransa’ya girişine izin vermeyerek, Paris’in AİHS’nin işkence ve kötü muamelenin yasaklanmasıyla ilgili 3. maddesini de ihlal ettiği şikayetinde bulunmuştu. Büyük Daire, bu şikayeti ise değerlendirmedi.

Büyük Daire, Fransız yargı makamlarının daha önce verdiği ülkeye girişlerine izin verilmeyen vatandaşlarla ilgili kararları yeniden değerlendirmesine hükmetti.

Kızları Irak-Şam İslam Devleti’ne katılan iki Fransız aile, kızlarının üç torunlarıyla birlikte Fransa’ya geri dönmeleri için Fransız makamlarına başvuruda bulunmuştu. Taleplerinin reddedilmesi üzerine aileler kararı AİHM’e taşımıştı.

AİHM ayrıca, başvurunun yeniden değerlendirilmesinin yanı sıra, Fransa’nın başvuru yapan iki aileye mahkeme masrafları için 18 bin ve 13 bin 200 euro ödemesine karar verdi.

Fransız  mahkemeleri başvuru yapanları geri çevirmişti

Kararın açıklandığı oturumda Fransa’nın Avrupa Konseyi Büyükelçisi’nin yanı sıra Danimarka, İsveç, İngiltere ve İspanya gibi çeşitli ülke temsilcileri de hazır bulundu. Bu ülkeler de Suriye’de bulunan vatandaşlarının geri dönüşlerine izin vermiyor.

Paris İdari Mahkemesi ve Danıştay, 2020 yılında kendilerine yapılan başvuruyu kabul etmemişti.

Fransız hükümeti uzun süredir IŞİD’e katılanların ve ailelerinin yerel mahkemelerde yargılanması gerektiğini belirterek, geri dönüşlerini reddediyor.

Avrupa ülkelerinde IŞİD üyesi olmak için Orta Doğu’ya seyahat edenlerin geri dönüşleri konusunda kamuoyu genel anlamda tepkili. İnsan hakları savunucuları ise IŞİD militanlarının tutulduğu kamplarda kalan çocukların durumundan endişe duyuyor ve en kısa sürede geri getirilmeleri çağrısında bulunuyor.

Paylaşın

‘Osman Kavala Dosyası’ Yeniden Avrupa Konseyi Gündeminde

Osman Kavala dosyası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 11 Temmuz 2022 tarihinde açıkladığı görüş niteliğindeki kararın ardından yeniden Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gündemine geliyor. Bakanlar Komitesi konuyu 20-22 Eylül günleri arasında Strasbourg’da düzenleyeceği “AİHM kararları” gündemli toplantılarda ele alacak.

Bu toplantılar öncesi Osman Kavala’nın avukatları tarafından Bakanlar Komitesine gönderilen bir mektupta, AİHM’nin 17 yargıçlı Büyük Dairesinin 11 Temmuz’da açıkladığı kararın tam olarak uygulatılması için “eldeki tüm imkanların kullanılması” çağrısında bulunuldu.

DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın haberine göre, avukatlar, Osman Kavala’nın 11 Temmuz kararı gereği derhal serbest bırakılmasını, Gezi olayları ve darbe girişimiyle ilgili davalarda beraat ettirilmesini, hakkındaki tüm suçlamaların düşürülmesini ve başta insan hakları savunuculuğu olmak üzere tüm mesleki faaliyetlerine geri dönmesinin sağlanmasını da talep etti.

Mektupta, 25 Nisan 2022 tarihinde Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmeden İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11 Temmuz kararı sonrası Kavala’yı derhal serbest bırakmayarak, “Türk Anayasası’na aykırı davrandığı” not edildi. AİHM’nin 11 Temmuz kararında Kavala hakkındaki 25 Nisan kararını da “bütünüyle dikkate aldığı” belirtildi.

Bekir Bozdağ’ın ifadeleri

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın AİHM’nin ihlal kararıyla ilgili ifadelerini “kaygı verici” olarak tanımlayan avukatlar, bu ifadelerin 11 Temmuz kararının uygulanma sürecini inceleyen ve Kavala davasının temyiz sürecinde görev alacak yerel yargıçlar üzerinde “caydırıcı etki” yaratabileceği görüşünü de dile getirdi.

Bekir Bozdağ, 10 Ağustos’ta 13’üncü Büyükelçiler Konferansı sırasında yaptığı konuşmada, “Biz bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyduk ve uyguladık. Osman Kavala hakkında AİHM’in verdiği hak ihlali kararını da Türk mahkemesi uygulamış ve uymuştur. Başka bir suç nedeniyle tutuklama ve yargılaması devam etmiştir. Şimdi hüküm özlüdür” ifadelerini kullanmıştı. Bozdağ, “Başka bir ihlal iddiası başvurusuna konu olabilir. Önüne geldiğinde de mahkeme bunu değerlendirip karara bağlayabilir ama uygulanmış bir karara ‘Uygulanmamış’ diyemez” demişti.

Ankara’dan Strasbourg’a görüş

Bozdağ’ın bu tutumu Ankara’nın konuya ilişkin olarak bu hafta Strasbourg’a ilettiği görüşlere de yansıdı. Türk hükümeti, geçtiğimiz aylarda olduğu gibi bir kez daha, Osman Kavala’nın AİHM kararına temel oluşturan suçtan değil, başka bir suçtan tutuklu ve yargılanmakta olduğu mesajını verdi.

Ankara tarafından Bakanlar Komitesine iletilen mesajlarda, “Türkiye’nin her zaman Avrupa Konseyi ilke ve standartlarına bağlı olduğu, AİHM kararlarının uygulanmasında yapıcı rol oynadığı ve AİHM kararlarının Türkiye’de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının daha da ilerlemesinde rehber işlevi gördüğü” savunuldu. Osman Kavala’nın AİHM’nin 10 Aralık 2019 tarihli kararına temel olan suçlara bağlı tutukluluk halinin 20 Mart 2020 tarihinde sonlandığı, şu anda başka bir suçtan yargılandığı, bu suç kapsamında 25 Nisan 2022 tarihinde müebbet hapis cezasına mahkum edildiği, ancak bu kararla ilgili yargı sürecinin devam ettiği bildirildi.

Tutukluluk hali AYM gündeminde

Hükümet, Kavala’nın mevcut tutuklukuk haline Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde 9 Haziran 2022 tarihinde bireysel başvuruyla itiraz ettiği, AYM’nin bu konuda 22 Haziran’da Adalet Bakanlığı’ndan görüş istediği, bakanlığın bu görüşü 24 Ağustos’ta AYM’ye ilettiği bilgilerini verdi.

Türk hükümeti, Kavala’nın avukatlarının “AİHM’nin 11 Temmuz kararında Kavala hakkında İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 25 Nisan’da açıklanan karar da dikkate alınmıştır” ifadelerine de karşı çıktı. Ankara 25 Nisan kararının gerekçeli bölümünün 6 Haziran’da açıklandığını, hükümetin bu kararın İngilizcesini 24 Haziran 2022 tarihinde AİHM’ye ilettiğini, AİHM’nin ise 11 Temmuz’da açıkladığı kararla ilgili oturumlarını 8 Nisan, 4 Mayıs ve 9 Haziran tarihlerinde düzenlediğini söylüyor.

Şimdi ne olacak?

Bakanlar Komitesinin 20-22 Eylül toplantılarında Kavala dosyasında somut bir karar almamakla birlikte, dosyada yeni bir aşamanın önünü açması bekleniyor. Bu çerçevede devreye Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ama özellikle de siyasi bir platform olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) girecek. AKPM içinde kimi siyasi gruplar ve siyasiler Kavala dosyasında Türkiye’ye yaptırım uygulanması fikrini destekliyor. Ancak olası bir yaptırım kararının aylar alacağı söylenmekte. Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması olasılığı ise şimdilik dile getirilmiyor. Bakanlar Komitesi, Genel Sekreter ve AKPM’den oluşan üçlü bir mekanizmanın Ankara ile yeni bir diyalog süreci başlatabileceği seçeneği de masada.

AİHM Büyük Dairesi, 11 Temmuz’da açıkladığı Bakanlar Komitesine görüş niteliğindeki kararında, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46(1) maddesi gereğince uymakla yükümlü olduğu 10 Aralık 2019 tarihli Kavala kararından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna varmıştı.

Paylaşın

AİHM, Tükiye’de 230 Yargı Mensubuna Tazminat Ödenmesine Hükmetti

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), salı günü açıkladığı dört grup komite kararıyla 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ‘terör örgütü üyeliği’ iddiasıyla tutuklanan 230 yargı mensubunun daha özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Haber Merkezi / AİHM Türkiye’nin her bir davacıya 5 bin euro ödemesine, itiraz yolu kapalı, kesin şekilde karar verdi. Diğer kararlarla beraber bu 4 grup kararla toplam 710 yargı mensubunun darbe sonrası tutuklanmalarının usuli güvencelere aykırı olduğu ve herhangi bir makul şüphe olmadan gerçekleştiğine karar verilmiş oldu.

AİHM

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, toplulukların, tüzel kişilerin ve diğer devletlerin, belirli usul ve kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir.

46 Avrupa Konseyi üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanımaktadır. Mahkeme, Fransa’nın Strazburg şehrinde bulunmaktadır.

Avrupa Birliği’nin günümüzde Avrupa Konseyi’ne ait bayrağı kullanıyor olması çeşitli kafa karışıklıklarına yol açıyorsa da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Birliği’nin değil, hemen hemen tüm Avrupa devletlerinin üyesi olduğu ayrı bir uluslararası teşkilat olan Avrupa Konseyi’nin organıdır.

Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadı, Avrupa Birliği için de olmazsa olmaz asgarî standartları oluşturmaktadır.

Bir kişinin AİHM’ye başvurabilmesi için öncelikle kendi ülkesinde hakkını araması, yani iç hukuk yollarını tüketmesi gerekmektedir. Kişiler, iç hukukta haklarını aradıktan sonra ve bu konuda olumsuz nihaî karar alındıktan sonraki 4 ay zarfında yazılı olarak Strazburg’da bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmalıdır.

Mahkeme, yapılan başvuruların ön koşullarının yerine getirilip getirilmediğini inceler, bir eksiklik görmezse başvurunun esastan incelenmesine karar verir. Ön koşulları taşımayan başvuruların reddine karar verilir. Bu karar kesindir, karşı başvuru yolu yoktur.

Mahkeme, ön koşullar açısından kabul edilebilirlik kararı verdikten sonra esas hakkında karar vermeden önce, taraflara “uzlaşma” önerebilir. Taraflar kendi aralarında uzlaşır ve bu uzlaşı da mahkemece teyîd edilir ise, başvuru sonuçlanmış olur. Dostâne çözüm yoluyla da bir sonuca ulaşılamamışsa, mahkeme başvuruyu yeniden inceler, tarafların yazılı görüşlerini alır.

Gerekli görürse duruşma yapar, tanık dinler, soruşturma ve araştırma yapar. Mahkeme, başvuru sahibinin sözleşmede tanınan bir hakkının devlet tarafından ihlâl edildiği kararına varırsa, “hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder”. Yâni Mahkeme, devletin tazminat ödemesine karar verir. Mahkemenin kararlarının uygulanıp uygulanmadığı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetlenir.

Paylaşın