Şanlıurfa: Harran Kalesi

Harran Kalesi; Şanlıurfa’nın Harran İlçesi, İbni Teymiye Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Hemen hemen bütün kaynaklar, kalenin yerinde bir Sabii mabedinin bulunduğundan söz etmektedirler. İslâm kaynaklarında kaleden ilk kez bahseden el Mukaddesi (h. 4.-m. 10. asır) burasının Kudüs kalesi gibi taştan yapıldığını, güzel ve sağlam olduğunu söylemektedir. Emevi Halifesi II. Mervan’ın 10 milyon dirhem harcayarak Harran’da yaptırdığı bilinen sarayın kale olması ihtimali vardır.

İbni Cübeyr, Harran kalesinden “Şehrin doğusunda boş bir arsa ile ayrılmış müstahkem bir kalesi vardır. Bu kalenin etrafına döşenmiş taşlarla yapılmış derin ve geniş bir hendek bulunur. Bu hendek şehrin suru ve kaleyi birbirinden ayırır. Hendeğin suru da çok sağlamdır” cümleleriyle bahsetmektedir.

İbni Şeddad ise, şehrin doğusunda bulunan kaleye eskiden El-Müdevver denildiğini, burasının Harran Sabiilerinin mabedlerinden biri olduğunu, 1192 başlarında kaleyi ağabeyi Selahaddin Eyyûbi’den devralan Melik el-Adil’in o tarihte kaleyi yenilettiğini söylemektedir. (Melik Adil’in adı Halep kapısı üzerindeki 1192 tarihli kitabede geçmektedir.)

XVII. yüzyılın ortalarında Harran’ı ziyaret eden Evliya Çelebi Harran Kalesi için, “Urfa’dan güney tarafında 9 saat giderek Harran Kalesi’ne geldik. Burayı da Nemrud yapmıştır. Çöl içinde gayet sağlam bir kaledir. Beşgen şeklinde olup sanki usta elinden yeni çıkmış gibidir” demektedir.

Düzensiz dikdörtgen planındaki Harran Kalesi’nin dört köşesinde onikigen birer kule bulunmaktadır. Bunlardan kuzey batıdaki kule tamamen yıkılmıştır. Güney doğudaki kulenin dış kısmı yıkılmış olup iç kısmı ayaktadır. Güney batıdaki ve kuzey doğudaki kuleler ise kısmen ayaktadır.

Harran Kalesi ile ilgili en detaylı incelemeyi Lloyd ve Brice yapmıştır. Kalenin rölöve ve kesitlerini çizerek 1951 yılında yayınlayan bu iki araştırmacıya göre 90×130 m. boyutlarındaki kale üç katlı olup, bazıları tonozlu 150 odaya sahiptir. Her iki araştırmacıya göre; kale İslâm öncesi, İslâmi devirler ve güneybatı kulesinin arkasındaki süslü bir geçit dolayısiyle el-Melik el-Adil zamanı (1192) olmak üzere üç dönemde inşa edilmiş olmalıdır. Melik el-Adil dönemi olarak tarihlenen bölüm, kalenin batı kesiminde olup burada beşik tonozlu büyük bir mescid, bir galeri ve çeşme olduğu tahmin edilen zikzak kemerli ve köşe sütunçeli bir niş bulunmaktadır.

1951 yılı kazılarında, kalenin doğuya bakan cephesinin güney kesiminde bazalt taşından yapılmış at nalı kemerli bir kapı ortaya çıkartılmıştır. Bu kazıda bulunan ve kapıya ait olan kitabe parçalarında Nûmeyrilerin üçüncü hükümdârı Meni’in (Kav-vam) adı ve h. 451 (m. 1059) tarihi geçmektedir. Rice, bu kitabeyi kalenin ikinci devre inşaatına bağlamaktadır. Kapının her iki yanında, başlarını arkaya çevirmiş vaziyette, tasmaları zincirli birer çift köpek kabartması bulunmaktadır. Rice, yıkılmış olan bu kapının restitüsyonunu yayınlamıştır.

Rice, kalenin güney cephesinin batı kesimindeki duvarda yer alan Memluk stilindeki tarihsiz kitabe şeridinin h. 715 (m. 1315) yılında Malatya üzerine ordu gönderen el-Nasır’a ait olduğunu söylemektedir.

1951 yılında kale içerisinde yapılan kazılarda, İslâmi döneme ait 90 küsur parça nadide madeni kap (havan, sini, kazan) bulunmuştur. O tarihlerde Urfa’da müze olmadığı için bu eserler Ankara Etnoğrafya Müzesi’ne gönderilmiştir. Son yıllarda Harran Kazıları Başkanı Dr. Nurettin Yardımcı’nın girişimleriyle bu eserlerin bir kısmı Urfa Müzesi’ne geri getirilmiştir. Tavanları çökmüş, içerisi toprakla dolmuş çok sayıdaki oda ve koridor, yapılacak kazılarla temizlendiği takdirde, daha birçok eser ve belgenin gün ışığına çıkarılacağı muhakkaktır.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir