CHP’li Cihaner: Bir Kişinin Gitmesiyle Değişim Olmaz

Seçimler sonrası ortaya çıkan tabloyu değerlendiren CHP’li İlhan Cihaner, “Değişim şart. Bu değişimin tabii ki birincil koşulu da bir kurultay yapılması. Kurultay yapılması derken sadece Genel Başkan ve Parti Meclisi’nin seçildiği bir kurultayı kastetmiyorum” dedi ve ekledi:

“Parti’nin ideolojik tutumunun da tartışılacağı, tüzük ve program kurultayını da içeren bir değişim olmadıktan sonra bir kişinin gidip bir kişinin gelmesi ya da işte tüm MYK’nın değişmesi, bu bizim kafamızdaki değişimi karşılayacak bir şey değil.”

Cihaner, açıklamasının devamında, “Çünkü değişim, parti tabanında ve partinin karar mekanizmalarının olgunlaştığı süreçte tartışılmadı. Dünya değişiyor, partiler de değişir. Partilerin tutumları da değişir. Ancak bu tutum üzerine etraflıca düşünülür, taban buna göre endoktrine edilir, bu içselleştirilir. Öyle olunca tabanınız sahaya çıktığında bunun taşıyıcısı olabilir” ifadelerini kullandı.

CHP’nin sol kanadında yer alan ve partinin ana hattının da bu doğrultuda olması gerektiğini savunan “Gelecek İçin Biz” grubu, seçimlerin ardından ortaya çıkan tabloyu “net bir yenilgi” olarak nitelendirerek parti içi değişim çağrısında bulundu.

Grubun kurucusu, aynı zamanda üç dönem CHP milletvekili ve Parti Meclisi üyesi olarak görev yapan, eski cumhuriyet başsavcısı İlhan Cihaner’le seçim sonuçlarını ve önümüzdeki süreçte nasıl bir sorumluluk alacaklarını bianet’ten Vecih Cuzdan’a değerlendirdi.

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerini geride bıraktık. Gelecek İçin Biz olarak, seçim sonuçlarından hareketle, “merkez sağ inşası” taktiğinin tutmadığını belirterek, yönetime özeleştiri yapma ve sorumluluk alma çağrısında bulundunuz. CHP’yi bundan sonra nasıl bir süreç bekliyor?

Biz parti yönetiminin hem kadro olarak hem şu andaki karar mekanizmalarının tutumu olarak bir yenilenmeye, hem de en önemlisi politik tutum olarak bir yenilenmeye gitmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama parti karar mekanizmalarından yöneticilere kadar dışarıya yansıyan sanki bu yenilgi yaşanmamış gibi, sanki aynı minval üzere devam edileceği yolunda izlenimler ediniyoruz.

Köklü bir özeleştirinin gerektirdiği adımların atılması yerine birtakım vitrin değişikliklerine, kısmi kadro değişikliklerine gidildi ki bu da bizim tüzüğümüze göre yetersizdir. Çünkü örneğin MYK’nın kaynağı Parti Meclisi’dir. Ama Parti Meclisi bu yenilgiye giden süreç içerisinde hiçbir eleştiride bulunmadı, tutum almadı. Tam tersine, başından itibaren yetkilerinin tamamını tartışmadan Genel Başkan’a verdiler.

Tabii hatalar sadece Genel Başkan’ın tutumuna da indirgenemez. Çünkü Parti Meclisi tam da bunun için var. Her şey orada tartışılır, doğrular-yanlışlar ayırt edilir ve ortaya çıkan kararın demokratik ve politik meşruiyeti burada belirlenir. Ama bu mekanizmalar işletilmedi. Bu hatalar yapılırken, Parti Meclisi’nin dışında önemli illerin başkanları, büyükşehir belediye başkanları da bir eleştirel tutum getirmediler.

Biz de tabii artık adaylar belirlenip listeler kesinleştikten sonra o dar zamanda eleştiri dozumuzu düşürdük. Ama şimdi önümüzde çok önemli bir seçim var: Yerel seçimler. Her ne kadar parti yönetimi önümüzdeki yerel seçimler nedeniyle de bu tartışmaların yapılmaması ya da değişikliğin gerçekleştirilmemesi gibi bir bakış açısını hayata geçirmeye çalışıyor. Bu tutumu da çok yanlış buluyoruz.

Çünkü 2019 yerel seçimlerinde koşullar farklıydı. İYİ Parti’nin net bir desteği vardı büyükşehirlerde. Ayrıca HDP birçok yerde aday göstermeyerek örtülü bir destek vermişti. Şimdi hem Yeşil Sol Parti içerisindeki hem de İYİ Parti içerisindeki tartışmalar önümüzdeki süreçte ittifakların aynı şekilde devam edip etmeyeceğini de belirsiz hale getiriyor.

Dolayısıyla bu süreçte yenilgi olmamış gibi davranılamaz. İnsanlarda var olan motivasyon düşüklüğü, karamsarlık vs. bunların hepsinin acilen masaya yatırılması lazım.

Bugün yapılacak olan CHP MYK toplantısından bir beklentiniz var mı? Sizce tüm bunlar değerlendirilecek midir?

Kuşkusuz değerlendirilmiş bile olabilir. Ancak tek tük yapılan açıklamalardan ve önceki pratiğimizden hareketle muhtemeldir ki Genel Başkan’a ‘tam destek’ açıklaması yapılacaktır.

Belki kısmi bir MYK değişikliği için Genel Başkan’a alan açılacaktır -ki aslına bakarsanız zaten Genel Başkan tek belirleyici orada. Ancak sorun şu ki bizim tüzüğümüze göre MYK üyeleri, Parti Meclisi içerisinden seçilmek zorunda. Ve bu Parti Meclisi de bugüne kadar yapılan yanlışlardan, bu ideolojik savrukluktan, kadro ve liste hatalarından, ittifak hatalarından nihayetinde onlar da sorumlu. Ya doğrudan doğruya parçası olarak ya müdahale etmeyerek ya yetkilerini tüzüğe aykırı bir şekilde topyekûn olarak devrederek bu durumun sorumlusu aynı zamanda.

Dolayısıyla bu toplantıdan bizim düşündüğümüz gibi bir yenilenme, motivasyonu artırma veya örgütlerin yeniden sürece dâhil edilmesi gibi bir pratiğin çıkmasını doğrusu pek beklemiyorum. Umarım yanılırım.

Önümüzdeki süreç için “değişim” vurgusu yaptınız, bu noktada bir olağanüstü kurultay ya da benzer bir gelişmenin yapılabileceğini düşünüyor musunuz?

Değişim şart. Bu değişimin tabii ki birincil koşulu da bir kurultay yapılması. Kurultay yapılması derken sadece Genel Başkan ve Parti Meclisi’nin seçildiği bir kurultayı kastetmiyorum.

Parti’nin ideolojik tutumunun da tartışılacağı, tüzük ve program kurultayını da içeren bir değişim olmadıktan sonra bir kişinin gidip bir kişinin gelmesi ya da işte tüm MYK’nın değişmesi, bu bizim kafamızdaki değişimi karşılayacak bir şey değil.

Çünkü değişim, parti tabanında ve partinin karar mekanizmalarının olgunlaştığı süreçte tartışılmadı. Dünya değişiyor, partiler de değişir. Partilerin tutumları da değişir. Ancak bu tutum üzerine etraflıca düşünülür, taban buna göre endoktrine edilir, bu içselleştirilir. Öyle olunca tabanınız sahaya çıktığında bunun taşıyıcısı olabilir.

“Parti bir siyasi laboratuvara dönmüş durumda”

Son süreçten örnek vereyim. Şimdi herkesle temas edildi, tamam temas edilsin ama bunu yapan kadrolarınız bu süreçte ilk turdaki tezlerinizi mi taşıyacak, onları mı savunacak? Yoksa ikinci turdaki tezlerin mi savunusunu yapacak? Temas böyle bir şey değil ki. Yoksa en çok ev gezen başarıyı elde eder. Öyle bir şey değil. Dolayısıyla bir ideolojik netleşmeye de ihtiyaç var.

Nitekim bu tartışmaları Cumhuriyet Halk Partisi geçmiş dönemlerde de yapmış. Örneğin ‘Ortanın Solu’ sürecinde. Parti arşivine baktığımız zaman il, ilçelerde, gençlik kollarında inanılmaz tartışmalar yapılmış, raporlar düzenlenmiş. Ama şimdi parti adeta bir siyasi laboratuvara dönmüş durumda. İnformel, kayıt dışı siyaset yapılıyor.

Parti Meclisi’nin hatta belki MYK’nın bile onayı olmadan birdenbire bir hat değişikliği, bir söylem değişikliği gündeme geliyor. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da bir kafa karışıklığı, bir bulamaç ortaya çıkıyor. Bunların hepsinin tartışılacağı bir sürece ihtiyacımız var -ki zaman da yeterli.

Biz ilk çıktığımızda örneğin bir tüzük kurultayı yapıldı. O tüzük kurultayında tam da bu hataları giderecek, bir daha bu hataların yaşanmaması ya da minimize edilmesi için bir tüzük teklifi de sunmuştuk kurultaya. Orada da çok antidemokratik bir süreç yaşandı ve o tüzük kurultayı heba edildi.

Tüzük kurultayının tek çıktısı ön seçimin kaldırılması oldu. Eylemli olarak. Nitekim Cumhuriyet Halk Partisi neredeyse son üç-dört seçimdir ön seçim yapmıyor. Ne yerel yönetimlerde ne de genel seçimlerde. Bu da yaşadığımız yıkımın dinamiklerinden birisi olarak örgütün yeterince motive edilip sahaya sürülememesine vesile olmuştur.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir