CHP’de Kurultay Kararı; Meclis Grup Yönetimi Belli Oldu

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında yapılan ve beş saatten uzun süren Parti Meclisi (PM) toplantısında kurultay sürecinin başlatılması kararı çıktı.

Haber Merkezi / Kurultay kararının çıktığı toplantıya ilişkin yazılı açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Cumhurbaşkanlığı seçimi siyasi tarihimizin en eşitsiz koşullarında gerçekleşmiştir. Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan yalan, iftira, montaj, kutuplaştırma gibi çirkin yöntemlere başvurmuştur.

Bu süreç, siyasal iktidarın ve Cumhurbaşkanı adayının ahlaki meşruiyetini sorgulanır hale getirmiştir.”

Tüm bu olumsuzluklara karşın partimiz, yönetim organlarında seçim süreçlerini ve sonuçlarını ilk andan itibaren detaylı bir şekilde değerlendirmeye başlamıştır.

Bugünkü Parti Meclisi toplantımızda da seçim sonuçları detaylı bir şekilde değerlendirilmiş, ‘bilgi ve iletişim teknolojilerinden’ sorumlu birimimiz seçimlerde kullandığımız sistemimize ilişkin detaylı sunumlar gerçekleştirmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi, seçmenin verdiği mesajı, seçim sonuçlarını sandık sandık, köy köy, ilçe ilçe, il il dikkatle incelemeye ve analiz etmeye -parti kurul ve karar organlarında- devam edecektir.

Bu değerlendirme sürecinde özeleştiriler samimiyetle dikkate alınacak ve gereği hızla yerine getirilecektir.”

Partimizin Kurultay takviminin düzenlenmesi ile ilgili karar Parti Meclisimizce değerlendirilmiş ve takvimlendirme çalışmalarına başlanmıştır.

Kurultay sürecinin parti içi demokrasi kültürümüze yaraşır bir şekilde gerçekleşmesi için yapılacak gerekli hazırlıklar ve alınacak kararlar yeni Merkez Yönetim Kurulu tarafından açıklanacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak giderek derinleşen ekonomik krizden çıkışın yollarını göstermeye kararlılıkla devam edeceğiz.

On milyonların demokrasi, özgürlük, adalet ve refah mücadelesinde buluşan ve büyüyecek olan iradesine sahip çıkacak, eşit ve özgür bir Türkiye’yi kurma mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.”

CHP Meclis Grubu Başkanı Özgür Özel oldu

CHP Parti Meclisi toplantısının ardından CHP’nin yeni Meclis grup yönetimi de belli oldu.

CHP’de Meclis Grup Başkanı, Manisa Milletvekili Özgür Özel olurken, CHP Grup Başkanvekilleri Gökhan Günaydın, Burcu Köksal, Ali Mahir Başarır, TBMM Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca oldu.

Burcu Köksal da Oya Araslı ve Emine Ülker Tarhan’dan sonra CHP’nin üçüncü kadın grup başkanvekili seçildi.

CHP’nin Meclis Katip Üyeleri Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, Osmaniye Milletvekili Asu Kaya ve Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş olurken, İdari Amiri ise Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin oldu.

CHP PM üyesi olarak Gülizar Biçer Karaca, Gökhan Günaydın ve Ali Mahir Başarır’ın üyelikleri düştü. Bu isimlerin yerine Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve Akif Hamzaçebi geldi.

CHP’li 43 İl Başkanı’ndan “Olağanüstü Kurultay” Talebi

CHP’li 43 İl Başkanı, olağanüstü tüzük kurultayı talebiyle bir açıklama yayınladı. Açıklamada, “Partimizin sosyal demokrasinin evrensel ilke ve değerlerine daha sıkı sarılarak, ekonomik ve sosyal adalet duygusunu ön plana çıkartarak, toplumla ve sivil toplum örgütleri ile işçi sınıfı ve emek cephesi ile daha sıkı bağlar kurması gerekmektedir” denildi.

Haber Merkezi / Açıklamanın devamında, “Bizler bu partide görev yapmış ve hala görev yapan il başkanları olarak partimizin sosyal demokrat ilkelere, emek cephesine daha duyarlı olmasını istiyoruz. Yapılacak olağan kurultayın demokratik bir tüzükle yapılması için acilen olağanüstü bir tüzük kurultayı çağrısı yapıyoruz” ifadelerine yer verildi.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 43 İl Başkanı, Ankara’da yaptıkları toplantı sonrası, olağanüstü tüzük kurultayı talebiyle bir açıklama yayımladı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“37. olağan kongrede seçilen ve bir kısmı hala görevde olan il başkanlarından kurultay delegelerinden 14 Mayıs 2023 ve 28 Mayıs 2023 seçimlerinin değerlendirilmesi sonucunda CHP genel merkezine ve kamuoyuna Demokrasi ve Adalet Hareketi olarak çağrı bildirgemizdir.

28 Mayıs 2023 seçimlerine büyük bir beklenti ile giren fakat seçim sonucunda büyük bir hayal kırıklığı ve umutsuzluğun yaşandığı partimizde bir çok noktada değişim kaçınılmaz bir hale gelmiştir.

CHP’nin hiçbir döneminde CHP örgütleri bu kadar örselenmemiş bu kadar ikinci plana itilmemiştir. Seçilen 169 milletvekili içinde parlamentoya giren 37. dönem seçilmiş ve aday olan il ve ilçe başkanlarının oranı sadece %5’e tekabül etmektedir. Bu bağlamda önceliğimiz tüzükte, demokratik tüzük olgusuyla değişiklik yapılmasıdır.

Demokratik bir tüzük parti emekçilerinin, partide siyaset yapan gençlerin, kadınların ve herkesin emeklerinin güvence altına alınması demektir. Hiçbir örgüt emekçisinin kaderinin bir kişinin veya birkaç kişinin iki dudağı arasında olmamasıdır. Bu amaçla sosyal demokrat bir parti de tüzüğün demokratikleşmesi en önemli olgudur.

Ayrıca üst düzey CHP kadrolarının seçiminde liyakat, emek ve birikim ön planda olmalıdır. Bu kadroların görevlendirilmesi Genel Başkanın isteğiyle değil Parti Meclisinin Görevlendirmesi ile gerçekleştirilmelidir.

Milletvekilleri, Belediye Başkanları, Belediye Meclis Üyeleri parti içi seçimlerle belirlenmelidir. Bu partide siyaset yapan herkesin emeğinin karşılığını alabilmesi ve geleceğe güvenle bakabilmesi için demokratik tüzük zorunluluktur. Partimizin sosyal demokrasinin evrensel ilke ve değerlerine daha sıkı sarılarak, ekonomik ve

sosyal adalet duygusunu ön plana çıkartarak, toplumla ve sivil toplum örgütleri ile işçi sınıfı ve emek cephesi ile daha sıkı bağlar kurması gerekmektedir. Bizler bu partide görev yapmış ve hala görev yapan il başkanları olarak partimizin sosyal demokrat ilkelere, emek cephesine daha duyarlı olmasını istiyoruz.

Yapılacak olağan kurultayın demokratik bir tüzükle yapılması için acilen olağanüstü bir tüzük kurultayı çağrısı yapıyoruz. Bu çağrımıza olumlu bir cevap gelmezse mevcut tüzüğümüzün bize verdiği yetki ile imza sürecini kurultay delegeleri olarak başlatacağımızı tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz.”

Kılıçdaroğlu: Olağan Kurultayımızı Yasalara Göre Yapacağız

Partisinin olağan kurultayını seçim nedeniyle ertelediklerini hatırlatan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Olağan kurultayımızı yasalara göre yapacağız. Ona da Parti Meclisimiz karar verecek. Bunun için hukukçu arkadaşlarımız bir tarihlendirme yapıyor. O tarihlendirme içerisinde belli aşamalarda ilçe, il kongreleri, sonra kurultay yapılacak. Belli bir süreç var ve o süreç içerisinde bunları tamamlayacağız” dedi ve ekledi:

“Şimdi, MYK’da konuşulan bir konuyu benim ayrıntılara girerek anlatmam doğru değil. O toplantıda ittifak da dahil olmak üzere her konu bütün ayrıntılarıyla sağduyu içerisinde, büyük bir sorumluluk içerisinde konuşuldu. Yüklendiğimiz sorumluluğun ağırlığı, o sorumluluğun gereklerinin yerine getirilmesi bütün bunların hepsi konuşuldu.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından gündeme dair açıklamalar yaptı.

Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’ün sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin ahlaki meşruiyet sorunu var. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan kişinin ahlaki meşruiyet sorunu var” diye konuştu.

Montaj videolara ilişkin Kılıçdaroğlu, “Siyasetçi ahlaklı olmak zorundadır. Siyasetçi elbette belli konuları abartabilir, bunda hiçbir mahsur yoktur. Abartırsınız, eksecere edersiniz ama yalan söylemezsiniz, iftira atmazsınız karalama yapmazsanız” ifadelerini kullandı.

Partisinin başında olup olmayacağına dair ise Kılıçdaroğlu, “Ona parti karar verir tabi doğal olarak” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Söyleyeceklerim şu: Bir seçim süreci yaşadık. Hayatım boyunca ilk kez bu kadar yalan üzerine inşa edilen, karalama üzerine inşa edilen bir seçim süreci yaşadık. Dolayısıyla bu karalama üzerine, yalan üzerine, montaj videolar üzerine seçim stratejisini oturtan bir kişi şu an cumhurbaşkanı oldu. Dolayısıyla burada bir ahlaki meşruiyet sorunu var. İki siyasal meşruiyet sorunu var. Siyasetçi ahlaklı olmak zorundadır.

Siyasetçi elbette belli konuları abartabilir, bunda hiçbir mahsur yoktur. Abartırsınız, eksecere edersiniz ama yalan söylemezsiniz, iftira atmazsınız karalama yapmazsanız. Eğer yalan söylüyorsanız, iftira atıyorsanız ve bunu da çıkıp kendiniz itiraf ediyorsanız o zaman siz cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturamazsanız. Çünkü sizin ahlaki meşruiyetiniz tartışılır. Şu an Türkiye’de ahlaki meşruiyet sorunu var.

Biz isteriz ahlaktan, erdemden dem vuran birisinin cumhurbaşkanlığı koltuğunda otursun. Rakip evet, herkes bir başka partiden siyasi rakibidir. Biz bunu da anlayışla karşılarız. Ama yalan üzerine, iftira üzerine, karalama üzerine, montajlar yaparak, yalan yanlış montajları da itiraf ettikten sonra hala kalkıp bunu sürdürmek, ahlak sorunu gündeme getirir.

Siyasetçi her şeyden önce ahlaklı olmak zorundadır, erdemli olmak zorundadır. Türkiye’nin böyle bir sorunu var. Türkiye’nin ahlaki meşruiyet sorunu var. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan kişinin ahlaki meşruiyet sorunu var. Dolayısıyla ahlaki olmayan, ahlakı savunmayan bir kişinin yalan üzerine, iftira üzerine kalkıp da belli bir koltuğa oturan kişinin ahlakı her zaman sorgulanır. Başka ne söyleyeyim.

CHP Parti Meclisi üyeleri her seçimden sonra olduğu gibi, bu seçim sonrası da doğal olarak kendileri istifa dilekçelerini verdiler. Daha önceki seçimlerde de veriyorlardı. Bu partimizde geleneksel bir durum. Parti Meclimiz de bugün (Cumartesi) toplanacak. Doğal olarak seçim sürecini konuşacağız. MYK da arkadaşlar görüşlerini ifade ettiler. Partimizin seçim süreci, yapılan harcamalar ve diğer konularla ilgili Merkez Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlara bilgi verildi. Her konu bütün ayrıntılarıyla ele alındı, konuşuldu.

Onların soruları, görüşleri alındı. Artılarımız eksilerimiz değerlendirildi. Şimdi bunu Parti Meclisi’ne bir rapor olarak sunacağız. Doğal olarak Parti Meclisi ile de görüşeceğiz. Biz, 100 yıllık bir partiyiz. Dolayısıyla böyle her şeyi inceden inceye araştıran, sorgulayan, eksiğimiz nerede, hatamız varsa hatamız nerede, bütün bunları bir şekilde masaya yatıran, gelenekleri, örfü, adeti olan bir partiyiz. O çerçeve içinde değerlendirme yapılacak.”

“Artılar, eksiler sorun varsa nasıl çözeriz konuşuyoruz”

Hakkındaki eleştiriler nedeniyle partinin başında kalıp kalmayacağı sorusuna Kılıçdaroğlu “Ona parti karar verir tabi doğal olarak. Partinin kendi gelenekleri vardır. O gelenekler içerisinde hareket edilir” karşılığını verdi.

Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile görüşmeleriyle ilgili soruyu da şöyle cevaplandırdı:

“Canan Hanım, İstanbul’daki gelişmeleri aktarmak için ayda bir gelirdi. Ekrem İmamoğlu da büyükşehir belediye başkanımız. O da geliyordu. Dolayısıyla o çerçevede zaman zaman Mansur Yavaş Bey’le de bir araya geliriz. Artılar, eksiler sorun varsa nasıl çözeriz konuşuyoruz.

Bunlar olağanüstü olay değil bildiğimiz rutin, sıradan olan gelişmeler bu olağan. Oturup, konuştuk. Ben İstanbul’a gittiğimde orada da beraber oluruz. Onlar belli aralıklarla Ankara’ya gelirler, Ankara’da beraber oluruz. Karşılaştıkları sorunlar varsa onları anlatırlar. Bu şekilde yolumuza devam ediyoruz.”

Partisinin olağan kurultayını seçim nedeniyle ertelediklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bundan sonraki süreci ise şöyle anlattı:

“Olağan kurultayımızı yasalara göre yapacağız. Ona da Parti Meclisimiz karar verecek. Bunun için hukukçu arkadaşlarımız bir tarihlendirme yapıyor. O tarihlendirme içerisinde belli aşamalarda ilçe, il kongreleri, sonra kurultay yapılacak. Belli bir süreç var ve o süreç içerisinde bunları tamamlayacağız.”

Kılıçdaroğlu, MYK üyelerine seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdiğine ilişkin soruya da “Şimdi, MYK’da konuşulan bir konuyu benim ayrıntılara girerek anlatmam doğru değil. O toplantıda ittifak da dahil olmak üzere her konu bütün ayrıntılarıyla sağduyu içerisinde, büyük bir sorumluluk içerisinde konuşuldu. Yüklendiğimiz sorumluluğun ağırlığı, o sorumluluğun gereklerinin yerine getirilmesi bütün bunların hepsi konuşuldu” yanıtı verdi.

CHP’li Cihaner: Seçim Kampanyalarına İndirgenmiş Siyaset Anlayışı Terk Edilmeli

Seçimler sonrası ortaya çıkan tabloyu değerlendiren CHP’li İlhan Cihaner, “Bugünkü parlamento, Türkiye tarihinin gördüğü belki de en gerici, en sağcı parlamento olarak ortaya çıktı” dedi ve ekledi:

“Orada yeni ittifaklar, yeni dinamikler nasıl oluşacak? Deneyimledik ki en büyük muhalif olarak görünen aktörler bile bir anda olgusal hiçbir karşılığı ya da bir gerekçesi olmadığı halde taraf değiştirebiliyor ya da işte kendi politik örgütlerinin çıkarları çerçevesinde -ki haklıdır da- farklı pozisyon alabiliyor.”

Cihaner, açıklamasının devamında, “2019’da kazanılan büyükşehirlerin ne şekilde kazanıldığının dinamiklerinin çok iyi ölçülmesi lazım. “X yerde bir başarı elde edildi, bu başarının mimarı şudur” gibi bir tutum içine girilmemeli. Baktığımız zaman 2019 yerel seçimlerin öncesindeki referandumda “Hayır” blokunun oyu neyse yerel seçimlerde elde edilen oy da o oldu.

Dolayısıyla burada kişiye indirgenmiş yaklaşımın da terk edilmesi lazım diye düşünüyorum. Ve elbette her şeyin şeffaf bir şekilde yürütülmesi lazım. Siyaset mühendisliğinin, işte partinin özellikle seçim kampanyalarına indirgenmiş bir siyaset anlayışının terk edilmesi lazım.” ifadelerini kullandı.

CHP’nin sol kanadında yer alan ve partinin ana hattının da bu doğrultuda olması gerektiğini savunan “Gelecek İçin Biz” grubu, seçimlerin ardından ortaya çıkan tabloyu “net bir yenilgi” olarak nitelendirerek parti içi değişim çağrısında bulundu.

Grubun kurucusu, aynı zamanda üç dönem CHP milletvekili ve Parti Meclisi üyesi olarak görev yapan, eski cumhuriyet başsavcısı İlhan Cihaner’le seçim sonuçlarını ve önümüzdeki süreçte nasıl bir sorumluluk alacaklarını bianet’ten Vecih Cuzdan’a değerlendirdi

14 ve 28 Mayıs seçimlerine iki büyük krizin gölgesinde gidildi: Ekonomik kriz ve 6 Şubat depremleri. Deprem sonrası CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İktidarla hizalanmayı reddediyorum” çıkışı önemliydi. Ancak seçim sürecinde bu gündem öne çıkarılmadığı gibi, Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışının da özellikle ittifak içerisinde sahiplenilmediği görüldü. Hatta seçim sonuçlarından doğru tersine hareket edildiğini bile söyleyebiliriz. Siz bu konuda nasıl düşünüyorsunuz?

Deprem bölgesindeki özellikle ikinci tur sonuçlarına bakıldığı zaman tabii ki bu yenilginin depremzedelere kesilmesi kabul edilebilir bir şey değil. Sizin söylediğiniz yaklaşımın belki en uç noktası bu oluyor. Ama deprem sonrası “İktidarla hizalanmayacağız” denilmesine rağmen bu sürecin politikleştirilmediğini de görüyoruz.

Bu belki çok insancıl bir gerekçeyle, insanların acıları çok sıcakken anlaşılabilir bir şey. Ancak nihayetinde bir siyasi partiden söz ediyoruz ve siyasi partilerin attığı adımların, aynı zamanda kendilerini siyaseten güçlendirecek şekilde formüle edilmesi lazım. Bu ikisi birbirini dışlayan şeyler değil.

Hem yurttaşın ihtiyaçlarını karşılayıp, acılarını dindirmeye çalışıp dayanışmayı yükseltebilirsiniz hem de bu süreci politikleştirebilirdiniz. Bence bu süreçte de çok doğru bir hat izlenmedi.

Bakın deprem bölgesinde ikinci günden itibaren vardık. Dayanışma mekanizmalarına katkı vermeye çalıştık ve o sahada özellikle büyükşehir belediyelerinin insanüstü gayretleri vardı. Şimdi herkesin şapkayı önüne koyup niçin buradan bir politik sonuç, bir politik kitle elde edilmediğini düşünmeleri lazım.

İktidar uydurma temel atmalarla, gerçekleştirilmesi imkânsız vaatlerle oraya gitti ama hatırlayacak olursanız bakanların da arabaları tekmeleniyordu, yuhalanıyorlardı. Deprem, özellikle ortaya koyduğu sonuçlar itibariyle tabii ki politikti.

Nihayetinde depremin bir doğal afet olduğu kuşkusuz ama ortaya çıkardığı sonuçlar da bir o kadar politiktir. Dolayısıyla deprem gündeminin, seçim sürecine politikleştirerek taşınamadığını düşünüyorum.

Nitekim iktidar deprem bölgesinin önemini düşünerek ağırlıklı olarak o bölgede propagandasını yaptı, o bölgeye dair projeler üretti. Bunların gerçekçi olup olmaması önemli değil. Özellikle ikinci turda doğrudan doğruya oraya çalıştı AKP.

Ama ne olursa olsun burada temel mesele CHP’nin ideolojisizleştiği, siyasetsizleştiği gerçeğidir. Sonuçta attığınız tüm adımların büyük bir politik tutumun parçası, onu güçlendiren, onu taşıyan şeyler olması lazım. Birbirinden kopuk işler yapıldı. Sadece depreme özgü de değil bu.

Ben çok sık şu örneği veriyorum: Türkiye siyasi tarihinin bence en önemli iki olayı, Gezi Direnişi -ki işte tam da 10. yıl dönümündeyiz- ve bir diğeri de Adalet Yürüyüşü’dür. Bu iki olgu da ıskalandı. Oradaki dinamikler iyi okunarak politikleştirilemedi. Bu belki genel olarak sosyalist solu da ilgilendiren bir durum olabilir. Ama özellikle Cumhuriyet Halk Partisi gibi değişimin öncülüğünü yapmış, işte Adalet Yürüyüşü’nün ne kadar heyecan yarattığını düşünün, o orada kaldı.

Özet olarak tüm bu süreçler, sahip olduğumuz siyasi bakış açısına mal edilmedi. Rumuzsuz, sembolsüz bir siyaset tarzı izlendi. Bunların da büyük bir hata olduğunu düşünüyorum.

CHP MYK üyelerinin istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir değişim, dönüşüm şart derken bu sadece birkaç istifa ya da MYK’nin bu şekilde değiştirilmesinden ziyade bunun bir özeleştiri sonrasında ve sorumluluk tarifiyle olması gerekiyor.

Dünkü istifalar aslında rutin, her seçim sonrası ya da parlamentonun yenilendiği zaman MYK üyelerinin Genel Başkan’ın elini rahatlatmak için verdikleri istifa olarak görülüyor. Mesela burada, “x” MYK üyesinin özeleştiri yaptığı, yenilenmenin ve dönüşümün önünü açarak attığı bir adım yok.

Öyle olsa bile burada yeni MYK üyeleri yine Parti Meclisi (PM) içerisinden seçilecek ve PM de aslından bu süreçte yaşanan hatalardan sorumludur. Birçok taktik ve stratejik hata yapılırken bir eleştiri yaptıklarını duymadık. Buna dair bir tartışma olmadı.

Çünkü nereden biliyoruz? PM toplantısı olmadığı halde söylemde ya da politikada radikal değişiklikler oldu. Anlaşılıyor ki bunların hiçbiri PM içerisinde tartışılarak alınmış kararlar değil.

Dolayısıyla partinin kurultaydan sonra en üst organı olan PM’nin de bypass edildiğini görüyoruz. Buna göz yuman, buna izin veren PM’den oluşturulacak yeni MYK’nin de bizim kastettiğimiz hem ideolojik ve siyaset anlamında hem de kadro anlamında bir yenilenmeye işaret edeceğini çok düşünmüyorum.

Son olarak, önümüzdeki süreçte “Gelecek İçin Biz” olarak nasıl bir sorumluluk alacaksınız?

Biz, CHP içerisinde büyümeye çalışıyoruz ve parti içerisinde siyaset yapıyoruz. Bu eleştirilerimizi dönem dönem dile getirdiğimizde “her şeyden memnuniyetsiz insanlar” ya da aday olup olmama üzerinden hedef alındık. Bunu kabul etmiyoruz. Parti Meclisi’ndeyken de milletvekiliyken de bu eleştirileri dillendiriyorduk.

Geldiğimiz noktada, parti tabanının ‘şimdi yeri ve zamanı değildir’ bakış açısının hâkim olmasına izin vermemesi gerekiyor. Bu tartışmaların tüketilmesi lazım ki yerel seçimlere güçlü bir şekilde gidilebilsin.

Ve yerel seçimler konusunu tekrar vurgulamak istiyorum: Yerel seçimlerin kazanılmasının dinamiği çok ama çok yanlış okunuyor. Biraz önce detaylandırdığım gibi, ana dinamik destekler ve ittifaklardır, isimler değildir. Orada izlenen, ortaya konulan çiçek, böcek politikaları değildir. Bu destek mekanizmaları ve dinamikleri aynı şekilde işleyecek mi? Bundan çok emin değilim. Çünkü artık başka bir siyasi tablo var önümüzde.

“Kişiye indirgenmiş yaklaşım terk edilmeli”

Bugünkü parlamento, Türkiye tarihinin gördüğü belki de en gerici, en sağcı parlamento olarak ortaya çıktı. Orada yeni ittifaklar, yeni dinamikler nasıl oluşacak? Deneyimledik ki en büyük muhalif olarak görünen aktörler bile bir anda olgusal hiçbir karşılığı ya da bir gerekçesi olmadığı halde taraf değiştirebiliyor ya da işte kendi politik örgütlerinin çıkarları çerçevesinde -ki haklıdır da- farklı pozisyon alabiliyor.

2019’da kazanılan büyükşehirlerin ne şekilde kazanıldığının dinamiklerinin çok iyi ölçülmesi lazım. “X yerde bir başarı elde edildi, bu başarının mimarı şudur” gibi bir tutum içine girilmemeli. Baktığımız zaman 2019 yerel seçimlerin öncesindeki referandumda “Hayır” blokunun oyu neyse yerel seçimlerde elde edilen oy da o oldu.

Dolayısıyla burada kişiye indirgenmiş yaklaşımın da terk edilmesi lazım diye düşünüyorum. Ve elbette her şeyin şeffaf bir şekilde yürütülmesi lazım. Siyaset mühendisliğinin, işte partinin özellikle seçim kampanyalarına indirgenmiş bir siyaset anlayışının terk edilmesi lazım.

Kılıçdaroğlu’ndan İstifa Sorusuna Dikkat Çeken Yanıt

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, istifa edip etmeyeceği konusunda da, “MYK’da, Parti Meclisi’nde incelemeler, değerlendirmeler, tartışmalar yapılacak ve hep birlikte karar vereceğiz” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, “İktidar seçim kampanyasını, yalana, iftiralara, montaj kasetlere dayandırarak yürüttü. Halka yalan söyledi. Halkına yalan söyleyen biri cumhurbaşkanı olabilir mi? İktidarın ve seçim kampanyasının bu yönüyle sorgulanması gerekir” dedi.

“Siyasette abartı olur ama yalana, dolana, sahteciliğe, iftiraya yer yoktur” diyen Kılıçdaroğlu, “YSK seçim sonucunu onayladı ama bu sonucun ahlaki meşruiyeti yoktur” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV’den Fikret Bila’ya konuştu. Kılıçdaroğlu, istifa edip etmeyeceği konusunda, “MYK’da, Parti Meclisi’nde incelemeler, değerlendirmeler, tartışmalar yapılacak ve hep birlikte karar vereceğiz” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, “İktidar seçim kampanyasını, yalana, iftiralara, montaj kasetlere dayandırarak yürüttü. Halka yalan söyledi. Halkına yalan söyleyen biri cumhurbaşkanı olabilir mi? İktidarın ve seçim kampanyasının bu yönüyle sorgulanması gerekir” dedi.

“Siyasette abartı olur ama yalana, dolana, sahteciliğe, iftiraya yer yoktur” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

“Seçim kampanyası boyunca benim hakkımda yalan söylediler. İftiralar attılar. Sahte videolarla kampanya yürüttüler. Ve bu videoların sahte olduğunu, montaj olduğunu itiraf ettiler. Yüksek Seçim Kurulu seçim sonucunu onayladı ama bu sonucun ahlaki meşruiyeti yoktur.

“Ayrıca kimlere oy kullandırıldığını da gördük. İthal seçmen yarattılar. Türkçe bilmeyen yabancıların oy kullandığını gördük. Bu da ahlaki açıdan sorgulanmalıdır. Seçimi ahlaki meşruiyet açısından hukukçular da ilahiyatçılar da tartışmalıdır.”

Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla Genel Merkez Yönetimi arasında bir tartışma olup olmadığına ilişkin soruya da “Hiçbir sorun yok. Hiçbir gerginlik yok. Hep birlikte konuşup, değerlendirip yol haritamızı belirleyeceğiz” yanıtını verdi.

CHP’li Cihaner: Bir Kişinin Gitmesiyle Değişim Olmaz

Seçimler sonrası ortaya çıkan tabloyu değerlendiren CHP’li İlhan Cihaner, “Değişim şart. Bu değişimin tabii ki birincil koşulu da bir kurultay yapılması. Kurultay yapılması derken sadece Genel Başkan ve Parti Meclisi’nin seçildiği bir kurultayı kastetmiyorum” dedi ve ekledi:

“Parti’nin ideolojik tutumunun da tartışılacağı, tüzük ve program kurultayını da içeren bir değişim olmadıktan sonra bir kişinin gidip bir kişinin gelmesi ya da işte tüm MYK’nın değişmesi, bu bizim kafamızdaki değişimi karşılayacak bir şey değil.”

Cihaner, açıklamasının devamında, “Çünkü değişim, parti tabanında ve partinin karar mekanizmalarının olgunlaştığı süreçte tartışılmadı. Dünya değişiyor, partiler de değişir. Partilerin tutumları da değişir. Ancak bu tutum üzerine etraflıca düşünülür, taban buna göre endoktrine edilir, bu içselleştirilir. Öyle olunca tabanınız sahaya çıktığında bunun taşıyıcısı olabilir” ifadelerini kullandı.

CHP’nin sol kanadında yer alan ve partinin ana hattının da bu doğrultuda olması gerektiğini savunan “Gelecek İçin Biz” grubu, seçimlerin ardından ortaya çıkan tabloyu “net bir yenilgi” olarak nitelendirerek parti içi değişim çağrısında bulundu.

Grubun kurucusu, aynı zamanda üç dönem CHP milletvekili ve Parti Meclisi üyesi olarak görev yapan, eski cumhuriyet başsavcısı İlhan Cihaner’le seçim sonuçlarını ve önümüzdeki süreçte nasıl bir sorumluluk alacaklarını bianet’ten Vecih Cuzdan’a değerlendirdi.

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerini geride bıraktık. Gelecek İçin Biz olarak, seçim sonuçlarından hareketle, “merkez sağ inşası” taktiğinin tutmadığını belirterek, yönetime özeleştiri yapma ve sorumluluk alma çağrısında bulundunuz. CHP’yi bundan sonra nasıl bir süreç bekliyor?

Biz parti yönetiminin hem kadro olarak hem şu andaki karar mekanizmalarının tutumu olarak bir yenilenmeye, hem de en önemlisi politik tutum olarak bir yenilenmeye gitmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama parti karar mekanizmalarından yöneticilere kadar dışarıya yansıyan sanki bu yenilgi yaşanmamış gibi, sanki aynı minval üzere devam edileceği yolunda izlenimler ediniyoruz.

Köklü bir özeleştirinin gerektirdiği adımların atılması yerine birtakım vitrin değişikliklerine, kısmi kadro değişikliklerine gidildi ki bu da bizim tüzüğümüze göre yetersizdir. Çünkü örneğin MYK’nın kaynağı Parti Meclisi’dir. Ama Parti Meclisi bu yenilgiye giden süreç içerisinde hiçbir eleştiride bulunmadı, tutum almadı. Tam tersine, başından itibaren yetkilerinin tamamını tartışmadan Genel Başkan’a verdiler.

Tabii hatalar sadece Genel Başkan’ın tutumuna da indirgenemez. Çünkü Parti Meclisi tam da bunun için var. Her şey orada tartışılır, doğrular-yanlışlar ayırt edilir ve ortaya çıkan kararın demokratik ve politik meşruiyeti burada belirlenir. Ama bu mekanizmalar işletilmedi. Bu hatalar yapılırken, Parti Meclisi’nin dışında önemli illerin başkanları, büyükşehir belediye başkanları da bir eleştirel tutum getirmediler.

Biz de tabii artık adaylar belirlenip listeler kesinleştikten sonra o dar zamanda eleştiri dozumuzu düşürdük. Ama şimdi önümüzde çok önemli bir seçim var: Yerel seçimler. Her ne kadar parti yönetimi önümüzdeki yerel seçimler nedeniyle de bu tartışmaların yapılmaması ya da değişikliğin gerçekleştirilmemesi gibi bir bakış açısını hayata geçirmeye çalışıyor. Bu tutumu da çok yanlış buluyoruz.

Çünkü 2019 yerel seçimlerinde koşullar farklıydı. İYİ Parti’nin net bir desteği vardı büyükşehirlerde. Ayrıca HDP birçok yerde aday göstermeyerek örtülü bir destek vermişti. Şimdi hem Yeşil Sol Parti içerisindeki hem de İYİ Parti içerisindeki tartışmalar önümüzdeki süreçte ittifakların aynı şekilde devam edip etmeyeceğini de belirsiz hale getiriyor.

Dolayısıyla bu süreçte yenilgi olmamış gibi davranılamaz. İnsanlarda var olan motivasyon düşüklüğü, karamsarlık vs. bunların hepsinin acilen masaya yatırılması lazım.

Bugün yapılacak olan CHP MYK toplantısından bir beklentiniz var mı? Sizce tüm bunlar değerlendirilecek midir?

Kuşkusuz değerlendirilmiş bile olabilir. Ancak tek tük yapılan açıklamalardan ve önceki pratiğimizden hareketle muhtemeldir ki Genel Başkan’a ‘tam destek’ açıklaması yapılacaktır.

Belki kısmi bir MYK değişikliği için Genel Başkan’a alan açılacaktır -ki aslına bakarsanız zaten Genel Başkan tek belirleyici orada. Ancak sorun şu ki bizim tüzüğümüze göre MYK üyeleri, Parti Meclisi içerisinden seçilmek zorunda. Ve bu Parti Meclisi de bugüne kadar yapılan yanlışlardan, bu ideolojik savrukluktan, kadro ve liste hatalarından, ittifak hatalarından nihayetinde onlar da sorumlu. Ya doğrudan doğruya parçası olarak ya müdahale etmeyerek ya yetkilerini tüzüğe aykırı bir şekilde topyekûn olarak devrederek bu durumun sorumlusu aynı zamanda.

Dolayısıyla bu toplantıdan bizim düşündüğümüz gibi bir yenilenme, motivasyonu artırma veya örgütlerin yeniden sürece dâhil edilmesi gibi bir pratiğin çıkmasını doğrusu pek beklemiyorum. Umarım yanılırım.

Önümüzdeki süreç için “değişim” vurgusu yaptınız, bu noktada bir olağanüstü kurultay ya da benzer bir gelişmenin yapılabileceğini düşünüyor musunuz?

Değişim şart. Bu değişimin tabii ki birincil koşulu da bir kurultay yapılması. Kurultay yapılması derken sadece Genel Başkan ve Parti Meclisi’nin seçildiği bir kurultayı kastetmiyorum.

Parti’nin ideolojik tutumunun da tartışılacağı, tüzük ve program kurultayını da içeren bir değişim olmadıktan sonra bir kişinin gidip bir kişinin gelmesi ya da işte tüm MYK’nın değişmesi, bu bizim kafamızdaki değişimi karşılayacak bir şey değil.

Çünkü değişim, parti tabanında ve partinin karar mekanizmalarının olgunlaştığı süreçte tartışılmadı. Dünya değişiyor, partiler de değişir. Partilerin tutumları da değişir. Ancak bu tutum üzerine etraflıca düşünülür, taban buna göre endoktrine edilir, bu içselleştirilir. Öyle olunca tabanınız sahaya çıktığında bunun taşıyıcısı olabilir.

“Parti bir siyasi laboratuvara dönmüş durumda”

Son süreçten örnek vereyim. Şimdi herkesle temas edildi, tamam temas edilsin ama bunu yapan kadrolarınız bu süreçte ilk turdaki tezlerinizi mi taşıyacak, onları mı savunacak? Yoksa ikinci turdaki tezlerin mi savunusunu yapacak? Temas böyle bir şey değil ki. Yoksa en çok ev gezen başarıyı elde eder. Öyle bir şey değil. Dolayısıyla bir ideolojik netleşmeye de ihtiyaç var.

Nitekim bu tartışmaları Cumhuriyet Halk Partisi geçmiş dönemlerde de yapmış. Örneğin ‘Ortanın Solu’ sürecinde. Parti arşivine baktığımız zaman il, ilçelerde, gençlik kollarında inanılmaz tartışmalar yapılmış, raporlar düzenlenmiş. Ama şimdi parti adeta bir siyasi laboratuvara dönmüş durumda. İnformel, kayıt dışı siyaset yapılıyor.

Parti Meclisi’nin hatta belki MYK’nın bile onayı olmadan birdenbire bir hat değişikliği, bir söylem değişikliği gündeme geliyor. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da bir kafa karışıklığı, bir bulamaç ortaya çıkıyor. Bunların hepsinin tartışılacağı bir sürece ihtiyacımız var -ki zaman da yeterli.

Biz ilk çıktığımızda örneğin bir tüzük kurultayı yapıldı. O tüzük kurultayında tam da bu hataları giderecek, bir daha bu hataların yaşanmaması ya da minimize edilmesi için bir tüzük teklifi de sunmuştuk kurultaya. Orada da çok antidemokratik bir süreç yaşandı ve o tüzük kurultayı heba edildi.

Tüzük kurultayının tek çıktısı ön seçimin kaldırılması oldu. Eylemli olarak. Nitekim Cumhuriyet Halk Partisi neredeyse son üç-dört seçimdir ön seçim yapmıyor. Ne yerel yönetimlerde ne de genel seçimlerde. Bu da yaşadığımız yıkımın dinamiklerinden birisi olarak örgütün yeterince motive edilip sahaya sürülememesine vesile olmuştur.

CHP’li Özel: Yeni Yol Haritasını Belirleyip Paylaşacağız

Gazetecilere açıklamalarda bulunan CHP’li Özgür Özel, “Sayın Genel Başkan bu süreci olması gerektiği gibi yönetti. Kılıçdaroğlu’na oy veren kimsenin kendisine kızgın olmadığını biliyoruz. Yaşananların hiçbirini mazeret olarak yöneltmiyoruz” dedi ve ekledi:

“Sayın genel başkanın cumhurbaşkanı adaylığı sürecinden sonra seçmenle kurduğu ilişki hepimizi gururlandırıyor. Sayın genel başkanın, MYK’nin seçim değerlendirmesinin ardından yol haritasını belirleyip paylaşacağız.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel, milletvekili kaydını yaptıktan sonra TBMM’de gazetecilere açıklama yaptı.

“Hiçbir şey olmamış gibi siyaset yapacağımızı kimse düşünmesin” diyen Özgür Özel, şunları söyledi:

“Seçim sonuçları değerlendirilecek. Bu parlamentodan Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olacağı inancıyla ayrılmıştık ama seçim sonuçları bunu yansıtmadı.

Cuma günü yemin törenini yapacağız. Cumartesi günü kapalı grup toplantısında bir araya gelecek, bir grup başkanı 3 grup başkanvekili seçeceğiz. Engin Özkoç milletvekili değil, Engin Altay ve ben grup başkanvekilliği görevine talip değilim. 8 arkadaşımız bu göreve talip oldu. Cumartesi seçimimizi yapacağız.

Hiçbir şey olmamış gibi siyaset yapacağımızı hiç kimse düşünmesin. 25,5 milyonun sorumluluğuyla hareket edeceğiz. Bu seçimde Meclis’e taşınan bazı isimler ve partiler üzerinden kadınların çok endişeli olduğunu biliyoruz. Kimse korkmasın. Hiçbir şey olmamış gibi davranmıyoruz. Üzerimize düşenin fazlasını yapacağız.

Sayın Genel Başkan bu süreci olması gerektiği gibi yönetti. Kılıçdaroğlu’na oy veren kimsenin kendisine kızgın olmadığını biliyoruz. Yaşananların hiçbirini mazeret olarak yöneltmiyoruz.

Sayın genel başkanın cumhurbaşkanı adaylığı sürecinden sonra seçmenle kurduğu ilişki hepimizi gururlandırıyor. Sayın genel başkanın, MYK’nin seçim değerlendirmesinin ardından yol haritasını belirleyip paylaşacağız.”

Kemal Kılıçdaroğlu: Yürüyüşümüz Sürüyor Ve Buradayız

Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin açıklamada bulunan Kılıçdaroğlu, “Bu seçimde, halkın otoriter bir yönetimi değiştirme iradesi tüm baskılara rağmen net olarak ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı tüm unsurlarıyla, her cephede mücadelesini vermektedir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Ülkemize gerçek anlamda demokrasi gelinceye kadar bu mücadelenin öncüsü olmayı sürdüreceğiz. Bu vatan için ne yapsak azdır. Bilin ki benim asıl üzüntü sebebim, ülkeyi bekleyen çok daha büyük sıkıntılardır.”

Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında, “O sıkıntıların karşısında da ilk olarak bizlerin duracağını bilmenizi isterim. Şu andan itibaren öncelikle bana oy veren 25 milyonu aşan vatandaşımızı moralli bir şekilde, dimdik ayakta görmek istiyorum. Yürüyüşümüz sürüyor ve buradayız.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin CHP Genel Merkezi’nde açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:

“Hakkınızın yenmesine müsaade edemezdim, etmedim. Göz yumamazdım, yummadım. Eziyetlere, haksız, hukuksuz, adaletsiz bir düzene karşı susup dilsiz şeytan olamazdım, olmadım.

Milyonlarca göçmenin gelip de sizin ikinci sınıf vatandaş olmanıza susamazsın, susmadım. Evlatlarımız işsiz, güçsüz hayata tutunmaya çalışırken, onların sizin hakkınızı yemesine müsaade edemezdim, etmedim.

Çocuklarımızın yatağa aç girmesine, esnafımın borç içinde olmasına, çiftçimin toprağı üretime küsmesine gönlüm razı gelemezdi, gelmedi.

Hakkari’den Edirne’ye, Sinop’tan Hatay’a hepimiz bir aileyiz. Koskoca bir ailenin birbirine düşürülmesine müsaade edemezdim, etmedim.

Her gün, her şeye zam gelirken, benim halkımın belinin bükülmesine, dolabının boş olmasına gönlüm razı gelemezdi, gelmedi.

Ben bir kardeşiniz, bir dostunuz, bir evladınız, bir amcanız, her şeyden önce bu toprakların bir insanı olarak her zaman hakkınız için, hukukunuz için, kimse sizi ezmesin, birbirinize küsmeyesiniz diye, bolluk bereket içinde, huzur içinde yaşayın diye mücadele verdim, vermeye de devam edeceğim.

Şimdi sizlerden bir ricam var. Kendiniz için, evlatlarımız için, emeklilerimiz için, analarımız, babalarımız için, çiftçi, esnaf kardeşlerimiz için demokrasi mücadelesi sürdürmeye destek verin.

Son yılların en adil olmayan seçim sürecini yaşadık. Devletin bütün imkânları bir siyasi partiye seferber edildi. Bir adamın ayakları altına serildi.

Bu ahlak ve hukuk dışı baskılara ve yayılmak istenen korku iklimine boyun eğmeden mücadele eden Millet İttifakı’nın genel başkanlarına, teşkilatlarına ve seçmenlerimize, sandıklara sahip çıkan ve hala çıkmaya devam eden tüm vatandaşlarıma yürekten teşekkür ederim.

Bir özel teşekkürüm de kadınlar ve gençlere. Demokrasi mücadelemizin gerçek kahramanları onlardır. Onları sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

“Yürüyüşümüz sürüyor ve buradayız”

Bu seçimde, halkın otoriter bir yönetimi değiştirme iradesi tüm baskılara rağmen net olarak ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı tüm unsurlarıyla, her cephede mücadelesini vermektedir.

Ülkemize gerçek anlamda demokrasi gelinceye kadar bu mücadelenin öncüsü olmayı sürdüreceğiz. Bu vatan için ne yapsak azdır. Bilin ki benim asıl üzüntü sebebim, ülkeyi bekleyen çok daha büyük sıkıntılardır.

O sıkıntıların karşısında da ilk olarak bizlerin duracağını bilmenizi isterim. Şu andan itibaren öncelikle bana oy veren 25 milyonu aşan vatandaşımızı moralli bir şekilde, dimdik ayakta görmek istiyorum. Yürüyüşümüz sürüyor ve buradayız.”

Kılıçdaroğlu İsyan Etti: Tümüyle Karartma Altındayım

Sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, “Sürekli iftiralar, yalanlar, komplolar, sandıklarda tuhaflıklar, müşahitlerin yasaklama çabaları, Babala TV’yle ilgili korkunç bir yalan kampanyası, montaj videolar, ayrıca mobil ekranlarımızı yasaklamalar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Şimdi de gazetecilere programımızı duyuracağım kısa mesajı atamıyorum. Telekomünikasyon şirketleri gazetecilere SMS atmamı engelliyor. Tümüyle karartma altındayım. Soruyorum Erdoğan seçime mi girmeyeyim? Bu mu istediğin? Türkiye’de seçim yapılamıyor. Korkak bu adam korkak. Bir korkak yüzünden ülke gidiyor. Seçim yapılamaz duruma geliyor. Ne istiyorsun bu ülkeden? Korkak adam.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yayımladığı bir video ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı seçim kampanyasını engellemekle suçladı.

Kemal Kılıçdaroğlu 42 saniye süren video kaydında Erdoğan’a şu suçlamaları yöneltti:

“Sürekli iftiralar, yalanlar, komplolar, sandıklarda tuhaflıklar, müşahitlerin yasaklama çabaları, Babala TV’yle ilgili korkunç bir yalan kampanyası, montaj videolar, ayrıca mobil ekranlarımızı yasaklamalar. Şimdi de gazetecilere programımızı duyuracağım kısa mesajı atamıyorum.

Telekomünikasyon şirketleri gazetecilere SMS atmamı engelliyor. Tümüyle karartma altındayım. Soruyorum Erdoğan seçime mi girmeyeyim? Bu mu istediğin? Türkiye’de seçim yapılamıyor. Korkak bu adam korkak. Bir korkak yüzünden ülke gidiyor. Seçim yapılamaz duruma geliyor. Ne istiyorsun bu ülkeden? Korkak adam.”

Arka plan

Kılıidaroğlu bu mesajından bir saat önce gene Twitter’dan yayımladığı bir başka kayıtla yurttaşlara gönderilmesini planladığı “EYT konusunda yapacakları{nı] anlatmak için bir kısa mesaj gönder[me]” girişiminin BTK tarafından engellendiğini açıklamıştı.

Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’ın zulmü ve yasakları varsa, benim de vicdanına güvendiğim halkım var. Beni ister sevin ister sevmeyin, ama bu videomu herkese yayın, gösterin, anlatın. EYT’den hakkını alamayanların ve sebebi ne olursa olsun bu ülkede mağduriyet yaşayan kim varsa hakkını geri vereceğim!” demişti.

Kılıçdaroğlu’nun mesajına getirilen yasak Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu’nun imzasıyla bugün tüm GSM operatörlerine “acil” notuyla gönderilen “SMS, MMS, aramalara yönelik önemli uyarı” başlıklı yazıya dayandırıldı.

Yazıda, Yüksek Seçim Kurulu’nun 15 Mart 2023 tarihli kararında yer alan, “Vatandaşların elektronik posta adreslerine, taşınabilir ya da sabit telefonlarına görüntülü, sesli veya yazılı mesaj göndermek suretiyle propaganda yapılmasının yasak olduğu” hükmüne atıf yapıldı.

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a Çok Sert Yanıt: Sen Nasıl Bir Müslümansın!

Sosyal medya hesabından açıklamada bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, “Benim Kandil’deki teröristlerle görüştüğüme dair kasetler olduğunu söyledin. Ey Erdoğan, sen nasıl bir Müslümansın!” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Böyle bir görüşmeye dair elinde uydurma ve montaj olmayan gerçek bir kaset var da bunu yayınlayamıyorsan sen büyük bir yalancısın, müfterisin demektir.”

Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında, “Samimi bir Müslüman olarak inandığım bütün mukaddesler üzerine yemin ediyorum. Hem vallahi hem billahi böyle bir görüşme yoktur, yalandır, iftiradır. Milletimizden özür dilemelisin Erdoğan. Bir insana yakışır şekilde hareket et ve göz göre göre işlediğin bu suçlardan vazgeç” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile tepki gösterdi.

Kılıçdaroğlu açıklamasında şunları kaydetti:

“Benim Kandil’deki teröristlerle görüştüğüme dair kasetler olduğunu söyledin. Ey Erdoğan, sen nasıl bir Müslümansın! Böyle bir görüşmeye dair elinde uydurma ve montaj olmayan gerçek bir kaset var da bunu yayınlayamıyorsan sen büyük bir yalancısın, müfterisin demektir.

Samimi bir Müslüman olarak inandığım bütün mukaddesler üzerine yemin ediyorum. Hem vallahi hem billahi böyle bir görüşme yoktur, yalandır, iftiradır. Milletimizden özür dilemelisin Erdoğan. Bir insana yakışır şekilde hareket et ve göz göre göre işlediğin bu suçlardan vazgeç.

Yeter bu iftiralar yeter. Allah’a sığınıyorum dedim. Durmuyor iftiraların, yalanların durmuyor. Müfterisin, günah ve pislik içinde boğuldun. Artık yeter.”