CHP Lideri Özer, Erdoğan’a Seslendi: Filistin’e Gidiyorum

CHP Lideri Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek, “Filistin davası bizim davamızdır. Bugün sözle Filistin’e destek olunmaz, Filistin’e destek olmak sadece söz söyleyerek, kınayarak olunmaz. Eylemle olur. Bunun için eğer yapacaksanız İsrail’e ambargo uygulayacaksınız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bir yandan çıkıp Filistin için güzel sözler söylemek, timsah gözyaşları dökmek. Sonra Filistin’e size, çevrenize, ailenize yakın kişilerin gemileri ile halen daha ticaret yapmak samimiyet değildir. Buradan bir kez daha Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. Samimiysen, ben önümüzdeki günlerde Filistin’e gidiyorum. Filistin meselesine destek olmak için, Filistin ile dayanışmak için, dünyanın dikkatini buraya çekmek için gidiyorum. Cesaretin varsa bu ülkedeki tüm siyasi partilerin liderleriyle birlikte, bizimle birlikte Filistin’de olursun.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Nevşehir’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hacıbektaş’a gelişinin 104’üncü yıldönümü etkinlikleri programında konuştu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve Hacıbektaş Belediye Başkanı Arif Yoldaş Altıok’un da yer aldığı programda, Genel Başkan Özgür Özel şunları söyledi:

“Ben buraya Genel Başkan Yardımcılarım, milletvekillerim, Parti Meclis üyelerimle geldim. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımızla geldim. Ayrıca bütün belediye başkanlarımızla birlikte ama buraya olan özel ilgisi ile çok sayıda hizmeti ile bugün buraya davetli olan ama başka bir programı olduğu için bize eşlik edemeyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun selamları ile geldim.

Tabi birçok kimliğimiz var. Burada Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak ya da arkadaşlarımız milletvekili kimlikleri ile değil bu güzel davete icabet etmiş mihmanlar olarak aranızdayız. Burası Türkiye’nin, Anadolu’nun en önemli yerleşim birimlerinden bir tanesi. Burada açık gönüller var, açık eller var, açık kucak, açık yürekler var. Burada geleni geri çevirmek yok. Burada gelene ev sahipliği etmek var. 3 güne kadar makam ve mevki ayırmadan misafir etmek var. 3 günden sonra hizmet etmek isteyene de yer açmak, gönüllerde yer açmak ve ondan sonraki süreçte hep birlikte olmak var.

Bugün çok tarihi bir gün. 104’üncü yılındayız. Partimizin ve ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hacıbektaş’ı ziyaretinin. O 19 Mayıs 1919’da artık İstanbul’da yapacak bir şey kalmadığı için, işgal altındaki bu toprakları kurtarmak için tek çarenin Anadolu’ya çıkmak olduğunu bildiği için Samsun’a çıktı. Ardından kongreleri gerçekleştirdi. Yeniden Sivas’a gitti ve Ankara’ya giderken aklına 2 şey geldi. Bir tanesi Selanik’teyken bir Bektaşi babasının kendisine söylediği şu sözler:

‘Bir gün Anadolu’da bir mücadeleye girersen, arkanda samimi bir güç ararsan, uzun yıllar o topraklarda acı çekmiş, bedel ödemiş Alevilerin yardımını almak için Hacıbektaş’a gitmelisin. Hacıbektaş’ın başında bir dua okumalısın. Aradığın desteği muhtaç olduğun kudreti, postun başını bulduğunda, ona sorduğunda arkanda bulacaksın’. Gelir duasını yapar, postun başını bulur ve Çelebi Cemalettin Efendi ile birlikte uzun ve faydalı sohbete tutuşur. O sohbetin bir yerinde ‘Eğer muvaffak olursan ki olacağına inancım tamdır. Bu topraklara Cumhuriyeti getirecek misin, eşitliği getirecek misin’ sorusu ile muhatap olur. Birazcık sessizce gözünün içine bakar ve der ki ‘Eğer aramızda kalırsa, eğer aramızda kalacaksa, evet. Günü geldiğinde Cumhuriyet’i ilan edeceğim.’

O konuşmadan neredeyse 4 yıl sonra ‘Çocuk yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’ deyince yaverinin, sonra arkadaşlarının duyduğu heyecan aslında 4 yıl önceki bir ortak taşınan sırrın aleniyet kazanmasıdır. Cumhuriyetin kurulacağı yani memlekete demokrasinin geleceği, eşitliğin geleceği, kadın ve erkek eşitliğinin geleceği, kadınların seçme ve seçilme hakkının olacağı, bu topraklarda çağdaş bir ülkenin kurulacağının ilk kararının verildiği, ilk sohbetinin yapıldığı ve o sırrın 4 yıl boyunca tutulduğu bu topraklarda bulunmak hepimiz için büyük bir onur ve gurur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün o gün burada sadece manevi bir destek almadığını biliyoruz. Kendisinin de hiç beklemediği önemli bir maddi desteği aldığını, ayrıca Anadolu’nun neresine giderse gitsin Horosan Erenlerinin koşup kendisi ile birlikte bu memleket için ölmeye hazır olduklarını ve onlara buradan verilen emaneti hep birlikte biliyoruz ve sayıyoruz. Anadolu’nun neresine gidersek gidelim bu toprakların kuruluşunda, buranın hepimize yurt oluşunda, üzerinde egemenliğin simgesi bayrağın dalgalanışında Anadolu’nun neresine giderseniz gidin Horosan Erenlerinin türbesinin tepesinde dalgalanan Türk bayrağını görürsünüz. O bayrak Hacıbektaş Veli sayesinde dalgalanıyor. O bayrak Gazi Mustafa Kemal Atatürk sayesinde dalgalanıyor.

O günlerde kurulan Cumhuriyet eşitlik ilkesine dayanıyordu. Anayasamıza, toplum sözleşmemize göre Misaki Milli sınırları içinde yaşayan herkes eşit ama 100’üncü yılını kutladığımız Cumhuriyeti şimdi yönetenler bu topraklardaki Anayasamızda teminat altında olan eşitliği uygulamıyorlar. Maalesef bugün Türkiye’de Alevilik inancı, Alevilerin inançları eşit yurttaşlık temelinde karşılık bulmuyor. Bu ülkede bir dine mensup olanların, bir mezhebe mensup olanların bütün ihtiyaçları devlet tarafından karşılanırken, bir başka kendini bağlı görenlerin, hissedenlerin, o inancı yüreğinde taşıyanların ibadethaneleri devlet katında ibadethane kabul edilmiyor.

O ibadethanelerin masrafları ve giderleri başka ibadethaneler gibi, ben bir Sünni vatandaşınızım benim gittiğim caminin imam ve müezzininin maaşı devlet tarafından ödeniyor. Elektrik, su, her türlü gideri devlet tarafından gideriliyor. Ama Alevi yurttaşlara gelince cemevleri ibadethane sayılmıyor. Bu eşitsizliğe itiraz ediyoruz. Bu eşitsizliği ortadan kaldıracağız.

Ayrıca burası bir Cumhuriyet, burası bir devlet. Devleti devlet yapan anayasası, anayasa gereği topladığı vergiler. Devlet sağ eliyle vergi topluyor, sol eliyle hizmet yapıyor. Vergiyi toplarken Müslüman, Hristiyan, Alevi, Sünni’den vergiyi eşit bir şekilde toplayıp, hizmet yaparken bazılarına hizmet yapmak, bazılarına hizmet yapmamak… Bazılarının ihtiyaçlarını karşılamak, bazılarının ihtiyaçlarının ihtiyaçlarını karşılamamak eşitlik ilkesine aykırıdır. Ayrıca herkesin istediği gibi inanma, istediği gibi ibadet etme, istediği gibi din eğitimi alma hakkı vardır.

Ancak zorunlu din eğitimi adı altında Alevi yurttaşların kendi inançları ile ilgili çocuklarının almalarını istedikleri eğitime devletin eşitlikçi yaklaşmaması, dayatmacı ve tekçi yaklaşmasını da kabul etmiyoruz, buna itiraz ediyoruz. ÇEDES programı adı altında laik eğitimin örselendiği, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı adı altında Aleviler tarafından kabul görmeyen bir oluşum ile inancın sanki bir kültür sanat faaliyetiymiş gibisine nitelendirildiği bir sürecin içindeyiz. Bir bakanın ağzından Meclis kürsüsünden tarikatları STK kabul edip, cemaatlerle protokol yapıldığını ve bundan sonra da yapılacağının söylenmesi, bu gerici anlayış ile bu topraklarda yaşayan çocuklarımızın yurt ihtiyaçlarının ‘Aman tarikatlara, bize yakın cemaatlere gitsinler.

Orada bize uygun nesiller olarak yetiştirilsinler’ anlayışını son derece tehlikeli buluyoruz. Buna itiraz ediyoruz. Bununla mücadele edeceğiz. Ayrıca her sene Sivas ve Madımak’ın yıl dönümünde bir engelim yoksa orada oldum. Bu sene Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı sıfatıyla Madımak’ta olacağım. Madımak’ın bir utanç müzesi haline getirilmesine kadar, oradaki o katliamın Türkiye Cumhuriyeti’nin utancının simgelendiği ve orada ölen canlardan, Alevilerden devletin özür dileyeceği güne kadar Madımak’ta mücadele etmeye, yüreğimizdeki yanan ateşi söndürmemeye söz veriyorum.

Bir yandan da bulunduğumuz topraklar barışın toprakları. Hünkar Hacıbektaş Veli’nin bir kucağında aslanı, bir kucağında ceylanı tuttuğu, bu öğretiyle Anadolu’ya barışı yaydığı, işte ondan 600 yıl sonra buralara gelmiş birisinin de dünya kadar kan akıtılarak, dünya kadar şehit verilerek, toprakların her santimetresi şehit kanıyla sulanarak verilen mücadeleden sonra ‘Yurtta barış, dünyada barış’ demesi o felsefenin Cumhuriyetin kurucu kadrolarının iliklerine, damarlarına kadar hissettikleri felsefe olduğunu, bu toprakların gerçekliğinin savaş değil barış olduğunu hep birlikte hatırlamalıyız.

Bugün Filistin’de, Gazze’de İsrail devleti, kendisine karşı yapılan bir terörist saldırıyı bir başlangıç kabul ederek, onu araçsallaştırarak, kendi kaybettiği sivil kayıplara hepimiz ağlarken bu sefer dönüp Filistin’de 20 bine yakın insanı, 10 bine yakın bebeği ve çocuğu katletmiştir, katletmeye devam etmektedir. Bugün 18 bin tane civciv ölse dünyanın herhangi bir ülkesinde bu bütün dünyada birinci haberdir. 18 bin civciv niye öldü, ne oluyor orada diye bakılır. Ama günün birinde Bosna Hersek’teki mezalime susanlar, bugün katliamın bir tarafı İsrail olunca Filistin’deki katliama susmaktadırlar.

“Filistin’e destek olmak sadece söz söyleyerek, kınayarak olunmaz”

Arafat ile kurduğu ilişkiyle, Filistin devleti ile kurduğu ilişkiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, partimizin üçüncü Genel Başkanı Karaoğlan Bülent Ecevit’in yaklaştığı gibi, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yaklaştığı gibi Filistin davası bizim davamızdır. Bugün sözle Filistin’e destek olunmaz, Filistin’e destek olmak sadece söz söyleyerek, kınayarak olunmaz. Eylemle olur. Bunun için eğer yapacaksanız İsrail’e ambargo uygulayacaksınız. Bir yandan çıkıp Filistin için güzel sözler söylemek, timsah gözyaşları dökmek.

Sonra Filistin’e size, çevrenize, ailenize yakın kişilerin gemileri ile halen daha ticaret yapmak samimiyet değildir. Buradan bir kez daha Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. Samimiysen, ben önümüzdeki günlerde Filistin’e gidiyorum. Filistin meselesine destek olmak için, Filistin ile dayanışmak için, dünyanın dikkatini buraya çekmek için gidiyorum. Cesaretin varsa bu ülkedeki tüm siyasi partilerin liderleriyle birlikte, bizimle birlikte Filistin’de olursun.

1967 sınırlarında Doğu Kudüs’ün başkent olduğu Filistin devletini savunmaya, Filistin’in yanında durmaya, buna saygı gösterirse İsrail devletiyle de en iyi ilişkileri kurmaya Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihi şahitlik etmiştir ve bundan sonra da böyle olacaktır. Ancak bir yanda bu kadar büyük zulüm varken, bir yanda mazlumlar varken, bir yanda mağdurlar varken, güçlünün yanında olmak, güçlüye ses çıkarmamak doğru değildir. Hünkar Hacıbektaş Veli’nin dediği gibi ‘Gücünü göstereceksen mağdura, mazluma değil zalime göstereceksin.’ Son olarak buradan Türkiye’nin kutuplaşmış iklimine, mahallere ayrılmaya çalışılan ve birbirine düşmanlaştırılmaya çalışan 81 vilayette yaşayan, inancı, etnik kökeni ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarına barışın başkentinden sesleniyoruz.

Sevginin, hoşgörünün başkentinden, Hacıbektaş’tan sesleniyoruz. Bu ülkenin kırgınlıkları, kavgaları, tartışmaları, gözyaşlarını bir kenara bırakması. Kucaklaşması. Kutuplaştırmaya çalışanlara inat kucaklaşması. Kardeşleri birbirine kırdırmaya çalışanlara inat kardeşleşmesi. Bundan sonraki süreçte bir ve beraber olması. Bundan sonraki süreçte Atatürk’ün kurduğu Türkiye hayaliyle, onun kurduğu Cumhuriyete hep birlikte sahip çıkması gerekmektedir. Biz buradan Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm siyasi görüşlere, tüm etnik kökenlere, tüm mezheplere, tüm inançlara sesleniyoruz. Diyoruz ki, gelin canlar bir olalım.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir