Özel’den Erdoğan’a “Tarihi Açıklama” Yanıtı: Tarihi Safsata

CHP Lideri Özgür Özel, Erdoğan’ın “Biz AK Parti, MHP ve DEM Parti olarak bu yolu beraber yürümeye karar verdik” ifadelerini eleştirerek, “Çıkmış Kürt-Türk-Arap. Hesap Kürtlerin temsilcisi DEM, Türklerin temsilcisi MHP, Arapların temsilcisi kendisi” dedi ve ekledi:

“Bir çatı kuracak. Çatıda vatandaşlık bilinci değil ümmet bilinci olacak. Sünni Müslümanlık üzerinden yeni bir ittifak kuracak aklı sıra bunun üzerinden yeni ittifakla yürüyecek. Biz şehit gelmemesi için her şeyi yaparız. CHP olarak durmamız gereken yerde dururuz ama Türkiye’ye ümmetçilik mezhepçilik üzerinden bu coğrafyada sana hesap yaptırmayız.”

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, tutuklu belediye başkanlarına ve partili yöneticilere yönelik yargı operasyonlarına karşı düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginin son adresi Adana oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’de mitingde bir konuşma yaptı. Özel’in konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Bugün burada 35’inci mitingimizi yapıyoruz. Bütün Malatya bilir. Darbeler iktidara yapılır. Herkes döner muhalefetin gözünün içine bakar. 15 Temmuz’da hiç duraklamadan muhataplarımızı aradık. AK Parti’nin o güne kadar bize yaptıklarını bir kenara bıraktık, Meclis’te hep birlikte direndik. Darbe sandığı, milletin iradesini hedef alır. Kim milletin seçtiğine darbe yapıyorsa karşısında hep birlikte durmak icap eder. O gün o zor sınavdan alnımızın akıyla çıktık. 19 Mart’ta yaşadığımız darbe evet iktidara; 31 Mart seçimlerinin birinci partisine. O partinin İBB Başkanına, milletimizin takdiriyle bir sonraki Cumhurbaşkanına; Ekrem İmamoğlu’na yapıldı.

Şimdi Malatya’da geçmişten bir hatırlatma yapalım. Bütün Türkiye’ye ibretlik bir hatırlatma… 19 Mart’ı yıllar önce, 75 yıl önce Malatya yaşadı… Bütün sağlık çalışanlarına, şu koşup giden ekibe, Covid sırasında ‘Hakkınız ödenmez’ deyip sonra haklarını ödemeyip yedikleri sağlık çalışanlarına bir kuvvetli alkış alayım sizden. Bir de madem alkış almaya başlamışken polislerimiz var. Tayyip Bey bunlara zam sözü verdi, tutmuyor. 12/24 çalıştırıyorlar, fazla mesai vermiyorlar. Her türlü olmadık işi polise yaptırıyorlar. Emeklerini sömürüyorlar.

Sonra da milletle karşı karşıya getiriyorlar. Polis teşkilatında çalışan bütün arkadaşlarımıza bir kuvvetli alkış alalım. Bugün şehidimizin, Malatyalı teğmenimizin evine gittim taziyeye. Çok üzüldük o yaşananlara. O konunun da hızla Meclis’te araştırılmasına çalışıyoruz. Ama sınır boyunda bekleyen, ‘terör’ deyince terörle mücadele eden, ‘savaş’ deyince gözünü kırpmadan giden Mehmetçiğe de yürekten bir teşekkür alkışı… 31 Mart’ın hazımsızlığını 19 Mart’ta darbeye çevirenlerin aynısını Malatya, 75 yıl önce yaşadı. 1950’de ilk yerel seçimleri İsmet Paşa’nın adayı Mahmut Muzaffer Akalın kazanır.

Akalın kazanır ama iktidar Demokrat Parti’de Vali olarak buraya Başbakan Yardımcısı’nın kayınbiraderini yollarlar. Vali gelir, Akalın’a ‘İlk iş belediye binasındaki İnönü resimleri inecek’ der. Belediye Başkanı ‘O resimleri oradan indirmem’ der. Bir yolunu bulur, Belediye Başkanı’nı görevden alır. Mahkemeye giderler, Mahkeme Başkanı haklı görür ve göreve iade eder. Bu sefer belediye meclisini lağvederler, Malatya Belediyesi’ne kayyım atarlar. Bu mücadelenin sonunda bu sefer seçimler tekrarlanır ve Cumhuriyet Halk Partisi en yakın rakibinin iki kat oyunu alarak belediyeyi kazanır.

Malatya 75 yıl önceden, seçtiğine sahip çıkmanın, seçilmişlerin arkasında durmanın, darbecilerle mücadele etmenin en iyi örneğini Türkiye’ye göstermiştir. Hem Malatya’ya 1950’den beri seçilen hangi partiden olursa olsun belediye başkanlarına; vefat edenlere rahmetle, çalışanlara, yaşayanlara minnetle şunu ifade ediyoruz. Millet kimi seçerse, biz onun arkasındayız. Ama darbecilerin sonuna kadar karşısındayız. Son yerel seçimlerde 47 yıl sonra Arapgir’e, Arguvan’a, Doğanşehir’e, Hekimhan’a ve Yazıhan’a birbirinden kıymetli pırıl pırıl belediye başkanlarımızı seçtikleri için yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.”

Biraz önce Veli Başkan ifade etti. 6 Şubat depremi ülkemizi çok kötü şekilde yaralayan, 50 binin üzerinde canımızı alan, her eve bir ateş, 11 şehre ateş düşüren bir deprem. İlk gün, deprem olduktan sonra ilk gece buraya geldim. İlk geceyi Malatya’da ateşin başında geçirdim. Ertesi sabah görüntüyü görünce depremin Malatya’da neler yaptığını gördüm. Veli Ağbaba’nın mücadelesini, Cumhuriyet Halk Partisi örgünün aylar süren mücadelesini, defalarca Malatya’ya gelerek, 45 gün kaldığım deprem bölgesinde beş-altı kez gelip görerek, milletvekillerimizin çalışmalarını görerek buradaydım. O günlerde tüm Türkiye’de 650 bin konut yapılacaktı.

Malatya’daki konut ihtiyacı da 101 bindi. O gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malatya’ya da Türkiye’ye de bir yıl içinde bütün konutları teslim etmenin sözünü verdi. Şimdi depremin üzerinden 2,5 yıl geçti. İstanbullunun, İstanbul’u yönetmesine onay vermediği Murat Kurum’u tekrar bakan yaptı. Murat Kurum, geçtiğimiz günlerde ‘250 bininci konutu teslim ediyorum’ diyerek, ‘Yapamazsın, dediler. Yapıyoruz’ diye algı yöneterek utanmadan, sıkılmadan törenler yaptı. Ey Murat Kurum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözü; bir yılda 650 bin konut. 2,5 yıl geçmiş, 250 bin konut konutların yüzde 38’i. Malatya’daki duruma bu sabah baktım. 101 bin konut sözü var, 35 bin konut vermişler. ‘Bir yılda bitireceğiz’ demişler, 2,5 yılda konutların yüzde 35’i verilmiş.

AFAD’a göre 75 bin kişi Malatya’da konteynerde yaşıyor. İlk başta 125 bin kişiydi, 50 bini konteynerden kurtulmuş, 75 bin kişi konteynerde yaşıyor. Doğru mu? Konteynerler perişan durumda, sağlık tehditte. Bu sıcağın altında 2,5 yıl sonra Malatya gibi şehirde 75 bin kişi konteynerde kalıyor. Bu Murat Kurum utanmadan teslim töreni yapıyor. Milletten alkış istiyor. Buradan ifade ediyoruz. ‘Bir yıl içinde vereceğim’ deyip, 2,5 yılda yüzde 40’ını bile vermeyen, 10 depremzededen altısını çadırda, konteynerde ya da gurbette yaşatan bu AK Parti iktidarına da Recep Tayyip Erdoğan’a da yazıklar olsun. Bir diğer taraftan depremzedelere verilen konutlar oturulacak gibi değil. İkizce bölgesinde altyapı yetersiz, okul yok, cami yok, ekmek alacak market yok. Yerinde dönüşüme 750 bin lira hibe, 750 bin lira kredi dediler. Bugün ortalama ev fiyatı 3,8 milyon lira.

Bugün artık bunun hızla daha önce teklifini verdiğimiz gibi 1,5 milyon lira, 1,5 milyon lira hibeye döndürülmesi gerekmektedir. Veli Ağbaba gelirse, çok seviyorsunuz, oy vereceksiniz. Ama iktidar başka. ‘Veli Ağbaba başkan olursa yerinde dönüşüm olmaz’ diye korkutup, Malatyalılara oy vermemek için ikna edenler, yerinde dönüşüm yapıyorlar mı? En büyük yalanı attılar. Yine suçüstü yakalandılar. Bunun için şunu söylemek gerekir. Hem kiracıların çaresizliğine dikkat etmek lazım. Deprem olduğunda 7 bin 500 liraydı Malatya’da ortalama kira, şimdi 25 bin 800 liraya çıkmış. Kiracıyı düşünen yok, kiracının yanında duran yok. Ama Malatyalının da kiracısının da çiftçisinin de arkasında duran bir kişi var. O da sizin evladınız, benim kardeşim Veli Ağbaba.

Geçtiğimiz günlerde 12 Nisan’da, üç ay önce bir don felaketi yaşandı. Manisa’da üzüm üreticisi yandı. Antalya’da, güneyde narenciye üreticisi. Çay üreticisini de vurdu, elma üreticisini de. Amasya’yı da vurdu, Rize’yi de. Ancak Malatya’yı don öyle bir vurdu ki Malatya’da ne kayısı kaldı; ne elma, ne badem, ne ceviz, ne ayçiçeği, ne buğday… Her şeyi sildi, götürdü. Kayısının üzerinde bir tane kalmadı, yandı kavruldu. Önce bir durdular, Meclis’te sustular. Büyük mücadelelerden sonra, partimizin ve Veli Başkanın, nihayet komisyonu kurdular. Dediler ki bayramdan sonra bu zararı karşılayacağız.

Malatya’da 8 milyon ağaç var. 60 bin haneye bakıyor. Yaşıyla kurusuyla kayısı, 70 ülkeye ihracat yapılıyor. Malatya’da toplam 40 milyar liralık zarar var. Ve mutlaka meyveler için, başta kayısı, bütün meyve bahçeleri için dönüm başına 10 bin lira ödenmesi şart. Diyorlar ki ‘TARSİM var mı?’ Beş ağaçtan birinde TARSİM var. Beş ağaçtan birinde. Gerisini kaderine bırakıyorlar. ‘Yardım yapacağız’ dediler, şimdi kasıma ertelediler. Malatya’dan bir kez daha bu iktidara sesleniyoruz. Kayısı demek sadece ağacı olanı değil, bu şehirdeki herkesi etkileyen bu don faciasının yükünü bu şehrin sırtından alın. Derhal Malatyalı çiftçilerin sesini duyun, ödemelerini yapın.

Ayrıca her geldiğimde hatırlatıyorlar. Arguvan’ın Yoncalı Barajı, 30 yıldır bitmedi. Diyorlar ki, bu baraj yılda 750 milyon lira, neredeyse 1 milyar lira ekonomiye katkı sağlayacak, ama halen daha bitmedi. Çiftçilerin zararlarının bir an önce karşılanması gerekiyor. Üreticilerin, bankalara olan borçlarının faizlerinin silinmesi, ana paranın derhal ertelenmesi gerekiyor. Elektrik ücretlerinde indirim yapılmalı, elektrik ücretini ödenmediğinde derhal kesim işlemi durdurulmalı, eskiden olduğu gibi hasat dönemine bırakılmalı.

Ama bu sene elektrik borçlarıyla ilgili mutlaka bir erteleme ve bunun için faizsiz bir kredilendirme yapılmalı. Çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV, KDV alınmamalı. Ayrıca Malatya’da AK Parti’nin bir şampiyonluğunun acısı çekiliyor. Türkiye’yi dünya sığır ithalatçılığında birinci yaptılar. Malatya’daki besicileri perişan ettiler. Yetmezmiş gibi şap hastalığı da yüzde 50 ila 80 arasında et ve süt üretiminde sıkıntı yarattı. Bunun için derhal Malatya’nın çiftçisine de besicisine de bu devletin sahip çıkması gerekiyor. Malatya’nın sesini duyurmamızı istedi arkadaşlar, buradan canlı yayında bütün Türkiye’ye sesleniyoruz. Malatya’nın sesini duyun, Malatya’nın sesini duyun.

Ekonomi yıllardır bitmek bilmeyen bir krizin içinde. 19 Mart darbesiyle birlikte zaten zorda olan ekonomi, iyice dibe vurdu. Ne eğitimde ne işte olan tam 4,7 milyon gencimiz var. Bu rakam yüzde 6 Avrupa’da, kara kara düşünüyorlar. Türkiye’de yüzde 35. Gençlerin yüzde 35’i ne çalışıyor, ne okula gidiyor. Ev genci diyorlar. Ve bu tarihin en yüksek rakamı. Yoksullukta Avrupa birincisiyiz. Gıda enflasyonunda dünya birincisiyiz. Sadece ve sadece bu ikisindeki rakamların en önemli sebebi; adalete güvende dünyada 117’nci sıradayız. 19 Mart’ta yaptıkları darbe ile 150 milyar dolar hasar yarattılar. Ve bu para 6 trilyon lira. ‘Asgari ücreti 30 bin lira yapın, işverenin yükünü destekleme ile kaldırın’ diyoruz. Buna lazım paranın 120 katı. Emeklilere verdikleri zammın tam 150 katı.

6 Şubat depremindeki hasarın 1,5 katı. Asrın felaketinin 1,5 katı kadar parayı 19 Mart darbesinde harcadılar, bitirdiler. Ve maalesef Mehmet Şimşek diyor ki ‘Biz o rezervleri bugünler için biriktirdik.’ Rezervi kayısıcı için biriktirmiyor, rezervi asgari ücretli için biriktirmiyor. Rezervi emekli için biriktirmiyor ama Ekrem Başkan’a darbe yapmak için biriktiriyor. Mehmet Şimşek’e de yazıklar olsun, AK Parti‘ye de yazıklar olsun. Dün Antalya’da bir önceki gün Adana’da, ondan önceki gün Amasya’da ama Türkiye’nin dört bir yanında aynı nida, aynı haykırış: Hükümet istifa, Erdoğan istifa. Çünkü artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Ne emeklinin, ne çiftçinin, ne asgari ücretlinin, ne de esnafın dayanacak gücü kalmamıştır. Artık bu iktidar milletin yakasından düşmeli, sandığı getirmeli, erken seçimde millet kendini bu dertlerden kurtaracak olanları seçmelidir.

“Biz barışın da demokrasinin de teminatıyız”

Ve bugün aslında çok tarihi bir gündeyiz. Tayyip Erdoğan günlerdir bugün tarihi bir açıklama yapacağını söyledi. Günlerdir açıklamanın yapılacağı salonun hazırlıklarını gösteriyorlar, ‘Üç gün kaldı, iki gün kaldı.’ Millet bugün döndü, kulağını açtı dinledi. Asgari ücrete zam açıklamadı, emekliye zam açıklamadı. Memur emeklisine seyyanen zam vermedi. Atanmayan öğretmene müjde vermedi. Don gören çiftçilere bir ödemeden bahsetmedi. ‘Demokrasiye döneceğim, adil bir yönetim yapacağım’ demedi. Erken seçim müjdesini vermedi ama döndü dolaştı, kendi partisinin propagandası yaptı. ‘Efendim PKK silahları yaktı bundan sonra AK Parti, MHP, DEM birlikteyiz, başkasını istemeyiz. Bundan sonrası Türkiye’nin 100 yılı’ dedi.

Önce şunu söyleyeyim. 41 yıldır PKK terör örgütü var, 23 yılı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarında. Ya Erdoğan Başbakan ya Cumhurbaşkanı. Geldiği sene 2002’de sadece yedi şehidimiz var. Oradan aldı, yalan yanlış işler yaptı. 2015-16’da 530 şehidimiz var. Geçmişte ‘Çözüm süreci’ dediğinde ‘CHP’yi istemem.’ MHP o zaman buna ‘Apo’yla anlaştın’ diyor, ‘İhanet süreci’ diyor. Bu Devlet Bahçeli’ye ‘Kan emici vampir’ diyor, birbirleriyle çatışıyorlar, CHP’yi istemiyorlar. Arkasından 530 tane şehit veriyoruz. Sanki buralarda hiç suçu yokmuş gibi bugün çıkmış, ‘Biz anlaştık, biz yapacağız, bu işten de fayda göreceğiz’ diyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yıllardır teröre karşıyız, hem terörsüz hem demokratik bir Türkiye’nin arkasındayız. Biz barışın da demokrasinin de teminatıyız.

Biz hem terörsüz hem demokratik bir Türkiye istiyoruz. Karşımızda demokrasiye savaş açan, rakiplerini hapse atan, belediyelere kayyım atayan, seçilmiş siyasetçileri zindanlarda çürüten otokrat bir iktidar var. Bu anlayışla bu ülkeye demokrasi gelmez. Buradan ‘İç cephemiz güçlü olsun’ diyenlere sesleniyorum. Muhalefete zulmederek, zindanları siyasi tutsaklarla doldurarak yapamazsınız. Biz Saraçhane’de yedi gün, yedi gece bütün demokratlar birlikte direndik. Ümit Özdağ’a özgürlük, Ekrem İmamoğlu’na da özgürlük, Selahattin Demirtaş’a da özgürlük dedik. Hep beraber, yan yana, omuz omuza seçilmişlerin yanında durduk. Ama bugün, dün DEM Parti ile görüştük diye bize terörist diyenler, belediye meclislerinde eski DEM’den bir belediye meclis üyesi var, Kent İttifakı var, İstanbul İttifakı var diye belediye başkanlarımızı hapse atanlar, şimdi terör örgütünün başı ile oturdular, anlaştılar. Ama halen daha belediye başkanlarımızı içeride tutuyorlar.

Bugün şunu açıkça gördük. Erdoğan umut siyaseti yapamadığı için, tükenmiş olduğu için, perişan olduğu için bir daha seçim kazanma ihtimali olmadığı için bir düşman arıyor, yine düşman siyaseti yapmak istiyor. Erdoğan’a sesleniyorum; aç olanın karnını doyurmadan, işsiz olana iş bulmadan, dertli olanın derdini çözmeden korku siyasetine geçit yok. Yıllardır açsın biliyorum, işsizsin biliyorum yoksulsun biliyorum ama oyu bana vermen lazım. Yoksa vatani öldürecekler, bayrağı indirecekler, ezanı dindirecekler diye milleti bütün zorluklarına rağmen korku siyasetiyle kendisine oy verdirdi. Şimdi orada yaptığı, orada yaptığı suçlamaları bugün hepsini unuttu yeni bir korku Siyaseti, yeni bir düşman, Cumhuriyet Halk Partisi. Burada nerede ona sesleniyorum durduğum yerden geri gitmem teröre de karşıyım barışın da arkasındayım. Terörü de karşıyım barışın da arkasındayım.

Siyasete sana göre yapmam. Gazi’nin partisini Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’nin birinci Partisi’nin kimseye aşağılatmam, alnını karışlarım senin, alnını karışlarım. Çıkmış Kürt Türk Arap, Kürt Türk Arap. Hesap Kürtlerin temsilcisi dem. Türklerin temsilcisi MHP bak bak bak. Arapların temsilcisi kendisi. Suriyelileri doldurdu Arapların temsilcisi kendisi. Bir çatı kuracak çatıda vatandaşlık bilinci değil Ümmet bilinci olacak. Sünni Müslümanlık üzerinden yeni bir ittifak kuracak ve aklı sıra bunun üzerinden yeni bir ittifakla yürüyecek. Bugün çeşitli siyasi partilerden açıklamalar geliyor. Biz Kürt ve Türk’ün kardeşliğine gözyaşının bitmesine, şehit gelmemesi için her şeyi yaparız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak durmamız gereken yerde dururuz.

Çeşitli partilerden açıklamalar geliyor. Biz şehit gelmesin diye her şeyi yaparız ama Türkiye’ye bir ümmetçilik üzerinden din siyaseti üzerinden bu coğrafyada sana hesap yaptırmayız, biz bu işi Türkiye ittifakıyla nasıl yendiysek yine yeneceğiz. Buradan bütün CHP’lilere sesleniyorum asla ve asla korkmayın. Efendim yeni bir ittifak kurulur orada hiçbir partiyi de hor görmeyin. Kürtleri ilkesiz insanlar gibi düşünmeyin. Kürtlerin de biz Türklerinde Laz’ı da Çerkez’i de baş üstünde. Ben Türk Milliyetçilerine de kurban olayım ülkücülere de kurban olayım Kürt kardeşime de kurban olayım Tayyip Erdoğan düş yakamızdan…

Erdoğan 115 gün önce dedi ki bunlar insan içine çıkamayacaklar. bunlar bir ay içinde birbirinin yüzüne bakamayacaklar. Malatya’dayım İsmet Paşa’nın memleketindeyim. Buradan bütün Malatyalıların gözünün içine baka baka söylüyorum. Ekrem Başkan masumdur atılanlar yalandır Ekrem Başkan adayımızdır namusumuzdur. Kendimize güvenimiz tam. Terörsüz Türkiye, Tutuksuz yargılama TRT’den canlı yayın. Siz de o savcılarınıza güveniyorsanız TRT’de çıkın karşımıza TRT’de canlı yayında hesaplaşalım.

560 milyar liralık yolsuzluk var’ dediler, bir delikli kuruş çıkmadı. ‘Bavullarda para var’ dediler, AK Parti’den kalma jammerler çıktı. ‘İmamoğlu’nun lüks araçları’ dediler, MHP’li milletvekilinin çıktı. Gaziosmanpaşa Belediyesi’nden dolar çıktı diye görüntü verdiler, mühür çıktı. Ekrem İmamoğlu’nun koruma müdürünün kasasından ‘Euro bulduk’ dediler, mermi çıktı. Ama Euro görüntülerini, dolar görüntülerini eski video kayıtlardan gösterdiler. En sonunda geçtiğimiz günlerde Manavgat’ta… Arkadaş söylüyordu, ‘Manavgat’ı anlat’ diye. Manavgat’ta bir baklava kutusunun içinde paralar çıktı. Partinin Genel Başkanı olarak gördüm, başımdan kaynar sular döküldü.

İki müfettiş, iki muhakkik görevlendirdim, yolladım. Sonunda iş ortaya çıktı. Önümüzdeki hafta partinin ne yaptığını da göreceksiniz ama buradan ifade edeyim. Bizim kusurumuz yok mu? Var. O baklava kutusunu alan adamı vaktiyle belediye meclis üyesi yapmışız. Özeleştirimizi yapacağız, o namussuzu partiden atacağız. Suça bulaşan kim varsa yakasına yapışacağız. Ama işin devamını bir dinle. O namussuz bundan bir ay önce, dün bunu iddia ettim, bugün Manavgat Savcılığı bunu kabul etmiş. Dün iddia ediyordum, bugün gerçek anlatıyorum. Haziranın 3’ünde bu namussuzu yakalamışlar, bolca kaçak içki ve ne olduğu belli olmayan bir tozla. Çıkacak onun ne olduğu. Yüzde 99 uyuşturucu. Almışlar bunu, bir gün tutmuşlar, salmışlar.

Almışlar kaçak içkiden, şüpheli paketten hiçbir şey yapmadan salmışlar. Sonra bir ay bu namussuzla birlikte çalışmışlar. Bir ay sonra odaya birini yolluyorlar, ‘Polisle işbirliği yapabilir, rüşvet yakalansın.’ Oraya koyuyorlar. Eliyle koymuş gibi buluyorlar. Kendine söylüyorlar. Rahat, güneş gözlüğünü saçına takıyor. ‘Aç’ diyorlar, eli titremeden açıyor. ‘Göster’ diyorlar, gösteriyor. Sonra biz 36 saatlik görüntülerden görüyoruz ki bu adam polisler odasına girmeden, odadan çıkıyor, koridorda polisle karşılaşıyor.

Polis alıp, geri getiriyor. Odaya sokuyor, ‘Kapatın kapıyı’ diyor, mevzu o dakika başlıyor. Başka işten yakalanıp kuyruğu kaptırınca şimdi bu güya itirafçı, iftiracı olmuş. Söylediklerinden doğru çıkan olursa hırsızlığa karışan kim varsa bizden çekeceği var, partiden çekeceği var. Ama işi şuraya getirmişler. Üç belediye meclis üyesi ismi veriyorlar, AK Parti Manavgat’ı alsın diye. Hepsi istifa etti. Bu sefer çağırdılar tekrar, dört belediye meclis üyesi ismi daha verdi. Onları aldılar. Onlar da gözaltına giderken istifa etti.

Bu sefer başvurdular, ‘Bu istifalar sayılmasın. Önce belediye başkanını seçelim, Manavgat AK Parti’ye geçsin. Sonra öbürleri gelsin’ diye. Gece-gündüz çalıştık, dün gece YSK’ya başvurduk, yazıları aldık. Manavgat’taki çoğunluğu koruduk. Ama baklava kutusunun üstüne hatırlıyor musunuz? İlk gece bütün AK Partili milletvekilleri, bakanlar, hepsi birden baklava kutusu üstüne partimizin şanlı, şerefli, atamızdan emanet altı okunu yapıştırıp paylaştılar. Neymiş baklava kutusu? Baklava kutusuna altı ok olmazmış. Çünkü üstünde ampul varmış.

“Bu yalanları millet yemez”

Buradan şu kadarını söylüyorum. Dünya kadar yalan attılar, dört kişiden biri inanıyor. İki AK Partiliden biri Tayyip Bey’e inanıyor, biri Ekrem Bey’in masumiyetine inanıyor. Türkiye’de yüzde 75 bu yalanlara inanmıyor. Arpaya katsan at yemez, yala katsan it yemez. Bu yalanlarınızı bu millet yemez. Asla da yemeyecek. Diyorlar ki ‘Erdoğan, istifa.’ Erdoğan, bundan 115 gün önce dedi ki ‘Bir ay içinde bunlar insan içine çıkamayacaklar. Bunlar birbirinin gözünün içine bakamayacaklar, birbirinin yüzüne bakamayacaklar.’ Malatya’dayım; İsmet Paşa’nın, Turgut Özal’ın memleketindeyim. Veli Ağbaba’nın memleketindeyim. Buradan bütün Malatyalıların gözünün içine baka baka, televizyondan bütün Türkiye’nin gözünün içine baka baka söylüyorum. Ekrem Başkan masumdur. Atılanlar yalandır, hepsi iftiradır. Ekrem Başkan adayımızdır, namusumuzdur.

Şu kadarını söylüyorum. Bizim kendimize güvenimiz tam. Biz ‘3T’ diyoruz; terörsüz Türkiye, tutuksuz yargılama, TRT’den canlı yayın. Biz arkadaşlarımıza güveniyoruz. Siz de o savcılarınıza güveniyorsanız, çıkın karşımıza. TRT’de canlı yayında hesaplaşalım. Mahkemeyi TRT yayınlasın. Ancak şöyle bir uyanıklık görüyorum AK Parti medyasında. ‘Efendim TRT iddianameyi verir. Savunmalarda reklam verir.’ Öyle bir şey yok. Bir kanal tahsis edecek. İddianame de cevapları da savcı da savunma avukatları da herkes ne konuşuyorsa millet dinleyecek. Özel kanallar için, yayınlamak isteyenler için frekans verilecek. Millet iftirayı da görecek, namuslu Cumhurbaşkanı adayımızı da dinleyecek.

Şimdi Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin hemen arkasında 10 binler ‘Hak, hukuk adalet’ diye bağırırken Malatya’dan bir hatırlatma… Bu binada bir AK Partili oturuyor. Aslında bir CHP’li oturacaktı da başka seçime kaldı. Yüzde 20’lik oyu ankette herhangi bir adayla yüzde 20 alacakken, Veli Ağbaba ile seçim kazanılabilir göründü. Geldi ve bütün Malatya’yı ayağa kaldırdı. Bütün Türkiye’nin dikkatini çekti. Hatta birilerini de birazcık korkuttu. Yüzde 38 ile efsane oldu. İnşallah oturacak oraya bir gün. Gerçi genel seçimler olur da erken seçim olur da parti iktidar olunca Veli Ağbaba ne olur? Bakan olur. Malatya’nın bakanı olur.

Bu binada bir AK Partili oturuyor ve diyor ki ‘Benden önceki belediye başkanı bana, 3,5 milyar borç devrettim, dedi. 17,5 milyar borç çıktı.’ Diyor ki ‘Mıcırın tonu 70 lirayken, 265 liraya almış.’ ‘Dört kat pahalıya almış’ diyor. Diyor ki ‘Belediyemizin iştiraki Esenlik’in 100 milyon lira değerinde altı gayrimenkulünü 23 milyon liraya satmış.’ ‘77 milyon bu belediyeyi zarara uğratmış’ diyor. Bunu söyleyen AK Partili, söylediği AK Partili. Şimdi buradan sesleniyorum.

Abdurrahman Tutdere’ye, depremzedelere yedirilen yemeğin, 24 bin liralık yemeğin bir iş adamı tarafından ödenmesinin hesabını sorup, tutuklama isteyip ev hapsinde tutacaksın… ‘Mıcır dört kat pahalı alındı’ diyor. Bas bas bağırıyor. Diyor ki ‘77 milyon Malatya zarara uğradı.’ Çağırıp da bir kelime sormayacaksın. Ey Tayyip Erdoğan, ey sarayın savcıları, ey majestelerinin savcıları bu hukuk bir tek bize mi var? Günahsız arkadaşımıza iftira atıyorsun. Kendi belediye başkanın ihbarda bulunuyor, duymuyorsun. Yazıklar olsun böyle düzene. Bir kez daha buradan söylemek isterim ki Cumhuriyet Halk Partisi baklava kutularına da karşıdır, ayakkabı kutularına da karşıdır.

17-25 aralıkta deliller, dinlemeler usulsüz. Deliler kanuna aykırı toplandı diye bütün hepsini yok sayanlar, baba oğul telefonda sıfırladın mı oğlum, babacığım, az kaldı babacığımları bu millete unutturamazlar. Bizim o gün kutu kutu çıkan paraları önce FETÖ koydu deyip, FETÖ defolup gidince faizi ile geri isteyenler, evlerinden para sayma makinaları çıkanlar, baba oğul sıfırlama konuşanlar bugün tek bir delil olmadan, bir iftira düzeni üzerinden partimizi iktidardan uzaklaştırmak için milleti kandırmak için kumpas kuruyorlar. Bu kumpası da yırtıp atacağız, o yapılanların da hesabını teker teker soracağız.

Image

“EĞER İNAT EDERSEN PERİŞAN OLUR GİDERSİN”
“Buradan güya ‘Tarihi açıklama yapacağız’ diye tarihi bir safsatayı konuşma diye prompter’dan okuyan Erdoğan’a sesleniyorum: Sen bu ülkeyi yıllarca yönettin. Artık yaşlandın. Artık yoruldun. Kendi gündemine sıkıştın. Bu ülkenin derdini duymuyorsun, sorununu çözmüyorsun. AK Partili de olsa karnını doyuramıyorsun, gencine iş bulamıyorsun, bu ülkeye umut olamıyorsun. Eğer inat edersen bir yıl, iki yıl daha zulmedersin ama perişan olur gidersin. Ama bu ülkenin dayanacak gücü yok. Bence bu yaşlılığa, bu yorgunluğa, bu gerginliğe, bu işi partinde genç bir arkadaşa devrederek, onu aday göstererek karşımıza çıkar, millet karar versin. ‘Yok bırakmam, oturduğum koltuğa çakıldım, ayrılmam. Bu koltuktan kalkmam’ diyorsan görev sürenin yarısındasın. 2,5 senden 2,5 benden. Gel 2 Kasım’da aday ol. Seçilirsen beş yıl daha senin. Seçilmezsen ki seçilemeyeceksin. Bu milletin artık yüzünü güldürelim, yüzünü güldürelim. Bu ülkeyi son yerel seçimleri kaybeden bir iktidar partisi yönetiyor. Bu ülkeyi son anketlerde yüzde 29’a düşen bir parti yönetiyor. Bütün saldırılara rağmen, bütün saldırılara, haksızlıklara rağmen Cumhuriyet Halk Partisi bütün anketlerde en önde çıkıyor. Tayyip Erdoğan’a buradan bir kez daha sesleniyorum: Yüzde 29’la seni orada oturtmam, seni orada oturtmam. Bak Malatya Meydanı ne diyor? Ey Erdoğan. Duymaz, biraz ağır işitiyor artık. Ey Erdoğan, ben milletim, milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum.”

“BU ÜLKEDE HALKIN İKTİDARINI KURACAĞIZ”
“Son seçimlerde ben 2009 yılında ilk belediye başkanı adayı olduğumda rahmetli Baykal, adayımız rahatsızlanmıştı, dedi ki ‘Manisa’ya aday ol.’ Dedim ki ‘Seçim kayıp’, dedi ki ‘Manisa’yı alacaksın.’ Dedim ki ‘Bir önceki seçim 2004’te. Oyumuz yüzde 6.’ Dedi ki ‘Bu seçimde değil ama bir seçimde sen Manisa’yı alacaksın.’ Gittik 6’ydı 13 aldık, 20 aldık, 24 aldık, 30 aldık ve son yerel seçimlere kadar geldik. Vaktiyle 6 aldığımız Manisa’da yüzde 60 aldık. Rahmetli Baykal ‘Bu seçim değil ama bir seçim alacaksın’ demişti. Parti aldı ama o seçimi ben almadım. Oraya resmini asmışsınız, canım kardeşim Ferdi Zeyrek aldı. Allah gani gani rahmet eylesin. Ferdi Başkan’ın ölümünde başta Veli Ağbaba, Malatya’dan çok sayıda siyaset arkadaşımız, il başkanımız, siyasetçiler, dostlarımız hastanede yanımızdaydılar, cenazede yanımızdaydılar. Yasımızda, taziyemizde yanımızdaydılar. Bugün de kardeşimi, oTürkiye siyasi tarihinin belki en kalabalık cenazesinde 100 binlerin kıldığı cenaze namazındaki o fotoğrafla beni karşıladınız. Siz Malatyalılar gerçekten dünyanın en iyi insanlarısınız. Hepinizi çok seviyorum. Ve Ferdi’nin bıraktığı yerden, iktidar yürüyüşümüze hep birlikte devam edeceğiz. Ve eninde sonunda, isteriz ki erken seçimde 2 Kasım’da, ama ne kadar kaçarlarsa kaçsınlar eninde sonunda o sandığı getirerek bir şekilde bu seçimi kazanacağız. Ve bu ülkede mağdurların, yoksulların, köylülerin, emekçilerin, emeklilerin; yani halkın iktidarını kuracağız. Dünyanın üzerinde plan kurduğu, hesap yaptığı ülke diye korkmayıp, kendi gençlerimize dünyanın öbür ucunda hayal kurdurtmayacağız. Ve seçimden sonra gençlerimiz için yasaksız bir Türkiye, yasakların yasak olduğu bir Türkiye, vizesiz bir Avrupa, Avrupa Birliği’ne tam üye bir Türkiye yapacağız. Gençlerimiz Avrupa Birliği pasaportuyla bütün dünyada özgürce gezecek. Malatya’dan İstanbul’a gider gibi Avrupa’nın bütün ülkelerine gidecek. Ve biz bunu iktidarımızın ilk birkaç yılında, şimdiden desteğini aldığımız kardeş partilerimizle seçim yaklaştıkça Türkiye’nin önüne koyarak, seçimleri kazanarak hep birlikte başaracağız. Artık kimsenin boynu bükük, hiçbir babanın yüzü önde, hiçbir memurun esnaftan utanacağı, hiçbir esnafın siftahsız kalmayacağı bir Türkiye’yi, herkesin mutlu olduğu bir Türkiye yapacağız. Bunu yapmak için partimize güveniyor musunuz? Adayımıza güveniyor musunuz? Adayımızın Türkiye’nin dört bir yanında gece mitinglerinde, gençlerin yaktığı gibi bu ışıklarla karanlık hücresi aydınlanıyor. Ekrem Başkan’a ve cezaevlerinde suçsuz yatan bütün başkanlara Malatya’dan muhteşem bir koroyla yiğidim aslanım demeye hazır mısınız? Yakalım ışıkları. Helal olsun. Bu eli Ağababa’nın görkemli hatıralardaki performansına millet şaşırıyordu, memleketin suyundanmış havasındanmış. Muhteşem kuruyor teşekkür ediyoruz. Artık bu devlete gayrimeşru bir iktidar, halkın %70’in inanmadığı bir iktidar, rakiplerine darbe yapan, sokağa çıkamayan, pazara gidemeyen bir iktidar yönetemez. İşçinin ve emeklinin hakkını vermeyen bir iktidar yönetemez.”

Paylaşın

Özgür Özel Hakkında Yeni Soruşturma

CHP Lideri Özgür Özel hakkında, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” nedeniyle soruşturma başlatıldı. Özel’in Antalya’da yaptığı konuşma soruşturma gerekçesi olarak gösterildi.

Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında, Antalya’nın Muratpaşa ilçesinde yaptığı konuşma nedeniyle TCK 217/A kapsamında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla re’sen soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Savcılıktan yapılan açıklamada, Özel’in Antalya’da katıldığı mitingde Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturmayla ilgili olarak “gerçeğe aykırı bilgileri kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yaydığı” öne sürüldü.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Özgür Özel isimli, siyasi parti lideri olan milletvekili kişinin Antalya ili Muratpaşa ilçesinde gerçekleştirilen açık hava etkinliğinde, Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığı uhdesinde mevcut bir soruşturma evrakı ile ilgili olarak açıkça gerçeğe aykırı bilgileri, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayması şeklinde gelişen eylemleri nedeniyle, hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesi gereği Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma suçundan re’sen soruşturma başlatılmıştır.”

Özgür Özel ne demişti?

CHP’nin tutuklu belediye başkanlarına ve partili yöneticilere yönelik yargı operasyonlarına karşı düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi, Antalya’da gerçekleştirildi.

Mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel sözlerine, “Karşı karşıya olduğumuz bu zor günlerde Antalya’ya sahip çıkmak için, iradesine sahip çıkmak için, seçtiklerinin arkasında durmak için, bir darbe düzenine direnmek, Yörüklerin evladına sahip çıkmaya, karanlığa karşı bir mum yakmaya, kaybedecek tek şeyimiz olan o zincirleri kırıp atmaya geldik. Dayanışmaya, mücadeleye, eylem yapmaya geldik” diye başladı.

“Ey Erdoğan! Bu meydanı görüyor musun? Dalga dalga operasyonlarla bu milleti sindireceğini mi sandın? İftiralarınla Antalya’yı Muhittin Böcek’in arkasından çekebileceğini mi sandın? Bir o köşede bir bu köşede saldırarak CHP’nin mücadelesini kırabileceğini mi sandın?​” diye soran Özel, saldırılara karşı iradeye sahip çıkacaklarını söyledi.

Böcek’e yöneltilen suçlamaları “siyasi kumpas” olarak nitelendiren Özel, “Bir daire yüzünden Başkan’ı içeri atıyorlar ama ‘Sıfırladım babacığım’ diyenler bu memleketin başında. Böyle bir düzende adalet olmaz” dedi. Böcek’in oğluna ait olduğu iddia edilen daireyle ilgili “Borç ilişkisi var, müteahhitin kendisi bunu söylüyor. Ama diyelim hata var; oğul suç işledi diye babayı mı tutuklarsınız?​” diye sordu.

Özel ayrıca AKP dönemindeki yolsuzluklara da dikkat çekerek, ““44 odası kaçak çıkan bir otele Erdoğan turizm ödülü verdi. Antalya’da Konyaaltı Sahil Projesi’nde kamu zararı ortaya çıktı, suç duyuruları yapıldı, ama AKP’li belediyeye hiçbir işlem yapılmadı” dedi.

Özel, konuşmasının devamında Manavgat’ta CHP’li belediye meclis üyelerinin tutuklanmasına dair de çarpıcı iddialar ortaya attı. “Baklavacı” olarak kamuoyuna yansıyan görüntülerin planlı bir kumpasın parçası olduğunu öne süren Özel, söz konusu şahsın bir ay önce kaçak içki ve uyuşturucu ile yakalandığını, ardından “itirafçı” haline getirildiğini söyledi.

Özel şunları söyledi; “O baklavacıyı bir ay boyunca eğitmişler. O baklavacıyı oraya, peşinden de çantacıyı yollamışlar. Elimizde 32 saatlik görüntü var. Dakika dakika planlamışlar. Bize hesabını sorduğu baklava kutusunu bir aydır planlamışlar. Peki, plan ne? Baklavacıyı kendince itirafçı yaptılar. Manavgat’ta AKP ile CHP arasında üç belediye meclis üyesi fark var. Baklavacı dört isim söyledi, dördünü içeri aldılar ve hızla belediye meclis seçimine gidip Manavgat’ı AKP’ye geçirmeye çalıştılar. Tam o sırada içerideki belediye meclis üyeleri istifalarını verdiler, onların yerine belediye meclis üyeleri yedekten geldi.”

Özel, “Bu kumpaslar, iftiralar, planlar bizi durduramaz. Antalya’nın, Manavgat’ın iradesini kimseye teslim etmeyeceğiz. Milletin oyuyla gelen, milletin takdiriyle görev yapar” dedi.

“Siyasi kumpasla görevden uzaklaştırılan her belediye başkanı için mücadele edeceğiz” diyen Özel, “Halkın iradesiyle seçilenler sandıkta değil, saray oyunlarıyla görevden alınıyor. Ama unutmasınlar; bu halk adaleti yerle bir edenleri unutmaz, zamanı geldiğinde hesabını sorar” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Özel’den “Silah Bırakma” Mesajı: Partimiz Barışın Yanındadır

CHP Lideri Özgür Özel, PKK’nın sembolik silah bırakma törenine ilişkin yayınladığı mesajında, “Cumhuriyet Halk Partisi; terörün ve şiddetin her türlüsünü tarihsel bir tutarlılık içinde reddetmektedir. Partimiz barışın yanındadır” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) Irak’ın Süleymaniye kentinde gerçekleştirdiği sembolik silah bırakma törenine ilişkin yazılı bir açıklama yayınladı. Özgür Özel, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Cumhuriyet Halk Partisi; terörün ve şiddetin her türlüsünü tarihsel bir tutarlılık içinde reddetmektedir. Partimiz barışın yanındadır. Ülkemize çok ağır bedeller ödeten terörün ilelebet son bulması, ortak irademizdir. Terör örgütünün bugünkü sembolik silah bırakma adımını memnuniyetle karşılıyoruz.

Sürecin bu noktaya gelmesinde emek ve katkıları olan başta rahmetli Sırrı Süreyya Önder olmak üzere tüm siyasilere ve tüm yetkililere teşekkür ediyoruz. Bu adımın, artık silahların tamamen susacağı bir dönemin başlangıcı olmasını diliyoruz. Bu süreç; hiçbir parti, toplumun hiçbir kesimi dışlanmadan, milletten bir şey saklanmadan, Meclis çatısı altında, toplumsal mutabakat gözetilerek, hızlı ve kararlı adımlarla yönetilmelidir.

Türkiye’de tam bir barış ortamının tesisi ancak adalet ve demokrasiyle mümkündür. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyımların atandığı, Kürtlerin belediye meclislerine girmesini suç sayan soruşturmaların sürdüğü, seçilmiş siyasetçilerin hukuk dışı yöntemlerle hapiste tutulduğu ve demokratik rekabetin sakatlandığı bir ortam toplumsal barışın baş düşmanıdır, iç cephemizi tahkim etmek gayretinin önündeki en büyük engeldir.

Ülkemizin ihtiyacı; Terörsüz ve Demokratik Türkiye’dir. Refah için barış, barış için birlik, birlik için demokrasi ve adalet gereklidir. Ortak geleceğimiz için, barış için katkı sunmaya ve mücadele etmeye kararlılıkla devam edeceğiz.”

Paylaşın

Erdoğan’a Seslenen Özel: Adayımı Bırak Sandığı Getir

Adana’da düzenlenen “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Ey Erdoğan; ben milletim, ben milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum” dedi.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, tutuklu belediye başkanlarına ve partili yöneticilere yönelik yargı operasyonlarına karşı düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginin son adresi Adana oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’de mitingde bir konuşma yaptı. Özel’in konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Dediler ki bir günde o meydan dolmaz. Görüyor musun Zeydan Başkan. 250 bin hemşehrin sana sahip çıkıyor bu meydanda. Adana evlatlarına, iradesine sahip çıkıyor. Kumpaslara itiraz ediyor. Helal olsun Adana’ya… Bu darbe öyle bir darbeydi ki hem İstanbul’un 16 milyonun seçtiğine hem de ülkenin bir sonraki Cumhurbaşkanına darbeye kalktılar.

Birileri Cumhurbaşkanını kandırmış, 3 tane sağlam savcım var, 3 tane hakimim, 3 tane de yalancı yalancı şahidim, iftiracı gizli tanığım var. TV’lerde iftirayı basarız seçimleri alırız. Ama iş öyle değil Adana’nın iradesi öyle değil. Ben görünce boğazım düğümlendi. Kooperatifler karar almış, bütün minibüslerin üzerinde şu yazıyor: ‘Zeydan Başkan pandemide sen vardın yanımızda, depremde sen vardın yanımızda, bu akşam kim gelecekse senin yanına bedava!’ Kim istediyse nikahını kıydı, 1 gecede 11 nikah kıyardı. Şimdi nikahını kıydıkları gelmiş. Ey Erdoğan, bir adamın arkasında 20 bin çift varsa sen onu yenemezsin!

Zeydan Başkan 11 yıl önceki ihalenin AKP’nin verdiği ihalenin parasını veriyor. O ihaleyi yapan AKP’liye ne verilmiş bilmiyoruz. Paralarını ödemiş, bir daha çalışmamış onlarla. O Zeydan Başkan 11 yıl boyunca bir çöp bulamadıkları, Zeydan Başkan’ın eşi Nuray hanım 32 yıldır devlet okulunda öğretmen. Bu kadının kocası mı yapmış yolsuzluk? Orada Melih Gökçek var. Oğlunu biliyor musunuz? Bozuk tohum! Gitmiş baklava kutusu yaptırmış millete ahlak dağıtıyor. Senin partinin Başbakan yardımcısı, Meclis Başkanı Bülent Arınç, FETÖ’ye Ankara’yı pazarladın demiş, senin kursağından geçen her lokmada şaibe var utanmadan millete laf ediyor, bozuk tohum!

Adana’yı baştan başa, içme suyunu, kanalizasyonu tamamlayan, kadın kooperatifleriyle kadınların yüzünü güldüren, göreve geldiğinde belediyenin borcu alacağının 4 katı olan yerde şimdi belediyenin borcu alacağının 4’te biri. Ve 321 iş makinesi almış, eskiden AKP’nin ihaleyle yaptığı işleri belediyenin çalışanlarına yaptırıyor, istihdam sağlıyor, güneş enerjisiyle bile belediyenin elektrik faturalarını neredeyse sıfırlamış. Böyle çalışan birine utanmadan attılar iftira, biz de geldik Zeydan Başkan’a sahip çıkmaya!

Seyhan’da ilk kadın Belediye Başkanı Oya Tekin, bir iftiracının söyledikleriyle tutukladılar. Oysa mesele çöp ihalesi ama o iftiracıyla ilişki şantaj ve tehdit ilişkisi. O iftiracı geliyor bana ihaleyi vermezsen şunu yaparım bunu yaparım diyor. Oya Başkan kaymakama gidiyor şikayet ediyor, valiye gidiyor şikayet ediyor. Tehditlerden yılmıyor ama iftiracılar ‘sen misin beni şikayet eden’ diyor, İstanbul’dan Oya Başkan’ın ismini veriyor. Dün dedi, beni aldılar, eşimi aldılar, 15 yaşında oğlum var ev hapsi verin onun yanında olayım diyor.

Kadir Haydar görevini yaparken onu da iftiralarla görevden aldılar. Ceyhan’ın kaderi, Ceyhan’ın Kadir’idir. Ona sahip çıkacağız.

Şimdi Ekrem Başkan’ın diplomasını sorgulayan arkadaşım, bugün dedim ki ‘Ekrem Başkan üniversite arkadaşlarıyla 11-11 maç yapabilir. 100 tanesini çağırıp iftar verebilir. Sabahleyin 70’i ile kahvaltı yapabilir. Ama Erdoğan bir üniversite arkadaşıyla, bir sabah kahve içip fotoğraf atabilir mi? Oturup tavla oynayacak bir üniversite arkadaşı var mı?’ Çıktı mı? Çıkmadı. Milletin diplomasını sorgulayan Erdoğan’ın, Adanaspor-Adana Demirspor’da davulu getirmiş onun diplomasını sorguluyor. Ama ritim tutturamadılar, ben yardımcı olacağım.

Erdoğan da mutlaka Halk TV yine açık, her akşam izliyor. Ya TELE 1’den bakıyor ya Halk TV’den. SÖZCÜ’yü kararttı sinirinden, şimdi duysun bakalım. Diplomasız Erdoğan… Sayın Erdoğan, senin diplomayı sorgulamak için, sen Ekrem Başkan’ın diplomayı internetten kaldırttın ya, bu da davul getirmiş sana çalıyor. Size söz olsun, her yola başvuruyoruz, davalar açıyoruz, avukatlarımızla mücadele veriyoruz, Ekrem Başkan’ın helal yollarla aldığı diplomasını geri alacağız, bu diplomasızı da evine yollayacağız.

Bu kadar sıkıntıların olduğu bir yerde 100 binler toplanmış bir anda bir meydana ve diyor ki ‘Kurtuluş yok tek başına.’ Buradan sonra artık nereye çağrılırsak koşmanın, yan yana durmanın, kol kola girmenin, omuz omuza mücadele etmenin, bu iktidarı değiştirmenin, iktidara gelmenin zamanıdır. Hazır mısınız? Hazır mısınız? Kurulduğu gün öyleydi, son genel seçimlerde öyleydi. O günden bugüne bir şey değişmedi, bütün anketlerde öyle. Atatürk’ün partisi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi.

“Adayımı bırak, sandığı getir”

Ve Erdoğan, güya yenilmez Erdoğan. Girdiği her seçimi kazanan Erdoğan, girdiği son seçimi kaybetti. Ama ona karşı kaybetmeyen birisi var. Beylikdüzü’nü AK Parti’den alan, 31 Mart 2019’da Binali Yıldırım’ı yenen, seçim elinden alınınca, çalınınca ceketi çıkaran, gömleği sıvayan, Haziran’da bir daha kazanan, 800 bin farkla kazanan, beş yıl hizmet edip şimdi 1 milyon 100 bin farkla kazanan Ekrem İmamoğlu geliyor, Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu geliyor.

Ve bunun için ona engel olmak için her şeyi yapan Erdoğan’ın oyları yüzde 30’un da altına düştü. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Yüzde 29’la seni orada oturtmam, seni orada oturtmam. Yüzde 29’la orada oturamazsın. O yüzden 2 Kasım Pazar günü sandığı istiyoruz ve sesleniyoruz hep birlikte. Ey Erdoğan; ben milletim, ben milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum.

Harikasınız, bir yürekten alkış. O zaman hep beraber iktidara yürümeye hazır mıyız? Hep birlikte yürüyoruz. Önce başkanlarımızı alacağız, Zeydan Başkan’ı almaya hazır mıyız? Kadir’i almaya hazır mıyız? Oya’yı almaya hazır mıyız? Ekrem Başkan’ı, bütün arkadaşlarımıza almaya hazır mıyız? Onlarla birlikte iktidara yürümeye hazır mıyız? Hazır mıyız? Yürüyelim arkadaşlar o zaman, yürüyelim arkadaşlar. Yolunuz açık olsun.”

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a: Seçimden Kaçıyorsun

Erken seçim çağrısını yineleyen CHP Lideri Özgür Özel, Erdoğan’a seslenerek, “2 Kasım Pazar getirsin sandığı alalım boyunun ölçüsünü. Erdoğan seçimden kaçmaktadır. Milletten kaçmaktadır” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve  CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın da aralarında bulunduğu tutuklu siyasetçileri Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde ziyaret etti.

Ziyaretlerin ardından cezaevi önünde basın mensuplarına konuşan CHP Lideri Özel, Zeydan Karalar’a ilişkin olarak şu ifadeleri kullandı: “Adana’da rekor üstüne rekor kıran Zeydan başkanı alıp buraya koydular. 14 yıl önce AKP’li belediyenin yapmış olduğu bir ihale… Yapılan ödemeler ve daha sonra da bu ihalenin yenilenmemesi söz konusu. Zeydan başkan ihale vermediği bir firmanın AKP’li döneminden kalan düzenli yaptığı ödemelerle ilgili ‘ödemeleri almak için Zeydan başkana gittim’ yalan, ‘o da beni falancaya yolladı’ yalan, ‘o da benden küçük paralar istedi’ bu da yalan.”

Özel, Zeydan Karalar’la görüşmenin Adalet Bakanlığı izniyle gerçekleşmediğini belirterek, “Adalet bakanından izin alarak görüşmedik Zeydan başkanla. Çünkü örgütlü bir suça dahil değil. Çünkü sen bu suçu işledin dediği dönemde burada iddia ettikleri örgüt yok ortada” dedi.

Tutuklu diğer isimlerden Oya Tekin’in durumuna da değinen Özgür Özel, “15 yaşındaki evladı için tedirgin oluyor. Hiç olmasa ev hapsi olsa da çocuğum annesiz babasız kalmasa diyor. ‘Söyleme başkan acındırmaya çalışıyorlar’ dedi ama ben söylemeyi doğru buluyorum” açıklamasında bulundu.

Ekrem İmamoğlu hakkında da değerlendirmelerde bulunan Özgür Özel, şunları söyledi: “Neye uğradıklarını bilerek, iftiralarını bilerek, suçlarının AK Parti’yi yendiklerini bilerek içerdeler. Hep beraber benim de içinde hatta başında oluğum bir suç organizasyonu var. O da ülkenin iktidarını yapılacak ilk seçimlerde demokratik yollarla indirmeye teşebbüs suçunu işliyoruz biz. Tabi Ekrem başkanın suçu apayrı, onun suçu 3 kez Erdoğan’ı yenme suçu. ‘Biz bunları defalarca yendik’ diyor. Sen dört seçimdir İmamoğlu’na yenildin. Bir yenilmez varsa Ekrem İmamoğlu. Millet eğer bu yoksulluğa razıysa iki buçuk yıl daha görev yap derse sana buyur yap.”

“Sandığı getirin, boyunun ölçüsünü alalım”

İktidara seçim çağrısını yineleyen Özel, Erdoğan’a seslenerek şunları kaydetti: “2 Kasım Pazar getirsin sandığı alalım boyunun ölçüsünü. Erdoğan seçimden kaçmaktadır. Milletten kaçmaktadır. Benim adayım hazır. Salmasan dahi adayım hazır. Onun bir vesikalık fotoğrafıyla seni yeneceğiz. Bir vesikalık fotoğraftan korkup seçimden kaçan Erdoğan’ı da 81 ilde bu millete şikayet edeceğim.”

Yargı sürecine dair de eleştirilerde bulunan Özgür Özel, İmamoğlu’nun tutuklanma kararının önceden verildiğini öne sürdü: “Adalet aramıyor kimse, karar vermişler ve bu kararı zaman geçince bazı gazetelere ilk haberi versin diye, daha Ekrem başkana soruları soruyor o sırada tutuklama haberi çıktı. Allah o hakim hanımın durumuna düşürmesin. Ekrem başkanın durumuna da düşürmesin. Kararı vermişler, tutuklamaya çoktan karar vermişler. Büyük bir kul hakkıdır, işin en başındakini biliyoruz. Ankara’daki başını biliyoruz. Altındaki savcıları da biliyoruz. 5 yıllık savcıyla meselemiz var. Ne bilgiler geldi, bakalım neler olacak.”

CHP Lideri Özel, PKK’nın silah bırakacağına dair açıklamaları da değerlendirerek şu ifadeleri kullandı: “Terör örgütü silah bırakıyorsa biz çok olumlu görüyoruz. Terör sorunundan kurtulmamız gerekiyor. Bu son fırsat, bunu kaçırmamayı son derece önemsiyorum.”

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a: Yüzde 29.2 Oyla Seni Orada Oturtmam

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Erdoğan denen tek kişisi yüzde 29.2 oyla seni orada oturtmam. Bütün anketlerde kurulduğu gün gibi 31 Mart Pazar gibi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin 1. Partisi. Sadece Erdoğan’ın gördüğü bilinmez bir ankette AK Parti’ymiş 1. parti. O zaman Erdoğan’ın kalmadı derdi hodri meydan 2 Kasım’da getir bakalım seçimi hodri meydan hodri meydan” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. Özel’in konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle: “Şehit düşen Piyade Üsteğmenimiz Nuri Melih Bozkurt’un naaşını aramaya gitmişlerdi. Bir mağaraya giren askerlerimiz orada metan gazına maruz kaldılar ve 12 Mehmetçiğimizi kaybettik, şehit oldular. Kendilerine Allah’tan rahmet, milletimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum. 12 evladımızın böyle bir olayda şehit olması milletimizin hem yüreğini yaktı ama bir yandan da çok üzdü, çok rahatsız etti.

Çok sayıda soru var. Bir ihmal, bir hatalar zinciri olduğu değerlendiriliyor. Şüphesiz alınması gereken dersler var ama bu derslerin çoktan alınmış olması gerekiyordu. Cevaplanması gereken sorular var ama bu cevapların çoktan bulunmuş olması gerekiyordu. Biz şehitlerimizin şu anda birçok şehrimizde, İstanbul’da cenazeler var. Arkadaşlarımız, il başkanlarımız partimizi bu törenlerde temsil ediyorlar.

Defin işlemleri tamamlandıktan sonra konuyu meclis gündemine getireceğiz. Her ne kadar Milli Savunma Bakanlığı bir tahkikat açıldığını söylese de konunun uzmanları bu meselenin meclis eliyle araştırılmaya değer olduğunu, bunun ancak meclisin kararlılıkla üzerine giderse cevap aranması gereken soruların ortaya açıkça yanıtlanabileceğini ifade ediyorlar.

Yeterli bir keşfin yapılmadığından, evlatlarımıza gaz maskesinin ve oksijen tüplerinin sağlanıp sağlanmadığından, mağaraya önce bir robotun ya da insansız aracın girmesi gerektiğinden, bu araçların Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde son teknolojiye dayalı insansız araçlar olduğundan ve bu mağarada patlatma yapılıp yapılmadığının yapıldıysa içerideki gazı bu patlamanın tutuşturacağının öngörülmüş olması gerektiğinden ve askerlerin yanındaki varsa sağlık profesyonelleri onların kaç kişi olduğu hangi eğitimde oldukları yanlarındaki ilk yardım malzemelerinin hangi kapsamda olduğunun enine boyuna araştırması gerektiğinden bahsediyorlar.

Biz araştırma önergemizi vereceğiz. Bütün partilerden de bu konuda bir destek bekliyoruz. Çünkü sonuçta hepimiz vatani görev için gittik, görevlerimizi yaptık. Türk milleti bu konudan kaçmaz ama böylesine 3 yıl önceki bir şehidimizin cenazesini alırken bu kadar basit tedbirler, araç gereç kullanılmadan ortaya çıkan bu kayıplarda gerçekten yüreğimizi yaktı. Bu konunun üzerine gitmek, bu konunun araştırılmasını ve bir daha tekrar etmemesi için gerekli tedbirlerin alınmasını, sorumluların cezalandırılmasını istemek milletimizin ana muhalefet partisi olarak bizden beklentisidir, talebidir.

Ayrıca şehidimiz sözleşmeli Er Özkan Özkanlı’nın bazı mesajlaşma görüntüleri kamuoyuna yansıdı. Kıt kanaat geçindiği maaşıyla memleketi Aksaray’da bazı öğrencilere burs vermek için ısrar ettiği anlaşılıyor.

Parti Meclisi üyemiz ve il başkanımız kanalıyla hem bursa aracılık eden kuruma ulaştık hem de öğrendik ki kendisi annesiz babamışsız büyümüş, bursla büyümüş birisi ve mesleğini edip sözleşmeli er olup eline ilk geçen maaşla kendisine burs veren kurumu arıyor ve Suriye’de anasız babasız kalmış kendisi gibi yetim büyümek zorunda kalmış Suriyeli savaşta bir evlada burs vermek istediğini ifade ediyor. Biz bilgilere ulaştık. Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak şehidimizin burs vermekte olduğu evladımızın bursu kesilmeyecek o bursu biz üstleniyoruz arkadaşlar.

Diğer yandan diğer yandan bugün Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin bir kısmı Kartalkaya davasını izliyor. Dün ben de oradaydım ve öğleye kadarki ilk kısmını takip ettim. Kartalkaya davası bizim bu kürsülerde en yakından fikrimizi takip ettiğimiz, meseleyi takip ettiğimiz bir dava. Hepiniz hatırlayacaksınız. Grup toplantımızı İstanbul’da yapacakken sabah o feci haberle uyandı Türkiye.

Gelen haberler 60’ın üzerinde can kaybı olduğunu sonradan 78’e çıkacaktı söylüyordu. Sabah 09.00’da 60’ın üzerinde can kaybı olduğunu ana muhalefet lideri biliyor. Muhalefet partilerinin liderleri biliyor. Orada bulunan herkes biliyor. Ama Türkiye can kaybını öğlen 11.00’e kadar 4 sonra 6 ta ki AK Parti Ankara İl Kongresi yapılsın. Recep Tayyip Erdoğan partisine başka partiden katılan birisine rozet taksın ta ki orada o tören bütün şaşasıyla yapılsın ondan sonra rakam 63, 65 derken 78’i buldu. 36’sı çocuk ve bebek 78 canımızı kaybetmiştik.

İlk gün oraya gittim. İçişleri Bakanı 10 gün içinde tüm sorumlular tüm sorumluluklar en şeffaf şekilde ortaya çıkacak dedi. Bu konuda bilgi vereceğiz dedi. İçişleri Bakanlığı’nın bu konusundaki kapasitesinden dem vurdu. Sonra bir daha bu konuda kendisinden bir şey duyan olmadı. Savcılık bir bilirkişi heyeti görevlendirdi. Heyete 3 gün süre verdiler. 7 kişilik heyet. Heyet 3 gün gece gündüz çalıştı. Bu kürsüden görevlendirme yazılarını gösterdim.

Heyetin işe başlarkenki fotoğrafını, yangın sırasında, yangın sonrasında otelde yapmış olduğu çalışmalarda çektikleri, çektirdikleri fotoğrafları ve 3 günün sonunda yazdıkları bilirkişi raporu. 3 gün süre verdiler. 3 gün sonunda 17.00’de gittiler vermeye. Ankara’dan bakanlıktan telefon telefonu alandan telefon şu rapora bir bakalım.

Raporda bilirkişi heyeti Bolu İl Özel İdaresi Kültür ve Turizm Bakanlığını ve otel yönetimini sorumlu görüyor. Diyorlar ki bu rapor olmaz. Niye? Buradan Kültür Bakanlığı’nı çıkarın. Kültür Bakanlığı olmasın. Buraya onun yerine Bolu Belediyesi’ni ekleyin. Heyet diyor ki, belediye sınırlarında değil bambaşka bir yerde buraya biz Bolu Belediyesi’ni ekleyemeyiz. Hele hele Kültür Bakanlığı denetlemeye tek yetkili kurum. Kapıdaki tabelası duruyor. 1 ay önce gelmiş denetlemiş. Hatta yangınla ilgili de birçok soruya denetleme kağıdında cevap vermiş yetkilileri. Onlar sorumlu.

“Adaleti çaldılar”

Bu heyeti o zaman siz görevden el çekin diyorlar. 7’sinin de istifa dilekçelerini buradan okudum. 3. gün akşam görevi yapmış bitirmişler, gördüğüm lüzum üzerine istifa ediyorum. Sağlık sorunlarım yüzünden istifa ediyorum. Sonra o raporu biz kamuoyu ile paylaştık. Dediler ki rapor korsandır. Evet bir korsanlık faaliyeti oldu. Korsanlık faaliyeti yetkisiz olan birinin meşru olan bir malı gayrimeşru yollarla elde etmesidir. Bir korsanlık faaliyeti varsa 3 gün gece gündüz görevlendirme kağıdı elimizde olan ve kendilerinin vicdanı çarpıtmaya, olmadık bir şeye imza atmamaya yönelik olan bilir kişilerin yazdığı rapor meşrudur. Ona korsan diyen Adalet Bakanlığı ve AK Parti’nin yaptığı iş adalete korsanlık faaliyetidir. Adaleti çalmışlardır.

Sonra yeni bir bilirkişi raporu, sonra buna tepkilerden eski raporda var ama genişlettik. Kamuoyunun baskısı her hafta burada üzerinde durmamızda nihayet ikinci raporda da Turizm Bakanlığı yer aldı. Ancak Bolu Belediyesi’nin de itfaiye müdürlüğü yer aldı. Dün de yargılama başladı. Hiçbir kurum hiçbir kişi yargılanmaktan muaf olamaz ama adil bir yargılamanın hızlı bir yargılamanın ve tüm delillerin hakkaniyetle sorgulandığı bir yargılamanın takipçisi olacağız. O gün oradayız. Dün oradaydık. Bugün oradayız.

Dava boyunca hem ilgili komisyondaki arkadaşlarımız hem Bolu Milletvekilimiz orada olacak. Ben de programım el verdiğince davanın kritik kavşaklarında gidip orada olmaya ve oradaki ailelerin adalet arayışını takip etmeye devam edeceğim. Ama dün orada kucaklaştığımız tabii her evresinde orada olduk. Taziyelerde orada olduk. 40’ında orada olduk. Farklı şehirlerde ziyaretlerde bulunduk. Dün kucaklaştığımız duygusal anlar yaşadığımız ailelerin en büyük şikayeti şu. Burada yargılanması gerekenlerin bir kısmı yargılanıyor.

Ama ilk raporda ikinci raporda yargılanması yargılansın denilen savcının yargılanmalıdır dedikleri yok. Kim yok? Turizm ve Kültür Bakanlığı oradan oraya teftişe gidenler, onları görevlendirenler yok. Diğer taraftan denetim yapması gerekenler iş güvenliği açısından orada yoklar. Çünkü ilgili bakanlar Çalışma Bakanı ve Turizm Bakanı personellerinin yargılanmasına izin verecek imzayı atmadılar.

Esas sorumlu olan Turizm Bakanlığı personele dokunma diyor. Çünkü biliyor ki bu iş çorap söküğü gibidir ucunu verirsen çeke çeke tamamını sökerler ucu sana gelir. O Turizm Bakanı bu insanların yüreği yanıyorken 36 bebek ve çocuk kömür parçaları halinde ailelerine teslim edilmişken ilk elden sorumlu kendisi ve bakanlığıyken 50 metrelik yatıyla Ege adalarını geze geze gitti.

Dün 50 metrelik yatını 5 yıldızlı otelinin önüne demirledi. Orada sefa sürüyor tatil yapıyor. Acılı analar, babalar, eşler, dedeler, 8 evladını elleriyle toprağa vermiş evladı, gelini torunları. 5 evladını elleriyle toprağa vermiş dedeler nineler orada gözyaşı döküyorlar. Ağlamaktan konuşamıyorlar. Bu ülkeyi bu hale getirene o Turizm Bakanı’nı oraya atayana istifa etmediği halde orada tutana o Turizm Bakanı’na hala çanak tutanlara yazıklar olsun. Allahlarından bulsunlar.

Milletimize o Turizm Bakanı’nı atayan, o Turizm Bakanı’nı azletmeyen, bu pişkinliğe karşı halen daha sessiz kalan sonra da işine geldi mi sorumlusu benim ben diyene söylüyorum. Sorumlusu sensin Erdoğan. Sensin, sensin, sensin. Bugün Çorlu tren kazasının 7. yıl dönümü. Biraz önce Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra Hanım’ı Mısra Öz’ü anladım aradım. Davanın sembol ismidir bütün aileleri bir araya getiren.

Zaten ailelerle toplanmak üzere yoldaymış. Kendisiyle konuştum. Partimizin bir kez daha dayanışma duygularını ilettim ve kendisine bir diyeceğiniz var mı diye söyledim. Söylediği şu. Süreçte gösterilen dayanışmaya, gösterilen ilgiye elbette müteşekkirler ama diyor ki esas sorumlular yargılanmadı. Hatta içeride attığı bir imza yüzünden bir başka sebepten işlediği suçun sorumluluğunun çok üstünde ceza alanlar var ama esas sorumlular yani aynı Turizm Bakanı’nın yaptığı gibi Ulaştırma Bakanlığı izin vermedi diye yargılanmayanlar var.

Evladımın ve evlatlarımızın, ailelerimizin katilleri Ulaştırma Bakanı’nın, AK Parti’nin sorgulatmadığı adalete teslim etmedikleridir. Onlar yargılanana kadar gözümüze uyku girmeyecektir diyor. Karşımızda yoksulu görmeyen garibanı sevmeyen zenginler için çalışan ve zengin seven bir iktidar var.

Şimdi o zenginlerden bir tanesi parasına para katmak için daha 2,5 milyar daha kazanmak için ona önden söz verilmiş. Sonra meclise gelmiş, geri gitmiş. Çevreciler direnmiş, geri gitmiş zeytin yasası var. Büyük bir mücadele verdi grubumuz. Tabii yasanın pek çok mahsurlu yönü var. Hepsini ifade etmeye, Anayasa Mahkemesi denetimine sokmaya eğer kanunlaşırsa hazırlıklarımızı yapıyoruz.

Zenginlerin kesecekleri zeytinleri koordinatlarla belirlediler ve yasayı bu hafta yine ertelendi ama meclis kapatmadan bu yasayı çıkarıp gitmek istiyorlar. Sonra da yolunu bulmuşlar diyor ki “CHP bu yasaya karşıysa Anayasa Mahkemesi’ne gitsin” Gideceğiz elbet ne olacak biliyor musunuz? Biz Anayasa Mahkemesi’nde beklerken koordinatları belirtilen yerdeki binlerce on binlerce zeytin ağacı kesilecek.

Orada maden araması başlayacak. Anayasa Mahkemesi 9 ay sonra bunu anayasaya aykırı bulacak. Hükümete de 9 ayda süre verecek bunu düzeltmesi için ama iş işten geçmiş olacak.

Bu mücadeleyi önümüzdeki haftaya ertelenen bu zeytin yasasına hep birlikte direnmek üzere hem Muğla’dan Ege’den tüm Türkiye’den geçtiğimiz haftalarda gelen herkesi yine meclise bekliyoruz. Tarihin önünde tarihi sorumluluğumuzu doğaya, çevreye karşı zeytin gibi bir ağaca karşı Ege’nin en önemli bitkisine bütün kutsal kitaplarda yer alan zeytine sahip çıkmak için bu büyük mücadeleyi meclis kapanmadan gerekirse meclisi kapatmamak bahasına vermek için herkesi mücadeleye çağırıyoruz.”

Zengini seviyorlar dedim. İşçiyi, emekliyi malum sevmiyorlar. Emekli maaşına 2400 lira zam yaptılar. En düşük emekli maaşı 16.881lira yani bundan sonra yıl sonuna kadar emekliler 16.000 lira alarak geçinmeye çalışacaklar. Verilen zam günlük 80 lira . Cumhuriyeti Tarihi boyunca hatta bu topraklarda Osmanlı yüzyıllardır maaş ödüyor. Anadolu Medeniyetler Tarihi boyunca verilmiş en düşük zammı, hani diyordu ya ben emeklimi hiçbir zaman enflasyona ezdirmedim ben emeklimi asla ezdirmedim.

Verdiği zam bir tas çorba almıyor. Bu topraklarda emekli zammının bir tas çorba almadığı bir sürece getirdi Ak Parti. Kendisi gelmeden önce en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bunu bütün emeklilere söyleyin ezberleyin ezberletin. Tekrarın gücü önemlidir. Ben halen daha Türkiye’nin dört bir yanında gidiyorum, dört bir yanında anlatıyorum. Bu hesabı yapıyorum. Görüpte halen daha şaşıran, o kadar mı erimişiz o kadar mı erimiş kuyumcu şaşırıyor inanamıyor bilgisayardan dönüp bir daha bir daha bakıyoruz.

AK Parti geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu arkadaşlar. Bugün en düşük emekli maaşı 2,5 çeyrek altın alıyor. AK Parti geldiğinde en asgari ücret 7 çeyrek altın alıyordu. Bugün asgari ücret 3 çeyrek altın alıyor. Biz işçiyle işverenle, esnafla bunların tüm temsilcileri ile görüştük. Değerli hocalarımız, genel başkan yardımcılarımız çalışmalarını yaptılar ve 3 tane kanun teklifi hazırladık.

Bunlardan bir tanesi asgari ücretin 30.205 lira olmasını öneren asgari ücret kanun teklifimiz. Altında benim de grubumuzdaki tüm milletvekillerinin imzası var. Ve diyoruz ki yılbaşında zaten hesabı yapmıştık. 30 biz bunun altında yokuz demiştik. 6 aylık enflasyon ve devletin resmi rakamlarıyla geçen yıl verilmeyen ve bu yıl ilk 6 ay için verilmeyen refah payları biri yüzde 3,5 biri yüzde 2 yine 30.205 TL’ye denk geliyor. Asgari ücret teklifimiz burada. Diğer yandan en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine getirilmesi ile ilgili kanun teklifimizi grup başkanvekillerimizle birlikte tüm milletvekillerimizle imzaladık verdik.

Diğer taraftan kamuda çalışanlar açısından kamu emeklileri açısından, memur emeklileri açısından bir seyyanen zam beklentisi var. Geçen sene Tayyip Erdoğan 8000 TL seyyanen zam söz verdi geçen yıl. Onu yapmadıkları gibi bu yıl hiç artırmasa geçen yılki sözünü uygulasa 16.000 seyyanen zam bütün memur emeklilerinin beklentisi ile de kanun teklifimizi hazırladık bir kenarda duruyor ve bir yandan da kamu işçileri çerçeve sözleşme bekliyorlar.

Bunun için Hak İş’in Türk İş’in başlattıkları bir eylemlilik bir mücadele takvimi var. Onu yakından takip ediyoruz destekliyoruz. Buradan mecliste görev yapan tüm siyasi partilerden milletvekillerine ama meclis Temmuz sonuna kadar çalışma kararı aldığı halde AK Parti kendi grubuna 17’sine kadar çalışacağız. Zeytinlikleri maden aramayı açacaklar zenginlerin beklediği birkaç kanunu çıkaracaklar. Bu kanunları çıkarmadan emekliye zam yapmadan asgari ücretliye zam yapmadan ki asgari ücret zammında küçük esnafı koruyacak mükemmel bir formülümüz var.

Geçen hafta detaylı anlattım. Küçük esnafa asgari ücrete zam yükünün 6500 lirasını direkt sırtından alan yine tekstil ve hazır giyim iş kolunda çalışan sayısına bakmaksızın 6500 lira destek yapan ve çayın taşıyla çayın kuşunu vuran gerçi kimse kuşu vurmasın da çayın taşıyla çayın kuşunu vuran sosyal güvenlik prim gelirlerinin artışını esnafa ve hazır giyim sektörüne zor durumdaki tekstilciye başta sonra da tüm asgari ücret çalıştıranlara yansıtan doğru bir teklifimiz var.

Devlete ₺1 kuruş maliyeti olmayan bir teklifimiz var ama bu teklifleri görmezden gelip, bunları görmezden gelip tatile gitmek isteyenler 17’sinde deniz deyiz abi diye birbirine müjde veren AK Partililer var. Milletin yarası kanıyor. Meclis yaraya merhem olmak içindir. Yarayı iyileştirmek içindir. Böyle ifadelerle yaraya tuz basmak için değildir. Milletin yarasına tuz basıp kendi bedenini tuzlu suya koşturmaya çalışanlara asla izin vermiyoruz. Onlara bu önümüzdeki meclis takvimini grubumuz dar edecek. Milletin sesini duymayanı tatile göndermiyoruz.

“19 Mart’ta bu milletin geleceğine bir darbe yaptılar”

19 Mart’ta bu milletin geleceğine bir darbe yaptılar. Yerelde iktidar olanlara ve gelecek seçimden sonra iktidar olacaklara. Milletimiz takdir ederse cumhurbaşkanı olacaklara darbe yaptılar. Sandığın gücüne karşı savaş açtılar. Milletin desteğini alamadıkları için devleti milletin karşısına diktiler. Milletin rızası olmadan baskıyla ayakta durabileceklerini ve bu baskıyla iktidarlarını koruyabileceklerini iddia ediyorlar.

Biz de buna karşı meydan meydan direnerek önce Saraçhane’de başlayan, sonra her hafta sonu bir Anadolu iline yayılan bir mücadeleyi sürdürüyoruz. Daha bunun utancı sürerken, 5 Temmuz günü yeni bir utancı millete yaşattılar. Bu sefer Adana Belediye Başkanımız Zeydan Karalar’ı, Adıyaman Belediye Başkanımız Abdurrahman Tutdere’yi ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’i şafak operasyonuyla gözaltına aldılar.

Bakın bu Aziz İhsan Aktaş Yargıtay’dan meclise, Devlet Hava Meydanlarından, Türk Hava Yollarına, Pamukkale Üniversitesi’ne, farklı İl Uludağ Üniversitesi’ne, farklı illerde 20’ye yakın kamu hastanesine. Yetmez. Halihazırda Trabzon, Kocaeli, Kahramanmaraş, Ordu’nun AK Partili Büyükşehir Belediyelerine, Elazığ, Isparta Belediyelerine, il belediyelerine, İstanbul’da Bahçelievler’den başka ilçeler, Şanlıurfa, Haliliye, Karaköprü, Eyyübiye, Ordu, Ünye, Hatay, Antakya bitmiyor. Hepsi burada. Daha önceki dönemde Balıkesir Belediyesi, Şanlıurfa onlardayken, Afyon onlardayken, Kilis, Yozgat, Uşak onlardayken, Adana, Seyhan onlardayken Aziz İhsan Aktaş bunlarla çalışmış.

Seyhan Belediyesi onlardayken çalışmış. Zeydan Karalar’a geçmiş bir ödeme almış. O ödemeyi alırken filancaya yolladı diye 11 yıl önce sonra yıllarca Seyhan’ı yönetiyor yok. Adana Büyükşehir yok. Bir daha kazanıyor yok. Zeydan Karalar gözaltında. Aha dün televizyon programında söyledim. Aziz İhsan Aktaş’ın aldığı toplam ihale. Bu resmi. Tık tık tık tık giriyorsun. Ne o EKAP mı sisteminin adı? EKAP’a giriyorsun 388 ihale almış adam. 300’ü kamudan ve AK Partili belediyelerden yüzde 77. CHP’li belediyelerden 88 yüzde 23’ü.

Bu ihalelerdeki tüm belediye başkanlarım ya tutuklu ya gözaltında. Bunlardan hepsi Aziz İhsan Aktaş’tan A8 makam arabası alan var. Isparta inkar da etmiyor. Her sabah evden çıkıyor belediyeye o arabayla hala gidiyor. Plakanın plakasını da AK Parti’nin akı koymuş. yüzde 23 tüm belediye başkanlarım içeride. Bir tanesi içeride değil. AK Parti’nin MHP’nin vicdan sahibi Anadolu irfanına sahip seçmenlerine soruyorum. Hak mı reva mı ya? Hak mı reva mı? Hak mı reva mı?

Bir suç varsa suçtan delili, delilden şüpheliyi bulursun. Cezalandırırsın, cezalandır zaten. Ama CHP’li belediyelere bir şey bulmak üzere yapılan soruşturmanın sonucu bu. Tayyip Bey’e Tayyip Bey’e de göstereyim. Onun da buradan memnun olacağı bir şey olabilir. Yüzde 77’ye yüzde 23 ya CHP 23. AK Parti’nin CHP’yi geçtiği tek yüzde bu. Tek yüzde bu. Bir haftadır, bir haftadır yine 19 Mart’tan sonra en büyük hareketliliğin yaşandığı, siyasetteki en çok hareketliliğin yaşandığı, yargıdaki en çok hareketliliğin yaşandığı haftalardan bir tanesi.

Size bir haftalık Türkiye fotoğrafı gösteriyorum. Bu bir haftada halkın rekor oylarla seçtiği belediye başkanları gözaltına alındı. Sadece tweet’te anlaşılan ki artık rejimin bir bağımsız yargı olduğuna milleti inandırma ikna etme derdi kalmadı. AK Parti’yi yenme suçu diye bir suç var. AK Parti’yi yenenleri içeri atıyorlar diye tweet atan gazeteci Timur Soykan’ı aldılar. Ona ve bütün gazetecilere ‘bundan sonra öyle tweet atarken iki kere düşüneceksin’ dediler.

Ayşe Barım duruyor. Türkiye’nin bütün ödüllü sanatçıları dün menajerlerinin yanındaydılar. Ayşe Barım buraya neden geldim anlamıyorum diyordu bundan 3-4 ay önce. Duruşması nihayet duruşmayla çıkacaksın diyorlardı. 3-4 ay sonraya kadar daha hapis yatacaksın dediler.

Türkiye’nin ödüllü bu sinema oyuncularını, dizi oyuncularını dün hepsini birden Çağlayan Adliyesi’ne götürdüler ve üzerek ağlatarak geri döndürdüler. Bu arkadaşlar ödül alıyorlar gittikleri her yerde. Geçen hafta da ödül aldı. Bakın. Yoksullukta Avrupa’da birinci sıradayız. Gıda enflasyonunda dünyada birinci sıradayız. Bakın altın madalyalar. Ya bunlarla övünülür mü? Övüneceksen sen hukukun üstünlüğünle övün diyeceksiniz. Hukukun üstünlüğünde dünyada 117. sıradayız. İşte size bir haftalık Türkiye fotoğrafı. Eserinden övünebilirsin AKP. Bu senin eserin. Biz bu arkadaşların eserleriyle bu arkadaşların hizmetleriyle, bu gazetecilerin cesaret ve namuslarından övünüyoruz. Sen de eserinden övün AKP. Bu senin eserin.

Şimdi tencere dibin kara seninki benden kara değil. Bizde 111 gün oldu. Bir tane bir kör kuruş bir kör kuruş. Hani vardı ya cumhuriyetten önce ortası delikli bir kör kuruş. Bulsalar bir tane böyle havaya atacaklar bunu bulduk diye bulamadılar. Ama bakın neler var? Neler var ellemiyorlar. Bugün İstanbul, Adana, Antalya, Adıyaman, Mardin, Van, Hakkari, Batman, Tunceli ve Siirt belediye başkanları ya tutuklu ya da yerine kayyum atanmış. Buraların nüfusunun toplamı 25 milyon. 25 milyon seçmen var. 25 milyon seçmenin oyuyla seçtiği, nüfus da değil. 25 milyon seçmenin oy verdiği belediye başkanlarını, Cumhuriyet, AK Partili ve Dem Partili seçmenine hizmetten kopardılar.

Oysa burada tek bir delil olmadan, delil şüphesi olan bunlardan bağımsız bir şey oldu. Muhakkiki yolladık raporu gelince en tavizsiz gereğini yaparız. Ama bir tek delil olmadan ne bizimkilerde ne de Dem Partininkilerde. AK Parti’yi yenme suçu işledik diye bu belediyeleri bizim elimizden değil bu belediye başkanlarını millete hizmetten, onları seçenleri de seçtiği tarafından yönetilmekten men ettiler.

Diğer tarafta AK Parti Denizli Belediyesi’ni geçen yıl biz kazandık. Tabii şeyi hatırlayacaksınız. 2019-24 arası İstanbul Büyükşehir kendinden önceki döneme ait tam 37 büyük yolsuzluk dosyası. Burada anlattım. Yeşil alanı İBB’deki AK Partili Büyükşehir Belediye Meclis üyesi yeşil alan para etmez yok pahasına satın alıyor. O yeşil alana bilmem kaç kat ruhsat veriyorlar. 40 katına belediyeye geri satıyor. Böyle işler var. Süleyman Soylu gitti onlara e koydu. Halen duruyor. İçişleri Bakanlığı’nda duruyor. Ne Süleyman Soylu ne bu İçişleri Bakanı o konuda gereğini yapmadı. Ankara Büyükşehir 97 yolsuzluk dosyasını çıkardı. Aldılar işlem yapmıyorlar.

Melih Gökçe’ye ait neler neler var hepinizin bildiği. Şimdi bugüne kadar bilinmeyen CHP’de bir kör kuruş bulamayanların aradığını bakın şimdi nereden çıkacak. Denizli Büyükşehir’de Beltaş diye bir firma var AK Parti dönemi. Bağbaşı yaylasına teleferik işletiyor. Genel Müdür çalışanlara talimat veriyor. Bütün hepsinin tutanağı var. Genel Müdürün talimatıyla yaptık. Nakit ödeyenlerin nakit ödemelerin üçte birine fiş kesin üçte ikisine fiş kesmeyin kasaya değil kenara ayırın. O parayı bana teslim edeceksiniz. Denizli Büyükşehir’de her gün üçte biri fişli, üçte ikisi fişsiz teleferikten bir çuval dolunca çuvalla Genel Müdüre para gidiyor.

Tahsilatı yapan, parayı taşıyan, teslim eden belli, alan belli. Bu konuda seçimi 31 Mart’ta CHP kazanınca 1 Nisan’da bilgisayarın hard diskini de görüntü kayıtlarını siliyorlar. Ama personel bunu itiraf ediyor. Diyor ki böyle böyle yaptılar başımız derde girer gelip hard diski de söktüler. Her gün 3 günde bir bir çuval para alıyorlardı buradan. Bizimkiler hard diski kurtarmaya yolluyor geliyor ve hard diskten tam 25 milyon liralık paranın çuvalla Beltaş’ın genel müdürüne teslim edildiği döküm olarak var. Bu Beltaş ayrıca 30 tesiste restoran, kafe, büfe, kayak merkezi işletiyor. Orada çalışanlara yapılan sorguda da bazılarında benzer uygulananın paranın nakitin devir hızının yüksek olduğu yerlerde yapıldığı ortaya çıkıyor ve o kayıtlarla birlikte 95 milyon TL çuvallarla AK Parti’nin genel müdürüne Beltaş Genel Müdürüne teslim edilmiş.

Dosya hazırlanıyor Denizli Başsavcılığı’na veriliyor. Bir yıldır tık yok arkadaşlar. Bir yıldır tık yok. Bir kör kuruş bir kuruş para bulsalar Ekrem Başkan’ın babasının yazlığının bahçesini kazıyor ya. Para bulacağım diye. Bir kuruş para yok. Bir tek ispat yok. Bütün arkadaşım Türkiye’de 25 milyon seçmenin oyu ya tutuklu ya kayyumda 95 milyon çuvalla parayı götürmüşler yapan AK Parti diye. Buradan Adalet Bakanı’na sesleniyorum. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Denizli’de Beltaş dosyası orada dururken halen daha o koltuklarınızda pişkin pişkin oturmaya devam mı edeceksiniz?

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç asker arkadaşım Yılmaz Tunç. Sana bu konuda hani biz savcılara bir şey söylediğimizde diyorsun ya Türkiye hukuk devletidir. Bu konuda bir açıklama bekliyorum. Denizli’de bir yıldır bekleyen 95 milyon TL 30 şirketten 25 milyon TL sadece teleferikten, 120 milyon TL’lik dosya konusunda bilgi bekliyorum. Eğer bilgi yoksa çuvallar sarayda demektir.

Genel başkan olmadan önce çokça bindiğim bir taksici vardı. Bir taksi durağı vardı. Oradan çağırıyoruz. Bir abi geliyor. Ankara’nın taksicileri meşhur. Şikayet de ediyordu AK Parti’den daha doğrusu Başkan yine mazota zam geldi. ÖTV çok. Yok şu şöyle fazla, bu böyle fazla geçinemiyoruz. Kime oy veriyorsun? Diyordu ki vallahi biz AK Parti’ye veriyoruz. Dedim ki niye? Bir gün dedi ki alışkanlık. Dedim ki bu nasıl alışkanlık? Çıkardı sigara bunun gibi dedi. Kötü bir alışkanlık. Zararlı bir alışkanlık. İlk başta diyor ki her bindiğimde geliştiriyor. Abi diyor bu AK Parti diyor sigara gibi ya diyor. Başkan diyor. Önce keyif alıyorsun diyor. Sonra alışıyorsun. Sonra zararı oluyor ama diyor bile bile zarar görüyorsun.

Geçen gün bir arkadaşla onun taksiye binince Özgür başkanı göremiyorum artık. Korumalar var, arabalar var. Geliyor geçiyor uğramıyor diye bir sitem de yollamış. Bir de selam yollamış. Demiş ki ‘Özgür başkana söyle sigarayı da bıraktım, AK Parti’yi de bıraktım. Kötü bir alışkanlığım kalmadı.’ Ben sağlıkçı olarak devamlı uğraşıyordum onunla. Bu iki kötü alışkanlıktan kurtul diye. Sayesinde demiş. İki kötü alışkanlıktan sigaradan da kurtuldum. AK Parti’den de kurtuldum. Artık çok daha rahat nefes alıyorum.” demiş.

Çok daha rahat nefes alıyorum. Rahat nefes almak için 23 yıl önce Erdemliler Hareketi diye kurulan vaktiyle mağduriyetlerinden dem vuran yoksulun garibanın sesini duyduğunu söyleyen, sorununu çözeceğini söyleyen yolsuzluğu bitireceğini, yoksulluğu bitireceğini söyleyen, yasakları bitireceğini söyleyen Türkiye’yi yasağa herkesi yoksulluğa ve burasına kadar yolsuzluğa bulaştıran AK Parti kurulduğu gün kendisine AKP Adalet ve Kalkınma Partisi demişti.

Bugün geldikleri yerle bakışlarıyla sıcak salonlardan yazın klimalı salonlardan çıkmayıp halkın içine karışmayışıyla gazeteciye, aydına, muhalife kurdukları dille üstten bakışla artık Adalet ve Kalkınma Partisi değil aşırı kibrin partisidir bunlar. Aşırı kibrin partisinden en zararlı alışkanlıktan bütün milletimizi kurtulmaya davet ediyorum. Tabii seçmenler bir yana onlar sürüne dursun bu AK Parti’nin yöneticileri üst düzey bürokratları ve şımarttıkları gayet keyfe düşkün, gayet lüks içinde.

Daha 35 yaşındayken İstanbul’da şımarttıkları bir seyyar giyotin kendinden kıdemli hakimler mütevazı makam araçlarına biniyorken ona İBB’den en lüks makam aracı. Bir tanesi Numan Kurtulmuş’a. O zaman kendisi AK Parti Genel Başkanvekili ki tövbeler olsun Numan Bey açıklasın. Binmedim o araca diye binmiş. Yapmamak lazım. İstanbul Büyükşehir niye AK Parti’ye araç veriyor? Ama dünya kadar aracı AK Parti’ye vermiş. Numan Bey de İBB’den geldiğini bilerek ya da bilmeyerek o en lüks araca binmiş. Bir tane de seyyar giyotine vermişler. Belediyeler adliyelere araç veriyor. Servis veriyoruz, minibüs veriyoruz. Makam aracı veriyorlar.

Devletin işi. İmkan yok diyorlar, adalet aksıyor diyorlar, veriliyor. Ama AK Parti Genel Başkan Vekilliğine tahsis edilecek kadar lüksü seyyar giyotine vermişler. Bu arkadaş şımarmış. Gün olmuş 87 yıllık maaşıyla satın alamayacağı lüks yatları gezmiş. Alıcı gözüyle incelemiş, pazarlık etmiş, fiyat sormuş, öyle yapmış, böyle yapmış. Ve hiçbir savcının bugüne kadar oturmadığı birçoğu normal lojmanlarda oturuyor hepsi. Bu göreve gitmeden tadilatı başlamış, öyle diyorlar.

Öyle tabii gidince başlasa oturamaz hemen. Öyle bir tadilat yapmışlar ki bunu bakan yardımcılığı görevinden yani siyasi bir görevden Anayasa’ya aykırı bir şekilde İstanbul’a başsavcı atayacaklar. Normalde bu görevin, bu atamanın kabul edilmemesi lazım. Gidince yap dedikleri işleri kimse yapamaz. O zaman demek ki belli şartları var.

O şartlar yerine gelmiş. Boğaziçi ön görünümde vatandaşın böyle çivi çakamayacağı yere inanılmaz tadilatlarla boğaz manzaralı bir villa hazırlanmış beyefendiye. Normal devletin ödediğinin çok üstünde yani bir lojman tadilatı nedir? O lojman tadilatının çok üzerinde olmayacak paralar harcanmış. En masumu hadi tehlikeli işler yapıyor. E güvenlikli siteler var savcıların oturduğu git orada otur. Bütün savcıları devlet nasıl koruyor? Seni de korusun. Kalın kurşun geçirmez camlar projede olmayan yüzme havuzları mütemelatlar imara aykırı dünya kadar onu yapalım, bunu yapalım.

Vallahi orada çalışan üç tane işçinin kendilerine aileden birinin nasıl zulmettiği, neler istediği, neler neler yaptığı, ne kadar lüks olduğunu bizzat dinledim. Günü gelince bu millete de dinleteceğim. Ama kanıt bulamam sanıyorlardı. Vallahi kanıtını bulursam göstereceğim dedim. Şurada kapattığım yer hani terörle mücadele eden kamu görevlisinin adresini açık etme gibi bir suç işleyecek halim yok.

Adresi kapattım. Ama herkes biliyor ki adına savcılık binası restorasyonu demişler işin. Restorasyona kendisi gelmeden önce başlamışlar, bitirmişler, teslim etmişler. Bedeli sonradan çok farklı ödemeler de var ama bedeli 40.504.000 TL tadilat bedeli. Tadilat bedeli. Bu para bugünkü kurla 56 milyon TL. Ben emekli öğretmen çocuğuyum. 30 yıllık, 30 yıllık emekli öğretmen 30 yıl çalışınca 1.800.000 TL 30 yıllık emeğine karşılık emekli ikramiyesi alıyor.

Birisi oturacak diye satın alma değil. Sırf tadilatına 56 tane emekli öğretmenin 30’ar yıl sabah kalk yüzünü yıka, tıraş ol, kahvaltını yap, kravatı tak, okula git. 8 saat ders anlat, tebeşir tozu yut, dön eve gel. File yarım dolu. Çocukların durumu ortada. 30 sene böyle 56 öğretmenin emeğini İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının keyfine ödeyenlere burnunuzdan fitil fitil çıksın inşallah.

Lüksü sevenlere soruyorum. Lüksü sevenlere soruyorum. Aileden birinin kredi kartını Vanlı bir iş adamı borçlarınızı Vanlı bir iş adamı azad ediyor mu? Vanlı bir iş adamı bir bankanın gişesinden hesabınıza kredi kartınıza nakit yatırıyor mu? O hesapları hep o Vanlı iş adamı kapadı mı? Kapattı. Biliyor muyum? Biliyorum. İspatlar mıyım? Onu da çok yakında görürsün. Ne demiştik arkadaşlar? Ne demiştik? Zulmetme. Sırça evde oturuyorsan dönüp de suçsuz komşuna taş atma. Ne demiştim arkadaşlar?

Oğlum sert kayaya çarptın demiştik. Sert kayaya çarptın, sert kayaya. Bundan sonraki adımda bundan sonraki her hukuksuz adımda Üsküdar’daki lüks yapıdan alınan evi. Bundan sonraki bir sonraki adımda Tuzla taraflarda Anadolu Yakasında Tuzla taraflardaki o yazlık evi her birini tane tane konuşmayan, gündeme getirmeyen, hesabını sormayan namerttir.

Devam et bakalım. Millete şimdi bu yaptıkları kötülükler nasıl oluyor? Nerelere varıyor? Bir gösterelim. Bence bugüne kadar gösterdiğim fotoğraflar, hesaplar, diyagramlar hepsi çok kıymetli basında yer alıyor ama bu kadar çarpıcısı arkadaşlar çalışmış. Ben görünce dedim ki helal olsun. Bakın bu Borsa İstanbul’un en çok Borsa İstanbul’un 100 hisse senedinin biz 100’ün grafiği. Borsa İstanbul Mart ayında kendi kendi kendine yükselirken yükselirken tarih 19 Mart günü bunlar bu darbe girişimini yapınca 8.79 düşmüş.

Borsadan inanılmaz bir para çıktı. Bu para dolara yönlendi. Nasıl gidecek yabancı yatırımcı? Dolar fırlamasın diye dünya kadar rezerv yakıldı ve borsa buraya kadar çakıldı. O günden sonra bir kere o eski düşmeden önceki trendi düşünün. Buralara gidiyormuş bak. Asla o eski günlerinde değil. Toparlanmaya çalışıyor. Toparlanmaya çalışıyor. Toparlanmaya çalışıyor. Bir toparlanış günü var. 30 Haziran. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tartışıldığı partinin yönetimi değişecek mi?

Parti bir krize girecek mi sorularının olduğu gün 30 Haziran günü mahkeme kararı erteleme çıkınca borsa Yüzde 5.54 toparlıyor. Demek ki antidemokratik bir şey olmayacak diye. Ve kendi seyrinde gidiyor. Artık en dipte değil. Çünkü CHP bir mücadele veriyor. Meydanlarda bir mücadele var. Muhalefette bir moral var. Demokrasiye bir umut var ve CHP adeta kapatma davası gibi dalgalanan o dava korkulduğu sonucu vermeyince ki vermeyecek diye söylüyordum. Fırlıyor borsa bu kadar ve orada makul gidiyor. Bakın.

Başkanların tutuklandığı gün cumartesi, pazar dün borsa açıldı yüzde 2 kaybetmiş. Nasıl çakılıyor? Bugün de ben kürsüye çıkmadan yarım puanlık daha düşüş vardı. Biraz daha düşmüştü. AK Parti Türkiye’ye ne yapıyor? Yargı aparatı ile operasyonlar ne yapıyor derseniz bir ülkenin durumuna bakan bunlar o ülkedeki 100 büyük şirketin borsadaki değeri. Bütün dünya buna bakar. O ülkede işler nasıl gidiyor. Tayyip Bey bir şey yaptırınca böyle oluyor. Doğru işler olunca böyle oluyor. İşte Türkiye’nin durumu arkadaşlar. Bunu isteyen bütün basın mensuplarına dijital olarak vereceğiz. Satır satır tane tane herkes buna bakabilir, inceleyebilir ve Türkiye’nin ekonomisine ve bize ne yaptıklarını görebilir. Malum testinin içinde ne varsa dışına o dökülür. Sayın Erdoğan’ın şoförlüğünden milletvekilliğine kadar yükselen biri var.

“Ahmed Hamdi Çamlı diye bir organizma var”

Erdoğan’ın şoförlüğünden milletvekilliğine kadar yükselen biri var. Yeliz. Bu Yeliz’i bilmeyen olur. Bu Ahmed Hamdi Çamlı diye bir organizma var. Böyle insana benziyor mu organizma? Bu bu organizma mecliste bu tek adam rejimi gelirken bunlar vura kıra rejimi değiştirmeye çalışırken muhalefet partileri direnirken o büyük mücadele günlerinde birisi abuk subuk bir yayın yapıyor.

Kullanıcının adı Yeliz. Rezil rezil yorumlar muhalefet milletvekillerine bir sürü hakaretler, bir sürü rezillikler. Sonra bu beceriksiz ekrana bir basıyor. Kamera bir dönüyor. O iğrenç bıyıklarıyla karşınızda Ahmet Hamdi Çamlı. Yeliz. Yeliz. Yeliz. Türkiye’deki bütün yelizlerden özür diliyorum. Türkiye’deki bütün yelizlerden özür diliyorum. Türkiye’deki Yelizleri görünce Yeliz ama bunu görünce Yeliz diyor insan. 1923’e kanlı darbe demiş. Yeni bir devlet kurmaktan bahsediyor. Bu alçaklığı tabii cehaletle falan açıklayamayız.

Artık Atatürk’ün gençliğe hitabesinde dediği gibi gaflet ve delaletin ölçüsü ötesinde bir ihanet çizgisindedir kendisi. Sayın Erdoğan’ın bu hadsizliği kınamasını bekledik, kıramadı. Partisinin kınamasını bekledik. Kimi kafi görmüş bunu. CHP’de birinin dili sürse ya dili sürse. Sonrasında genel başkan ne derse desin. Grup başkan vekilleri ne derse desin. Hatta tank palet fabrikasını satmışlar. Katarlılara satmışlar.

Ali Mahir Başkan o dönem yeni milletvekili konuşma sırasında diyor ki ‘Ordu Katarlılara satılmış. Vay orduya satılmış.’ dedin. Türkiye’yi ayağa kaldıranlar bu alçak bu ifadeleri kullanıyor. Ömer Çelik sade suya trit bir tweet atmış. Şöyle diyor. Türkiye Cumhuriyeti göz bebeğimizdir. Biz cumhuriyetimizi seviyoruz ona gözümüz gibi bakıyoruz.

Güya bu bu Ahmed Hamdi’nin yaptığı rezilliği bununla onarıyor. Kimi de kimi de bunu almış diyor ki tamam Ömer Çelik’in dediği geçerlidir. Çok daha vahim olanı. Geçtim AK Parti Tayyip Erdoğan susuyorsa Ömer Çelik etrafından dolanıp adını vererek kınayamıyorsa AK Parti disiplin işlemi yapamıyorsa bakanlar her şeyde sıraya giren Fahrettin bunlara sıraya sokuyor. İp gibi olun diyor bakanlara. Bir tweet tas dağıtıyor.

Hadi bakayım bir buçuk saatiniz var ip gibi olun hepsi diziliyorlar. Fahrettin Altun’un gösterdiği istikamette Fahrettin Altun bu bakanları tespih gibi dizip bunu kınamıyorsa bu normal bir şeydir. Demek ki milletimiz bilsin. Bu ülkenin yüzde 90’ı, 95’i 97’si Atatürk’ü sevdiğinden bahseder. Oy verilen AK Parti, oy verilen AK Parti Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete düşmanlık eden Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti ilanına kanlı darbe diyen bir alçağı kınayamamaktadır, cezalandıramamaktadır, sahiplenmektedir.

Onun sözü AK Parti’nin sözüdür. Çok daha vahimi şu ana kadar herhangi bir savcının hani her şeyde resen soruşturma başlatıyorlar ya resen soruşturma başlatmamış olmasıdır. Bir iftiracının sözüne kapıya dayanıp şafak operasyonları yapanların bir kelime bir kelime bunun üzerinde söz kurmayıp gidip de bu kişiyi almayıp buna dava açmayıp adeta rejimin aparatı olduklarını ve ayıp tarafı şudur ki cumhuriyet bu devlet sizin makamınıza cumhuriyet başsavcısı unvanını vermiş.

Unvanınızda taşıdığınız cumhuriyetin kurulduğu 1923’e kanlı darbe diyen birine haddini bildirmeyen, hesabını sormayan, soruşturma açmayan o unvanı da hak etmiyor. Bu cumhuriyetin size verdikleri size verdiği unvanlar da ödediği her kuruş maaş da haram zıkkım olsun hepinize. Haram zıkkım olsun.

Buradan bütün milletvekillerimiz Grup Başkan vekillerimiz zaten grubu bilgilendirecekti. Buradan canlı yayında söyleyeyim. Bütün milletvekillerimiz ve 81 il başkanımız kendi illerinde re’sen harekete geçmeyenlere suç duyurusunda bulunarak o 81 ilden birinden bir savcı çıkacak bu namussuzlar hesap soracak. Bir şey daha var. Hani diyoruz ya kazanmak için ne lazım? Ahlaki üstünlük psikolojik üstünlük çoğunluk enerjisi. Hani diyorlar ya nasıl oluyor ya? Amasya’da böyle miting. Amasya tarihinin en büyük mitingini yazın ortasında gece vakti yapıyor CHP. Bayburt’ta 800 oy aldığı Bayburt’ta 15.000 kişiyle miting yapıyor CHP. Nasıl oluyor ya?

Konya’da Tayyip Bey’in kaçtığı meydanı dolduruyor CHP. Ahlaki üstünlük burada. Bakın o Ahmet Hamdi Çamlı denen organizma iğrenç paylaşımının altına anket koymuş. Katılıyorum, katılmıyorum. Kendisine katılanların oranı %5 katılmıyorum diyenler %95. Savcılar re’sen harekete geçmediyse büyük ihtimalle bu paylaşımı görmemişlerdir ya. Paylaşımı görenlerin sayısı 4.4 milyon kişi bir gecede. Bütün Türkiye’nin haberi olan ve %95’in katılmıyorum dediği aslında milletin vekiliyim diye gerçi öyle de demiyor da kendine milletin vekiliyim dersaadet vekili diyor kendine.

Milletin vekiliyim diye yola çıkan utanmadan hepimizin, hepinizin vergileriyle bu meclisten emekli maaşı alan adamın düştüğü şu hale bakın. İşte bu AK Parti siyasetinin geldiği yerdir. Ahlaki üstünlük de burada psikolojik üstünlük de burada çoğunluk enerjisi de burada. Al sana al sana. Aslında konuşma bitti ama bugün Sayın Bahçeli hastalandığı gün geçmiş olsun dileklerimizi iletmiş o grubuna dönene kadar kendisine bir yanıt vermeyeceğimizi söylemiştik. Öyle de yaptık. Sonra meclise döndü memnuniyetimizi ifade ettik. Geçen hafta grup yaptı birazcık bizi güzel güzel andı. Nasılsa cevap vermiyoruz vermeyelim dedik. İyi ki de geçen hafta o kötü sözlere cevap vermemişiz.

Bugün Sayın Bahçeli önemli bir grup konuşması yaptı. Darbenin üzerinden 111 gün geçmişken biraz önce söylediğim gibi hiçbir şey ispat edilememişken masumiyet karinesi yok sayılıyorken halen daha iddianame yazılmamışken yaşadıklarımız nasıl ekonomiyi kötü etkiliyorken hep biz bunları konuştuk. Hatta bu kürsüde dedim ki iç barışı bozan budur. İç cepheyi güçsüzleştiren budur. Hem iç cephe güçlüyüz olsun diyeceksiniz hem de tutuklama yapacaksınız keyfi operasyonlar yapacaksınız. İddianameleri düzenlemeyeceksiniz.

Bugün Sayın Bahçeli konuşmasında masumiyet karinesine dikkat çekti. İddianamenin bir an önce yazılmasını talep etti ve her zaman söylediğim davaların TRT’den canlı yayınlanma talebimi doğru bulduğunu ve desteklediğini söyledi. Ben de ben de buradan şunu söylüyorum. 3T demiştim görülüyor ki o 3T’ye geliyoruz. 3T birincisi terörsüz terörsüz ve demokratik Türkiye ikincisi tutuksuz yargılanma üçüncüsü TRT’den canlı yayın.

Sayın Bahçeli Birçok şey söylemiş. Türkiye’nin hem terörsüz Türkiye’ye ulaşma umuduyla hem iç cepheyi güçlendirme bir ve beraber olma etrafımızdaki şartları değerlendirdiğimizde Türkiye’nin kendisini güçlü kılma noktasında atılmış önemli bir adım olarak görüyorum.

Kendisi bunun dışındaki süreçlerde şöyle bir şey söylemiş. Özgür Bey demiş yollarda yürüyeceğim diyorsun. Yürüyebilirsin. Birkaç şiire de atıf yapmış. Sonra da demiş ki en sonunda ama ne o darbe mi yapacaksın. Buradan bu soruyu ciddiyetle cevaplamak isterim. Sayın Bahçeli darbe falan yapmıyorum. Birisi darbe yapmaya kalktığında 15 Temmuz akşamı Özgür Özel ne yaptı nasıl o darbeye karşı çıktı ve nasıl pozisyon aldı en yakından siz biliyorsunuz.

“Sayın Bahçeli’nin attığı adımı kıymetlendiriyorum”

Yaptığım şey 19 Mart darbesine karşı direnme hakkımı kullanıyorum. Toplumun direnme hakkını kullanmasını bunu da hep birlikte meydanlarda barışçıl bir şekilde göstermesini söylüyorum. Siz tutuksuz yargılama derseniz siz iddianameler yazılsın derseniz siz bu iftiralara verilecek namuslu insanların cevapları TRT ekranlarından Anadolu’da, Trakya’da duyulsun derseniz Cumhuriyet Halk Partisi’nin zaten asla darbe niyeti olmaz bu darbeye direnmek için gösterdiği enerjiyi yoksulluğu ortadan kaldırmak için işsizliği ortadan kaldırmak için Türkiye’de barışı tesis etmek için kardeşliği tesis etmek için yurt dışına gittiğimizde bu darbenin Türkiye’ye verdiği zararı değil Türkiye’nin meselelerini anlatmak için tükettiğimizi daha önce olduğu gibi şimdi de görürsünüz.

Sayın Bahçeli’nin attığı adımı kıymetlendiriyorum. Bana söylenmiş bundan önceki sözler yapılmış değerlendirmeler MHP tarafından birtakım arkadaşlarımız hakkında masumiyet karinesini gözetmeyen nitelendirmelerin hepsinin üzerinde bir söz kurduğunu ve bunu doğru bir yerden yaptığını değerlendiriyorum. Bundan sonra biz üzerimize düşen adımları atmaya devam ederiz ama herkes şunu bilsin ki Cumhuriyet Halk Partisi AK Parti saldırganlığını bırakmadıkça yargı aparatlarıyla iftira, hakaret şantaj yöntemleriyle arkadaşlarımıza saldırmadıkça 25 milyon seçmenin seçtiklerini görevlerine iade edip onların yargı süreçlerinin adil bir şekilde geçmişte Erdoğan’ın yargılandığı gibi yargılanmalarını, tutuksuz yargılanmalarını sağlamadıkça Cumhuriyet Halk Partisi için sokaklarda bizimdir meydanlarda bizimdir.

Son söz madem öyle bir daha bir daha oturtup kaldırmayalım. Teşekkür ediyorum. Son söz AK Parti’nin hepsi öyle mi olacak, böyle mi olacak, darbe mi olacak, Mısır dedi, bilmem ne dedi. Ya siz unuttunuz ama Esma’yı biz unutmadık. Mısır’da, Mısır’da seçilmiş cumhurbaşkanına darbe yapıldı diye televizyondan bakıp Rabia’lar yapıp sonra o günün Genelkurmay Başkanı, bugünkü devlet başkanına el sıkmaya koşanlar size söylüyorum. Biz Mısır’daki meydanlara bakınca darbeyi görmeyiz.

Mısır’daki meydanlara bakınca zulme direnen baskıya direnen şiddete direnen Mısırlıları görürüz. Darbeden yana olanların değil demokrasiden yana olanların tarafıdır Cumhuriyet Halk Partisi. Ve Erdoğan denen tek kişisi %29.2 oyla seni orada oturtmam. Bütün anketlerde kurulduğu gün gibi 31 Mart Pazar gibi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin 1. Partisi. Sadece Erdoğan’ın gördüğü bilinmez bir ankette AK Parti’ymiş 1. parti. O zaman Erdoğan’ın kalmadı derdi hodri meydan 2 Kasım’da getir bakalım seçimi hodri meydan hodri meydan.”

Paylaşın

3 Vekile Ait Dokunulmazlık Fezlekeleri Meclis’te: Özgür Özel…

CHP Lideri Özgür Özel, İYİ Parti Milletvekili Turhan Çömez ve CHP Milletvekili Turan Taşkın hakkındaki dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin fezlekeler, TBMM’ye ulaştı.

Haber Merkezi / Fezlekeler, TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) Adalet Anayasa Karma Komisyonu’na havale edildi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer’e ait dokunulmazlık dosyaları, TBMM Başkanlığı’na sunuldu.

Fezlekeler, TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) Adalet Anayasa Karma Komisyonu’na havale edildi.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Erdoğan’dan Özel’e 500 Bin Liralık Tazminat Davası

Recep Tayyip Erdoğan, CHP MYK toplantısı sonrası, kendisine yönelik sarf ettiği sözler nedeniyle CHP Lideri Özgür Özel’e 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

Ayrıca, Özgür Özel hakkında Cumhurbaşkanına hakaret ve TCK 310/2 delaletiyle tehdit suçundan suç duyurusunda bulunuldu.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’e, CHP MYK toplantısı sonrası, kendisine yönelik sarf ettiği sözler nedeniyle 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan Avukat Hüseyin Aydın şu ifadeleri kullandı: “CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 5 Temmuz 2025 tarihinde MYK sonrası yaptığı basın açıklamasında, Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan mesnetsiz ithamları, hakaretamiz ifadeleri ve tehdit mahiyetindeki sözleri nedeniyle nedeniyle Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinde 500 bin TL’lik manevi tazminat davası açılmıştır.

Ayrıca Cumhurbaşkanına hakaret suçundan ve TCK 310/2 delaletiyle tehdit suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur. Kamuoyunun bilgisine saygıyla arz olunur.”

Özgür Özel ne demişti?

Özgür Özel, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeydan Karalar, Adıyaman Beleyesi Başkanı Abdurrahman Tutdere ve Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Muhittin Böcek’in gözaltına alınmasının ardından 5 Temmuz’da gerçekleşen MYK toplantısı sonrası kamuoyuna seslenmişti.

Özel, Erdoğan’ın kendisini “Özgür Özel halkı sokağa davet ediyor” sözleriyle suçlamasına da şu yanıtı vermişti: “Ettiğim gün, ‘Sokağa davet ediyorum’ dedim, geldiler. 10 gün yasak koydun, 1 milyon kişi her gece toplandılar. Ben şimdi halkı eylem yapmak üzere önceden bildirdiğimiz, etrafında güvenlik önlemlerinin alındığı meydanlarda demokrasi eylemlerine davet ediyorum. Sokağa davet edeceğim günü ben bilirim. O gün sen ne hâle düşeceğini kendin düşün. Ama bana bu milleti sokağa davet ettirme. Aklını başına topla.”

Cumhurbaşkanı’na hitaben “Seni yüzde 29 ile orada oturtmayacağız Erdoğan. Seni yüzde 29 ile orada oturtmam” diyen Özel, sözlerini şöyle sürdürmüştü: “Bu millet sandık kurulsun diye ne mücadele verdiyse, sandık konulsun diye de o mücadeleyi verir. Ondan sonra Mısır’daki meydanı izlediğiniz gibi TV’den izlersiniz demokrasi meydanlarını. Kimseyi darbeyle tehdit etmiyoruz, ama birisi darbeye kalkarsa, sandığı almaya kalkarsa bu millet kendi elleriyle sandığı geri getirir.”

MYK sonrası yaptığı konuşmaları nedeniyle Özgür Özel hakkında soruşturma başlatılmıştı. Soruşturma tutanağında “Suç işlemeye tahrik”, “Kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret ve tehdit” suçlaması yöneltilmişti.

Özgür Özel, hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin, “Soruşturmayı yargı sistemimiz açısından olumlu bulduğumu ifade etmek isterim. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın apar topar da olsa, kendi yetki ve sorumluluk alanını korumaya yönelik olarak atmış olduğu adımı takdirle karşılıyorum” değerlendirmesini yapmıştı.

Paylaşın

Tülay Hatimoğulları: Siyasi Operasyonları Kabul Etmiyoruz

Belediyelere yönelik operasyonlara tepki gösteren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bu operasyonları kayyım anlayışının bir devamı olarak görüyoruz. Sanıyoruz ki Türkiye’de bunu en iyi anlayabilecek siyasi parti biziz” dedi ve ekledi:

“Üç dönemdir belediyelerine kayyım atanmış bir partiyiz. Kayyım zihniyetinin başka versiyonlarının devam ettiğini görüyoruz. Bu operasyonların siyasi operasyon olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum. Şayet bir yolsuzluk iddiası varsa, şayet bu konuda ellerinde deliller varsa elbette bazı soruşturmalar başlatılabilir.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin genel merkezinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyeti ağırladı.

Görüşmenin ardından yapılan ortak basın toplantısında önce söz alan Hatimoğulları, son günlerde bazı belediyelere yönelik gözaltı ve tutuklamalara tepki gösterdi. Hatimoğulları, sözlerine gözaltındaki belediye yöneticilerini hatırlatarak başladı. Operasyonların “halkın iradesine darbe” anlamına geldiğini söyleyen Hatimoğulları, şöyle konuştu:

“Bu operasyonları kayyım anlayışının bir devamı olarak görüyoruz. Sanıyoruz ki Türkiye’de bunu en iyi anlayabilecek siyasi parti biziz. Üç dönemdir belediyelerine kayyım atanmış bir partiyiz. Kayyım zihniyetinin başka versiyonlarının devam ettiğini görüyoruz. Bu operasyonların siyasi operasyon olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum. Şayet bir yolsuzluk iddiası varsa, şayet bu konuda ellerinde deliller varsa elbette bazı soruşturmalar başlatılabilir.”

Hatimoğulları, hükümete ve kamuoyuna bir teklif sunarak, belediyelere yönelik operasyonların kapsamlı şekilde soruşturulması çağrısında bulundu: “Bağımsız bir komisyon oluşturulsun, sadece muhalefet partilerinin belediyeleri değil, iktidar partisinin de belediyeleri araştırılsın. Ayrıca, geçmişte kayyım atanan belediyelerin de denetlenmesini öneriyoruz. Sayıştay raporlarında bu kayyımların yaptığı yolsuzlukların açıkça görüldüğünü hep birlikte biliyoruz.”

Hatimoğulları, yaşananların barış ortamını zedelediğini ifade ederek, demokratik bir çözüm sürecinden uzaklaşıldığını şu sözlerle dile getirdi: “Bugün barışı, silahsızlanmayı konuşmamız gereken bir dönemdeyiz. Ancak bu süreçte yaşanan operasyonlar Türkiye toplumuna iyi gelmiyor. ‘Barış böyle mi sağlanır, demokrasi böyle mi kurulur?’ soruları her yerden yükseliyor. Üç büyükşehir belediyesine yönelik son operasyonla bu sorular daha da güçlü biçimde dile getiriliyor.”

“Suçları, Erdoğan’ı yenmek”

Toplantının ikinci konuşmacısı olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, son dönemde artan gözaltıların siyasi nitelik taşıdığını vurguladı. Özellikle Adana ve Adıyaman’daki belediyelere yönelik operasyonlara değinen Özel, şöyle konuştu:

“Bu operasyonların siyasi olduğuna inanmayan kalmadı. Meseleyi vicdan gözüyle dinleyen kimse bunların yolsuzluk operasyonu olduğuna inanmıyor. Suçları, Tayyip Bey’in adayını yenmek, partimizi birinci parti yapmak. Ekrem İmamoğlu’nun suçu, 15,5 milyon kişinin oylarıyla Cumhurbaşkanı adayı olmuş olmasıdır.”

Özel, geçmişte HDP’li belediyelere atanan kayyumlara da atıfta bulunarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kayyum uygulaması istisna olacak” açıklamasının, önceki uygulamaların siyasi olduğunu itiraf ettiğini savundu: “Demek ki önceki tüm kayyum atamaları siyasiymiş, bunu artık Tayyip Bey bile kabul ediyor.”

Özel, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar hakkında başlatılan soruşturmanın dayanağının zayıf olduğunu savunarak, şunları söyledi: “O dosya defalarca incelenmiş, Sayıştay tarafından uygun görülmüş. Ama Zeydan Karalar’a suç isnat edebilmek için Aziz İhsan Aktaş’ın 8 yıl önceki bir işlemini gerekçe gösteriyorlar. Bu, tamamen uydurma bir gerekçedir.”

CHP lideri, gazeteci Timur Soykan’ın tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilmesini de değerlendirdi. Soykan’ın bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle “yanıltıcı bilgi yayma” suçlamasıyla yargılanmasını eleştiren Özel, şöyle konuştu:

“Timur Soykan sadece şunu yazdı: ‘Seçimde AKP’yi yenmek suç olarak yasalara girsin, hâlen yargı varmış gibi davranma külfetinden kurtulun.’ Bundan dolayı tutuklamaya sevk edildi. Bu yasa çıkarken bize ‘Deprem haberi yayılırsa insanlar paniğe kapılır’ diyorlardı. Şimdi görüyoruz ki hedef gazeteciler.”

Özel, konuşmasının sonunda AK Parti ve MHP seçmenlerine seslendi. Hz. Ali ve Muaviye arasında geçen meşhur “erkek deve” hikâyesini anlatarak, vicdanlara hitap etti: “Tayyip Bey erkek deveye dişi dese, siz de mi dişi diyeceksiniz? Sırf Tayyip Bey diyor diye birinin malını, mülkünü, namusunu bir başkasının siyasi geleceğine heder eder misiniz? Ben bu kötülükten AK Parti ve MHP’nin, Anadolu’nun pırıl pırıl insanları olan seçmenlerinin vicdanına sığınıyorum.”

Paylaşın

Özgür Özel: Günü Gelince Esirlerimizi Geri Alacağız

Partisinin belediye başkanlarına yönelik operasyonlara ilişkin konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Partisi’nin, Atatürkçülerin iktidarına karşı girişilen darbede esir düştü arkadaşlar. Günü gelince esirlerimizi geri alacağız. Ne yapalım?” dedi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Adana, Antalya ve Adıyaman belediye başkanlarına yönelik operasyon sonrası Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’i CHP Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Özgür Özel ve Ümit Özdağ, görüşmenin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Özel, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ile ilgili iddiaların sorulması üzerine şu ifadeleri kullandı: “Hem Muhittin Böcek’in alelacele bomboş bir dosyadan tutuklanması, hem de dosyada anılan diğer kişinin, yani dosyadaki esas olarak bir dairenin kendisine verildiği söylenen kişinin denetimli serbestlikle serbest bırakılıp, aralarında herhangi bir bağ olmayan, sadece eski kayınpederi olan Muhittin Böcek’in tutuklanması ve davanın tutuklu sürecek olması Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yargı üzerindeki talimatıyla tam bir fırsatçılık, alelade bir olay.

Bir boşanma var. Boşanmada eşler arasında yapılan bir anlaşmayla bir daire var. O daire nereden alınmış, kimden alınmış, nasıl alınmış? O meselenin üstüne gidilecekse gidileceği yer belli. Muhittin Böcek’in oğlu da gelini de önceki gelini de erişkin insanlar. Ve Muhittin Böcek’in de bu meseleyle hiçbir bağı olmadığı halde Muhittin Başkan’a tutuklama verilmesi tam bir fırsatçılık.”

Özel, şunları söyledi: “Yapılan kötülüğün boyutu şu: Türkiye’nin 25 milyon turist ağırlayan, en önemli turizm destinasyonu ve tam yazın başı ve bundan önce, Cumhuriyet tarihi boyunca Antalya’yı iki kez üst üste hiçbir belediye kazanamamış, çünkü son yılın verileri ile 2 milyon kişiye göre para yollayıp 25 milyon kişiye hizmet beklenen bir yer orası. Ve hangi belediye başkanı olursa olsun bir sonraki döneme memnuniyet taşıyamamış bu yüzden. İstisnası Muhittin Böcek.

Beş yıl görev yapmış. Turizmci de memnun, turist de memnun, millet de memnun. Yüzde 50 oyla bir daha seçilmiş. Mucizevi bir iş. Ve Temmuz’un başında, sezonun tam ortasında, büyük bir koordinasyonun gerektiği, hiç olmazsa geçen seneki başarının tekrarının gerektiği bir yerde tutuklu yargılama. Yurtdışına çıkış yasağı koy, çok bir tedbir istiyorsan. İmza ile koy. Zaten kaçacak olsa kaçardı. Antalya’yı bırakıp nereye kaçacak Muhittin Böcek? Kaçarsa da kurtulursunuz. Zaten siz başarılı belediye başkanlarının başarılı işlerinden rahatsızsınız.

Bırakın kaçacaksa Muhittin Böcek kaçsın. Zeydan Karalar kaçsın. En nihayetinde en korktuğunuz Ekrem İmamoğlu kaçsın. Siz de kurtulun. Niçin bu tutuklamayı yaptığınızı bilmiyor muyuz? O yüzden bu tutuklama evet, Cumhuriyet Halk Partisi’ne kötülüktür. Ama Antalya’ya, Antalyalı turizmciye, Antalyalı esnafa, Antalyalı’nın kendisine ve Türkiye’ye kötülüktür. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi iki kez üst üste kazandı diye çıldırdıkları, hazmedemedikleri bir şehre cezadır, Cumhuriyet Halk Partisi’ne cezadır. Türkiye’ye de büyük bir kötülüktür.

Şimdi hep birlikte Zeydan Karalar’ın durumunu ve Abdurrahman Tutdere’nin durumunu göreceğiz. Şöyle göreceğiz: Birini Adıyamanlı analar adaylaştırdı. Bir milletvekili var şehirde. Tutup da onu belediye başkanı yapıp, milletvekilsiz kalmanın bir sebebi olabiliyor. Sadece o milletvekili kazanırsa. Onunla kazanılırsa aday yaparsanız. Şehir Abdurrahman Tutdere’nin adaylığını söke söke aldı bizden. Ağlaya ağlaya aldılar. Giden bütün heyetler ‘Anket manket yaptırma, Abdurrahman’ı aday gösterirsen, bu şehir kararını vermiş’ dediler. Abdurrahman Tutdere aramızda mizah konusu bizim. ‘Merhaba’ dediğinde Adıyaman’a bir para istiyor. ‘Merhaba’ dediğinde Adıyaman’a bir araç, bir park, bir çocuğa burs.

Abdurrahman Tutdere ile karşılaşmaya korkar oldu bizim belediye başkanlarımız, yöneticilerimiz. Abdurrahman demek Adıyaman’a bir şey istemek demek. Bu Abdurrahman’ı alıp koyun şimdi içeriye, alıp koyun. O Adıyaman’a da gidin bir sokakta dolaşın bakalım. Hodri meydan. Sokakta dolaşın. AK Partililer gitsinler desinler ki ‘Biz Abdurrahman’ı aldık, içeri attık.’ Çünkü bir tane müteahhittin iftirasıyla. O da önceki Adıyaman AK Parti Belediyesi döneminde çalışan, Abdurrahman’ın sözleşme yenilemediği birisi. Alın bakalım Abdurrahman’ı da

Zeydan Karalar… Adana’da efsane, Adana’da miting yapmaya gidiyorsunuz. Yanınızda Zeydan Karalar varsa, çeşitli kesimlerin ona dakikalar süren, 25 dakika süren tezahüratları bitmeden konuşmaya başlayamıyorsunuz. Kim organize edebilir öyle bir sevgiyi? Bu sevgi parayla, pulla, onunla, bununla olmuyor. İnsanlıkla oluyor, hizmetle oluyor. Milletin içinde olmakla oluyor. Hadi ben bir şey söyleyeyim mi? Yani kendileri için üzgünüm, aileleri için üzgünüm, çok sevdiğim insanlardır üzgünüm. Ama bu süreç içinde vallahi parti için galiba hayırlısı oluyor ya. Hayırlısı oluyor.

Gitsinler Antalyalı turizmciye, Adıyaman’daki yas içindeki teyzeye, Abdurrahman’ın sahip çıktığı yoksul, kimsesiz, anasız, babasız kalmış çocuklara, Adana’ya Zeydan Karalar’ın yokluğunu anlatsınlar bakalım. Yani bugüne kadar biz anlatıyorduk, bundan sonra AKP anlatacak bu insanları neden aldığını. Bu kadar suçsuz, bu kadar günahsız insanları, Sayın Genel Başkan’ın ifade ettiği gibi bir düşman hukuku içinde. İstanbul’da hiçbir şey bulamıyor. Antalya’da, Manavgat‘ta bir görüntü bulmuş, o görüntüye AK Partililer tepki göstermeden, ben tepki gösterdim. Muhakkik tayin ettim. Ve deniyor ki ‘Ya hiçbir yerde delil yok, burada kumpas kuruldu. Kumpassa kumpas olduğu çıksın kardeşim’ dedim.

Bir delil olursa hukuka ne kadar saygılı olacağımızı herkes görsün. İstanbul’da 109’uncu gün bugün. Bir kör kuruş, bir delikli para bulup da bir kasadan, bir evden böyle bir havaya atsınlar da görelim ya. Bir delikli parayı havaya atsınlar. O yüzden arkadaşlarımız için üzgünüz. Ama mesele düşman hukukudur. Artık esirdir onlar. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Partisi’nin, Atatürkçülerin iktidarına karşı girişilen darbede esir düştü arkadaşlar. Günü gelince esirlerimizi geri alacağız. Ne yapalım?”

 “CHP’ye desteğimizi sürdüreceğiz”

Özdağ “İktidara farklı, muhalefete farklı hukuk olmaz. Aynı suça aynı ceza olur” dedikten sonra CHP’ye desteğini sürdüreceğini ifade etti.

Basın mensupları Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının 100’üncü günü dolayısıyla düzenlenen eyleme ilişkin Zafer Partililere eyleme katılmama yönünde yazılı talimat veren Özdağ’a söz konusu talimatın nedeni sordu. Özdağ, Leman dergisi karikatürü ile ilgili bir provokasyonun söz olabileceğini düşündüklerini talimatın başka herhangi bir nedeninin bulunmadığını söyledi.

Paylaşın