Türkiye, Rusya Yaptırımlarına Katılır Mı?

Rusya’nın Ukrayna’daki işgali devam ederken, ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin çeşitli alanlarda Rusya’ya uyguladığı yaptırımlarda giderek ağırlaşıyor. Türkiye ise işgalin başlamasının ardından Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmayacağını açıklamıştı.

Bu yöndeki bir mesaj en son Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın CNN’e verdiği demeç ile geldi. Kalın, “Şu anda Rusya’ya yaptırımlar uygulamayı düşünmüyoruz. Çünkü güven kanalını açık tutmak istiyoruz. Ruslarla iletişim hatlarını açık tutmak istiyoruz. Ve tabii ki ekonomimizin etkilenmesini istemiyoruz” diye konuştu.

Ankara, Rusya 2014’te Kırım’ı ilhak ettiğinde de AB ülkeleri ve ABD tarafından uygulanan yaptırımlara katılmamıştı. Şimdi ise 2014’e kıyasla çok daha ağırlaştırılan bu yaptırımlara Türkiye’nin bir noktada katılmak zorunda kalıp kalmayacağı ve Batı ülkelerinin bu konuyu bir baskı unsuru olarak kullanıp kullanmayacağı gibi çeşitli sorular mevcut.

Ünlühisarcıklı: Türkiye için şu an sorumluluk yok

Ankara, ilkesel olarak yaptırımların sorunu çözmeyeceğini düşünüyor ve daha önce başka örneklerde de olduğu gibi genelde başka ülkelerin aldığı yaptırım kararlarına uymak gibi bir politika takip etmiyor.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre; Alman Marshall Fonu Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, şu ana kadar zaten ortada Türkiye’nin uyması gereken bir yaptırım bulunmadığını söyleyerek şu saptamada bulunuyor:

“Çünkü gerek ABD gerekse AB’nin gerekse üçüncü ülkelerin empoze ettiği yaptırımlar; doğrudan yaptırımlar. Yani üçüncü ülkeler nezdinde bir sorumluluk yaratmayan yaptırımlar. Dolayısıyla Türkiye’den beklenen şey aslında Türkiye’nin bu ülkelerin yaptırımlarına uyması değil, kendi yaptırımlarını uygulaması.”

Türkiye’nin ise Rusya’ya özel bir yaptırım uygulayacağı yönünde herhangi bir işaret yok. Türkiye, Ukrayna ile ilişkilerinin devamlılığının ve savunma sanayi alanında verdiği desteğin yaptırımlara kıyasla daha önemli olduğu görüşünde.

Emekli Büyükelçi Oğuz Demiralp’e göre de Türkiye için yaptırımlara uyup uymama meselesinden daha önemli konu, yanı başında sıcak bir savaş durumunun olması.

Demiralp, Türkiye’nin yaptırımlara uyup uymamasının Ukrayna savaşı açısından ikincil bir sorun olduğunu, hatta Türkiye’nin yaptırımlara uyması açısından da bir ihtiyaç da bulunmadığını belirterek, “Kaldı ki öyle bir evrensel, herkes yaptırımlara uysun diye alınmış bir NATO ya da BM kararı da yok. Türkiye için önemli olan, iki Karadeniz ülkesi arasında kendi bölgesinde ortaya çıkan bir çatışma” diyor.

Türkiye-Rusya ilişkileri yaptırıma izin verir mi?

Türkiye’nin başka ülkelerden bağımsız olarak Rusya üstünde kendisinin yaptırım uygulayabilme seçeneği de Rusya ile olan ilişkilerinin her alanda çok iç içe geçmiş olması nedeniyle şu an için zor görünüyor.

Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin Rusya üstünde yaptırım uygulamamak için beş sebebi bulunduğunu belirterek, bunları şöyle sıralıyor:

“Ekonomik yaptırımların etkili olduğunun düşünülmemesi ve Türk dış politikasının yaptırımlara ilkesel olarak sıcak bakmaması, geçmişte Türkiye’nin uymak zorunda kaldığı bazı yaptırımların Türk ekonomisini kötü etkilemesi, yaptırım kararı alan ülkelerin bunu tek taraflı yapması ve Türkiye’ye danışılmaması, Türkiye’nin halen bazı ülkelerin açık ya da örtülü yaptırımları altında olması ve yaptırımlara karşı Rusya’nın alacağı karşı tedbirler.”

Türkiye’nin 2015 yılında kendi hava sahasında bir Rus jetini düşürdüğü zaman Rusya’nın izlediği tutumu hatırlatan Ünlühisarcıklı, “Türkiye Rusya’ya yaptırım uygularsa Rusya’nın da eli armut toplamaz. Türkiye ekonomisi şu anda bulunduğu durum itibariyle daha fazla risk alma lüksü olan bir ülke gibi görünmüyor” diyor.

Türkiye’nin şu anda Rusya ile enerjiden turizme çeşitli alanlarda bazı uzmanlarca bağımlılık olarak nitelendirilen ilişkileri bulunuyor.

Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin Rusya’ya yaptırım uygulaması durumunda Putin’in de 2015’tekine benzer tedbirleri yeniden devreye sokabileceğini söyleyerek, ayçiçek yağı gemileri haberlerine atıfta bulunuyor. Ünlühisarcıklı, “Eskiden Türkiye’nin Rusya’ya sadece enerji bağımlılığı olduğunu ve turizm açısından belli bir bağımlılığı olduğunu düşünürdük ama belli ki ayçiçek yağı açısından da bağımlılığımız varmış” yorumu yapıyor.

Türkiye’nin şu anda sıkıntılar yaşayan ekonomisinin durumu 2023 Haziran ayı olarak planlanan seçimin sonuçları için en belirleyici etkenlerden biri olarak gösteriliyor.

Demiralp: Batı’ya yaklaşmak için fırsat

Dış politika uzmanlarına göre Batı’nın uyguladığı yaptırımlar için Türkiye üzerinde şu anda çok yoğun bir baskı bulunmuyor. Ancak savaşın çok uzaması durumunda bu baskının artabileceği belirtiliyor.

Öte yandan Türkiye yaptırımlara uymasa da Batı ile ilişkilerini bu savaşın etkisiyle düzeltme yoluna girebilir.

Büyükelçi Demiralp, buna örnek olarak 1856’daki Kırım savaşını örnek gösteriyor ve Ukrayna savaşının Türkiye’nin Batı’ya yaklaşması açısından bir fırsat olabileceğini belirtiyor.

“Türkiye yaptırımlara uymayabilir ama Batı ile birlikte hareket ettiğini her zaman belli etmelidir. Bizim yerimiz Batı’dır. NATO’nun genel tavrını, Batı’nın genel saldırganlığa karşı tavrını desteklemeliyiz” diyen Demiralp, demokrasi ve insan hakları alanlarında atılacak adımların Türkiye’nin imajının restorasyonu için yararlı olacağını vurguluyor.

Ünlühisarcıklı da Türkiye için “hiçbir şey yapmıyor” demenin de doğru olmadığını ve Ukrayna ile sürdürülen ilişkilerin önemli olduğunu belirterek şunları kaydediyor:

“Siyaseten aslında bir denge politikası yok. Türkiye bu çatışmada Ukrayna’dan yana taraf. Bunu Türk yetkililer defalarca söylediler. Denge kelimesini belki şöyle kullanabiliriz; Türkiye Rusya’ya gösterdiği tepkiyi dengeli bir zemine oturtuyor. Ve aslında takdir de topluyor.”

Ancak hem sahadaki sıcak savaşın ve hem de yaptırımlara dayalı ekonomik savaşın daha uzaması ihtimali Ankara’yı zorlayabilir ve üstündeki baskı artabilir.

Ünlühisarcıklı, “Türkiye’nin Rusya’ya olan bağımlılığını ve Rusya kaynaklı kırılganlığını zaman içinde azaltıp kendisini ayrıştırması lehine olacaktır” diyor.

Paylaşın

Devletten Yardım Alanların Sayısı 11 Milyonu Aştı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, devletten yardım alanların sayısı bir yılda 4 buçuk milyon kişiden 11 milyon kişiye ulaştı. Hanelere yapılan ortalama yardımın tutarı ise 2020 yılı için 572 lira olurken bu ücret 2021’de 552 liraya düştü.

Sözcü’den Deniz Ayhan’ın haberine göre, bakanlık 2020 yılında devlet yardımına muhtaç olan ve 1 milyon 154 bin hanede yaşayan 4 milyon 415 bin kişiye yardımda bulundu. Gıda ve giyim başta olmak üzere temel ihtiyaçları karşılanan hane sayısı bir yıl sonra ikiye katlanarak 2 milyon 830 bine yükseldi.

Devlet yardımı alan yoksul hanelerde yaşayanların sayısı da 11 milyon 370 bin kişi olarak hesaplandı. Sosyal yardımlar için bütçeden 2020 yılında 69 milyar lira çıkarken, bu rakam 2021’de yaşanan yoksul patlaması nedeniyle 97.8 milyar liraya yükseldi. Hanelere yapılan ortalama yardımın tutarı ise 2020 yılı için 572 lira olurken, yararlanan sayısı artınca tutar da 2021’de 552 liraya geriledi.

Barınamayan haneler

Raporda yer alan detaylarda ise en alt kademedeki yoksulluğun boyutu ortaya çıktı. Buna göre geçen yıl oturulamayacak derecede eski, bakımsız ve sağlıksız evlerde yaşamak zorunda kalan 30 bin 363 hane tespit edildi. Burada yaşayanlara 119.6 milyon liralık yardım yapıldı. Oysa 2020 yılında aynı durumdaki 23 bin 498 haneye 88.4 milyon lira yardım yapılmıştı.

Geçen yıl, ilk ve ortaöğretimde okuyan 132 bin çocuğa da kırtasiye, önlük ve çanta gibi temel okul yardımında bulunuldu. Oysa bir yıl önce aynı yardımdan sadece 42 bin öğrenci yararlanmıştı. Yoksul öğrenci sayısı bir yılda tam 90 bin kişi arttı. Aile Bakanlığı, 2021’de bakımını sağlayamadıkları 141 bin çocuk için ise ailelerine 1 milyar 959 milyon liralık destek sağladı. Aynı yardımdan 2020’de 129 bin çocuk yararlanmıştı.

Paylaşın

Gelecek Partisi’nden Dikkat Çeken ‘Cumhurbaşkanı Adayı’ İddiası

Millet İttifakı ve yeni kurulan partilerin ortak Cumhurbaşkanı Adayı kim olacak sorusu gündemden düşmüyor. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’nden oluşan 6’lı masa parlamenter sisteme dönüş için bir araya gelirken, son olarak CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayının 6 parti liderinden biri olduğunu belirtmesi yeni polemiklere yol açtı.

Flash TV’de Gizem Fidan’ın konuğu olan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Gözel, Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili olarak çarpıcı bir iddiada bulundu. Mustafa Gözel, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı Ahmet Davutoğlu” cevabını verdi.

İşte o diyalog; 

Peki şöyle bir soru sormak isterim belki de önemli bir bilgi aktarırsınız bize. Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?

Yani Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı Ahmet Davutoğlu. Bu ifadeleri okuduğum zaman ben bir gelecek Partili olarak bunu anlarım. Çünkü demiş ki devlet tecrübesi olacak, tarafsız yaklaşacak vesaire… Bana göre benim partimin lideri bu özellikleri haiz. Tabi ki yani her parti kendi liderini doğal olarak Cumhurbaşkanı adayı olarak görmek ister, isteyecektir de. Bizim de doğal Cumhurbaşkanı adayımız bizim açımızdan Ahmet Davutoğlu’dur.

Ahmet Davutoğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığına konusunda nasıl yaklaşıyor. Gelecek Partisi içerisinde böyle duyumlar var mı?

Şimdi şöyle, partilerin talebi her zaman budur. Liderlerini orada en üst makam neredeyse orada görmek isterler.  Biz de zaman zaman bunları konuşuyoruz. Ama az önce bahsettiğim gibi nereye oturacağını dahi arka planda tutan bir liderin şu anda ben Cumhurbaşkanı olayım gibi bir hususta da asla böyle bir diretmesi olmaz.

Tabi gönlümüzden geçer. Ama şu anda önemli olan sayın Kılıçdaroğlu’nun da bahsettiği gibi 6 partinin veya başka bileşenlerde katılırsa, o geniş mutabakatın üstünde uzlaştığı ve memleketin faydasına olacak isim kimse onun aday olmasıdır. Şayet başka bir isim belirlenir ise Sayın Genel Başkanımız da bu konuda destek verecektir, feragat edecektir aday olma hakkından.

Olması gerekenin de eğer bu mutabakat devam ederse bütün genel başkanlar açısından da veya bütün adaylık düşünen unsurlar açısından da böyle olduğunu düşünüyorum. Liderlerden birisi olabilir, dışarıdan birisi de olabilir. Mutabakat sağlanan isme karşı herkesin fedakârlık gösterip destek vermesi ve memleketin hayrına neyse o konuda adım atması gerekir diye düşünüyorum.”

Paylaşın

Altından ‘Kur Korumalı’ TL’ye Geçişte Esaslar Belirlendi

Kur korumalı mevduat sistemi kapsamında altın varlıkların finansal sisteme kazandırılmasına ilişkin esasları belirleyen Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) tebliği yayımlandı.

Uygulamaya katılmak isteyen yurt içi yerleşik gerçek ve tüzel kişiler, yani vatandaşlar ve şirketler, fiziki altınlarını, gram cinsinden has altın miktarının tespiti için yetkili kuyumcuya veya bankaya teslim edecek.

Teslim alınan altınlar işlenmek üzere yetkili rafineriye teslim edilecek. Tebliğde yer alan ayrıntılar şöyle:

  • Altın hesabına 3, 6 ve 12 ay vade
  • Altın hesabı sahipleri has altın bakiyesini, dönüşüm fiyatı üzerinden TL’ye çevirerek üç, altı ay veya bir yıl vadeli TL mevduat veya katılma hesabı açabilecek.
  • TL mevduat veya katılma hesabına dönüştürülen altınlar bankalarca dönüşüm fiyatı üzerinden Merkez Bankası’na satılacak.
  • Bankanın mevduat hesabına uygulayacağı faiz oranı Merkez Bankası’nca belirlenen bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının altında olamayacak.
  • Katılma hesabına sağlanacak getirinin Merkez Bankası’nın katılım bankalarıyla açık piyasa işlemleri kapsamında yaptığı bir hafta vadeli geri satım vaadiyle alım işlemlerinde oluşan maliyetten düşük olması halinde aradaki fark katılım bankasınca karşılanabilecek, karşılanmayan kısmı Merkez Bankası ödemeyecek.
  • Merkez Bankası, bankanın mevduat hesabına uygulayacağı azami faiz oranını belirlemeye yetkili olacak.
  • Merkez Bankası’nca bu hesaplara vade sonunda yenilenme imkânı tanınabilecek. Yenilenen hesap ilk açılışta dönüştürülen altın tutarı ve vade sonu fiyatı üzerinden destekten yararlanmaya devam edecek. Hesabın yenilenmesine ilişkin esaslar Merkez Bankası’nca belirlenecek.

İlave getiri

  • TL mevduat veya katılma hesaplarının vade sonu fiyatının dönüşüm fiyatından yüksek olması ve fiyat farkı üzerinden hesaplanan tutarın banka tarafından ödenecek faiz veya kâr payından yüksek olması durumunda, fiyat farkı üzerinden hesaplanan tutardan faiz veya kâr payı düşülerek hesaplanan tutar Merkez Bankası’nca mevduat veya katılma hesabı sahibine ödenmek üzere ilgili bankaya aktarılacak.
  • Vadeden önce çekim yapılması halinde Merkez Bankası’nca fiyat farkı ödenmeyecek.
  • Uygulama kapsamında açılan TL mevduat veya katılma hesaplarına Merkez Bankası’nca belirlenecek usul ve esaslara göre vade sonunda ilave getiri ödenebilecek. İşlenmiş ve hurda altın karşılığının TL’ye dönüştürülmesiyle açılan hesaplar da ilave getiriden yararlanabilecek.
  • Tebliğ kapsamında işlem yapan yetkili kuyumcu, yetkili rafineri ve bankalara, Merkez Bankası’nın belirleyeceği esaslar çerçevesinde komisyon veya masraf ödenebilecek.
  • Yurt içi yerleşik gerçek kişilerin 28 Aralık 2021’de, yurt içi yerleşik tüzel kişilerinse 31 Aralık 2021’de mevcut altın hesaplarının, talep edilmesi halinde dönüşüm fiyatı üzerinden TL’ye çevrilmesine de imkan tanınacak.
Paylaşın

‘AK Partili 14 Vekil Aylardır Erdoğan’dan Yanıt Alamıyor’ İddiası

Parti politikalarını tartışmak ve çeşitli önerilerde ya da uyarılarda bulunmak isteyen 14 AK Partili vekilin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşme talebine 6 aydır yanıt verilmediği öne sürüldü. 

Gazete Duvar’ın Duvar Arkası bölümünde yer alan iddiaya göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yürütme tamamen Meclis dışına çıkınca bu durum AK Partili milletvekillerinden de çok sayıda şikayet gelmesine neden oldu.

Cumhurbaşkanı ile görüşemeyen vekiller bakanlara dahi ulaşamaz hale geldi. Birçok toplantıda dile getirilen bu sorunu çözmek için Meclis’te “nöbetçi bakan” uygulaması başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da gruplar halinde milletvekilleri ile bir araya geldi. Ancak bu buluşmalar da milletvekillerinin seçim bölgelerine yönelik taleplerini dile getirdiği toplantılara dönüştü.

Parti politikalarını tartışmak, çeşitli önerilerde ya da uyarılarda bulunmak isteyen milletvekilleri bu kalabalık toplantılarda görüşlerini paylaşamadı.

Siyasi değerlendirmelerini aktarmak, tespit ettikleri eksiklikleri iletmek, yanlış gittiği düşünülen işlerin düzeltilmesi için önerilerde bulunmak isteyen vekiller bu kez ayrı randevular talep etmeye başladı.

Ancak bu randevulara da yanıt verilmedi. İddiaya göre AK Partili 14 milletvekilinin talep ettiği bir randevuya 6 aydır yanıt gelmedi.

Paylaşın

NATO’dan Rusya’ya Kimyasal Silah Uyarısı

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Welt am Sonntag gazetesine verdiği demeçte Rusya’yı kimyasal silah kullanmaması konusunda uyardı. Rusya, Ukrayna hükümetini ABD tarafından desteklenen laboratuvarda biyolojik silah üretmeye çalışmakla suçlamıştı.

Geçen günlerde kimyasal ve biyolojik laboratuvarlar konusunda bazı “saçma iddiaların” gündeme geldiğini hatırlatan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “Kremlin haklı çıkarılamayacak şeyleri haklı çıkarmak için yanlış bahaneler icat ediyor” dedi.

ABD: Rusya kimyasal silah saldırısında bulunursa ağır bedel öder

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Rusya’nın Ukrayna’da kimyasal silah kullanması durumunda “ağır bir bedel” ödeyeceğini söyledi. CBS televizyonuna konuşan Sullivan, NATO’ya yönelik herhangi bir saldırının ittifakın tam yanıtını tetikleyeceğini söyledi ve potansiyel bir kimyasal silah saldırısı tehdidini incelediklerini kaydetti.

Sullivan, herhangi bir harekete karşı uyarmak için Moskova ile doğrudan temas halinde olduklarını da sözlerine ekledi. Sullivan, “Kitle imha silahlarının kullanılması, Putin’in uluslararası hukuka ve uluslararası normlara saldırısı açısından aştığışok edici ek bir çizgi olacaktır” dedi.

Birçok kente hava saldırıları şiddetlendi

Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı işgal üç haftaya yaklaşırken birçok kente hava saldırıları şiddetlendi. Lviv kenti savaşın başlamasından bu yana ilk kez şiddetli saldırılarla sarsıldı. Alman Haber Ajansı (dpa) muhabiri kentte sabaha karşı çok sayıda patlama sesi duyulduğunu aktardı.

Saldırının Polonya sınırına 80 kilometre uzaklıkta düzenlendiği ve patlama seslerinin Polonya’dan da duyulduğu bildirildi. Lviv Belediyesi saldırının hedefinin bir askeri tesis olan Uluslararası Barışı Koruma ve Güvenlik Merkezi olduğunu duyurdu.

360 kilometrekare büyüklüğündeki merkezde askeri birliklerin tatbikatlar yapıldığı bildirildi. Lviv bölgesi valisi Maksim Kozitski, saldırıda 30’dan fazla roket atıldığını, 9 kişinin öldüğünü ve 57 kişinin yaralandığını açıkladı.

Ukrayna medyası saldırı doğrudan Lviv’e düzenlenmese de yetkililerin vatandaşlara yine de sığınaklarda kalması çağrısı yaptığını duyurdu. Kent Rus ordusunun düzenlediği saldırılardan kaçan

Ukraynalıların toplandığı nokta olarak biliniyor. Ukraynalılar Lviv üzerinden Batılı ülkelere göç etmeye çalışıyor. Lviv şimdiye dek Ukrayna’daki en güvenli kentler arasında sayılıyordu. Bazı ülkeler bu nedenle büyükelçilerini Kiev’den Lviv’e yerleştirme kararı almıştı.

Paylaşın

Rusya: Güvencemiz Çin

Rusya’da Maliye Bakanı Anton Siluanov, batılı ülkelerin yaptırımları nedeniyle altın ve döviz rezervlerinin neredeyse yarısının dondurulduğunu ve alınan ekonomik darbeye karşı Çin’e güvenildiğini açıkladı.

Bir ay önce Rusya’nın bol rezervler sayesinde yaptırımlara dayanabileceğini söyleyen Bakan Siluanov, pazar günü yaptığı açıklamada, yaptırımların Rusya’nın sahip olduğu 640 milyar dolarlık altın ve döviz rezervlerinin yaklaşık 300 milyar dolarını dondurduğunu söyledi.

Siluanov’un bir televizyon programındaki beyanları, Moskova’nın, yaptırımların etkisini azaltmak için Çin’den yardım isteyeceğine dair şimdiye kadarki en net açıklaması oldu.

“Altın ve döviz rezervlerimizin bir kısmını Çin para birimi Yuan cinsinden aldık” diyen Maliye Bakanı, “Çin ile karşılıklı ticaretimizi sınırlamak için Batılı ülkelerin Çin’e nasıl bir baskı uyguladığını görüyoruz. Ancak Çin ile ortaklığımızın, Batı pazarlarının kapandığı bir ortamda elde ettiğimiz işbirliğini sürdürüp artırmamıza izin vereceğini düşünüyorum” dedi.

Rus Bakan, Rusya’nın devlet borç yükümlülüklerini yerine getireceğini ve devlet rezervleri dondurulana kadar borç sahiplerine ruble ödeyeceğini söyledi.

Son olarak 4 Şubat’ta Pekin’de bir araya gelen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ABD’nin etkisine karşı koymayı amaçladıklarını söyledikleri “stratejik bir ortaklık” ilan etmiş ve bunu “sınırsız bir dostluk” olarak nitelendirmişti.

Rusya ile Ukrayna’dan barış umudu

Öte yandan Rus ve Ukraynalı yetkililer, Ukrayna’daki savaşla ilgili müzakereler hakkında şu ana kadarki en iyimser değerlendirmelerde bulundu. Hem Rus hem de Ukrayna tarafı birkaç gün içinde olumlu sonuçların alınabileceğini öne sürdü.

RIA haber ajansına konuşan Rus delege Leonid Slutsky de barış umutlarını yeşerten bir açıklamada bulunarak, görüşmelerde “önemli ilerleme” kaydedildiğini söyledi. Slutsky, “Şahsi beklentim, bu ilerlemenin önümüzdeki günlerde her iki delegasyonun ortak pozisyonuna ve imza konulacak bir belgeye dönüşmesi” dedi.

Rus ve Ukraynalı makamlardan eş zamanlı olarak verilen olumlu mesajlarda anlaşmanın kapsamı hakkında ise detay paylaşılmadı.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Dikkat Çeken İttifak Açıklaması: Yeniden Yapılanmalı

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İzmir programının ikinci gününe basın toplantısıyla başladı. Basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya gelen Davutoğlu, soruları yanıtladı. Toplantıda Davutoğlu’nun yanı sıra Gelecek Partisi İzmir İl Başkanı Onur Sivaslı ve partinin genel başkan yardımcıları da yer aldı.

İz Gazete’den Gizem Taban’ın haberine göre, İzmir ziyaretine ilişkin bilgiler verirken ülke gündemine ilişkin görüşlerini de açıklayan Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, “İzmir’de birçok temasta bulundum. Esnafımızı bezgin halkımızı alışverişten uzak gördük. Orta sınıfın yok olduğu bir ülke olduk. Ülkemizde özellikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hayata geçtikten sonra öyle bir ekonomik tablo ortaya çıktı ki orta sınıf yok oldu. Kutuplaşmaları aşmak üzere yoğun bir çaba içerisindeyiz. STK’larla bir araya geldik. Tüm o masaların ortak kanaati: iktidarın artık gitmesi gerektiği… Ekonomi biliminden uzak, kurumsal akıldan kopmuş bir iktidar Türkiye’nin felaketin eşiğine getiriyor. Gençlerimiz gelecek kaygısı yaşıyor. Kutuplaşmaları aşmak üzere 6 lider bir masada bir araya geldik. Bunu toplumumuz tarafından büyük bir kabul gördüğünü görmekten mutlu olduk. Halkımız yoruldu. Bu yorgunluğun aşılmasının yolu da karşılıklı olarak siyasi nezaket geliştirmek. Herkesin kendi parti tabanı var ama tüm bunlardan önemlisi milletin ortak geleceğini demokrasiyi yeniden inşa ederek, özgürlükleri yeniden hakim kılarak yeni Türkiye’yi inşa etmek” diye konuştu.

“İzmir’de iddiamız en güçlü parti olmak” diyerek açıklamalarını sürdüren Davutoğlu, “Bu yönde de önemli mesafeler kat ettik… İzmir’de kısa sürede tüm ilçelerde teşkilatlanacağız, seçime hazır olacağımız. Halk yeni çözümler duymak istiyor, Gelecek Partisi de bunun adresi olarak İzmir’de faaliyetlerini sürdürecek” dedi.

Gelecek Partisi kurulduğundan bu yana İzmir İl Başkanlığı görevinde 5’inci kez değişiklik olmasının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu: “Siyasi partiler dinamik yapılar. Özellikle yeni kurulan partilerde dinamizmi hayat emaresi olmak görmek gerekiyor. Yeni kurulmuş iddiasız bir partide rekabet söz konusu olmaz. Çekim alanı olmaz. AK Parti’de ilk yıllarda ekip oluşturma döneminde bazı değişimler yaşanmıştı. Bunu dinamizm olarak görüyorum.”

Anketlerde çok farklı tablolarla karşılaştıklarını belirten Davutoğlu, “Anketlerin doğru netice vermesinin birkaç ön şartı vardır. Birincisi korku iklimi olmayacak. Yani insanlar kanaat beyan ederken endişe etmeyecek.  Ancak şu anda iktidarda bulunan bazı dostlarımız taziye mesajını bile diğer dostlarımız aracılığıyla mesaj gönderiyor. Taziye mesajında bile korku ortamı söz konusu…” ifadelerini kullandı.

‘İttifak yeniden yapılanmalı’

Gelecek Partisi’nin, Millet İttifakı’na dahil olup olmayacağı noktasındaki soruyu yanıtlayan Davutoğlu, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda elde edilen mutabakat çok önemli… Çünkü mesele kişi meselesi değil, sistem meselesi…. Sistem sağlam bir zemine oturmadıkça, iyi kurgulanmamışsa siyasi şartların kişileri nasıl etkileyebileceğini kötü örnekleriyle gördük. O yüzden önce sistem, sonra sistem, sonra sistem… Bu bakımdan elde edilen mutabakat çok önemli. Mutabakat açıklamasında da ortaya konduğu gibi bu bir iş birliği, birliktelik… Ancak ittifak bir seçim ile ete kemiğe bürünür. Bu bir seçim ittifakı değil. Benim şahsi kanaatim; mümkün olan en kısa sürede ilkeleri açık bir şekilde ortaya konmuş, gelecek planlaması itibarıyla da ana bir perspektifin verildiği bir ittifak yapılanmasının, ittifakın yeniden yapılanmasının doğru olacağı… Ama bu konular istişareye açık konular… Bütün liderler bu konuda kanaatlerini dile getirecek ve partilerimizin Türkiye’nin ortak vizyonu çerçevesinde daha geniş tabanlı bir iş birliği yapmasının imkanlarını araştıracağız. Önemli olan iyi niyet, önemli olan şahsi hesaplarımızın ülke vizyonunun önüne geçmemesi… Bizleri o masada memnun neden liderler arasında bu konuda karşılıklı güvene dayalı bir psikolojinin oluşmuş olması…” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Beş lider de isterse Cumhurbaşkanı adayı olurum” yönündeki açıklaması hakkında görüşlerinin sorulması üzerine Davutoğlu, şunları söyledi: “Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu hiç konuşmadık. Liderler arasında bu konunun, günü geldiğinde konuşulması gereken bir husus olduğu konusunda kanaat birliği var. Tabii ki gazeteciler soru sorduğunda görüşler beyan ediliyor. Nihayetinde Cumhurbaşkanı adayı konusu da o masada istişare edilecek. Ve kişilerden daha çok Cumhurbaşkanlığı makamının getirdiği niteliklerin öne çıkması, o niteliklerin gerektirdiği şartlar oluşturulduktan sonra kişiler konuşulabilir. Şu anda öncelikli konumuz isim tespiti değil.”

Rusya-Ukrayna geriliminin en çok Türkiye’yi etkilediğini söyleyen Davutoğlu, “Çatışmanın bir an önce bitmesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması gerekir. Türkiye’nin çıkarına olacak tek şey budur. Türkiye birçok savaşı geç bir şekilde, yavaş adımlarla takip etti. Cumhurbaşkanının bir rüzgarın, fırtınanın yaklaştığını görememiş olması bize zaman kaybettirdi. Türkiye’nin Ukrayna ile ilgili NATO zirvelerine katılamaması Türkiye’nin NATO’daki etkinliğini zayıflattı. Ukrayna’nın toprak bütünlüğü esastır, Rusya uluslararası hukuku çiğnemiştir. Bir an önce ateşkes sağlanması gerekir” açıklamalarında bulundu.

Yerel medyayı çok önemsediklerini dile getiren Davutoğlu, “Yerel medya Türkiye’de göz ardı edilen en önemli kamuoyu oluşturma araçlarından biri… Yerel medyanın mutlaka desteklenmesi lazım. Başbakanlığım dönemimde yurt dışında giderken yerel medya temsilcileri ilk kez Başbakanlık uçağına alınmıştı. Böylece yerel medyaya duyduğumuz güveni göstermiştik. Yeniden bir iktidar nasip olduğunda yerel medyanın en iyi şekilde basın hayatı içinde yer alacağını taahhüt ederim” dedi.

Paylaşın

SP Lideri Karamollaoğlu: ‘Ekonomik Pandemi’ İle Karşı Karşıyayız

SP Lideri Karamollaoğlu, “Kapanma döneminden sonra şimdi de kapatma dönemini yaşıyoruz. ‘Ekonomik pandemi’ ile karşı karşıyayız adeta! Evde vatandaşımız kombisini kapatıyor, Esnafımız kepenk kapatıyor, Dolmuş, otobüs ve taksi şoförlerimiz kontak kapatıyor; kapatmak zorunda kalıyor…” dedi.

Haber Merkezi / Sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, akaryakıt, doğal gaz ve gıda ürünlerine üst üste gelen zamlara tepki gösterdi. SP Lideri Karamollaoğlu, “Hükümet ise gözünü, kulağını kapatmış; ya da daha vahimi görmezden, duymazdan geliyor” ifadelerini kullandı.

Karamollaoğlu’nun sosyal medya üzerinden yaptığı açıklama şöyle:

“Kapanma döneminden sonra şimdi de kapatma dönemini yaşıyoruz. ‘Ekonomik pandemi’ ile karşı karşıyayız adeta! -Evde vatandaşımız kombisini kapatıyor, -Esnafımız kepenk kapatıyor, -Dolmuş, otobüs ve taksi şoförlerimiz kontak kapatıyor; kapatmak zorunda kalıyor…

Hükümet ise gözünü, kulağını kapatmış; ya da daha vahimi görmezden, duymazdan geliyor. Halbuki, hayat pahalılığına karşı virüsle mücadele eder gibi ciddiyetle tedbir alınması gerekir. Gelinen noktada, öncelikle ‘eşel mobil sistemi’ derhal yeniden hayata geçirilmelidir.”

Paylaşın

Avrupa Birliği Liderlerinden ‘Versay Bildirisi’

Avrupa Birliği (AB) liderleri, üye ülkelerin ithal ettiği çip, gıda ve ham maddeye bağımlılığın azaltılması konusunda anlaştı. Paris’te Versay Sarayı’nda gerçekleştirilen AB Liderler Zirvesi sonunda yayımlanan Versay bildirisi ile AB’nin küresel gıda, mikroişlemciler, ilaç, ham madde ve dijital teknoloji tedarikçilerine olan bağımlılığını düşürmesi taahhüdünde bulunuldu.

Kovid 19 salgını ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali AB’nin ilaç, gıda, çip ile birlikte buğday, petrol ve doğalgaza bağımlılığını bir kez daha gündeme getirmişti.

“Rusya’nın açtığı savaş Avrupa tarihinde tektonik bir değişim oluşturmaktadır” denilen bildiride, Avrupa ülkelerinin kendi güvenlikleri ve Avrupa’nın egemenliği, bunun yanı sıra bağımlılıklarının azaltılması için daha fazla sorumluluk alma kararını verdiği ifade edildi.

Bildiri “savunma kabiliyetlerinin güçlendirilmesi”, “enerji bağımlılıklarının azaltılması” ve “daha sağlam ekonomik temel inşa edilmesi” başlıklarından oluştu.

Savunmaya daha fazla yatırım

“Savunma kabiliyetlerinin güçlendirilmesi” başlığında Aralık 2021’de Avrupa ülkelerinin stratejik özerkliği artırma yönünde aldığı karara atıf yapılarak transatlantik ilişkiler ve AB-NATO iş birliği ile AB’nin karar almada özerkliğinin altı çizildi.

AB’nin güçlü olmasının NATO’ya tamamlayıcı olacağı vurgulanan bildiride, AB ülkelerinin savunmaya ve yenilikçi teknolojilere daha fazla yatırım yapması gerektiği kaydedildi.

Bunun için stratejik eksiklikleri belirleyerek savunma harcamalarının artırılması, üye ülkeler arasında ortak projeler ve ortak alımlarla iş birliklerinin geliştirilmesi, kritik ve yükselen teknolojilere yatırım yapılması, KOBİ’ler de dahil olmak üzere savunma sanayisinin güçlendirilmesi gerektiği ifade edildi.

Ayrıca siber alanda dayanıklılığın kuvvetlendirilmesi, bunun için altyapının geliştirilmesi, dezenformasyonla mücadelenin artırılması, uzay sanayisinin güçlendirilmesi gibi unsurlara işaret edildi.

AB liderleri, bildiride AB Komisyonunun savunma yatırımlarının nerelere yönlendirilmesi gerektiği konusunda Avrupa Savunma Ajansı ile koordinasyon içinde mayıs ortasına kadar analiz hazırlamasını, burada Avrupa savunmasının sanayi ve teknolojik temelinin güçlendirilmesi için öneriler sunmasını istedi.

Bildiride aynı zamanda AB’nin ortaklarının Avrupa Barış Fonu’nun kullanımının artırılması da dahil olmak üzere tüm araçlarla destekleneceği vurgulandı.

Enerjide bağımlılık düşürülecek

“Enerjide bağımlılığın azaltılması başlıklı” kısımda AB’nin 2050 yılı iklim hedefleri kapsamında iddialı hedefler belirlediği kaydedildi.

Bildiride “Mevcut durum enerji kaynaklarımızın güvenliğini nasıl sağladığımıza dair kapsamlı bir yeniden değerlendirmeyi gerektiriyor” ifadesi kullanıldı.

Rus gaz, petrol ve kömürüne bağımlılıktan en kısa sürede aşamalı biçimde çıkılmasında uzlaşıldığına işaret edilen bildiride, üye ülkelerin enerji kaynakları tercihlerinde fosil yakıtlara bağımlılıklarını hızla azaltması gerektiği belirtildi.

Doğalgaz arz kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) rotalarının kullanımı ile Avrupa’da hidrojen piyasasının geliştirilmesinin önemi vurgulandı.

Yenilenebilir enerji yatırımlarına ve bunların lisans süreçlerine hız verilmesinin önemine işaret edilerek, Avrupa’daki gaz ve elektrik bağlantılarının kuvvetlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

Bildiride enerji verimliliğinin artırılması gerektiğine dikkat çekildi. Depolarda yeterli seviyede doğalgaz olmasını sağlamak ve ortak dolum operasyonları konusunda çalışılacağı belirtilen bildiride, elektrik piyasalarının faaliyetinin gözlemleneceği ifade edildi.

Ekonomik temel kuvvetlendirilecek

“Daha sağlam ekonomik temel inşa edilmesi” başlıklı bölümde Tek Pazar’ı tamamlamaya ve güçlendirmeye devam edileceği vurgulandı.

Bildiride Avrupa’nın ekonomik temelinin daha dayanıklı, rekabetçi, yeşil ve dijital geçişlere uygun hale getirileceği, stratejik bağımlılıkların azaltılacağı belirtildi.

Kritik ham maddeler konusunda AB’nin stratejik ortaklıklar yapacağına, stratejik depolama ve kaynakların verimli kullanımına yöneleceğine işaret edilerek, çipler konusunda arz zincirinin çeşitlendirileceği vurgulandı ve AB’nin bu alana daha fazla yatırım yapacağı, üretimini artıracağı kaydedildi.

  • AB ülkeleri çip ihtiyacının önemli bir kısmını ABD ve Tayvan’dan karşılıyor.

Bildiride bitki bazlı protein üretimi artırılarak ithal temel tarım ürünlerine ve girdilere bağımlılığın azaltılacağı, gıda güvenliğinin iyileştirileceği belirtildi.

AB Komisyonu açıklamaları

Rusya’ya yeni yaptırım paketi yolda

Bildiriye ilişkin açıklamalarda bulunan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna’nın işgaline de değinerek Rusya’ya yönelik dördüncü yaptırım paketini hazırladıklarını söyledi.

Von der Leyen, Rusya’ya karşı şimdiye kadar 3 güçlü yaptırım paketini uyguladıklarını hatırlatarak, “Dördüncü yaptırım paketini getireceğiz. Bu yaptırımlar Rusya’yı küresel ekonomik sistemden daha da izole edecek. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgalinin maliyetini daha da artıracak” diye konuştu.

Ukrayna’nın AB üyeliği ve ek bütçe

Ukrayna’nın AB’ye yaptığı üyelik başvurusuna da değinen Von der Leyen, “Ukrayna’nın AB’ye üyelik başvurusu, ülkenin ulusal egemenliği ile iradesinin, kendi kaderini seçme hakkının ifadesidir. Bugün Ukrayna için bize doğru gelen yolu açtık. Ukraynalılar Avrupa ailesinin parçasıdır” ifadesini kullandı.

Ursula von der Leyen, AB üyeliği için bazı şartların yerine getirilmesi gerektiğini hatırlatarak, süreçle ilgili müthiş bir hız bulunduğunu, böylece Ukrayna’nın Avrupa ailesinin parçası olduğunun görüldüğünü sözlerine ekledi.

AB Konseyi Başkanı Charles Michel de Ukrayna’ya yapılacak askeri yardımlar için daha önceki 500 milyon Euro’ya ek olarak 500 milyon Euro’luk bütçeyi kabul ettiklerini söyledi.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın