EBRD, Türkiye İçin Büyüme Tahminini Yüzde 2,7’ye Çekti

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), “Bölgesel Ekonomik Görünümler” raporunda, Türkiye ekonomisi için 2024 yılı büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 2,7’ye indirdi.

EBRD, 1991 yılında kurulmuş olan uluslararası finans kurumudur. Çok taraflı kalkınma bankası olarak, EBRD yatırımı market ekonomileri inşa etmek için alet olarak kullanır.

Başlangıçta eski Doğu Bloku ülkelerine odaklanırken kalkınma desteği merkez Avrupa’da merkez Asya’ya 30 ülkeye genişlemiştir. Avrupa’ya nazaran, EBRD’ye üye olan ülkeler 5 kıtaya yayılmaktadır ve en büyük pay Birleşik Devletler’e aittir. Merkezi Londra’da olan EBRD’nin mülkiyeti 71 ülke ve iki AB kurumuna aittir.

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD),faaliyet gösterdiği ekonomileri kapsayan Bölgesel Ekonomik Görünüm raporunu yayımladı. Buna göre, EBRD geçen yıl eylüldeki bölgesel ekonomik büyüme tahminini yüzde 0,2 aşağı yönlü revize ederek, yüzde 3’e çekti. Geçen yıl EBRD ekonomilerinde büyüme yüzde 2,5 olmuştu.

Dünya’da yer alan habere göre banka, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme öngörüsünü de eylüldeki yüzde 3 seviyesine göre aşağı yönlü revize ederek yüzde 2,7 olarak güncelledi. Büyüme beklentisindeki düşüşte, enflasyonla mücadele kapsamında para ve maliye politikasında sıkılaşmanın devam edeceği beklentisi etkili oldu.

Banka, Türkiye ekonomisinin 2025’te ise yüzde 3 büyüyeceğini öngördü. Rapora göre, Türkiye ekonomi politikası, vergi artışları ve daha güçlü makro ihtiyati politika tedbirleriyle sıkılaşırken, geçen yıl ekonomik büyüme deprem sonrası yeniden yapılandırma çabalarının etkisiyle hizmet sektörü tarafından yönlendirildi.

Haziran 2023’ten bu yana daha ortodoks politikalara geri dönüş, yerli ve uluslararası yatırımcılar arasında güveni artırdı ve Türkiye kısa süre önce bir büyük derecelendirme kuruluşundan 10 yılı aşkın süre sonra ilk ülke not artışını aldı.

Öte yandan, yüksek enflasyon, Avrupa’da daha yavaş büyüme, bölgede jeopolitik gerginliğin artması ve yüksek kısa vadeli dış finansman ihtiyaçları ışığında daha sıkı küresel finansman koşullarına bağlı olarak, riskler sürüyor. EBRD’nin Türkiye’de 2009’dan bu yana 442 projeye ve ticaret finansmanı girişimlerine yaptığı 19,8 milyar avro yatırımın yüzde 93’ü özel sektöre sağlandı.

Paylaşın

Kredi Kartlarından Nakit Çekimler Yüzde 26,32 Azaldı

16 Mart’ta yüzde 5 faizin devreye girmesinin etkisiyle martta kredi kartından nakit çekim tutarı şubat ayına göre yüzde 26,32 geriledi ve 89.34 milyar liraya indi.

Nakit çekim işlem adedi de şubat ayına göre yüzde 18,44 azaldı. Martta yılsonuna göre nakit çekim işlemi tutarı ise yüzde 14,43 geriledi. Faizin etkisinin nisan ve mayıs aylarında da devam etmesi bekleniyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) kredi kartlarından ve kredili mevduat hesaplarından nakit çekim faizini mart ortasında ramazan bayramı haftasından hemen önce yüzde 5’e yükseltti. 16 Mart’ta devreye giren yüzde 5 faiz uygulaması kredi kartından nakit çekimde etkili oldu.

Ancak kredili mevduat hesaplarında ise artış devam ediyor. Bankalararası Kart Merkezi (BKK) verilerine göre kredi kartından nakit çekim martta 89.34 milyar liraya indi, yılsonuna göre yüzde 14,43, şubat ayına göre ise yüzde 26,32 düşüş gösterdi.

Ekonomim’den Şebnem Turhan‘ın haberine göre, yeni ekonomi yönetimi göreve geldiği günden itibaren kredi kartı harcamalarına çeki düzen ver- me yönünde adımlar atıyor. Geçen yıl haziran öncesinde kredi kartı azami faiz ile nakit çekim, kredili mevduat hesabı faizleri oldukça düşük seviyelerde idi. Bu durum kredi kartı harcamalarının ve nakit çekimin oldukça hızlı büyümesini sağladı. Ardından politika faizi artışıyla birlikte bu faiz oranları da yükseldi.

Kasımda politika faizi artışları kredi kartına yansıtılmamaya başlasa da 6 Nisan’dan itibaren faiz oranları yükseltildi. Kredi kartından nakit çekim ve kredili mevduat hesaplarında uygulanacak aylık azami akdi faiz oranının hesaplama yönteminde ise Merkez Bankası 16 Mart’ta değişiklik yaptı. Yeni yönteme göre, hesaplanan aylık azami akdi faiz oranı yüzde 4,42’den yüzde 5’e çıkarıldı.

Merkez Bankası’nın faizini yüzde 5’e çıkarması kredi kartından nakit çekimde etkili oldu. BKM aylık verilerine göre kredi kartından nakit çekim tutarı geçen yıl haziran ve temmuz ayında mayısa göre yüzde 43 gerilese de ağustos ile birlikte yeniden yönünü yukarıya çevirdi. Haziran ve temmuzda 40 milyar lira seviyelerinde olan kredi kartından nakit çekim ağustosta 60 milyar lirayı aştı yılı ise 104.4 milyar lirada tamamladı. Bu yılın ilk iki ayında ise rekor seviyeler görüldü kredi kartından nakit çekim işlemlerinde.

Hem işlem sayısı hem de işlem tutarı olarak rekorlar kırıldı. Ocakta 116.15 milyar lira, şubatta ise 121.25 milyar lira kredi kartından nakit çekim gerçekleştirildi. 16 Mart’ta yüzde 5 faizin devreye girmesinin etkisiyle martta kredi kartından nakit çekim tutarı şubat ayına göre yüzde 26,32 geriledi ve 89.34 milyar liraya indi. Nakit çekim işlem adedi de şubat ayına göre yüzde 18,44 azaldı. Martta yılsonuna göre nakit çekim işlemi tutarı ise yüzde 14,43 geriledi. Faizin etkisinin nisan ve mayıs aylarında da devam etmesi bekleniyor.

Kredili mevduat hesapları kullanımında ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre haftalık artış devam ediyor. Henüz bir düşüş yok. BDDK haftalık verilerine göre bireysel kredili mevduat hesapları bakiyesi 3 Mayıs itibariyle 237 milyar 320 milyon liraya yükseldi. Bu yıl sonuna göre yüzde 41 artışa işaret ediyor.

16 Mart’ta açıklanan yüzde 5 faizin devreye girmesiyle nisanın ilk haftasında haftalık olarak yüzde 3,67 gerileme gerçekleşti bireysel KMH bakiyesinde. Ancak takip eden haftalarda yüzde 5,5’in üzerinde haftalık artış yeniden devreye girdi. 3 Mayıs itibariyle ise bir önceki haftaya göre yüzde 2,3’lük büyüme gerçekleşti. Tüzel kişilerin KMH bakiyesi ise 3 Mayıs haftasında bir önceki haftaya göre 3,9 artışla 122 milyar 841 milyon liraya yükseldi.

Paylaşın

İçişleri Bakanı Yerlikaya: Cumhurbaşkanımıza Oyun Kurulmaya Çalışılıyor

Sosyal medya hesabından bir açıklama yapan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Kimler, terör örgütleri ve onların uzantılarıyla, organize suç örgütleriyle bir olup, FETÖ taktikleriyle Sayın Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve siyasilerimize, sosyal medya destekli ‘oyun kurmaya’ çalışıyorsa; onların oyunlarını da kurdukları tuzakları da yerle bir edeceğiz” dedi.

Haber Merkezi / Ali Yerlikaya, açıklamasının devamında, “Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dün olduğu gibi bugün de organize suç örgütlerine, şehir eşkıyalarına, uluslararası kartel haline gelmiş zehir tacirlerine, uluslararası örgütlenmiş göçmen kaçakçılarına, yabancı istihbarat servisleriyle irtibatlı illegal yapılara ve suç odaklarına göz açtırmadık, açtırmıyoruz ve açtırmayacağız” ifadelerini kullandı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Bu mücadelemizi kimler engellemeye çalışıyorsa, kimler FETÖVARİ gizli tanık taktikleriyle kendi karanlık düzenlerinin hakim olmasını istiyorsa, onların o düzenlerini de başlarına yıkıyoruz, yıkmaya da devam edeceğiz” ifadeleriyle açıklamasına devam etti.

Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında 3 polis müdürünün gözaltına alınmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gece yarısı MİT Başkanı Kalın ve Adalet Bakanı Tunç Beştepe’ye çağırıldı. Bu görüşmede yer almayan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’dan açıklama geldi. Yerlikaya’nın açıklaması şöyle:

“Kimler, terör örgütleri ve onların uzantılarıyla, organize suç örgütleriyle bir olup, FETÖ taktikleriyle Sayın Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve siyasilerimize, sosyal medya destekli “oyun kurmaya” çalışıyorsa; onların oyunlarını da kurdukları tuzakları da yerle bir edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dün olduğu gibi bugün de organize suç örgütlerine, şehir eşkıyalarına, uluslararası kartel haline gelmiş zehir tacirlerine, uluslararası örgütlenmiş göçmen kaçakçılarına, yabancı istihbarat servisleriyle irtibatlı illegal yapılara ve suç odaklarına göz açtırmadık, açtırmıyoruz ve açtırmayacağız.

Bu mücadelemizi kimler engellemeye çalışıyorsa, kimler FETÖVARİ gizli tanık taktikleriyle kendi karanlık düzenlerinin hakim olmasını istiyorsa, onların o düzenlerini de başlarına yıkıyoruz, yıkmaya da devam edeceğiz. Hangi kurum içinde Sayın Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve siyasilerimize yönelik bir yapılanma varsa, sonuna kadar gidip, o yapıları tespit edip adalete teslim edeceğiz. Mülkiye Müfettişlerinin ilgili raporu kısa süre içinde tamamlanacak. Atılan her adımı, telefon kayıtlarını tek tek inceliyorlar. Hazırlanan bu raporu en ince ayrıntısına kadar kamuoyu ile de paylaşacağız. Ve gereğini yapacağız. Aziz Milletimiz müsterih olsun; Nasıl Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) ve FETÖ ile mücadelede hainlerin inlerine kadar girdiysek; bu suç odaklarını da saklandıkları her delikten bulup çıkartacağız.

Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dün olduğu gibi bugün de organize suç örgütlerine, şehir eşkıyalarına, uluslararası kartel haline gelmiş zehir tacirlerine, uluslararası örgütlenmiş göçmen kaçakçılarına, yabancı istihbarat servisleriyle irtibatlı illegal yapılara ve suç odaklarına göz açtırmadık, açtırmıyoruz ve açtırmayacağız. Mücadelemizi kimler engellemeye çalışıyorsa, kimler FETÖVARİ gizli tanık taktikleriyle kendi karanlık düzenlerinin hakim olmasını istiyorsa, onların o düzenlerini de başlarına yıkıyoruz, yıkmaya da devam edeceğiz.”

“Soylu, Erdoğan’a, ‘komplo var’ dedi” iddiası

Öte yandan Sözcü yazarı Aytunç Erkin, suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan davasıyla ilgili görevden uzaklaştırılan 3 polisin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüştüğünü aktardı.

Erkin görüşmeyi aktardığı yazısında şu ifadeleri kullandı: “Geçen cumartesi günü Ankara’da sürpriz bir görüşme yaşandı. İçişleri eski Bakanı ve AKP İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la buluştu. Soylu’nun ziyaret nedeninin, Kaplan davasıyla ilgili 9 Mayıs’ta görevden alınan üç polis şefi olduğunu söylediler. Çünkü, Ayhan Bora Kaplan’ın Süleyman Soylu’ya yakın bir isim olduğu medyada sıkça işlendi.

İçişleri eski Bakanının Erdoğan’a “Bana ve diğer arkadaşlara kurulmak istenen komplonun sadece üç polis şefiyle sınırlı olduğunu düşünmüyorum. Arkasında kim ya da kimler var? Bunlar ortaya çıkarılmalı” dediği iddia edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Soylu’ya “Konuyu yakından takip ettiğini, İçişler Bakanı Ali Yerlikaya’yı çağırıp konuştuğunu” söylediği Ankara koridorlarında konuşuluyor.”

Paylaşın

Mahkeme, Osman Kavala’nın Yeniden Yargılanma Talebini Reddetti

13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini oybirliğiyle reddetti. Davaya bakan 13. Ağır Ceza Mahkeme’sinin heyeti değiştirilmişti.

Haber Merkezi / Heyet değişikliği, CMK’nın 23’üncü maddesinde yer alan ‘Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz’ hükmü gereği yapılmıştı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Ceza Muhakemeleri Kanununun (CMK) 23/3’üncü maddesi uyarınca “yargılamanın yenilenmesi halinde önceki yargılamada görev yapıp karar veren hakimin yargılanmanın yenilenmesi işleminde görev alamayacağı”na işaret etmişti. Bundan dolayı Başkan olarak Mesut Özdemir ve üye hakim Murat Bircan’ın yargılanmanın yenilenmesi talebinin değerlendirilmesi ve incelenmesi aşamasında görev alamayacağı kaydetmişti.

İstanbul 14’üncü Ceza Mahkemesi, davaya bakmak üzere 24. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Senal Kartal’ın Başkan olarak, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde halihazırda görev yapan, ancak Kavala dava dosyasında görev almamış üye hakimler Mücahit Kemal Yamak ve Enes Budak’ın görevlendirilmeleriyle yeni bir heyet oluşturulmasına oy birliğiyle karar verilmişti.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyareti sonrası sonrası “Gezi davasında cezaevinde olanlar nasıl tahliye olabilir” sorusu gündeme gelirken davanın hükümlülerinden Osman Kavala, yeniden yargılanmayı talep etmişti.

Osman Kavala, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bariz hak ihlalleri içeren, delillere dayanmayan mahkûmiyet kararlarının verildiği, suçsuz insanların yıllar boyu hapis kalmalarına yol açan davaların yeniden görülmesi temel hukuk ilkelerinin ve insan haklarına saygının gereğidir. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları sadece başvuranların değil her yurttaşın adalet talep etme hakkıyla doğrudan ilgilidir. Adalet herkes için gereklidir. Her yurttaşın hayatı ve hakları eşit derecede değerlidir” ifadelerini kullanmıştı.

Anadolu Kültür Derneği’nin kurucusu ve işinsanı Kavala, Gezi Davası sürecinde üçüncü kez yargılanması sonucunda, 25 Nisan 2022’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Davada tutuksuz yargılanan diğer sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ile Yiğit Ali Ekmekçi’nin de 18’er yıl hapis cezasına çarptırılmalarına ve tutuklanmalarına karar verilmişti.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi ise, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi Davası’nın üçüncü yargılanmasında verdiği bu hapis cezalarını 28 Aralık 2022 tarihinde onamıştı. Ardından Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise, 28 Eylül 2023’te aldığı kararıyla Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku hakkındaki hapis cezası kararlarını onadı ancak Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkında verilen hapis cezalarını bozmuştu.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından Gezi Davası’yla ilgili bu üçüncü yargılama sonucundaki onama kararı, Türkiye’de Can Atalay’ın milletvekilliği durumu nedeniyle Türkiye’de “anayasa krizi” sürecine yol açmıştı.

Paylaşın

Dervişoğlu’ndan ‘Yeni Anayasa’ Açıklaması: İYİ Parti’nin Duruşu Net

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, “Yargıda reform paketi adı altında esas olarak da etki ajanı yasası olarak anılan yeni bir gestapo yasasıyla karşımıza çıkıyor” dedi ve ekledi:

“Sayın Erdoğan’ın ayrıştırarak tanzim etmeye çalıştığı siyaset kurumu dilediğinde gerdiği dilediğinde yumuşattığı bir oyun hamuru değildir. Türkiye’de siyaset kurumu iktidarın iktidar olmak muhalefetin muhalefette kalmaktan mutluluk duyduğu bir durumdadır.”

Dervişoğlu, konuşmasının devamında, İYİ Parti’nin yeni anayasayla ilgili duruşu son derece nettir. Biz artık miadı dolmuş bu hükümete can suyu olacak ve tek adam rejimini tahkim edecek her türlü anayasa değişikliğine karşı duracağız. 2024 yılında Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilsin diye tek adam sisteminin raf ömrünü uzatan hiçbir anayasa değişikliğini onaylamayacağız” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Lideri Dervişoğlu, Kamuda Tasarruf Genelgesi’ni de eleştirerek israfın boyutunun açıklanmadığına dikkat çekti. “Tasarrufta ciddi iseniz” diyerek çağrı yapan Dervişoğlu, Cumhurbaşkanlığı harcamalarının sınırlandırılması, Kur Korumalı Mevduata son verilmesini, kamu garantili projelerin durdurulmasını önerdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Müsavat Dervişoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Yargıda reform paketi adı altında esas olarak da etki ajanı yasası olarak anılan yeni bir gestapo yasasıyla karşımıza çıkıyor. Sayın Erdoğan’ın ayrıştırarak tanzim etmeye çalıştığı siyaset kurumu dilediğinde gerdiği dilediğinde yumuşattığı bir oyun hamuru değildir. Türkiye’de siyaset kurumu iktidarın iktidar olmak muhalefetin muhalefette kalmaktan mutluluk duyduğu bir durumdadır.

İYİ Parti’nin yeni anayasayla ilgili duruşu son derece nettir. Biz artık miadı dolmuş bu hükümete can suyu olacak ve tek adam rejimini tahkim edecek her türlü anayasa değişikliğine karşı duracağız. 2024 yılında Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilsin diye tek adam sisteminin raf ömrünü uzatan hiçbir anayasa değişikliğini onaylamayacağız.

Yargı Paketinde dillerinin altında ne varmış, gelin hep beraber görelim; Buraya ‘devletin güvenliği’ yerine ‘iktidardakilerin güvenliği’ yazdığınızda mesela daha anlaşılır hale gelecektir.

Erdoğan’ın Büyük Ortadoğu Projesinin büyüsüne kapıldığı dönem yaşanmış olanları sorarsak hangi sıfatla alınacağız endişesine kapıldım. Teslim alamadığımız F-35’ler için ödenen milyarlarca doların akıbetini sorduğumuzda ya da S-400’lerin akıbetini sorduğumuzda hangi kapsamda bir suç işlemiz olacağız? Varlık Fonu’na devredilen kamu şirketinde ne olup bittiğini sorduğumuzda acaba kimlerin yarar ya da zararına bir harekette bulunmuş olacağız. Cemaat, finansal mali toplumsal ilişkilerin içine girerse bir paralel yapı kurarsa biz de bunu araştırırsak yasa kimin aleyhine girecektir?

Yasada öyle bir ibare var ki, son derece ilginç. “Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında Araştırma yapan veya yaptıranlar hakkında hapis cezası…” geliyormuş. En çok da onu merak ediyorum: Türkiye’de ne olduğunu bilmediğimiz, kim oldukları hakkında en ufak bir fikrimizin bulunmadığı, nereden geldikleri belli olmayan kaçak göçmenlerin, kaç kişi olduklarını, bunların ne amaçla bu ülkede tutulduklarını, terörist faaliyetlerin içinde olup olmadıklarını yahut başka ülkeler adına bir takım ajandaların aparatı maşası olup olmadıklarını sorgularsak devletin hangi iç veya dış siyasal yararı aleyhinde hareket etmiş olacağız?

Bu nasıl bir düzenlemedir Allah aşkına? Siz mi bu ülkeye normalleşme getireceksiniz? Siz mi yargıda reform yapacaksınız? Siz mi sivil anayasa yapacaksınız? Kusura bakmayın ama şapkayı önünüze koyup bir düşünün. Adalet sistemini ve duygusunu ne hale getirdiğinize bakın.

Daha senin Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesini tanımıyor. Partizanlıktan, hizipçilikten, çekişmeden başını kaldırıp da kendine başkan seçmekte zorlanıyor. Böyle bir iktidarın varsa işte böyle bir Yargıtay’ın olur. Böyle bir Yargıtay’ın varsa böyle bir yargın olur. Böyle bir yargın varsa böyle bir adaletin olur.

İşte öyle bir adalet de tıpkı Sinan’ın telefonundan gelen o son mesaj gibidir, adalet haline isyan eder; “Beni öldürmeye karar vermişler abi” diye feryadı figan eyler.

Her şeyi birbirine karıştırdınız. 22 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz, hala olup bitenlerden başkalarını suçluyorsunuz. Devleti düşürdüğünüz duruma bakın. Emniyet içinde operasyonlar, yargı içinde operasyonlar… Yüz kere bin kere söyledik. Bir tehdit ve tehlike varsa, FETÖ ve PKK ile mücadelede devletimizin yanındayız. Ama borsa kurup adam kayırmayacaksınız, komisyonlar oluşturup bedeli mukabilinde suçluyu suçsuz, haini masum ilan etmeyeceksiniz. Sonra da yargı reformu deyip işin içinden elinizi yıkayıp kurtulmaya çalışmayacaksınız. Mücadeleyi hakkıyla yapacak, kanuni düzenlemeyi de kendiniz için değil, milletin geleceği için gerçekleştireceksiniz.

Bu kanun teklifi devlet güvenliğine yönelik olarak hazırlanmış bir kanun teklifi değildir. Bu, hükümetin güvenliğine istinaden, muhalefeti ilzam etmek amacıyla hazırlanmış bir kanun teklifidir. Bu otoriter girişimle Türkiye’nin yakıcı gerçeklerinin dile getirilmesi kolaylıkla ‘etki ajanlığı’ olarak nitelendirilebilecektir.

Burada amacınız nedir diye soruyoruz? ‘Dezenformasyonun engellenmesidir’ diyorlar. Hiç yalan söylemeyin. Dezenformasyon, AK Parti’nin engellemek istediği değil, tekelleştirmek istediği bir sahadır. Çünkü bu iktidarın varlık sebebi ve varlığını idame ettirmesinin yegane yöntemi budur. Yani dezenformasyondur. İşte bu dezenformasyonu kurumsallaştırmak için kanun teklifine şöyle bir ibare yerleştirmişler: “Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hakkında hapis cezası…”

İlk önce Türkiye’yi dünyanın mülteci kampı haline getirdiler, şimdi de bu demografik işgale karşı çıkanları hapisle tehdit ediyorlar. Gerçekten merak ediyoruz, 21. yüzyılda Türkiye’yi, George Orwell’ın 1984 adlı distopyasına sürükleme isteğinizin sebebi nedir acaba?

Mademki mesele, Türkiye’de bulunan yabancılar ise, o halde ilk taşı ben atıyorum; diyorum ki: Türkiye, dünyada en fazla sığınmacı ve kaçak barındıran ülke konumuna geldiyse, bu bir tesadüfün eseri değildir. Bu hükümetin bilinçli politik tercihlerinin doğal bir sonucudur. Şimdi biz bu gerçekleri konuşuyoruz diye, Türkiye’yi sessiz bir istilaya teslim etmeye yeltenen, bu hükümete karşı çıkıyoruz diye, akılları sıra bizleri, ‘ajan’ olarak suçlayacak olanlar varsa, buradan hodri meydan diyorum.

Sayın Erdoğan, şayet ‘ajan’ arıyorsanız, memlekete doldurduğunuz milyonlarcası içinden, kendi İçişleri Bakanınızın her hafta yakalattığı kaçaklara bakın. Ve şunu asla unutmayınız; ne biz soğuk savaştayız, ne burası Sovyetler Birliği, ne de siz Stalin’siniz…

Siz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanısınız. Size görevinizi bir kere daha hatırlatıyor, sözlerimden ülkemiz yararına doğru bir anlam çıkarmanızı temenni ediyorum. Biliyorsunuz iktidar nihayet işlerin kötüye gittiğini itiraf ederek Orta Vadeli Program kapsamında bir tasarruf tedbirleri paketi açıkladı. Bakın size bir hatırlatma daha yapayım.

AK Parti iktidarlarında ne zaman bir anayasa konusu açılsa peşi sıra ne gelir biliyor musunuz? Tasarruf tedbirleri… Her değişiklikle artan şatafatlarını perdelemek için anayasa tartışması başladığında hemen tasarruf tedbirlerini gündeme getirirler. İnanmıyorsanız arşivlere girin bakın.

Tasarruf tedbirleri uygulanacakmış. Peki ne yapacaklarmış? Memur servislerini kaldıracaklarmış. Kamudaki istihdamı ve araç sayısını azaltacaklarmış. Sağlıkta ve eğitimde kesintiye gideceklermiş. Fotokopi kağıtlarını, önlü arkalı kullanacaklarmış. Etkinliklere ara vereceklermiş. Araç ve bina alımını durduracaklarmış. Fazla araçları satacaklarmış. Üç maaş, beş maaş alanların maaşlarını sınırlandıracaklarmış. Hizmet içi eğitimleri, oteller yerine kamu tesislerinde yapacaklarmış. Mobilya ve demirbaş alımını durduracaklarmış. Yatırım için yeni proje almayacaklarmış. Ödeneklerde yüzde 10-15 kesintiye gideceklermiş.

Kamuda tasarruf paketine öncelikle memur servislerinden başlayan iktidar ve ilgili bakanlarını bu büyük vizyonlarından ötürü tebrik ediyorum. Milletin aklıyla oynamaları bir yana artık onuruyla oynadıklarından dahi bihaberler.

Saraydaki zatın inşaatı devam eden yazlık ve kışlık sarayları, sayısı belirsiz uçak ve otomobil filoları, görevi meçhul danışman orduları, amca, dayı, enişte kontenjanından kamu iştiraklerinde maaşa bağlanmış yönetim kurulu üyesi binlerce akrabaları, parası döviz cinsinden daha kullanmadan peşinen ödenen kamu ihaleleri, ihale şampiyonu malum şirketlerin affa uğrayan milyarlarca dolarlık vergi borçları dururken, emekliden, gençten, memurdan, öğretmenden, işçiden, işsizden kemer sıkmasını beklemek, ancak bu iktidara yakışırdı.

2 ay sonra KPSS’ye girecek, dahası bu sınav için aylarını yıllarını vermiş gençlere sınava iki ay kala ‘seni işe almayacağım’ demek ancak bu iktidara yakışırdı. Peki, ne kadar tasarruf etmeyi planlıyorlar zat-ı devletliler. 100 milyar TL… Hazırladığı bütçenin yarısı kadarını açık veren bir ekonomi yönetimi acaba neyi amaçlamaktadır?

Aslında bu sözde tasarruf açıklamasıyla yapılmak istenen eğer yeni vergilere yol vermek ise, bakın devlet bile tasarruf yapıyor, bir el de milletimiz atsın diye, zaten açlık, sefalet, yokluk içinde yaşayan milletin son kalan ekmek parçasına da el uzatmak ise, hiç kimse merak etmesin, biz bu oyunu da bozarız.

Mehmet Şimşek, önce size soralım, eğer gerçekten muhatabı sizseniz tabii. Kamuda gereksiz harcamanın ve israfın boyutları ne düzeydedir ki, kamuda tasarruf paketi hazırlıyorsunuz? Kamudaki israfın mali büyüklüğünü neden milletimizle paylaşmıyorsunuz?

Kamuda kullanılan araçlara ilişkin söylediklerinizden önce kamuda kaç adet araç kullanıldığı bilgisini vermenizi isterdik. Bir zamanlar yine siz bakanken ‘çerez parası’ dediğiniz araç giderlerini soruyorum. Söz konusu bu araçların kamuya maliyetini rakam rakam bizlere anlatmanızı beklerdik. Cumhurbaşkanlığı envanterinde kaç adet araç kullanılmaktadır? Cumhurbaşkanının kullandığı araçların toplam maliyeti nedir?

Vatandaşın gözünde israfın sembolü haline gelmiş olan Cumhurbaşkanlığı Sarayının, günlük giderinin 20 milyon liranın üzerinde olduğu doğru mudur? Söylediğiniz tasarruf paketine Cumhurbaşkanlığı teşkilatının harcamaları dahil midir? Yoksa ‘itibardan tasarruf olmaz’ inancınızın gereği, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı teşkilatı tasarruf tedbirlerinden muaf mı tutulmaktadır?

Bakanın açıklamalarının hiçbir tutarlı tarafı yoktur. Çünkü sayın bakan bizlere ekonomik tablonun fotoğrafını dahi gösterememiştir. Devlet, 100 milyar liralık tasarrufun peşinden koşarken Kur Korumalı Mevduattan kaynaklı, yüz milyarlarca liralık mali külfetten bahsetmemektedir. Kamu özel ortaklığı ile yapılan geçiş garantili yolların, hasta garantili hastanelerin, bütçe disiplinini nasıl ortadan kaldırdığının hesabını vermeden hangi tasarruf tedbirini açıklarsanız açıklayın kamuoyu nezdinde hiçbir değeri olmayacaktır.

Sistemi bozanlar, kurallara uymayanlar, var olanı yıkanlar, yıktıkları yerine yenisini koyamayanlar hiçbir şeyi başaramazlar. 2002’de iktidarı devraldığınız günden itibaren 22 senenin sonunda geldiğiniz nokta 2002’den daha beter hale dönüşmüş bir ekonomidir. Enkazı oluşturanların enkazı kaldırmalarını zaten beklemiyoruz.

“Tasarruf konusunda ciddi iseniz…”

Eğer kamuda tasarruf konusunda ciddi iseniz, önce kamuda israf ile sembolleşmiş, günlük harcaması 20 milyonun üstüne çıkmış olan Cumhurbaşkanlığı sarayının bütçesini sınırlayın. Kamu Özel İşbirliği Projelerinde yandaş şirketlerinize verdiğiniz talep garantilerini yenileyin. Hem bizden hem de devletten çıkan milyarlarca liranın vatandaşın cebinde kalmasını sağlayın. Sadece size yakın diye vergi indirimi sağladığınız zat-ı muhteremlerin muafiyetlerini kaldırın.

Kur korumalı mevduat denen ve servet transferinden başka bir anlamı olmayan bu millete yüz milyarlarca liraya mal olan aymazlıktan vazgeçin. Velhasıl elinizi bu fakir milletin cebinden çekin beyler… 85 milyona kemer sıktıran eserinize bakın. Bu ülkeyi hiç kimsenin denetlenemediği ve hesap vermediği, dahası yöneticilerin hicap ve sorumluluk duymadığı bir ihmal ve iltimas cennetine çevirdiniz. Eserinizden utanabilirsiniz.

Dün 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü idi. Toprağını işleyen çiftçilerimiz gelecek nesillerin teminatı konumundadır. Yaşanan olaylar göstermiştir ki güvenli gıdaya ulaşım artık bir milli güvenlik meselesidir. Üretim yapamayan ürettiğinin karşılığını alamayan ve bundan dolayı geçimini sağlayamadığı için çiftçiliği bırakmak zorunda kalan insanlarımız tarımsal üretimi terk ediyor.

Bizim için çiftçilik adeta milli bir vazife konumundadır. AK Parti iktidarı tarıma uyguladığı akıl dışı politikalarla vatandaşlarımızı bu milli vazifeyi yapamaz hale getirmiştir. Gerek ürününün hak ettiği karşılığı alamaması, gerekse üretim sürecindeki girdi maliyetlerindeki olağanüstü artışlar çiftçilerimizin belini bükmüş, hayatlarını yaşanmaz hale getirmiştir. İYİ Parti iktidarında milli bir vazife olarak gördüğümüz çiftçilerin her alanda hak ettikleri karşılığı alacaklarının sözünü de veriyorum.

Paylaşın

Ücretli Çalışan Sayısı Yüzde 2,6 Arttı

Ücretli çalışan sayısı mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,6 arttı. Ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı ayında 14 milyon 839 bin 534 kişi iken, mart ayında 15 milyon 225 bin 128 kişi oldu.

Haber Merkezi / Ücretli çalışanların alt detaylarına bakıldığında, mart ayında ücretli çalışan sayısı yıllık olarak sanayi sektöründe yüzde 1,0 azaldı, inşaat sektöründe yüzde 9,3 ve ticaret-hizmet sektöründe yüzde 3,5 arttı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ücretli Çalışan İstatistikleri Mart 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre, sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,6 arttı. Ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı ayında 14 milyon 839 bin 534 kişi iken, mart ayında 15 milyon 225 bin 128 kişi oldu.

Ücretli çalışanların alt detaylarına bakıldığında, mart ayında ücretli çalışan sayısı yıllık olarak sanayi sektöründe yüzde 1,0 azaldı, inşaat sektöründe yüzde 9,3 ve ticaret-hizmet sektöründe yüzde 3,5 arttı.

Sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı mart ayında bir önceki aya göre yüzde 0,1 azaldı. Ücretli çalışanların alt detaylarına bakıldığında, mart ayında ücretli çalışanlar aylık olarak sanayi sektöründe yüzde 0,4, inşaat sektöründe yüzde 0,1 azaldı ve ticaret-hizmet sektöründe yüzde 0,1 arttı.

Paylaşın

AK Parti Ve CHP ‘Siyasette Yumuşama’ Sürecinden Ne Bekliyor?

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yumuşama”, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “normalleşme” olarak nitelendirdiği iktidar-muhalefet diyaloğu konusunda AK Parti ve CHP içinde farklı yorumlar yapılıyor.

CHP içinde ve muhalif kesimlerde, “siyasette yumuşama adımı”nı “seçimden yenilgiyle çıkan, ekonomik kriz nedeniyle sıkışan Erdoğan’ın zaman kazanma hamlesi” olarak değerlendirenler olsa da, CHP yönetiminde “temkinli iyimserlik” havasının sürdüğünü söylemek mümkün.

Örneğin bazı CHP milletvekilleri, Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini değerlendirecek mahkeme heyetinin değişmesini, siyasetteki normalleşme adımlarına bağlıyor. Ancak yine de “sonucu görmeden, paçaları sıvamamak” gerekir yorumları yapıldığını da belirtelim.

İktidar partisinde de siyasi kutuplaşmanın seçmeni yorduğu kabul ediliyor ve bu anlamda Erdoğan’ın verdiği “yumuşama” mesajları olumlu karşılanıyor. Bazı AK Parti kurmaylarına göreyse CHP’nin seçim başarısı ve siyaset iklimindeki yumuşamanın temelinde, CHP’deki “politika değişikliği” yatıyor:

“Aslında CHP, AK Partilileşti. CHP; seçimi CHP politikalarıyla kazanmadı, bizim tarzımızı, metodlarımızı kullanarak kazandı. Mesela Arapça tabelalarla ilgili o açıklamayı Tayyip bey yapsaydı ne olurdu, nasıl tartışmalar yaşanırdı? Baktı ki bu politikalarla seçim kazanma şansı yok, onlar da biraz daha ortaya, makule gelelim dedi.”

31 Mart yerel seçimlerinin ardından siyasi partiler, seçim sonuçlarına ilişkin analizlerine devam ediyor; seçmenin verdiği mesajlar doğrultusunda, 4 yıllık seçimsiz döneme ilişkin stratejiler belirlenmeye çalışılıyor.

Seçim sonrasında İYİ Parti lider değişimine giderken, Saadet Partisi’nde de Temel Karamollaoğlu Genel Başkanlığı bırakmaya hazırlanıyor. CHP’nin seçim öncesinde nokta koyduğu “değişim” tartışması, ilk kez ikinci parti konumuna düşen iktidar partisinin de en önemli gündem maddelerinden birisi.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “değişim” mesajı olumlu karşılansa da, AK Parti içinde “değişim isimlerle sınırlı kalırsa yol alamayız; politika, iş yapış biçimi değişmeli” talepleri yüksek sesle dile getiriliyor. Değişimin adresi olarak ise sonbaharda yapılması planlanan olağan kongre gösteriliyor.

Yerel seçim yenilgisinin ardından, parti içi değerlendirme toplantılarının sürdüğü AK Parti’de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir süredir parti kurullarında değişim mesajı veriyor.

Erdoğan, son olarak Salı günkü genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada da “Milletin sınıfta bıraktığını baş tacı edemeyiz” sözleriyle, parti kurullarında değişikliğe gideceğini bir kez daha vurguladı. Bu değişikliğin kabineye de uzaması sürpriz olmayacak.

Erdoğan’ın seçim sonrasına ilişkin ikinci değişim adımı ise kendisinin “siyasette yumuşama”, CHP Lideri Özgür Özel’in “normalleşme” olarak nitelendirdiği, muhalefetle diyalog kapısını açması oldu.

İktidar partisinde seçim sonuçları ve yeni dönem stratejilerine ilişkin kapsamlı değerlendirmelerin önce milletvekilleri, Haziran ayı içinde de belediye başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilecek kampta yapılması planlanıyor.

Erdoğan’ın başkanlığında yapılacak kamp öncesindeyse Meclis grubu ile toplantı süreci başladı. AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler ve grup başkanvekilleri, sorumluluk alanlarındaki milletvekilleriyle gruplar halinde görüşerek, seçim yenilgisinin nedenleri, şikayetleri ve yeni döneme ilişkin önerileri alıyor.

Geçen hafta, Grup Başkanvekili Abdülhamit Gül, Grup Başkanı Güler’in de katılımıyla, sorumluluğundaki 40’ın üzerindeki milletvekiliyle bir araya geldi. Salı günüyse grup başkanvekilleri Özlem Zengin ve Leyla Şahin Usta, ayrı ayrı milletvekili gruplarıyla görüşmelerini sürdürdü. Kulislere yansıyan bilgilere göre bu toplantılarda sahadan izlenimlerini aktaran milletvekillerinin en çok ilettikleri eleştiri başlıkları şöyle oldu:

Memura zam yapılırken, emeklilere yapılmaması adaletsizlik duygusu yarattı. Büyük bölümü AK Parti seçmeni olan emekli, son ana kadar zam bekledi ama beklentisi karşılanmadı. Seçmen bize kızdı ve küstü.

İktidara geldiğimizde, sağlık en iddialı olduğumuz alandı. Şimdi en çok şikayet hastanelerden, doktor yetersizliğinden geliyor. Sağlıkta randevu sistemi düzeltilmeli, doktor açığı giderilmeli.

Sahada en çok gelen şikayetlerden birisi “kamuda mülakat”ın kaldırılması. Vatandaş, seçim beyannamesinde yer alan ve seçim öncesinde verilen mülakatın kaldırılması sözümüzü tutmamızı bekliyor.

Bir çok yerde aday tercihi nedeniyle kayıplar yaşandı. Aday belirleme süreci şeffaf, kurumsal bir çerçeveye oturtulmalı.

Başta emekliler olmak üzere bize kızan küsen seçmenin büyük bölümü yine de başka partiye yönelmemiş. Sandığa gitmeyerek, aslında bize merhamet etmiş. Bu da hâlâ seçmenin Cumhurbaşkanımız ve partimizden umudunu kesmediğini gösteriyor. Bunun telafisi için yeni dönemde sadece kişi değil, politika değişikliğine de gidilmeli.

Seçim süreci ve sonrasında sürekli milletvekilleri hedef oluyor, en kolay suçlanacak kesim oluyor. Seçim yenilgisi nedeniyle varsa bir kabahat en az kabahatli olan grup milletvekilleri. Kampanyanın parçası değiller, aday belirleme süreçlerinde yoklar. O nedenle Meclis güçlendirilmeli ve daha fonsiyonel hale getirilmeli, milletvekillerinin etkinliği artırılmalı.

Milletvekili toplantılarında dile getirilen bu şikayetlerin yanısıra, parti kulislerinde “müfredat değişikliği” ve “kayyum politikaları”na yönelik eleştirileri de duymak mümkün.

Geçmişteki seçilmiş belediye başkanları yerine kayyum atanmasının sadece bölgede değil, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerde de oy kaybına neden olduğuna işaret ediliyor. Kürt nüfusun artık çok büyük bölümünün büyükşehirlerde yaşadığına dikkat çeken bir AK Parti kurmayı, şu örneği veriyor:

“Örneğin bölgedeki Kürtlerin yüzde 57’si, kimlik üzerinden tercihte bulunurken, İstanbul’da bu oran yüzde 83’e çıkıyor. O nedenle Doğu’daki kayyum, İstanbul’da, İzmir’de de bize büyük zarar verdi.”

AKP ve CHP normalleşme veya yumuşama sürecinden ne bekliyor?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “normalleşme”, Erdoğan’ın “yumuşama” olarak nitelendirdiği iktidar-muhalefet diyaloğu konusunda AK Parti ve CHP içinde farklı yorumlar yapılıyor.

CHP içinde ve muhalif kesimlerde, “siyasette yumuşama adımı”nı “seçimden yenilgiyle çıkan, ekonomik kriz nedeniyle sıkışan Erdoğan’ın zaman kazanma hamlesi” olarak değerlendirenler olsa da, CHP yönetiminde “temkinli iyimserlik” havasının sürdüğünü söylemek mümkün. Örneğin bazı CHP milletvekilleri, Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini değerlendirecek mahkeme heyetinin değişmesini, siyasetteki normalleşme adımlarına bağlıyor. Ancak yine de “sonucu görmeden, paçaları sıvamamak” gerekir yorumları yapıldığını da belirtelim.

İktidar partisinde de siyasi kutuplaşmanın seçmeni yorduğu kabul ediliyor ve bu anlamda Erdoğan’ın verdiği “yumuşama” mesajları olumlu karşılanıyor. Bazı AK Parti kurmaylarına göreyse CHP’nin seçim başarısı ve siyaset iklimindeki yumuşamanın temelinde, CHP’deki “politika değişikliği” yatıyor:

“Aslında CHP, AK Partilileşti. CHP; seçimi CHP politikalarıyla kazanmadı, bizim tarzımızı, metodlarımızı kullanarak kazandı. Mesela Arapça tabelalarla ilgili o açıklamayı Tayyip bey yapsaydı ne olurdu, nasıl tartışmalar yaşanırdı? Baktı ki bu politikalarla seçim kazanma şansı yok, onlar da biraz daha ortaya, makule gelelim dedi.”

Paylaşın

Bir Zamda Köprü Ve Otoyol Ücretlerine!

Otoyol ve köprü geçiş ücretleri yeniden düzenledi. Düzenlemeyle, 15 Temmuz Şehitler ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden otomobiller için geçiş ücreti 15 liradan 24 liraya çıkarıldı.

Osmangazi Köprüsü’nden en ucuz geçiş ücreti 290 liradan 399 TL’ye yükseldi. 1915 Çanakkale Köprüsü’nde geçiş ücreti 295 liradan 419 liraya çıkarıldı.

İstanbul Ankara Anadolu Otoyolu geçiş ücreti 134 lira, İstanbul İzmir Otoyolu Osmangazi Köprüsü’nden geçiş dahil 984 lira oldu.

Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM), otoyol ve köprü ücretlerine 15 Mayıs 2024 Çarşamba günü saat 00.00’dan itibaren geçerli olmak üzere zam kararı aldı. 15 Temmuz Şehitler ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri tek yön otomobil geçişi ücretlerinde artış yüzde 60 arttırıldı.

Zamlarla birlikte Ankara-Niğde Otoyolu otomobil geçişi yüzde 40, 1915 Çanakkale Köprüsü otomobil geçişi yüzde 42 artış gösterdi.

KGM’nin açıklamasına göre, 15 Temmuz Şehitler ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri tek yön otomobil geçiş ücretine yüzde 60 zam yapılarak 15 liradan 24 liraya çıkarıldı. Osmangazi Köprüsü geçişi otomobiller için yüzde 37,50 zamlanarak 290 liradan 399 liraya, 1915 Çanakkale Köprüsü yüzde 42 zamlanarak 295 liradan 419 liraya, Yavuz Sultan Selim Köprüsü yüzde 40 zamlanarak 35 liradan 49 liraya yükseltildi.

Ankara-Niğde Otoyolu otomobil geçiş ücretine yüzde 40 zam yapılarak 210 liradan 295 liraya çıkarıldı. Malkara-Çanakkale Otoyolu (Malkara giriş – 1915 Çanakkale Köprüsü çıkış) otomobil geçiş ücreti yüzde 41 zamlanarak 410 liradan 579 liraya yükseldi.

Paylaşın

Yüz Şekliniz Kişiliğiniz Hakkında Ne Söylüyor?

Aynaya baktığınızda yüzünüzün ana hatlarını görebilir, kare, daire veya üçgen bir yüz şekline mi sahip olduğunuzu anlayabilirsiniz. Yüz şekliniz kişiliğiniz hakkında çok şey söyleyebilir.

Haber Merkezi / Yüz şeklinizin kişiliğiniz hakkında neler söylediğine bir bakalım.

Elmas şeklinde yüz: Sivri bir alnınız, sivri bir çeneniz varsa ve yüzünüzün orta bölümü geniş ise o zaman elmas şeklinde bir yüzünüz var demektir. Detaylara çok dikkatli bakan, her şeyi kontrol etmeyi seven ve esin cümleler kuran birisiniz.

Oval yüz şekli: Uzun ve geniş, çenesi dar, elmacık kemikleri çıkık ise oval şeklinde bir yüzünüz var demektir. Başarılı, hırslı ama tatlı bir doğaya sahip, doğru şeyi ne zaman söyleyeceğini bilen birisiniz.

Kare yüz şekli: Kare şeklinde yüz hatlarınız var ise, yüksek düzeyde enerjiyle, dayanıklılığa, analitik bir düşünceye ve doğuştan liderler bir yapıya sahipsiniz demektir.

Kalp şeklinde yüz: Kalp şeklinde bir yüze sahipseniz, sezgileri güçlü ancak saldırgan bir yapıya sahip, yaratıcı bir bireysiniz demektir. Ayrıca inatçı olabilirsiniz ama güçlü bir iradeye sahipsiniz.

Üçgen yüz şekli: Geniş çene hattı ve dar alınlı biri iseniz üçgen şeklinde bir yüzünüz var demektir. Yaratıcı, sanatsal ve hassas bir yapıya sahipsiniz. Azimli, kararlı ve etraflarındaki her şeyin kontrolünü veya sorumluluğunu almayı tercih ediyorsunuz.

Dikdörtgen şeklinde yüz: Dikdörtgen bir yüz şekliniz varsa o zaman derin düşünen ve mantıklı birisiniz demektir. Genelde düşündüklerinizi sözlü olarak ifade etmek yerine kendinize saklamayı tercih ediyorsunuz.

Paylaşın

Fenerbahçe’de Seçim Tarihi Belli Oldu: 30-31 Mayıs

Fenerbahçe’de mevcut başkan Ali Koç ile eski başkan Aziz Yıldırım’ın başkanlık için yarışmasının beklendiği olağan seçimli genel kurul 30-31 Mayıs’ta gerçekleştirilecek.

Haber Merkezi / İlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamazsa genel kurul, 8-9 Haziran 2024 tarihlerinde aynı yer ve saatte, aynı gündem ile çoğunluk aranmaksızın toplanacak.

Kulüp başkanlığı ve kurullar için adaylık başvurularının 23 Mayıs’a kadar yapılabileceği, oy kullanma hakkı olan üye sayısının 46 bin 410 olduğu aktarıldı.

Fenerbahçe’den seçim tarihine ilişkin yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Kulübümüzün olağan seçimli genel kurul toplantısı, gündem maddelerini görüşmek üzere 30-31 Mayıs’ta saat 10.00’da Ülker Stadı’nda yapılacaktır. İlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde genel kurul, 8-9 Haziran tarihlerinde aynı yer ve saatte aynı gündem ile çoğunluk aranmaksızın toplanacaktır.”

Açıklamada kulüp başkanlığı ve kurullar için adaylık başvurularının 23 Mayıs’a kadar yapılabileceği belirtilirken, oy kullanma hakkı olan üye sayısının 46 bin 410 olduğu aktarıldı.

Paylaşın