Üniversiteyi Kazanan Yaklaşık 106 Bin Öğrenci, Kayıt Yaptırmadı

Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nı (YKS) kazanan, 105 bin 772 öğrenci kayıt yaptırmadı. İstanbul: 15 bin 92, Ankara: 3401, İzmir: 2568, Antalya: 2318, Konya: 2259 kayıt yaptırmayan öğrenci ile ilk beşte yer aldılar.

Şırnak Üniversitesi’ni kazanan 100 öğrenciden 18.6’sı, Ardahan Üniversitesi’ni kazanan 100 öğrenciden 16.3’ü ve Bitlis Üniversitesi’ni kazananların 15.5’i kayıt olmadı. Eskişehir’de üniversite kazanan her 100 öğrenciden 95’i, Ankara’da 100 öğrenciden 94.6’sı ve İzmir’de yüzde 93.1’i kazandığı bölüme kayıt oldu.

Tıp fakültelerindeki 18 bin 394 kontenjandan, boş kalan 648’ini kazanan 6 öğrenci de kayıt yaptırmadı. Tıpta 654 kontenjan boş kaldı. Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri, Atatürk Tıp, Kırıkkale Tıp, Celal Bayar Tıp, 19 Mayıs Tıp ve bazı vakıf üniversitelerinin tıp fakülteleri dolmadı.

Sözcü’den Sultan Uçar’ın haberine göre; tıpta ilk 50 bin, diş hekimliğinde 80 bin, eczacılıkta 100 bin, hukukta 125 bin, mimarlıkta 250 bin, mühendislikte ve eğitim fakültelerinde 300 bin sıralama barajı olan bölümlere yerleşen 160 bin 129 öğrenciden, 2 bin 296’sı kayıt olmadı.

Üniversite kaydı yaptırılmayan illerde İstanbul (15 bin 92), Ankara (3401), İzmir (2568), Antalya (2318), Konya (2259)’la beşinci oldu. Şırnak Üniversitesi’ni kazanan 100 öğrenciden 18.6’sı, Ardahan Üniversitesi’ni kazanan 100 öğrenciden 16.3’ü ve Bitlis Üniversitesi’ni kazananların 15.5’i kayıt olmadı. Eskişehir’de üniversite kazanan her 100 öğrenciden 95’i, Ankara’da 100 öğrenciden 94.6’sı ve İzmir’de yüzde 93.1’i kazandığı bölüme kayıt oldu.

Tıpta 654 kontenjan boş kaldı

EA (10 bin725), Sözel (8 bin 625), Sayısal (3 bin 613) ve Yabancı Dil ( 1581) olmak üzere 24 bin 544 öğrenci fakülte okumaktan vazgeçti. Tıp fakültelerindeki 18 bin 394 kontenjandan, boş kalan 648’ini kazanan 6 öğrenci de kayıt yaptırmadı. Tıpta 654 kontenjan boş kaldı. Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri, Atatürk Tıp, Kırıkkale Tıp, Celal Bayar Tıp, 19 Mayıs Tıp ve bazı vakıf üniversitelerinin tıp fakülteleri dolmadı.

ODTÜ’yü kazanan 3 bin 32 öğrencinin 23’ü kayıt yaptırmadı. ODTÜ’de Eğitim Fakültesi’nde 8, fen edebiyatta 8, iktisadi idari bilimlerde 2, mimarlıkta 2 ve mühendislikte 3 öğrenci kaydolmadı.

Boğaziçi Üniver­sitesi’ni kazanan 2250 öğrenciden de 24’ü kayıt yap­tırmadı. Eğitimde 6, fen edebiyat, çeviri, felsefe, tarih, psikoloji gibi bölüm­lerde 8, hukukta 2, uluslararası ilişkiler, inşaat, kimya mü­hendisliklerinde 8 öğrenci gitmedi. İlk yerleştirmede yüzde 100 dolan BÜ’nün doluluk oranı yüzde 98.9’a düştü.

En çok kayıt yaptırılmayan okul Akdeniz Üniversitesi

Akdeniz Üniversi­tesi 1608, Adnan Menderes 1288, Muğla Sıtkı Koç­man’ı kazanan 1092 öğrenci kayıt olma­dı. Antalya, Konya, Aydın ve Muğla en çok kayıt yaptırılma­yan iller oldu.

İstanbul’da örgün öğretimde 165 bin 540 öğ­renci YKS’yi kazan­dı. 15 bin 92’si kayıt yaptırmadı. 2 bin 201’i devlet, 12 bin 891’i vakıf üniversi­tesi kazanmıştı.

‘Maliyet nedeniyle okumaktan vazgeçtiler’

Eğitim Uzmanı Salim Ünsal, “Üniversite kazanan 105 bin 772 öğrenci, barınma, kira, beslenme, öğrenim gideri ve bazı vakıf üniversitelerindeki yüksek zamlar nedeniyle, kayıt yaptırmadı. Antalya, Muğla, Aydın gibi turizm şehirlerinde maliyet nedeniyle okumaktan vazgeçtiler. Akdeniz Üniversitesi’ni kazanan 14 bin 92 öğrenciden 1608’i kayıt olmadı. Batıda, ekonomik koşullar, Doğu ve Güneydoğu’da sosyolojik sebepler etkiledi. Yazılım, yapay zeka mühendisliği, tıp, hukuk, öğretmenlik gibi bölümler boş. ODTÜ, Boğaziçi gibi en iyi üniversiteleri kazanıp, kayıt olmayanlar var. Ek yerleştirmede, boş kontenjanlar büyük ölçüde azalsa da, sıralı bölümlerde çok değişiklik beklemiyoruz” diye konuştu.

Paylaşın

‘Yüzlerce Öğrenci Üniversiteye Girebilmek İçin Vatandaşlık Değiştirdi’ İddiası

Üniversite kayıt döneminin tamamlanmasının ardından skandal bir iddia TBMM gündemine taşındı. Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere, çok sayıda üniversitenin yabancı öğrenci kontenjanının suiistimal edildiği ileri sürüldü.

İddiaya göre, yüzlerce öğrenci sınavsız şekilde üniversitelere girebilmek amacıyla vatandaşlık değiştirdi. İddiayı gündeme getiren CHP Milletvekili Sibel Özdemir, iddialarla ilgili YÖK’ün derhal açıklama yapması gerektiğini kaydetti.

BirGün’den Musrafa Bildircin’in haberine göre Özdemir, akademisyen kadrosu büyük ölçüde değiştirilen Boğaziçi Üniversitesi’nin öğrenci yapısının da değiştirilmek istendiğini savundu. Atanmış rektörün keyfi ve usulsüz kararlar aldığını öne süren Özdemir, sözlerine şöyle devam etti:

“Yabancı öğrenci statüsü ile belirli bir kontenjan ve kriterlerle YKS’ye girmeden bazı öğrencilerin kayıtlarının yapılması yoluyla şimdi de Boğaziçi Üniversitesi’nin öğrenci yapısı değiştirilmek istenmektedir. YKS ile öğrenci alan üniversiteye özellikle 2022-2023 eğitim öğretim yılında dolaylı yollardan öğrenci alımı yapıldığı iddia edilmektedir. Tüm puan türlerinde ilk 10’dan 6 aday, ilk 100’den 68 aday, ilk 500’den 387 aday ve ilk 1000’den 773 aday Boğaziçi Üniversitesi’ne üstün başarılarla yerleşirken dolaylı yollardan çifte vatandaş ve yabancı uyruklu öğrenci alımı yoluyla öğrenci kaydının yapıldığı iddiaları tam bir skandaldır. Bu yolla kaydı yapılan kişilerin yabancı vatandaşlığı detaylı olarak sorgulanmalıdır. Üniversiteler için YKS zorunluluğu olan öğrencilerin bir hak gaspı yaşamalarına engel olunmalıdır.”

İsim değişikliği uygulaması

Hayata geçirilen isim değişikliği uygulamasının bu iddiayla birlikte ciddi soru işaretlerine yol açtığını belirten Özdemir, şu ifadeleri kullandı:

“YKS puanı olmadan yabancı öğrenci statüsüyle Boğaziçi Üniversitesi’ne ve diğer üniversitelere öğrenci alındığı ve alınan öğrencilerin vatandaşlık bilgilerinde tereddütler olduğu yönündeki ciddi iddiaların üzerine gidilmelidir. Yabancı öğrenci statüsüyle kaydı yapılan kişilerin vatandaşlık bilgilerinin detaylı olarak araştırılması gerekmektedir. Boğaziçi için iddia edilen bu durum, diğer Üniversite kayıtlarında da YÖK tarafından şeffaf olarak ortaya çıkarılmalıdır.”

Paylaşın

Taliban, Üniversitelerde Zorunlu Din Derslerinin Sayısını Artırdı

15 Ağustos’ta iktidardaki birinci yılını deviren Taliban, üniversitelerdeki zorunlu din derslerinin artırıldığını duyurdu. Yüksek Öğretim Bakanı Abdülbaki Hakkani dün yaptığı açıklamada “Mevcut 8 din dersine 5 tane daha ekliyoruz” dedi.

Hakkani, derslerin İslam tarihi, siyaseti ve yönetimini içerdiğini söyledi. Zorunlu din dersi sayısının haftada bir saatten üç saate yükseltileceğini duyuran Bakan Hakkani, müfredattan hiçbir konunun çıkarılmadığını savundu.

Ancak AFP, bazı üniversitelerin müzik ve heykel gibi Taliban’ın katı tutum izlediği dersleri değiştirdiğini yazdı.

Ayrıca ülkeyi terk eden akademisyenler yüzünden bazı dersler artık verilemiyor.

Yetkilikler, 7-12. sınıflara eğitim veren kız okullarının açılacağını söylese ve kapanmanın nedeni olarak teknik ve mali sıkıntıları gösterse de bu kurumlar hâlâ kapalı.

Eğitim Bakanlığı’nın üst düze yetkililerinden Abdülhalik Sadık, okulların açılıp açılmayacağıyla ilgili gelen bir soruya verdiği cevapta kırsal kesimdeki ailelerin kızlarını okula göndermek için ikna edilmesi gerektiğini savundu: Kırsal kesimdekilerin de ikna olması için liderlerimizle koordineli bir şekilde sağlam bir politika hazırlamaya çalışıyoruz.

Ülkede lise diploması olmayan kız öğrenciler üniversite sınavlarına giremeyecek.

Afganistan ve Taliban

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Afganistan’da Kadın Öğrenciler Üniversiteye Geri Döndü

Taliban yönetimindeki Afganistan’da kadın öğrencilerin üniversiteye dönmesine izin verildi. Taliban, 1996 – 2001 yılları arasında iş başında olduğu dönemde, kız çocuklarının okula gitmesini yasaklamıştı.

Taliban’ın yönetime gelmesinden bu yana kapalı olan devlet üniversiteleri, kapılarını bu hafta tekrar öğrencilere açtı. Taliban, kadın öğrencilerin üniversiteye alınması konusunda resmi bir açıklama yapmadı, ancak Reuters ajansına bilgi veren yetkililere göre, fiziksel olarak erkek öğrencilerden ayrı tutulmaları koşuluyla derslere girmelerine izin veriliyor.

Celalabad kentindeki bir görgü tanığı da, bu hafta açılan devlet üniversitelerinden Nangarhar’a kadın öğrencilerin ayrı bir kapıdan alındığını gördüğünü söyledi.

Geçen yıl 15 Ağustos’ta Başkent Kabil ve ülkenin büyük bir kısmında kontrolü tekrar ele geçiren Taliban, “artık değiştiğini” iddia etmekle birlikte, kadınlara yönelik sert ve baskıcı politikalarına devam ediyor. Birçok kadının işe gitmesine izin vermediği gibi birçok eyalette de ortaöğrenim çağındaki kız çocukların okula gitmesine izin verilmiyor.

Bazı özel üniversiteler de tekrar açıldı, ancak birçoğunda kadın öğrencilere derslere girme izin verilmedi. Uluslararası toplumun, dış dünyanın yardımına ihtiyaç duyan Afganistan’a getirdiği en önemli koşul, kız çocukların ve kadınların eğitimine izin vermesi.

Birleşmiş Milletler, kadın öğrencilerin devlet üniversitelerine alınmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bu konuda resmi bir bilgiye sahip olduğu mesajını vermiş oldu.

Afganistan’daki Birleşmiş Milletler Temsilciliği, dün gece Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Üniversitelerin 2 Şubat’ta tüm kadın ve erkek öğrencilere açılmaya başlamasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tüm gençlerin eğitimde fırsat eşitliğine sahip olması için bu çok önemli” ifadesini kullandı.

Adının açıklanmaması koşuluyla bilgi veren bir yetkili, Reuters ajansına üniversitelere, kadın öğrencileri erkeklerden ayrı tutmak için ayrı sınıflar açılması ve farklı saatlerde derse alınmaları gibi seçenekler verildiğini söyledi.

Nangarhar Üniversitesi Rektörü Khalil Ahmad Bihsudwal, Reuters ajansına üniversiteye devam eden kadın ve erkek öğrencilerini farklı sınıflarda okutacaklarını bildirdi. Birçok eyalette de bu yöntem uygulanıyor.

Afganistan’da bugün sadece daha sıcak bölgelerdeki üniversiteler açıldı. Başkent Kabil de dahil olmak üzere, daha soğuk bölgelerdeki üniversitelerin 26 Şubat’ta açılması bekleniyor.

Paylaşın

Dünyanın ilk üniversitesi: Harran

Tarih boyunca çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan; ismi, Sümerce ve Akatça “Seyahat-Kervan” anlamındaki “Harran-u” dan gelen Harran, tarihteki ilk üniversiteye ev sahipliği yapmıştır.

İlk Çağ’dan beri varlığı bilinen ve miladi 718-913 tarihleri arasında (İslâmi dönem) bilim ve sanatta doruk noktaya ulaşan Harran Okulu’nun (Üniversite) İslâm öncesi ve İslâmi dönemdeki yeri, bugünkü kalıntılar arasında tespit edilememiştir. Halk arasında ve kaynaklara dayanmayan bazı yayınlarda büyük bir yanlışlıkla Emevi dönemine ait Ulu Cami’nin kalıntıları Üniversitesi olarak gösterilmekte ve caminin minaresi rasat kulesi olarak tanıtılmaktadır.

Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1976 yılı kazılarında, caminin doğu ve kuzey cephelerinde bitişik olarak ortaya çıkan küçük hücrelerin İslâmi dönem üniversitesinde (medrese) ait olduğu tahmin edilmektedir. Devam etmekte olan kazılardan elde edilecek bulgular, bu konuyu açıklığa kavuşturacaktır.

ULU CAMİİ

Tarihi Harran Üniversitesi’nin kuruluşu hakkında elimizde yeterli kaynak bulunmamaktadır. Assur ve Babil dönemlerinden (M.Ö. II. bin) İslâmi döneme kadar (M.S. VII. yy) devam eden ve gezegenleri temsil eden gelişmiş bir Tanrılar Kültü’nün Harran’da yaşamış olması, M.Ö. II. binde buradan astronomi biliminin ileri bir düzeyde olduğunu göstermekte ve bu bilimin ancak bir okulda sistematik bir şekilde öğretilmiş olabileceğini akla getirmektedir. Bu görüşe dayanarak, Harran Okulu’nun temellerinin Assur ve Babil dönemlerinde atıldığını söylemek mümkündür.

M.S. II. ve III. yüzyıllarda Antik dünyanın eğitim merkezi sayılan İskenderiye ve Atina okullarından ikincisinin 529 yılında Justinianus tarafından kapatılması üzerine, bu okulun hocalarının Roma-İran arasında yer alan Elcezire bölgesindeki okullara dağıldıkları ve bu hocalardan Simplicius’un Harran’da kalarak Harran Okulu’na çeki düzen verdiği bilinmektedir. Ancak Harran Okulu’nun bu tarihten önceki durumu ve alimleri hakkındaki bilgiler henüz karanlıktadır.

ULU CAMİİ

Ömer b. Abdülaziz’in 634-644 yılları arasındaki halifeliği döneminde, Antakya ve Harran okulları ilmi araştırmaların merkezi yapılmıştır. M.S. 718 yılında İskenderiye Okulu da kapatılınca, buradaki hocalar Antakya ve Harran okullarına gitmişlerdir. Emeviler devrinde (660-750) Elcezire bölgesindeki okullar ve bilhassa Harran Okulu, büyük bir gelişme göstermiş ve VII. yüzyılın ortaları ile VIII. yüzyılın ilk yarısında Harran’da çeviri çalışmaları hızlanmıştır.

Bu dönemde Harran Okulu’nda Paganist, Sabii, Hıristiyan ve Müslüman alimler rahat bir ortamda serbestçe çalışıyorlar ve ilkçağ Yunan aydınlarının çoğu Anadolu’da bulunan eski yazmalarını ve Süryani yazmalarını Arapça’ya çeviriyorlardı. Bu çeviriler arasında ilkçağ bilgin ve bilgelerinden Öklid, Thales, Pisagor ve Arşimed’in eserleri de yer alıyordu.

Bilindiği kadarıyla düşünce ve bilim tarihinde önemli bir dönemi ve evreyi teşkil eden İskenderiye’den Harran’a uzanan öğretim merkezleri zinciri içerisinde öncelik İskenderiye’ye aitti. Öğretim merkezi olma durumu İskenderiye’den Antakya’ya, oradan Harran’a, Harran’dan Bağdat’a geçmiştir. Harran Okulu’nda yetişmiş alimlerle ilgili bilgiler, VIII. yüzyıldan itibaren bize ulaşmakta, daha öncekiler hakkında yeterli kaynak bulunmamaktadır.

 

Paylaşın