Merkez Bankası Duyurdu: Konut Fiyatları Yüzde 94,7 Arttı

Konut fiyatları temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 7,3, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 94,7 arttı. Üç büyük il incelendiğinde, konut fiyatları, İstanbul, Ankara ve İzmir’de sırasıyla yüzde 82,7, 105,2 ve 97,1 arttı.

Haber Merkezi / Konut fiyatlarının en çok arttığı iller ise Zonguldak, Karabük ve Bartın oldu. Bu illerde konut fiyatları yıllık yüzde 130,1 artış gösterdi. Çankırı, Kastamonu, Sinop’ta konut fiyatlar yüzde 120 artarken Ağrı, Iğdır, Kars, Ardahan’da fiyatlar yüzde 125,1 arttı.

Türkiye genelinde ortalama bir konutun metrekare fiyatı 26 bin 537 lira olurken, ülke çapında 100 metrekarelik bir konutun fiyatı 2 milyon 653 bin lira oldu. 100 metrekarelik bir konutun ortalama fiyatı Ankara’da 1 milyon 980 bin TL, İstanbul’da 3 milyon 958 bin TL, İzmir’de ise 3 milyon 67 bin lira olarak kayıtlara geçti.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 2023 Temmuz ayına ilişkin Konut Fiyat Endeksini (KFE) açıkladı. Buna göre; 2023 yılı temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 7,3 oranında artan KFE, bir önceki yılın aynı ayına göre nominal olarak yüzde 94,7, reel olarak ise yüzde 31,2 oranında arttı.

Konut fiyatları haziranda yıllık bazda yüzde 95,9 oranında artmıştı. Haziranda konut fiyatları bir önceki aya göre yüzde 4,8 oranında artmıştı. Böylece konut fiyat artış hızı yıllık bazda yavaşlarken aylık bazda arttı.

İstanbul, Ankara ve İzmir’in konut fiyat endekslerindeki gelişmeler değerlendirildiğinde, 2023 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre, sırasıyla yüzde 6,8, 8,1 ve 5,5 oranlarında artış gözlendi.

Endeks değerleri bir önceki yılın aynı ayına göre, İstanbul, Ankara ve İzmir’de sırasıyla yüzde 82,7, 105,2 ve 97,1 oranlarında artış gösterdi.

Türkiye’de ortalama bir konutun metrekare fiyatı 26 bin 537 TL olarak belirlenirken, ülke çapında 100 metrekarelik bir konutun fiyatı 2 milyon 653 bin TL oldu. 100 metrekarelik bir konutun ortalama fiyatı Ankara’da 1 milyon 980 bin TL, İstanbul’da 3 milyon 958 bin TL, İzmir’de ise 3 milyon 67 bin TL oldu.

Temmuz ayında konut fiyatlarının en çok arttığı iller Zonguldak, Karabük ve Bartın oldu. Bu illerde konut fiyatları yıllık yüzde 130,1 arttı. Çankırı, Kastamonu, Sinop bölgesinde fiyatlar yüzde 120 artarken, Ağrı, Iğdır, Kars, Ardahan bölgesinde fiyatlar yüzde 125,1 artış gözlendi.

Paylaşın

Kur Korumalı Mevduat’ta Komisyon Uygulaması Sona Erdi

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) dikkat çeken bir karara imza attı. Karara göre, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapların Türk Lirası (TL) mevduat sayıldığı komisyon uygulaması sona erdi.

Merkez Bankası’nın bankalara gönderdiği uygulama talimatına göre, (gerçek kişiler için) TL payı artış hedefi yükseltildi. Ayrıca, TL’ye geçiş ve yenileme ile TL payı hesaplamalarında revizyona gidildi. TL’ye geçiş ve yenileme oranında eksik kalan kısmın gerçek kişi dönüşüm hesaplarıyla tamamlanması mümkün hale getirildi.

Bloomberg’in haberine göre, TCMB, ağustos ayında menkul kıymet ve zorunlu karşılık uygulamalarında kur korumalı hesapların TL mevduata dahil olduğu TL payı rasyosunu yürürlükten kaldırmış, yerine kur korumalı hesapları TL mevduat olarak dikkate almayan ve standart yerel para olan TL mevduatın toplam mevduat içindeki payını artırmayı hedefleyen yeni bir TL payı rasyosu getirmişti.

TL’ye geçişlerin hızlandığını gösteren veriler doğrultusunda gerçek kişiler için aylık yüzde 2 olarak belirlenen TL payı artış hedefi, yüzde 2,5’e yükseltildi.

Ayrıca, TL’ye geçiş ve yenileme ile TL payı hesaplamalarında revizyona gidildi. TL’ye geçiş ve yenileme oranında eksik kalan kısmın gerçek kişi dönüşüm hesaplarıyla tamamlanması mümkün hale getirildi.

Ağustos ayında menkul kıymet ve zorunlu karşılık uygulamalarında yürürlükten kaldırılan eski TL payı rasyosuna göre komisyon uygulaması da sona erdirildi. Komisyon uygulamasında, TL’ye geçiş ve yenileme oranları belirleyici olacak.

Uygulama talimatına göre, TL’ye geçiş ve yenileme oranı yüzde 100’ün altında olan bankalara yıllık yüzde 8 oranında, yüzde 100’ün üzerinde olan bankalara ise yıllık en fazla yüzde 4 olacak şekilde TL’ye geçiş oranına göre komisyon uygulanacak.

İhracat, yatırım ve KOBİ kredilerinde 50 bin TL’nin üzerinde kredi kullandırılması durumunda kredinin belirlenen harcama alanlarında kullanıldığının belgelenmesi gerekiyor, aksi takdirde bankalar kredinin yüzde 30’u oranında menkul kıymet tesis ediyor ve bu krediler kredi büyümesi sınırına dahil oluyor.

Kredi akışını rahatlatmak amacıyla bu krediler için fatura muafiyet sınırı 250 bin TL’ye yükseltildi.

Merkez Bankası yüzde 10 faiz artışını görüştü

Öte yandan Türkiye piyasalarında gözler perşembe günü açıklanacak Merkez Bankası faiz kararına çevrildi. Geçtiğimiz ay 750 baz puanlık artışla faizi yüzde 25’e çıkaran Merkez Bankası’nın bu ay daha büyük nobranlı bir faiz artışını tartıştığına yönelik kulis bilgisi geldi.

Ekonomist Mustafa Sönmez, Al-Monitor’da kaleme aldığı yazıda Merkez Bankası’nın 1000 baz puanlık faiz artışını görüştüğü bilgisini paylaştı. Merkez Bankası’nın 1000 baz puanlık faiz artışını gerçekleştirmesi halinde faiz oranı yüzde 35’e yükselecek.

Sönmez yazısında “Fiyat artışlarının yeniden hızlanmasıyla alarma geçen merkez bankası yetkilileri, yüzde 10 (1.000) puana kadar faiz artırımının enflasyonla mücadele için parasal sıkılaştırmanın kaçınılmaz bir parçası olduğuna inanıyorlar” dedi.

Bankanın Para Politikası Kurulu’na (PPK) yakın kaynaklar Al-Monitor’a, komitenin 21 Eylül toplantısında değerlendirilecek sert artışın Temmuz ve Ağustos aylarında aylık tüketici enflasyonunun yüzde 9’u aşması yanı sıra para politikasının etkinliğini engelleyen diğer faktörlerden kaynaklanabileceğini söyledi.

Sönmez’in aktardığına göre kendini ” Yüksek faizin düşmanı” olarak ilan eden Erdoğan ve yakın çevresinin yeni bir büyük faiz artırımına onay verip vermeyeceği bilinmiyor; ancak kaynaklar Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin ardından ülkenin ekonomi yönetimindeki revizyonun bir parçası olarak atanan PPK’nın yeni üyelerinin faiz oranını yüzde 10 kadar artırma ve diğer parasal sıkılaştırma tedbirlerini hızlandırma eğiliminde olduklarını belirtti.

Paylaşın

Dikkat Çeken İddia: Merkez Bankası Yüzde 10 Faiz Artışını Görüştü

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK) yeni üyelerinin faiz oranını yüzde 10 kadar artırma ve diğer parasal sıkılaştırma tedbirlerini hızlandırma eğiliminde oldukları öne sürüldü.

PPK’nın 21 Eylül toplantısında değerlendirilecek sert artışın Temmuz ve Ağustos aylarında aylık tüketici enflasyonunun yüzde 9’u aşması yanı sıra para politikasının etkinliğini engelleyen diğer faktörlerden kaynaklanabileceğini iddia edildi.

Türkiye piyasalarında gözler perşembe günü açıklanacak Merkez Bankası faiz kararına çevrildi. Geçtiğimiz ay 750 baz puanlık artışla faizi yüzde 25’e çıkaran Merkez Bankası’nın bu ay daha büyük nobranlı bir faiz artışını tartıştığına yönelik kulis bilgisi geldi.

Ekonomist Mustafa Sönmez, Al-Monitor’da kaleme aldığı yazıda Merkez Bankası’nın 1000 baz puanlık faiz artışını görüştüğü bilgisini paylaştı. Merkez Bankası’nın 1000 baz puanlık faiz artışını gerçekleştirmesi halinde faiz oranı yüzde 35’e yükselecek.

Sönmez yazısında “Fiyat artışlarının yeniden hızlanmasıyla alarma geçen merkez bankası yetkilileri, yüzde 10 (1.000) puana kadar faiz artırımının enflasyonla mücadele için parasal sıkılaştırmanın kaçınılmaz bir parçası olduğuna inanıyorlar” dedi.

Bankanın Para Politikası Kurulu’na (PPK) yakın kaynaklar Al-Monitor’a, komitenin 21 Eylül toplantısında değerlendirilecek sert artışın Temmuz ve Ağustos aylarında aylık tüketici enflasyonunun yüzde 9’u aşması yanı sıra para politikasının etkinliğini engelleyen diğer faktörlerden kaynaklanabileceğini söyledi.

Sönmez’in aktardığına göre kendini ” Yüksek faizin düşmanı” olarak ilan eden Erdoğan ve yakın çevresinin yeni bir büyük faiz artırımına onay verip vermeyeceği bilinmiyor; ancak kaynaklar Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin ardından ülkenin ekonomi yönetimindeki revizyonun bir parçası olarak atanan PPK’nın yeni üyelerinin faiz oranını yüzde 10 kadar artırma ve diğer parasal sıkılaştırma tedbirlerini hızlandırma eğiliminde olduklarını belirtti.

Kur Korumalı Mevduat’ta komisyon uygulaması sona erdi

Öte yandan Merkez Bankası dikkat çeken bir karara imza attı. Karara göre, kur korumalı hesapların TL mevduat sayıldığı komisyon uygulaması sona erdi. TCMB’nin bankalara gönderdiği uygulama talimatına göre, (gerçek kişiler için) TL payı artış hedefi yükseltildi.

Bloomberg’in haberine göre, TCMB, ağustos ayında menkul kıymet ve zorunlu karşılık uygulamalarında kur korumalı hesapların TL mevduata dahil olduğu TL payı rasyosunu yürürlükten kaldırmış, yerine kur korumalı hesapları TL mevduat olarak dikkate almayan ve standart yerel para olan TL mevduatın toplam mevduat içindeki payını artırmayı hedefleyen yeni bir TL payı rasyosu getirmişti.

TL’ye geçişlerin hızlandığını gösteren veriler doğrultusunda gerçek kişiler için aylık yüzde 2 olarak belirlenen TL payı artış hedefi, yüzde 2,5’e yükseltildi.

Ayrıca, TL’ye geçiş ve yenileme ile TL payı hesaplamalarında revizyona gidildi. TL’ye geçiş ve yenileme oranında eksik kalan kısmın gerçek kişi dönüşüm hesaplarıyla tamamlanması mümkün hale getirildi.

Ağustos ayında menkul kıymet ve zorunlu karşılık uygulamalarında yürürlükten kaldırılan eski TL payı rasyosuna göre komisyon uygulaması da sona erdirildi. Komisyon uygulamasında, TL’ye geçiş ve yenileme oranları belirleyici olacak.

Uygulama talimatına göre, TL’ye geçiş ve yenileme oranı yüzde 100’ün altında olan bankalara yıllık yüzde 8 oranında, yüzde 100’ün üzerinde olan bankalara ise yıllık en fazla yüzde 4 olacak şekilde TL’ye geçiş oranına göre komisyon uygulanacak.

İhracat, yatırım ve KOBİ kredilerinde 50 bin TL’nin üzerinde kredi kullandırılması durumunda kredinin belirlenen harcama alanlarında kullanıldığının belgelenmesi gerekiyor, aksi takdirde bankalar kredinin yüzde 30’u oranında menkul kıymet tesis ediyor ve bu krediler kredi büyümesi sınırına dahil oluyor.

Kredi akışını rahatlatmak amacıyla bu krediler için fatura muafiyet sınırı 250 bin TL’ye yükseltildi.

Paylaşın

Dikkat! Kredilerde Faizler 2 Katına Çıktı

14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrası Mehmet Şimşek’in ekonomi ve maliye politikalarından tam sorumlu bakan olarak atanmasından sonra Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 25’e çıkardı.

Merkez Bankası’nın (TCMB) bu ay faizleri yüzde 30 seviyesine çekmesi beklenirken, ihtiyaç, taşıt, konut ve ticari kredilerde faizler 2 katına çıktı.

Milliyet’te yer alan habere göre, bankalarda ortalama ihtiyaç kredisi faizleri geçen hafta yaklaşık 7 puan daha artarak yüzde 59,71’e ulaştı. İhtiyaç kredisi faizlerinde iki haftalık yükseliş 13 puanı aştı. Böylece seçim öncesi yüzde 30’larda bulunan ihtiyaç kredisi faizleri, dört ayda iki katına çıkmış oldu.

Geçen hafta ortalama taşıt kredisi faizleri de yaklaşık 10 puanlık yükselişle yüzde 46,46’ya çıktı. Seçim öncesi yüzde 20 seviyelerinde bulunan taşıt kredilerinde faiz 2 kattan fazla artmış oldu.

Seçim öncesinde limit düşük tutulsa da yüzde 16’ları gören ortalama konut kredisi faizleri de geçen hafta yüzde 38,85’e yükseldi. Seçim öncesinde uygulanan faiz tavanıyla birlikte yüzde 14’e kadar gerileyen ortalama ticari kredi faizleri de geçen hafta yüzde 40,87’ye ulaştı. Ticari kredi faizleri seçim öncesine göre üçe katlanmış oldu.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in konut kredileri için verdiği sıkılaşma mesajının ardından gözler konut piyasasına çevrildi. Sektör temsilcileri konutta kredi kullanımı zaten düşük olduğu için düzenlemelerin etkisinin sınırlı kalacağı görüşünde. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonla mücadele için başta konut ve otomotiv olmak üzere kredilerde sıkılaşma mesajı verdi.

Konut kredilerine yönelik ilk sıkılaşma adımı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından 24 ağustos tarihinde atılmıştı. BDDK yayınladığı düzenleme ile 2. konutta kredi değer oranını yüzde 75 daraltmıştı. Sektör temsilcileri kredi kullanımındaki düşüşün faizlerin artmasıyla başladığını, BDDK düzenlemesi ile pekiştiğini ifade ediyor. Bu nedenle son açıklamanın piyasa etkisinin sınırlı kalması bekleniyor.

TSKB Gayrimenkul Derneği Başkanı Makbule Yönel Maya, “2022 yılı itibarıyla başlayan bir konut kredilerinde sıkılaşma politikası vardı. Tarihin en düşük ipotekli satışlarını yüzde 19 ile 2022’de gördük. Bu oran 2023’te yüzde 20. Buradaki etki bir miktar yavaşlatıcı olacaktır özellikle yatırım amaçlı olanlarda. Ama çok ciddi bir etki öngörmüyorum çünkü kredili satışlar yılbaşından itibaren zaten çok sakindi.” değerlendirmesinde bulundu.

Konut kredilerinde özel bankalar ve kamu bankaları arasındaki faiz makası da daralıyor. Kamu bankaları konut kredi faizi konusunda avantajlı olma pozisyonunu değiştiriyor.

Kamu ve özel bankaların konut kredilerinin birbirine yaklaştığını söyleyen Maya, “Yılın başında özel bankalar aylık %2 seviyesinde faizle başlamıştı. Artık 2-3 arasını konuşuyoruz. Artık kamu özel farkını konuşamıyor olacağız. Bakan beyin açıklamasını destekler nitelikte kamu bankalarında da faiz oranı artırıldı” dedi.

Paylaşın

Kısa Vadeli Dış Borç 165,8 Milyar Dolara Yükseldi

Kısa vadeli dış borç stoku, temmuz ayında 2022 yıl sonuna göre yüzde 11,2 oranında artarak 165,8 milyar dolara yükseldi. Orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku ise 210 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Temmuz ayında bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4 artışla 64,8 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 1,1 oranında arttı ve 54,6 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri Temmuz 2023 verilerini açıkladı.

Buna göre; Temmuz sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2022 yıl sonuna göre yüzde 11,2 oranında artışla 165,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4,0 oranında artarak 64,8 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 1,1 oranında artarak 54,6 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2022 yıl sonuna göre yüzde 7,9 oranında artarak 11,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 4,4 oranında azalarak 20,7 milyar dolar, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da yüzde 12,9 oranında artışla 19,0 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre yüzde 3,2 oranında artışla 13,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2022 yıl sonuna göre yüzde 0,5 oranında azalarak 48,5 milyar  dolar seviyesinde gerçekleşti.

Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2022 yıl sonuna göre yüzde 10,8 oranında artarak 32,0 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 0,0 oranında azalarak 87,4 milyar dolar oldu.

Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 23,6 oranında artarak 91,9 milyar dolar, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar yüzde 1,7 oranında azalarak 72,8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

2022 yıl sonunda 676 milyon dolar olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2023 Temmuz sonu itibarıyla 914 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 236 milyon dolar olarak gerçekleşti.

2023 Temmuz sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu yüzde 48,4’ü dolar, yüzde 25,2’si Euro, yüzde 9,1’i TL ve yüzde 17,3’ü diğer döviz cinslerinden oluştu. 2023 Temmuz sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 210,0 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Söz konusu stokun 16,7 milyar dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 19,9, Merkez Bankası’nın yüzde 22,1, özel sektörün ise yüzde 58,0 oranında paya sahip olduğu gözlemlendi.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Beklentisini Yüzde 67,22 Yükseltti

Merkez Bankası ağustos ayında yüzde 59,46 olan yıl sonu enflasyon beklentisini eylül ayında yüzde 67,22’ye, 12 ay sonrası enflasyon beklentisini ise yüzde 42,01’den 44,94’e yükseltti. Banka 24 ay sonrası enflasyon beklentisini yüzde 22,54’ten yüzde 23,87’ye artırdı.

Haber Merkezi / Merkez Bankası, yıl sonu dolar kuru beklentisini 29,82 TL’den 30,14 TL’ye yükseltti. Banka, cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisini yüzde 19,34’ten yüzde 29,26’ya, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisini ise yüzde 19,19’dan yüzde 30,00’a yükseltti.

Merkez Bankası ağustos ayında yüzde 3,7 olan yıl sonu büyüme tahminini eylül ayında yüzde 3,9’a yükseltti. Banka, 2024 yılı büyüme beklentisini ise yüzde 4,0’ten yüzde 3,8’e çekti.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılı Eylül ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarını açıkladı.

Buna göre; Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 59,46 iken, bu anket döneminde yüzde 67,22 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 42,01 iken, bu anket döneminde yüzde 44,94 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 22,54 ve yüzde 23,87 olarak gerçekleşti.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 19,34 iken, bu anket döneminde yüzde 29,26 oldu. Merkez Bankası bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 19,19 iken, bu anket döneminde yüzde 30,00 olarak gerçekleşti.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 29,82 TL iken, bu anket döneminde 30,14 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 34,58 TL iken, bu anket döneminde 37,26 TL olarak gerçekleşti.

Katılımcıların GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,7 iken, bu anket döneminde yüzde 3,9 olarak gerçekleşmiştir. GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 4,0 iken, bu anket döneminde yüzde 3,8 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Dolar Kuru Beklentisi 30,14 Lira

Merkez Bankası ağustos ayında 29,82 lira olan yıl sonu dolar kuru beklentisini eylül ayında 30,14 liraya yükseltti. Banka, 12 ay sonrası döviz kuru beklentisini ise 4,58 liradan 37,26 liraya yükseltti.

Haber Merkezi /Merkez Bankası ağustos ayında yüzde 59,46 olan yıl sonu enflasyon beklentisini eylül ayında yüzde 67,22’ye, 12 ay sonrası enflasyon beklentisini ise yüzde 42,01’den 44,94’e yükseltti.

Banka, cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisini yüzde 19,34’ten yüzde 29,26’ya, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisini ise yüzde 19,19’dan yüzde 30,00’a yükseltti.

Merkez Bankası ağustos ayında yüzde 3,7 olan yıl sonu büyüme tahminini eylül ayında yüzde 3,9’a yükseltti. Banka, 2024 yılı büyüme beklentisini ise yüzde 4,0’ten yüzde 3,8’e çekti.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılı Eylül ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarını açıkladı.

Buna göre; Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 59,46 iken, bu anket döneminde yüzde 67,22 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 42,01 iken, bu anket döneminde yüzde 44,94 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 22,54 ve yüzde 23,87 olarak gerçekleşti.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 19,34 iken, bu anket döneminde yüzde 29,26 oldu. Merkez Bankası bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 19,19 iken, bu anket döneminde yüzde 30,00 olarak gerçekleşti.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 29,82 TL iken, bu anket döneminde 30,14 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 34,58 TL iken, bu anket döneminde 37,26 TL olarak gerçekleşti.

Katılımcıların GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,7 iken, bu anket döneminde yüzde 3,9 olarak gerçekleşmiştir. GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 4,0 iken, bu anket döneminde yüzde 3,8 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Merkez Bankası Yıl Sonu Büyüme Tahminini Değiştirdi: 3,9

Merkez Bankası ağustos ayında yüzde 3,7 olan yıl sonu büyüme tahminini eylül ayında yüzde 3,9’a yükseltti. Banka, 2024 yılı büyüme beklentisini ise yüzde 4,0’ten yüzde 3,8’e çekti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası ağustos ayında yüzde 59,46 olan yıl sonu enflasyon beklentisini eylül ayında yüzde 67,22’ye, 12 ay sonrası enflasyon beklentisini ise yüzde 42,01’den 44,94’e yükseltti.

Merkez Bankası, yıl sonu dolar kuru beklentisini 29,82 TL’den 30,14 TL’ye yükseltti. Banka, cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisini yüzde 19,34’ten yüzde 29,26’ya, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisini ise yüzde 19,19’dan yüzde 30,00’a yükseltti.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılı Eylül ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarını açıkladı.

Buna göre; Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 59,46 iken, bu anket döneminde yüzde 67,22 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 42,01 iken, bu anket döneminde yüzde 44,94 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 22,54 ve yüzde 23,87 olarak gerçekleşti.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 19,34 iken, bu anket döneminde yüzde 29,26 oldu. Merkez Bankası bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 19,19 iken, bu anket döneminde yüzde 30,00 olarak gerçekleşti.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 29,82 TL iken, bu anket döneminde 30,14 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 34,58 TL iken, bu anket döneminde 37,26 TL olarak gerçekleşti.

Katılımcıların GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,7 iken, bu anket döneminde yüzde 3,9 olarak gerçekleşmiştir. GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 4,0 iken, bu anket döneminde yüzde 3,8 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Özel Sektörün Yurt Dışı Kredi Borcu 155,2 Milyar Dolar

Özel sektörün yurt dışı kredi borcu, temmuz sonu itibarıyla, 155,2 milyar dolar oldu. Vadeye göre incelendiğinde, uzun vadeli kredi borcu 146,3 milyar, kısa vadeli kredi borcu ise 9,0 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği gözlemlendi.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Kredi Borcu Gelişmeleri Temmuz 2023 raporunu yayınladı

Buna göre; Temmuz sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, 2022 yıl sonuna göre 2,6 milyar dolar azalarak 155,2 milyar dolar oldu. Vadeye göre incelendiğinde, 2022 yıl sonuna göre, uzun vadeli kredi borcunun 3,4 milyar dolar azalarak 146,3 milyar dolar; kısa vadeli kredi borcunun (ticari krediler hariç) ise 828 milyon ABD doları artarak 9,0 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleştiği gözlemlendi.

Borçluya göre dağılıma bakıldığında, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, bir önceki yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmalarının 48 milyon dolar azaldığı, tahvil ihracı biçimindeki borçlanmalarının ise 1,1 milyar dolar azalışla 12,7 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği gözlemlendi.

Aynı dönemde, bankacılık dışı finansal kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları 88 milyon dolar artmış, tahvil stoku ise 1,2 milyar dolar azalarak 1,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Söz konusu dönemde, finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmalarının 344 milyon dolar azaldığı, tahvil stokunun ise 898 milyon dolar azalarak 8,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği gözlemlendi.

Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, 2022 yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmaları 39 milyon dolar artışla 5,1 milyar dolar; finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları ise 601 milyon dolar artışla 1,7 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti

Alacaklıya göre dağılım incelendiğinde, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, Temmuz sonu itibarıyla tahvil hariç özel alacaklılara olan borç, bir önceki yıl sonuna göre 1,4 milyar dolar artarak 103,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, tahvil hariç özel alacaklılara olan borcun bir önceki yıl sonuna göre 376 milyon dolar artarak 7,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği gözlemlendi.

Döviz kompozisyonuna bakıldığında, 146,3 milyar dolar tutarındaki uzun vadeli kredi borcunun yüzde 58,7’sinin dolar, yüzde 36,5’inin Euro, yüzde 2,0’ının Türk lirası ve yüzde 2,8’inin ise diğer döviz cinslerinden oluştuğu ve 9,0 milyar dolar tutarındaki kısa vadeli kredi borcunun ise yüzde 39,2’sinin dolar, yüzde 36,8’inin Euro, yüzde 17,5’inin Türk lirası ve yüzde 6,5’inin diğer döviz cinslerinden oluştuğu görüldü.

Sektör dağılımı incelendiğinde, Temmuz sonu itibarıyla, 146,3 milyar dolar tutarındaki uzun vadeli toplam kredi borcunun yüzde 34,9’unu finansal kuruluşların, yüzde 65,1’ini ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturdu.

Aynı dönemde, 9,0 milyar dolar tutarındaki kısa vadeli toplam kredi borcunun yüzde 75,5’ini finansal kuruluşların, yüzde 24,5’ini ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturdu. Özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, Temmuz sonu itibarıyla kalan vadeye göre incelendiğinde, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemelerinin toplam 43,4 milyar dolar tutarında olduğu gözlemlendi.

Paylaşın

Ekonomi Yönetiminin 100. Günü: İstikrar Programı Halen Açıklanmadı

Mehmet Şimşek’in tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanmasının üzerinden 100 gün geçti, ama istikrar programı halen açıklanmadı. Yapısal bir dönüşüm sağlamak ve yüksek katma değerli üretimi desteklemek amacı ile maliye politikasının somut adımlar atması gerekiyor.

Eğitim sisteminde ezberci sınav sisteminden çıkıp eğitimde fırsat eşitliğine imkan tanıyacak politikalar, üretkenliği ve katma değeri yüksek sektörlerin doğru teşviklerle desteklenmesi ve bu vesile ile üretim kapasitesinin artıp maliyetlerin düşmesi lazım.

Gelir vergisinde yaşanan erozyonun sona ermesi ve dolaylı vergilerin payının azalması gerekiyor. Kredi kompozisyonunda tüketim kredilerini azaltıp, üretim odaklı ticari kredilerin artırılmasına yönelik teşvikleri bu yolda atılmış bir adım olarak değerlendirebiliriz.

Ancak bunun ötesinde kapsamlı bir kalkınma modeli henüz açıklanmadı ve eylem planı için Ekim’e işaret edildi. Bu gecikme endişe verici.

En son yaşadığımız büyük kriz olan 2001 dönemini hatırlayacak olursak, 1 Mart 2001 tarihinde ABD’den apar topar Türkiye’ye getirilen ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atanan Kemal Derviş, ayağının tozuyla 13 Mart tarihinde Meclis’te yemin etmiş, 14 Nisan’da ise “Güçlü Ekonomiye Geçiş” Programı’nı açıklamıştı.

Yeni ekonomi yönetimi görevde ilk 100 günü doldurdu. Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, bu süreci BBC Türkçe‘ye değerlendirdi.

100 gün, seçim vaatlerinin uygulamaya sokulabileceği kadar uzun ancak uzun soluklu sonuç alınamayacak kadar kısa bir süre. Bununla birlikte, ilk 100 günde atılan tohumlar, hasat zamanı ne toplayacağımızın da bir göstergesi olabilir.

Seçimler öncesi, Cumhur İttifakı’nın kazanması halinde 100 gün sonrasında beklediğim senaryodan çok daha iyi bir yerde olduğumuzu düşünüyorum. Zira seçim kampanyası boyunca bana büyük endişe veren ekonomi politikalarından duyulan memnuniyet dile getirilmiş ve herhangi bir değişim sinyali verilmemişti.

Oysa seçim sonrasında adeta bir muhalefet partisi kazanmışcasına eski kadrolar ve izlenen politikalar büyük ölçüde terk ediliyor.

Mehmet Şimşek görevi teslim alırken, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka çaresi kalmamıştır” demişti. Eski politikaların tasfiyesi amacı ile ortodoks politika ile uyumlu adımlar atılıyor. Bu adımlar uzun soluklu olur mu? Bilmiyorum. Daha iyisi yapılabilir miydi? Evet.

AKP’nin 2023 seçim kampanyasında yer alan ekonomik hedefler 2018 seçimlerindeki hedeflere benzerdi: Cari açıkta daralma, enflasyon tek hane, yüksek büyüme, kişi başına düşen milli gelirde artış sözü verildi.

Bu genel hedefler muhalefet partilerinin hedefleri ile de örtüşüyordu. Her iki ittifak da bu hedeflere ilave olarak katma değerli üretime, inovasyona, kalkınmaya vurgu yaptı. Aradaki fark neydi?

Bence seçim vaatlerindeki en önemli farklardan birisi muhalefetin bu hedeflere ulaşabilmek için ortodoks politikalara dönüşü önceden öngörmesi ve bunun sonucu oluşacak acı reçetenin dağılımında kafa yorması, sabit gelirlilere bu yükün ödetilmeyeceği sözü verilmesi idi.

İktidarın 2018’de bahsettiğim hedefleri, büyüme hariç tutmadı. Büyüme verisi ise kur krizinin yaşandığı 2018 yılı dışında, pandemiye rağmen yüksek geldi.

Öte yandan enflasyonist ortamda, üretkenlik artışı ile desteklenmeyip, düşük faizle desteklenen büyüme toplum genelinde hissedilemedi. 2023’de 25 bin dolara yükseltilmek istenen kişi başı milli gelir 9 bin dolara geriledi. % 15’ten tek haneye indirilmesi umulan enflasyon % 50’li seviyeleri aştı.

Bu sefer farklı olabilir mi?

Yeni ekonomi ekibinin 2018 sonrası uygulanan politikalardan hoşnut olmadığı net. Peki değişiklik yapacak kurumsal kapasite ve yetkisi var mı? Ne kadar süreyle var? Kritik sorular bunlar.

4 Haziran 2023’de görevi devralan yeni ekibin ilk işi bu dengesizliklerin altında yatan düşük faiz politikalarından çıkış amacı ile sıkı para politikasına geçmek oldu. Gelgelelim, rota doğru yöne çevrilmiş olsa da ilk 100 günde kaydedilen ilerleme yavaştı.

Seçim öncesi dönemde ertelenen akaryakıt zamları, deprem ve seçim harcamaları ile artan bütçe açığını kontrol amacı ile artan dolaylı vergiler, kurda izin verilen gevşeme ile birleşince, yıl sonu enflasyon tahminleri % 70’leri zorlar hale geldi. Ancak enflasyon beklentisi bu kadar yüksekken merkez bankası üç ayda politika faizini sadece % 25’e çıkarılabildi.

Bir an için Merkez Bankası’nın kurumsal bağımsızlığının tekrar tesis edildiğini ve niyetinin de kendi özgür iradesi dahilinde ilk 100 günde politik faizini toplam 16,5 puan artırmak olduğunu varsayalım.

Bu durumda merkez bankası bu faiz artışlarının sıralamasını 650, 250 ve 750 baz puan yerine 750, 650 ve 250 baz puan şeklinde büyükten küçüğe yapabilirdi.

İki senaryoda da toplam faiz artışı aynı olur dolayısı ile şirketler ve bankacılık sistemi üzerindeki görece yük değişmezdi. Ancak ikinci senaryo birinciye göre daha önden yüklemeli bir anlayışı temsil edip, enflasyon beklentilerini daha çabuk kontrol altına alabilirdi.

Oysa V-benzeri, yani önce daha yüksek, sonra daha az, sonra en yüksek faiz artışına giden bir Merkez Bankası bir plan dahilinde hareket eder izlenimi vermiyor. Son toplantıda gelen “jumbo” faiz artırımı enflasyon raporunda bahsedilen “kademeli” artış sinyali ile de çelişiyor.

Daha ziyade Para Politikası Kurulu’na (PPK) eklenen yeni üyelerle ikna gücü artmış, ancak kurumsal bağımsızlığı tam oturmadığı için bir sonraki adımı da net olmayan bir Merkez Bankası izlenimi ediniyorum.

Enflasyon sadece enflasyonu göstermiyor

Bu noktada enflasyon probleminin sadece hatalı kurgulanmış para politikasının sonucu olmadığını, erozyona uğramış kurumsallık, yapısal reformlarda ihmal, yatırım iştahında düşüş, vergi sisteminde çarpıklıklar ve potansiyel üretim kapasitesinde yaşanan gerileme gibi çok daha derin sorunların yüzeye çıkması ile alakalı olduğunu hatırlatmak lazım.

Bu sebeple, sadece para politikasını (yavaş da olsa) düzeltmek enflasyonu ve ekonomik problemleri çözmeye yetmeyecektir.

Henüz enflasyonla mücadelenin kalıcı olup olmayacağını bilmediğimiz gibi acı reçeteden oluşacak maliyetin düşük gelir kesimlerinden alınıp, daha yukarıya dağıtılıp dağıtılmayacağını bilmiyoruz. Geçtiğimiz hafta açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) söz konusu bedelin oldukça küçük olacağını varsaymış görünüyor. Zira önümüzdeki 4 yılda ciddi bir dezenflasyon hedefi olsa da bunun büyüme ve işsizliğe yansımasının çok düşük tutulduğunu gözlemliyoruz. Acı reçetenin bedeli resmi rakamlara yansımayınca nasıl paylaştırılacağına dair bir tartışma için de uygun zemin oluşmuyor maalesef.

Yapısal bir dönüşüm sağlamak ve yüksek katma değerli üretimi desteklemek amacı ile maliye politikasının somut adımlar atması gerekiyor. Eğitim sisteminde ezberci sınav sisteminden çıkıp eğitimde fırsat eşitliğine imkan tanıyacak politikalar, üretkenliği ve katma değeri yüksek sektörlerin doğru teşviklerle desteklenmesi ve bu vesile ile üretim kapasitesinin artıp maliyetlerin düşmesi lazım.

Gelir vergisinde yaşanan erozyonun sona ermesi ve dolaylı vergilerin payının azalması gerekiyor. Kredi kompozisyonunda tüketim kredilerini azaltıp, üretim odaklı ticari kredilerin artırılmasına yönelik teşvikleri bu yolda atılmış bir adım olarak değerlendirebiliriz.

Ancak bunun ötesinde kapsamlı bir kalkınma modeli henüz açıklanmadı ve eylem planı için Ekim’e işaret edildi. Bu gecikme endişe verici.

En son yaşadığımız büyük kriz olan 2001 dönemini hatırlayacak olursak, 1 Mart 2001 tarihinde ABD’den apar topar Türkiye’ye getirilen ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atanan Kemal Derviş, ayağının tozuyla 13 Mart tarihinde Meclis’te yemin etmiş, 14 Nisan’da ise “Güçlü Ekonomiye Geçiş” Programı’nı açıklamıştı.

Paylaşın