Washington Post’tan Dikkat Çeken Yazı: Erdoğan, Kartlarına Fazla Güveniyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan dönüşü verdiği, ABD’nin F-16 satışını onaylayarak “verdiği söze sadık kalması” halinde TBMM’nin de İsveç’in NATO üyeliği konusundaki protokolü geçirebileceği mesajın ardından ABD’nin önde gelen gazetelerinden Washington Post (WP), dikkat çeken bir analize yer verdi.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Washington Post (WP), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsveç’in NATO üyeliği konusunda “elindeki kartlara fazla güvendiğini” yazdı.

WP’nin yayın kurulunun kaleme aldığı analizde, Erdoğan’ın yürüttüğü politikayla “NATO ve birliğin düşmanı Rusya arasında gidip geldiğini ve tavizler kopararak kendi güç simsarlığı pozisyonunu kuvvetlendirdiğini” öne sürdü.

Analizde, Erdoğan’ın uluslararası politikadaki konumunu belirginleştirmesi gerektiği savunularak, şu ifadelere yer verildi: Erdoğan’ın çıkarlarının nerede olduğunu yeniden değerlendirmesi akıllıca olur. Ekonomik hasılası toplamda Rusya’nınkinden yaklaşık 10 kat daha fazla olan NATO müttefiklerini mi yoksa Batı yaptırımlarının ağırlığı karşısında ekonomiyi ayakta tutmaya çalışan Kremlin’deki savaş çığırtkanlarını mı destekleyecek?

Haberde, Ankara’nın İsveç’in NATO üyeliğine dair pozisyonundaki değişimlere de dikkat çekildi. Erdoğan’ın temmuzdaki NATO zirvesinde İskandinav ülkesinin üyeliğine onay vereceğini söylediği ancak bu haftaki açıklamasında onayın önce TBMM’den geçmesi gerektiğini belirttiği hatırlatıldı.

Analizde, Erdoğan’ın İsveç’in üyeliğini onaylamadan önce ABD’yle 20 milyar dolarlık F-16 anlaşmasını sağlama almayı hedeflediği belirtildi. ABD Başkanı Joe Biden, F-16 satışına destek verdiğini belirtmişti fakat son karar ABD Kongresi’nin onayına bakıyor. Kongre ise Türkiye, İsveç’in üyeliğine onay vermeden F-16 anlaşmasını geçirme taraftarı değil.

WP’nin yazısında, F-16 meselesinin yanı sıra Türkiye’nin “terörle bağlantılı olduğunu savunduğu” İsveç’teki Kürtlere karşı baskının artırılmasını, Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecinin yeniden başlatılmasını ve Müslüman ülkelerden büyük tepki toplayan Kuran yakma eylemlerini yasaklamasını talep ettiği de hatırlatıldı.

İsveç’inse buna karşılık bazı Kürtleri ülkeden sınırdışı ettiği, terörle mücadele yasalarını sıkılaştırdığı ve Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosunu da kaldırdığı belirtildi.

Analizde, Erdoğan’ın politikasının belirli bir sınıra dayandığı savunularak, şu değerlendirmeler paylaşıldı:

Erdoğan elindeki kartlara fazla güveniyor. İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesi karşılığında, Türkiye’nin AB’ye katılımında ilerleme kaydedilmesi ve son zamanlarda yaygın bir protesto eylemine dönüşen Kuran yakmanın resmen yasaklanması için Stockholm’e baskı yapmak gibi sıkı pazarlık çabaları var. Bu taleplerden ilki daha baştan imkansız, ikincisiyse İsveç’in ifade özgürlüğü geleneğine ters düşüyor.

WP’nin analizinde hem Erdoğan hem de NATO için en iyi seçeneğin, ABD Kongresi’nin çizgisinde hareket ederek, Türkiye’nin İsveç’in ittifaka üyeliğine onay vermesi, daha sonra da F-16 paketinin görüşülmesi olduğu savundu.

Paylaşın

Putin’den Savunma Bakanı’na Ukrayna Güçlerini Durdurma Talimatı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’ya Ukrayna’nın karşı saldırısını ekim başına kadar durdurulma talimatı verdiği öne sürüldü. Rusya’nın Kiev’a bağlı güçleri püskürtmek için yüksek bir bedel ödemeyi de göze aldığı iddia edildi.

Putin, Ukrayna’nın karşı taarruzunu ilk kez bu yılın haziranında ikrar etmiş ve savaşın vurduğu bu ülkenin birliklerinin güçlü Rus savunmaları karşısında kayda değer kazanımlar elde edemeyeceğini öne sürmüştü. Putin, Ukrayna birliklerinin, personel ve Batı’dan gelen askeri teçhizat konusunda büyük kayba uğrayacağını da iddia etmişti.

Rusya – Ukrayna Savaşı’nı gözlemleyen ABD merkezli bir düşünce kuruluşunun Kremlin’deki bir kaynağına dayandırdığına göre, Ukrayna’nın karşı saldırısının ekim başına kadar durdurulmasını isteyen Vladimir Putin, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’ya ilerleme kaydetmesi için talimat verdi.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Savaş Araştırmaları Enstitüsü (Institute for the Study of War/ISW) pazar günü yayımladığı istihbarat güncellemesinde şu ifadeleri kullandı:

Putin’in Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’ya cephe hatlarındaki durumu geliştirmesi, Ukrayna’nın karşı saldırılarını durdurması ve Rus güçlerinin daha büyük bir şehre saldırı operasyonu başlatma inisiyatifini yeniden ele geçirmesi için Ekim 2023 başlarına kadar bir aylık süre tanıdığı bildirildi.

İddialar doğruysa, Rus askeri komutanlığının Ukrayna karşı operasyonunu sonlandırmak umuduyla amansız saldırılar için emir vermesinin muhtemel görüldüğü ve bu çerçevede Rusya’nın askeri güçlerine yüksek bir fatura çıkmasının da göze alındığı bu güncellemede belirtiliyor.

ISW, Rusya Savunma Bakanlığı’nın, “aniden Putin’in gözünden düşme korkusuyla”, dürüstçe olumsuz görüşlerini paylaşan komutanları tasfiye etme çabalarını yoğunlaştırdığı durumlarla daha önce de karşılaştıklarını belirtti.

Rusya, geçen yıl şubatta “özel askeri operasyon” diye adlandırdığı harekatı Ukrayna’da başlatarak komşusunu topyekun istilayla yüz yüze getirdi ve binlerce kişinin ölümüne yol açarken milyonların da evinden olmasına sebebiyet verdi.

Putin, Ukrayna’nın karşı taarruzunu ilk kez bu yılın haziranında ikrar etmiş ve savaşın vurduğu bu ülkenin birliklerinin güçlü Rus savunmaları karşısında kayda değer kazanımlar elde edemeyeceğini öne sürmüştü.

Ukrayna birliklerinin, personel ve Batı’dan gelen askeri teçhizat konusunda büyük kayba uğrayacağını da iddia etmişti. Ancak Kiev’in tüm Rus güçlerini işgal altındaki bölgeler de dahil Ukrayna topraklarından geri püskürtmeyi amaçladığı girişim 4. ayına ulaştı ve bu ay bazı önemli toprak kazanımları kaydedildi.

Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski karşı saldırının yavaş olduğunu kabul ederken “Her gün ilerleyip bölgeyi özgürleştirmemiz önemli” de dedi.

Londra merkezli düşünce kuruluşu Birleşik Kraliyet Hizmetleri Enstitüsü (Royal United Services Institute) tarafından yapılan bir araştırma, Ukrayna güçlerinin her 5 günde bir ortalama 700 ila 1200 metre ilerleme kaydettiğini ortaya koydu. Bu da Rus güçlerine geri çekilirken siper kazmaları ve özellikle de araziyi mayınlamaları için zaman kazandırıyor.

Tamamen gönüllülerden oluşan ve Ukrayna’nın en iyi ve en deneyimli birliklerinden biri olarak kabul edilen 3. Taarruz Tugayı ocak ayından bu yana doğuda neredeyse aralıksız savaşırken, daha deneyimsiz birlikler güneyde savaşmak üzere yeni eğitimler ve modern silahlar aldı.

Paylaşın

NATO’nun Rusya’ya “Avrupa” Yanıtı: Gökyüzü Kalkanı

Aralarında Almanya, Büyük Britanya, Hollanda, Belçika ve Avusturya’nın da olduğu 15 Avrupa ülkesi Brüksel’deki NATO toplantısı sırasında kısaca “Sky Shield” olarak da adlandırılan ortak bir Avrupa hava savunma sistemi kurmak üzere bir niyet beyanı imzaladı.

Ancak NATO’nun Avrupa’ya yönelik koruyucu şemsiyesinde halihazırda boşluklar var. Almanya’nın geçtiğimiz ekim ayında başlattığı Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi (ESSI) adlı hava savunma sistemi, bu açıkları kapatmayı amaçlıyor.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Avrupa’nın tümü için bir güvenlik kazanımından” söz etti ve ortak bir Avrupa hava savunmasının, her ülkenin kendi pahalı ve karmaşık hava savunmasını kurmasından daha ucuz ve etkili olacağını savundu.

Ancak Fransa, İtalya ve Polonya şu ana kadar bu girişime soğuk bakıyor. Özellikle Paris’in en önemli eleştiri noktası, proje için İsrail ve ABD’den teknoloji satın alınacak olması.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile Avrupa’da uzun yıllar sonra yeniden savaş rüzgârları esmeye başladı. Bir süredir silahlanmayı arka plana atan pek çok Avrupalı NATO üyesi, savaşın ardından yeniden silahlanmaya ve yeni savunma stratejileri geliştirmeye başladı. Bunlar arasında Ukrayna’daki savaşın tırmanması ve Moskova ile bir çatışma yaşanması durumunda olası Rus füze saldırılarına karşı koruma stratejileri de yer alıyor.

Ancak NATO’nun Avrupa’ya yönelik koruyucu şemsiyesinde halihazırda boşluklar var. Almanya’nın geçtiğimiz ekim ayında başlattığı Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi (ESSI) adlı hava savunma sistemi, bu açıkları kapatmayı amaçlıyor. 15 ülke Brüksel’deki NATO toplantısı sırasında ortak bir Avrupa hava savunma sistemi kurmak üzere bir niyet beyanı imzaladı.

Kısaca “Sky Shield” olarak da adlandırılan bu girişim belgesine Almanya’nın yanı sıra Belçika, Bulgaristan, Estonya, Finlandiya, Büyük Britanya, Letonya, Litvanya, Hollanda, Norveç, Romanya ve Slovakya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan ilk imza atan ülkeler oldu. Daha sonra Danimarka, İsveç, Avusturya ve İsviçre de girişime dahil oldu.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Avrupa’nın tümü için bir güvenlik kazanımından” söz etti ve ortak bir Avrupa hava savunmasının, her ülkenin kendi pahalı ve karmaşık hava savunmasını kurmasından daha ucuz ve etkili olacağını savundu. Ancak Fransa, İtalya ve Polonya şu ana kadar bu girişime soğuk bakıyor. Özellikle Paris’in en önemli eleştiri noktası, proje için İsrail ve ABD’den teknoloji satın alınacak olması.

ESSI’nin amacı kısa, orta ve uzun menzilli savunma sistemlerini mümkün olduğunca koordineli bir şekilde edinerek havadan gelebilecek tüm tehditlere karşı savunma yapabilmek. Alman Savunma Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bilgilere göre kısa menzil, 15 kilometreye kadar genişlik ve 6 kilometreye kadar yüksekliği kapsıyor. Orta menzil tanımı, 15 ila 50 kilometre uzaklığa ve 25 kilometre yüksekliğe tekabül ediyor. Uzun menzil olarak ise 50 kilometreden daha uzak bir mesafe ve 35 kilometre kadar yükseklik kabul ediliyor.

Federal Savunma Bakanlığı, “Her üç alanda var olan kabiliyet boşlukları ESSI tarafından kapatılacak ya da mevcut kabiliyetler genişletilecek ya da güçlendirilecek” diyor. Bu amaçla yetersiz kalmaya başlayan mevcut koruma sistemleri, IRIS-T gibi modern sistemlerle değiştirilecek.

IRIS-T, yaklaşan füzelere, seyir füzelerine, insansız hava araçlarına, uçaklara ve helikopterlere karşı 40 kilometreye kadar mesafede ve 20 kilometreye kadar irtifada savunma yapabiliyor. Birim fiyatı ise yaklaşık 145 milyon euro. Bu yılın haziran ayında Alman Federal Meclisi Bütçe Komisyonu, altı adet IRIS-T ateş ünitesinin tedarikine yeşil ışık yaktı. Alman Hava Kuvvetleri, Ukraynalı askerlerin eğitimi sayesinde bu sisteme zaten aşina. Almanya şu ana kadar Ukrayna’ya iki IRIS-T ateş ünitesi teslim etti.

Uzun menzilli hava savunmasında Federal Alman Ordusu Bundeswehr, hâlâ etkili olduğu düşünülen Patriot (Phased Array Tracking Radar to Intercept on Target=Hedefte Durdurma için Faz Dizili Takip Radarı), silah sistemine sahip. Bu sistemin de korunması ve modernize edilmesi planlanıyor. ABD’nin yer tabanlı hava savunma füze sistemi, uçaklara, seyir füzelerine ve orta menzilli balistik füzelere karşı kullanılabiliyor. Patriot, 1984 yılından itibaren Bundeswehr de dahil olmak üzere dünyanın belli başlı ordularında kullanılmaya başlandı. Şu anda Almanya’da 12 Patriot rampası bulunuyor. Ancak bu sayı tüm ülkeyi kapsamak için yeterli görülmüyor.

2 bin 400 kilometreye kadar menzile sahip Arrow 3

Bir başka boşluk da hedeflerine dünya atmosferi dışında da kilitlenebilen uzun menzilli balistik füzelere karşı savunma yeterliliğinde. Federal Alman Savunma Bakanlığı’nın sitesinde konuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor: “Özellikle Rusya bu silahlara zaten sahip olduğu için bu alandaki açık hızla kapatılmalıdır. Almanya, bin kilometreden daha uzun menzilli füze tehdidine karşı kendisini, önceden planlanandan daha hızlı bir şekilde koruyabilmelidir.”

Almanya’da 2025 yılı sonuna kadar faaliyete geçmesi beklenen ABD-İsrail füze savunma sistemi Arrow 3 ile hedeflenen de bu eksikliğin kapatılması. Federal Meclis’in bütçe ve savunma komisyonları, haziran ayında söz konusu alımı onayladı. İsrailli kaynaklara göre, toplam maliyet yaklaşık dört milyar euroyu buluyor. Arrow 3, saldırgan silah sistemlerini atmosfer dışında 100 kilometreden daha yüksek bir irtifada yok edebiliyor ve 2 bin 400 kilometreye kadar menzile sahip. “Patriot’a benzer şekilde, Arrow 3 de mobil fırlatıcı, mobil kontrol merkezi, mobil radar istasyonu ve güdümlü füzelerden oluşan bir etkileşim içinde çalışıyor.

Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi, ülkeleri gerekli silah sistemlerini ortaklaşa tedarik etmeyi ve bu sayede geniş bir alanı, mümkün olduğunca ucuza koruma kapsamı içine almayı hedefliyor. Bu süreçte hangi ülkenin hangi ihtiyaca sahip olduğunun göz önünde bulundurulması öngörülüyor. ESSI üyeleri, birbirlerini sistemler ve ilgili mühimmat konusunda desteklemeyi de taahhüt ediyor. Bu da ortak tedarik ve bakım, satın alma ve işletme maliyetlerinden tasarruf sağlayacak.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Ukrayna, Rusya’nın Karadeniz Filosu’nun Karargahını Vurdu

Sivastopol Valisi Mihail Rasvoşayev, “Karadeniz Filosu’nun ana karargahı düşmanca bir füze saldırısında vuruldu” dedi. Rasvoşayev, bu açıklamadan kısa bir süre sonra yaptığı ikinci açıklamada ise kente yönelik ikinci bir hava saldırısı ihtimali konusunda uyarısı yaptı.

Kırım Yarımadası’nı 2014 yılında ilhak eden Rusya’nın, geçen yıl Şubat ayında Ukrayna’ya saldırmasından bu yana Sivastopol sıklıkla saldırıların hedefi oluyor. Kiev, kendi toprağı olarak gördüğü Kırım’ı yeniden ele geçirme isteğini, resmi ağızlardan daha önce defalarca dile getirdi. Rus donanmasına ait Karadeniz Filosu Sivastopol Limanı’nda konuşlu bulunuyor.

Kremlin tarafından Sivastopol Valisi olarak atanan Mihail Razvozhayev, Karadeniz Filosu’nun ana karargâh binasına saldırı düzenlediğini duyurdu. Sivastopol Valisi Mihail Rasvoşayev, yaptığı açıklamada, “Karadeniz Filosu’nun ana karargâhı düşmanca bir füze saldırısında vuruldu” dedi. Saldırı sonrasında can kaybı veya yaralananlar olup olmadığının incelendiğini kaydeden Vali, kentteki tiyatro binasının yakınlarına da bazı moloz parçalarının düştüğünü belirtti.

Sivastopol Valisi Rasvoşayev, bundan kısa bir süre sonra yaptığı ikinci açıklamada ise kente yönelik ikinci bir hava saldırısı ihtimali konusunda uyarı yaparak, “Kentin merkezine gelmeyin, bulunduğunuz binalarda kalın” ifadelerini kullandı. Vali, donanmanın karargâhına yakın olanların da sirenlerin çalması halinde sığınağa gitmesi gerektiğini söyledi.

Sosyal medyada paylaşılan fotoğraf ve videolarda ise binanın üzerinden siyah dumanların yükseldiği görüldü. Muhalif Telegram kanalı Crimeanwind, görgü tanıklarının ifadelerine dayanarak kentte çok sayıda patlamanın meydana geldiğini aktardı. Rus haber ajansı TASS ise saldırının ardından moloz parçalarının yüzlerce metre uzağa savrulduğunu, çok sayıda cankurtaranın saldırı bölgesine sevk edildiğini duyurdu.

Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan ve ‘Kiev rejiminin’ sorumlu tutulduğu açıklamada, önce saldırıda bir Rus askerinin öldüğü bildirildi. Bakanlık, daha sonra yayınladığı düzeltme açıklamasında ise askerin ölmediğin ancak kayıp olduğunu belirtti.

Saldırı, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin ABD Başkanı Joe Biden ve Kongre üyeleri ile Washington’da bir araya geldiği ve 24 milyar dolarlık ek yardım paketinin değerlendirildiği zamana denk geldi.

Ukrayna’dan yapılan açıklamada ise Rus füzeleri ve ülke genelinde düzenlediği saldırılarda en az beş kişinin yaşamını yitirdiği belirtildi. Bu arada Rus yetkililer, Kırım’a bağlı Bahçesaray yakınlarında bir füze düşürüldüğünü dile getirdi.

Moskova’nın Kırım’a atadığı bölge yöneticisi Sergey Aksyonov, yarımada üzerinde “seyir füzeleri” düşürüldüğü bilgisini paylaştı. Rusya, 18 Mart 2014’te Kırım Özerk Cumhuriyeti’ni ve Sivastopol şehrini yasa dışı şekilde ilhak etmişti.

Paylaşın

ABD’li İstihbarat Yetkilisi: Ukrayna’da Savaş Bitti, Rusya Kazandı

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın, Beyaz Saray’ın ateşkes söylemlerini reddetmeye devam etmesiyle birlikte bir dönüm noktasında olduğunu yazan ABD’li gazeteci Seymour Hersh, yazısında ABD’li istihbarat kaynağının şu sözlerini aktardı:

“Savaş bitti. Rusya kazandı. Artık Ukrayna taarruzu yok ama Beyaz Saray ve Amerikan medyası bu yalanı sürdürmek zorunda. Gerçek şu ki Ukrayna ordusuna taarruza devam etme emri verilirse ordu isyan eder. Askerler artık ölmek istemiyor ama bu, Biden’ın Beyaz Saray’ı tarafından yazılan yalanlara uymuyor.”

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in Economist’e verdiği mülakata değinen Hersh, Ukraynalı mültecilere ev sahipliği yapan ve savaşın sona ermesini isteyen bölgedeki liderlere “iç savaş” tehdidinde bulunduğunu yazdı:

“Economist’in yazdığı üzere Zelenskiy, mülakatta şu uyarıda bulundu: ‘Avrupa ülkelerindeki milyonlarca Ukraynalı mültecinin ülkelerinin terk edilmesine nasıl tepki vereceklerini tahmin etmenin bir yolu yok.’ Zelenskiy, Ukraynalı mültecilerin ‘konuk oldukları ülkelere iyi davrandıklarını ve kendilerini barındıranlara minnettar olduklarını’ ama Ukrayna’nın yenilgisinin ‘insanları köşeye sıkıştırmasının’ Avrupa açısından ‘hayırlı bir hikâye’ olmayacağını ifade etti. Bu bir iç ayaklanma tehdidinden başka bir şey değildi.”

ABD’li gazeteci Seymour Hersh, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın, Beyaz Saray’ın ateşkes söylemlerini reddetmeye devam etmesiyle birlikte bir dönüm noktasında olduğunu yazdı.

ABD istihbaratından kaynağının görüşlerine yer verdiği yazısında Hersh, son başarısız taarruzunun ardından Ukrayna ordusunun artık zafer kazanma şansı olmadığını, Zelenskiy’in ise savaşın sona ermesini isteyen ve Ukraynalı mültecilere ev sahipliği yapan Avrupa ülkelerine yönelik “iç savaş” tehdidine başvurduğunu belirtti.

Hersh’ün yazısının tamamı Harici’de Emre Köse’nin çevirisiyle yayımlandı.

“Güncel istihbarata erişimi olan bir yetkilinin bana söylediğine göre savaş, Zelenskiy’in ısrarı yüzünden devam ediyor” diye yazan Hersh şunları kaydetti:

“Ne onun karargahında ne de Biden’ın Beyaz Saray’ında ateşkesle ilgili herhangi bir bahis söz konusu ve katliamı sona erdirecek müzakerelere de ilgi yok. Yetkili, Ukrayna ordusunun haftada metre olarak ölçtüğü birkaç dağınık bölgede toprak kazanırken, şaşırtıcı kayıplara uğrayan taarruzda aşamalı ilerleme kaydedildiği iddialarından söz ederek ‘Bunların hepsi yalan’ dedi”.

Hersh’ün aktardığına göre sözkonusu ABD’li yetkili “Haziran taarruzunun ilk günlerinde Ukrayna’nın, Rusya’nın üç zorlu beton savunma bariyerinden ağır tuzaklı olan ilkine ya da yakınına bazı erken sızmaları oldu ve Ruslar onları içeri çekmek için geri çekildi. Ve tamamı öldürüldü” dedi.

CIA analistlerinin Ukrayna’daki savaşın başarıya ulaşma ihtimali konusunda Savunma İstihbarat Teşkilatı’ndaki (DIA) meslektaşlarına kıyasla sürekli olarak çok daha şüpheci bir tutum sergilediklerini yazan Hersh ABD medyasınınsa bu ihtilafı görmezden geldiğini kaydetti.

Zelenskiy’in Economist’e verdiği mülakata değinen Hersh, Ukraynalı mültecilere ev sahipliği yapan ve savaşın sona ermesini isteyen bölgedeki liderlere “iç savaş” tehdidinde bulunduğunu yazdı:

“Economist’in yazdığı üzere Zelenskiy, mülakatta şu uyarıda bulundu: ‘Avrupa ülkelerindeki milyonlarca Ukraynalı mültecinin ülkelerinin terk edilmesine nasıl tepki vereceklerini tahmin etmenin bir yolu yok.’ Zelenskiy, Ukraynalı mültecilerin ‘konuk oldukları ülkelere iyi davrandıklarını ve kendilerini barındıranlara minnettar olduklarını’ ama Ukrayna’nın yenilgisinin ‘insanları köşeye sıkıştırmasının’ Avrupa açısından ‘hayırlı bir hikâye’ olmayacağını ifade etti. Bu bir iç ayaklanma tehdidinden başka bir şey değildi.”

“Savaş bitti, Rusya kazandı”

Yazısının sonunda ise Hersh ABD’li istihbarat kaynağının şu sözlerini aktardı: “Savaş bitti. Rusya kazandı. Artık Ukrayna taarruzu yok ama Beyaz Saray ve Amerikan medyası bu yalanı sürdürmek zorunda. Gerçek şu ki Ukrayna ordusuna taarruza devam etme emri verilirse ordu isyan eder. Askerler artık ölmek istemiyor ama bu, Biden’ın Beyaz Saray’ı tarafından yazılan yalanlara uymuyor.”

Paylaşın

Kremlin’den Açıklama: İlham Aliyev, Vladimir Putin’den Özür Diledi

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Dağlık Karabağ’da ölen Rus askerleri için Vladimir Putin’den özür dilediği bildirildi. Dağlık Karabağ’da Rus Barış Gücünü taşıyan araca ateş açılması sonucu araçtaki askerlerin hayatını kaybettiği açıklanmıştı.

Haber Merkezi / Olayın açığa kavuşturulması için Azerbaycan ve Rusya’nın soruşturma makamlarının bölgede iş birliği içerisinde çalıştığı belirtilmiş ancak ölen asker sayısı ve ateşin kimin tarafından açıldığı hususunda bilgi paylaşılmamıştı.

Kremlin’den yapılan açıklamada, Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in bir görüşme yaptığı ve görüşmede İlham Aliyev’in Karabağ’da ölen Rus Barış Gücü askerleri için özür dilediği belirtildi. Görüşmede ayrıca Putin’in İlham Aliyev’den bölgedeki Ermeni halkının güvenlik haklarına saygı duymasını istediği aktarıldı.

Kremlin, iki lider arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada “İlham Aliev, Rus askerlerin trajik ölümü dolayısıyla özür diledi ve derin taziyelerini ifade etti. Olayla ilgili kapsamlı bir soruşturma yürütüleceğini ve tüm sorumluların gerektiği şekilde cezalandırılacağını söyledi” ifadeleri kullanıldı.

Ateşkes sağlandı

Azerbaycan, Dağlık Karabağ’a Salı günü başlattığı askeri operasyonun ardından Çarşamba günü taraflar arasında ateşkes sağlandığı açıklanmış ve Aliyev de operasyonun “başarıyla” tamamlandığını duyurmuştu. Ateşkes konusunda varılan uzlaşma, bölgedeki ayrılıkçı Ermeni güçlerin feshedilmesini, silahlarını bırakmalarını ve Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a entegre edilmesini öngörüyor.

Yaklaşık 120 bin nüfuslu bölgede yaşayan Ermenilerin çoğu evlerinden sürülmek veya kalırlarsa Azeri şiddeti ile karşı karşıya kalmaktan kaygı duyuyor. Ermeni medyasında yer alan haberlere göre, son günlerde yaşanan çatışmalarda en az 200 kişi hayatını kaybetti, 400 kişi de yaralandı.

Dağlık Karabağ’da ateşkes ilan edilmesinin ardından, iki tarafı temsil eden heyetler Yevlah kasabasında bir araya geldi. Yaklaşık iki saat sürdüğü belirtilen görüşmenin ayrıntılarına dair henüz resmi açıklama yapılmadı.

Reuters haber ajansının bildirdiğine göre, Rus haber ajansı RIA’ya konuşan bir Ermeni temsilci, görüşmede nihai bir anlaşmaya varılmadığını söyledi. Ajansa konuşan Azeri temsilci de, Azerbaycan ile Karabağ Ermenileri arasındaki tüm sorunların bir toplantıda çözülmesinin beklenemeyeceğini kaydetti.

AB’den güvence talebi

Öte yandan Avrupa Birliği (AB), Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilerin hakları ve güvenliği için garanti istedi. AB’li üst düzey bir diplomatın dpa haber ajansına verdiği bilgilere göre, AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı telefon görüşmesinde Azerbaycan’ın Ermenilere saygı gösterileceği ve ülkede geleceklerinin olacağı konusunda güvence vermesi gerektiğini söyledi.

Michel’in görüşmede Dağlık Karabağ’ı terk etmek isteyenler için güvenli ve gönüllü ayrılma koşullarının da sağlanması gerektiğini ifade ettiği aktarıldı.

AB’li diplomat, görüşmede Aliyev’in sorunun çözümü için uluslararası arabuluculuğu reddettiğini ve bölgeye düzenledikleri askeri operasyonu savunduğunu aktardı. Azerbaycan’ın, Dağlık Karabağ’ın “tekrar entegrasyonu”nu sürdürmeyi hedeflediğini kaydeden diplomat, ayrıca silahlarını bırakanlar için af çıkarmayı değerlendirdiğini de sözlerine ekledi.

Gelişmeler karşısında AB’nin olası yanıtının ne olabileceği konusunda da Brüksel’de farklı seçeneklerin tartışıldığını ifade eden AB’li diplomat, Azerbaycan hükümetinin kullandığı yöntemin kesinlikle kabul edilemez olduğunu vurguladı.

Paylaşın

Suriye İle Normalleşme: İran’dan Yeni Plan Önerisi

Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi kapsamında İran’dan yeni bir plan önerisi geldi. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Al-Wafaq gazetesine verdiği röportajda Türkiye-Suriye normalleşmesine ilişkin sundukları plan hakkında konuştu.

Ashark Al-Awsat’ın aktardığına göre, Rusya’nın da katılımıyla gerçekleştirilen dörtlü zirvelerde dile getirilen söz konusu plan, Türkiye’nin Suriye’deki güçlerini çekmesini, Suriye’nin de Türkiye topraklarına herhangi bir tehdit olmamasını sağlamasını içeriyordu. Abdullahiyan, “İlk olarak Türkiye’nin Suriye topraklarından askeri güçlerini çekmeye bağlılığını, ikinci olarak da Suriye’nin Türkiye topraklarına yönelik bir tehdit oluşmaması için güçlerini sınırda konuşlandırmasını teklif ettik” açıklamasında bulundu.

Suriye’nin Tahran’a sınır güvenliğini sağlamaya ‘tamamen hazır olduğunu’ bildirdiğini söyleyen İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, Rusya ve İran’ın bu yönde yapılacak herhangi bir anlaşmaya garantör olacağı yönünde güvence verildiğini kaydetti.

Suriye ile normalleşme adımları Rusya ve İran’ın da katılımıyla yapılan dörtlü zirvelerle devam ederken, son olarak Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, 4 Eylül’de yaptığı bir konuşmada, Türkiye ile ilişkilere de değinmiş ve “Suriye’nin kuzeyindeki Türk işgali bitecek ve Türkiye, iki ülke arasındaki ilişkileri eski durumuna döndürmenin tek yolunun bu işgalden çekilmek olduğunu biliyor” açıklamasında bulunmuştu.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad da ağustosta verdiği bir röportajda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olası görüşmesine değinerek, “Hedefimiz Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesi, Erdoğan’ın hedefi ise Türkiye’nin Suriye’yi işgalini meşru kılmak” ifadelerini kullanmış, “Neden Erdoğan’la buluşacakmışım? Bir şeyler içmek için mi?” diye sormuştu. Esad, “Suriye’deki terör Türkiye’den kaynaklanıyor” demişti. Tamamı yayınlanmadan bir gün önce bir kısmı yayınlanan söyleşide Esad’ın Erdoğan ile görüşmeye ilişkin şu ifadeleri kullandığı aktarılmıştı: “Görüşme Erdoğan’ın sunduğu koşullar altında gerçekleşemez.”

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’da 1 Eylül’de bir açıklama yaparak, “Türkiye ve Suriye’ye Adana Mutabakatı’na dönmelerini önerdik” demişti. Ankara-Şam normalleşmesine ilişkin yol haritası taslağına değinen Lavrov, “Yol haritası taslağını bu yılın haziran ayında tüm meslektaşlarımıza ilettik. Şu anda değerlendiriliyor, bu taslağın onaylanabileceği, genel kabul edilebilir duruma getirilmesi için temaslar sürüyor” demişti.

Rusya’nın Türkiye ve Suriye’ye 1998 yılında imzaladıkları Adana Mutabakatı’na dönmelerini önerdiğini anlatan Lavrov, şöyle devam etmişti: “Bu anlaşma, terör tehdidinin bulunduğunu ve bu tehdidin ortadan kaldırılmasını, Türkiye’nin Şam’ın onayıyla terörle mücadele yapılarını Suriye topraklarının belirli bir derinliğine kadar gönderme hakkına sahip olmasını öngörüyordu. Bu anlaşma yürürlüğünü sürdürüyor, kimse onu feshetmedi.”

Normalleşme sürecinin ilk adımı 28 Aralık’ta atıldı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad, Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana dışişleri bakanları düzeyinde ilk kez resmi görüşme için Moskova’da bir araya gelmişti.

Toplantıda ilişkilerin normalleştirilmesinin yanı sıra Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan 3,7 milyon Suriyeli mültecinin ülkelerine gönüllü geri dönmeleri konusunun da ele alınacağı kaydedilmişti.

Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde konuyla ilgili yer alan açıklamada “Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi hakkında görüş alışverişinde bulunulması, terörle mücadele, siyasi süreç, sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşleri de dahil olmak üzere insani konuların ele alınması planlanmaktadır” denilmişti.

Ankara ile Şam arasındaki normalleşme sürecinde Rusya’nın da girişimleriyle ilk somut adım bakanlar düzeyinde 28 Aralık’ta atılmıştı.

Moskova’da 28 Aralık 2022’de Türkiye, Rusya ve Suriye savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katılımıyla yapılan üçlü toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştı.

İlk görüşmede Şam yönetiminin, Türkiye’den, topraklarından çekilmesini ve Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) “terörist” olarak tanınmasını istediği ancak bu taleplerin Türkiye tarafından geri çevrildiği bildirilmişti.

Nisan başında dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılan toplantıya İran da katıldı. Türkiye, Suriye, Rusya ve İran savunma bakanları ve istihbarat başkanlarının katıldığı 25 Nisan’da yapılan toplantı, Ankara ile Şam arasında başlatılan normalleşme sürecinde yeni bir adım olmuştu.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Türkiye “Suriye topraklarında her şekliyle terör örgütleri ve tüm aşırılıkçı gruplarla mücadele, Suriyeli mültecilerin topraklarına dönmelerine yönelik çabaların yoğunlaştırılması”na vurgu yaptı ve tarafların “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını teyit” ettikleri belirtilmişti.

Suriye ise “Türk birliklerinin Suriye’den çekilmesi” talebini yinelemişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Aralık toplantısı öncesinde Suriye’nin kuzeyindeki YPG güçlerine yönelik olası kara operasyonuyla ilgili açıklamada bulunurken, “Biz şu an itibarıyla Suriye, Türkiye, Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz.

Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin’e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız” şeklinde konuşmuştu.

Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Rus medyasına yansıyan haberlerde, Moskova’nın Türkiye tarafından önerilen üçlü diplomasi mekanizması fikrine sıcak baktığı belirtilmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kasım ayında Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşebileceğinin sinyalini vermiş ancak Esad, Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki askerlerini çekmeyi kabul etmediği müddetçe Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeyeceğini söylemişti.

Paylaşın

Finlandiya Cumhurbaşkanı Niinisto: Ukrayna Savaşı Avrupa’nın Sorunu

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini Avrupa ve NATO için “uyandırma zili” olarak niteleyen Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto, Ukrayna savaşının aslında bir Avrupa sorunu olduğunu, bütün Avrupalıların bunu anlaması gerektiği görüşünü dile getirdi.

Niinisto, savaşın ne kadar süreceği, nasıl biteceğini ya da yeniden barış sağlandığında hayatın nasıl olacağını kestirmenin oldukça zor olduğunu ifade etti.

Finlandiya’nın 1939 yılında Rusya ile giriştiği “Kış Savaşı” ve bazı topraklarını terk etmek zorunda kaldığı 2. Dünya Savaşı’na atıfta bulunan Niinosto, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, savunmalarına gereken önemi vermedikleri gerekçesiyle Avrupa ülkelerinin büyük bir hata yaptığını savundu.

Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin bir nükleer savaşa dönüşebileceği uyarısında bulundu. Helsinki’de The New York Times gazetesinin sorularını yanıtlayan Niinisto, Avrupa ​​liderleri ve vatandaşlarından, Rusya’nın ‘savaşı tırmandırma tehlikesi’ konusunda kayıtsız kalmamalarını istedi.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre, savaşın uzun süreceği öngörüsünde bulunan Niinisto, çatışmaların nükleer silah kullanımı da içinde olmak üzere beklenmedik yollara sapabileceği uyarısında bulundu.

Niinisto, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini Avrupa ve NATO için “uyandırma zili” olarak niteledi. Finlandiya Cumhurbaşkanı, Ukrayna’nın işgalinin aslında bir Avrupa sorunu olduğunu, bütün Avrupalıların bunu anlaması gerektiği görüşünü dile getirdi.

Finlandiya’nın 1939 yılında Rusya ile giriştiği “Kış Savaşı” ve bazı topraklarını terk etmek zorunda kaldığı 2. Dünya Savaşı’na atıfta bulunan Niinosto, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, savunmalarına gereken önemi vermedikleri gerekçesiyle Avrupa ülkelerinin büyük bir hata yaptığını savundu.

Savaş daha geniş bölgelere yayılabilir uyarısı

NATO üyeasi Romanya’ya düşen bir Rus İHA’sına dikkat çeken Niinosto, savaşın daha geniş bölgelere yayılabileceği uyarısında bulunarak, “Çok hassas bir durumdayız. Küçük şeyler bile büyük sorunlara yol açabilir ve daha da kötüsü başımıza gelebilir. Bu kadar büyük ölçekli bir savaşın riski de fazla ve maalesef nükleer silahların kullanılma riski çok büyük.” dedi.

Niinisto, savaşın ne kadar süreceği, nasıl biteceğini ya da yeniden barış sağlandığında hayatın nasıl olacağını kestirmenin oldukça zor olduğunu ifade etti.

Ukrayna savaşının bitmesiyle ilgili senaryolara değinen Finlandiya Cumhurbaşkanı, Ukrayna’da barış sağlansa bile Rusya’nın yeni bir savaş çıkarmamasını sağlamanın Avrupa’nın en büyük büyük çıkarı olacağını vurguladı ve “insanlar için barıştan daha değerli bir şey yok” ifadesini kullandı.

Paylaşın

Kim İle Putin Görüştü: Emperyalizme Karşı Mücadelede Birlikte Olacağız

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, Rusya’nın Çin sınırına yakın bölgesinde yer alan uzay merkezi Vostoçni Uzay Üssü’nde görüştü. Kim onuruna verilen yemekte Putin, “Ülkelerimiz arasında dostluk ve işbirliğinin gelecekte güçlendirilmesi” için kadeh kaldırdı.

Kuzey Kore lideri Kim, “Başkan Putin’in kararlarını her zaman destekleyeceğiz ve… emperyalizme karşı mücadelede birlikte olacağız” mesajı verdi. Kim, ülkesinin Rusya ile ilişkilerini güçlendirme konusunda daha önce de oldukça kararlı bir tutum sergilemiş ve Putin ile ikili ilişkilerin hükümetinin “bir numaralı önceliği” olduğunu söylemişti.

Rusya’nın Çin sınırına yakın bölgesinde yer alan uzay merkezi Vostoçni Uzay Üssü’nde görüşen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un buluşmasında ‘işbirliği ve zafer’ mesajları verildi.

Putin, Rusya’nın doğusunda kozmodromu ziyaret eden Jong Un onuruna düzenlenen öğle yemeğinde Pyongyang ile “işbirliğinin gelecekte güçlenmesine” kadeh kaldırdığını söyledi. Putin’e ‘yoldaş’ şeklinde hitap eden Kuzey Kore lideri de Rusya’nın başta Batı olmak üzere düşmanlarına karşı “büyük bir zafer” kazanacağını ifade etti.

Rusya liderine “tam ve koşulsuz desteğini” bildiren Jong Un, Pyongyang’ın “anti-emperyalist” cephede her zaman Moskova’nın yanında yer alacağını kaydetti.

Liderler görüşmeye Soyuz-2 uzay roketi fırlatma tesisini gezerek başladı. Kremlin, iki liderin önce kendi heyetlerinin huzurunda iki saatten fazla bir süre görüştüğünü, ardından da iki devlet başkanı arasında bire bir görüşme gerçekleştiğini duyurdu.

Putin: Eski bir dost, iki yeni dosttan daha iyidir

Rusya Devlet Başkanı, yemekte Kim Jong Un’a bakarak, “Şu anki ziyaretiniz de bir dostluk ve arkadaşlık atmosferi içinde gerçekleşiyor. Eski bir dost, iki yeni dosttan daha iyidir” ifadesini kullandı.

Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile Kuzey Koreli üst düzey yetkililerle çevrili bir masada kırmızı şarap kaldıran Putin “Halklarımızın refah ve esenliğine” dedi.

Rusya ve Kuzey Kore arasındaki ilişkilerin “1945 yılında Sovyet ve Kore askerlerinin yan yana Japon ordusunu yendiği Kore özgürlük mücadelesi sırasında kurulduğunu” ifade eden Putin, “Bugün dahi dostluk ve iyi komşuluk bağlarını güçlendirmeye çalışıyor, ortak bölgemizde barış, istikrar ve refah için çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.

Jong Un: Zafer kazanacağına inanıyoruz

Jong Un, “Rus ordusunun ve halkının, hegemonya ve yayılma peşinde koşan kötü niyetli grupları cezalandırmak için verilen adil mücadelede büyük bir zafer kazanacağına inanıyoruz.” diye konuştu.

Putin ile görüşmesinde her alanda işbirliğinin nasıl güçlendirileceği konusunda” tatmin edici bir fikir birliğine vardıklarını” söyleyen Jong Un, “Yoldaş Putin ile Kore yarımadası ve Avrupa’daki siyasi, askeri durumun yanı sıra bölgede ve dünyada barışı sağlama mücadelesinde stratejik, taktiksel işbirliği, destek ve dayanışma konularında derinlemesine bir görüşme yaptım” dedi.

Jong Un’un açıklamalarında Kiev ve Moskova arasındaki çatışmadan bahsetmedi ancak Rus haber ajansı TASS, Kore liderinin Ukrayna’daki “özel askeri operasyon” alanında “kahraman” Rus ordusunu övdüğünü kaydetti.

Jong Un, “Rusya’nın kahraman ordusu ve halkının zafer geleneğini parlak bir şekilde miras alacağına; ‘askeri operasyonlar ve güçlü bir ulus inşa etmek’ konularında asil haysiyet ve onurunu güçlü bir şekilde sergileyeceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Rusya’nın Interfax haber ajansına göre Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, Devlet Başkanı Putin’in Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ile yaptığı görüşmenin “önemli ve esaslı” olduğunu söyledi.

Peskov, Kuzey Kore’nin Rusya ile havacılık ve ulaşım alanlarında işbirliğine ilgi duyduğunu da sözlerine ekledi. Rus devlet haber ajansı Ria Novosti’ye yaptığı açıklamada da Peskov, iki liderin görüşmelerinde nükleer savaş risklerini ele almadıklarını söyledi.

Birleşmiş Milletler yaptırımları ilişkilerin gelişmesine engel mi?

Kremlin Sözcüsü Peskov daha önceki açıklamasında da görüşmenin “iki ulus arasındaki dostluğu kuvvetlendireceğini” ifade etmişti. Kremlin’den bu sabah yapılan açıklamada, Birleşmiş Milletler’in (BM) Kuzey Kore’ye yönelik yaptırımlarının Pyongyang ile ilişkilerini engellemeyeceği vurgulandı.

Birleşmiş Milletler 2006’daki ilk nükleer denemesinden bu yana Kuzey Kore’ye yaptırım uygulanmasını öngören 10’dan fazla karar almıştı. Bazı analistler, Rusya’nın bu toplantı sonucunda Kuzey Kore’ye cephane stoku karşılığında ileri teknoloji sağlayabileceği yorumunu yapmış, bunun ise uluslararası yaptırımların ihlali anlamına geleceğini vurgulamıştı.

Görüşmeye tepkiler ne oldu?

ABD daha önce Kuzey Kore’yi Rusya’ya silah satmaması için uyarmış, aksi takdirde yaptırımların daha da artırılacağını açıklamıştı.

BBC’ye konuşan Center for European Policy Analysis adlı düşünce kuruluşundan Samuel Greene, Rusya’nın pek fazla dostu kalmadığı için kendisiyle işbirliği yapabilen ülkelere daha fazla yakınlaşma ihtiyacı olduğunu, diğer yandan da Batı’ya “Ukrayna konusunda bizimle anlaşmazsanız size daha fazla sorun yaratabilecek Kuzey Kore’ye yardım ederim” mesajı verdiğini söylüyor. Güney Kore, olası bir silah anlaşmasını yakından takip ettiklerini açıkladı.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrey Rudenko ise seyahatle ilgili bilgileri Güney Kore’yle de paylaşabileceklerini belirtti ve “Güney Kore’nin Moskova’da elçiliği var, talep ederlerse bilgi veririz” dedi. Çin, Putin ile Kim’in görüşmesi için “Kuzey Kore ve Rusya arasındaki ilişkilerle ilgili” değerlendirmesinde bulundu.

Çin, Kuzey Kore’nin uzun süredir müttefiklerinden biri ve ekonomik destekçisi. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning, ayrıca Kuzey Kore’nin “dağlar ve nehirlerle birbirine bağlı dost komşuları” olduğunu ve “Çin-Kuzey Kore ilişkilerinin iyi geliştiğini” kaydetti.

İki lider neden uzay üssünde buluştu?

Rus devlet medyası Ria Novosti’nin bildirdiğine göre Putin, Moskova’nın Kuzey Kore’ye uydu programında yardımcı olmak istediğini ve bu amaçla görüşme yeri olarak uzay istasyonunun seçildiğini söyledi. Kim’in ilerleme kaydetmekte zorlandığı alanlardan biri de uzay programı. Son altı ay içinde iki kez yörüngeye bir casus uydu yerleştirme çabaları başarısız oldu.

Casus uydunun Kuzey Kore’ye gökyüzünde düşmanlarını gözetleme imkanı sağlayacağı ve bunu saldırıları daha doğru planlamak ve gelen tehditleri izlemek için kullanabileceği belirtiliyor. Kim, casus uydu geliştirmeyi son birkaç yıldaki en önemli askeri önceliklerinden biri haline getirdi.

Rusya’ya silah satması karşılığında Kim’in de Putin’den kendi silah programı için gelişmiş askeri teknolojisini paylaşmasını istemesi bekleniyordu. Moskova’nın silahlarının Pyongyang’ınkilerden onlarca yıl ileride olduğu düşünülüyor.

Kim, zırhlı treninde yolculuk yaptı. 2019’daki görüşmeye de aynı şekilde gitmişti. Zırhlı treninde 20 zırhlı otomobil taşıdığı, normal trenlerden çok daha ağır olduğu için saatte en fazla 59 kilometre hızla ilerleyebildiği belirtiliyor. Rusya’daki tren raylarının genişliği Kuzey Kore’dekinden daha büyük olduğu için Kim’in treninin sınırda tekerlerini de değiştirmesi gerekmişti.

“Kuzey Kore’nin elinde milyonlarca top mermisi ve roket olabilir”

Carnegie Endowment for International Peace adlı düşünce kuruluşundan Ankit Panda, iki ülkenin de birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamasının mümkün olduğunu söylüyor: “Şimdi esas konu, iki tarafın da birbirlerinin istediği fiyatı ödemeye razı olup olmayacağı.”

Rusya’nın Kuzey Kore’den silah, top mermisi ve roket talep etmesi, yaptırımlar nedeniyle ekonomisi zor durumda olan Kuzey Kore’nin ise gıda ve hammadde istemesi bekleniyor.

New York Times gazetesine göre Rusya’nın 122 ve 152 milimetrelik top mermisi stokları azalmış durumda. Putin bu topların yanı sıra anti-tank mayınlar da talep edebilir. Gazeteye göre Kim’in talep listesinde ise gıdanın yanı sıra daha gelişmiş uydu ve nükleer denizaltı teknolojilerine erişim yer alabilir.

Kuzey Kore’nin silah sistemlerinin önemli bir kısmı, tıpkı Rusya’nınki gibi Sovyetler Birliği’nin sistemlerine göre tasarlanmış durumda. Bu yüzden iki ülkenin silahları ve mühimmatları çoğunlukla birbiriyle uyumlu.

BBC’ye konuşan Kuzey Kore Çalışmaları Üniversitesi’nden Prof. Kim Dong-yup’a göre, 1953’ten beri savaşmadığı için Kuzey Kore’nin elinde milyonlarca top mermisi ve roket olabilir. Prof. Kim, bu eski mühimmatları Rusya’ya vermenin Kuzey Kore’nin savunma kapasitesini azaltmayacağı görüşünde. Zira artık orduda daha modern mühimmatlar kullanıyorlar.

(Kaynaklar: BBC Türkçe, Euronews Türkçe)

Paylaşın

İngiltere Hükümeti, Wagner’i ‘Terör Örgütü’ İlan Etmek İçin Harekete Geçti

İngiltere hükümeti, paralı asker şirketi Wagner’i “terör örgütü” ilan etmek için yasa tasarısı hazırladı. Tasarı parlamentoda kabul edildiği takdirde El Kaide ve IŞİD gibi yasaklı bir örgüt haline gelecek olan Wagner Grubu’nun varlıkları da “terör örgütü varlıkları” kapsamına girecek ve bu varlıklara el konulabilecek.

Haber Merkezi / Wagner lideri Yevgeny Prigojin, Kremlin’e karşı ayaklandıktan sonra Belarus Lideri Lukaşenko’nun araya girmesi ile geri çekilmiş ancak daha sonra şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybetmişti. Yevgeni Prigojin ve diğer üst düzey komutanlarla birlikte, 2020’de İngiltere tarafından yaptırım kapsamına alınmıştı.

İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman, İngiliz basınına yaptığı açıklamada# Wagner”i yasaklamak için attıkları adımın nedenlerini sıraladı.

“Putin Rusyası’nın ülke sınırları dışında kullandığı askeri bir araç” olarak tanımladığı Rus paralı asker şirketini “vahşi” ve “yıkıcı” olarak nitelendiren Braverman, “Putin rejimi kendi yarattığı canavarla ne yapacağı konusunda karar verirken, Wagner’in devam eden istikrarsızlaştırıcı faaliyetleri sadece Kremlin’in siyasi hedeflerine hizmet etmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Wagner’in Ukrayna, Orta Doğu ve Afrika’daki operasyonlarına işaret ederek, “Küresel güvenliğe tehdit oluşturuyorlar” ifadelerini kullanan İngiliz Bakan, “Bu nedenle onları terör örgütü olarak yasaklıyoruz ve Rusya’ya karşı yürüttüğü mücadelesinde de Ukrayna’ya elimizden gelen yardımı yapıyoruz” diye konuştu.

İngiltere’de ana muhalefetteki İşçi Partisi de bir süredir Wagner’in “terör örgütü” ilan edilmesini talep ediyordu. Dışişleri Bakanlığı ise Wagner’e karşı çeşitli yaptırımlar uygulamış, şirket yöneticilerinin varlıklarının dondurulmasına karar vermişti.

Wagner, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yanı sıra Suriye ve Libya ile Mali gibi Afrika ülkelerinde de kritik roller oynadı. Wagner savaşçılarına, cinayet ve işkence gibi suçlamalar yöneltildi.

ABD, 2020’de Wagner’in Libya başkenti Trablus etrafına mayın döşediğini açıklamıştı. Temmuz’da ise İngiltere Wagner’in Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde işkence ve infazlardan sorumlu olduğunu belirtmişti.

Paylaşın