12 Binden Fazla Bina Çöktü; Çürük Yapılardan Kimler Sorumlu?

Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu, Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan binaların, Adana haricinde yüzde 50 ila 60’nın 2000 sonrası yapıldığına dikkat çekerken, Avukat Murat Kemal Gündüz, büyük projelerde, toplu konutlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ruhsat izni verebildiğini söylüyor.

İstanbul’da Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Teftiş Başkanı olan Ali Tezel de yapı denetimindeki sorunlara işaret ediyor. 2007, 2008, 2009 ve 2010 yıllarında yapı denetim şirketlerini incelemeye aldıklarını ifade eden Tezel, “Birinci en büyük sorun yapı denetim şirketlerini inşaat şirketlerinin seçmesiydi” ifadelerini kullanıyor.

Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki deprem, Şanlıurfa, Gaziantep, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Malatya’da 12 binden fazla binanın çökmesine yol açtı. Yeni yapılan binaların dahi enkaz haline gelmesi gözleri müteahhitlere çevirdi. Ancak çürük binaların tek sorumlusu müteahhitler değil.

İnşaat faaliyetlerinin, yer seçiminden binalardaki taşıyıcı sistemlerle demir ve beton malzemelerinin kalitesine dek ruhsatlandırma ve denetim süreçlerinde merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin ciddi bir sorumluluğu bulunuyor. Afet bölgelerinde ise bu sorumluluk daha da büyüyor.

Adalet Bakanlığı, depremlerden etkilenen illerdeki savcılıklara Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulması için yazı gönderirken, Diyarbakır ve Osmaniye’de soruşturmaların başlatıldığı duyuruldu. Türkiye’nin yakın tarihindeki deprem soruşturmaları ise yıkılan binaların denetim ve izin süreçlerinde kusur ya da ihmali olan kamu görevlilerinin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı konusunda soru işaretlerine neden oluyor.

Sorumlu yetkililer yargılanmadı

1999 Marmara depreminde kamusal sorumluluğu olan üst düzey yetkililer yargılanmazken, 23 Ekim 2011’de gerçekleşen 7,2 büyüklüğündeki Van depreminde de durum değişmedi.

Van depreminde 604 insan hayatını kaybetmiş, yetkililerin “eve dönün” çağrısının ardından 9 Kasım 2011’de gerçekleşen ikinci depremde aralarında kente gelen gazeteci, aktivist ve yardım kuruluşu ekiplerinin de yer aldığı 42 kişi yaşamını yitirmişti. 24 kişinin yaşamını yitirdiği Bayram Otel ile ilgili açılan davada, can kayıplarında sorumluluğu olan kamu yetkilileri hakkında soruşturma izni çıkmadı.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan Van Bayram Otel davasında mağdur ailelerin avukatlarından Murat Kemal Gündüz, dava dosyasına giren bilimsel tespitlerin Kahramanmaraş depremleri için de geçerli olduğunu söylüyor. Gündüz, “Hiçbir şey değişmemiş. Bakın 12 yıl geçti. Maalesef sonuç aynı” diyor.

İzin ve denetim yetkisi kimde?

Peki binaların yapım süreçlerinde hangi kamu kurumunun ne gibi sorumlulukları var?

Avukat Gündüz, deprem felaketinde birçok kamu kurumunun sorumluluğu olduğunu belirterek binaların depreme dayanıklılığı ve inşaatların kalitesi açısından öncelikli sorumlu kurumları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) ve ilgili yerel idareler (belediyeler ve valilikler) diye sıralıyor.

Yıkılan ve hasar gören hastaneler ve sağlık kuruluşlarıyla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın, karayolları ve köprülerle ilgili Ulaştırma Bakanlığı’nın sorumlu olduğunu dile getiren Gündüz, afetten dolayı AFAD’ın da deprem riski bilinen yerlerde yapması gereken çalışmalar olduğunu belirterek bu konuda İçişleri Bakanlığı’nın da açık bir sorumluluğu bulunduğuna dikkat çekiyor.

“Temel sorumluluk Bakanlık düzeyinde”

“Burası önceden afet bölgesi ilan edilmiş. Deprem riskinin bilindiği yerler” diyen Gündüz’e göre deprem riskini en aza indirmek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın da AFAD’ın da binaları denetlemesi gerekiyordu.

Deprem sonrası bunun yapılmadığının açık bir şekilde görüldüğünü ifade eden Gündüz, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hem ruhsatları, imar planlarını, bölgesel yerleşmeyi takip etmesi hem de bunları denetlemesi lazımdı, ki buralar riskli olan yerler. Daha evvel meydana gelen depremlerde yapılan sorumluluk atıflarında Çevre Bakanlığı’na sorumluluk verilmesinin sebebi de bu tespitlere dayalıydı. Keza AFAD için de aynısı geçerli” diyor.

Bölgede tarım arazilerinin üzerine çok sayıda bina yapıldığına işaret eden Gündüz, “Yerel idarelerin kusuru olmakla birlikte ben, temel sorumluluk yine de Bakanlık düzeyinde diye düşünüyorum. Çünkü müdahale, düzeltme, uyarma ve denetleme yükümlülükleri var. Denetleme makamını yerine getirmek zorunda” ifadelerini kullanıyor.

Yıkılan binaların yüzde 60’ı yeni

ODTÜ Yapı ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı Yöneticisi Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu, Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan binaların, Adana haricinde yüzde 50 ila 60’nın 2000 sonrası yapıldığına dikkat çekiyor.

2001’de çıkan Yapı Denetim Yasası, çıktığı yıldan itibaren Hatay, Gaziantep ve Adana’nın da yer aldığı 19 pilot ilde, 2011’den itibaren de tüm Türkiye’de uygulanmaya başlanmıştı. Buna göre Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yetkilendirdiği ve denetiminden sorumlu olduğu yapı denetim kuruluşu, yapı sahibi adına inşaat faaliyetlerini ve Müteahhiti denetliyor.

Bu kuruluşların verdiği rapor üzerine de belediye yapıya ruhsat tahsis ediyor. Belediye tahsis etmezse merkezi idarenin ruhsat verme yetkisi de var. Avukat Murat Kemal Gündüz, büyük projelerde, toplu konutlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ruhsat izni verebildiğini söylüyor. Gündüz, ayrıca mevzuata göre Bakanlığın temel sorumluluğunun verilen tüm ruhsatları denetlemek olduğunu vurguluyor.

Yasaya göre denetim şirketlerini yapı sahibi belirlese de uygulamada bu kuruluşları müteahhitlerin belirlediği, ücreti de müteahittin ödediği görülüyor. İnşaat şirketlerinin yapı denetim firmaları da açtığının altını çizen Haluk Sucuoğlu, müteahhitlerin özellikle küçük yerlerde belediyelerle politik ilişkilerine dikkat çekiyor.

“Ölmüş mühendisleri çalışıyor gösterdiler”

Daha önce İstanbul’da Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Teftiş Başkanı olan Ali Tezel de yapı denetimindeki sorunlara işaret ediyor. 2007, 2008, 2009 ve 2010 yıllarında yapı denetim şirketlerini incelemeye aldıklarını ifade eden Tezel, “Birinci en büyük sorun yapı denetim şirketlerini inşaat şirketlerinin seçmesiydi. Yani hangi yapı denetim şirketiyle çalışacaklarını o şirketler seçiyordu. İkincisi, yapı denetim şirketleri belli bir metrekare için belli bir sayıda mühendis çalıştırmak zorundaydı. Ölmüş olan mühendisleri diplomaları var diye sanki orada inşaatı denetlemiş gibi sosyal güvenlik kurumuna bildirge ediyorlardı” ifadelerini kullanıyor.

Avukat Gündüz’e göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da bu açıdan kısmen sorumlu.

Van Bayram Otel davasında Anayasa Mahkemesi yaşam hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle Van Valisi, yerel ve merkezi AFAD yetkililerinin yargılanmasına karar vermiş, ancak İçişleri Bakanlığı Vali’nin soruşturulmasını reddetmişti. AFAD yetkilileri hakkında ise Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun görevlendirdiği müfettişler yargılamaya izin verilmemesi kararı vermişti. Anayasa Mahkemesi’ne ikinci kez yapılan başvuru reddedilirken karar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındı.

“Mahkemeler devletin yanında”

Haluk Sucuoğlu ise daha önce yaşanan Erzincan, Dinar, Ceyhan ve Marmara depremlerinde de kamu görevlilerinin etkin bir şekilde yargılanmadığını anlatıyor.

“Kimse devleti mahkemeye vermedi. Yani sen bana ruhsat verdin, bu binanın güvenli olduğunu belgeledin. Sonra bu binayı yıkıldı. Sen bundan sorumlusun diye vermedi. Çok azdır örnekleri” diye konuşan Sucuoğlu, sivil toplum kuruluşları üzerinden bazı davalar açılsa da mahkemelerin devletin yanında olduğunu söylüyor.

Sucuoğlu şöyle devam ediyor: “Bu konuda da kabak gider ilgili belediyenin, imar müdürünün başına patlar. İşte birkaç tane imar müdürü bu şekilde yargılandı. Meslekten ihraç edildiler. Hatta benim de bilirkişi olduğum bir mahkeme idi galiba bu. Bir imar müdürü bir yerde önümüzü kesip bir tek benim canıma okudunuz dedi bütün süreçle ilgili. Bu da bir gerçek. İşte burada sistemin aslında işlemediğini gösteriyor”

“Hukukçuların görevi bunu zorlamak”

Uzmanlara göre Kahramanmaraş depremleri sonrası ortaya çıkan tabloda da kamu yönetiminde en aşağıdan en yukarıya kadar bir sorumluluk dalgası silsilesi var.

Avukat Kemal Gündüz, “Hukukçuların görevi bunu zorlamak. Tüm kamusal sorumluların yargı önüne çıkarılmasını sağlamak. Bunun mutlaka bir müeyyidesi, bir bedeli olması gerekiyor. Aksi halde hiçbir şey değişmez” diyor. Türkiye’de yerleşmiş bir cezasızlık uygulaması olduğunu vurgulayan Gündüz, hukukçuların ve deprem mağdurlarının ısrarlı çabası ve mücadelesine bağlı olarak bunun değişebileceğine dair umudun korunduğunu sözlerine ekliyor.

Paylaşın

Kahramanmaraş Merkezli Depremler: Yıkımın Sorumluları Cezalandırılacak Mı?

Altınbaş Üniversitesi Ceza Hukuku öğretim üyesi Doç. Dr. Hasan Sınar, “Deprem suçlarına ilişkin olarak cumhuriyet başsavcılıkları nezdinde bir büronun kurulması, bu alanda yapılan çalışmaların hem koordine edilmesini hem de sağlıklı bir biçimde sonuçlandırılmasını sağlayacaktır. Fevkalade önemli ve değerli ama şimdi bu yol haritasını çizdiniz, bunun altını doldurmanız lazım” dedi ve ekledi:

“Orada genel ifadeler kullanılmış, örneğin ‘yeteri kadar cumhuriyet savcısı görevlendirilecektir’ deniyor ama Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketiyle karşı karşıyayız. 10 binlerce bina yıkılmış durumda ve zamana karşı bir yarışımız var. Oradaki cenazeler ne yazık ki zaman içerisinde bozulacağı için ivedilikle orada enkaz kaldırma faaliyetinin de kamu sağlığının korunması, salgın hastalıkların önlenmesi için hızla yapılması gerekiyor. Dolayısıyla enkaz kaldırma faaliyetine başlamadan önce mutlaka yıkılan veya hasar gören tüm binalardan örnek alınmış olmalı.”

Eski Cumhuriyet Savcısı Özgündüz yıkılan binalarla ilgili olarak müteahhitlerin yanı sıra başka sorumlular bulunduğuna da dikkat çekerek, “Denetim görevini gereği gibi yapmayan denetim firması yetkilileri, betonla ilgili eğer sorun varsa bu betonun evsafa uygun olduğuna ilişkin rapor düzenleyen laboratuvar yetkilileri, denetim görevini yapmayan belediye, yerel yönetim yetkilileri, bütün bunlar zincirleme olarak müştereken sorumludur” dedi.

Adalet Bakanlığı, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerdeki savcılıklara Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulması için yazı gönderdi. 148 ağır ceza mahkemesi başsavcılığına gönderilen yazıda, depremler nedeniyle yıkılan binalardan kaynaklı ölümler ve yaralanmalar kapsamında yürütülecek soruşturmaların selameti bakımından binalarla ilgili delil toplama işlemleri ve şüphelilerle ilgili koruma tedbirlerinin süratle yerine getirilmesi gerektiği vurgulandı.

Hukukçular da enkazlar kaldırılmadan önce yıkılan binalardan numune alınması için zamana karşı yarışıldığına dikkat çekiyor. Depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş Pazarcık ilçesi yanı sıra Kilis ve Şanlıurfa’da da arama kurtarma çalışmaları tamamlanmış durumda. Bu çalışmaların sonlandırıldığı illerde enkazın kaldırılmasına geçiliyor.

VOA Türkçe’den Soner Kızılkaya’nın sorularını yanıtlayan Altınbaş Üniversitesi Ceza Hukuku öğretim üyesi Doç. Dr. Hasan Sınar, “Deprem suçlarına ilişkin olarak cumhuriyet başsavcılıkları nezdinde bir büronun kurulması, bu alanda yapılan çalışmaların hem koordine edilmesini hem de sağlıklı bir biçimde sonuçlandırılmasını sağlayacaktır. Fevkalade önemli ve değerli ama şimdi bu yol haritasını çizdiniz, bunun altını doldurmanız lazım. Orada genel ifadeler kullanılmış, örneğin ‘yeteri kadar cumhuriyet savcısı görevlendirilecektir’ deniyor ama Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketiyle karşı karşıyayız. 10 binlerce bina yıkılmış durumda ve zamana karşı bir yarışımız var. Oradaki cenazeler ne yazık ki zaman içerisinde bozulacağı için ivedilikle orada enkaz kaldırma faaliyetinin de kamu sağlığının korunması, salgın hastalıkların önlenmesi için hızla yapılması gerekiyor. Dolayısıyla enkaz kaldırma faaliyetine başlamadan önce mutlaka yıkılan veya hasar gören tüm binalardan örnek alınmış olmalı” dedi.

“Gerekirse İstanbul, Ankara, İzmirdeki bütün cumhuriyet savcılarımızı oraya gönderelim”

Her bir enkaz için bunun zaman alıcı olduğuna dikkat çeken Sınar, “Ben bu konuda Adalet Bakanlığı’nın da Hakim ve Savcılar Kurulu’nun da gerekli hassasiyeti göstereceğine inanıyorum. Öyle umut ediyorum ki gerekirse İstanbul, Ankara, İzmir’deki cumhuriyet savcılarının buradaki işleri için bir idari izin oluşturup bütün savcılarımızı oraya gönderelim. Şu önümüzdeki birkaç gün çok kritik. Hasarlı ya da yıkılmış binalardan, içinden örnek alınmamış tek bir binanın dahi enkazının kaldırılmasına izin vermeyelim. Bir kez bu örnekleri, delilleri toplayalım, delil araştırma faaliyetini tamamlayalım; sonrasında artık işimiz daha kolay olacak. Ama şu aşamada gömleğin düğmesini doğru ilikleyemezsek sonuç hiçbir şekilde doğru olmayacak” diye konuştu.

Sınar, 17 Ağustos 1999’de yaşanan Marmara Depremi’nde enkazlardan numuneler toplanmadığını hatırlatarak, “Biz bunu 99 depreminde gördük. Açılan binlerce davadan sonra mahkumiyet sayılarına baktığınızda bir elin parmakları kadardı. Benzer bir olumsuzluğu bugün yaşamak istemiyorsak ne yapıp edip bu delil araştırma faaliyetini en doğru bir biçimde yapmak zorundayız. Onun için de çok kısıtlı zamanımız var” diye uyarıda bulundu.

“Eğer delilleri yeterince toplamazsanız sanıkların birçoğu ileride delil yetersizliğinden beraat edebilir”

17 Ağustos depreminde yıkılan binaların sorumluları hakkında soruşturmalar yürüten eski Cumhuriyet Savcısı ve 24’üncü dönem CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz de enkazlardan delillerin toplanmamasından doğabilecek sonuçları şöyle anlattı: “İleride açılacak davalarda bu deliller davanın esasını, temelini oluşturacaktır. Eğer siz şu aşamada delilleri yeterince toplamazsanız sanıkların birçoğu ileride delil yetersizliğinden beraat edebilir. Dolayısıyla da suçlular cezasız kalmış olur. Bu da kamu vicdanının kabul edeceği bir şey olmaz.”

Türkiyede 17 Ağustos depreminden sonra cezasızlık kültürü oluştuğunu da vurgulayan Özgündüz, “İstanbul’da o zaman bine yakın kişi hayatını kaybetmişti. Fakat sadece bir kişi, Veli Göçer isimli bir müteahhit kamuoyunda çok konuşuldu, bir nevi günah keçisi olarak kamuoyunun önüne atıldı. O kişi yakalandı, cezalandırıldı. Yaklaşık iki binin üzerinde diğer davalar ve beş bin civarında şüpheli sanık hakkında da dava açılmıştı ama bunların yüzde 80’inden çoğu daha sonra çıkan Rahşan Affı ile affedildiler, yani davaları ve cezaları düşürüldü, dolayısıyla ceza almadılar. Ya da birçok dava 7,5 yıllık zaman aşımı süresi nedeniyle düşürüldü. Hakkında dava açılan kişilerin yüzde 10’u bir ceza aldı. Dolayısıyla geçmişteki tecrübelere dayanarak söylüyorum ki bu tür suçlarda bir cezasızlık durumu oluştu. Şimdi bu olayda da bunun olmaması için özellikle kamuoyunun bu yönde siyasiler üzerinde baskı kurması lazım. Bu işin sorumluların cezalandırılması ve bundan sonra da bu tür eylemlerin olmaması için, ibreti alem için, cezaların da alt sınırdan değil üst sınırdan verilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda asıl önemli olan, infaz düzenlemesi adı altında ya da af kanunu düzenlemesi adı altında bu tür suçların affedilmemesi lazım” dedi.

“Yıkımlardan yalnızca müteahhitler sorumlu değil”

Felaketin ardından yıkılan binalara ilişkin başlatılan soruşturmalar kapsamında birçok müteahhit de yurtdışına kaçmaya kalkışırken yakalandı. Hatay’da çöken 250 dairelik Rönesans Rezidans’ın müteahhidi Mehmet Yaşar Coşkun yurt dışına çıkmak için gittiği İstanbul Havalimanı’nda yakalanmasının ardından çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı. Adıyaman’da depremde yıkılan çok sayıda binanın müteahhidi olduğu belirlenen Yavuz Karakuş da eşi Sevilay Karakuş ile Gürcistan’a kaçmaya çalışırken İstanbul Havalimanı’nda yakalandı. Gaziantep’te Bahar Apartmanı müteahhidi İbrahim Mustafa Uncuoğlu da gözaltına alındı. Diyarbakırda yıkılan binalarla ilgili Cumhuriyet başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında hakkında gözaltı kararı verilen kişi sayısı ise 33e yükseldi.

Eski Cumhuriyet Savcısı Özgündüz yıkılan binalarla ilgili olarak müteahhitlerin yanı sıra başka sorumlular bulunduğuna da dikkat çekerek, “Denetim görevini gereği gibi yapmayan denetim firması yetkilileri, betonla ilgili eğer sorun varsa bu betonun evsafa uygun olduğuna ilişkin rapor düzenleyen laboratuvar yetkilileri, denetim görevini yapmayan belediye, yerel yönetim yetkilileri, bütün bunlar zincirleme olarak müştereken sorumludur” dedi.

Sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini kaydeden Özgündüz, “Burada bilinçli taksirle öldürme suçu var. Yani siz bu neticeyi istemiyorsunuz ama öngörüyorsunuz. İmara aykırı, ruhsata aykırı, bilime aykırı, fenne aykırı bina yapıyorsunuz, bunun yıkılmasını istemiyorsunuz ama yıkılabileceğini de öngörüyorsunuz. Bunun sonucunda ölümler meydana gelmişse siz bundan dolayı sorumlu olacaksınız. Büyük ihtimalle bence bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Basit taksir olduğu zaman normal koşullarda birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermek 2 ila 15 yıl arasında cezayı gerektirirken, bilinçli taksirde bu ceza 1/2 oranına kadar arttırılabiliyor. Yani 3 yılla 22 yıl arasında bir ceza verilebilir. Burada kusurun ve ortaya çıkan zararın ağırlığına göre hakim bu aralıkta cezayı tayin edecektir. Bu cezaların tümü yatılıyor mu? Şu andaki infaz kanunumuza göre ancak üçte ikisi infaz edilebilecektir. Dolayısıyla belki de yasalarda bir değişiklik yapılarak özellikle bu suçlardan kusurlu olan kişilerin daha ağır cezalandırma yöntemine tabi tutulması gerekmektedir” diye konuştu.

“Davalar olası kastla öldürme ve olası kastla yaralama suçlarından açılmalı”

Ceza hukuku doçenti Sınar ise sorumluların kasten öldürme suçundan ceza alması gerektiği görüşünde. Sınar, “Elbette ki mala zarar verme gibi başka suçlar da var ama şu an bizim için en önemlisi, hayatını kaybeden insanlar için ceza kanununun kasten öldürme ve yaralanan insanlar için de kasten yaralama suçları. Elbette ki neticenin gerçekleşmesini isteyerek bunu yapmıyorlar ama benim katıldığım düşünce, tüm sorumluların fay hattı üzerinde olan bu şehirlerde olası bir büyük depremde o binanın yerle bir olacağını, içindeki insanların öleceğini öngördükleri ve öngörmelerine rağmen bu neticenin gerçekleşeceğine kayıtsız kalarak bu fiili işlediği. Dolayısıyla benim bu konudaki şahsi kanaatim davaların olası kastla öldürme ve olası kastla yaralama suçlarından dolayı açılması gerektiği. Bundan dolayı hayatını kaybeden ya da yaralanan her bir yurttaşlarımız için ayrı ayrı cezaların ortaya çıkması gerekiyor ki bu da çok ağır cezalar demektir” ifadelerini kullandı.

Sorumluların kaçma ihtimaline karşı sıkı tedbirler alınması gerektiğine de değinen Sınar, “Çok ağır cezalarla karşı karşıya kalacaklarını bilerek toplumun öfkesini de hissettikleri için başta yurt dışına kaçmak olmak üzere çok çeşitli sıvışma yöntemlerine başvuracaklardır. Bunlar için tutuklama tedbiri ve adli kontrol yükümlülükleri dahil olmak üzere o yargılamalarda hazır bulunmalarını sağlayacak tedbirlerin mutlaka alınması gerekiyor” dedi.

Paylaşın

AFAD Duyurdu: Depremlerde Can Kaybı 29 Bin 605’e Yükseldi

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde can kaybı artıyor. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndaki (AFAD) tarafından yapılan açıklamaya göre can kaybı 29 bin 605’e yükseldi.

Haber Merkezi / AFAD’ın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, Sağlık Afet ve Koordinasyon Merkezi Birimi’nden (SAKOM) alınan bilgiye göre Pazar günü TSİ 15.55 itibarıyla depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısının 29 bin 605’e yükseldiği belirtildi. AFAD, deprem bölgesinde 147 bin 934 vatandaşın diğer illere tahliye edildiğini kaydetti.

Bölgede yürütülen çalışmalarda toplam 233 bin 320 personel ile 12 bin 322 araç ve iş makinası görev yaptığını belirten AFAD, diğer ülkelerden gelen 9 bin 369 personelin de afet bölgesine sevk edildiğini bildirdi.

Gözaltı ve tutuklamalar

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan binalarla ilgili sorumluluğu olduğu gerekçesiyle 134 şüpheli hakkında işlem yapıldığını açıkladı.

Diyarbakır Adli Tıp Kurumunda konuşan Bozdağ, “Bugüne kadar Cumhuriyet Başsavcılıklarımız tarafından gözaltı ve yakalamaya ilişkin kararlar, isimlere ulaştıkça gecikmeksizin çıkarılmıştır. Sorumluluğu olduğu değerlendirilen 134 şüpheli hakkında yıkılan binalarla ilgili işlem yapılmış. Bu şüphelilerden 3’ü tutuklandı, 7’si gözaltında, 7 şüpheli hakkında yurt dışı çıkış yasağı kondu” dedi. Bozdağ, diğer kişilerle ilgili gözaltı çalışmalarının sürdüğünü belirtti.

Deprem bölgelerindeki yağma ve hırsızlık olaylarıyla ilgili de bilgi veren Bozdağ, “75 olayda 64 şüpheli hakkında işlem yapıldı, 57’si tutuklandı, yedi şüpheli hakkında adli kontrole hükmedildi” dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan binaların sorumlularına yönelik hukuki süreçle ilgili açıklamalarda bulundu. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenleyen Oktay, 10 ili etkileyen 7.6 ve 7.7 büyüklüğündeki depremlerde yıkılan binalarla ilgili sorumluluğu bulunan bir şüphelinin tutuklandığını, 113 şüpheli hakkında da gözaltı kararı verildiğini aktardı. Oktay, “Şu ana kadar 131 şüphelinin depremde yıkılan binalarla ilgili olarak sorumluluğu tespit edilmiş, biri tutuklanmış, 113’ü hakkında gözaltı talimatı verilmiştir. Gerekli adli süreç titizlikle devam edecek” ifadelerini kullandı.

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca deprem nedeniyle yıkılan binalarla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında bir binanın kolonunu kestikleri iddiasıyla yakalanan iki kişinin de tutuklandığı bildirildi. Soruşturma kapsamında görevlendirilen teknik bilirkişi heyetlerinin alandaki çalışmalarının devam ettiği kaydedildi.

Bakan Özer: 71 ilde eğitim 20 Şubat’ta başlayacak, 10 ilde şimdilik 1 Mart’a kadar ara verildi

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “20 Şubat tarihi itibarıyla 71 il eğitim-öğretim başlayacak, bir daha uzatma olmayacak. 10 ilimizde ise eğitim-öğretime 1 Mart’a kadar ara veriyoruz. 1 Mart’a kadar eksiklikleri tamamladıktan sonra süreci tekrar değerlendirmeye başlayacağız” dedi. Özer, şu ana kadar 809 öğrencinin diğer illere naklini aldığını da ekledi.

Paylaşın

“Yardım Çalışmaları, Erdoğan’ın Siyasi Geleceğini Belirleyecek”

ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal, yayınladığı bir haberde, “Yardım çalışmalarının nasıl ilerleyeceği, son yılların en zor seçimiyle karşı karşıya olan Erdoğan’ın siyasi geleceğini belirleyebilir” yorumuna yer verildi.

ABD merkezli haber ajansı Associated Press de benzer bir değerlendirme yaptı. Haberde, “Erdoğan’ın siyasi geleceği, hükümetinin bu afete vereceği tepkinin halk tarafından nasıl algılandığına bağlı olabilir” dendi.

Wall Street Journal’ın (WSJ) görüştüğü bir depremzede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Neden hazırlıksız yakalandık?” diye sorduğunu iddia etti.

Mustafa Yılmaz, perşembe günü Gaziantep’teki deprem bölgesini ziyaret eden Erdoğan’a “Burası sanayi şehri, neden hazırlıksız yakalandık?” diye sorduğunu ileri sürdü.

Ailesinin enkaz altında kaldığını söyleyen Yılmaz, Erdoğan’ın korumaları tarafından uzaklaştırıldığını savundu.

WSJ, yaşını paylaşmadığı Yılmaz’ın soru sorduğu anların kaydedildiğini ama daha sonra sansürlendiğini iddia etti. Gazete, bunun hangi yayın kuruluşları tarafından yapıldığına dair herhangi bir bilgi paylaşmadı.

Haberde, Kadir Has Üniversitesi’nden akademisyen Soli Özel’in görüşlerine de yer verildi. WSJ, Özel’in şu değerlendirmesini paylaştı: Bu hükümet hazırlıklı değildi ve depremde enkaz altında kalan kurbanlardan biri de onlar olabilir.

Haberde, depremin ilk üç gününde AFAD gönüllülerinin talimat almak için Gaziantep’teki yetkililere ulaşamadığı da savunuldu.

WSJ, görüştüğü 29 yaşındaki AFAD gönüllüsü Ceren Yediler’in şu sözlerini aktardı: Gecikmelerden ötürü birçok kişi hipotermiden öldü. Bazı aileler o kadar öfkeliydi ki bize saldırdılar.

Haberde, Hatay’daki AFAD koordinasyon merkezinin binasının yıkıldığı iddiaları da hatırlatıldı. Bu iddiayı Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, salı günü NTV’de katıldığı canlı yayında dile getirmişti.

WSJ, Erdoğan 2002’de iktidara geldiğinde ülkedeki başlıca arama kurtarma kuruluşlarının Kızılay ve AKUT olduğunu hatırlatarak, daha sonra Cumhurbaşkanı’nın “2009’da partisinin İslamcı politikalarına uygun hareket etmesini istediği AFAD’ı kurduğunu” yazdı.

AFAD’ın Gazze, Somali, Suriye ve Pakistan gibi yerlerde arama kurtarma çalışmalarına katılarak, Türkiye’yi insani yardım dağıtımında küresel bir üne kavuşturduğu ifade edildi.

Öte yandan WSJ’nin konuştuğu depremzedelerden Ali Akkurt ise “Erdoğan iyi bir liderdi…ama bir daha asla seçim kazanamaz” dedi. Ailesinden 5 kişiyi kaybettiğini söyleyen 57 yaşındaki Akkurt’un şu sözleri paylaşıldı: Hazırlık yapmadılar. Binalar çöküverdi. Tüm şehir ölüm kokuyor.

WSJ, Hatay’da görüştüğü ve kimliğini açıklamadığı bir depremzedenin de “Devlet buradan ne canlı ne ölü tek kişiyi bile çıkarmadı” dediğini aktardı.

“Yardım çalışmaları, Erdoğan’ın siyasi geleceğini belirleyecek”

Haberde, “Yardım çalışmalarının nasıl ilerleyeceği, son yılların en zor seçimiyle karşı karşıya olan Erdoğan’ın siyasi geleceğini belirleyebilir” yorumuna da yer verildi.

ABD merkezli haber ajansı Associated Press de benzer bir değerlendirme yaptı. Haberde, “Erdoğan’ın siyasi geleceği, hükümetinin bu afete vereceği tepkinin halk tarafından nasıl algılandığına bağlı olabilir” dendi.

AP’nin görüş aldığı Birleşik Krallık (BK) merkezli stratejik danışmanlık firması Verisk Maplecroft’tan Hamish Kinnear ise Erdoğan’ın durumu lehine çevirmek için vakti olduğunu savundu.

Haberde, Ortadoğu ve Kuzey Afrika üzerine analizler yapan Kinnear’ın “Devletin tüm imkanları onun emrinde. Türk siyaseti depremden önce de pek herkesin eşit olduğu bir oyun alanı değildi” yorumlarına yer verildi.

BK’nin kamu yayımcısı BBC ise depreme müdahale sürecine yönelik eleştirilerin Erdoğan’ı güçsüz gösterdiğini savunarak, şu değerlendirmeyi yaptı: Türkiye’de 1939’dan bu yana meydana gelen en yıkıcı deprem, böylesine büyük çaplı bir trajedinin önlenip önlenemeyeceğine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümetinin hayatları kurtarmak için daha fazlasını yapıp yapamayacağına dair büyük soru işaretleri yarattı.

Haberde, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden ünlü jeoloji mühendisi Naci Görür’ün şu görüşlerine de yer verildi: Yerel yönetimleri, valileri ve hükümeti uyardım. ‘Lütfen kentlerinizi depreme hazır hale getirmek için harekete geçin’ dedim. Depremleri durduramayacağımıza göre yarattıkları hasarı azaltmak zorundayız.

BBC’nin görüşlerini aldığı Türkiye Deprem Vakfı Başkanı Mustafa Erdik de yıkılan çoğu binanın deprem yönetmeliğine uygun yapılmadığını savunarak, “Bu durum gördüğümüz kayıplara yol açtı. Bunun önlenmesi gerekirdi” dedi.

WSJ ve BBC, haberlerinde deprem vergilerinin de yeniden gündeme geldiğini yazdı. 2000-2022’de yaklaşık 88 milyar TL deprem vergisi toplandığına dikkat çekilirken, muhalefetin bu paraların nereye gittiğini sorguladığı ama hükümetin net yanıtlar vermediği iddia edildi.

BBC’nin haberinde, Erdoğan’ın birlik ve beraberlik çağrısı yapmasına rağmen kutuplaştırıcı bir siyaset izlediği öne sürülerek, Cumhurbaşkanı’nın 8 Şubat’ta Hatay’daki açıklamasında depreme müdahalede eksiklikleri dile getirenlere “namussuzlar” dediği hatırlatıldı.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde pazartesi günü (6 Şubat) meydana gelen iki şiddetli deprem, Türkiye ve Suriye’de 25 binden fazla kişinin ölümüne yol açtı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Depremzedelere Psikolojik Destek Nasıl Yapılmalı? Uzmanlar Anlattı

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler 10 ilde büyük bir yıkım yaratırken, başta çocuklar olmak üzere milyonlarca kişiyi de psikolojik olarak etkiledi. Peki depremzedelere psikolojik destek nasıl yapılmalı?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bölgeye psikososyal destek ekipleri gönderirken Türkiye Psikiyatri Derneği ve Türk Psikologları Derneği de bölgeye uzmanlarını göndererek çalışmalara başladı.

“Henüz erken dönemdeyiz”

DW Türkçe’den Kıvanç El‘e konuşan psikiyatr İbrahim Eke, “Şu an erken dönemdeyiz. Anormal bir olaya şu an normal tepkiler veriliyor. Şehrin 5’te 4’ü yıkıntıya uğramışken yorum yapmak için erken. Depremzedeler ‘yalnız değiliz’i görmek ister. Psikososyal hizmet beklenir ancak bu çok yetersiz” dedi. İbrahim Eke, “Şu an akut dönem, semptomlar depremin üzerinden 6 ay geçtikten sonra, travmatik stres bozukluğundan bahsedilebilir. Bu şu an akut stres bozukluğu olmayacağı anlamına gelmez” dedi.

“Çocuklar için en önemli duygu güven”

Depremden en fazla etkilenenler ise çocuklar. Hem deprem bölgesinde hem de diğer illerde çocuklar için atılması gereken adımları Çocuk Gelişim Uzmanı Emine Ergün değerlendirdi.

Ergün, depremi yaşayan ve etkilenen çocuklar için en önemli duygunun “güven” olduğunu belirterek, “Aileleri yanında olan çocuklar için avantaj. Ailesi yanında olmayan çocuklar için de yanında yetişkinler refakatçi yetişkinler olmalı hem de eğitim camiasından kişiler de olmalı. Bölgede görev alacak sosyal çalışmacılar, çocuk gelişim uzmanları, psikiyatristler çok önemli” dedi.

Çocuklara yaklaşırken hiçbir şey olmamış gibi yaklaşılmaması gerektiğini vurgulayan Emine Ergün, “Onlar her durumun farkında. İlla oyun oynamak zorunda değiliz. Normal akışta gitmeli bazı şeyler, gözlemliyorlar. Korkan, ağlayan çocuklar olur, ağlamasına fırsat vermek lazım, duygularını dinlememiz gerek” diye konuştu.

“Oyuncak yardımı önemli”

Depremzedelere gidecek yardımların içinde oyuncak ve çocuk kitaplarının olmasının önemine de dikkati çeken Ergün, “Bu materyalleri kullanacak, vakit geçirecek meslek elemanları da önemli. Psikososyal çalışmalar çok önemli, eğitim almış kişiler bunu yapmalı. Çocuklardaki semptomları onlar fark eder, oyun iyi bir iyileştirme aracıdır, her şeyi görebiliriz” değerlendirmesi yaptı.

“Doğru ve gerçekçi yanıt vermeliyiz”

Deprem bölgesi dışındaki çocuklar için de atılması gereken adımlar olduğunu söyleyen Emine Ergün, 7 yaş üstü ile 7 yaş altı çocuklar için farklı adımlar atılması gerektiğine dikkati çekti.

7 yaş ve üstü çocukları deprem olaylarından fazla izole etmenin yanlış olduğunu söyleyen Ergün, “Çocuklara depreme dair doğru ve gerçekçi yanıtlar vermeliyiz” dedi. 7 yaşından küçük çocukların ise olabildiğince ekrandan uzak tutulması gerektiğini kaydetti.

Çocuklarla iletişim nasıl olmalı?

Depremi yaşamayan çocukların endişeleneceğini belirten Ergün, “Bizim evimiz de yıkılır mı?”, “Depremi yaşar mıyız?” gibi sorular soracaklarını kaydetti.

Bu sorulara verilecek yanıtın çok önemli olduğunu anlatan Ergün, “Hayır, evimiz yıkılmaz gibi bir yanıt vermemeliyiz. Doğru neyse o yanıtı vermeliyiz. Evin güvenli olduğunu, önlemleri aldığımızı anlatmalıyız. Çocuklara, ‘biz güvenli bir yerdeyiz, bir deprem çantamız var, evimizde güvenli bölgeler var. Deprem yağmur, kar gibi beklenmedik bir anda gelir ve biz ne yapacağımızı biliyoruz’ demeliyiz. Çocuklar mutlaka deprem anında ne yapacağını da böylece öğrenmeli” değerlendirmesi yaptı.

Psikolojik ilk yardım nasıl olmalı?

Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi birimi de hemen bir çalışma yaparak bölgedeki halkı bilgilendirmeye başladı. Çalışmada, afeti yaşayanlarda “Şaşkınlık”, “korku”, “çaresizlik”, “suçluluk”, “kaygı”, “şok”, “taşkınlık”, “dini inançlarında değişiklik”, “kendine ve başkalarına güvenmeme” gibi duyguların görülebileceği belirtildi.

Bölgeye sağlık, gıda ve giyecek gibi yardım gitmesinin mağdurların güven duygusunu kazanmada önemli olduğu kaydedilen TPD çalışmasında, afetin psikolojisinin mağdurlarda düzeltilmesi için şunların yapılması önerildi:

-Temel ihtiyaçlar sağlanıp, doğru bilgi paylaşılılmalı

-Kendi öykü ve duygularını aktarmak istediklerinde mutlaka dinlenilmeli. Öykülerini anlatmaya zorlanmamalı hele ki kişisel detaylara girmesi asla zorlanmamalı

-Afetten etkilenenlerin yakın arkadaşları ve sevdikleri ile ilişki kurmalarına yardım edilmeli, diğer yakınları ile bir araya getirilmeli

-Kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayabilecekleri ortam sağlanmalı

-Korku ve endişe ifade edip farklı ihtiyaçlarını bildirenlere gerekli servislerin olduğu ve bu servislerin kendilerine yardım edebilecekleri vurgulanmalı. Kişilerin ihtiyaç duyacağı servisler ve kurtarma aktiviteleri ulu orta eleştirilmemeli

-Afetten etkilenenlere “şunu hissedeceksin”, “şunu yapmalısın” gibi dikteler yapılmamalı

-Tutulamayacak sözler kesinlikle verilmemeli

Depremden 1 hafta sonra neler yapılmalı?

Depremin üzerinden 1 hafta geçtikten sonra kişilerde hala tepkisizlik, çaresizlik ve korku gibi duyguların görülebileceğini vurgulayan Türkiye Psikiyatri Derneği çalışmasında, “Afetten etkilenenler olayın tamamını ya da bazı kısımlarını hatırlayamayabilir, depremin olduğu eve giremez, insanlardan uzaklaşır, olayla ilgili konuşmayı istemeyebilir. Uykusuzluk, sinirlilik, çabuk öfkelenme, aşırı irkilme, çarpıntı, titreme, nefes almakta zorluk yaşanabilir. Yakınların ölmesi ile ilgili suçluluk duygusu artabilir” denildi.

Tüm bu süreçlerin “normal” olduğunu belirtilen çalışmada 2 hafta içerisinde bunun azalacağını eğer azalmıyorsa mutlaka uzmanla görüşülmesi gerektiği de belirtildi.

Daha iyi hissetmek için ne yapılmalı?

Türkiye Psikiyatri Derneği uzmanlarınca hazırlanan çalışmada depremden etkilenenlerin kendilerini daha iyi hissedebilmeleri için yapacakları da belirlendi. Bunlar şöyle sıralandı:

-Sizi dinleyebilecek bir yakınınızla konuşmaktan kaçınmayın. Arkadaşlar, aile, komşularla olan olumlu ve destekleyici ilişkilerinizi sürdürün.

-Duygularınızı, üzüntünüzü bastırmaya çalışmayın

-Çocukların depreme ait görsellere ve videolara maruz kalmasını azaltın. Yetişkinler bazen görüntüleri izlemek ihtiyacı duyabilirler ancak tekrar tekrar, gün boyunca yıkım görüntülerini izlemek ruhsal etkilenmenizi arttıracaktır

-Umutsuzluk hisleri olağandır. Bu nedenle sakinleştirici/yatıştırıcı ilaç ya da alkol kullanmayın, uykunuz günler içinde düzelecektir.

“Psikologlar iş birliğine hazır”

Türk Psikologlar Derneği de online veya bölgede çalışacak psikologlara çağrı yaparak dernek ile iletişime geçilmesi istendi.

Dernek açıklamasında, “Depremden etkilenen illerde olan psikologlarımızın da desteğe ihtiyaç duydukları, birçoğunun evlerinde yıkım olduğu ve hasar oluştuğu, birçoğunun da yakınlarını kaybetmeleri sebebiyle yas sürecinde oldukları göz önünde bulundurularak psikologların, kendilerinin bir travmaya maruz kalmışken desteklenmeden etkin ve verimli hizmet vermeleri ve süreci sağlıklı bir şekilde yürütmeleri mümkün değildir” denildi. Bu nedenle gönüllü psikologların iş birliğine hazır olduğu kaydedildi.

Paylaşın

Adalet Bakanlığı Harekete Geçti: Deprem Suçları Soruşturma Bürosu Kurulacak

Adalet Bakanlığı, Türkiye’nin güney bölümünde yer alan 10 ilde büyük yıkıma neden ol Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlere ilişkin harekete geçti: Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulacak.

Haber Merkezi / Adalet Bakanlığı, depremden etkilenen illerde Cumhuriyet başsavcılıklarına yazı göndererek, yıkılan binalarla ilgili Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulması ve sorumlularla ilgili kaçma, delil karatma ihtimaline karşı koruma tedbirlerinin alınmasını istedi.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nce gönderilen yazıda, yıkılan binalardan kaynaklı ölümler ve yaralanmalar kapsamında Cumhuriyet başsavcılıklarınca yürütülecek soruşturmalarda etkinliğin ve standardın sağlanmasına dikkat çekildi.

Çalışmalar kapsamında Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulması ve bu büroya bakacak savcılara başka bir iş verilmemesi istendi. Yazıda şu maddelere yer verildi:

Yıkılan binalarda hayatını kaybeden ve yaralanan kişi sayısı gözetilerek Cumhuriyet başsavcılıklarında deprem nedeniyle işlenen suçlara yönelik Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulacak, münhasıran bu büroya bakmakla görevli bir Cumhuriyet başsavcı vekili ile yeteri kadar Cumhuriyet savcısı görevlendirilecek, görevlendirilen Cumhuriyet savcılarına başkaca iş verilmeyecek.

Deprem Suçları Soruşturma Bürolarında görev yapacak Cumhuriyet savcılarının kendi iç nöbet listeleri oluşturularak sadece bu büroya mahsus olmak üzere nöbet tutmaları sağlanacak.

Yıkılan binaların müteahhit ve fenni mesul ile sürveyanlarının (fenni mesul vekilleri) ve diğer sorumluların tespitine çalışılacak, sorumlu olduğu tespit edilenler yönünden derhal gerekli soruşturma işlemler yapılacak, kaçma ve delil karatma ihtimaline binaen gerekli koruma tedbirleri tereddütsüz alınacak.

Delil toplama işlemleri koordineli olarak yürütülecek

Kurtarma faaliyetleri gözetilerek delil toplama işlemleri koordineli bir şekilde yürütülecek.

Deliller doğru ve eksiksiz toplanacak, konuya dair rapor hazırlanması için uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyeti oluşturulacak.

Bilirkişi heyeti; mimar, jeoloji ve inşaat mühendisleri ile ilgisine göre diğer uzmanlardan oluşturulacak.

Cumhuriyet savcısı nezaretinde bilirkişiler eşliğinde olay yeri tespit işlemleri yapılacak ve tutanağa bağlanacak.

Yapı ruhsatı, yapı kullanım belgesi, mimari ve statik projelerin gecikmeksizin ilgili belediyelerden, yapı sahiplerinden ve yapı denetim firmasından temin edilerek bilirkişi heyetine tevdi edilecek.

Bilirkişi heyetleri tarafından binalarda delil tespiti işlemleri yapılırken numune alma ve analiz işlemleri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı lisanslı laboratuvarlara yaptırılacak.

Delil tespit işlemlerinde; binaya dair adres, tapu kaydı, yıkıldığı deprem, yapı türü, taşıyıcı sistem, yapı ruhsatı veya yapı kullanım belgesi, varsa mimar ve betonarme statik proje bilgi ve belgelerin temin edilmesi, genel enkaz görüntüsü, kolon, kiriş, döşeme ve temel yapının video ve fotoğraflarının çekilmesi, yapılardan numune alınması sağlanacak.

Aynı müteahhit tarafından yapılan sitede birden fazla yapı yıkılmış olması durumunda işlemler tek bir soruşturma dosyası üzerinden yürütülecek.

Paylaşın

Kahramanmaraş Merkezli Depremlerde Can Kaybı 22 Bin 617’ye Yükseldi

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde 24 bin 617 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Oktay, hasar tespit çalışmalarının ise 6 bin personelle sürdüğünü duyurdu.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Koordinasyon Merkezi’nde yaptığı açıklamada depremde hayatını kaybedenlerin sayısının 24 bin 617’ye yükseldiğini bildirdi.

Oktay, 131 şüphelinin depremde yıkılan binalarla ilgili sorumluluğunun tespit edildiğini, bunlardan 1’inin tutuklandığını, 113’ü hakkında gözaltı talimatı verildiğini söyledi.

Türkiye’de 68 ülkeden arama ve kurtarma ekibi var

T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın sosyal medya hesabı Twitter’den yaptığı açıklamaya göre, 6 Şubat Pazartesi günü meydana gelen depremlerden sonra 68 ülke Türkiye’ye arama ve kurtarma ekipleri gönderdi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, halen sahada görev yapan 8 bin 513 yabancı uzman personel olduğunu duyurdu. Toplam 99 ülkeden yardım teklifi geldiğini belirten Bakanlık, halen sahada bulunan yardım ekipleri dışında 15 ülkenin de bin 657 yardım personeli gönderme taahhütünde bulunduğunu bildirdi.

1891 artçı deprem meydana geldi

AFAD’dan yapılan yazılı açıklamaya göre, Maraş Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli depremlerin ardından 1891 artçı deprem meydana geldi.

Maraş, Antep, Urfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ’daki can kaybı 20 bin 665 oldu, 80 bin 88 kişi de kurtarıldı. 92 bin 697 depremzede tahliye edildi.

Bölgede AFAD, PAK, JAK, JÖAK, DİSAK, Sahil Güvenlik, DAK, Güven, İtfaiye, Tahlisiye, MEB, STK’ler ve uluslararası ekiplerden 31 bin 832 arama kurtarma personeli görev yapıyor.

Diğer ülkelerden gelen arama kurtarma personelinin sayısı ise 8 bin 294 olarak kayıtlara geçti.

Depremden yoğun şekilde etkilenen 10 şehre AFAD, Aile ve Sosyal Hizmetler ile Gençlik ve Spor Bakanlıkları ve Kızılay tarafından 170 bin 902 çadır ve 1 milyon 507 bin 494 battaniye sevk edildi, 102 bin 274 aile yaşam çadırının kurulumu tamamlandı.

Afet psikososyal destek grubu kapsamında, 4 mobil sosyal hizmet merkezi, Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye ve Malatya’da görevlendirildi, bölgeye 1645 personel ve 164 araç sevk edildi. Deprem bölgesinde 99 bin 916, deprem bölgesi dışında 10 bin 734 olmak üzere 110 bin 650 kişiye psikososyal destek verildi.

12 bin 141 bina ve 66 bin 58 bağımsız bölüm yıkık veya ağır hasarlı

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Türkiye genelinde 12 bin 141 bina ve 66 bin 58 bağımsız bölümün yıkık veya ağır hasarlı olduğunun tespit edildiğini, “e-Devlet” ve “hasartespit.csb.gov.tr” adresleri üzerinden depremden etkilenen evlerin hasar durumuna ilişkin bilgi alınabileceğini bildirdi.

AFAD’dan Volkanik Dağ İddialarına Yalanlama

AFAD, Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde yer alan Kuşkayası dağında çıktığı görülen dumanlarla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada, halkın volkanik patlama olacak endişelerine ve sosyal medyada yayılan söylentilere karşın volkanik bir aktivitenin olmadığı belirtildi.

Helikopterlerle bölgede yapılan incelemede, bölgede kül püskürmesi, lav çıkışı ya da benzeri bir volkanik aktivitenin bulunmadığı, olayın sadece deprem sonrası basit bir kütle hareketinden kaynaklandığı ifade edildi.

Adalet Bakanlığı, Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulmasını istedi

Adalet Bakanlığı, depremden etkilenen illerde Cumhuriyet başsavcılıklarına yazı göndererek, yıkılan binalarla ilgili Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulması ve sorumlularla ilgili kaçma, delil karatma ihtimaline karşı koruma tedbirlerinin alınmasını istedi.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nce gönderilen yazıda, yıkılan binalardan kaynaklı ölümler ve yaralanmalar kapsamında Cumhuriyet başsavcılıklarınca yürütülecek soruşturmalarda etkinliğin ve standardın sağlanmasına dikkat çekildi.

Çalışmalar kapsamında Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulması ve bu büroya bakacak savcılara başka bir iş verilmemesi istendi. Ayrıca şu maddelere yer verildi:

“Yıkılan binaların müteahhit ve fenni mesul ile sürveyanlarının (fenni mesul vekilleri) ve diğer sorumluların tespitine çalışılacak, sorumlu olduğu tespit edilenler yönünden derhal gerekli soruşturma işlemler yapılacak, kaçma ve delil karatma ihtimaline binaen gerekli koruma tedbirleri alınacak.

Kurtarma faaliyetleri gözetilerek delil toplama işlemleri koordineli bir şekilde yürütülecek; rapor hazırlanması için bilirkişi heyeti oluşturulacak.

Cumhuriyet savcısı nezaretinde bilirkişiler eşliğinde olay yeri tespit işlemleri yapılacak ve tutanağa bağlanacak.

Aynı müteahhit tarafından yapılan sitede birden fazla yapı yıkılmış olması durumunda işlemler tek bir soruşturma dosyası üzerinden yürütülecek.”

Paylaşın

Kahramanmaraş Depremleriyle Birlikte En Çok Merak Edilenler

En az 10 ili etkileyen Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde on binlerle ifade edilen can kaybı yaşandı. Depremlerde 100 bini aşkın kişi de yaralandı.

Kahramanmaraş Depremleri ile birlikte, “Neden geç müdahale edildi?, İHA-SİHA’lardan görüntü alınamadı mı?, Yardımlarda neden kaos oluşuyor?, GMS şirketleri neden hizmet veremedi-iletişim sağlanamadı?, AFAD’IN 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda hangi uyarılar yapılmıştı?, Enkaz altında ne kadar süre hayatta kalınabilir?” gibi sorular en çok merak edilenler oldu:

1. Neden geç müdahale edildi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan Adıyaman’da yaptığı açıklamada “Müdahaleleri arzu ettiğimiz hıza ulaştıramadığımız bir gerçektir” dedi. Erdoğan, “Depremin yıkım etkisi 500 kilometrelik bir alana yayıldığı için işimiz maalesef çok zor oldu. Bölgenin yakın dönemde rastlamadığımız şiddette bir kış yaşıyor olması da önümüze başka bir engel olarak çıkmıştır” dedi.

AFAD Başkanı Yunus Sezer:

Deprem bölgesine müdahalede 2 önemli engel ile karşılaştık. Birincisi çok olumsuz kış şartları var. Kış şartları hem kara da hem de hava ulaşımını engelledi. Helikopterler, uçaklar kalkamadı. Karadan ulaşımda ise depremin etkisiyle birçok yolda ve köprülerde sıkıntılar yaşandı. Hava şartları çok kötü olmasına rağmen pilotlarımız risk alıp, canlarını hiçe sayarak indirmeler yatı. Afet dar kapsamlı olunca bölgedeki illeri koordine edip anında tüm kapasiteleriyle müdahale sağlanıyordu. Bir ilde afet olunca çevresindeki illerde oraya gidecek ekip bellidir, afet yaşanan ile ilk gidecek 5 il, daha sonra yardıma gidecek 5 il daha var. Deprem o kadar geniş alanı etkiledi ki, hem ilk yardıma gidecek 5 ildeki ekip hem de sonrasındaki 5 ildeki ekip depremzede oldu. Birinci depremin şoku yaşanırken ikinci depremin yaşanması da müdahaleyi geciktiren en önemli olayların başında geldi.

2. İHA-SİHA’lardan görüntü alınamadı mı?

AFAD Başkanı Yunus Sezer: Olumsuz hava şartları nedeniyle belli bir dönem uçuş olmadı. İHA ve SİHA uçamadığı için görüntü alma şansımız olmadı. AFAD’ın, emniyetin, jandarmanın bulut altı görüntüleme sistemleri var. Onlarda da havanın açtığı belli dönemlerde görüntü alabildik ve yıkımları tespit ettik. İlk iki gün yoğun olumsuz bir hava şartları vardı. Hava şartlarıyla mücadele ettik.

3. Uluslararası yardım çağrısı ne zaman yapıldı?

AFAD Başkanı Yunus Sezer: Depremden 15 dakika sonra kriz masası oluşturduk, AFAD merkezinde toplandık. Olayın boyutlarını tespit etmeye çalıştık, kısa bir değerlendirme yapıldı. Depremin boyutunu belirledik ve 1 saat gibi kısa bir sürede 4. seviye afet olarak ilan ettik, uluslararası yardıma açık olduğumuzu belirttik. Burada 1. seviye ilin kendi imkânlarıyla, 2. seviye bölge kapasitesinin kullanılması, 3. seviye ulusal kapasitenin kullanılması, 4. seviye ise hem ulusal hem de uluslararası yardımın gerekliliği vurgulanıyor. Depremin boyutunu görünce acil olarak 4. seviye afet ilanı yaptık.

4. Yardımlarda neden kaos oluşuyor?

Vatandaşlar inanılmaz bir şekilde seferberlik içerisinde. Herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ancak oluşan Trafik ve yoğunluk çalışmaları olumsuz etkiliyor. Bireysel bölgeye gönderilen yardımlar trafiği sıkıntıya sokuyor. Bu nedenle bireysel olarak giden araçlara kısıtlama getirildi. İllerde koordinasyonlu yapılmayan, kriz masalarının yönlendirmesiyle birlikte hareket edilmeyen yarımlar ne yazık ki bölgede ihtiyaç fazlası olarak öne çıkmaya ve israf edilmeye başlandı. AFAD ve bölgede kurumsal STK’ların yayımladıkları ihtiyaç listesine göre hareket edilmesi isteniyor. Bölgeye bireysel yardımların gönderilmemesi isteniyor.

Yardımlarda kaosun oluşmasının bir diğer sebebi de bölgeler arası koordinasyonun iyi sağlanamaması ve muhataplık sorunu. Farklı şehirlerde tırlarıyla yardıma gidenler bunları rast gele boşaltıp dönüyorlar.
Depremde yolların çökmesi, mevsimsel şartlar, koordinasyonsuzluk, müdahale edecek ekiplerin bir kısmının enkazda kalması ve yardım yapan sivil toplum kurum aralarındaki koordinasyonsuzluk başlıca sebepler olarak öne çıkıyor.

4. GMS şirketleri neden hizmet veremedi-iletişim sağlanamadı?

GSM şirketleri yine sınıfta kaldı. Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen büyük deprem felaketiyle beraber mobil operatörlerin hizmetlerinde büyük aksaklıklar yaşandı. Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone’un 11 milyonu aşkın mobil abonesinin olduğu deprem bölgesinde özellikle arama-kurtarma açısından en kritik saatlerde iletişim ve haberleşme imkanları kısıtlı kaldı. Yönetmelikte net olarak belirlendiği halde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemleri ‘ivedilikle’ kurulmadı.

Operatörlerin afet zamanında öngörülebilir şekilde ulaşımda yaşanacak aksaklıklara karşı bölgesel acil durum planları olmadığı görüldü. 26 Eylül 2019’da İstanbul Silivri açıklarında yaşanan 5.8’lik depremin ardından Türkiye’de hizmet veren tüm GSM operatörlerinin ağları saatler boyunca devre dışı kalmıştı. Daha büyük bir afet riskine karşı 3 GSM operatörünün ortak ve ücretsiz hat kurmasına karar verilmişti. Ancak 3-6 ayda kurulması planlanan hat 3 yıl geçmesine rağmen ortada yok.

Turkcell’in ‘gururla’ tanıttığı havadan 4.5G hızında internet sağlayacak ‘Dronecell’i ise sadece deprem bölgesinde değil artık firmanın sitesinde bile görülmüyor. Bunun yanında Elon Musk’ın Starlink uydularıyla internet sağlama teklifi Türksat’ın yeterli kapasiteye sahip olduğu gerekçesiyle reddedildi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Aralık 2021’de fırlatılan Türksat 5B uydusuyla 56 GBps hızında internet hizmeti sunulabileceğini bildirmişti. Ancak bu teknolojiden de deprem bölgesindekiler yararlanamadı.

Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri yönetmeliğinde operatörlerin sorumluluğu “Cep telefonu ve sabit telefon operatörleri kendilerine ulaşan talepleri yerine getirmek ve afet bölgesinde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemlerinin ivedilikle kurulmasını sağlamakla sorumludur” şeklinde net bir şekilde ortaya konuyor.

Ancak kritik saatlerde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemleri yönetmelikte belirtildiği gibi ‘ivedilikle’ kurulmadı. Diğer taraftan 26 Eylül 2019’da İstanbul Silivri’de gerçekleşen deprem esnasında yaşanan iletişim aksaklıkları sebebiyle ‘acil’ bir şekilde bir araya gelen operatörler çeşitli kararlar almıştı. Bunların başında ise 3 operatörün afet durumunda kullanılacak yüksek kapasiteli bir ortak hat kurması geliyordu. Bu hat 3 ay içinde kurulacaktı. Kahramanmaraş depreminde bu ortak hattan haber alınamadı.

5. AFAD’IN 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda hangi uyarılar yapılmıştı?

AFAD’ın 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda 6 Şubat’ta gerçekleşen depremin merkez üssü Pazarcık için “aktif deprem bölgesi” deniliyor.

Rapordan dikkat çekici bölümler şöyle sıralandı:

AFAD’ın raporunda “Kahramanmaraş’ta 7.5 büyüklüğünde bir deprem senaryosu” kullanıldı.

Senaryo hazırlanırken şehri etkileyebilecek en büyük deprem ve geçmişte yaşanmış en büyük deprem, bölgedeki aktif fayın üretebileceği en büyük deprem, fay uzunluğu büyüklük ilişkisi gibi bilgiler kullanıldı.

Kahramanmaraş’ın aktif fay alanına yakın olduğunu, zemin koşullarının sıvılaşmaya müsait olduğunu, yeraltı su seviyesinin çok yüksek olduğunu hatırlatan rapor, “Olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda şehrin büyük bir kısmının etkileneceği öngörülmektedir” değerlendirmesine yer verdi.

Gölbaşı-Türkoğlu segmenti, 500 yılı aşkın süredir büyük bir deprem üretmeyen sismik boşluk konumunda bulunmaktadır. Gölbaşı-Türkoğlu, Doğu Anadolu Fay Hattı’nın beş parçasından biri ve 7.7’lik ilk depremin merkez üssü Pazarcık, bu parça üzerinde yer alıyor.

İlk depremin merkez üssü Pazarcık için ise “Kartalkaya Barajı’nın da yer aldığı bölgede olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda, bölgenin neredeyse tamamının depremden etkileneceği öngörülmektedir” denildi. Pazarcık ilçesi için ayrıca “aktif deprem bölgesi” vurgusu yapıldı.

Depremden ağır zarar gören Türkoğlu için de olası büyük bir deprem gerçekleşmesi durumunda, bölgenin neredeyse tamamının etkileneceği öngörülmektedir. Tehlikeli madde üreten dolum tesisi bölgede yer almaktadır” ifadeleri yer aldı.

6. Hangi ülkelerden arama kurtarma ve yardımlar geldi?

Dünyadan birçok ülke, kurum ve kuruluşsa arama kurtarma çalışmalarına destek olmak için Türkiye’ye yardım gönderdi. Arama kurtarma çalışmalarının yanı sıra, dünyanın her tarafında Türkiye için yardımlar gönderilmeye başlandı. Ülke yardımlarının yanı sıra birçok ülkede halk nezdinde yardım toplama çalışmaları yapıldı.

7. Enkaz altında ne kadar süre hayatta kalınabilir?

Kurtarma ekipleri 7.7 Mw şiddetindeki ilk depremin üzerinden 72 saatten fazla süre geçmiş olmasına rağmen halen enkaz altındaki birçok kişiyi sağ çıkarıyor. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremlerinden 109.saate sağ çıkarılan insan oldu.

2011 Japonya depremi ve tsunamisinden sonra, bir genç ve 80 yaşındaki büyükannesi, enkazda 9 gün mahsur kaldıktan sonra canlı bulunmuştu. Bundan bir yıl önce de 16 yaşındaki Haitili bir kız çocuğu da 15 gün sonra göçükten kurtarılmıştı.

Kritik saatlerin ardında kurtarılan kişiler basında genellikle “mucize” diye niteleniyor. Ancak uzmanlar nadir de olsa günler sonra bile hayatta kalabilen depremzedelerin olduğunu söylüyor.

Türkiye ve Suriye’yi etkileyen bu şiddetli depremlerde ise hava koşulları, kurtarma çabalarını olumsuz etkiledi. Sıcaklıklar donma noktasının epey altına düştü.

ABD’deki Massachusetts Genel Hastanesi’nde acil durum ve afet tıbbı uzmanı Dr. Jarone Lee, “Genellikle, 5. ila 7. günden sonra hayatta kalanlar nadiren görülüyor” ifadelerini kullandı.

7 günlük sınırı geçtikten sonra hayatta kalan birçok insan hikayesi de var. Ne yazık ki, bunlar genellikle nadir ve olağanüstü durumlar.

Northwestern Üniversitesi Feinberg tıp fakültesinde acil tıp uzmanı Dr. George Chiampas, ezilme yaralanmaları ve uzuv kopmaları gibi durumlardan mustarip kişilerin durumunun en kritik olduğunu belirtti:

Onları bir saat içinde, o altın saatte çıkarmazsanız, hayatta kalma şansları gerçekten çok düşük.

Chiampas, devamlı ilaç kullanmak zorunda olanların da şansının hızla düşebileceğini ifade etti.

Haiti ve Nepal’deki depremlerden sonra kurtarma ekiplerinde görev alan Stanford Üniversitesi acil tıp profesörü Dr Paul Auerbach da, “Yaralanma ne kadar ciddiyse, hayatta kalma şansı o kadar az” diye konuştu.

Yaş, fiziksel ve zihinsel durum kritik önemde

Kaliforniya Üniversitesi, San Francisco’dan acil tıp uzmanı Dr. Christopher Colwell, “Gerçekten mucizevi bazı kurtarmalar yaptığımız ve insanların korkunç koşullar altında hayatta kaldığı birçok farklı senaryo oluyor” dedi.
Bu kişiler daha genç insanlar olma eğiliminde veya molozda bir cep ya da hava ve su gibi gerekli şeylere erişmenin bir yolunu bulacak kadar şanslılar.

Bunun yanı sıra zihinsel durum da hayatta kalma şansını etkileyebilir. Chiampas, diğer hayatta kalanlarla veya kurtarma ekipleriyle hiçbir teması olmayan, cesetlerin yanında mahsur kalmış insanların umutlarını yitirebileceğini kaydetti:

Yanınızda yaşayan biri varsa, mücadeleye devam etmek için birbirinize yaslanıyorsunuz.

8. Dünya’da en fazla kaç büyüklüğünde deprem meydana gelebilir?

Büyüklük, depremde açığa çıkan enerjiyi ölçmek için kullanılan bir kavram. Depremin yarattığı etkiyi tanımlamak için kullanılan “şiddet” kavramıysa büyüklükten farklı. Ayrıca büyüklük, kişilerin sarsıntıyı ne kadar güçlü hissettiğini de göstermiyor.

Bilim insanları, kişilerin depremi hissetme şiddetinin büyüklükten bağımsız olarak merkez üssüne yakınlıkları ve bulundukları zemine göre değişeceğini belirtiyor.

Depremin büyüklüğünü ölçmek içinse farklı ölçekler kullanılabiliyor. Örneğin dün (6 Şubat) Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkileyen yıkıcı depremlerden ilkinin büyüklüğünü Kandilli Rasathanesi 7.4; USGS ise 7.7 olarak açıklamıştı.

Bunun nedeniyse Kandilli Rasathanesi’nin depremin şiddetini ilk başta Richter Ölçeği’ne göre açıklaması, ABD’nin ise moment magnitüd (Mw) ölçeğini kullanmasıydı. Ardından Kandilli Rasathanesi ortaya çıkan karışıklığın düzeltilmesi için depremin büyüklüğünü 7.7 Mw diye güncelledi.

Şimdiye kadar kayda geçen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960’ta Şili’nin Valdivia şehrinde yaşanan 9.5 büyüklüğündeki depremdi. 10 dakika boyunca süren sarsıntılar tarihe Büyük Şili Depremi olarak geçti.

Peki, Dünya üstünde 9.5’ten daha büyük bir depremin yaşanması mümkün mü?

Bilim insanlarının buna cevabı “Evet” olsa da böyle bir durumun yaşanma ihtimali epey düşük.

9.5’ten daha büyük bir depremin meydana gelmesi için yer kabuğunda devasa bir parçanın kırılması, yani hem çok derin hem de çok uzun bir fayın hareket etmesi gerekli. Live Science’a konuşan jeolog Wendy Bohon, Dünya’da bunun yaşanabileceği yerlerin pek olmadığını söyledi.

Bir spagetti telini kırmak 5 büyüklüğünde depreme eşdeğerse, 6 büyüklüğündeki depremin enerjisini açığa çıkarmak için 32 spagetti teli kırmak gerekir. Bu spagetti ölçeğinde 7 büyüklüğündeki bir deprem için 1024, 8 büyüklüğündeki deprem içinse 32 bin 768 telin kopması lazım.

Bu örnekte de görüldüğü gibi 7 ve 8 büyüklüğündeki depremler arasındaki ortaya çıkan enerji farkı, 5 ve 6 büyüklüğündeki depremlerin arasındaki farktan çok daha fazla. Bu nedenle, 5.5 olan bir depremi 5.6 diye açıklamakla 7.4 büyüklüğündeki depremi 7.7 diye duyurmak arasında devasa bir fark var.

9- OHAL kararı seçimlerin ötelenmesi ve yapılmaması durumunu ortaya çıkarır mı?

Hukukçulara göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın OHAL kararı alma yetkisi var. Bu konuda anayasal ve yasal kapsam çok net. En az bunun kadar net olan bir diğer husus ise seçimlerin savaş dışında öteleme veya yapılmama durumunun bulunmaması.

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden:

Yok, böyle bir şey olamaz. Seçimin yapılıp ya da yapılmaması buna bağlı değil. Her zaman bir gerekçe bulunarak OHAL ilan edilebilir ama seçimlerin ertelenmesi veya yapılmaması durumu olamaz. Seçimlerin ne zaman yapılacağının resmi olarak belirtilmesi için hala zaman var. Hukuki olarak seçimlerin yapılmaması noktasında bir açık nokta yoktur.

Eski Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu:

Türkiye’de savaş, saldırı durumu yok. Bir doğal afetten kaynaklı olağanüstü hal ilan edilebilir. OHAL’in ilanına da en çok ihtiyaç duyulan dün, bugün ve yarın. Enkaz altında olanları kurtarmak en acil durum. Bu durumda ilan edilmeyen olağanüstü hal daha sonra ilan edilse ne olur bilemiyorum. Bir defa daha ifade edeyim. OHAL anayasamıza göre seçimleri erteleme sebebi değil.

HP Konya Milletvekili ve Anayasa Karma Komisyonu Üyesi hukukçu Atilla Kart:

Yok ötelemez, öteleyemez. OHAL ilan edilse de seçim gene yapılır. Üstelik süresi içinde yapılacaktır, yapılmalıdır. Olağanüstü hal şartları içinde yapılacaktır. OHAL içinde ise birtakım kısıtlamalar olacaktır. Bunu, bu hükümet maalesef 2018’de yaptı. Olağanüstü hal de ilan edilse bu seçimlerin ertelenmesi için bir gerekçe değildir. Seçimler, Haziran 2023’ten sonraya bırakılamaz.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Guardian: Kahramanmaraş Merkezli Depremler Erdoğan’ın İmajını Zedeledi

Birleşik Krallık’ın (BK) önde gelen gazetelerinden Guardian, 10 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlere yönelik açıklamalarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imajını nasıl zedelediğini yazdı.

“‘Bu olanlar hep oldu’: Erdoğan’ın depreme müdahalesi imajını nasıl zedeledi” başlıklı haberde, Erdoğan’ın arama kurtarma çalışmalarının yetersizliğine dair eleştirileri kabul etmeyerek, halkın öfkesinin daha da büyümesine neden olduğu iddia edildi.

Cumhurbaşkanı’nın tutumunun 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerde işini zorlaştırabileceğinin savunulduğu haberde, şu değerlendirmelere yer verildi:

Türkiye’de Cumhurbaşkanı ve AK Parti’ye desteğin kalesi olarak görülen güneydeki bölgelerde, dondurucu koşullarda hayatta kalmaya çalışan yerinden edilmiş yurttaşlar, devletin verdiği sözlere rağmen yaşanan gecikmelerden ve soğukta uyumak zorunda kalmaktan açıkça şikayet etti. Yurttaşların artan hoşnutsuzlukları, mayısta yapılması beklenen seçimlere sadece üç ay kala, Erdoğan’ın 20 yıllık liderliği için öngörülemeyen ve ciddi bir sınava işaret ediyor.

Haberde, 1999’daki Gölcük depreminin ardından dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e yöneltilen eleştiriler hatırlatılarak, bu ortamın 2003’te Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini ve AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesini hızlandırdığı yorumu da yapıldı.

Ayrıca Gölcük depreminin ardından 2000’de devreye sokulan deprem vergileriyle bugüne dek yaklaşık 88 milyar TL toplandığına dikkat çekilirken muhalefetin, bu paranın nasıl harcandığını sorguladığı ifade edildi.

Guardian, AK Parti hükümetinde Türkiye’deki inşaat sektöründe patlama yaşandığına, Erdoğan’ın yol ve konut projeleriyle ülkeyi ekonomik ve toplumsal açıdan kalkındırmayı vaat ettiğine dikkat çekti.

Bu süreçte hükümete yakın bazı inşaat şirketlerinin güçlendiğinin de öne sürüldüğü haberde, şu değerlendirmeler yer aldı:

AK Parti’nin inşaat sektöründe yarattığı patlamanın parçası olarak inşa edilen beton apartman bloklarının çoğu depremde yerle bir oldu. Kahramanmaraş’ta yeni kulelerden bazıları ayakta kalırken, aynı sokaktaki diğer binaların tamamen çökmesi, hangi inşaatların depremde yıkılmalarını önlemeye yönelik bina yönetmeliklerine uygun yapıldığının korkunç bir göstergesiydi.

Haberde, Erdoğan’ın depremin üçüncü günü (8 Şubat) sarsıntıların merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesine düzenlediği ziyarette, bir depremzedeyle konuşmasına da değinildi.

Erdoğan, aracına binmek üzereyken yanına gelen depremzedeye “Bu olanlar hep oldu. Bunlar kaderin planının içerisinde olan şeyler” demişti.

Guardian, Erdoğan’ın depremdeki yıkımı kaderle açıklamasının, ekimde Bartın’ın Amasra ilçesinde yaşanan maden patlamasının ardından söylediklerine benzediğine dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı, 41 madencinin öldüğü olayın ardından yaptığı açıklamada, “Biz kader planına inanmış insanlarız, bunlar her zaman olacaktır” ifadelerini kullanmıştı.

Erdoğan’ın Pazarcık’taki ziyaretinde halkla temasını sınırlı tuttuğu ve doğrudan ilçenin emniyet müdürlüğüne gittiğine işaret edilirken, hükümetin depreme yönelik tutumunda şefkatten çok kontrole odaklandığı savunuldu.

Haberde, depremin ardından Twitter’a getirilen kısıtlama da hatırlatıldı. Küresel internet erişimini takip eden BK merkezli NetBlocks, 8 Şubat’ta Türkiye’de Twitter’a erişimin kısıtlandığını duyurmuştu.

Twitter’ın CEO’su Elon Musk ise bunun üzerne Türk yetkililerle görüşüp bilgi aldığını söylemişti. Teknoloji milyarderinin açıklamasının ardından platforma erişim normale dönmüştü.

Guardian, Pazarcık’taki bir depremzedeyle de konuştu. Ayşe Kep, kuzeninin ve diğer akrabalarının enkaz altında kaldığını ve arama kurtarma ekiplerinin bölgeye çok geç geldiğini söyledi.

Depremzede, “Eğer daha çok destek sağlansaydı, onları çıkarabilirdik. Ama burada cenazelerini bekliyoruz” dedi.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde pazartesi günü (6 Şubat) meydana gelen iki şiddetli deprem, Türkiye ve Suriye’de en az 22 bin kişinin ölümüne yol açtı.

7.7 Mw büyüklüğündeki ilk depremin üzerinden 24 saat geçmemişken 7.6 Mw büyüklüğünde yeni bir sarsıntıyla yıkım daha da arttı. Sarsıntılar Kahramanmaraş’ın yanı sıra Hatay, Gaziantep, Adana, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Adıyaman’ı da etkiledi.

Erdoğan, 8 Şubat’ta depremden etkilenen 10 ilde üç aylığına olağanüstü hal ilan etmişti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs İhtimali Zayıflıyor; Depremler Nedeniyle Seçimler Ertelenebilir Mi?

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler 13,5 milyonunun yaşadığı 11 ilde büyük yıkıma neden oldu. Depremler sonrası, 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerin yapılıp yapılmayacağı tartışılmaya başladı.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre, iktidar kanadında seçim tarihi değişikliğine ilişkin yeni bir karar alınmadı, ancak kulislerde 14 Mayıs olasılığının zayıfladığı konuşulmaya başladı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, “Her şeye rağmen seçimi iptal edemeyeceğini düşünüyorum. Ama 14 Mayıs’ta olmaz seçim, zamanında, 18 Haziran’da yapılması lazım” sözleriyle seçimlerin zamanında yapılacağı tahminini dile getirdi.

Türkiye’nin güneydoğusunu vuran ve binlerce yurttaşın yaşamını yitirmesine yol açan deprem sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgede 3 ay boyunca olağanüstü hal (OHAL) ilan etti ve bu karar TBMM tarafından da onaylandı.

Depremden etkilenen iller ayrıca “genel hayata etkili afet bölgesi” ilan edildi.

Kulislere yansıyan bilgilere göre Yüksek Seçim Kurulu’nda şimdiye kadar hazırlıklar seçimler “normal zamanında yapılacakmış” gibi yürüyordu.

Depremden sonra zaten yeni bir adım atılması veya karar alınması söz konusu olmadı.

AKP karar almadı ama 14 Mayıs ihtimali zayıflıyor

AKP’nin yetkili kurullarında, seçim tarihinin ertelenmesi veya iptal edilmesiyle ilgili bir değerlendirme yapılmış değil.

Ancak 14 Mayıs seçeneğinin zayıfladığı kulislerde konuşulmaya başladı.

Bazı AKP yöneticileri, henüz somut bir karar alınmamakla birlikte seçimlerin 18 Haziran’da, yani zamanında yapılabileceğine işaret ediyor.

AKP kaynakları, seçimin iptali veya takvim değişikliği gibi bir planlamanın şu anda gündemlerinde olmadığını belirtiyor.

Bazı AKP yöneticileri, depremin yaralarının sarılması zaman alsa da OHAL kararının ardından hızla toparlanmanın sağlanacağı ve seçimlerin 14 Mayıs’ta olmasa da zamanında yapılmasının sağlanabileceğini ifade ediyor.

Akşener de ’18 Haziran’ dedi

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, kendisiyle birlikte deprem bölgesine giden gazetecilere yaptığı açıklamada, seçimlerin 14 Mayıs’a yetişemeyeceği tahmininde bulunurken iptal beklemediğini de söyledi:

“Büyük beceriksizlikle karşı karşıyayız. Bu beceriksizliğin sonuçları itibarıyla, büyük bir siyasi iniş yaşayacaklar.

“Her şeye rağmen seçimi iptal edemeyeceğini düşünüyorum. Ama 14 Mayıs’ta olmaz, seçimin zamanında, 18 Haziran’da yapılması lazım.

“Biz siyasilerin görevi de bu seçimi yaptırmaktır…”

CHP kulisleri: 1 yıl ertelemeyi zorlayabilir

CHP ise iktidarın depreme müdahalede geç kaldığı ve bunun da kamuoyunda büyük bir tepkiye yol açtığı ve seçmenin tepkisini sandıkta göstereceği görüşünde.

CHP kulislerinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaybedeceğini gördüğü bir seçime girmek istemeyeceği ve bu nedenle de en az “1 yıl seçimi ertelemeyi” zorlayacağı yorumları yapılıyor.

Anayasa’nın 78. Maddesi sadece “savaş nedeniyle” seçimlerin 1 yıl ertelenmesine olanak tanısa da, iktidar partisinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) eliyle 18 Haziran seçimlerinin ertelenmesinin yollarını arayacağı iddiaları dile getiriliyor.

Anayasa ve yasalara göre erteleme veya iptal mümkün mü?

Anayasa’ya göre, TBMM veya Cumhurbaşkanı kararıyla seçimleri öne almak mümkün. Anayasa’nın 77. maddesinde, seçim zamanında yapılabilecek değişiklikler “TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır” ifadesiyle açıklanıyor.

Anayasa’nın “Seçimlerin geriye bırakılması ve ara seçimler” başlıklı 78. maddesi’ne göre ise ertelemenin tek istisnası savaş hali:

“Savaş sebebiyle seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, TBMM seçimlerin 1 yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.”

Cumhurbaşkanı Seçimi Yasası’nın 5. maddesi de yine savaş nedeniyle, cumhurbaşkanlığı seçiminin de 1 yıl geriye bırakılmasını hükme bağlıyor.

YSK karar verebilir mi?

Anayasa’ya göre, seçimlerin “genel yönetimi ve denetiminden” sorumlu olan Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kararları aleyhine yargı veya başka bir merciye başvurulamadığı için, aldığı kararlar da kesin.

Bu nedenle YSK’nın deprem nedeniyle “seçimlerin yapılmasına olanak görmediği” yönünde bir karar alma olasılığı da tartışılıyor.

Ancak hukukçular, seçimlerin öne alınması veya savaş nedeniyle geriye bırakılması yetkisinin TBMM ve cumhurbaşkanında olduğunu, o nedenle de böyle bir karar alınmasını beklemediklerini ifade ediyor.

Anayasa’nın 79. maddesinde YSK’nın görevleri şöyle ifade ediliyor:

“Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme, kesin karara bağlama ve TBMM üyelerinin seçim tutanaklarını ve cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi YSK’nındır. YSK kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.”

Paylaşın