Erdoğan’dan “Kavala, Demirtaş ve Kabaş” Sorusuna Dikkat Çeken Yanıt

ABD’nin PBS kanalına röportaj veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sedef Kabaş, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş sorusuna, “Sizi bu niye bu kadar ilgilendiriyor? Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde bu tür kararları yargı verir. Eğer yargı bu yönde bir karar vermişse, o zaman yargının verdiği bu karara saygı duyalım. Ben yargı adına konuşacak durumda değilim. Bahsettiğiniz bu kişi protestoların finansörüydü” şeklinde cevap verdi.

“Osman Kavala’dan bahsediyorsunuz, değil mi?” sorusuna Erdoğan, “Evet, Osman Kavala’dan bahsediyorum” ifadelerini kullandı. “Peki ya Sedef Kabaş? Birileri size twit’leriyle hakaret ettiği için tutuklanmalı mı?” sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben onlarla uğraşacak değilim” diyerek, kararların yargı tarafından verildiğini söyledi.

‘Selahattin Demirtaş’ın terörist olduğunu ve 200’den fazla kişinin ölümüne yol açtığını, bu nedenle yargının bir karar verdiğini’ savunan Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu değerlendirmeyle hemfikir olmadığı hatırlatılması üzerine Erdoğan, “Saygı duymanız lazım. Kesmeye hakkın yok. Kesmeyeceksin. Saygı duyacaksın, yargının verdiği karara saygı duyacaksın” sözleriyle tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’na katılmak üzere gittiği ABD’de PBS kanalından Amna Nawaz’ın sorularını yanıtladı. Amna Nawaz, röportajın başında Erdoğan’a Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden vazgeçilebileceğine ilişkin açıklamasını sordu.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Erdoğan, AB üyeliğinden vazgeçmeye hazır olup olmadığıyla ilgili soruya, “Biz bu konuda AB’nin kararlarına önem veriyoruz. AB olumlu bir karar verirse bunu memnuniyetle karşılarız. Türkiye son 50 yıldır AB’nin kapısında oyalandırılıyor. Biz her zaman kendi kendine yeten bir ülke olduk. Hiçbir zaman AB’nin katkılarına ya da desteğine muhtaç olmadık, buna ihtiyacımız yok” yanıtını verdi.

Erdoğan, Türkiye’nin AB üyeliğiyle İsveç’in NATO üyeliğinin bağlantılı oluğunu düşünüp düşünmediğine ilişkin soruya yanıtında ise ‘İsveç’in konumu ile Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerindeki mevcut konumumu’nun birbirinden farklı olduğuna işaret etti. İsveç’in ‘terörle ilgili sözlerini tutması gerektiğini’ ifade eden Erdoğan, “Hâlâ Stockholm sokaklarında teröristlerin gezdiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, İsveç’in NATO’ya katılım teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından değerlendirileceğini ve en sonunda onaylanacak yerin burası olduğunu belirterek, “Bu TBMM’nin gündeminin bir parçasıdır. Meclis kendi takvimi çerçevesinde durumu değerlendirecek. Bu öneri milletvekillerinin oylamasına sunulacak” dedi.

Erdoğan şöyle devam etti: “Bunun gerçekleşmesi için İsveç’in elbette verdiği sözleri tutması gerekiyor. Terör örgütlerinin Stockholm sokaklarındaki gösterilerini ve faaliyetlerini derhal durdurmaları gerekmektedir. Çünkü bunun gerçekten gerçekleştiğini görmek Türk halkı için çok önemli olacaktır. İsveç mevzuatta değişiklik yapmış gibi görünüyor ama bu yeterli değil.”

ABD’nin Türkiye’ye F-16 satışı ile İsveç’in NATO’ya üyeliğinin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüp düşünmediğine ilişkin Erdoğan, “Bana göre bağlantı olmamalı. Başkan (Joe) Biden, bu konuda kararı Kongre’nin vereceğini söyledi. Biz de her zaman diyoruz ki bizim de Türkiye Büyük Millet Meclisimiz var. Yani bu konulara parlamento karar verir. Parlamento bu konuda olumlu bir karar vermezse o zaman bu hususta yapacak bir şey yok” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Kongresi’nde Senatör Bob Menendez gibi isimlerin Yunanistan’ın güvenliği gibi bir dizi konuya işaret ederek Türkiye’ye F-16 satışına karşı olumsuz yaklaşım sergilemesiyle ilgili ise “Bob Menendez, Türkiye’yi tanımıyor. Öyle görünüyor ki Bob Menendez, Tayyip Erdoğan’ı da tanımıyor” diye konuştu.

“Saygı duyacaksın, yargının verdiği karara saygı duyacaksın”

Türkiye’de Sedef Kabaş, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi üst düzey tutuklamalar bulunduğunu hatırlatan gazeteci Nawaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Bu kişileri susturmaya mı çalışıyorsunuz? Söz konusu kişilerden tehdit algılıyor musunuz?” sorusunu yöneltti.

Erdoğan, bu soruyu şöyle yanıtladı: “Sizi bu niye bu kadar ilgilendiriyor? Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde bu tür kararları yargı verir. Eğer yargı bu yönde bir karar vermişse, o zaman yargının verdiği bu karara saygı duyalım. Ben yargı adına konuşacak durumda değilim. Bahsettiğiniz bu kişi protestoların finansörüydü.”

“Osman Kavala’dan bahsediyorsunuz, değil mi?” sorusuna yanıt veren Erdoğan, “Evet, Osman Kavala’dan bahsediyorum” ifadelerini kullandı. Nawaz’ın “Peki ya Sedef Kabaş? Birileri size twit’leriyle hakaret ettiği için tutuklanmalı mı?” sorusuna Erdoğan, “Ben onlarla uğraşacak değilim” diyerek, kararların yargı tarafından verildiğini söyledi.

‘Selahattin Demirtaş’ın terörist olduğunu ve 200’den fazla kişinin ölümüne yol açtığını, bu nedenle yargının bir karar verdiğini’ savunan Erdoğan, Nawaz’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu değerlendirmeyle hemfikir olmadığını ifade ederek araya girmesinin ardından, “Saygı duymanız lazım. Kesmeye hakkın yok. Kesmeyeceksin. Saygı duyacaksın, yargının verdiği karara saygı duyacaksın” sözleriyle tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerikan yargısı yargı da Türkiye’nin yargısı yargı değil mi? Türkiye’nin yargısına da saygı duymaya mecbursunuz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin en çok gazetecinin tutuklu olduğu dördüncü ülke olduğuna işaret edilerek sorulan soruya da Erdoğan, “Eğer teröre destek verdiyseler, onlar terörü destekliyorlarsa, dünyanın neresinde özgürce yaşayabilir veya dolaşabilirler? Bu insanlar terörü destekliyor ve bu kişiler hakkında yargı kararını veriyor” şeklinde cevap verdi.

Paylaşın

Osman Kavala, Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’ne Aday

Osman Kavala, Justyna Wydrzynska ve Yevgeniy Zakharov, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da bugün toplanan Vaclav Havel Ödülü paneli tarafından finalist olarak belirlendi. Ödülü kazanan isim 9-13 Ekim 2023 tarihleri arasında açıklanacak.

Prag merkezli Vaclav Havel Library ve Charta 77 Vakfı ile işbirliği çerçevesinde 2013 yılından bu yana Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) tarafından verilen ödül, bir diploma, bir plaket ve 60 bin euro’dan oluşuyor.

Gezi davasından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen iş insanı Osman Kavala, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) tarafından her yıl insan hakları savunucularına verilen Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’nde üç finalistten biri olarak seçildi.

Osman Kavala’ya ek olarak Justyna Wydrzynska (Polonya) ve Yevgeniy Zakharov (Ukrayna) Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da bugün toplanan Vaclav Havel Ödülü paneli tarafından finalist olarak belirlendi.

Osman Kavala 2019 yılında AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) önünde Ankara’ya karşı kazandığı hak ihlali davasının ardından Avrupa Konseyi gündeminden düşmüyor. AİHM, Kavala’nın gözaltı ve tutukluluk koşullarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğu sonucuna varmış ve “derhal serbest bırakılmasına” hükmetmişti.

AİHM’nin Kavala kararı 2020’den bu yana Avrupa Konseyi’nin karar organı Bakanlar Komitesi gündeminde. Bakanlar Komitesinin önümüzdeki haftalardan itibaren konuyu daha kapsamlı biçimde ele alması bekleniyor. Konu, Vaclav Havel Ödülü’nü veren AKPM’nin Türkiye raporlarında da dile getiriliyor. AKPM Türkiye raportörleri bu yıl başında Kavala’yı Silivri Cezaevi’nde ziyaret etmişti.

Diğer finalistlerden Polonyalı hukukçu Justyna Wydrzynska, ülkesinin önde gelen kadın hakları savunucularından biri olarak tanınıyor. “Abortion Dream Team” adlı kolektifin öncülerinden olan Wydrzynska, 2006’dan bu yana Polonya’nın kısıtlayıcı kürtaj yasalarına karşı mücadelesi nedeniyle Vaclav Havel Ödülü finalistleri listesine dahil edildi.

Son finalist Yevgeniy Zakharov ise ülkesi Ukrayna’nın önde gelen insan hakları savunucuları arasında. Ukrayna Helsinki İnsan Hakları Birliği’nin kurucusu ve Harkiv İnsan Hakları Koruma Grubu’nun direktörü olan Zakharov, Ukrayna ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde vicdani retçilere yönelik baskıları belgelemekle ün yapmış bir isim. Zakharov 2022 yılında Rusların işlediği savaş suçları hakkında kanıt toplayan “Tribunal for Putin” adlı sivil toplum kuruluşları koalisyonunun da kurucuları arasında yer alıyor.

9 Ekim’de açıklanacak

Vaclav Havel Ödülünü kazanan isim AKPM’nin 9-13 Ekim 2023 tarihleri arasında Strasbourg’da düzenlenecek genel kurul toplantıları sırasında açıklanacak. Prag merkezli Vaclav Havel Library ve Charta 77 Vakfı ile işbirliği çerçevesinde 2013 yılından bu yana AKPM tarafından verilen ödül, bir diploma, bir plaket ve 60 bin euro’dan oluşuyor.

Ödül 2017 yılında, Gülen yapılanmasına üye olduğu gerekçesiyle yargılanan eski YARSAV başkanı Murat Arslan’a verilmiş, Ankara bu karara tepki göstererek Avrupa Konseyi bütçesine katkısını azaltmıştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Osman Kavala: Hukuk İlkeleri Açık Bir Şekilde Çiğnendi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesine tepki gösteren Osman Kavala, “Yargıtay Başsavcılığı’nın hazırlamış olduğu tebliğname daha vahim iftiralar içermektedir, hukuk ilkeleri daha açık bir biçimde çiğnenmiştir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Savcılığa göre, suç işlendiğine dair delil yokluğunda dahi, mahkeme, kişinin suç işleme niyeti taşıdığına kanaat getirip mahkumiyet kararı verebilir. AİHM ilke ve kararlarına da tamamen aykırı olan, ceza hukukunda niyet okuma anlayışının, Yargıtay düzeyinde ifade bulması ülkemiz için tehlikeli bir gelişmedir.”

Gezi davasının tebliğnamesini hazırlayan Yargıtay Başsavcılığı, Can Atalay, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin 18 yıllık hapis cezaları ile Osman Kavala’nın cezasının onanmasını istemişti. 77 sayfalık tebliğnamedeki ifade ve tespitler tartışma konusu olmuştu.

2079 gündür cezaevinde tutuklu bulunan Osman Kavala, şu açıklamayı yaptı:

“Yargıtay Başsavcılığı’nın hazırlamış olduğu tebliğname daha vahim iftiralar içermektedir, hukuk ilkeleri daha açık bir biçimde çiğnenmiştir.

Savcılığa göre, suç işlendiğine dair delil yokluğunda dahi, mahkeme, kişinin suç işleme niyeti taşıdığına kanaat getirip mahkumiyet kararı verebilir. AİHM ilke ve kararlarına da tamamen aykırı olan, ceza hukukunda niyet okuma anlayışının, Yargıtay düzeyinde ifade bulması ülkemiz için tehlikeli bir gelişmedir.”

Ne olmuştu?

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Parkı Davası ile ilgili kararını 25 Nisan 2022’de açıklamıştı. Mahkeme, Osman Kavala’ya, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermişti.

Taksim Dayanışması üyeleri Ayşe Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater Utku, Yiğit Ali Ekmekçi, Ali Hakan Altınay, Şerafettin Can Atalay’ın da “Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım” suçlaması ve 18 yıl hapisle cezalandırılmalarına hükmeden mahkeme, sanıkların tutuklanmalarına karar vermişti.

Paylaşın

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nden Kavala Ve Demirtaş İçin “Son Uyarı”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını uygulamadığı için Türkiye hakkında “ihlal prosedürü” başlatan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, iş insanı Osman Kavala ile eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın derhal serbest bırakılmaları çağrısında bulundu.

“İlave önlemler almadan önce Türk makamlarını bir kez daha, Komite ile en yüksek seviyede yakın ilişkiye geçmeye şiddetle çağırıyoruz” diyen Bakanlar Komitesi, Kavala ve Demirtaş dosyalarına ilişkin ek adımların, 19-21 Eylül 2023 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan bir sonraki özel toplantıda ele alınacağı uyarısı yaptı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi,, 5-7 Haziran tarihlerinde Strasbourg’da yaptığı toplantıda, Türkiye’den Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Cem Vakfı’nın da aralarında olduğu 5 dosyayla birlikte, 19 ülkeyi ilgilendiren 38 karar aldı. Komite ayrıca, 78 hüküm ve kararla ilgili 16 farklı ülkeyi ilgilendiren 31 adet nihai karara da imza attı.

Komitesi, kararlar konusunda bir açıklama yaptı. Daha önce Kavala ile ilgili “ihlal süreci” başlatan ve AİHM’den aldığı ihlal sürecinin devamıyla ilgili mütalaanın ardından iş insanın serbest bırakılması için Türkiye’ye uyarılarını yineleyen Bakanlar Komitesi’nin son kararında, Ankara’ya yönelik ihtarın  dozunun sertleştiği görüldü.

Avrupa Konseyi Sekreteryası’na Kavala kararına uyulmaması konusunda Türkiye’ye karşı alınacak önlemlerle ilgili seçenekler konusunda 12 Temmuz’daki toplantıya kadar hazırlık yapma talimatı verildiği belirtilen açıklamada, iş insanın eylül ayına kadar serbest bırakılmaması halinde bu önerilerin masaya yatırılacağı aktarıldı. Kararda, Avrupa Konseyi organlarından ve üye ülkelerden Kavala’nın serbest bırakılması için Türkiye nezdinde temaslarını sürdürmeleri istendi.

Demirtaş için “ihlal süreci” başlayabilir

Bakanlar Komitesi, Demirtaş ile ilgili aldığı kararında ise daha önce Kavala’da olduğu gibi eski HDP Eş-Başkanı’nın davasında da Türkiye aleyhine “ihlal süreci” başlatılabileceği uyarısında bulundu. Kararda, Anayasa Mahkemesi’nin Demirtaş ile ilgili hükmünün  gecikmesinden de “derin üzüntü duyulduğu” kaydedildi.

Figen Yüksekdağ’ın da AİHM kararı uyarınca serbest bırakılmasın isteyen Bakanlar Komitesi, eylül ayındaki toplantıda bu iki kişinin serbest bırakılmaması halinde Türkiye aleyhine alınacak önlemlerin gözden geçirileceğini bildirdi.

AİHM’in hak ihlali kararı

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın başvurusunu karara bağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin 4. fırkasını ihlal ettiğine hükmetti.

AİHM’in Demirtaş ve Yüksekdağ’ın başvurularına dair kararı, 6 yargıcın lehte, Türk yargıç Saadet Yüksel’in ise aleyhte oyu ile oy çokluğuyla alındı.

AİHM’den yapılan açıklamada, Yüksekdağ ve Demirtaş’ın iç hukukta tutukluluklarına itiraz etmek için etkili bir yardım alamadıklarını gerekçesiyle başvuruda bulunduğu belirtildi.

AİHM, Demirtaş ve Yüksekdağ’a 5 bin 500’er euro (126 bin 666 TL) manevi tazminat ve 2 bin 500 euro da mahkeme masrafı ödenmesine hükmetti. Türkiye’nin AİHM’e gönderdiği yargıç Saadet Yüksel karara katılmadı.

AİHM daha önce de Demirtaş ve Yüksekdağ hakkında “hak ihlali” kararları vermişti.

Aralık 2020 ve Kasım 2022’de verilen kararlarda başvurucuların tutukluluk hallerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi (özgürlük ve güvenlik hakkı), 10. maddesi (ifade özgürlüğü), 18. maddesi (haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlandırılması) ve 1 Numaralı Protokol’ün 3. maddesinin (serbest seçimler) ihlal edildiğine hükmetmişti.

AİHM 2018’de de Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğine hükmetmiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise bu karar hakkında “Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” demişti.

Paylaşın

“Gezi” Tutuklusu Osman Kavala’dan Hapishanedeki 2000’inci Gününde Mesaj

Hapisteki 2000’inci günü dolayısıyla bir mesaj paylaşan Osman Kavala, AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararına rağmen cezaevinde tutulmasının, yasaların ve yargı yetkisinin kötüye kullanımı ile gerçekleştirilen bir eziyet etme eylemi olduğunu söyledi.

Haber Merkezi / Osman Kavala, seçimlere işaret ederek “14 Mayıs’tan sonra yargıda ve tüm kamu kurumlarında hukuk ilkelerine, insan haysiyetine ve insan haklarına saygı gösteren bir anlayışın hakim hale geleceğini ümit ediyorum” dedi.

Gezi eylemleri gerekçe gösterilerek tutuklanan ve Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, cezaevinde geçirdiği 2 bin günün dolması dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Kavala’nın mesajı şöyle:

“Hukuka, mantığa sığmayan iddialar ve suçlamalarla 2000 gündür cezaevinde tutuluyorum.

Beni suçla ilişkilendiren hiçbir somut delil olmadığı ilk Gezi davası sonunda oybirliği ile verilen beraat kararında açıkça belirtilmişti. İddianameleri okuyan herkesin rahatça göreceği bu gerçek iki AİHM kararıyla bağlayıcı hukuki hüküm niteliği kazanmasına rağmen cezaevinde tutulmam yasaların ve yargı yetkisinin kötüye kullanımı ile gerçekleştirilen bir eziyet etme eylemidir. Başkalarının hayatlarına değer vermeyen anlayışın tezahürüdür.

14 Mayıs’tan sonra yargıda ve tüm kamu kurumlarında hukuk ilkelerine, insan haysiyetine ve insan haklarına saygı gösteren bir anlayışın hakim hale geleceğini ümit ediyorum.

Suç işlediklerine dair delil ortaya konmadan cezaevine sokulan binlerce yurttaşımızın da aynı beklentiler içinde olduğuna inanıyorum.”

Ne olmuştu?

Osman Kavala, Gezi ve 15 Temmuz soruşturmaları kapsamında 18 Ekim 2017’de gözaltına alındı ve 1 Kasım 2017’de de tutuklandı. Kavala hakkındaki iddianame tutuklanmasından yaklaşık bir buçuk yıl sonra 19 Şubat 2019’da düzenlendi.

İddianamede, Kavala ile birlikte 16 sanık hakkında “Türkiye Cumhuriyet hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs” ve “Gezi olaylarını finanse etmek” suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet talep edildi.

10 Aralık 2019’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Osman Kavala’nın tutukluluğunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu belirterek, tutukluluğun bir hak ihlali olduğuna ve Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına karar verdi. Ancak Ankara, AİHM kararını uygulamadı.

Kavala hakkında 9 Mart 2020’de ise “casusluk” suçlamasıyla tutuklama kararı verildi. Yargı sürecinde avukatları defalarca tutukluluğunun kaldırılmasını talep etmesine rağmen, bu talep reddedildi.

25 Nisan 2022’de karara bağlanan davada, Osman Kavala daha önce beraat etmiş olmasına rağmen, “Türkiye Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Kavala’nın, “casusluk” suçlamasından ise beraatine karar verildi.

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Türkiye’ye “Toplanma Özgürlüğü” Çağrısı

Avrupa Konseyi, Türkiye’den 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında belirtilen ilkeler doğrultusunda ‘kuvvetli bir şekilde’ değiştirmesini istedi. 

Avrupa Konseyi, ayrıca Türkiye’den, göz yaşartıcı gaz ve diğer silahların kullanımına ilişkin 2016 tarihli yönetmeliğin uygulanmasının uluslararası standartlara tam olarak uygunluğunu sağlamaya çağırdı.

Öte yandan Avrupa, Türkiye’ye, AİHM kararlarını uygulayarak, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması çağrısını yineledi.

AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için üç ayda bir toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Strazburg’da yaptığı son toplantısında, AİHM tarafından “derhal serbest bırakılması” kararı alındığı halde halen cezaevinde tutulan eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile işadamı Osman Kavala dosyasını görüştü. Komite, bir kez daha, Kavala ve Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasını istedi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’nin kararlarının uygulanmasını denetlemek için yaptığı son üç aylık toplantısında ‘Oya Ataman grubu davasına’ ilişkin ara karar kabul etti.

Türkiye’de barışçıl toplanma özgürlüğüne yönelik orantısız müdahaleleri 15 yılı aşkın bir süredir  incelediğini hatırlatan Komite, Türk makamlarının, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında belirtilen ilkeler doğrultusunda ‘kuvvetli bir şekilde’ değiştirmesini istedi.

Ayrıca Türk makamları, göz yaşartıcı gaz ve diğer silahların kullanımına ilişkin 2016 tarihli yönetmeliğin uygulanmasının uluslararası standartlara tam olarak uygunluğunu sağlamaya çağrıldı.

Türkiye’den son beş yıl içinde toplantı ve gösterilerin polis tarafından denetlenmesi ve 2911 sayılı Kanun’un ihlaline ilişkin kovuşturma ve mahkumiyet kararlarının sayısı hakkında ayrıntılı bilgi verilmesi de istendi.

Bakanlar Komitesi, Türk makamlarını, ilgili kanunların uygulanması ve insan hakları konusunda hakim, savcı ve kolluk kuvvetleri personeline eğitim vermeye davet etti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi eski başkanı Oya Ataman’ın 2000 yılında İstanbul Sultanahmet Parkı’nda F tipi cezaevlerini protesto etmek için basın açıklaması yapmasına polis müdahale ederek izin vermemişti.

Demirtaş’a “tutukluluk dışı bir formül”

Bakanlar Komitesi, Türkiye’de seçim tarihinin açıklandığı güne denk gelen toplantısında, genel seçimlerin önemli aktörlerinden eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında bir ara kararı kabul etti.

AİHM’in Demirtaş hakkında kabul ettiği AİHS 18. madde uyarınca, ‘başvuranın tutukluluğunun çoğulculuğu bastırmak ve siyasi tartışmanın serbestliğini sınırlamak’ gibi gizli bir amacı güttüğüne ilişkin tespitini göz önünde bulunduran Komite; kararında, “Türk makamlarını bir kez daha, özellikle de Anayasa Mahkemesi önündeki yargılama bitene kadar ‘tutuklama dışındaki diğer tedbirleri’ araştırarak, başvuranın derhal serbest bırakılmasını sağlamaya çağırır” ifadesine yer verdi.

Bakanlar Komitesi, AİHM’in bu kararlarının uygulanması için gerekli özel tedbirlerin yanısıra, yargı bağımsızlığına yönelik garantilerin güçlendirilmesi de dahil, genel tedbirlerin alınması çağrısında bulundu.

Osman Kavala kararı

Bakanlar Komitesi, AİHM kararlarının uygulanmaması nedeniyle Ankara hükümeti aleyhinde “ihlal prosedürü” düğmesine bastığı Osman Kavala dosyasını da görüştü. Kavala’nın, AİHM tarafından 3 yıl önce alınan bir kararla serbest bırakılmasını istediği halde hala hapiste olduğunu belirten Komite, bu durumun sona ermesi için Ankara hükümeti ile gerekli temasların kurulmasını istedi.

Avrupa Konseyi’nden karara ilişkin yapılan açıklamada, “Türk makamlarının, başta Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması da dahil, bu konuda mümkün olan en kısa sürede ek bir taahhütte bulunması elzemdir” denildi.

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Demirtaş ve Kavala İçin Serbest Bırakın Çağrısı

Avrupa Konseyi, Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş için verdiği kararın acil olarak uygulanması çağrısında bulundu.

Avrupa Konseyi, geçen yıl AİHM kararına rağmen Osman Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye hakkında “ihlal süreci” başlatmıştı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala’nın acil olarak serbest bırakılması yolundaki çağrısını yineledi.

Bakanlar Komitesi adına büyükelçiler seviyesinde bu hafta toplanan Daimi Delegeler Komitesi’nin iki ayrı kararında, Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ilgili kişilerle ilgili verdiği kararlara uymamasından “derin üzüntü” duyulduğu belirtilerek, bu kararların acilen uygulanması istendi.

Selahattin Demirtaş kararının gecikmesi eleştirildi

Bakanlar Komitesi’nin Demirtaş ile ilgili kararında, Anayasa Mahkemesi’nden çıkacak kararın gecikmesi eleştirildi.

Türk yetkililerin, Anayasa Mahkemesi’nin konuyla ilgili kararını bir an önce ve AİHM içtihatlarına uygun olarak alması için gerekli çabayı göstermesi istendi.

Kararda, AİHM kararlarına uyulması için Türkiye’den gerekli tedbirlerin alınması istenirken, bu çerçevede Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) siyasi iktidarın etkisinden kurtarılmasının güvence altına alınması çağrısında bulunuldu.

Kararda siyasi tartışma, çoğulculuk, siyasi temsilcilerin ifade özgürlüklerinin garanti altına alınması konusunda da gerekli tedbirlerin alınması istedi.

Osman Kavala için ihlal süreci başlatılmıştı

Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi geçen yıl AİHM kararına rağmen Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye hakkında “ihlal süreci” başlatmıştı.

Bu süreç çerçevesinde AİHM Büyük Dairesi’nin bir kez daha Kavala’yı serbest bırakmayan “Türkiye’nin ihlali sürdürdüğü” yolundaki kararından sonra Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye karşı üyelikten atılma da içinde olmak üzere alınacak yaptırımlara ilişkin sekreterya ile ilişkilerini sürdürüyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

ABD, Osman Kavala’ya Verilen Cezanın Onanmasına Tepki Gösterdi

Gezi Davası’nda Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet, diğer yedi sanığın 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldığı kararın istinafta onaylanmasına  Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) tepki geldi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel yayınladığı yazılı açıklamada, “ABD, Türk mahkemesinin bugün Osman Kavala hakkındaki mahkumiyet kararını onamasından derin rahatsızlık ve hayalkırıklığı duyuyor” ifadesini kullandı.

Patel açıklamasında, “Daha önce söylediğimiz gibi, Kavala’nın haksız mahkumiyeti insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygıyla bağdaşmıyor. Türkiye’yi bir kez daha, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyarak Osman Kavala’yı ve keyfi olarak hapse atılan diğer tüm kişileri serbest bırakmaya çağırıyoruz” dedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel, “Türkiye halkının, misilleme korkusu yaşamadan insan haklarını ve temel özgürlüklerini kullanmayı hakkettiğini” belirtti.

İstinaf mahkemesi olarak görev yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Dairesi, Gezi davası sanıkları Osman Kavala, Ayşe Mücella Yapıcı, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden hakkında İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin 22 Nisan’da vermiş olduğu mahkumiyet kararlarını onamıştı.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Dairesi’nin, Gezi dosyasını Ocak ayının başında Yargıtay’a göndermesi bekleniyor.

Gezi davasında verilen karar Yargıtay tarafından bozulursa, İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılama yapılacak. Eğer karar onanırsa, hüküm kesinlik kazanacak.

Mahkemenin hükümeti kaldırmaya teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiği Osman Kavala, 1 Kasım 2017’den beri tutuklu.

Paylaşın

Kavala: Mantık Dışı Kurgu İnandırıcı Olsun Diye Hapiste Tutuluyorum

Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan ve 1800 günden uzun süredir hapiste olan Osman Kavala, “Mantık dışı kurguya inandırıcılık kazandırmak için benim cezaevinden çıkmamam gerekli görülüyor” dedi ve ekledi:

“Gezi davası Gülenci emniyet ve yargı mensuplarınca hazırlanmış olan darbe girişiminden sonra da iktidar çevrelerince benimsenen, protestoların dış güçlerce organize edilmiş bir kalkışma olduğu kurgusu ekseninde hazırlandı, bu anlatıya hukuki destek sağlamak için sahneye kondu”

Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı ve iş insanı Osman Kavala, Halk TV Program Koordinatörü İpek Özbey, halktv.com.tr yazarı Fikret Bila ve gazeteci Barış Pehlivan’ın sorularını yanıtladı.

Kavala’nın sorulara verdiği yanıtta tutuklanma sürecine dair şunları söyledi: ”Gezi davası Gülenci emniyet ve yargı mensuplarınca hazırlanmış olan darbe girişiminden sonra da iktidar çevrelerince benimsenen, protestoların dış güçlerce organize edilmiş bir kalkışma olduğu kurgusu ekseninde hazırlandı, bu anlatıya hukuki destek sağlamak için sahneye kondu. Bu mantık dışı iddiaya dayanak olabilecek hiçbir delil, somut bilgi olmadığından Soros’un ismi kullanılarak bir kurgu oluşturuldu.

İsmi kullanılarak diyorum, zira yargı sürecinin hiçbir aşamasında Soros şüpheliler listesine eklenmedi, tanık olarak dahi ifade vermesi talep edilmedi. Açık Toplum Vakfı ile ilişkili olduğum, protestolarla katıldığım, AVM projesine açıkça karşı çıktığım için, muhtemelen iktidarı rahatsız eden başka faaliyetlerimin de göz önüne alınması sonucu, Soros’la protestocular arasındaki ilişki benim üzerimden kuruldu. Gezi parkına giderken yanımda poğaça götürmüş olmam, protestolara maddi kaynak sağlamış olduğumun somut delili olarak iddianamede yer aldı. Sanırım bu mantık dışı kurguya inandırıcılık kazandırmak için benim cezaevinden çıkmamam gerekli görülüyor.

‘Bunlar planlı yapılan hukuku dolanma eylemleri’

Cumhurbaşkanı birkaç defa cezaevinde olmamı suçluluğumun kanıtı olarak ifade etti. Malum, dış güçlerin hükümete karşı faaliyetler sürdürdüğüne dair siyasi propaganda sadece Gezi’yi itibarsızlaştırmak için değil, ekonomide kötüleşmeyi açıklamak, muhalefeti yerli ve milli olamamakla suçlamak için de kullanılıyor. Sanırım aynı zamanda ‘Biz faaliyetlerini sakıncalı bulduğumuz kişileri cezaevinde tutarız, AİHM kararları ve dışarıdan müdahaleler bunu engelleyemez‘ şeklinde bir mesaj da veriliyor.

Şunu hatırlatayım: AİHM’in 18’inci maddenin ihlal edildiğini içeren 2019 yılındaki kararından ve ilk Gezi duruşmasından beraat ettikten sonra yaşananlar, AİHM’in herhangi bir suça işaret etmediğini tespit ettiği sözde deliller kullanılarak önce casusluktan tutuklanmam, sonra da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi, 18’inci maddenin ihlali olarak değerlendirilmiş olan ilk tutuklanmamdan daha vahim hukuksuzluklar. Bunlar planlı yapılan hukuku dolanma eylemleri.”

‘İlk yapacağım annemi görmek olacak, sonra da Gezi Parkı’nda ağaçları seyrederim’

Kavala, cezaevinden çıktığında ‘ilk ne yapacağı’ sorusunaysa şu yanıtı verdi: ”Cezaevinde uzun süre kalınca kapalı bir yerde yaşamaya alışıyorsun. Çıktıktan sonra evimde, eşimle, dışarı çıkmadan birkaç yıl yaşayabilirim gibi hissediyorum! Ama, tabii, dostlarımı, çalışma arkadaşlarımı da çok özledim. İlk yapacağım, o zaman hala hayatta olacağını ümit ediyorum, annemi görmek olacak. Gezi Parkı onun evine çok yakın. Sonra oraya gidip ağaçları seyrederim herhalde.”

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Demirtaş Ve Kavala Çağrısı: Serbest Bırakılsınlar

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Strasbourg’daki toplantılarında, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala dosyasını yeniden ele aldı. Bakanlar Komitesi, AİHM kararlarına uyularak Demirtaş ve Kavala’nın serbest bırakılması çağrısı yaptı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Strasbourg’ta 20-22 Eylül arasındaki toplantısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını ve kararlarının uygulanmasını denetlemeye yönelik kararları yayınladı.

Demirtaş’ın serbest bırakılması çağrısı

AİHM’in, Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hakkında verdiği karara atıfta bulunan komite şu belirlemeyi kayda geçirdi:

“Başvuranın tutukluluğunun, çoğulculuğu boğmak ve siyasi tartışmanın serbestçe yürütülmesini sınırlamak gibi gizli bir amacı olduğuna ilişkin 18. madde kapsamındaki bulguları hatırlatarak, başvuranın mevcut tutukluluğuna karşı başvurusunun Anayasa Mahkemesi önünde derdest olduğunu büyük bir endişeyle not eder. Mahkeme 7 Kasım 2019’dan beri özellikle Sözleşme’nin 18. maddesi kapsamındaki gerekçesi de dahil olmak üzere, kararının ruhu ve sonuçlarıyla uyumlu bir şekilde ve hızla incelenmesine duyulan acil ihtiyacı vurgular.”

Komite Demirtaş’ın 4 Kasım 2016’dan beri tutuklu olduğunu vurgulayarak, “Türk makamlarını bir kez daha başvuranın derhal serbest bırakılmasını sağlama” çağrısında bulundu.

Dokunulmazlıklar kaldırılarak yapılan ihlal giderilsin

Komite HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yönelik Anayasa değişikliğinin seçme ve seçilme özgürlüğünün ihlali olduğuna ilişkin olarak karara bağladığı “Encü ve diğerleri” davasına ilişkin olarak da, AİHM’in verdiği ihlal kararına atıfta bulunarak, ihlalin giderilmesi, münferit önlemler alınması ve bu önlemler konusunda bilgilendirilmede bulunulmasını talep etti.

HSK’nin bağımsızlığı için yasal düzenleme tavsiyesi

Komite Türkiye’ye yönelik genel önlemlere dair de tavsiyelerde bulundu.

Komite, Demirtaş ve “Encü ve diğerleri” kararlarının altında genel önlemlere dair tavsiyelerini de şöyle sıraladı:

“Adalet Divanı’ndan ilham alarak yargının, özellikle de yürütmenin tam bağımsızlığını garanti altına almak için Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısal bağımsızlığını güçlendirecek etkili tedbirler almayı düşünmeye çağırdı.

Siyasi tartışmanın serbest oynamasını, çoğulculuğu ve seçilmiş temsilcilerin, özellikle de muhalefetin üyelerinin ifade özgürlüğünü güçlendirecek somut yasal ve diğer tedbirlerin alınması ihtiyacının bir kez daha altını çizdi.

Yetkili makamları, Ceza Kanunu’nun 314. maddesi kapsamındaki iddianame sayısında ve bu hüküm uyarınca son yıllarda verilen mahkûmiyet sayısında önemli bir düşüş olduğunu gösteren karşılaştırılabilir istatistiksel bilgiler ve yanı sıra bunu gösteren yeni karar örnekleri sunmaya davet etti.”

Komite, Demirtaş ve Encü kararlarına dair bireysel tedbirlerin Aralık 2022 tarihinde birkez daha görüşüleceğini, genel tavsiyelerine dair yol haritaları ise 2023 Eylül ayında görüşüleceğini belirtti.

Kavala karari

İş insanı Osman Kavala’ya dair de Komite, “..yetkili Türk makamlarını başvurucuya yöneltilen cezai suçlamaların tüm olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmaya çağırdı. Özellikle derhal serbest bırakılmasını sağmalı” çağrısında bulundu.

En geç 13 Ekim’e kadar Türkiye’den bilgi istedi

Komite, üye Devletlere, Genel Sekretere ve diğer ilgili Avrupa Konseyi organlarına ve gözlemci devletlere, bu konuyu gündeme getirmek için Türkiye ile üst düzey temaslarını yoğunlaştırma çağrısında bulundu. Kavala davasının gözetiminin sağlanması için daha fazla önlem almaya, Kavala’nın tutuklu kalması halinde atılabilecek diğer adımlar hakkında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı ile görüşüleceğini, Türkiye’yi de en geç 13 Ekim’e kadar yerel prosedürler hakkında bilgi vermeye davet etti.

Paylaşın