Sirke Bakterileri Öldürür Mü?

Sirke, şekerlerin veya etanolün fermantasyonu ile üretilen sulu bir asetik asit çözeltisidir. Çözelti, yaygın bir dezenfektan olarak binlerce yıldır kullanılmaktadır. Berrak bir çözelti olan standart beyaz sirke yüzde 4-7 asetik asit ve yüzde 93-96 su içerir. 

Haber Merkezi / Bazı beyaz sirke türleri yüzde 20’ye kadar asetik asit içerir, bu insan tüketimi için güvenli değildir ve temizlik amacıyla kullanılır.

Sirke, karbonhidratların fermantasyonu sonucu oluşan asidik sıvıdır. Geçmişte insanlar patates, şeker pancarı ve peynir altı suyu gibi yiyecekleri fermente ederek sirke yapmışlardır.

Ayrıca bira, şarap, şampanya, pirinç, elma şarabı ve damıtılmış tahıl alkolü gibi seyreltilmiş alkollü ürünler gibi çeşitli diğer malzemeleri kullanarak da sirke yapılabilir.

Günümüzde sirke, tahıl alkolü veya etanolün fermantasyonu ile üretilmektedir. Ancak bu sirke türü pek besin içermez.

Sirke bakterileri öldürür mü?

Sirke, bakteri ve virüs gibi mikroorganizmaları öldürebilir ve maya enfeksiyonlarını tedavi edebilir. Antimikrobiyal özelliklerinden dolayı sirke, kulak enfeksiyonları, siğil ve tırnak mantarının tedavisinde de kullanılmaktadır. Ayrıca bazı cilt enfeksiyonlarını ve yanıklarını tedavi etmek için de kullanılmıştır.

Yanık yaralarına sirke

Birçok çalışma sirkenin antimikrobiyal özelliklerini desteklemektedir. Birmingham Üniversitesi ve Ulusal Sağlık Araştırmaları Enstitüsü’nden (NIHR) bir araştırma ekibi, yanık yaralarında enfeksiyona neden olan organizmalara karşı asetik asidin antimikrobiyal özelliğini inceledi.

Çalışmanın sonuçları, yüksek oranda seyreltilmiş asetik asidin yanık yarası patojenlerinin büyümesini engelleyebileceğini göstermektedir. Bilim insanları, asetik asit uygulamalarının yanık hastaları arasında enfeksiyonların etkili ve uygun maliyetli bir tedavisi olarak büyük umut vaat ettiğini öne sürmektedirler.

Tüberküloz üzerine sirke

Albert Einstein Tıp Fakültesi’ndeki bilim insanları, asetik asidin tüberkülozun (TB) etken maddesi olan mycobacterium tuberculosisi etkili bir şekilde öldürdüğünü buldular. Sirke, dünyadaki en bulaşıcı hastalıklardan biri için toksik olmayan ve uygun fiyatlı bir tedavi yöntemidir.

Antibiyotiğe dirençli kronik yaralarda sirke

Sirke, kronik yaralarda yaygın olarak bulunan bir bakteri olan pseudomonas aeruginosayı öldürmede de etkili olmaktadır.

Bir çalışma, kolayca bulunabilen ve ucuz olan seyreltik asetik asidin kronik yaraların tedavisinde etkili olduğunu buldu. Pseudomonas enfeksiyonlarının birçok antibiyotik tedavisine dirençli olduğu bilinmektedir. Ancak yaralara 2 ila 12 kez topikal olarak yüzde 3 ila yüzde 5 asetik asit uygulanması, yaralardaki bakterileri başarıyla ortadan kaldırmaktadır.

Mantar üzerine sirke

Antibakteriyel özelliklerinin yanı sıra sirke, mantar enfeksiyonlarının tedavisinde de etkilidir. Bir çalışmada, araştırmacılar elma sirkesinin bazı candida türleri üzerindeki önleyici etkinliğini incelediler.

Candida albicans, deri, tırnak ve mukoza zarının enfeksiyonuna neden olan fırsatçı patojenik bir mayadır. Candidiyaz vajina, deri, ağız boşluğu ve yemek borusunu etkileyen yaygın bir enfeksiyondur.

Çalışmanın sonuçları, elma sirkesinin candidiyaz ve diğer mantar enfeksiyonlarını tedavi etmek için en ekonomik ürün olduğunu göstermektedir. Umut verici etkilerinin yanı sıra, mantar önleyici ilaçlara kıyasla hiçbir yan etkisi bulunmamaktadır.

Sirke, bakteri ve mantar dahil olmak üzere mikropları öldürmede etkilidir. Temizlik gibi bazı uygulamalar için ağartıcıya daha güvenli bir alternatif olarak da kullanılabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Buzullarda Hapsolmuş 1000’e Yakın Yeni Mikrop Bulundu

Bilim insanları ‘potansiyel olarak tehlikeli bakterilerin’ serbest kalmasının Çin ve Hindistan’ı etkileyebileceğini söylüyor. Tibet buzullarından alınan kar ve buz örneklerinde yaklaşık 1000 yeni bakteri türünün bulunduğunu belirten bilim insanları, küresel ısınma yüzünden buzulların erimesiyle hastalıkların yayılacağı endişelerine yol açtı.

Independent Türkçe’nin Nature Biotechnology adlı bilimsel dergiden aktardığı yeni çalışmaya göre, araştırmacılar Tibet buzullarında hapsolmuş bakteri türlerinin kar ve buz eridikçe diğer bölgelere ulaşıp ulaşamayacağını değerlendirdi.

Çin Bilimler Akademisi mensuplarının da aralarında bulunduğu araştırmacılar, 2010 ila 2016’da Tibet’teki 21 buzuldan numuneler topladı ve buz örneklerini eriterek geriye ne kaldığını analiz etti.

Bilim için yüzde 98’i yeni olan 968 benzersiz bakteri türü buldular.

Yeni bulgular, bilim insanlarının Tibet platosunda bazıları 15 bin yıldan yaşlı olan, buzula sıkışmış antik virüsleri bulmasından yaklaşık bir yıl sonra geldi.

Buz örtüleri ve buzullar Dünya’nın yüzey örtüsünün neredeyse onda birini oluşturuyor ve gün geçtikçe sayısı artan araştırmalar iklim krizi nedeniyle eridiklerini gösteriyor.

Bilim insanları hapsolmuş bu bakterilerden bazılarının, özellikle bu eski mikroplara karşı bağışıklığı olmayan modern bitkiler, hayvanlar ve insanlar için bulaşıcılığından şüpheleniyor.

Araştırmada bilim insanları, “Bu mikroorganizmalar bitkileri, hayvanları ve insanları savunmasız hale getiren yeni virülans faktörlerine sahip olabilir” diye yazdı.

Araştırmacılar, buzullarda hapsolmuş bu tür antik ve modern patojenik mikropların ‘yerel salgınlara ve hatta pandemiye yol açabileceği’ konusunda uyarıyor.

Mevcut çalışmadaki yeni keşfedilen bakteriler de dünyanın özel öneme sahip bir bölgesinden geliyor: Burada eriyen kar ve buz, Çin ve Hindistan genelinde yoğun nüfuslu bölgelere akan birkaç nehri besliyor.

Araştırmacılar, “Asya’nın su kulesi olarak bilinen Tibet Platosu, Yangtze, Sarı Irmak, Ganj Nehri ve Yarlung Tsangpo Nehri (Brahmaputra Nehri) de dahil olmak üzere dünyanın en büyük nehirlerinden birkaçının kaynağıdır” diye yazdı:

“Potansiyel olarak tehlikeli bakterilerin serbest kalması dünyanın en kalabalık iki ülkesi Çin ve Hindistan’ı etkileyebilir.”

Gelecekte yapılacak çalışmalarda bilim insanları, buzulların erimesiyle açığa çıkan mikropların dünyanın dört bir yanındaki nehirlere karışmasının, nehir yatağı boyunca yaşayan bitkiler ve hayvanlar için bir tehdit oluşturup oluşturmadığını değerlendirmeyi umuyor.

Paylaşın