Balıkesir: Şeyh Lütfullah Camii

Şeyh Lütfullah Camii; Balıkesir İl Merkezi, Lütfullah Mahallesi, Gazi Bulvarı üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanabilmektedir.

Camii, 1429’da yapılmıştır. XVI.yüzyılda Hacı Bayram-ı Veli’ nin arkadaşlarından Şeyh Lütfullah tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Orijinal konumu ile günümüze gelemeyen cami, 1907’ de yenilenmiştir. Dikdörtgen plânlı kesme taş bir yapıdır. Son cemaat yerine üç basamaklı bir merdivenle çıkılır.

Cephesi son cemaat yerinin üstüne rastlayan kadınlar mahfilinden ötürü iki katlı bir görünümdedir. İbadet yeri, düz ahşap bir çatı ile örtülü olup, mihrap duvarına dört, duvarlara da üçer pencere açılmıştır. Mihrap taştan, minberi ise ahşaptandır. Tek şerefeli kesme taş minaresi kare bir kaide üzerine silindirik biçimde oturtulmuştur. Caminin avlusunda sekiz köşeli, üzeri saçaklı bir kubbe ile örtülü şadırvanı bulunmaktadır.

Paylaşın

Artvin: Çarşı Camii

Çarşı (Merkez) Camii; Artvin’in Merkez İlçesi, Çarşı Mahallesi, Direkdibi Sokak üzerinde yer almaktadır. Camii, merkezden yürüme mesafesindedir.

Çarşı (Merkez) Cami’si 1860-1861 (Hicri 1277/1278) yılları arasında, Artvin’in merkezinde, Artvin halkı tarafından yaptırılmıştır. Zamanla eskiyen,hasar gören ve kullanılamaz hale gelen cami 1954 yılında temellerine kadar yıkılarak 1957-1958 yılları arasında bugünkü halini almıştır.

Ancak cami temellerine kadar yıkılırken minareye,minbere ve vaaz kürsüsüne dokunulmamıştır. Dolayısıyla şu anda caminin minaresi,minberi ve vaaz ilk haliyle (1865’ten) aynıdır. İlk dönemdeki yapının planı hakkında bilgi bulunmayan cami, günümüzde; 13.30×13.00 m. ölçülerinde kare planlı ve üzeri tek kubbe ile örtülen harim ile kuzeyde 20.75×9.00 m. ölçülerinde dikdörtgen planlı son cemaat yeri ve kuzeybatı köşesinde yükselen minareden oluşmaktadır. Harimi örten kubbeye tromplarla geçilmekte olup, dıştan iki kademeli, sekizgen kasnağı bulunmaktadır.

Son cemaat yeri iki kısımlıdır. Birinci bölüm, kuzey yönünde altı adet sütun üzerine oturtulan, üzeri kubbeli beş gözlü; diğeri ise ilk kısmı da içine alacak şekilde üç yönden kapalı, doğu-batı doğrultusunda uzanan düz örtülü bir betonarme mekandır. Son cemaat yerinin batı tarafında kuzey-güney doğrultusundaki dikdörtgen mekan yakın zamanda eklenmiştir. Minare gövdesi haricinde tüm yapıda düzgün kesme taş kullanılmıştır. Günümüzde kubbeler kurşunla kaplanmıştır.

Paylaşın

Konya: Çeltik Merkez Camii

Merkez Camii; Konya’nın Çeltik İlçesi yerleşim sınırları içerisinde yer almaktadır. 1815 tarihinde inşa edilmiştir.

Banisi bilinmemektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde olup Camii olarak kullanılmaktadır. 1815 yılında Mahalli Yöneticiler tarafından yaptırılan cami tasarım ve işcilik bakımından yörenin en iyi yapılarından birisidir ve Külliye olarak tasarlanmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında çevresindeki yapılar ve haziresi kaldırılmıştır. Restore edilen yapı düzgün bir taş işçiliğine sahiptir. Kubbeleri kurşun kaplanmıştır. Plan bir son cemaat mahalli ve çok kubbeli bir harimden meydana gelmektedir. Minare kuzeybatı köşesinde ve harimle  irtibatlandırılmıştır.

Son cemaat mahalli ortada sivri kemerli sütunla yanlarda duvarlara oturan bir Revağa sahiptir. Ortadaki kemer, yüksek olup yanlarda iki yuvarlak pencere ve ortada üçgen bir alınlığa sahiptir. Örtüsü düz ahşap kirişleme olarak tasarlanmıştır. Harime, çift kanatlı basık kemerli bir kapı ile  girilir.

Kapı  üstte sağır  sivri bir kemerle kuşatılmış ve içerisinde kitabeye yer verilmiştir. Harim dört ayakla üç sahna bölünmüştür. Ayaklar birbirine ve yan duvarlara sivri kemerle bağlanılmıştır ve oluşan dokuz bölüm üzerine dokuz kubbe yerleştirilmiştir.

Taş Mihrap sadedir. Restorasyon dolayısıyla minber kaldırılmıştır. Aydınlatma, alttan dikdörtgen formülü üstte ise kemerli küçük pencerelerle  sağlanmıştır. Kalorifer ilave edilen yapı yeniden ibadete açılmıştır.

Paylaşın

Mersin: Alaaddin Camii (Merkez Camii)

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Mersin, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Alaaddin Camii (Merkez Camii); Mersin’in Silifke İlçesi yerleşim sınırları içerisinde yer almaktadır.

Roma köprüsünün karşısında bulunan Alaaddin Camii (Merkez Camii), Selçuklu sultanlarından Alaaddin Keykubat döneminde yapıldığı için Alaaddin Camii adını almıştır. Şehrin tam merkezinde olduğu için Merkez Camisi olarak ta bilinir.

Mersin’in kısa tarihi

Klasik devirde Klikya olarak adlandırılmış olan Mersin; sırası ile Hititler, Frigler, Asurlular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslıların, XI. yüzyılda Selçukluların, XIV. yüzyılda Karamanoğulları ve Ramazanoğullarının XV. yüzyılda da Osmanlı İmparatorluğunun hâkimiyetine geçmiştir.

Yumuktepe ve Gözlükulede yapılan kazılarda Mersin’in tarihten önceki devirlerden beri önemli bir yerleşme merkezi olduğu anlaşılmaktadır. İl Merkezi Mersin’de bulunan Yumuktepe’de, 1937’de Liverpool Üniversitesi Arkeologlarınca başlatılan kazıda; en alt tabaka olarak “Neolitik Devri” tespit edilmiştir.

Kazı çalışmalarının devamı bu yörenin Neolitik dönemden sonra Maden Devri ve Tunç Devri arasına bir geçiş yaptığını göstermiştir. Yumuktepe’deki kalıntılar hemen hemen aynı şekilde Tarsus’taki Gözlükule’de de yer almaktadır.

Bir süre yörede Etilerin hüküm sürdüğü görülür. Eti Kralı Hattuşil yöreyi imar ve ıslah etmiştir. Daha sonra Asur kralı III. Salomossa’ın ele geçirdiği Mersin yöresi, M.Ö.528 tarihinde İran Hükümdarlığına geçer, M.Ö.527 de yöreyi ve Kıbrıs’ı Yunanlılar ele geçirirler.

M.Ö.334 senesinde yöre Büyük İskender’le Makedonyalıların eline geçer. M.Ö.261-246 da yöreyi Mısır Hükümdarı Batlenios Ogustos zapt eder. M.Ö.70’li yıllarda Romalıların eline geçen Mersin Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma toprakları içerisinde kalır.

İslamiyet’in yayılmasından sonra Halife Osman zamanında Mersin ve civarı Arapların eline geçer. Daha sonra bölge 718 yılında halifeliğin Abbasilere geçmesiyle 853 yılında Sultan Mehdi, yöreyi Abbasi’lere katar. Daha sonra Selçukluların eline geçen yöre bu dönemde kısmi “Haçlı İstilası”na uğrar ve Selçukluların zayıflamasından sonra Karamanoğulları’na geçer.

Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt zamanında yöre Osmanlı idaresi altına girer. I. Dünya Harbinde İtilaf Devletlerinin istilasına uğrayan Mersin, Milli Mücadele ile 3 Ocak 1922’de tekrar Türk hakimiyetine girmiştir. 1924 yılında Mersin Adıyla Vilayet olmuş, 1933 yılında da Mersin İçel ile birleştirilerek İçel adını almıştır. 28 Haziran 2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4764 sayılı Kanunla da İl’in ismi yeniden Mersin olmuştur.

XII. yüzyılda Göksu ırmağının iki yanındaki bölgeye Türkler “İçel” demişlerdir. Dağlar arasından girilmesi ve görülmesi güç bir yer olduğu için Selçukluların bölgeyi böyle isimlendirdiği düşünülmektedir.

Mersin adının kökeni konusunda iki değişik görüş yaygın olarak kabul edilir. Bunlardan birincisi, civarda yetişen ve Akdeniz ikliminin tanıtıcı bir bitkisi olan Arapların da Hambales dedikleri Myrtus-Mersin ağacı nedeniyle bölgeye Mersin adı verildiğidir.

İkincisi ise Mersin adının bu bölgede yaşayan “Mersinoğulları veya Mersinoğlu” adındaki bir Türkmen ailesinden geldiğini kabul eden görüştür. Evliya Çelebi’de seyahatnamesinde bölgede yetmiş evli bir Türkmen ailesinin bulunduğunu ve bu ailenin adının da Mersinoğlu olduğunu belirtmiştir.

Bir başka görüşe göre ise, Mersin adı bir bitkiden değil, yörede yaşayan Mersinoğlu adındaki aşiretten kaynaklanmaktadır. Mersin adına Anadolu’nun çeşitli yörelerinde rastlamak mümkündür. Örneğin; İzmir, Ordu ve Trabzon’da Mersin, Mersinlik adında köyler bunlardan birkaçıdır.

Paylaşın