Ordu: Laleli Camii

Laleli Camii; Ordu’nun İkizce İlçesi, Düzpelit Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Yığma yapım sistemi ile inşa edilen yapının tamamında ahşap malzeme kullanılmıştır. Caminin inşasında kullanılan ahşap, bölge iklimine dayanıklı pelit ağacından temin edilmiştir. Yazılı kaynaklara göre, ahşap üzerinde yapılan incelemelerde kullanılan ahşabın 400-450 yıllık olduğu tespit edilmiştir. Caminin yapısal olarak dikkat çeken bir diğer özelliği ise çivisiz inşa edilmiş olmasıdır.

Yapı, yerden yaklaşık 40-50 cm yükseklik oluşturan ve belirli aralıklarla üst üste yerleştirilmiş olan taşlar üzerinde yükselmiştir. Zeminle ilişkisi kesilmiş olan yapının yerden gelen nemden korunmasının amaçlandığı düşünülmektedir. Kırma çatısı alaturka kiremit ile kaplıdır. Saçak örtüsü oldukça geniş tutulmuştur. Caminin inşasında kurtboğazı tekniği kullanılmıştır. Geniş bir arazide yer alan camii etrafında mezarlık yer almaktadır. Caminin minaresi bulunmamaktadır.

Yapının pencereleri dikdörtgen formlu, ahşap söveli ve demir korkulukludur. Üç yanı açık son cemaat yerine basamaklarla ulaşılmaktadır. Son cemaat yeri doğu ve batı cepheleri de dolanmaktadır. Harime giriş, kuzey cephede yer alan son cemaat yerinden, çift kanatlı ahşap kapı ile sağlanmaktadır. Kapı kanatları ve ahşap sövesi işlemelidir. Kapı üzerinde en altta yaşam çiçeği, üst iki kenarında stilize hayat ağacı motifleri ve lale figürleri bulunmaktadır.

Lale motifi ve hayat ağacı motifi, Selçuklu’dan itibaren Anadolu’da yaygın kullanılan güçlü bir motiflerdir. Yaşam çiçeği global bir motif olmasının yanı sıra, Selçuklu sanatında kullanılan, verdiği sonsuzluk hissiyle önemli yer tutan bir motiftir. Kapı sövesinde de geometrik motiflere ve stilize bitkisel motiflere yer verilmiştir. Kadınlar mahfiline girişten sonra batı yönde bulunan L tipi merdivenle ulaşılmaktadır.

U formlu kadınlar mahfili ahşap dikmelerle taşınmaktadır. Dikmelerin başlıklarında stilize lale motifleri yer almaktadır. Mahfilin alınlığı kuzey cephede karşılıklı sarmal şeritler ve içinde yıldız motifleri, altında diş kesimli bir silme ile süslenmiştir. Ahşap mihrabı sade süslemelidir ve yenilenmiştir. Ahşap vaaz kürsüsü ve minberi de sade süslemelidir ve yenilenmiştir.

Paylaşın

İstanbul: Kapalı Çarşı

Dünyanın en önemli kültür, turizm, sanat, finans ve ticaret merkezlerinden biri olan İstanbul, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Kapalı Çarşı; İstanbul’un Fatih İlçesi, Kemal Paşa Mahallesi, Ordu Caddesi üzerinde yer alır.

Kapalı Çarşı, üstü kapalı çarşıların bir örneğidir. 19 yüzyılda yapılan son senelerde restore edilen Laleli Camii altı dükkanlarıdır. Laleli Camii, 1760-1763 yılları arasında Osmanlı padişahı III. Mustafa tarafından inşa ettirilmiş ve bulunduğu semte adını vermiş olan bir camidir. Caminin adı 3. Mustafa’nın velisi saydığı Laleli Baba’nın ismini bu ibadethaneye vermesinden gelir.

İstanbul’un kısa tarihi

İstanbul’un tarihi, Yenikapı Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle, kentin, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır.

Yakın çağın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle, İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261’de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 53 günlük bir kuşatma sonrası, 1453’te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüzyıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü, İstanbul tüm İslam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı, Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakim kılınmıştır. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır.

Kısa sürede inşa edilen birçok saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin de sembolleridir. 20. yüzyılın başında, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine şahit olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken ve iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı müteakiben; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Bu süreçte, başkentin Ankara’ya taşınması, İstanbul’un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir, büyüleyici görünümü ile dünya üzerindeki en önemli kültür-turizm-sanat-finans ve ticaret başkentlerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Paylaşın