Kılıçdaroğlu’ndan OVP Açıklaması: Dağ Fare Doğurdu

Orta Vadeli Programı (OVP) değerlendiren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki üç yılı (2024-2026) kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) nihayet açıklandı. Ama yine, ‘dağ fare doğurdu.’ Bir ekonomik programın başarısı programın ‘teknik kalitesine’, ‘uygulayıcıların liyakatine’ ve ‘siyasi sahiplenmeye’ bağlıdır” dedi.

Haber Merkezi / OVP’de KKM’ye ilişkin bir stratejinin olmamasını eleştiren Kılıçdaroğlu, Tüm uyarılarımıza rağmen, OVP ’de Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasından çıkış için ciddi bir strateji de ortaya konmamış. KKM’nin bugüne kadar bütçe ve TCMB’ye yükü 900 milyar lirayı aştı. 2024’de devletin bütçeden yapacağı yatırım harcamalarının 788 milyar lira olduğu düşünüldüğünde, KKM’nin sebep olduğu yük ve tahribat daha iyi anlaşılabilir” dedi ve ekledi:

“‘KKM olmasaydı bütçenin faiz yükü ne olurdu?’ diyenler, bir zahmet OVP ’de faiz giderlerindeki patlamaya da bir baksın. 2023’de % 108 artan bütçenin faiz ödemeleri, 2024’de % 94 artacak.”

Kılıçdaroğlu, açıklamasının sonunda ise, “Tüm bu yıkıma sebep olanların şimdi çıkıp ‘sorun ekonomik değil, psikolojik’ demesi ise siyasetin değil, olsa olsa tıbbın konusudur. Ne de olsa olmadığı halde kendini ‘ekonomist’ zannedip, bir de ‘faiz sebep, enflasyon netice’ diyerek, durduk yere ülkeyi perişan etmenin başka bir izahı olamaz” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün açıklanan Orta Vadeli Programı (OVP) değerlendirdi. Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyada yaptığı değerlendirmeler şöyle:

Önümüzdeki üç yılı (2024-2026) kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) nihayet açıklandı. Ama yine, “dağ fare doğurdu.” Bir ekonomik programın başarısı programın “teknik kalitesine”, “uygulayıcıların liyakatine” ve “siyasi sahiplenmeye” bağlıdır.

Son ikisinden başlarsak; uygulayıcıların hali ortada… Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümü 2023 için, 2011’de sözler verdiler. Türkiye ilk 10 ekonomi arasına girecek. Milli Gelir 2 trilyon $; fert başına gelir 25 bin $, ihracat 500 milyar $ olacak. İşsizlik % 5’e düşecekti.

Bunları devletin 10. Kalkınma Planına resmi hedef olarak da yazdılar. Şimdi getirdikleri OVP ile 2026’ya kadar, bu hedeflerin yanına bile yaklaşamıyorlar. Ama 2023 hedeflerinin neden ıskalandığına dair OVP ’de tek bir izahat yapmıyorlar; milletten özür dilemiyorlar.

Çünkü ortada 2023 hedeflerini sahiplenen samimi bir siyasi irade hiç olmadı. Aynı siyasi iradenin şimdi getirdiği OVP’ye göre Türkiye; ilk 10 ekonominin uzağında kalmaya, buna karşın dünya enflasyon şampiyonlar liginde oynamaya devam edecek.

OVP ’nin teknik tarafına gelirsek, burada da izaha muhtaç ciddi sıkıntılar var. Saray Hükümeti önümüzdeki üç yılda “Türkiye’nin potansiyel büyümesinden çok da taviz vermeden, enflasyonu üç yılda yüzde 65’lerden yüzde 8,5’e indireceğim” sözünü veriyor. Peki, bunu nasıl yapacak?

OVP ’deki bu büyüme ve enflasyon hedeflerinin beraberce sağlanması, iç talebin ciddi şekilde baskılanması ve dış talepten büyümeye ciddi bir katkı gelmesiyle ancak mümkün. 2024’de yurtiçi talepten büyümeye gelen katkının, 2023’e göre, yarı yarıya düşeceği anlaşılıyor. Perşembenin gelişi, Çarşambadan bellidir. Yerel seçimlerden sonra, daha yüksek faiz ve vergi yükü yolda.

Diğer taraftan OVP’ye göre gelecek üç yılda net ihracatın büyümeye katkısı son derece sınırlı. Yani önümüzdeki üç yılda da büyüme iç talep ağırlıklı olacak. Peki, bu büyüme kompozisyonuyla, enflasyon tek haneye nasıl düşecek?

OVP’nin dolar kuru tahminleriyle de enflasyon hedefleri uyumlu değil. OVP’ye göre 2024’de Amerikan Doları, TL’ye karşı yüzde 54 değer kazanacak. Yani TL pul olmaya devam edecek. TL’nin değeri pul olurken, enflasyon yüzde 65’lerden, yüzde 33’e nasıl düşecek?

Saray hükümeti yine selden kütük kaçıracak. Ekonomide işlediği tüm günahların vebalini milletin sırtına yıkacak. 2024’de hedeflenen enflasyon % 33, ama diğer tarafta hedefledikleri vergi tahsilatındaki artış % 73. OVP ’ye göre vatandaşın vergi yükü olağanüstü artacak.

Tüm uyarılarımıza rağmen, OVP ’de Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasından çıkış için ciddi bir strateji de ortaya konmamış. KKM’nin bugüne kadar bütçe ve TCMB’ye yükü 900 milyar lirayı aştı. 2024’de devletin bütçeden yapacağı yatırım harcamalarının 788 milyar lira olduğu düşünüldüğünde, KKM’nin sebep olduğu yük ve tahribat daha iyi anlaşılabilir.

“KKM olmasaydı bütçenin faiz yükü ne olurdu?” diyenler, bir zahmet OVP ’de faiz giderlerindeki patlamaya da bir baksın. 2023’de % 108 artan bütçenin faiz ödemeleri, 2024’de % 94 artacak.

Tüm bu yıkıma sebep olanların şimdi çıkıp “sorun ekonomik değil, psikolojik” demesi ise siyasetin değil, olsa olsa tıbbın konusudur. Ne de olsa olmadığı halde kendini “ekonomist” zannedip, bir de “faiz sebep, enflasyon netice” diyerek, durduk yere ülkeyi perişan etmenin başka bir izahı olamaz.

Paylaşın

Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu’na Kalkan Mı Oldu? Dikkat Çeken İddia

Eski CHP Milletvekili Mustafa Balbay, “Özgür Özel, Kemal Bey’in karşısına başka bir aday çıkmasın diye mi kalkan? Böyle bir olasılık bence var. Tabii ki Özgür Özel’in siyaset yapma hakkı var. Kamuoyuyla gerçekleri paylaşıyor. Ama Özgür Özel, Sayın Kılıçdaroğlu’nun kararıyla şu anda CHP’nin Meclis’teki Grup Başkanı” dedi.

Cumhuriyet gazetesi yazarı ve eski Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Mustafa Balbay, TELE1’de Ülkü Çoban’ın sunduğu ‘Gün Ortası’ programına konuk oldu.

Programda gündeme dair yorumlarını paylaşan Balbay, TBMM CHP Grup Başkanı Özgür Özel’in ‘değişim’ mesajları ve kurultaydaki adaylık sinyaliyle ilgili dikkat çeken bir değerlendirmede bulundu. Balbay, Özel’in CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında başka bir aday çıkmaması için ‘kalkan’ görevi görüyor olabileceğini öne sürdü.

Balbay, konuyla ilgili şunları söyledi: Şu soru hala yanıt bulmadı: Özgür Özel, Kemal Bey’in karşısına başka bir aday çıkmasın diye mi kalkan? Böyle bir olasılık bence var. Tabii ki Özgür Özel’in siyaset yapma hakkı var. Kamuoyuyla gerçekleri paylaşıyor. Ama Özgür Özel, Sayın Kılıçdaroğlu’nun kararıyla şu anda CHP’nin Meclis’teki Grup Başkanı.

Özel’den “Aday olacak mısınız?” sorusuna yanıt

Özgür Özel, dün Halk TV’de İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah’ın konuğu olmuş ve “Aday olacak mısınız?” sorusuna şu yanıtı vermişti:

Ben burada adayım desem hem partiye, hem kamuoyuna hem de birlikte yol yürüdüğümüz insanlara ve başta genel başkana karşı şu anda bunu buradan açıklamak doğru olmaz. Süreci tamamlayacağım, tutum belgesini açıklayacağız. Bir eş zamanlılıkla belki bir basın toplantısıyla, belki kadrolarımızla birlikte… Önce tutum belgemizi kamuoyu ile paylaşacağız. Daha sonra aday olacağımız sırada, önceden benim sözüm var. Önce aileme, sonra genel başkana haber vereceğim. Yani genel başkan televizyondan duymayacak. Ondan sonra da kurultayla ilgili gerekli süreci başlatacağız.

28’inde hiç niyetim yoktu. Haziran’ın ortasına geldiğimizde partinin hiçbir şey yokmuş gibi davranmasının seçmene büyük bir haksızlık olduğunu gördüm. Partimizin özeleştiri yapmamasını büyük bir haksızlık olarak gördüm. Partimizin bir yenilenme, değişim meselesine geçmemesinin seçmeni kaybettiğini gördüm. Partide de, ülkede de işlerin iyi gitmediğini gördüm. Orada sorumluluk üstlenebilirim dedim. Yaşadığımız süreç beni adaylığa o günden daha fazla yaklaştırdı. Bu işin sonunda bir adaylık olursa da o özgüvenim, inancım, kararlılığım var. Adaylık noktasında kem küm ediyor değilim ama bir süreç var ve tamamlanması gerekiyor.

Görüşmemiz gereken herkesle görüşüyoruz. Başta genel başkanımız, partimizin kadrolarını asla incitmemeye, üzmemeye çalışıyoruz. İnsan baba evini yakıp yıkmaz, bazıları benim yaptığım görevleri yapıp partiden gitti.

Yenmek, yenilmek değil. Biz kurultayda Kemal bey ile yarışabiliriz. Bu hainlik değildir. Bazıları diyor ki “Kemal beye ihanet mi ediyorsun?”. Kemal beyin başarısı için bir şeyleri eksik yapmak ihanettir, ben yapmadım. Kemal beyin başarısı için, en yakını kimse en yakını kadar inandım.

Kemal bey “Bu kürsüde son kez sesleniyorum, bir yolculuğa çıkıyorum” dedi. Babam gibi hissettiğim bir insana tutamadım kendimi ağladım. “Ağlıyordun, aday olamazsın” diyorlar. Ben üç kez ağladım siyasette. İmamoğlu, İstanbul’u kazandı. 19 gün sandık üstünde yattık. Haber geldi mazbatayı veriyorlar, oradan İBB’ye. Balkona çıktım, bir gürültü başladı. İzmir Marşı çalıyor, İmamoğlu arabadan indi. O anı gördüm hüngür hüngür ağladım. Kemal bey adaylığını açıkladı tutamadım kendimi ağladım. Bir de Soma Davası bitti, büyük haksızlık yaptılar kapının önünde ağladım.

Paylaşın

Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na Sert Sözler: Senden Bir Şey Olmaz

Kılıçdaroğlu’nun “Kitleler Sayın Erdoğan’a oy veriyorsa o kitlenin sorgulanması gerek. Toplumsal sorunumuz vardır” sözleri ile ilgili bir soruya yanıt veren Erdoğan, “Sen kalkıyorsun 11, 12 yenilgi alıyorsun ve yenilgiden sonra hala faturayı millete kesiyorsun. Parlamentoda ne yazıyor? ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyor. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre millet seni istemiyor, , sana ‘git’ diyor” dedi ve ekledi:

“‘Sen bu işten anlamazsın’ diyor. Ama sen hala kalkıyorsun. ‘Altılı masa’ diyorsun, ‘Gerekirse on altılı masa’ diyorsun. Sen kaç tane masa kurarsan kur, senden bir şey olmaz. Sen işi bitirmişsin. Şu anda sandalyeyi nasıl korurum ona bakıyorsun. Senin belediye başkanın geliyor, otobüsün üzerinden sana bir tane koltuk hediye ediyor, atıyor onu aşağıya. Sen hala o koltuğa tutunmaya çalışıyorsun. Bir defa demokrasi mücadelesini ve demokrasiyi de anlamış değil.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Soçi’de Rsuya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmeyi değerlendiren Erdoğan, tahıl anlaşması konusunda kısa sürede neticeye varacaklarına inandığını söyledi.

Arap aşiretleri ve YPG arasındaki çatışmalar

Suriye Deyrizor’da Arap aşiretleri ve YPG arasında yaşanan çatışmaşlara ilişkin bir soruya yanıt veren Erdoğan, “Suriye’deki bu gelişmelerde PKK’ya YPG’ye karşı artık Arap aşiretlerin bir bütün haline geldiğini, hatta şu anda katılımın artmasıyla Arap aşiretlerin güçlendiğini görüyoruz. Sayın Putin de bölgenin sahipleri olarak Arap aşiretlerinin bir araya gelerek, terör örgütüne karşı mücadele vermesinin önemli olduğunu söyledi” dedi.

Erdoğan şöyle devam etti: Şu anda yaşanan, Arap aşiretlerinin birlik, beraberlik içerisinde kendi topraklarına sahip çıkma hamlesidir, adımıdır. Arap aşiretler oraların gerçek sahipleridir. Oraların gerçek sahipleri bu terör örgütleri değildir. Ne PKK ne YPG buraların sahibi değil, bunlar sadece terörist. Aşiretlerin bir araya gelmek suretiyle PKK’ya, YPG’ye karşı koydukları tavır, haysiyetli bir onur mücadelesidir. Terör örgütünün bölge halkı için ne kadar büyük bir tehlike olduğu bir kez daha görülmüştür.

Suriye ile ilişkiler

Suriye ile ilişkileri normalleştirme konusu ile ilgili soruya yanıt veren Erdoğan, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yaklaşımını eleştirdi. Erdoğan, “Esed bizim normalleşme ile ilgili Türkiye-Rusya-İran-Suriye formatında atılan adımları maalesef uzaktan, tribünden seyrediyor” dedi.

“Yani işin içerisinde bir türlü yer almıyor” diyen Erdoğan, “Biz ise Suriye’nin bu işin içerinde yer alacağını ümit ederek bu çalışmalara kapımızı açtık, “Biz buna varız” dedik. Ancak hala Suriye tarafında olumlu bir tavır yok. Temenni ederiz ki sürecin devamında onlar da masada yerini alır” diye konuştu.

Erdoğan şöyle devam etti: Terörle mücadele, siyasi süreç, sığınmacıların güvenli, gönüllü ve onurlu dönüşleri kapsamlı şekilde dörtlü dışişleri bakanları toplantısında ele alınıyor. Bu başlıklarda ilerleme kaydedilirse Suriye rejimiyle de ilişkilerin normalleşmesi mümkündür.

BM’nin Rusya’ya önerisi

Tahıl koridoru konusunda Birleşmiş Milletler’in Rusya için hazırladığı teklifin içeriği ile ilgili soruya Erdoğan şu yanıtı verdi: Rusya’nın iki tane özel isteği var. Birisi Rusların tarım bankasının, Ziraat Bankasının SWIFT sistemine bağlanması. Şu anda yaptırımlardan dolayı Rus bankaları SWIFT sisteminden çıkmış durumda. Biliyorsunuz bu ülke, senede 120-130 milyon ton tahıl ihracatı yapıyor. Sayın Putin’de basın toplantısında söyledi, 62 yıldır satıyorlar. Satışın devamı için iki şeyin hayata geçmesi lazım. Birincisi satış sonucu parayı alması gerekiyor, ikincisi de taşımada kullanılan gemilerin sigortalanması gerekiyor.

Gemilerin Avrupa veya başka limanlara mal taşıyabilmesi için sigorta edilmesi şart. Yaptırımlardan dolayı İngiliz merkezli sigorta şirketi, gemilerin sigortasını yapmıyor. Rus bankalarının SWIFT sisteminden çıkartılması nedeniyle de para transferi olmuyor, bunun ikisinin mümkün olmasını Ruslar şart koşuyorlar. Şimdi Birleşmiş Milletler biraz geriden başlayan bir pozisyonla Türkiye’nin de sürekli katkısıyla süreci bir noktaya getirdi. En son 28 Ağustos’ta BM Genel Sekreteri Gutteres, gönderdiği mektupta, Rusların istediği gibi direkt SWIFT değil ama SWIFT işleminden kaynaklanacak bir aracılık mekanizması teklif etti. Sigorta meselesi için de çalışmaları olduğunu söylediler.

Sayın Putin’in Soçi’ye hareketinden önce Amerika Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı. “ABD ve Birleşmiş Milletler, hayat kurtaran tahıl girişimine aracılık çalışmaları nedeniyle Türkiye’ye minnettardır” diye bir açıklaması var. Ancak gerek SWIFT olayı gerekse sigorta konusunda, Batı, Rusya’ya çok değişik bir bakış sergiliyor.

Değişik bakış sergileyişi sebebiyle de şu anda Sayın Putin “bana karşı bunlar edimlerini yerine getirmiyor, getirmediği için de ben bu konuda bunlarla müşterek bir çalışmanın içine girmem” diyor. Bir de tahılın yüzde 44’ü Avrupa’ya gidiyor. Afrika’ya ise yüzde 14’ü gidiyor. Sayın Putin, “Avrupa zaten bana düşman. Avrupa verdiği sözleri yerine getirmeden bende bu konu da adım atmayacağım” diyor. Ama şimdilik 1 milyon ton tahılı 6 ülkeye göndermeyi düşündüğünü söyledi. “Katar ile beraber bunu bir görüşelim” dedi.

“Kerkük’ün yapısını bozacak faaliyetlerden uzak durulmalı”

Irak Kerkük’te yaşanan olaylarla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, konuyu yakından takip ettiklerini vurgulayarak, “Bölgenin barış ve huzuru için Kerkük’ün yapısını bozacak faaliyetlerden uzak durulmalı. Kerkük’ün yapısını bozacak her eylem, Irak’ın bütünlüğünün bozulması demektir. Türkmen yurdu Kerkük, yüzlerce yıldır farklı kültürlerin bir arada barış içinde yaşadığı coğrafya olmuştur. Bu coğrafyanın huzurunun, bütünlüğünün bozulmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

“Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılmasıyla ilgili çalışmalar ne aşamada?” sorusuna yanıt veren Erdoğan şunları söyledi: Bu konuyla ilgili Türkiye olarak değişik bir plan sunuyoruz. İstanbul’daki Finans Merkezimiz gibi, Londra’da, Hamburg’da belli işler için kurulmuş merkezler örneğinde olduğu gibi doğalgazla ilgili de bir merkez kurma planımız var. Rusya ile bu planımızı görüşeceğiz. Trakya’daki hatların ötesinde ülkemizi böyle bir merkez haline getirelim istiyoruz. Bu merkezi de sadece doğalgaza hitap eden değil, enerjiye, madenciliğe hitap eden bir merkez olarak planlıyoruz. Geniş çaplı hedefleri olan bir merkez oluşturalım istiyoruz. Enerji, doğalgaz, madencilik gibi.

“Sen kaç tane masa kurarsan kur, senden bir şey olmaz”

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kitleler Sayın Erdoğan’a oy veriyorsa o kitlenin sorgulanması gerek. Toplumsal sorunumuz vardır” sözleri ile ilgili bir soruya yanıt veren Erdoğan, “Bu sorunun muhatabı aslında Kılıçdaroğlu’nun kendisidir. Bu açıklamaları anlamak mümkün değil. Burada gerçekten akli bir sıkıntı var” dedi.

Erdoğan Kılıçdaroğlu’na yönelik şu sözleri söyledi: Sen kalkıyorsun 11, 12 yenilgi alıyorsun ve yenilgiden sonra hala faturayı millete kesiyorsun. Parlamentoda ne yazıyor? ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyor. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre millet seni istemiyor, , sana “git” diyor. “Sen bu işten anlamazsın” diyor. Ama sen hala kalkıyorsun. “Altılı masa” diyorsun, “Gerekirse on altılı masa” diyorsun. Sen kaç tane masa kurarsan kur, senden bir şey olmaz. Sen işi bitirmişsin. Şu anda sandalyeyi nasıl korurum ona bakıyorsun. Senin belediye başkanın geliyor, otobüsün üzerinden sana bir tane koltuk hediye ediyor, atıyor onu aşağıya. Sen hala o koltuğa tutunmaya çalışıyorsun. Bir defa demokrasi mücadelesini ve demokrasiyi de anlamış değil.

CHP Genel Başkanının demokrasi anlayışına bir kez daha üzülerek şahit oluyoruz. Milli iradeye saygısız bir kişilik olarak yaptığı açıklamalar nedeniyle CHP’ye gönül veren vatandaşlarımı incitiyor. Daha partisinde demokrasiyi işletmeyen bir şahsın, millet iradesine saygı duymasını beklememek lazım. Terör örgütlerine tek bir söz söylemeyen, kendisine oy isteyen teröristlerden rahatsızlık duymayan Kılıçdaroğlu, herkesten de kendisi gibi terörist sevici olmasını bekliyor. Kılıçdaroğlu’ndan seçim başarısı bekleyen vatandaşlarım da bunun artık bir hayal olduğunu anlamışlardır.

Çünkü başarısızlık karşısında tavrı sorgulanması gerekenin siyasiler değil, vatandaş olduğuna inanan bir genel başkanları var. Genel başkan sıfatıyla girdiği her seçim hezimetine farklı bahaneler bulan, kendinden başka herkesi suçlu ilan eden Kılıçdaroğlu, bu açıklamalarıyla siyaseti bilmediğini bir kez daha kanıtladı. Ancak millet iradesine saygı duymayan, demokrasiyi içselleştirmemiş, varlığını vesayet odaklarına endekslemiş bir muhalefeti de ne ülkemiz ne de vatandaşlarımız hak etmiyor. Değişimden söz edenler öncelikle millete tepeden bakan tavırlarını terk etmeli ve milletin beklediği asıl değişimi gerçekleştirmelidir.

Akşener’in “ittifaksız seçime girme” çağrısı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in tüm partilere yaptığı yerel seçimlere ittifaksız girme çağrısı ile ilgili de yorumlarda bulunan Erdoğan şunları kaydetti: Bizim Cumhur İttifakı olarak oturmuş bir yapımız var. Bu oturmuş yapıyla biz yolumuza devam ediyoruz. Hedefimiz Türkiye genelinde 81 vilayetin 81’inde de en ideal adaylarımızı inşallah bulup, bunlarla beraber yola devam etmek. Her şeyden önce İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerimizi, deprem darbesi yemiş olan 11 vilayetimizi, hepsini masaya yatırıp buralarda güzel bir çıkış sağlamak ve bu çıkışla beraber de 31 Mart seçimlerinde hedeflerimize ulaşmayı Cumhur İttifakı olarak belirledik. Yolumuza da bu şekilde devam edeceğiz.

Yerel seçimlere dair Cumhur İttifakı olarak istişarelerle yol alıyoruz. Anladığım kadarıyla onların bir istişare zemini bile yok. Biri işbirliğinden diğeri ayrılıktan söz ediyor. Hanımefendinin bu yaklaşımı pazarlıkta el yükseltme gayretinden başka bir şey değil. Geride bıraktığımız seçimde masaya bir oturan bir kalkan siyaset anlayışından ne kadar tutarsız siyaset yaptıklarını gördük. Seçim yaklaştıkça aynı manzaraları göreceğimizden milletimizin şüphesi olmamalı. Kimlere ne sözler verildi, kiminle hangi pazarlıklar yapıldı bunların bir kısmı ortaya saçıldı, bir kısmı da ilerleyen günlerde ortaya dökülecektir. Yerel seçimde de kimlere neler verileceğini, hangi kavgaların çıkacağını yenilgilerinin sonunda öğreniriz.

“81 ilde MHP ile işbirliğinden söz edebilir miyiz? Yerel seçimlere Cumhur İttifakı olarak mı gireceksiniz?” sorusuna ise Erdoğan, “81 vilayeti masaya yatırıp nerede, nasıl, kimle kazanırız, bunların hepsini konuşacağız. Görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız bunları beraberce görüşecekler, nihai kararları da biz vereceğiz ve o şekilde yola devam edeceğiz. Cumhur İttifakı’nda bizim bir sıkıntımız yok. Kimsenin şüphesi olmasın Cumhur İttifakı olarak bizler milletin çizdiği istikamette ilerlemeye devam ediyoruz ve devam edeceğiz.

Devlet Bey ile son görüşmemizde de bu işleri en güzel şekilde ele aldık. Devlet Bey’in de hitabıyla ‘koçbaşlarını belirleyip’ yola öyle devam edelim. Cumhur İttifakını en iyi temsil edecek, ilkelerimizi yerelde yaşatacak adaylarla milletimizin karşısına çıkacağız. Şehirlerimizi CHP’nin çöp, çamur, çukur siyasetinden kurtaracak en doğru adayları belirleyeceğiz. İnanıyorum ki Türkiye’nin yönetimini CHP ve şürekâsına teslim etmeyen vatandaşım, şehirlerinin idaresini de işin ehline yani Cumhur İttifakına teslim edecektir” yanıtını verdi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Akşener’in “İttifak Bitti” Sözlerine Kılıçdaroğlu’ndan Yanıt: İttifak Yok Ki Zaten

İYİ Parti kanadından gelen “ittifak bitti” sözlerini değerlendiren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “İttifak zaten bitti. Şimdi bakın, ittifak yok ki zaten, ittifak seçim döneminde olur. Şimdi her birimiz ayrı partiyiz, şimdi ittifak yok ki. İyi Parti; onlar da bizim gibi yerel seçimlere hazırlanıyor. Diğer partiler de yerel seçimlere hazırlanıyor. Yani biz hep beraber gelip, “Arkadaşlar biz yerel seçimlere nasıl hazırlanalım diye konuşmak” öyle bir şey yok” dedi ve ekledi:

“Dolayısıyla yaptığımız çok değerli bir şey tartışma aramızda elbette tartışma olacak, onlar ayrı parti biz ayrı partiyiz dolayısıyla tartışma da olabilir, farklı adaylar da olabilir, farklı adaylar çıkarabiliriz. Dayanışma içinde olabiliriz. Belli yerlerde karşıt olabiliriz biz geçen seçimlerde de biz Uşak’ta biz de belediye başkanı adayı çıkardık onlar da çıkardılar. Yanlış hatırlamıyorsam Niğde’de biz de çıkardık onlar da çıkardılar. Yani bazı yerlerde beraber olduk bazı yerlerde ayrı ayrı olduk. Bunların hepsi oldu yani.”

“Değişim” tartışmalarına ve kendisine yönelik “istifa” çağrıları da değerlendiren Kılıçdaroğlu “Şimdi Kurultay’da göreceksiniz, demokratikleşmenin ne olduğunu herkes görecek, tanık olacak buna. Gerçekten partide herkes tanık olacak. CHP’nin şöyle bir özelliği var. Türkiye’deki büyük değişimlerin altında CHP’nin imzası vardır. Değişimin önü zaten açık bizde, kapalı hiç olmadı ki.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir grup gazeteci ile bir araya gelerek gündeme dair soruları yanıtladı. T24’ten Murat Sabuncu’nun aktardığına göre; Kılıçdaroğlu’nun verdiği demeçler şöyle:

Kemal Bey peki siz altılı masa ortakları birbirinizle helalleşebildiniz mi seçim sonrası? Meral Hanım’ın hem Kurultay’da hem sonrasındaki CHP’ye yönelik çıkışı, Ali Babacan’ın bir televizyon programında söylediği “CHP’nin kendi başına kazanması mümkün mü ya” cümlesi, sosyal demokrat kanattan gelen “Bu kadar fazla milletvekili neden muhafazakarlara verildi” eleştirisi… Seçim sonrası iktidar daha bir arada gözükürken muhalefet paramparça bir yapı arz ediyor. Bu yapıyla bu seçimlerin kazanılma imkanı var mı? Kendi aranızdaki bu tartışmanın nereye evrileceğini bekliyorsunuz?

Doğrusunu isterseniz ben öyle muhalefeti çok paramparça görmüyorum. Şimdi siz gazeteciler soru soruyorsunuz, doğal olarak onlar yanıt veriyorlar. Yani niye ayrı ayrı girdiniz veya neden 39 milletvekili verildi, soru soruyorsunuz. Onlar da gayet samimi bir şekilde cevap veriyorlar. Biz girmeseydik CHP tek başına girecekti. Fakat bu öyle bir algı yaratılıyor ki sanki biz sabah, öğle, akşam birbirimizle kavga ediyoruz. Yok öyle bir şey aslında, yani pekala telefon ediyoruz birbirimize, pekala birbirimizle konuşuyoruz, pekala onların eleştirileri varsa büyük bir dikkatle okuyoruz; biz de bakıyoruz yani.

Medya biz kanlı bıçaklıymışız, oturduk birbirimizi boğazlayacağız gibi veriyor. Aslında öyle bir şey yok. Yani biz pekala üç gün sonra da beş gün sonra da bir ay sonra da bir araya gelebiliriz. Oturup konuşabiliriz uygar insanlar gibi. Bizim siyaset dünyasında çok önemli bir şey yaptığımıza inanıyorum ben. Yani altı siyasi partinin ortak mutabakat metni hazırlaması, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından bir anayasa metni hazırlaması ve bunun altına imza atması… Allah aşkına kimin yapacağı bir şeydir bu? Biz bunu yaptık bu ülkede, bunun altında hepimizin imzası var ve hiçbirimiz

‘imzamı geri çektim’ demiyoruz. Hala aynı yerdeyiz, yani bu sıradan bir olay değil.

Sayın Akşener ittifak bitti dedi…Ve yenisi için partisi pek gönüllü gözükmüyor.

İttifak zaten bitti. Şimdi bakın, ittifak yok ki zaten, ittifak seçim döneminde olur. Şimdi her birimiz ayrı partiyiz, şimdi ittifak yok ki. İyi Parti; onlar da bizim gibi yerel seçimlere hazırlanıyor. Diğer partiler de yerel seçimlere hazırlanıyor. Yani biz hep beraber gelip, “Arkadaşlar biz yerel seçimlere nasıl hazırlanalım diye konuşmak” öyle bir şey yok.

Dolayısıyla yaptığımız çok değerli bir şey tartışma aramızda elbette tartışma olacak, onlar ayrı parti biz ayrı partiyiz dolayısıyla tartışma da olabilir, farklı adaylar da olabilir, farklı adaylar çıkarabiliriz. Dayanışma içinde olabiliriz. Belli yerlerde karşıt olabiliriz biz geçen seçimlerde de biz Uşak’ta biz de belediye başkanı adayı çıkardık onlar da çıkardılar. Yanlış hatırlamıyorsam Niğde’de biz de çıkardık onlar da çıkardılar. Yani bazı yerlerde beraber olduk bazı yerlerde ayrı ayrı olduk. Bunların hepsi oldu yani.

Meral Hanım’ın masadan kalkması, sonra geri gelmesi konusunda ne oldu hala tam olarak kimse bilmiyor…

Meral Hanım’ın masadan kalkması sonra masaya gelmiş olması elbette onların takdirinde olan bir şey. Biz ‘neden masadan kalktın’, ‘neden masaya geldin’ diye bir sorgulama yapmayız.

‘Kovulduk’ da diyorlar.

Başka partiyi sorgulama gibi bir hakkımızın olduğunu da; yani ittifak içinde hakkımızın olduğunu da düşünmüyorum.

Bu kalkışın zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

Onu bilmiyorum yani zarar verdi mi vermedi mi diye böyle özel bir çalışma yapmadık doğrusunu isterseniz yani.

Ama anketlerde oy oranı yüzde 17-18’di, 7’ye 8’e düştü diyenler var…

Gazetelerin yazdığı, sizlerin yazdığınız zarar verdi şeklinde. Bilmiyorum, yani dediğim gibi özel bir çalışma yapmadık bununla ilgili. Zaten özel bir çalışma yapacak zaman da yok. ‘Ne oldu, artısı mı oldu eksisi mi oldu’ öyle bir zaman dilimi de yok. Zaten yani her şey o kadar hızlı ilerliyor ki siz sabah bir şey düşünüyorsunuz, öğleden sonra gündem tamamen değişiyor akşam başka bir konuya odaklanıyorsunuz.

Bu noktada şu soru soruluyor:

Kemal Bey, “Başarılı belediye başkanlarını yeniden aday gösteririz” dediniz. Bir de “Biz önce kendi adaylarımızı belirleyip sonra ittifak ile  bir araya geleceğiz” dediniz. Şimdi başarılı deyince İstanbul, Ankara, İzmir Adana, Mersin bunlar mı kastediliyor?  Ekrem Bey aday adayıyım diye çıktı. Mansur Bey aday adayıyım diye ortaya çıktı. Birinci sorum her ikisi de sizinle bir istişarede bulundu mu, yani biz aday adaylığımızı açıklayacağız dediler mi size? İkincisi, bu konuda siz hem Ekrem Bey’in İstanbul’dan Mansur Bey’in Ankara’dan adaylığı konusunda genel başkan olarak görüşünüz nedir?

Kendileriyle zaman zaman yüz yüze görüşüyoruz veya telefonla görüşüyoruz. Başarılı olan belediye başkanlarını tekrar aday göstereceğimizi zaten defalarca ifade ettik. Yani yeni söylenen bir şey değil. Dolayısıyla arkadaşlar da kendilerini başarılı görüyorlar, doğru. Yani biz toplumun nabzını tuttuğumuzda da belediye başkanlarımızın başarılı olduğu görülüyor. Dolayısıyla tabii bunun son kararı bende değil, MYK da değil. Kararı Parti Meclisi verecek ama benim genel başkan olarak görüşüm, başarılı belediye başkanlarının görevlerini sürdürmeleri. Hele özellikle Ankara, İstanbul, Mersin, Adana gibi Antalya gibi bizim yeni aldığımız ve birinci  dönemlerinde güzel çalışmalar yapılan belediye başkanlarını ikinci dönemlerinde daha başarılı olacaklarını, devir aldıkları sorunları kalıcı çözmek için çalışacaklarını biliyorum.

Biliyorsunuz buraları büyük borçlarla devraldılar, büyük borçların bir kısmı tasfiye edildi. Şimdi ikinci dönemlerinde çok daha güçlü olarak, mali açıdan da çok daha güçlü olarak başlayacaklar. Örneğin İstanbul’da metro inşaatları tamamen durmuştu. Şimdi metrolar, inşaatlar büyük ölçüde tamamlandı. Bir kısmı açıldı hatta bir kısmının açılışına ben de katılmıştım. Benzer uygulamalar diğer illerimizde de oldu. Mersin’de de, Adana’da da, Antalya’da da benzer uygulamalar oldu. Dolayısıyla ben arkadaşların başarılı bir şekilde 2. dönem görevlerini yerine getireceklerine inanıyorum.

Ve bence en önemli kısım:

Yerel seçimde başarınız erken seçimi getirir mi?

Normalde etik kurallara uyan bir iktidarın yerel seçimlerde kaybederse seçime gitmesi lazım. Demokrasinin kuralı budur. Güven testini gerçekleştirmesi lazım ama Erdoğan bunu yapar mı bilmiyorum. Bunu yapması için demokrasi kültürünü içselleştirmesi lazım. Erdoğan’da bunu göremiyorum. Toplumsal baskı bunu ne kadar gündeme getirir ya da etkili olur bilemiyorum.

İmamoğlu CHP’nin, Yavaş İYİ Parti’nin adayı olsun formülleri de konuşuluyor ne dersiniz? İyi Parti’yle böyle bir işbirliği yapabileceğiniz konuşuldu mu?

CHP’li belediye başkanlarının olduğu yerde CHP’li belediye başkanları vardır, devam eder. Bunun ortası olmaz. Her halükarda Ankara’da da İstanbul’da da dominant olan parti CHP’dir. Öyle kabul etmek lazım.

CHP Genel Başkanı seçim yenilgisi sonrası parti içinde ‘değişim’ hareketi başlatan, Kurultay’da pek muhtemel karşısındaki adayı destekleyecek Ekrem İmamoğlu hakkında çok dikkatli bir dil kullanıyor. Özellikle siyasi yasak getirilmesi olasılığına “karşılarında 100 yıllık partiyi bulurlar” diye tepki gösteriyor:

“Bir büyükşehir belediye başkanını seçimle değil de yargıyı kullanarak seçim sisteminin dışına atıyorsanız, bu artık o ülkede iktidarın demokrasiden tümüyle vazgeçtiğini gösterir. Rakibinizi demokratik kurallar içinde yenerseniz toplum size saygı duyar. Devletin gücünü kullanarak rakibinizi elemine etmek onu sistemin dışına, seçimin dışına atmak isterseniz sizin demokrat olmadığınız, baskıcı bir yönetimi kullandığınız gerçeği ortaya çıkar. Biz Erdoğan’ın demokrasinden yana tavır takınmadığını gayet iyi biliyoruz. Rakiplerini yalanlarla, iftiralarla bazen yargıyı kullanarak sistemin dışına itmek istediğini de biliyoruz ama onun unutmaması gereken bir şey var. Onun karşısında 100 yıllık bir parti var, Cumhuriyet Halk Partisi var ve en azından bu son seçimlerde demokrasinden yana oy kullanan 25,5 milyon insan var.”

Kemal Kılıçdaroğlu kurultaya doğru parti içinde yarış ile ilgili şunları söyledi: “Parti içinde de MYK’de de Parti Meclisi’nde de her konuyu tartışırız. İnsanların idealleri olur, parti içi idealleri olur, parti dışı idealleri olur. Bizi diğer partilerden ayıran temel özellik de bu zaten. Yani biz demokrasiyi içselleştirmiş olan bir partiyiz. Bugün buraya gelmeden önce mesela eski partililer ile buluştum. Şikayet de ettiler, listede bizi koymadınız dediler, bir sürü şey anlattılar, bunları dinliyorum ben. Şimdi normalde diğer partilerde böyle bir tablo bulamazsınız. ‘Vay sen nasıl konuşursun’ diye başlanılır. Bizde bunların tamamını dinleriz, dolayısıyla niçin hangi gerekçelerle yapamadığımızı da anlatırız.

Yani bir anlamda eski partililerimize hesap da veririz. Yani ben MYK’ye de hesap veririm, belediye başkanları da, parti meclisi de, il başkanları da gelir. Onlar bizi eleştirirler, biz onları eleştiririz. ‘Neden yeteri kadar çalışmadınız’ deriz, eksiklikleri varsa tek tek söyleriz. Onlar da bizim eksiğimizi söylerler bize ama bu hani böyle bir kan davasına dönüşmez bizde. Bizde tartışılır, belli bir şey varsa, seçim varsa, yerel seçim varsa hep beraber gideriz. Yerel seçimlerde gücümüzü gösteririz oyumuzu kullanırız. Yerel seçimler biter, ondan sonra otururuz tekrar tartışırız. Bizi yüz yıllık parti yapan da zaten bu. Yani diğer partilerden ayıran temel kural da bu. Eğer bu tartışma kendi içinde dinamizmini kaybederse ve tartışma tümüyle yok olursa parti bir anlamda kendisini sonlandırmış olur.

Çünkü artısını eksisini tartışmayan bir partinin geleceği inşa etme şansı olmaz. Gelecek nasıl sağlıklı inşa edilir? Tartışılarak yapılır. Benim görmediğimi bir başka partili görür. Şimdi biz bu aslında demokrasinin de bir gereği ama toplum öyle bir hale geldi ki kendi içimizde demokratik tartışmalar bile ‘vay işte gördünüz mü siz Ak Parti gibi değilsiniz’. Orada tek adam rejimi var yani bir kişi konuşuyor, herkes esas duruşta. Orada aksini söyleyemez, her kimse söylediği zaman tasfiye edilir. Bizde öyle bir kural yok, olmaz da zaten öyle bir gelenekte yok partinin içinde. CHP’de eleştirilerde asla belli bir düzeyin altına inilmez. Yani belli bir saygı içinde o en sert eleştiriler yapılır. “

HDP aday çıkarırsa…

HDP’nin başta İstanbul aday çıkarma konusuna şöyle yanıt veriyor: “Doğrusunu isterseniz yani HDP aday çıkarır mı çıkarmaz mı ya da diğer partiler aday çıkarır mı çıkarmaz mı yani ittifak içinde olanlar aday çıkarır mı çıkarmaz mı onu bilmiyoruz yani. O gelişen olaylar, gelişen süreç içerisinde oturulur konuşulur.

Yeşil Sol Parti ayrı aday da gösterebilir yani geçmişte de belli yerlerde ayrı aday gösterdi. Bazen aday göstermedi, hangi belediye başkanını istiyorsa ona destek verdi. Dolayısıyla bizim HDP’nin iç işine karışmak gibi bir ne görevimiz ne de öyle bir etik dışı davranışımız olur yani, onların iç işlerine karışmayız . Onlara saygı gösteririz, diğer partilere nasıl saygı gösteriyorsak HDP’ye de aynı saygıyı gösteririz.”

Bir diğer soru…

Size seçimlerden sonra istifa çağrıları oldu. Siz bir şekilde partiye devam etme kararı aldınız. Partiyi güvenli limana yanaştırmaktan bahsettiniz. Bu Kurultay’la beraber bu güvenli liman olmuş olacak mı tekrar genel başkan olursanız?

Olacaktır.

Ondan sonra siz bunu teslim etmek için mi bir yol yürüyeceksiniz?

Şimdi Kurultay’da göreceksiniz, demokratikleşmenin ne olduğunu herkes görecek, tanık olacak buna. Gerçekten partide herkes tanık olacak. CHP’nin şöyle bir özelliği var. Türkiye’deki büyük değişimlerin altında CHP’nin imzası vardır. Partilerin demokratikleşmesi konusunda da kendi içimizde, bütün partiler için söyleyemiyorum, kendi içimizde demokratikleşmesi konusunda da çok önemli gelişmelere imza atacağız. Hepiniz tanık olacaksınız.

Siz bunun önünü açacaksınız yani.

Tabii yapacağız.

Değişimin önünü açacağınız mı anlaşılacak buradan? Tüzüğe mi atıfla?

Tabii tüzükle, başka ne ile olacak.

Yani sürprizler mi beklensin?

Tüzükte, yok yani tabii bir düzeni değiştirdiğinizde herkesin memnun olmasını bekleyemezsiniz ama bugün yaptığım toplantıda bir oranı açıkladığımda en çok alkışı erkekler verdi, kadınlar lehine.

Kurultay’da değişimin önünü açacağınızı söylediğinizi yazsak doğru bir cümle mi olacak?

Değişimin önü zaten açık bizde, kapalı hiç olmadı ki.

Genel başkan değişimini mi kastediyorsunuz?

Bir değişim yapacağız o kesin. Değişimin hukuki temellerini oluşturacağız o da kesin. Tabii bu bizim önerimiz, Kurultay bunu kabul eder mi etmez mi onu bilmiyorum. Çünkü ben geçmişte ön seçim için şeyi ön görmüştüm. Düzenli aidat ödeyenler, milletvekilini seçsinler. Böylece naylon üyeler bitecek, düzenli aidat ödeyen, kendi milletvekilini, belediye başkanını, belediye meclis üyesini belirleyecek. Kurultay bunu reddetti, kabul etmedi. Şimdi pişmanlar, keşke kabul etseydik diye şimdi getireceğiz, getireceğiz yeniden. Yani hiçbir partide olmayan bütün demokratik standartları getireceğiz.

Güvenli liman, Kurultaya getireceğim, Kurultaya bütün demokratik standartları getireceğim. Parti gerçek anlamda tam demokratik kuralların işlediği bir parti haline gelecek. Ondan sonra özgürce kendi genel başkanını seçecek. Yeri geldiğinde başkanı görevden alacak bir Kurultay olacak.

İşte söylüyorlar, güçlü genel sekreterlik olsun, olur. Eskiden vardı zaten, o kalkmıştı, dolayısıyla örgütün de beklentilerine uygun olarak ve gerçekten de siyasi partilerin demokratikleşmesi açısından da buna ihtiyaç var yani.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan “Parti Sağa Kayıyor” Eleştirilerine Yanıt

Seçimlerde müttefik sağcı parti üyelerinin CHP listelerinden aday gösterilmesine yönelik eleştirilere yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Diğer partilerle oluşturduğumuz milletvekili aday listelerine yönelik eleştiriler haksızdır. Yüzde 25 oyumuz var, yüzde 50’ye ulaşmak için müttefiklere muhtacız. Bu listeleri bahane ederek partimiz içinde sert ve öfkeli tepkiler örgütlendi” dedi ve ekledi:

“‘Parti sağa kayıyor’ haksız değerlendirmeleri yapıldı. Bazı ulusalcı seçmenler bu propagandanın da etkisiyle aşırı milliyetçi seçenekleri tercih etti. Bu partilerle yapılan ittifakın belgeleri olan ortak Protokol ve Anayasa değişiklik taslağı okunduğunda gelişmiş bir demokrasi programı hazırlandığı görülebilir.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Serbestiyet’ten Oral Çalışlar’a konuştu. Çalışlar’ın konuşmadan aktardığı önemli kısımlar şöyle:

“Kılıçdaroğlu CHP genel başkanlığını sürdürmeye kararlı görünüyor. Kişi adı vererek kimseyi suçlamıyor. Sakin bir şekilde kongreleri izliyor.

Kamuoyu önünde bir özeleştiri yapsanız daha iyi olmaz mıydı?” soruma şöyle cevap verdi: “Seçimden birkaç gün sonra kamuoyu önüne ekibimle birlikte çıkıp hesap vermeyi, bir özeleştiri yapmayı gerçekleştirebilirdik. Aslında parti kademelerinde bunu yaptık. Ama açıktan herkesi bilgilendirici bir değerlendirme yapmamış olmamız bir eksiklik.”

Aynı soruyu Millet İttifakı için de sordum. “Millet İttifakı’nın bileşenleri ile böyle bir deneme yapılabilirdi ama onlar adına konuşmak doğru olmaz.” Ruh hallerini şöyle özetledi: “Üzerimizde seçim sonrası ağır bir baskı oluştu. Partiyi dağıtacak kadar sert bir baskı. Bu hâlâ sürüyor.”

“Kurultay’da yönetim açısından bir sorun çıkmaz. CHP’de şu anda il ve ilçe örgütlerinin başındaki arkadaşlarımızın çoğu eski gençlik kollarında çalışanlar. Parti bu şekilde de yenileniyor.” Seçimlerde müttefik sağcı parti üyelerinin CHP listelerinden aday gösterilmesine yönelik eleştirileri şöyle cevapladı:

“Diğer partilerle oluşturduğumuz milletvekili aday listelerine yönelik eleştiriler haksızdır. Yüzde 25 oyumuz var, yüzde 50’ye ulaşmak için müttefiklere muhtacız. Bu listeleri bahane ederek partimiz içinde sert ve öfkeli tepkiler örgütlendi. ‘Parti sağa kayıyor’ haksız değerlendirmeleri yapıldı. Bazı ulusalcı seçmenler bu propagandanın da etkisiyle aşırı milliyetçi seçenekleri tercih etti. Bu partilerle yapılan ittifakın belgeleri olan ortak Protokol ve Anayasa değişiklik taslağı okunduğunda gelişmiş bir demokrasi programı hazırlandığı görülebilir.”

Kemal Kılıçdaroğlu’na göre, oy verme ihtimali bulunan ‘tereddütlü kitle’ önemliydi: “İktidardan kopuş eğiliminde olan muhafazakâr kitle, sonucu tayin etti. Bu aday listelerine gösterilen aşırı tepkilerden, söz konusu kitle olumsuz yönde etkilendi. Kararsız muhafazakârlar, ‘Ulusalcılar iktidara gelirse yeniden eski günlere dönebiliriz korkusu’ ile oylarını dönüp tekrar Erdoğan’a verdiler.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, Organize Suçlara Dikkat Çekti: İktidar Göz Yumdu

Suç örgütlerine ve uyuşturucu baronlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Gencecik çocuklarımız, evlatlarımız birer birer uyuşturucu çetelerinin ağına düşüyor. Uyuşturucu bağımlılığı bulaşıcı bir hastalık gibi hızla yayılıyor. Aileler çaresiz… Peki neden?” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Çünkü uyuşturucu baronlarının kirli parasına muhtaç olacak kadar memleketi ekonomik bir soykırıma maruz bırakan siyasi iktidar, gün geldi sadece kirli paranın değil sahiplerinin de Türkiye’ye girmesine göz yumdu.”

Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında, “Uyuşturucu baronları paralarıyla birlikte Türkiye’ye gelsinler diye, birden fazla özel kanun dahi çıkardı. Böylece uyuşturucu baronları, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de yuvalanma imkânı buldular… Sonuç, kafelerde, AVM’lerde birbirleriyle çatışmaya, hesaplaşmaya başladılar. Özellikle İstanbul, dünya suç örgütlerinin, uyuşturucu baronlarının çatışma alanına döndü.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı bir dizi açıklamayla ülkedeki suç örgütlerine ve uyuşturucu baronlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, iktidarı eleştirdi. Kılıçdaroğlu’nun sosyal medya hesabında yaptığı açıklamalar şöyle:

“İstanbul’da uyuşturucu baronları tarafından kahraman polisimiz Hakan Telli’nin şehit edilmesi ve iki silah arkadaşının yaralanması; emniyet güçlerimizin, zorlu şartlar ve siyasi baskılara karşın verdiği azimli mücadeleye rağmen, yüzleşmemiz gereken acı bir gerçeği önümüze koydu.

Gencecik çocuklarımız, evlatlarımız birer birer uyuşturucu çetelerinin ağına düşüyor. Uyuşturucu bağımlılığı bulaşıcı bir hastalık gibi hızla yayılıyor. Aileler çaresiz… Peki neden? Çünkü uyuşturucu baronlarının kirli parasına muhtaç olacak kadar memleketi ekonomik bir soykırıma maruz bırakan siyasi iktidar, gün geldi sadece kirli paranın değil sahiplerinin de Türkiye’ye girmesine göz yumdu.

Uyuşturucu baronları paralarıyla birlikte Türkiye’ye gelsinler diye, birden fazla özel kanun dahi çıkardı. Böylece uyuşturucu baronları, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de yuvalanma imkânı buldular… Sonuç, kafelerde, AVM’lerde birbirleriyle çatışmaya, hesaplaşmaya başladılar. Özellikle İstanbul, dünya suç örgütlerinin, uyuşturucu baronlarının çatışma alanına döndü.

Daha garip olanı ise dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu” dediği operasyonda nasıl olduysa herkes serbest kaldı. İsrail Dışişleri Bakanı ise, Türkiye’de uyuşturucu kaçakçılığından 10 yıl hüküm giyen Danny Awka’nın diplomatik temas sonucunda serbest bırakılacağını açıkladı ve dışarıdan talimat alan Saray Hükümeti uyuşturucudan hükümlü İsrailli’yi bıraktı. Malum papazı da böyle bırakmıştı…

Türkiye eskiden uyuşturucunun transit bölgesiydi. Şimdi ise Saray ve şürekâsının desteğiyle Türkiye uyuşturucunun pazarı haline geldi. Saray iktidarı resmen, çocuklarımızı uyuşturucu baronlarına kurban verdi. Ne uğruna? Üç gün daha iktidarda kalmak uğruna. Uyuşturucu parası ile cari açığı finanse edebilmek uğruna.

Biraz rakam paylaşayım: Emniyet Genel Müdürlüğü bir rapor yayınladı. Türkiye Uyuşturucu Raporu’na göre; ülkemizi kuşatan metamfetamin kullanımı son 2 yılda 5,5 kat arttı. Met olaylarındaki şüpheli sayısı ise bir yılda yüzde 61,5 arttı. Uyuşturucu kullanımı 10 yaşına kadar düştü.

Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin raporuna göre; İstanbul metamfetamin kullanımında Avrupa’daki 106 merkez arasında 10’uncu sırada. İktidarda kalabilmek uğruna, kirli para uğruna kendi ülkesinin evlatlarını bile gözden çıkaran Saray Hükümetinin önünde tek bir hedef var: Milletimizi manipüle ederek, kentlerimizi tümüyle baronlara teslim etmek. Buna, milletimizle birlikte dur diyeceğiz!”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Milletvekillerine “Akşener” Talimatı: Cevap Vermeyin

İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in CHP’yi hedef alan konuşmaları sonrası CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun milletvekillerine Akşener’e cevap niteliğinde açıklamalar yapmamalarını istediği öğrenildi.

Özellikle ittifakla ilgili konularda partide çok seslilik olmamasının istendiğini kaydeden bir CHP yöneticisi şunları söyledi: “Bu ittifak kolay kurulmadı. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı büyük şehirlerde belediye başkanlıkları kolay kazanılmadı. Bu seçim döneminde de bazı işbirlikleri yapılması gerekiyor.

Aksi durum sadece AKP’nin işine yarar. Her kafadan bir ses çıkması doğru olmaz. Aynı duyarlılığı seçimde ittifak yaptığımız partilerden de bekliyoruz. Yapılan açıklamalardaki sözlere de dikkat edilmeli. Her zaman siyasette nezaketi elden bırakmamalıyız, çok sert açıklamalardan kaçınmalıyız.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekillerine 26 Ağustos’ta İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in CHP’yi hedef alan konuşmalarına cevap niteliğinde açıklama yapmamalarını istedi.

Sözcü’den Saygı Öztürk‘ün aktardığına göre; bazı CHP milletvekilleri, bu konuda açıklamanın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu veya parti Sözcüsü Faik Öztrak tarafından yapılabileceğini, kendilerinin bu konuda açıklama yapmamalarının istendiğini söylediler.

Özellikle ittifakla ilgili konularda partide çok seslilik olmamasının istendiğini kaydeden bir CHP yöneticisi şunları söyledi: “Bu ittifak kolay kurulmadı. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı büyük şehirlerde belediye başkanlıkları kolay kazanılmadı. Bu seçim döneminde de bazı işbirlikleri yapılması gerekiyor. Aksi durum sadece AKP’nin işine yarar.

Her kafadan bir ses çıkması doğru olmaz. Aynı duyarlılığı seçimde ittifak yaptığımız partilerden de bekliyoruz. Yapılan açıklamalardaki sözlere de dikkat edilmeli. Her zaman siyasette nezaketi elden bırakmamalıyız, çok sert açıklamalardan kaçınmalıyız.”

Öte yandan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu 31 Ağustos’ta gazetecilerle bir araya gelerek gündeme ilişkin soruları cevaplandıracak.

Ne olmuştu?

Afyonkarahisar’da, iktidarın seçim sonrası adımları ve partisinin yerel seçim kararına kadar pek çok konuda açıklamalarda bulunan Akşener, kaybedilen 2023 seçimlerine ilişkin, isim vermeden Kılıçdaroğlu’na yüklenmişti.

Akşener, konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı: “Sadece iktidar mensuplarıyla değil, biz bu seçimin kaybedilmesi için çalışanlarla da mücadele ettik. Biz önce millet, önce memleket dedik. Ama ‘önce şahsım, önce ben’ diyenlerle uğraştık. Biz milletimizin geleceği için şahsi çıkarlarımızdan vazgeçtik ama koltuğundan başka hiçbir şeyi düşünmeyenlerle uğraştık.

En nihayetinde maalesef olmadı, olduramadık. 2023 seçimlerindeki yenilgiye maalesef engel olamadık, Ben iktidarı sandıkta yenmenin yeterli olacağını gördüm ama asıl sorunun kendi saflarımızda olduğunu göremedim. Onların yolunu kapatanlara maalesef engel olamadım”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, Akşener’in Kendisine Yönelik Suçlamalarına Yanıt Vermedi

İYİ Parti Lideri Akşener’in kendisine yönelik isim vermeden yaptığı suçlamalara yanıt vermeyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Sayın Akşener’in sözlerinin yorumuna dayalı soruları yanıtlarsam Sayın Akşener’e saygısızlık yapmış olurum, nezaketsizlik yapmış olurum” dedi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinin ardından yapılan sandık boykotu çağrılarına ilişkin olarak da konuşan Kılıçdaroğlu, “Siyaset bir anlamda geçmişten ders çıkarıp geleceğe odaklanma işidir. Dolayısıyla yaşama küsmek, geleceği inşa etmekten vazgeçmek asla ve asla doğru değildir. Bizler en zor koşullarda bir otoriter yönetimin kuşatması altında seçimlere girdik.

İftiraların, yalanların, devletin otoriter Saray yönetimine hizmet ettiği bir süreci yaşadık. Dolayısıyla günlük kızgınlıkları, küskünlükleri kronik hale getirmek, hele hele demokrasiyi savunanların otoriter bir yönetime sandığı teslim etmeleri düşünülemez.” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’te Miyase İlknur’a konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Yerel seçimlerde ittifak kapısını tam kapatmasa da tümüyle açtığı da söylenemez. Yerel seçimlerde Akşener’in koyduğu çekinceler üzerinden konuyu ele alırsak geçen seçimde alınan iller yeniden muhalefetin olur mu?

Sayın Akşener’in sözlerinin yorumuna dayalı soruları yanıtlarsam Sayın Akşener’e saygısızlık yapmış olurum, nezaketsizlik yapmış olurum. Sorunuzun diğer bölümü ise 2019 seçimlerindeki başarının tekrarına ilişkin…

2019 yerel seçimleri muhalefet açısından çok önemli kazanımlara neden oldu. Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Antalya kazanıldı. İzmir, Eskişehir, Hatay, Muğla, Aydın büyükşehir belediyeleri yeniden kazanıldı. Bu başarının en önemli nedenlerinden biri İYİ Parti’yle yapılan işbirliği. Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin de desteği son derece kıymetli.

Aynı zamanda adaylarımız sadece bu üç partinin oyunu almadı. O kentte, beldede yaşayan her bir bireyin oyuna talip oldu. AK Parti, MHP, HDP, TİP, SOL Parti seçmeni diye kimseyi ayırmadı. “Ben bu kenti daha iyi yönetirim” dedi ve kentinde yaşayan herkesin oyuna talip oldu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinden sonra sandık boykotu çağrıları yapılıyor. Sizce bu boykot etkili olabilir mi?

Siyaset bir anlamda geçmişten ders çıkarıp geleceğe odaklanma işidir. Dolayısıyla yaşama küsmek, geleceği inşa etmekten vazgeçmek asla ve asla doğru değildir. Bizler en zor koşullarda bir otoriter yönetimin kuşatması altında seçimlere girdik. İftiraların, yalanların, devletin otoriter Saray yönetimine hizmet ettiği bir süreci yaşadık.

Dolayısıyla günlük kızgınlıkları, küskünlükleri kronik hale getirmek, hele hele demokrasiyi savunanların otoriter bir yönetime sandığı teslim etmeleri düşünülemez. Şunu herkesin bilmesini isterim: “Saray iktidarı”nın ahlaki ve siyasi meşruiyeti yoktur.

Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir iktidara karşı demokratik yollarla mücadele etmek de her vatandaşın görevidir. Demokratların sandığı boykot etmesi, ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan Saray iktidarının da en büyük arzusudur.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Kendisini Ve CHP’yi Hedef Alan Erdoğan’a Sert Yanıt

Erdoğan’ın kendisini ve CHP’yi hedef alan açıklamalarına yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Sevgili Erdoğan; yolsuzluğu, adaletsizliği, liyakatsizliği, 5’li çetelere hizmeti hiçbir zaman “kalite” ve “kalibre” olarak görmedik, görmeyeceğiz de. Bu senin ve Saray sosyetesinin işidir dedi ve ekledi:

“22 yıldır Cumhuriyet Halk Partisi’ni kendine ve Saray sosyetesine benzetmeye çalıştığını söylüyorsun… Boşuna uğraşma; devleti soyanların, uyuşturucu baronlarına hizmet edenlerin, hudutları namus olmaktan çıkaranların asla CHP’de yeri yoktur, olmaz da!”

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 22. Kuruluş Yıldönümü Programı’nda konuştu. Muhalefete oldukça ağır yüklenen Erdoğan, Kılıçdaroğlu için “Onurluca geri çekilmeyi dahi beceremedi” dedi.

Erdoğan, “Kalibremize uygun bir muhalefet maalesef bulamadık. Her şeyi değiştirdik ama ülkemizin ana muhalefet partisini tek parti faşizminin boyunduruğundan kurtaramadık. Yıllar geçiyor, ülke değişiyor, dünya değişiyor; hatta eski çamlar bardak oluyor ama CHP’nin faşist kodları asla değişmiyor” şeklinde konuştu.

“Senin ve Saray sosyetesinin…”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından Erdoğan’a şöyle yanıt verdi: “Sevgili Erdoğan; yolsuzluğu, adaletsizliği, liyakatsizliği, 5’li çetelere hizmeti hiçbir zaman “kalite” ve “kalibre” olarak görmedik, görmeyeceğiz de. Bu senin ve Saray sosyetesinin işidir.

22 yıldır Cumhuriyet Halk Partisi’ni kendine ve Saray sosyetesine benzetmeye çalıştığını söylüyorsun… Boşuna uğraşma; devleti soyanların, uyuşturucu baronlarına hizmet edenlerin, hudutları namus olmaktan çıkaranların asla CHP’de yeri yoktur, olmaz da!“

Paylaşın

Eski İYİ Partili Aytun Çıray: Masadan Kalkma Krizi Yaşanmasaydı…

Masadan kalkma olayı hiç yaşanmamış olsaydı Kılıçdaroğlu’nun çok daha fazla oy alacağını dile getiren eski İYİ Partili Aytun Çıray, ‘‘MAK Araştırma’nın sahibi Mehmet Ali Kulat, ‘İYİ Parti yüzde 13 alsaydı Kemal Bey kesinlikle seçilirdi’ diyor. Oyların o denli düşmesinin temel nedeni, Sayın Akşener’in ‘Benim başıma tabanca dayasalar masadan kaldıramazlar’ dedikten sonra masadan kalkması” dedi ve ekledi:

“Bu derin bir hayal kırıklığı yarattı, toplumun beklentilerini yok etti. İYİ Parti’nin oyları büyük oranda önce Muharrem İnce’ye daha sonra da Sinan Oğan’a gitti.”

14 Mayıs seçimlerinden önce İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Altılı Masa’dan ayrılması ve sonrasında masaya dönmesi sürecinde tanık olduklarını sosyal medya hesabından paylaşan Akşener’in o dönemki Genel Başkan Başdanışmanı Aytun Çıray, konuyla ilgili yeni açıklamalarda bulundu. Çıray, masadan ayrılma hamlesinin ardından İYİ Parti’nin oylarının düştüğünü ve Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybettiğini söyledi.

Cumhuriyet’ten İklim Öngel’in sorularını yanıtlayan Çıray, masadan kalkma olayı hiç yaşanmamış olsaydı Kılıçdaroğlu’nun çok daha fazla oy alacağını şu sözlerle dile getirdi: ‘‘MAK Araştırma’nın sahibi Mehmet Ali Kulat, ‘İYİ Parti yüzde 13 alsaydı Kemal Bey kesinlikle seçilirdi’ diyor. Oyların o denli düşmesinin temel nedeni, Sayın Akşener’in ‘Benim başıma tabanca dayasalar masadan kaldıramazlar’ dedikten sonra masadan kalkması. Bu derin bir hayal kırıklığı yarattı, toplumun beklentilerini yok etti. İYİ Parti’nin oyları büyük oranda önce Muharrem İnce’ye daha sonra da Sinan Oğan’a gitti.”

Süreç boyunca birçok hatanın yapıldığına dikkat çeken Çıray, masa krizinin çok travmatik olduğunu vurguladı. Çıray, “Kemal Bey 2.5 puan daha alsaydı kazanacaktı. Bazı bürokratlar masalarını toplamaya başlamışlardı. Kaybettiklerini görüyorlardı. Ama o hadise moral bozukluğu yarattı ve bu öfkeye dönüştü. Eğer son kriz yaşanmasaydı, matematik Kemal Bey’in kazanabileceğini gösteriyordu” ifadelerini kullandı.

Çıray paylaşımında kendisinin de sorduğu ‘Bu hamle kime yarıyordu’ sorusuna ise, “Cumhurbaşkanlığı seçimini kim kazandıysa ona yaradı” yanıtı verdi.

Çıray açıklamalarının İYİ Parti’nin 26 Ağustos toplantısı öncesine denk gelmesinin “tesadüf” olduğunu belirterek, “Eğer İYİ Parti milletvekili söz konusu konuşmayı yapmamış olsaydı, konunun tarihe yanlış bir şekilde geçeceğini görerek bu açıklamayı yaptım. Yoksa böyle bir açıklamayı durduk yerde yapmazdım. Bizim devlet terbiyemiz buna müsait değil ama o kadar yalan yanlış açıklamalar yapılıyor ki izin veremezdim. Tarihin doğru yazılması lazım” ifadelerini kullandı.

“Siyasi olarak etik değil”

İki belediye başkanı fikrinin Erdoğan Toprak’tan yani CHP’den geldiğini söyleyen Çıray, “Bazı şeyler konuşulur, sorun varsa çözülür ondan sonra durduk yerde pişirip pişirilip karşı tarafın itibarını sarsacak şekilde gündeme getirilmez. Bu iki belediye başkanı yanına konulmasaymış Kemal Bey 40’larda bir oy alacakmış. Bu siyasi olarak etik değil. Herkes elini yıkayacak, bir tek Kemal Bey tek başına bu yenilgiyi yaşamış, tüm hatalar ona ait. Seçilemeyeceğini bile bile ortaya çıkmış bir insan tarifi yapılıyor. Bu hem tarihe hem de Kemal Bey’e haksızlık” dedi.

Aytun Çıray, o dönem Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanlarını Akşener’e gönderdiğine dikkat çekerek, “İlginç olan şu, belediye başkanları ‘Biz aday olalım’ diye gitmiyorlar. ‘Masaya oturun Kemal Bey aday olsun’ diye gidiyorlar’’ dedi. Konunun kişisel ve duygusal olmadığına söyleyen Çıray, “Öyle olsaydı ben CHP’den ayrılıp sonuçları ne olacağı belli olmayan bir maceraya girerek İYİ Parti’ye kurucu olmazdım. Arka arkaya gelen birçok açıklamadan sonra bu açıklamayı yapmayı tarihe ve milletvekilliğini yaptığım CHP’ye bir borç kabul ettim” diye konuştu.

Paylaşın