Behçet Necatigil

Behçet Necatigil, 16 Nisan 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da doğdu. Kastamonu’lu olan babası Mehmet Necati Gönül, dersiam vaizdi. Uzun yıllar İstanbul’da, Beyoğlu ilçesinde müftülük yaptıktan sonra Sarıyer müftülüğünden emekli oldu.

Annesi Fatma Bedriye Hanım, Geyve’li müderris hafız İbrahim Hakkı Efendi’nin kızıydı. Sanatkâr ruhlu, duyarlı bir hanım olan annesi Fatma Bedriye Hanım (1896-1918), “mide humması” olarak tanımlanan hastalığının nekahat dönemindeyken, yaşadıkları konak, büyük Fatih yangınında yandı ve Bedriye Hanım yangından son anda kurtarılabildi. Geçirdiği hastalık nedeniyle çok zayıf düşen bünyesi, bu yangının şokunu atlatamadı ve Necatigil, iki yaşındayken annesini kaybetti. Bir süre Karagümrük’te oturan anneannesi ile birlikte yaşadı. Bir yıl sonra babası, Beşiktaş’ta bir saray memurunun kızı olan Saime Hanım’la evlenince, Necatigil için anneannesinin evi ile babasının evi arasında geçecek bir dönem başladı.

Babası Necati Efendi’nin ikinci evliliğinden iki kızı oldu (Sabahat, 1921 ve Fahamet, 1923). Behçet Necatigil ilkokula başlayacağı yıl, anneannesinin de hastalanması üzerine, Karagümrük’ten Beşiktaş’a, babasının yanına geri döndü ve 1923’de Beşiktaş Cevri Usta Okulu’na başladı.

Babasının Singer Dikiş Makineleri firmasında müfettiş olarak işe başlaması ve ailesiyle birlikte Kastamonu’ya taşınmasıyla, Necatigil ilkokul son sınıfı Kastamonu Muallim Tatbikat Mektebi’nde okudu ve 1927’de mezun olarak Kastamonu Lisesi’nde ortaöğrenimine başladı.

Ancak, yıllar önce yetersiz beslenme ve bakımsızlık nedeniyle başlamış olan hastalığı “adenit tüberküloz” yüzünden öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Aile yeniden İstanbul’a taşındı. İstanbul’da ameliyatlar ve elektrik tedavileriyle geçen uzunca bir süreden sonra öğrenimine 1931 yılında Kabataş Lisesi’nde, orta ikinci sınıftan yeniden başladı ve 1936’da okulun edebiyat bölümünden birincilikle mezun oldu.

Edebiyata ilgisi, Kastamonu’da, ortaokul yıllarında başladı. İyi bir raslantı sonucu edebiyat öğretmeni olan şair Zeki Ömer Defne, onu hep destekledi ve yazması için teşvik etti. O yıllardan kalan bir kompozisyon defterinde Zeki Ömer Bey’in 23.1.1930 tarihli şu cümleleri var: “Yarının iyi bir kalemine sahipsin. Boş durma, oku!”

Necatigil ortaokul yıllarında bir de dergi çıkarmaya başladı. Kendi ifadesiyle “17 ekim 1927’den itibaren eskilerin eser-î cedid dedikleri kağıtları “El-Marifet” matbaası adını verdiği hususi matbaasında(yani kendi el yazısıyla) doldurarak hazırladığı Küçük Muharrir adındaki bu dergi, 14. sayısı ile birlikte birinci cildini kapamış ve iki yıllık bir tatilden sonra 20 haziran 1932’den itibaren ikinci cildine başlayarak 12 sayı daha çıkmış”. Bugüne kadar saklanmış olan bu dergilerin okuyucuları arkadaşları ve akrabalarıydı.

Aynı yıllarda, Akşam gazetesinin haftalık Çocuk Dünyası sayfasına Küçük Muharrir imzasıyla şiirler,fıkralar, hikâyecikler yazmaya başladı. 1931-1933 yılları arasında sürdürdüğü bu çalışmalarının karşılığında, yıllar sonra yaptığı bir röportajda dediğine göre, dergi yönetiminden telif ücreti de aldı ya çikolata, ya da bonbon olarak!

Necatigil Kabataş Lisesi’ni bitirdikten sonra öğrenimine Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde devam etti. Bu arada Alman Filolojisi’ndeki bazı derslere konuk öğrenci olarak katıldı ve ilk ders yılı sonunda “Deutscher Akademischer Austauschdienst” kuruluşunun davetlisi olarak bursla Berlin’e gönderildi; dört ay Almanya’da kalarak Berlin Üniversitesi’nin dil kurslarına devam etti.

1979 yılının Kasım ayında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne yatırıldı. Kısa bir tedavi döneminin ardından, 13 Aralık 1979 tarihinde aramızdan ayrıldı. İstanbul’da Zincirlikuyu mezarlığında yatıyor.

Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü, 1980’den beri verilmektedir.

Paylaşın

Aşık Yorgansız Hakkı Çavuş

Kastamonu Merkez Hisarardı Hacı Hamza Mahallesi’nde doğdu. Babası Kasap Hüseyin Ağa, annesi ise Aşık Zikri’nin kızı Cemile Hanımdır. Ailesinin tek oğludur. Doğum tarihi nüfus cüzdanında 1314 (1898-99), gerçekte ise 1311 (1895-1896)’dır. Nüfus kayıtlarında soyadı da Halil Bayraktaroğlu olarak yazılıdır.

“Yorgansız” lakabı için çeşitli rivayetler vardır. Oğlu Lütfi Bayraktar’a göre; Hakkı Çavuş’un babası Hüseyin Ağa ve onun eniştesi “Yorgansız” lakabını taşıdığından bu lakabı sürdürmüştür.

Hakkı, oldukça iyi bir öğrenim gördü. Kuran-ı Kerim öğrenmesi için Ayşe Hocaya gönderildi. Babası İstanbul’a bir gidişinde 7-8 yaşındaki Hakkı’yı orada bıraktı. Beyazıt’ta ilköğrenimine başladı. Fevziye-Rüşdiyeyi İstanbul’da bitirdi. Kastamonu’ya dönüşünde Sultani’ye (Liseye) devam ettiyse de bitirmeden ayrıldı. Kastamonu Valiliğinde kâtiplik yaptı. Mustafa Nami Efendi tarafından iyi bir hattat olarak yetiştirildi. 1915 yılında 17-18 yaşlarında askere alındı ve İstanbul’a gitti.

I. Dünya Savaşı’nda birkaç cephede savaştı. Yemen Cephesi’nde İngilizlere esir düştü. Savaş sona erince serbest bırakıldı. İstanbul yoluyla Kastamonu’ya döndü. istiklal Savaşı başlayınca “Çavuş” rütbesiyle cepheye koştu. Savaşlara katıldı. 1923 yılında “Gazilik”, beratı ve Başçavuş” rütbesiyle memleketine döndü.

Askerden sonra bir süre memurluk yapan Hakkı Çavuş, görevinden ayrılıp sazını omzuna asıp gurbete gitti. 27-28 yaşlarında Ilgazlı Aşık Naili ile tanıştı. Sekiz yıl yanında çıraklık etti. Aşık Razi, Aşık Mecburi, Aşık Muharrem ve Aşık Pekmezci gibi aşıklarla karşılaşma yaparak saz çalma ve şiir söyleme yeteneğini geliştirdi. İrticalı çok kuvvetlendi.

Sekiz yıl gurbette gezdikten sonra Kastamonu’ya döndü. Tiftikçilikle geçimini sağladı. İyi bir güreşçi olduğu da belirtilmektedir. Bektaşi ruhlu bir halk şairiydi. Şiirlerinde çoğunlukla Hakkı mahlasını tapşırmışsa da Yorgansız, Bayraktar, Yorgansız Hakkı, Bayraktaroğlu gibi mahlaslar da kullanmıştır. Halk arasında özel kıyafetiyle dolaşmış, sigara ve içkiye düşkünlüğüyle tanınmıştır.

Hakkı Çavuş, Araçlı Naime Hanımla evlenmiştir. Bu evlilikten doğan oğlu Lütfi Bayraktar Kastamonu’da terzilik yapmaktadır.

Sanatında Aşık Dertli. Erzurumlu Emrah. Tokatlı Nuri ve Aşık Meydani’nin etkileri görülmektedir. Aşık Dertli koluna bağlıdır. Bu yüzden, bir şehir aşığı olarak hem aruz hem de hece ölçüsüyle şiirler söylemiştir. Karşılaşmalarında da çok başarılı olmuştur. Kastamonu Merkezine yerleştikten sonra seyahati bırakması çırak yetiştirmemesi ününün yayılmasını engellemiştir.

Aldığı öğrenim sonucu dili sade değildir. Müzik yönü kuvvetli bir şairdir. Müziğe yatkınlığı ailesinden, annesi Cemile Hanımdan gelmektedir. Saz çalmaya askere gitmeden önce merak sarmış, mahalli saz ustalarından Bergiya Gırnaoğlu, Hüpyallah ve Karakadıoğlu Rıfat efendiden yararlanmıştır.

17 Şubat 1964’te vefat eden Hakkı Çavuş’un mezarı, Hiserardı Hacı Hamza Mahallesi Ersil Tepesi altı, Aktaşlık bölgesindedir.

Hakkında en geniş araştırmayı Kastamonulu Süleyman Şenel yaparak 1997 yılında “Kastamonulu Aşık Yorgansız Hakkı Çavuş” adıyla yayımlamıştır. Bu kitapta; hayatı, edebi kişiliği, hakkında yazılanların kaynakçası, şiirleri kendisinden derlenen ezgilerin notaları, fotoğrafları ve el yazısı örnekleri bulunmaktadır.

Paylaşın

Aşık İhsan Ozanoğlu

Âşıklık geleneğinin Kastamonu’daki son temsilcisi İhsan Ozanoğlu’dur. Fakat İhsan Ozanoğlu, sadece bir saz şairi değil;  aynı zamanda edebiyatçı, öğretmen, gazeteci, müzik ve din adamıdır.

15 Nisan 1907 tarihinde Kastamonu’da doğan İhsan Ozanoğlu’nun babası Âşık Ahmet, Şabaniyye Dergâhının zâkirbaşıdır ve sesinin güzelliği ile döneminin ünlü bir mevlithânı olarak tanınmıştır. Âşık Ahmet 1910 yılında vefat etmiştir. Ozanoğlu’nun Annesi Hafıze Emine Hanım da yine dinî mûsikî bilgisi, kültürü ve birikimi ile aydın bir Türk kadını olarak yörede tanınmıştır. İhsan Ozanoğlu ilk dinî eğitimini annesi Emine hanımdan almıştır. Arapça ve Farsça bilen Emine Hanım, oğluna Kur’ân okumayı öğreterek hâfız olmasını sağlamış ve birçok dinî mûsikî eserini ezberlettirmiştir. Hafıze Emine Hanım 1922 yılında hayata gözlerini yummuştur.

Eğitim ve öğretimine Nasrullah İlk Mektebiyle başlayan Ozanoğlu bu okulu birincilikle bitirmiş, Darülhilâfet-ül Âliye Medresesine devam ederek sekizinci sınıfa kadar okumuş, ancak, bu medreselerin kapatılması üzerine, tahsiline İmam Hatip Mektebinde devam ederek buradan mezun olmuştur. Daha sonra, İstanbul Öğretmen Okulunu, dışarıdan sınavlarını vererek bitirmiş, öğretmen olarak atandığı 1928 yılından 1938 yılına kadar Kastamonu’nun Çayırcık, Çavundur, Kasaba ve Aksinir Köylerinde öğretmenlik yapmış, ardından bu görevini Kastamonu Abdülhakhamit İlkokulunda sürdürmüştür. Ayrıca uzun bir süre Kastamonu’daki Liselerde okullarda edebiyat, müzik ve din dersleri vermiştir.

İhsan Ozanoğlu 1946 yılında Kütüphane Müdürü olarak atanmış ve 17 yıl süren bu görevinden 1963 yılında emekli olmuştur.

Eğitim ve öğretim kurumlarında aldığı ilmi yeterli görmeyen Ozanoğlu, devrin ünlü âlim ve hocalarından özel dersler alarak kendisini yetiştirmiştir. Tefsir ve Hadis konularında Safranbolulu Vasfi Hoca’dan, âyin ve naatkârlıkta Ahmet Asım efendiden İcâzetnâme almış ve Arap diliyle ders okutmaya hak kazanmış, icâzetnâmesini bizzat kendisi Arapça kaleme almış ve ünlü hattat Emrullah Demirkaya’ya nesih yazı tarzı ile tebyiz ettirmiştir.

Mürdiyye müderrisi Halit efendiden “Usûl” okumuş,  Nasihât-ı hükemâ, Bend-i Attar, Gülistan ve Bostan adlı kitapları hatmetmiştir. Numâniye Müderrisi Salih efendiden “Mesnevî-i Şerif” okumuştur. Fatih Camii Başimamı Hâfız Ömer Aköz’den “Vücûh, Takrib, İlm-i İrtika, Usûl-i Fıkıh, Arap Nahiv ve Edebiyatı, Mantık, Beyan, Meâni, Aruz ve Ferâiz” okumuş, Fethullah efendiden dört yıl süreyle Fransızca,  Arapça,  Ermenice,  muhtelif hocalardan da Farsça, İbranice ve Süryanice dersleri almıştır.

Kütüphane Müdürü olarak görev yaptığı yıllarda, eski yazı metinleri üzerindeki çalışmaları sırasında, kûfi, reyhâni, sülüs, nesih ve tâlik gibi yazı stillerini öğrenmiştir.

Şiirle küçük yaşlarda tanışmış, koşma ve semai tarzının önceliklerini öğrenmiş, hem halk hem de divan şiiri tarzında şiirler yazmıştır. 1923-1973 yılları arasında yazdığı klasik şiirleri içeren bir “divan” oluşturmuştur. İlmî çalışmalarına ara vermeksizin devam eden Ozanoğlu’nun çeşitli konularda ve özellikle Kastamonu kültür ve folkloruna ilişkin yüzlerce kitabı mevcut olup, ne yazık ki bunlardan çok azı basılı hale getirilebilmiştir.

Ozanoğlu’nun dolu geçen yaşamında gazetecilik de ayrı bir yer tutar. Doğrusöz, Kastamonu, Birlik ve Yenises gibi gazetelerde ve çeşitli dergilerde yüzlerce makalesi yayınlanmıştır.

Mûsikiye de şiir gibi çocukluğunda başlamış, Serkiz Ustadan Keman, Necmeddin Rıfattan Ud dersleri almış, uzun yıllar Tanbur çalmıştır. Mûsikîdeki üstadları;  Neyzen Emin Dede, Karakadıoğlu Rıfat Bey ve Kompozitör Kemal İlericidir. Saz çalmayı Âşık Hasan’dan öğrenmiştir. Ozanoğlu öğretmenliği sırasında Keman ve Mandolin dersleri vermiştir. Nefesli sazlar dışında tüm enstrümanları çalabilen Ozanoğlu en son Divan Sazında karar kılmıştır. Doğu ve batı mûsikîsi esaslarına vakıf bir müzik adamı olan İhsan Ozanoğlu ayrıca nota ve saz dersleri de vermiştir.

Hayatı ve sanatını özetlemeye çalıştığımız İhsan Ozanoğlu’nun tüm yönleri içinde elbette ki öne çıkan özelliği Âşıklığı ve Âşık İhsan Ozanoğlu olarak anılmasıdır. Âşık Nihâni, Âşık Yahya, Âşık Dursun Cevlâni, Posoflu Âşık Müdâmi, Âşık Firkâni ve Âşık Hakkı Bayraktar gibi ünlü âşıklarla çeşitli tarih ve zamanlarda irticalen atışmalar yapan Ozanoğlu, 1942 yılında Kastamonu Halkevinde düzenlenen bir toplantıda, o tarihlerde Göl Köy Enstitüsünde türkü öğretmenliği yapmakta olan ünlü halk ozanı Âşık Veysel ile de irticalen bir atışma yapmıştır. Ozanoğlu 1975 yılı Ekim ayında Konya’da Âşıklar Bayramına katılmış, burada “en kültürlü halk ozanı” ve “Âşıklar Babası” seçilmiş ve ödüller almıştır.

İlmi çalışmalarıyla beraber Kastamonu Kültür ve Sanatına olan hizmetini folklor araştırmacılığı yönüyle de sürdüren İhsan Ozanoğlu, Kastamonu Yöresine ait türkülerin ve halk müziği ezgilerinin TRT ve Devlet Konservatuvarları arşiv ve repertuarlarına kazandırılması konusunda  “kaynak kişi” sıfatıyla emek vermiş,  bu suretle yöremizin kendine özgü folklorik ve kültürel yansımaları olan bu müzik eserlerinin zamanla unutulmasını ve kaybolmasını da önlemiştir. Adı geçen Kurumların arşivlerinde mevcut Kastamonu türkülerinin çoğu İhsan Ozanoğlu’ndan derlenmiştir.

İhsan Ozanoğlu’ndan derlenen türküler arasında  “Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı, Benden Selam Olsun Bolu Beyine, Sıvastopol Önünde Yatan Gemiler,  Mapushane Çeşmesi, Demirciler,  Asker Katar Katar Olmuş Gidiyor” gibi ünlü türküler vardır. Bu türkülerin en önemlisi “Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı” türküsüdür.

Hayatını kısaca anlatmaya çalıştığımız ve anısı önünde saygıyla eğildiğimiz İhsan Ozanoğlu 13 Şubat 1981 yılında vefat etmiştir.

Paylaşın

Araçlı Ahmet Gökoğlu

Araçlı Ahmet Gökoğlu, 1318 (1902) yılında Araç ilçesinin Alınören köyünde doğdu. Babası Osman Bey, annesi ise Hatice Hanımdır. Araç Nüfus Müdürlüğü kayıtlarına göre, Alınören köyü, Cilt 9, 12 numaralı haneye mensuptur. Soyadı Gökce iken mahkeme kararıyla Gökoğlu olarak düzeltilmiştir. Adında Baha kelimesi yoktur.

1925 yılında girdiği Kastamonu merkezindeki Erkek Muallim Mektebinde bir yandan öğrencilik, bir yandan da Askerlik Şubesinde yazıcılık yaparak öğrenim gördü. 1930 yılında Muallim Mektebini bitirdikten sonra Daday Merkez ilkokuluna atandı. Daday’da 1938 yılına kadar ilkokul öğretmenliği, başöğretmenlik ve maarif memurluğu (Günümüzdeki İlçe Milli Eğitim Müdürü) görevlerinde bulundu. Kastamonu Lisesi dışarıdan bitirme sınavlarına girdi. Liseyi bitirince Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümüne kaydolarak yüksek öğrenimini 1945 yılında tamamladı. Bir yıl kadar Ankara Etnografya Müzesinde staj yaptıktan sonra Kastamonu Müzesine asistan olarak atandı. 1 Ocak 1946-31 Mayıs 1946 tarihleri arasında kısa bir süre asistanlık yaptıktan sonra Kastamonu Müzesi Müdürlüğüne getirildi. Çünkü memuriyet kıdemi fazlaydı ve yöneticilik yapmıştı. Kastamonu Müzesi, 1943 yılında eski Türk Ocağı (ittihat ve Terakki Kulübü, CHP) binasında depo olarak kurulmuş, Kastamonu, Sinop, Zonguldak, Çankırı’dan gelen eserler bu binada toplanmıştır. Bu eserler; Gökoğlu tarafından tanzim edilmiş, teşhire hazırlanmış ve Vali Nurettin Aynuksa tarafından 30 Ekim 1950 tarihinde müze törenle ziyarete açılmıştır. Müze Müdürü iken 17 Ocak 1963-13 Temmuz 1967 tarihleri arasında Araç Ortaokulunda Tarih-Coğrafya dersleri verdi. 13 Temmuz 1967’de yaş sınırından (65 yaş) emekliye ayrıldı.

Ahmet Gökoğlu, yirmi yaşlarında iken, önce Araçlı Cemile adında bir hanımla evlendi. Bu evliliğinden 1923 yılında Zeynep adlı kızı doğdu. Zeynep’i 15 Şubat 1945 tarihinde kaybetti. İkinci evliliğini 27 Temmuz 1970 tarihinde 1913 doğumlu Hatice Hanım’la yaptı. Bu evlilikten çocukları olmadı. Çünkü evlendiğinde Gökoğlu 68 yaşındaydı. 28 Ekim 1981 tarihinden önce Ahmet Gökoğlu, 8 Mayıs 1999 tarihinde de eşi Hatice Hanım vefat etti.

Ahmet Gökoğlu’nun Kastamonu kültürüyle ilgili ilk yazılar, Kastamonu’da yayımlanan Ecevit dergisinde 1944 yılında basılmıştır.

Kastamonu Müzesi Müdürü iken tarihi Paflagonya bölgesinin (Kastamonu, Sinop, Safranbolu, Bartın, Bolu, Gerede, Mudurnu, İskilip, Bafra, Alaçam ve civarı) eski eserleri ve arkeolojisiyle ilgili Paflagonya adlı eserini hazırladı. Baskısına yardım edilmesi için Valiliğe başvurdu. İl Genel Meclisi eserin baskısına yardım yapılabilmesi için bilimsel değeri olup olmadığının Milli Eğitim Bakanlığından sorulmasına karar verdi. Milli Eğitim Bakanlığının eseri inceleyip bilimsel değeri olduğunu bildirmesi üzerine I. cildini 1952 yılında yayımladı. İkinci cildini her nedense yayımlayamadı.

Kastamonulu Fehmi Ataulusoy’da 1960 yılında yazdığı, Şeyh Şaban-ı Veli ve Külliyesi hakkında basılmamış bir kitap hazırlığı bulunmaktadır.

Arkeologluğunun yanında Kastamonu halk kültürüne de eğilmiş, Dr. Hamit Zübeyr Koşay’a Kastamonu düğünleri ve yemekleriyle ilgili derlemelerini göndermiştir. Kastamonu yemekleriyle ilgili yazıları, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünün Türk Etnografya Dergisinde yayımlanmıştır. Genel Müdür Dr. Koşay’a Kastamonu gelin kıyafetleriyle ilgili resim gönderirken, kıyafetleri giydirebileceği bir kadın bulamamış (Çünkü fotoğrafının çekilip kitaba basılmasına razı gelecek aile kadını bulmak o yıllarda imkânsızdı.), kendisi ve müze görevlisi birer bindallı giyerek fotoğraf çektirmişlerdir.

Paylaşın

Kastamonu: Gideros Koyu

Gideros Koyu; Kastamonu’nun Cide İlçesi sınırları içerisinde yer alır. Cide – İnebolu yolu üzerindedir.

Gideros Koyu, Karadeniz’in o bilindik hırçın dalgaları arasında kendine yer bulabilmiş sakin bir liman gibidir.

Doğanın tüm güzelliğini gözler önüne seren Gideros Koyu ziyaretinizi yaz mevsiminde gerçekleştirirseniz gezi, sizin için çok daha güzel bir hal alacaktır. Burada denize girebilir ve balık tutabilirsiniz.

Paylaşın

Kastamonu: Ferhatpaşa Hamamı

Ferhatpaşa Hamamı; Kastamonu’nun Merkez İlçesi, Cebrail Mahallesi sınırları içerisinde yer alır.

Hamam 1557-1564 yılları arasında Kastamonu Sancak Beyi olan Ferhat Paşa tarafından inşaa edilmiştir. Hamam moloz taşından harçla yapılmış olup 10,70×10,70 metre ölçüsündeki soyunma yeri ahşaptır.

2,5×4,80 metre ölçüsündeki soğukluk kısmının solunda kubbeli bir odacık yer alır. Hamamda beş adet halvet bulunmaktadır. Hamam 1743 ve 1793 yıllarında tamir geçirmiştir.

Paylaşın

Kastamonu: Dede Sultan Hamamı

Dede Sultan Hamamı; Kastamonu’nun Merkez İlçesi, İsfendiyar Mahallesi, Külcü Sokak üzerinde yer alır.

Hamam 1514 yıllarında Mevlevi Dergahı Şeyhi Celalettın Dede Sultan tarafından yaptırılmıştır. Hamam moloz taşından ve harçla yapılmış olup hamamın soyunma kısmı 10x110metre ölçüsündedir. 3×4 metre ölçüsündeki soğukluk kısmının üzeri üç adet kubbe ile örtülüdür.

Bu kısmın sol tarafında küçük oda  yer alır. Yıkanma odası iki bölüm halinde olup ön tarafta ortası kubbeli yanları tonoz kemerli 3,70×10 metre genişliğinde bir  salon arkasında ise 4×4,5 metre ebatında üzeri kubbeli iki halvet yeri vardır. 1766 ve 1948 yıllarında tamir görmüştür.

Paylaşın

Kastamonu: Bey Hamamı

Bey Hamamı; Kastamonu’nun Merkez İlçesi, Cebrail Mahallesi, Şube Caddesi üzerinde yer almaktadır.

Hamam Candaroğulları hükümdarı olan İsfendiyar Bey tarafından 1329 yılından önce yaptırılmıştır. Doğu cephesinde bulunan 12×15,5 metre ölçüsündeki giriş ve soyunma kısmı ahşap olup üzeri kiremitle örtülüdür.

Ahşap olan bu kısımdan sonra 1,60 metre eni ve boyu olan giriş yerinden geçilerek yine her kenarı 4,80 metre olan kare planlı ve iki tarafında küçük kubbelerle örtülü odalar bulunan bölüme ulaşılır.

Buradan ikinci bir geçişten yıkanma bölümüne girilir. Yıkanma bölümü 9,60×9,60 metre ebatında  (T)  şeklinde plana sahip olup üzeri merkezi kubbe ile örtülüdür. 1329 yıllarında onarım geçirmiştir.

Paylaşın

Kastamonu: Saray Hamamı

Saray Hamamı; Kastamonu’nun Merkez İlçesi, İsfendiyar Mahallesi, 10 Aralık Sokak üzerinde yer almaktadır.

Hamam 1575 yıllarından önce Muharrem Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Ahşap soyunma yeri, soğukluk kısmı ve üzeri kubbeli beş adet halvet yeri ile hamamın çatısı tamamen yıkılmıştır.

Bina dört duvardan ibaret bir harabe görünümündedir. 2013 Yılında Restorasyonu tamamlanmıştır.

Paylaşın

Kastamonu: Yeni Hamam

Yeni Hamam; Kastamonu’nun Merkez İlçesi, Topçuoğlu Mahallesi, Vali Fais Paşa Sokak üzerinde yer alır.

Hamam Karamustafa Paşa tarafından miladi 1811 yılında yaptırılmıştır.Binanın soyunma bölümü kesme taş diğer kısımlar moloz taşından yapılmıştır. 10×10 metre ölçüsünde olan soyunma kısmı merkezi kubbe ile örtülüdür. 3,60×12,15 metre ölçüsündeki soğukluk kısmının üzeri 3 adet kubbe örtülmüştür.

Hamamın soyunma kısmını örten merkezi kubbesinden başka soğukluk ve yıkanma odaları üzerinde üç sıra halinde yanyana dizilmiş dokuz adet kubbesi bulunur.Kubbenin üzeri ahşap çatı ve kiremitle örtülüdür.Hamam 2005 yılında restore edilmiştir.

Paylaşın