ABD Başkanı Biden: Putin’in Nükleer Silah Kullanacağını Sanmıyorum

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Yeni START nükleer silah anlaşmasına katılımını askıya alma kararını değerlendiren ABD Başkanı Joe Biden, ABC News televizyonuna verdiği röportajda, “Bu büyük bir hata olur. Hiç sorumlu bir davranış olmaz. Ancak bunu onun nükleer silah kullanmayı değerlendirdiği şeklinde okumuyorum” dedi.

Rusya’nın anlaşmayı durdurmasının dünyayı daha az güvenli bir yer yapıp yapmayacağı sorusuna Biden, “Bakın, her iki tarafın çıkarına ve dünyanın çıkarına olan silah kontrol anlaşmalarından çekildiğimizde bence daha güvensiz durumda oluyoruz” şeklinde cevap verdi.

Ancak Biden, bunun Rusya’nın nükleer pozisyonunda bir değişiklik olduğuna dair delile işaret etmediğini de ekledi. Biden, “Bunun nükleer silah kullanmayı düşündükleri ya da kıtalar arası balistik füze kullanmayı düşündükleri anlamına geldiği fikrini destekleyen delil yok” diye konuştu.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, dün Rusya’nın açıklamasının çok “talihsiz ve sorumsuz” olduğunu söylemiş, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise Putin’e konuyu yeniden değerlendirmesi çağrısı yaparak kararının dünyayı daha tehlikeli bir yer haline getirdiğini söylemişti.

Putin bu hafta 2010’da varılan Rusya ve ABD’nin nükleer savaş başlığı sayısını kısıtlayan Yeni START silah kontrol anlaşmasını askıya alma kararı aldığını açıklamış ve Moskova’nın nükleer denemelere başlayabileceğini söylemişti.

Ancak Rusya, nükleer füzeler konusunda üzerinde anlaşılan sınırlara uyacağını ve anlaşmayı askıya almasına rağmen ABD’yi yapacağı konuşlandırmalar konusunda bilgilendireceğini belirtmişti.

Rusya’nın ABD ile Rusya arasında 2010 yılında imzalanan anlaşma, iki ülkenin konuşlandırabileceği uzun menzilli nükleer başlık ve nükleer silah taşıyabilecek füze sayısının sınırlandırılmasını öngörüyor. Anlaşmanın süresi 2021 yılında beş yıllığına uzatılmıştı.

Rusya’nın anlaşmadan henüz tamamen çekilmediğini vurgulayan Putin, ABD’nin nükleer silah denemelerini yeniden başlatması durumunda Rusya’nın da aynısını yapabilecek durumda olması gerektiğini kaydetti.

Rusya, tahmini verilere göre 6 bine yakın nükleer savaş başlığıyla dünyanın en büyük nükleer silah envanterine sahip. Rusya ve ABD, dünyadaki nükleer savaş başlıklarının yüzde 90’ını elinde bulunduruyor.

Rusya’da nükleer silah kullanma talimatını kim veriyor?

Rusya’nın nükleer doktrinine göre ülkedeki hem stratejik hem de stratejik olmayan nükleer silahlarının kullanımı konusunda son sözü Rusya Devlet Başkanı söylüyor.

Adını Kafkas Dağları’ndaki Cheget tepesinden alan ve Rusya’nın nükleer kodlarını içeren çanta, her an Rusya Cumhurbaşkanı’nın yanında bulunuyor. Rusya Savunma Bakanı (şu anda Sergey Şoygu) ve Genelkurmay Başkanı’nın (şu anda Valeri Gerasimov) da benzer çantalar taşıdığı düşünülüyor.

Cheget adlı çanta, Rusya Cumhurbaşkanı’nın askeri komuta zincirinin en üst rütbeli subaylarıyla iletişim kurmasını sağlıyor. Bu iletişim, Kazbek adı verilen, yüksek gizliliğe sahip elektronik komuta ve kontrol ağıyla sağlanıyor. Kazbek sistemi, Kavkaz olarak bilinen bir başka sistemi destekliyor.

Rus Zvezda televizyon kanalının 2019 yılında yayınladığı görüntüler, nükleer kodların bulunduğu çantalardan birinin içindeki düğmeleri göstermişti. Çantanın içindeki komuta bölümünde iki düğmenin bulunduğu, beyaz düğmenin “fırlatma” kırmızı düğmeninse “iptal” konutlarını gösterdiği görülmüştü. Zvezda’ya göre çantanın aktivasyonu, özel bir bilgi kartıyla sağlanıyor.

Rusya’nın stratejik nükleer saldırıyla karşı karşıya olduğunu düşünmesi durumunda Cumhurbaşkanı, nükleer çantalar aracılığıyla, Genelkurmay Başkanlığı’na ve nükleer kodlara sahip yedek komuta birimlerine doğrudan fırlatma talimatı gönderiyor. Bu talimatlar farklı iletişim sistemlerinden stratejik roket güçlerine basamak basamak aktarılıyor ve Amerika ya da Avrupa’ya nükleer silah atılmış oluyor.

Rusya’ya yönelik herhangi bir nükleer saldırı olduğunun doğrulanması durumunda Cumhurbaşkanı Putin, son adım olarak “Ölü El” olarak bilinen “Perimetr” sistemini harekete geçirebilir. Bu sistem, bilgisayarların kıyamet gününün ne zaman olacağını belirlemesi anlamına geliyor ve bir kontrol roketi, Rusya’nın geniş kapsamlı cephaneliklerinden nükleer saldırı talimatı veriyor.

Paylaşın

ABD Başkanı Biden: Rusya Ukrayna’da Asla Zafer Elde Edemeyecek

Polonya’nın başkenti Varşova’da konuşan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, Ukrayna’nın “güçlü durduğunu” ve Moskova’nın asla Kiev’i yenilgiye uğratamayacağını söyledi.

ABD Başkanı Biden, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in ise Ukrayna’yı hafife aldığını belirtti.

Biden, ABD ve ortaklarının Moskova’nın yaklaşık bir yıl önce başlayan Ukrayna işgali nedeniyle bu hafta Rusya’ya karşı yeni yaptırım açıklayacağını söyledi.

Başkan Biden, ABD ve müttefiklerinin Ukrayna’ya verdiği desteğe atıfta bulunarak, “Evet, egemenlik için ayağa kalkardık ve öyle de yaptık, evet, demokrasi için ayağa kalkardık ve öyle de yaptık” diye konuştu.

“Putin NATO’nun parçalanacağını düşünüyordu ama NATO her zamankinden daha birlik halinde” ifadesini kullanan Biden, bugün Rusya Cumhurbaşkanı Putin’in daha güçlü demokrasilerle karşı karşıya olduğunu söyledi.

Joe Biden konuşmasında, “Ukrayna’ya destekten feragat edilmeyecek, NATO bölünmeyecek” dedi. Biden, “Otokratların ihtiyaçlarına karşı taviz verilemez, mutlaka karşı durulmalı” diye de ekledi.

“ABD gelecek yıl NATO zirvesine evsahipliği yapacak”

“Rusya Ukrayna’da asla bir zafer elde edemeyecek, asla” diyen Biden, Rusya’nın Ukrayna halkına karşı zulüm işlediğini, bunun da nefret uyandırdığını söyledi.

Batı’nın Rusya’ya karşı saldırı planlamadığını kaydeden Başkan Joe Biden, Rus işgali başladığından bu yana Polonya’nın Ukrayna’ya desteğini övdü.

ABD’nin gelecek yıl, askeri ittifak 75’nci yılına girerken, NATO zirvesine evsahipliği yapacağını açıklayan Biden, “NATO topraklarının her karışını savunacağız, NATO kaya gibi sağlamdır” değerlendirmesinde bulundu.

Biden, “ABD’nin NATO ittifakımıza ve 5. Madde’ye olan taahhüdünün çok sağlam olduğuna şüphe olmasın” dedi.

NATO’nun bir üyesine saldırının tüm üyelere saldırı olduğu şeklindeki ilkesine atıfta bulunan Başkan Biden, “NATO’nun her üyesi bunu biliyor. Rusya da biliyor ki birine yapılan saldırı, herkese yapılmış demektir” diye konuştu.

Paylaşın

ABD Başkanı Biden’dan Ukrayna’ya Sürpriz Ziyaret

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yıl dönümüne birkaç gün kala Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, Ukrayna’nın başkenti Kiev’e sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret, önceden kamuoyuna duyurulmamıştı.

Haber Merkezi / Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile bir araya gelen Biden, Ukrayna’ya yönelik yeni bir askeri yardım paketi açıkladı.

ABD Başkanı Biden, paketin ayrıntılarının kamuoyuna yarın duyurulacağını ve ABD’nin Ukrayna’nın elindeki Yüksek Hareketli Top Roket Sistemleri için daha fazla mühimmat sağlayacağını söyledi.

Joe Biden, “Kiev’e yaptığım ziyaret ile Ukrayna’nın demokrasisine, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne sarsılmaz bağlılığımızı yeniden teyit ediyoruz” dedi.

Joe Biden, “Putin yaklaşık bir yıl önce işgalini başlattığında Ukrayna’nın zayıf, Batı’nın da bölünmüş olduğunu düşünüyordu. Bizden daha uzun süre dayanabileceğini düşündü. Ama fena halde yanılmıştı” diye konuştu.

Biden’ın Kiev’i ziyareti sırasında Ukrayna’nın başkentinde sirenler çaldığını bildirildi. Başkan Biden’ın Kiev’den sonra ise Polonya’ya gitmesi bekleniyor.

Brüksel’de toplanacak Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları ise Ukrayna’ya mühimmat yardımını görüşecek.

Zelenskiy de Aralık ayında Washington’a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirmiş ve ABD Kongresi’ne ülkesine daha fazla silah yardımı yapılması çağrısında bulunmuştu.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, Biden ile el sıkıştığı anın görüntülerini Telegram sayfasında yayımladı.

Zelenskiy, paylaştığı mesajda, “Joseph Biden, Kiev’e hoş geldiniz! Ziyaretiniz, tüm Ukraynalılara yönelik desteğin son derece önemli bir göstergesi” dedi.

Paylaşın

ABD Kongresi’nden Başkan Biden’a Türkiye Ve F-16 Çağrısı

ABD’de 29 Demokrat ve Cumhuriyetçi senatör Başkan Joe Biden’a yazdıkları mektupta, iki İskandinav ülkesinin İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’nin öne sürdüğü şartları yerine getirmek için “tam ve iyi niyetli çaba” içinde olduklarını yazdı.

Senatörler, “NATO’ya katılım protokolleri Türkiye tarafından onaylandıktan sonra Kongre, F-16 savaş uçaklarının satışını değerlendirebilir. Ancak bunu yapmada başarısızlık, bekleyen bu satışın sorgulanmasına neden olur” dediler.

Kongre bu mektupla ilk kez Türkiye’ye F-16 satışını iki İskandinav ülkesinin NATO’ya katılımıyla doğrudan ve açıkça ilişkilendirmiş oldu.

ABD’de her iki siyasi partiden senatörler, Başkan Biden’a mektup yazarak Türkiye’ye F-16 satışının, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım protokolleri onaylanana kadar geciktirilmesi çağrısında bulundu.

Türkiye ile karşılıklı fayda sağlayan güvenlik ilişkisinin, ABD’nin çıkarına olduğunu belirten senatörler, “Protokollerin onaylanmaması ya da onay için bir takvim sunulmaması, Rusya’nın Ukrayna işgalini sürdürdüğü sırada İttifak’ın birliğini tehdit etmektedir.” ifadelerini kullandı.

ABD Senatosu NATO Gözlemci Grubu’nun Eş Başkanları olan Demokrat Senatör Jeanne Shaheen ve Cumhuriyetçi Thom Tillis, Başkan Biden’a gönderdikleri mektupta, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik protokollerini onaylamakta gecikmesine ilişkin endişelerini ifade etti.

“İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmaları ittifakı daha da güçlendirecek”

Senatörler mektupta, NATO protokolleri onaylanana kadar Kongre’nin, Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satışının değerlendirmeye başlamaması gerektiği görüşünü dile getirdi. Senatörler, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmalarının Rusya’nın Ukrayna işgalini sürdürdüğü sırada ittifakı daha da güçlendireceğini vurguladı.

ABD’li senatörler “Türkiye ile verimli ve karşılıklı fayda sağlayan bir güvenlik ilişkisi ABD’nin çıkarınadır. Hükümetin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım protokollerini onaylamasını bekliyoruz. Protokollerin onaylanmaması ya da onay için bir takvim sunulmaması, Rusya’nın Ukrayna işgalini sürdürdüğü sırada İttifak’ın birliğini tehdit etmektedir.” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’nın işgali karşısında NATO’nun güçlü bir tavır gösterdiğinin altını çizen senatörler, “Putin Ukrayna’yı işgal ettiğinde transatlantik ittifakın parçalanmasını umuyordu ancak ABD ve müttefikleri daha önce benzeri görülmemiş bir birlik ve güç sergiledi” diye yazdı.

ABD’li senatörler Başkan Biden’a ABD’nin Türkiye Büyükelçisi, ABD’nin NATO temsilciliği, İsveç ve Finlandiya dahil olmak üzere müttefiklerle diyalogu sürdürmesi ve Türkiye’nin de transatlantik birliğin desteklenmesi için hızla harekete geçmeye teşvik edilmesi çağrısında bulundu.

“İsveç ve Finlandiya iyi niyetle çaba gösterdi”

Türkiye’nin güvenlik kaygılarını dile getirmesi üzerine Madrid’de düzenlenen NATO Zirvesi sırasında, üçlü mutabakat zaptı imzalandığını hatırlatan senatörler, “O zamandan bu yana İsveç ve Finlandiya, uluslararası terörizm ve İsveç ve Finlandiya’nın yanı sıra ABD ile AB’nin terör örgütü listesinde bulunan PKK ile mücadeleye yönelik çabaların artırılması dahil, anlaşmada gündeme getirilen kaygıları gidermek üzere çalıştı” diye yazdı.

İsveç ve Finlandiya’nın silah ihracatına ilişkin düzenlemeleri gözden geçirmek üzere süreç başlattığını belirten senatörler, İsveç’in son dönemde savunma endüstrisinden Türkiye’ye askeri ekipman gönderilmesi için ilk ihracat lisanslarından birini verdiğine de dikkat çekti. Finlandiya’nın da benzer şekilde ihracat lisansı vermeyi değerlendirdiği belirtildi.

Senatörler İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’nin talep ettiği koşulları yerine getirmek için iyi niyetli çaba göstermesine ve sağlanan ilerlemeye rağmen, Türkiye’nin protokolleri onaylamadığını ve protokollerin onayının değerlendirilmesi konusunda bir takvim vermeye yanaşmadığını belirtti.

Mektupta Türkiye’nin Rusya’nın Ukrayna işgali devam ederken değerli bir NATO müttefiki olduğunu gösterdiği; ancak Türkiye’nin bu iki ülkenin NATO üyeliklerini onaylamamasının ilişkilere gölge düşürdüğü ifade edildi.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO protokollerinin onaylanmamasının, “İttifak’ın güvenliğinin yanı sıra Avrupa ve Vladimir Putin’in tehdit etmeye devam ettiği uluslararası dünya düzeni açısından bir risk oluşturduğu” vurgulandı.

“Türkiye protokolleri onayladığında Kongre F-16 satışını değerlendirebilir”

Biden yönetiminin Türkiye’ye F-16 satışına destek vermesinin ve iki ülkenin işbirliği yaptığı güvenlik önceliklerinin desteklenmesinin, demokratik müttefiklere destek konusunda ortak bir anlayışa dayandığı dile getirildi.

Mektupta, “NATO katılım protokolleri Türkiye tarafından onaylandığında, Kongre F-16 satışını değerlendirebilir. Ancak protokollerin onaylanmaması satışın sorgulanmasına yol açacaktır” ifadeleri yer aldı.

Başkan Biden’a gönderilen mektupta her iki siyasi partiden toplam 29 senatörün imzası bulunuyor. Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Demokrat Senatör Bob Menendez’in Türkiye’ye F-16 satışına ısrarla karşı çıktığı biliniyor.

Senato Dış İlişkiler Komisyonu üyelerinden Demokrat Senatör Chris Van Hollen da Çarşamba günü Politico haber sitesine verdiği bir söyleşide, özellikle Türkiye’nin NATO’nun genişlemesi konusundaki tavrını gündeme getirerek, Türkiye’ye F-16 satılmaması gerektiği görüşünü dile getirmiş, “Bu benim şahsi görüşüm ancak Senato’da çoğunluğun hissiyatını yansıttığını düşünüyorum” demişti.

Paylaşın

ABD’den Rusya’ya Yeni Yaptırımlar; Biden: Putin Çok Zor Bir Pozisyonda

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Ukrayna’daki savaş nedeniyle Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulama kararı alırken, ABD Başkanı Biden, Rusya Devlet Başkanı Putin’in  ‘çok zor bir pozisyonda’ olduğunu söyledi.

Haber Merkezi / ABD, Ukrayna’daki savaş nedeniyle Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulama kararı aldı ve Washington’un Amerikalı üreticilerden askeri ve çift taraflı kullanılan teknolojiler alarak bunları Ruslar’a tedarik etmekle suçladığı bir ağı hedef aldı.

ABD Maliye Bakanlığı tedarik aracısı olmakla suçladığı Rus vatandaşı Yuri Yurieviç Orekhov’u ve iki şirketi Nord-Deutsche Industrieanlagenbau GmbH ve Opus Energy Trading LLC’yi yaptırım listesine aldı.

Maliye Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo yaptırımlar ve ihracat kısıtlamalarının geniş kapsamlı bir müttefikler koalisyonu tarafından uygulandığını ve Rusya’yı savaş için üretim ve teknoloji konusunda gittikçe daha zor durumda bıraktığını belirtti.

Adeyemo açıklamasında ”Çaresizlik Rusya’yı kalitesiz tedarikçilere ve eski ekipmanlara yönlendirdiği için bu çabaların savaş alanında doğrudan etkisi olduğunu biliyoruz” dedi.

Açıklamada bugünkü yaptırımların, 33 ülkeden maliye bakanları ve diğer ilgili kurumların üst düzey yetkililerinin geçen hafta yaptıkları, Rusya’nın askeri endüstriyel üretim kapasitesi ve hassas savunma tedarik zincirlerine yönelik uluslararası yaptırımların ve ihracat kısıtlamalarının görüşüldüğü toplantının ardından geldiği belirtildi.

Putin’in  ‘çok zor bir pozisyonda’

ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’dan ilhak ettiği bölgelerde sıkı yönetim ilan eden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in  ‘çok zor bir pozisyonda’ olduğunu söyledi.

ABD’de 8 Kasım’da yapılacak Kongre ara seçimleri öncesi Beyaz Saray’da konuşan Başkan Joe Biden, enflasyon ve petrol fiyatlarının yanı sıra dış politikayla ilgili soruları yanıtladı.

Putin’in Ukrayna’nın ilhak edilen bölgelerinde ilan ettiği sıkı yönetim konusundaki bir soruya ise Biden, “Bence Putin çok zor bir pozisyonda. Şu anda yaptığı ise bunu (sıkı yönetim), Ukrayna halkına boyun eğdirmek için elindeki tek aracı kullanmasıdır.” yanıtını verdi.

Paylaşın

ABD Başkanı Biden’dan Uzak Doğu’da Gerilimi Artıracak Açıklama

Tayvan’la ilgili resmi politikayı bir adım ileri taşıyan ABD Başkanı Biden, verdiği bir röportajda, Çin’in olası bir saldırısına karşı Tayvan’ı ABD ordusunun koruyacağını söyledi.

Biden, “Tek Çin politikamız devam ediyor. Tayvan, bağımsızlık üzerine kendi yorumunu yapıyor. Biz de bu konuda farklı bir yöne ilerlemiyoruz, Tayvan’ı bağımsızlık için cesaretlendirmiyoruz. Bu onların kendi kararı.” dedi.

Amerikan CBS kanalına bir röportaj veren ABD Başkanı Joe Biden, bu sözlerinin ardından “Yani ABD ordusu Tayvan’ı mı savunacak?” diye sorulmasının üzerine “Evet” yanıtını verdi.Pazar günü yayımlanan röportaj, Beyaz Saray’ın Tayvan politikasının değişmediğini ortaya koyuyor.

Washington’ın Tayvan politikası “stratejik belirsizlik” üzerine kuruluydu. Tayvan’ı korumaya tam anlamıyla kararlı olduğunu açıklamasa da Amerikan yönetimleri bu ihtimali hiçbir zaman saf dışı bırakmadı.

Tayvan, Çin’in doğusunda tek taraflı bağımsızlığını ilan eden bir yönetim; Pekin ise adayı kendi toprağı olarak kabul ediyor. Washington ile Pekin arasında Tayvan sebebiyle yaşanan gerilimler son dönemde yeniden tırmandı.

ABd Tayvan’ı ayrı bir ülke olarak kabul etmiyor; Çin’in bir parçası olarak sayıyor ve ayrı bir diplomatik ilişki geliştirmiyor. Örneğin Tayvan’da ayrı bir ABD Büyükelçiliği yok. Ancak Ada yönetimiyle yakın ilişkileri var ve Tayvan’a savunma konusunda destek oluyor.

Biden da verdiği röportajda bunu açıkça ortaya koymuş oldu:

“Tek Çin politikamız devam ediyor. Tayvan, bağımsızlık üzerine kendi yorumunu yapıyor. Biz de bu konuda farklı bir yöne ilerlemiyoruz, Tayvan’ı bağımsızlık için cesaretlendirmiyoruz. Bu onların kendi kararı.”

Biden benzer yorumları Mayıs ayında da yapmış; Çin’in olası bir işgali durumunda Tayvan’ı savunacaklarını söylemişti. Ancak hemen ardından beyaz Saray’dan bir açıklama yapılmış ve “Amerika’nın yıllardır benimsediği ‘Tek Çin’ politikasından vazgeçmediği duyurulmuştu.

Bu röportajın ardından Beyaz Saray yine bir açıklama yayımladı. “Sayın Biden Tayvan politikamızın değişmediğini de bir kez daha net bir şekilde ifade etmiştir” denildi.

Bu, Biden’ın bir yıl içinde Tayvan’la ilgili resmi politikayı bir adım ileri taşıyan üçüncü açıklaması. ABD Başkanı, geçen yıl Ekim ayında ve bu yıl Mayıs ayında askeri operasyona ihtimalini açıkça dile getirmişti.

Bu ayın başında ABD, Tayvan’a 1,1 milyar dolar değerinde silah ve füze savunma sistemi satma kararını açıkalmış; bu karar Çin’le gerilimin tırmanmasına yol açmıştı.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Ağustos ayında Ada’ya yaptığı ziyaretin ardından -her ne kadar Biden ‘pek iyi bir fikir değildi’ dese de- gerilim daha da tırmanmıştı.

Ziyaretin ardından Çin, Tayvan çevresinde beş gün süren bir askeri blokaj uygulamış; ABD de Çin ordusunun Ada etrafında füze denemeleri yaptığını iddia etmişti. Ancak Pekin yönetimi bu iddiayı doğrulamadı; Tayvan ise füzelerin tehdit yaratmayacak bir şekilde atmosfere fırlatıldığını savunmuştu.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Putin’e ‘Nükleer’ Uyarısında Bulunan Biden: Sakın, Sakın, Sakın!

Vladimir Putin’i savaşta kimyasal ya da taktiksel nükleer silah kullanma ihtimaline dair uyaran Joe Biden,  “Sakın, sakın, sakın böyle bir şey yapmasın. Durumu, II. Dünya Savaşı’ndan beri görülmemiş şekilde değiştirir” ifadelerini kullandı.

Joe Biden, Vladimir Putin’in böyle bir hamle yapması durumunda nasıl karşılık vereceği hakkında ise net konuşmadı.

Putin, 24 Şubat’ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşın ardından NATO’nun saldırgan söylemlerini gerekçe göstererek ülkedeki nükleer alarm seviyesini yükseltmişti.

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i nükleer ya da kimyasal silah kullanmaması konusunda uyardı.

ABD merkezli televizyon kanalı CBS News’taki “60 Minutes” programına katılan Biden, Putin’in savaşta kimyasal ya da taktiksel nükleer silah kullanma ihtimaline dair “Sakın, sakın, sakın böyle bir şey yapmasın. Durumu, II. Dünya Savaşı’ndan beri görülmemiş şekilde değiştirir” dedi.

Fakat Biden, Putin’in böyle bir hamle yapması durumunda nasıl karşılık vereceği hakkında net konuşmadı.

Cuma günü Beyaz Saray’da gerçekleştirilen söyleşide ABD Başkanı, programın sunucusu Scott Pelley’e şunları söyledi:

“Tam olarak nasıl hareket edileceğini bilsem, sana söyleyeceğimi mi düşünüyorsun? Tabii ki de söylemeyeceğim. Fakat böyle bir şeyin ciddi sonuçları olur. Dünyada bugüne dek görmedikleri kadar dışlanırlar. Yaptıklarının ölçüsü, karşılaşacakları yanıtın niteliğini belirleyecek.”

Putin, 24 Şubat’ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşın ardından NATO’nun saldırgan söylemlerini gerekçe göstererek ülkedeki nükleer alarm seviyesini yükseltmişti.

Başta ABD ve Birleşik Krallık olmak üzere Batılı ülkelerse bunu tehlikeli bir hamle olarak eleştirmişti.

Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu’nun verilerine göre Rusya’nın elinde 5 bin 977, ABD’deyse 5 bin 428 adet nükleer savaş başlığı var.

Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ukrayna’ya ABD ordusunun envanterinden 600 milyon dolarlık askeri yardım yapacaklarını ve bu paketin ek silah, mühimmat ve teçhizat içerdiğini cuma günü açıklamıştı.

Blinken, bu paketle birlikte Ukrayna’ya savaşın başından beri toplamda 15,8 milyar dolarlık yardım göndermiş olacaklarını belirtmişti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Roger Waters, ABD Başkanı Biden’ı “Savaş Suçlusu” İlan Etti

Efsanevi rock grubu Pink Floyd’un solisti Roger Waters, CNN International’a verdiği röportajda ABD Başkanı Joe Biden’a “savaş suçlusu” demesiyle ilgili konuştu. Waters, dün yayımlanan röportajda Rusya-Ukrayna savaşına dair de yorumlar yaptı.

This Is Not a Drill adlı şovuyla Kuzey Amerika turnesinde olan ünlü sanatçı, sahne şovunda “savaş suçluları” damgasını vurduğu bazı kişileri gösteriyor.

Bunlar arasında Biden ve selefi Donald Trump da yer alıyor. Biden’ın “henüz yeni başladığı” yazıyor.

Waters, spiker Michael Smerconish’in, Biden’ı neden böyle gördüğü ilgili sorusuna “Ukrayna’daki yangını körüklüyor” dedi: Bu çok büyük bir suç. ABD neden Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenski’yi müzakere etmeye, kaç Rusun ölümüne yol açtığını bilmediğimiz bu korkunç savaşı sona erdirmeye teşvik etmiyor?

Smerconish ise sanatçının yanıldığını ve istila edilen tarafı suçladığını söyledi.

Bu görüşe katılmayan Water, “Yani ‘Bu savaş bugün başladı’ diyebilirsiniz, ‘2008’de başladı’ diyebilirsiniz. Savaş neticede NATO’nun Rusya sınırlarına, Doğu Avrupa’ya dayanmasındaki aksiyon ve reaksiyonla ilgili. Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov, ülkenin bütün Doğu Avrupa’dan çekilmesini görüşürken bunu yapmayacaklarına söz vermişlerdi” dedi.

Waters, “Kurtarıcılar olarak rolümüz ne olacak?” sorusunaysa “Kurtarıcı rolümüz yok. Neden bahsediyorsun?” yanıtını verdi.

Spiker Smerconish, II. Dünya Savaşı’ndan örnek verince Waters, ABD’nin Pearl Harbor saldırısı yüzünden savaşa girdiğini ifade etti.

Smerconish ise “Tanrı’ya şükür ABD savaşa girdi, değil mi?” diye sorunca Waters, “Tanrı’ya şükür Ruslar o vakte kadar kanlı savaşı neredeyse kazanmıştı” dedi: 23 milyon Rusun seni ve beni Nazi tehdidinden korurken öldüğünü unutma.

Bunun ardından Rusya konusu açılırken spiker “Rusların savaştan ders çıkarıp Ukrayna’yı istila etmeyeceğini sanırdınız” ifadesini kullandı.

Waters, “Michael sana biraz daha okumanı ve Çinliler Meksika ve Kanada’ya nükleer füze yerleştirirse ABD’nin ne yapacağını anlamaya çalışmanı öneriyorum” yorumunu yaptı.

Ünlü sanatçı ayrıca Smerconish’in “Biz konuşurken Çinliler, Tayvan’ı çevrelemekle bayağı meşgul” değerlendirmesineyse şu yanıtı verdi: Tayvan’ı kuşatmıyorlar, Tayvan Çin’in bir parçası ve bu 1948’den beri tüm uluslararası toplum tarafından kabul edildi. Bunu bilmiyorsan yeterince okumuyorsun, git bunun hakkında oku.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

El Kaide Lideri El-Zevahiri Öldürüldü

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, El Kaide lideri Eymen el-Zevahiri’nin ABD’nin hava operasyonuyla öldürüldüğünü duyurdu. Biden, sosyal medya hesabından bir mesaj paylaşarak “Benim onayımla Birleşik Devletler, Kabil, Afganistan’da başarılı bir hava saldırısı düzenleyerek El Kaide emiri Eymen el-Zevahiri’yi öldürdü” dedi.

“Adalet yerini buldu” cümlesiyle mesajını noktalayan Biden, ayrıca Beyaz Saray’ın bahçesinde kameraların karşısına geçerek Zevahiri’nin Kabil’de ailesi ile saklandığının tespit edildiğini ve kendisinin onayı ile 31 Temmuz’da insansız hava aracı ile operasyon düzenlendiğini belirtti:

“Başkan [George] Bush, [Barack] Obama ve [Donald] Trump dönemlerinde bıkıp usanmadan Zevahiri’yi aradıktan sonra, istihbarat ekibimiz bu yılın başlarında Zevahiri’nin yerini tespit etti. Aile üyeleriyle yeniden bir araya gelmek için Kabil’in merkezine taşınmıştı.”

Biden, Beyaz Saray’daki konuşmasında “Zevahiri gitti ve bir daha asla Afganistan’ın teröristlerin güvenli bir sığınağı olmasına neden olmayacak ve biz bundan emin olacağız. Bu terörist lider artık yok” dedi.

Başkan Biden, “11 Eylül 2001 saldırılarında hayatını kaybedenlerin ailelerine de rahatlama sağlandığını” ifade etti.

11 Eylül’ün “beyni” olmakla suçlanıyordu

2011’de ABD güçlerinin Usame bin Ladin’i öldürmesinin ardından El Kaide’nin başına Zevahiri geçmişti. Zevahiri, yaklaşık 3 bin sivili öldüren 11 Eylül 2001 saldırılarının “beyni” olmakla suçlanıyordu.

Zevahiri, 2001’de ABD hükümetinin açıkladığı ve 22 kişinin yer aldığı “en çok aranan terörist” listesinde de yer almıştı. Bin Ladin’in ardından ikinci sırada bulunan el-Zevahiri’nin başına 25 milyon dolar ödül konmuştu.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre, uluslararası haber ajanslarına konuşan üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, el-Zevahiri’nin Kabil’de bir evin balkonundayken insansız hava aracı saldırısında öldürüldüğünü söyledi.

Sahada ABD askerinin olmadığını söyleyen yetkiliye göre, Zevahiri’nin Afganistan’daki varlığı, Taliban’ın 2020’de Katar’ın başkenti Doha’da ABD ile imzaladığı ve ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin yolunu açan anlaşmanın “açık bir ihlâli” anlamına geliyordu.

Taliban’dan saldırıya tepki

Öte yandan, Taliban geçici hükümeti, El Kaide lideri Eymen el-Zevahiri’nin başkent Kabil’de öldürüldüğü saldırıyı kınayan bir açıklama yaptı.

Anadolu Ajansı’nın (AA) aktardığına göre, Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, saldırıyla ilgili kişisel Twitter hesabından yaptığı açıklamada, pazar sabahı Kabil’in merkezinde bulunan Şerpur Mahallesi’nde bir eve düzenlenen saldırının ABD’ye ait İHA tarafından gerçekleştirildiğini belirtti.

Saldırıyı kınayan Mücahid, bunun “uluslararası ilkelerin ve yabancı güçlerin Afganistan’dan ayrılması konusunda ABD ile Taliban arasında 2020’de varılan Doha anlaşmasının ihlali olduğunu” kaydetti. Mücahid, Zevahiri’nin ölümü hakkında yorumda bulunmadı.

Kabil’in 3 farklı noktasında patlama sesleri

Pazar günü (31 Temmuz) yerel saatle sabah 06.00 sularında Kabil’in 3 farklı noktasında şiddetli patlama sesleri duyulmuştu.

Taliban yönetiminin İçişleri Bakanlığından konuya ilişkin yapılan açıklamada, Şerpur Mahallesi’nde boş bir eve roketli saldırı yapıldığı ancak can kaybının yaşanmadığı belirtilmişti. Açıklamada, saldırının İHA’larca yapıldığı yönündeki iddialar reddedilmişti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Xi Jinping’den Joe Biden’a: Ateşle Oynayan Kendisini Yakar

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, dün (28 Temmuz) bir telefon görüşmesi yaptı. İki liderin görüşmesi, ABD Kongresi’nin alt kanadı olan Temsilciler Meclisinin başkanı Demokrat Partili Nancy Pelosi’nin Ağustos ayında Tayvan’a yapacağı olası ziyaretin tartışmaları sürerken gerçekleşti.

Jinping, Çin’in bir asırdan uzun süredir “bağımsızlık” anlaşmazlığı yaşadığı Tayvan’ın “bağımsızlığına yönelik hareketlere ve her ne şekilde olursa olsun her türlü dış müdahaleye karşı çıkacağını” söyledi:

“Çin hükümeti ve halkının Tayvan konusundaki tavrı tutarlıdır; ulusal egemenliği ve toprak bütünlüğünü korumak, 1,4 milyardan fazla Çinlinin ortak iradesidir. Halkın iradesi çiğnenemez. Ateşle oynayan kendisini yakar. ABD’nin bu konuda doğru ve yerinde davranacağı umuluyor.”

Çin Devlet Başkanı, ABD’ye “tek Çin” ilkesine ve ABD-Çin diplomatik ilişkilerinin temelini oluşturan Üç Ortak Bildiri’deki taahhütlerine, hem sözde hem de eylemde bağlı kalma çağrısında bulundu.

“ABD’nin politikası değişmedi”

The Guardian’a göre, bu telefon görüşmesi Çin Devlet Başkanı Xinping’in ABD Başkanı Biden’a karşı “ilk defa böyle bir dil kullanışı değil.” Aksine, Xinping Biden’ı Kasım 2021’deki bir video konferans sırasında da “eğer Tayvan Pekin’in kırmızı çizgilerini aşarak bağımsızlık yönünde bir eylemde bulunursa Çin’in kararlı adımlar atmaya hazır olduğu” konusunda uyarmıştı.

Beyaz Saray’dan dünkü görüşme ile ilgili yapılan yazılı açıklamada ise “Biden’ın Washington’ın politikasını tekrar dile getirdiği ve söz konusu politikanın değişmediğini söylediği” kaydedildi. Açıklamaya göre, Biden “ABD, mevcut durumu değiştirecek ve Tayvan boğazında barış ve istikrara zarar verecek tek taraflı çabalara şiddetle karşı çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Pelosi’nin olası Tayvan ziyareti

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Nisan 2022’de Tayvan’ı ziyaret etmesi planlanıyordu. Fakat Pelosi’nin COVID-19’a yakalanması sebebiyle ziyaret iptal edildi. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, o günlerde Pelosi’nin Tayvan’ı ziyaretinin “tek Çin” ilkesinin tanımladığı “kırmızı çizginin aşılması” anlamına geleceği uyarısında bulunmuştu.

Nisan’daki ziyaretin iptal edilmesinin ardından Pelosi’nin Ağustos 2022’de adayı ziyaret edebileceği konuşuluyor.

Financial Times gazetesinin konuya ilişkin haberinde, Beyaz Saray güvenlik yetkililerinin, olası riskler nedeniyle ziyarete karşı olduğu, ABD ordusunun Çin savaş uçaklarının Pelosi’nin uçağına müdahale ederek Tayvan’a inmesini engellemeye çalışabileceğinden endişe ettiği belirtilmişti.

Başkan Joe Biden da Pelosi’nin ziyaretiyle ilgili “Ordu, iyi bir fikir olduğunu düşünmüyor” ifadesini kullanmıştı.

Ziyaretin gerçekleşmesi halinde Pelosi, 25 yıl aradan sonra adayı ziyaret eden ilk ABD Temsilciler Meclisi Başkanı olacak. Daha önce, 1997’de Newt Gingrich, bu görevi yürütürken Tayvan’ı ziyaret etmişti.

Çin-Tayvan anlaşmazlığı

Çin’de İkinci Dünya Savaşı’nın ardından çıkan iç savaşta Mao Zedong liderliğindeki Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 1949’da iktidarı ele geçirmesi ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulması üzerine Chiang Kai-shek liderliğindeki Çin Milliyetçi Partisi üyeleri, Tayvan’a yerleşip 1912’de kurulan “Çin Cumhuriyeti” iktidarının adada devam ettiğini söyleyerek bağımsızlık ilan etti.

Bu girişim, Çin tarafından kabul edilmese de Tayvan temsilcileri, 1971’e kadar Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda Çin’i temsil etti.

1950’ler ve 1960’larda çok sayıda ülkenin diplomatik ilişki tercihini Çin Halk Cumhuriyeti’ne çevirmesinin ardından 1971’de BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, Pekin hükümetinin Çin’in tek meşru temsilcisi kabul edilmesiyle Tayvan’ın uluslararası örgütlerdeki konumu belirsiz hale geldi.

Pekin yönetimi, “Tek Çin” ilkesini benimseyerek Tayvan’ın kendi topraklarının parçası olduğunu savunuyor.

Çin, boğaz ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan’ın dünya ülkeleriyle müstakil diplomatik ilişkiler kurmasına, BM’de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.

Paylaşın