İran, İsrail’i Füzelerle Vurdu

İran’ın İsrail’e yönelik misilleme saldırısı başlattığı duyurulurken, İsrail, İran’dan fırlatılan füzeleri tespit ettiklerini ve müdahale girişiminde bulunduklarını açıkladı.

Haber Merkezi / İsrail Savunma Kuvvetleri’nden (IDF) gelen açıklamada Tahran’ın İsrail’e “onlarca füze” fırlattığı ifade edildi. Başkent Tel Aviv’de dumanların yükseldiği görülürken, hem Tel Aviv’de hem de Kudüs’te patlama sesleri duyuldu.

İran devlet medyası ise Tahran’ın misilleme amacıyla İsrail’e “yüzlerce çeşitli balistik füze” fırlattığını bildirdi. İran’ın resmi haber ajansı IRNA, “Birkaç dakika önce işgal altındaki topraklara yüzlerce çeşitli balistik füzenin fırlatılmasıyla, siyonist rejimin vahşi saldırısına kararlı bir yanıt operasyonu başladı,” ifadelerini kullandı.

Bu arada İran devlet medyası İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait iki savaş uçağının düşürüldüğünü iddia etti. IRNA haber ajansı, “İran gökyüzünde en az iki İsrail uçağı düşürüldü” dedi. İranlı Tasnim haber ajansı ise İsrailli bir kadın savaş pilotunun esir alındığını duyurdu.

İran medyası akşam saatlerinde ülkenin orta kesimlerindeki İsfahan kentinde şiddetli bir patlama yaşandığını aktardı. Bölgede bir nükleer tesis bulunduğu belirtiliyor. İsrail ordu sözcüsü Effie Defrin, “İsfahan’daki nükleer tesisi vurduğumuzu teyit edebilirim. Operasyon devam ediyor” dedi. Gün boyunca devam eden saldırılarda 200’den fazla hedefin vurulduğunu kaydetti.

Bir video mesaj yayınlayan İran dini lideri Ali Hamaney İsrail saldırılarına yanıt vereceklerini söyledi, “İran ordusu, İsrail’i çaresiz bırakacak. İran silahlı kuvvetleri İsrail’e çok sert yanıt verecek” dedi. Hamaney’in bu açıklamasından kısa süre sonra İran’dan İsrail’e yüzlerce balistik füze fırlatıldığı duyuruldu. Hamaney’in mesajı yayınlandığı sırada İsrail’in İran’a yönelik saldırıları devam ediyordu.

İsrail’den karşılık sözü

İsrail Savunma Bakanı İsrael Katz, İran’ın “sivillerin yaşadığı merkezleri füzelerle vurarak çizgiyi aştığını” ve bunun “çok ağır bir bedeli” olacağını söyledi. Bir İsrailli yetkili de, ” İran, nüfus merkezlerine ateş açmanın bedelini ağır ödeyecek,” dedi.

İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tzachi Hanegbi, başlattıkları saldırılarda İran lideri Ayetullah Ali Hamaney ve üst düzey siyasi isimleri hedef almayacaklarını belirtti. Kanal 12’ye konuşan Hanegbi, İsrail saldırılarının amacının nükleer programını tamamen rafa kaldırmaya zorlayarak İran’ı askeri baskı altına almak olduğunu aktardı.

Hanegbi, saldırılarla “İran’ın nükleer programı, balistik füze kabiliyetleri, karadan İsrail’i yok etme kapasitesine saldırmak ve İran’ın nükleer programının diplomatik yollarla uzun vadede engellenmesi için gerekli koşulları oluşturmak” olmak üzere dört hedefe odaklandıklarını kaydetti.

Ne olmuştu?

İsrail ordusu, haftalardır tırmanan gerilimin ardından, “nükleer programı hedef almak amacıyla” İran’a yönelik ‘Yükselen Aslan’ adıyla kapsamlı bir hava harekâtı başlattı.

İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait 200’den fazla savaş uçağı, gece boyunca İran genelinde 100’ün üzerinde hedefi vurdu. Saldırılarda askerî noktalar, nükleer tesisler ve sivil yerleşim yerleri vurulurken; üst düzey askerî yetkililer ile nükleer bilim insanlarına yönelik suikastlar da düzenlendi.

Bu saldırılar, bölgede daha geniş çaplı bir askerî çatışma ihtimaline yönelik endişeleri artırdı. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, saldırının ardından İsrail’i “acı ve sarsıcı” bir sonucun beklediği konusunda uyardı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise “İsrail’in bekasına yönelik tehdidi bertaraf etme” gerekçesiyle başlattıkları saldırıların, “tehlike ortadan kalkana kadar” süreceğini söyledi. İsrail ordusunun İran’a yönelik saldırılarıyla ilgili bilinenleri derledik.

İsrail’in saldırıları başkent Tahran, Kirmanşah, Doğu Azerbaycan (Tebriz), Kum, Loristan, Hemedan ve İsfahan eyaletlerini kapsadı. Başkent Tahran ve çevresindeki askeri bölgelerin yanı sıra, sivil yerleşimler hedef alındı.

Hemedan’daki Subaşı Radar Merkezi, Kirmanşah’ta askeri kışlalar, radar sistemleri ve Hüsrevi Sınır Kapısı vuruldu. Loristan’da bir askeri tesis, Tebriz’de ise bir nükleer araştırma merkezi ile iki askeri üssün de aralarında olduğu beş ayrı nokta bombalandı.

İsfahan kentinde yer alan ve İran’ın nükleer programı açısından kritik önemdeki Natanz Uranyum Zenginleştirme Tesisi de saldırının hedeflerinden biri oldu. İran Devrim Muhafızları Ordusu’na yakınlığıyla bilinen yarı resmi Fars Haber Ajansı’na göre, İsrail saldırılarında en az 78 kişi hayatını kaybetti, 329 kişi yaralandı.

İran medyasına göre, Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Hüseyin Selami ile Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, İsrail saldırısında öldürülenler arasında yer alıyor.

Tesnim Haber Ajansı, Hatemü’l-Enbiya Karargâhı Komutanı Tümgeneral Gulamali Reşid’in de saldırılarda öldüğünü duyurdu. Devlet medyası Nour News, Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’in danışmanı Ali Şemhani’nin ağır yaralandığını bildirdi. Tesnim Haber Ajansı, İsrail’in altı nükleer bilim insanını öldürdüğünü bildirdi.

Hayatını kaybedenler arasında, İslami Azad Üniversitesi Rektörü ve teorik fizikçi Muhammed Mehdi Tehrançi, İran Atom Enerjisi Kurumu’nun eski başkanı Feridun Abbasi, ayrıca Abdulhamid Menuçehr, Ahmed Rıza Zülfikari, Emir Hüseyin Fıkhi ve Halil Mutallibzade yer aldı.

Paylaşın

İsrail, İran’ın Askeri Ve Nükleer Tesislerini Vurdu

İsrail, İran’ın nükleer ve balistik füze tesisleriyle askeri karargahlarını hedef aldı. İran ise, İsrail’in saldırılarına 100′den fazla İnsansız Hava Aracı (İHA) ile karşılık verdi.

Haber Merkezi / İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), İran’ın nükleer programını hedef alan “önleyici, hassas ve birleşik” bir saldırı başlattığını duyurdu.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, İran’a yönelik başlattıkları saldırıların amacının İran’ın nükleer altyapısı, balistik füze fabrikaları ve askeri kapasitelerinin vurulması olduğunu belirtti.

Netanyahu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Kısa bir süre önce Kalabi Harekatı başlatıldı. Cesaretli pilotlarımız İran genelinde çok sayıda hedefe saldırıyor. Bu benzeri görülmemiş operasyonun amacı İran’ın nükleer altyapısını, İran’ın balistik füze fabrikalarını ve İran’ın birçok askeri kapasitesini vurmaktır” dedi.

IDF tarafından yapılan açıklamada ise İsrail Hava Kuvvetleri’ne (IAF) ait düzinelerce savaş uçağının İran’ın farklı bölgelerindeki nükleer tesisler de dahil olmak üzere onlarca askeri hedefi vurduğu belirtildi.

İsrail Genelkurmay Başkanı Zamir, İran’a saldırı için uzun süredir hazırlık yapıldığını belirtti. Başlattıkları saldırılarla “geri dönüşü olmayan bir noktada” olduklarını aktaran Zamir, İran’a saldırmak dışında seçenekleri olmadığını öne sürdü.

Zamir, “Bize meydan okuyanları uyarıyorum, ağır bedel ödersiniz” ifadesini kullandı. İran’ın kendilerine karşı saldırıda bulunacağını dile getiren Zamir, “beklenen bedelin alışılmıştan daha farklı” olacağını kaydetti.

İran devlet televizyonuna konuşan İran Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Tuğgeneral Ebulfazl Şikarçi, İsrail’in ülkesine saldırılarını değerlendirdi. Şikarçi, “İsrail, İran’a saldırılarını ABD’nin yardımıyla gerçekleştirdi. Ağır bir bedel ödeyecekler. İran silahlı kuvvetlerinin sert karşılığını beklesinler” dedi.

İran dini lideri Ayetullah Hamaney, devlet haber ajansı IRNA üzerinden yaptığı açıklamada, saldırıda önemli askeri yetkililerin ve bilim insanlarının öldüğünü doğruladı. Hamaney, “İsrail, sevgili ülkemize karşı kanlı elini bir kez daha göstererek suç işledi. Bu, onun kötü niyetini daha da açığa çıkardı,” dedi.

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami’nin öldüğü bildirildi.

Aynı zamanda eski İran Atom Enerjisi Başkanı Feridun Abbasi ve İslami Azad Üniversitesi Rektörü Muhammed Mehdi Tehrançi’nin de aralarında bulunduğu altı nükleer bilim insanının saldırılarda hayatını kaybettiği açıklandı.

İran, İsrail’in düzenlediği füze saldırısına misilleme olarak 100′den fazla İnsansız Hava Aracını (İHA) İsrail topraklarına doğru fırlattı.

İsrail Ordu Sözcüsü Effie Defrin, İsrail ordusu ile hava savunma sistemlerinin söz konusu İHA’ları etkisiz hale getirmek için yoğun şekilde çalıştığını açıkladı.

İsrail genelinde muhtemel bir saldırıya karşı uyarı olarak ülke genelinde alarmlar devreye girdi.

İsrail’in İran’a saldırı düzenlemesinin ardından Irak, hava sahasını tüm uçuşlara kapattı. ​​​​​​​Irak resmi haber ajansı İNA’nın haberine göre, Irak Ulaştırma Bakanlığı, ülkedeki hava sahasını kapattı ve tüm havalimanlarındaki uçuşları askıya aldı.

İsrail’in nükleer zenginleştirme tesislerini hedef aldığını söylediği İran’a saldırısı, ABD ve İranlı yetkililerin altıncı tur nükleer anlaşma görüşmelerine katılmalarından sadece birkaç gün önce gerçekleşti. Bu, 1980′lerdeki İran-Irak savaşından bu yana İslam Cumhuriyeti’ne yapılan en büyük saldırıydı.

ABD Başkanı Donald Trump, saldırılardan sonraki ilk açıklamasında İsrail’in planlarından önceden haberi olduğunu, ancak ABD ordusunun herhangi bir rol oynamadığını söyledi. ABD Başkanı, İran yönetiminin müzakerelere devam edeceğini umduğunu tekrarladı.

Fox News’a konuşan Donald Trump “İran nükleer bombaya sahip olamaz ve müzakere masasına geri dönmeyi umuyoruz. Göreceğiz” dedi.

Paylaşın

Mayıs Ayında İran’da 163 Kişi İdam Edildi

İnsan Hakları Örgütü Hengaw, Mayıs ayında İran’da en az 163 kişinin idam edildiğini, bu sayının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 143 artış anlamına geldiğini bildirdi.

Haber Merkezi / İran devlet medyası ve yargı yetkilileri idamları doğrulamadı veya konuya ilişkin açıklama yapmadı.

İdam edilenler arasında, İsrail için casusluk suçlamasıyla idama mahkum edilen Tahranlı siyasi mahkum Pedram Medeni de vardı.

En az beş kadın  idam edildi. İdam edilen kadınlardan üçü adam öldürme suçundan, ikisi ise uyuşturucuyla ilgili suçlardan hüküm giymişti.

Dünyada en yüksek idam oranlarından birine sahip olan İran’da, cinayet, uyuşturucu kaçakçılığı, tecavüz ve siyasi faaliyet gibi suçlar için idam cezası uygulamaktadır.

Uluslararası Af Örgütü, idam cezasının istisnasız olarak Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde yer alan yaşam hakkını ihlal ettiğini söylüyor.

İdam edilenlerin etnik kimlikleri:

Fars (Pers): 48
Kürt: 26
Lor: 21
Beluç: 20
Türk: 18
Arap: 6
Türkmen: 2
Gilak: 2
Sistani: 2
Afgan: 7
Kimliği belirsiz: 11

İdam edilenlerin suçları:

Cinayet: 80
Uyuşturucuyla ilgili suçlar: 76
Siyasi suçlamalar: 1
Tecavüz: 6
Silahlı soygun: 2

İdam edilenlerin illeri:

Elborz: 27
Fars: 14
Güney Horasan: 11
Sistan ve Belucistan: 10 kişi
İsfahan: 9
Lorestan, Kum, Huzistan: 8’er kişi
Yezd: 7
Kazvin, Zencan: 6
Markazi, Kerman, Doğu Azerbaycan: 5’er kişi
Hamedan, Kermanshah, Razavi Horasan: 4’er kişi
İlam, Hürmüzgan, Golestan, Kohgiluyeh ve Boyer-Ahmad, Semnan: 3’er kişi
Gilan, Batı Azerbaycan (Urmiye): 2’er kişi
Kürdistan (Sanandaj), Tahran, Buşehr: 1’er kişi

Paylaşın

İran’dan En Az 1.200 Km Menzile Sahip Yeni Füze!

İran, en az 1.200 kilometre menzilli yeni balistik füzesini kamuoyuna duyurdu. Devlet televizyonu, füzeyi Savunma Bakanı General Aziz Nasirzadeh ile yapılan bir röportaj sırasında gösterdi.

İran Savunma Bakanlığı en az 1.200 kilometre menzile sahip olduğunu iddia ettiği yeni bir katı yakıtlı balistik füze geliştirdiğini açıkladı.

Silahın tanıtılması, Tahran’ın nükleer faaliyetleri ve Yemen’deki Husilere verdiği iddia edilen destek nedeniyle ABD ile artan gerilimin ortasında gerçekleşti.

İran devlet televizyonu Qassem Basir adı verilen füzeyi Pazar günü Savunma Bakanı General Aziz Nasirzadeh ile yaptığı bir röportaj sırasında gösterdi. İranlı yetkililere göre füze en son 17 Nisan’da test edilmişti.

İran Savunma Bakanı televizyondaki konuşmasında İsrail’in Ben Gurion Uluslararası Havaalanını hedef alan Yemenli Husilere yardım ettikleri yönündeki iddialarını yalanladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hem Husilere hem de onların ‘İranlı destekçilerine’ karşı güçlü bir misilleme sözü verdi.

Nasirzadeh, ABD ve müttefiklerine bir uyarıda bulunmadan önce Yemen’in kendi kararlarını veren bağımsız bir ülke olduğunu söyledi.

İran Savunma Bakanı, ülkesinin saldırıya uğraması halinde bölgedeki ABD üslerini ‘meşru hedef’ olarak göreceğini belirtti.

Trump yönetimi ise Tahran’ın silah seviyesine yakın uranyum stokunu geliştirmesini engellemek istiyor.

ABD ile İran arasındaki dolaylı nükleer müzakerelerin 3 Mayıs’ta Roma’da yapılması planlanıyordu. Ancak görüşmeler ertelendi.

ABD Başkanı Donald Trump, diplomatik çabaların başarısız olması halinde İran’ın nükleer altyapısına yönelik askeri saldırı tehdidini defalarca dile getirdi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

2,4 Milyondan Fazla Afgan Mülteci Geri Döndü

Merkezi İsviçre’nin Cenevre şehrinde bulunan Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Eylül 2023’ten bu yana 2,43 milyondan fazla Afgan mültecinin İran ve Pakistan’dan Afganistan’a geri döndüğünü açıkladı.

Haber Merkezi / IOM açıklamasında, geri dönenlerin yüzde 54’ünün İran ve Pakistan tarafından zorla sınır dışı edildiğini vurguladı. Örgüt açıklamasında ayrıca, Afganistan’a geri dönen 1 milyondan fazla kişiye yardım ettiğini de belirtti.

IOM, özellikle Pakistan’dan gelenlerin sayısında son haftalarda önemli bir artış gözlemlendiğini, sadece son iki haftada 60 bin kişinin geri döndüğünü bildirdi.

IOM, Afgan mültecilerin güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerini sağlayacak koşullar sağlanana kadar tüm ev sahibi ülkeler tarafından zorla geri gönderilmelerinin durdurulması çağrısında bulundu.

İran ve Pakistan son aylarda sınır dışı etme işlemlerini yoğunlaştırdı. Bu mültecilerin çoğu ekonomik zorluklardan ve Taliban misillemesi tehdidinden kaçmak için Afganistan’dan kaçmıştı.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

ABD Ve İran, Umman’da Nükleer Görüşmelere Başladı

İran ile ABD arasındaki nükleer müzakereler Umman’ın başkenti Maskat’ta başladı. İran’ın müzakere heyetinde yer alan bir yetkili, görüşmelerin “olumlu bir ortamda” gerçekleştiğini söyledi.

Haber Merkezi / Görüşmeler, ABD’nin doğrudan müzakere yönündeki talebine rağmen İran’ın isteğiyle arabulucular üzerinden gerçekleştirildi.

Aynı odada bir araya gelmeyen iki ülkenin heyetlerine Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff ile İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi başkanlık etti. İran resmi haber ajansı Tasnim’e göre arabuluculuk rolünü ise Umman Dışişleri Bakanı Bedr bin Hamed el-Busaidi’ni üstlendi.

Görüşmeler, bir anlaşmanın mümkün olup olmadığını belirlemek için önemli bir ilk adım olarak görülüyor.

İki buçuk saat süren görüşmeler için İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, “Her iki taraf da önümüzdeki hafta tekrar bir araya gelme konusunda anlaştı” dedi.

Görüşmelerden hemen önce ABD Başkanı Donald Trump, anlaşma sağlanamaması halinde Tahran’ı askeri müdahale konusunda bir kez daha uyardı.

Trump, gazetecilere, “Onların nükleer silaha sahip olmamasını istiyorum. İran’ın harika, muhteşem, mutlu bir ülke olmasını istiyorum ancak nükleer silaha sahip olamazlar” dedi.

Beyaz Saray Basın Sözcüsü Karoline Leavitt de, başkanın talepleri yerine getirilmezse “cehennemin bedelini ödeyeceklerini” söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “İran’ın asla nükleer silaha sahip olmayacağını çok net bir şekilde belirttik ve sanırım bu toplantıya yol açan da bu oldu” dedi.

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, ABD’ye güvenilemeyeceğini ve İran’ın ABD yetkilileriyle doğrudan görüşmeyeceğini, çünkü Trump’ın ilk başkanlık döneminde, 2018 yılında dünya güçleriyle yapılan İran nükleer anlaşmasından tek taraflı olarak çekildiğini vurguladı.

Görüşmeler öncesinde, Hamaney’in üst düzey bir danışmanı, Tahran’ın Washington ile “gerçek ve adil” bir anlaşma aradığını söyledi.

2015 yılında imzalanan anlaşma, Birleşmiş Milletler yaptırımlarının kaldırılması karşılığında İran’ın uranyum zenginleştirme, nükleer malzeme stokları ve araştırma-geliştirme faaliyetlerine sıkı sınırlamalar getiriyordu.

ABD, 2018’de anlaşmadan caymasının ardından şimdiye kadarki en sert yaptırımlarını uygulamaya koymuştu. Bu yaptırımlar, Trump’ın halefi Joe Biden tarafından daha da ağırlaştırılarak uygulanmaya devam etti.

İran’ın para birimi, dış baskılar ve yerel yönetimdeki kötü yönetim nedeniyle tüm zamanların en düşük seviyelerinde seyretmeye devam ediyor, ancak görüşmelerin çökmeden sonuçlanmasının ardından kaybettiği zeminin bir kısmını geri kazanarak, piyasaların bir anlaşma için istekli olduğunu gösteriyor.

2015 anlaşmasına taraf olan Avrupa güçleri, yani Fransa, İngiltere ve Almanya da, hem Donald Trump’ın çekilmesinin ardından İran’ın nükleer alanda kaydettiği ilerlemeler, hem de Rusya – Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan gerginlikler nedeniyle İran’a yaptırımlar uyguluyor.

Avrupa Birliği, “diplomasiden başka alternatif olmadığını” söylerken, Almanya her iki tarafı da “diplomatik çözüme” ulaşmaya çağırdı.

Anlaşmanın diğer imzacıları olan Çin ve Rusya, Batı’nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nda (UAEA) kınama kararları geçirerek İran’a baskı yapma çabalarına karşı çıktılar. Tahran ile daha yakın siyasi ve askeri bağlar kurdular.

Paylaşın

İran’da Tepki Çeken Zorunlu Başörtüsü Yasası Askıya Alındı

İran’da büyük bir kesimin tepkisini çeken zorunlu başörtüsü yasası askıya alındı. Ülkede zorunlu başörtüsü kuralını ihlal gerekçesiyle Eylül 2022’de gözaltına alınan Mahsa Amini’nin katledilmesiyle başlayan eylemler yaklaşık 4 aydan fazla sürmüştü.

Önceki hükümet döneminde hazırlanan yasanın bazı kısımlarının uygulanamaz durumda olduğunu söyleyen Hukuk İşlerinden Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mecid Ensari, “Ülkenin çıkarları doğrultusunda, yürütme makamı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Ofisi tarafından bu yasada bir değişiklik hazırlanıp parlamentoya gönderilinceye kadar yasanın yayımlanmasını geçici olarak engellemeye karar verdi” dedi.

Artı Gerçek’in aktardığına göre; Aşırı muhafazakar kesimlerden yasanın var olan haliyle uygulanmasına yönelik baskıları ve bu kesimlerin yaptığı kampanyayı da eleştiren Ensari, şunları kaydetti:

“Seçimden 8 aydan fazla zaman geçti artık kampanya merkezinizi kapatın. Hükümet, liderlerin desteğiyle sorunları çözmeye çalışırken, bazıları neden diğerlerini dışlıyor? Bu ülkede hangi yetkili başörtüsüne inanmıyor? Biz de bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Neden her gün toplumun huzurunu bozuyor, çirkinlikler yapıyorsunuz? Şimdi bunların zamanı değil.”

İran’da zorunlu başörtüsü kuralını ihlal gerekçesiyle Eylül 2022’de gözaltına alınan Mahsa Amini’nin polis nezaretinde ölümüyle başlayan gösteriler yaklaşık 4 aydan fazla sürdü. Yüzlerce kişinin öldürüldüğü olaylar bir süre sonra yatışsa da İran’da kadınlar kamuya açık alanlarda başörüerini çıkararak protestolarını sürdürdü.

Buna karlı hükümet, ihlallere kamuya açık yerlerde para cezası, bankacılık hizmetlerinin engellenmesi ve sosyal faaliyetlerden men edilme yoluyla karşı koymayı öngören bir yasa tasarısı hazırladı. Eylül 2023’te Meclisten geçen yasa, seçim kampanyasında sık sık yasayı eleştiren Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın seçilmesi sonrasında askıya alındı.

Bazı muhafazakar siyasetçiler ve din adamları ise sık sık yasanın uygulanması çağrısı yaptı. Meclis çevresinde de muhafazakar kesimler yasanın uygulanması talebiyle gösteri yaptı. Tahran Valiliği ise konuya ilişkin açıklamasında gösteriyi izinsiz ve yasa dışı ilan etti.

Paylaşın

Pezeşkiyan’dan Trump’ın Tehdidine Sert Yanıt: Ne Yapmak İstiyorsan Onu Yap

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeshkian, ABD Başkanı Donald Trump’ın tehditlerinin müzakereleri engellediğini söyledi. Pezeshkian, “Onların [ABD’nin] emir vermesi ve tehditler savurması bizim için kabul edilemez” dedi.

Mesud Pezeshkian ayrıca, Donald Trump’a doğrudan hitap ederek, şu ifadeleri kullandı: “Seninle müzakere etmeye gelmeyeceğim. Ne yapmak istiyorsan onu yap!”

Trump, geçtiğimiz hafta, İran’ın nükleer anlaşma müzakeresi çağrısını reddetmesine yanıt olarak, Tahran’la ya askeri olarak ya da bir anlaşma yaparak başa çıkılabileceğini söylemişti. “Askeri seçeneğe gitmek zorunda kalırsak, bu onlar için çok, çok kötü olur” diyen Trump, İran ile askeri çatışma yerine diplomatik bir anlaşmayı “tercih ettiğini” belirtmişti.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ın dini liderliğine gönderdiği mektubun “yakında bir Arap ülkesi tarafından Tahran’a ulaştırılacağını” söyledi.

Trump’ın geçen hafta İran’ı yeni bir nükleer anlaşma için görüşmelere katılmaya çağıran bir mektup gönderdiğini açıklamasının ardından İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Tahran’ın müzakerelere zorlanmayacağını kaydetmişti.

BM Güvenlik Konseyi’nin Çarşamba günü İran’ın nükleer programına ilişkin kapalı kapılar ardında yapacağı toplantıya tepki gösteren Arakçi, toplantının “talep eden devletlerin iyi niyetini sorgulatan yeni ve tuhaf bir süreç” olduğunu söyledi.

Toplantı, konseyin 15 üyesinden altısı (Fransa, Yunanistan, Panama, Güney Kore, İngiltere ve ABD) tarafından İran’ın silah düzeyine yakın uranyum stoğunu arttırması üzerine talep edildi.

Arakçi, İran’ın nükleer anlaşmanın bir parçası olan Avrupalı güçler Fransa, İngiltere ve Almanya ile yakında beşinci tur görüşmeleri yapacağını kaydederek, diğer üyeler Rusya ve Çin ile Cuma günü Pekin’de bir toplantı düzenleyeceklerini doğruladı.

Paylaşın

ABD, İran’ı “Snapback” Yaptırımlarıyla Tehdit Ediyor

Donald Trump yönetiminin, İran’ın nükleer taahhütleri ihlal ettiği iddiasıyla bu ülkeye yaptırımların yeniden uygulanmasını amaçlayan BMGK’daki  “Snapback” mekanizmasını harekete geçirmeye hazır olduğu bildirildi.

Haber Merkezi / Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi olarak atanan Elise Stefanik, Donald Trump’ın bu konudaki kararlılığını dile getirdi.

Elise Stefanik, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’ndeki oturumda, İran’ı “küresel barışa yönelik en önemli tehdit” olarak nitelendirdi. Stefanik, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Tahran’a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanmasını amaçlayan “Snapback” mekanizmasını devreye sokma önerisine destek verdi.

2015 yılında İran ile yapılan nükleer anlaşma (JCPOA) sonrası açıklanan “Snapback” mekanizması, İran’ın anlaşmaya uymasını sağlamak için hazırlanmıştı.

Anlaşmada yer alan herhangi bir devletin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) önemli bir ihlali bildirmesi durumunda, müzakereler için 30 günlük bir süreye olanak tanır. Hiçbir karar kabul edilmezse veya veto edilirse, önceki BM yaptırımları otomatik olarak yeniden yürürlüğe girer.

ABD, 2018 yılında JCPOA’dan çekildikten sonra 2020 yılında “Snapback”i devreye sokmuş ve bu kararın yasal dayanağı tartışmalara yol açmıştı.

ABD, anlaşmanın çekilmesinin ardından “maksimum baskı” kapsamında petrol ve bankacılık sektörleri de dahil olmak üzere İran ekonomisine yönelik kapsamlı yaptırımları yeniden yürürlüğe koymuştu.

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları, 1979’daki ABD Büyükelçiliği rehine krizi sonrasında başladı. ABD, o tarihten sonra İran’ın “teröre destek veren bir devlet” olarak tanımladı ve nükleer hedefleri nedeniyle yaptırımlarını genişletti.

JCPOA başlangıçta İran’a nükleer kısıtlamalar karşılığında yaptırımların hafifletilmesini sağlasa da, ABD’nin çekilmesi ve ardından gelen yaptırımlar gerginliği yeniden alevlendirdi.

Paylaşın

Uluslararası Baskılara Meydan Okuyan İran, “Uranyum” Stokunu Artırıyor

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi, İran’ın yüzde 60 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum stokunun yaklaşık 200 kilograma ulaştığını açıkladı.

Haber Merkezi / İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan Grossi, İran’ın son dönemde uranyum zenginleştirme hızını yedi kat artırdığını belirtti.

Yüzde 60 zenginleştirme düzeyi nükleer silahlar için gereken yüzde 90 saflık düzeyine yakın ve UAEA standartlarına göre bu miktar, daha fazla zenginleştirme yapılması durumunda beş nükleer silah üretmek için gereken miktara yakın.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres ise İran’ın nükleer silah geliştirmekten kaçınma niyetini açıklığa kavuşturarak bölge ülkeleri ve ABD ile ilişkilerini iyileştirmek için adımlar atması çağrısında bulundu.

Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan António Guterres, “En önemli konu İran ve İran, İsrail ve ABD arasındaki ilişkilerdir” dedi.

Guterres, İranlıların nükleer silahlardan vazgeçme konusunda kararlılıklarını açıkça ortaya koymalarını ve aynı zamanda bölgedeki diğer ülkelerle yapıcı ilişkiler kurmalarını umduklarını belirtti.

İran Stratejik İşler Başkan Yardımcısı Muhammed Cevad Zarif, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik rasyonel bir yaklaşım sergilemesini umduğunu belirterek, “İran hiçbir zaman nükleer silah edinmeye çalışmadı” dedi.

Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan Zarif, “İran dünya için bir güvenlik tehdidi oluşturmuyor” ifadelerini kullandı.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bakai, İran’ın yeni ABD yönetiminin Tahran’a karşı “gerçekçi” bir yaklaşım benimsemesini umduğunu söyledi.

İsmail Bakai, “Yeni ABD hükümetinin politikalarının gerçekliğe ve İran milleti de dahil olmak üzere bölge ülkelerinin çıkarlarına saygıya dayalı olmasını umuyoruz” dedi.

İran, nükleer programının kesinlikle sivil amaçlara yönelik olduğunu savunurken, ABD ve UAEA’nın hazırladığı raporlarda, İran’da askeri nükleer faaliyetler olduğu belirtilmişti.

İran ile P5+1 ülkeleri (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya) arasında 2015 yılında imzalanan JCPOA (Joint Comprehensive Plan of Action), yaptırımların kaldırılması karşılığında İran’ın nükleer programını sınırlamayı amaçlıyordu.

İran, uranyum zenginleştirmeyi sınırlamayı, nükleer stokunu azaltmayı ve UAEA denetimlerine izin vermeyi kabul etmişti.

İran, ABD’nin çekilmesinin ardından, JCPOA’ya uymayı kademeli olarak sonlandırdı ve uranyum zenginleştirmeyi önemli ölçüde artırdı.

Paylaşın