Hatay: Kızlar Sarayı (Kasr-el Benet)

Kızlar Sarayı (Kasr-el Benet); Hatay’ın Reyhanlı İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kızlar Sarayı, Reyhanlı-Halep yolu üzerinde tampon bölgededir.

Kızlar Sarayı (Kasr-el Benet), bölgeyi kontrol altında tutan bir yapıdır. Bizans döneminde yapıldığı sanılan sarayın, içerisine iki taraflı kesme blok taşlardan oluşan bir geçitten girilmektedir. İç kısımda oldukça yüksek kare planlı bir kulesi vardır. Giriş kısmı yıkılmış kulede yıkılmaya yüz tutmuştur.

Kulenin kuzey tarafında çeşitli odalara ait kalıntılarla karşılaşılmıştır. Büyük olasılıkla bu odalar saray muhafızlarına aittir. Kulenin doğu tarafında, oldukça harap durumda nişler içerisinde de 8 mezar odası ve bir de su deposu ile karşılaşılmıştır.

Bu bölümün üstteki taşlarda bulunan deliklerden ahşap çatılı olduğu anlaşılmaktadır. Kulenin güney tarafında da Bizans dönemine ait bir kilisenin kalıntıları bulunmaktadır.

Mezarlık girişindeki kapı üzerinde Latin haç motifine rastlanmasından ötürü sarayın bir süre Haçlılar tarafından kullanıldığı da sanılmaktadır. Ayrıca kilisenin güney cephesi alçak kabartma halinde Suriye süsleme sanatının etkisinde, akanthos yaprakları başta olmak üzere bitkisel bir bezeme ile boş yer kalmamacasına süslenmiştir.

Paylaşın

Hatay: Kisecik Şifalı Suyu

Kisecik Şifalı Suyu; Hatay’ın Antakya İlçesi, Kisecik Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır.

İçildiği zaman mide mitolitesini arttırır, boşalmasını kolaylaştırır. Çok içildiği zaman idrarı arttırarak idrar yollarının ince kumlarının atılmasına ve iltihapların temizlenmesini kolaylaştırır.

Hararet derecesi sıcak sular grubuna girecek derecede olup, nevrit, nevralji, kronik romatizmal hastalıklara iyi gelmektedir.

Paylaşın

Hatay: Samandağ, Hıdırbey Köyü

Hıdırbey Köyü; Hatay’ın Samandağ İlçesine bağlı bir köydür. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın Samandağ’daki buluşmasından sonra, birlikte Hıdırbey Köyü’nün yanındaki Musa Dağı’na çıkmak üzere yola çıkarlar.

Hıdırbey Köyü’ndeki Musa ağacının bulunduğu yere geldiğinde çok susar. Bastonunu bu ağacın bulunduğu yere bıraktıktan sonra, hemen yanındaki dereye su içmeye gider.

Su içtikten sonra yollarına devam ederler. Asasını suyun kenarında unuttuğunu anlayan Hz. Musa, döndüğünde ise asasının yeşerdiğini ve bir fidan haline geldiğini görür. O günden bugüne, o ağaç Musa ağacı olarak bilinir.

800-1000 yaşlarında olduğu tahmin edilen ve halk arasında 2000-3000 yaşlarında olduğuna inanılır.Köyün Merkezinde bulunan ağacın gövde çapı 7.50 m’dir. Dıştan çevresi yaklaşık 20m’dir.

İki oyukla ağacın gövdesine girilmektedir. Devasa bir çınar ağacı olan Musa ağacının gölgesinde sabah kahvaltısı yapabilir veya bir yorgunluk kahvesi içebilirsiniz

Paylaşın

Hatay: Yayladağı, Karamağara

Karamağara; Hatay’ın Yayladağ İlçesine bağlı Yayıkdamlar Köyüne 7 km uzaklıkta yer almaktadır.

Karamağara, denizden 100 metre yukarıdadır ve 200 metrekare alana sahiptir. Çobanlar ve balıkçılar için iyi bir barınma yeri olan mağaranın içerisinde ateş yakıldığı için, mağaranın tavanı kararmıştır. Bu yüzden mağara Karamağara olarak adlandırılır.

Mağaranın önünde bulunan dibek taşının denizden toplanan tuzların toz haline getirilmesinde kullanıldığı düşünülmektedir. Mağara çevresi fundalıktır. Deniz suyu ise son derece berraktır. Deniz kenarında şifalı olarak bilinen, cilt, mafsal ve idrar yolları hastalıklarına iyi geldiği düşünülen bir su çıkar

Paylaşın

Hatay: Kanuni Sultan Süleyman Camii

Kanuni Sultan Süleyman Cami; Hatay’ın Belen İlçesi, Bakras Mahallesi, Maraşal Çakmak Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman’ın, 1553 Mısır seferi sırasında, Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır. Halen ayaktadır ve ibadete açıktır. Kalın duvarlarla ve iki bölüm halinde inşa edilmiş olan bu cami Belen’de yukarı çarşı olarak tabir edilen eski şose yol üzerinde ve çarşı merkezinde yer almaktadır.

Yapı, güneyinde merkezi bir ana kubbenin üç yanını çevreleyen eyvanlarla kuşatılan harim; kuzeye sonradan eklendiği tahmin edilen iki bölümlü kısım, bu iki kısım arasına yerleştirilen minare ve doğudaki yeni eklenen bölüm ve güneydeki hazireden oluşur.

Giriş kuzey bölme duvarının eksenine açılan bir taçkapıyla sağlandığı harim, merkezde kırık köşe üçgenleriyle geçilen kubbelerle örtülü kare bir mekanın, kuzey hariç üç yönden beşik tonoz örtülü eyvanlar şeklinde düzenlenmesinden oluşmuştur.

İçine mihrap ve minberin yerleştirildiği güney eyvan, simetrik olarak planlanmış, doğu ve batı yan eyvanlardan daha küçük tutulduğu için de harim enine dikdörtgen şeklini almıştır. Üzeride kitabenin de yer aldığı taçkapı ve içindeki giriş kapısından başka harimde, alt seviyede açılmış güney duvarda dört, kuzeyde iki, batıda ise dikdörtgen biçiminde bir pencere açıklığı karşımıza çıkar.

Doğu eyvanın doğu duvarındaki pencere, sonradan inşa edilen tek bölüme geçiş için büyütülerek kapı haline dönüştürülmüştür. Harimde, güney duvar içine yerleştirilen yarım yuvarlak tipte bir mihrap ile mimber göze çarpar. Giriş kuzey duvar içine açılan bir merdivenle sağlanır. Bu merdiven aynı zamanda minarenin çıkış yoludur.

Kuzey cephe eksenindeki bir kapıyla girişin sağlandığı kuzey bölüm, yine doğu – batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olup eksende yer alan iki payeyle kendi içinde iki sahından oluşur. Beden duvarları ve payeler dışında, doğu ve batıda iki duvar ayağı tarafından da taşınan ek bölümün üzeri boydan boya çapraz tonozlarla örtülmüştür. Kapı dışında kuzeye beş, doğuya bir, batıya ise üç olmak üzere alt ve üst seviyede çeşitli tipte pencereler açılmıştır.

Güneyde ise harimle irtibatı sağlayan kapı haricinde, iki uç köşeye yakın konumda açılan iki pencereyle mihrabiyeler karşımıza çıkar .Girişin harim içinde bir açıklıkla sağlandığı minare çokgen tek şerefeli bodur bir kuruluş olarak yeniden elden geçmiştir. XX. Yüzyıl içinde şerefesi külahı biçim değişikliğine uğramıştır.

Belen’in artan nüfusuna paralel olarak oldukça yeni bir tarihte, caminin doğu tarafına ek bir bölüm inşa edilmiştir. İçinde bir mihrabında bulunduğu yeni kısma, hem harim içinden, hem de kuzey cephede açılan kapılarla giriş sağlanır. Çok sade planlanan ek kısım, sık açılan pencerelerle oldukça aydınlıktır.

Camide güney ve batı cepheler özgürlüğünü korumakla birlikte, kuzey ve doğu cephelerde değişiklikler gözlemlenmektedir. Doğu cephe yeniden inşa edildiği için kayda değer bir özellik göstermez. Evliya Çelebi’ye göre XVII. Yüzyılda üstü kurşunla kaplanan cami, günümüze yakın bir tarihte beton kaplamalı düz dam şekline dönüştürülmüştür. Ayrıca yapının çokgen kasnaklı kubbesi, minaresi ve güney cephesi kireçle sıvanmıştır.

Caminin güneyinde bir teras üzerinde hazireyle karşılaşılır. Hazireye kimlerin gömülü olduğu bilinmemektedir. Camide dikkat çeken bir özellik sultan yapısı olmasına karşın tek minareli oluşudur. Camide kuzey bölümden ibadet mekanına giriş sağlayan kapının üzerinde yer alan kitabe üç satır halinde sülüs yazıyla yazılmıştır.

Kitabenin Türkçesi:

“Bu mübarek caminin yapılmasını en büyük sultan ve haşmetli hakan insanların ve padişahların padişahı Sultan Selim Han oğlu Süleyman –Allah hükümdarlığını daim etsin– emretti. “

 

 

Paylaşın

Hatay: İtalyan Katolik Latin Kilisesi

İtalyan Katolik Latin Kilisesi; Hatay’ın İskenderun İlçesi, Yenişehir Mahallesi, Mithatpaşa Caddesi üzerinde yer almaktadır.

Kiliseye, şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır. Haftanın her günü ayin yapılmaktadır.

1600’lü yılların başında Kapuçin Rahipleri tarafından kurulmuştur. 1888 yılında büyük bir restorasyon geçiren yapı toplam 14 sütun üzerine oturmuştur.

Paylaşın

Hatay: İssos (Epiphaneia) Antik Kenti

İssos (Epiphaneia) Antik Kenti; Hatay’ın Erzin İlçesi, Gözeneler mevkiinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Antik kent, yaklaşık 800 x 1000 m genişliğindedir. Kent merkezinin doğu bölgesinde küçük bir höyük yer almaktadır. Su kemerleri kentin doğusundan başlayıp höyüğün üst bölgesinden geçmiştir. Tiyatro höyüğün kuzey eteklerinde ve batıya bakmaktadır.

Höyüğün batı bölgesinde kuzey – güney doğrultusunda uzanan sütunlu cadde bulunmaktadır. Sütunlu Caddenin kuzeyinde odeon, güneyinde kilise yer almaktadır. Kentin kuzey ve batı bölgesinde bazalt taştan yapılmış yapı kalıntıları bulunmaktadır.

Epiphaneia Kenti, Ovalık Kilikya içerisinde yer almaktadır. M.Ö. II. binyılın ikinci yarısının başlarından itibaren bölgede Hitit etkisi görülmüştür. Yeni Babil kralları, Hume dedikleri bölgeye en az üç defa sefer düzenlemiş, Yeni Asur kaynaklarındaki Que olarak adlandırılan bölgede M.Ö. IX. yüzyıldan itibaren faaliyetler başlatmışlardır. Bölge M.Ö. VI. yüzyılda Perslerin hakimiyetine girmiştir.

Büyük İskender’in M.Ö. III. yüzyılda Persleri yenmesi ile bölge de Helenistik dönem başlamıştır. Seleukos kralı IV. Antiokhos Epiphanes tarafından ismi değiştirilen Epiphaneia kentinin M.Ö. II. yy ortalarına kadar kullanılan ismi Oiniandos’tur. Roma’nın Kilikya bölgesine ilk doğrudan müdahalesi M.Ö.II. yüzyılın sonlarına doğru başlamıştır.

M.S. I. yy da bölgenin yeniden düzenlenmesi ile Romalıların imar faaliyetleri artmış ve M.S. III. yüzyıla kadar devam etmiştir. M.S. III. yüzyılda Persler (Sasani) Kilikya bölgesini işgal etmiştir. Haru-ar-Rasid (Abbasi) M.S. VIII. yy da Roma-Bizans egemenliğini sonlandırmıştır. Erzin, XV. yüzyılda Otlukbeli Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devletine katılmıştır.

Epiphaneia Hamamı: Epiphaneia hamamının 18 mekanı ortaya çıkarılmış olup alt yapısının bir kısmı da ortaya çıkarılmıştır. Hamamın doğusunda Roma dönemine ait dükkanlar ve sütunlu, taş döşeli meydan ve üst tabakasında Abbasilere ait mekanlar bulunmaktadır.

Geç Roma Dönemine tarihlenen Epiphaneia hamamının planına bakıldığında kuzey-güney doğrultusunda uzandığı görülmektedir. Hamam odalarının dizilişinde asimetrik bir plan uygulanmıştır. Hamamın güneyinde soğuk mekanlar, orta bölümünde kilit mekan, ılık ve kuzeyinde sıcak mekanlar yer almıştır.

Hamamın doğusunda mekanlar yoğunlaşmış, odalar ve geniş havuz bulunurken, batısında küçük ve tek sıra halinde odalar bulunmaktadır. Hamam da üst yapısının yanında alt yapısının bir kısmı da ortaya çıkarılmıştır. Genel olarak bakıldığında hamam mimarisinde bölgenin volkanik olan bazalt taşları ile tuğla kullanılmış ve sıvanmıştır.

Epiphaneia hamam mozaikleri, hamamın ortasında, güney ve güneydoğu bölgesindeki mekanlarda toplanmıştır. Hamamın orta bölgesinde yer alan soğuk mekanda mozaiğin merkez bölümünü oluşturan Artemis ve av sahneli I. pano yer almıştır. 9,20 x 9,80 m boyutlarındadır. Artemis ve av sahneli mozaiğin devamı olan II., III. ve IV. pano da güneye doğru genişleyen soğuk mekanın tabanındadır.

Paylaşın

Hatay: Samandağ, Hıdır Türbesi

Hıdır Türbesi; Hatay’ın Samandağ İlçesi merkezinin 1,5 km batısında deniz kenarında bulunmaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Hıdır Türbesi, kutsal bir mekandır. Rivayete göre Hz. Hızır ile Hz. Musanın buluştuğu yer olan kutsal bir kaya olarak anılmakta ve kutsal mekanın çevresinde geleneksel olarak bir veya üç kez dönülmektedir.

Müslüman ve Hristiyan halkları için büyük öneme sahip olan türbe, her yıl büyük bir ziyaretçi akınına uğramaktadır.

Paylaşın

Hatay: Harbiye (Daphne) Şelalesi

Harbiye (Daphne) Şelalesi; Hatay’ın Defne İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Harbiye Şelalesi, şehre gelenler tarafından, gezilip görülmesi gereken harika bir yerdir.

Harbiye (Daphne) Şelalesi’ne şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Şelaleleri ve temiz havası ile ünlü olup, yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği bir mesire yeridir. Platonun güneyinden fışkıran kaynaklar, şelaleler meydana getirdikten sonra Asi nehrine karışırlar. Bu şelalelerin Antik çağdaki isimleri Kastalia, Pallas ve Saramannadır.

Helenistik ve Roma dönemlerinde çağlayanlarıyla tanınan ve dünyaca ünlü bir sayfiye yeri olarak kullanılan Daphne, zengin halk kesimi tarafından yapılan çok sayıda köşkleri, tapınakları ve eğlence yerleriyle ünlüydü. İmparator Gallus döneminde Daphne eski ihtişamını kaybetmeye başlamıştır.

Arap istilasından sonra da bir daha parlak dönemlerine dönememiştir. Günümüzde antik dönemden ayakta herhangi bir yapı kalmamıştır. Antakya’da ilk su getirilmesi İmparator Galigula’nın yardımı ile gerçekleşir. Asıl suyolu inşaası M.S.81-96 yılları arasında Antakya’da ikamet eden İmparator Trajan devrinde olur.

M.S. 115 yılında meydana gelen büyük depremden sonra imparator, şehirde evler, halk hamamları; Dafne de ise Diana tapınağını yaptırır ve tahrip olan Antakya şehir sularını tamir ettirir. Bu zaman içerisinde de Dafne’den Antakya’ya su getirir. Dafnede tarihteki isimleri Katsalia, Pallas ve Saramanna kaynaklarından Antakya’ya çoğu zaman doğal kayaları oyarak yerde (Dere yatakları ve kot farkı olan yerlerde) su kemerleri (Aquaduct) inşa ederek tamamlanır.

İmparator Trajan’dan sonra imparator olan Hadrien (129- 131) suyollarının tamirini yaptı M.S. 525-526 yıllarında meydana gelen büyük deprem sonrası yolla Imparator Justinyen tarafından tamir ettirilir. Bu suyolları M.S. 12 asra kadar aktif halde fonksiyonunu devam ettirir.

Günümüze bu su kemerlerinden birkaç parça ulaşabilmiştir:

  • Dermasta ile Esenbulak da bir aquaduct
  • Harbiye (Daphne)’nin doğusunda bulunan bir aquaduct
  • Antakya 2. mıntıkada aquaduct günümüzde köprü olarak kullanılmaktadır.
Paylaşın

Anadolu’nun ilk camisi: Habib-i Neccar Camii

Habib-i Neccar Cami; Hatay’ın Antakya İlçesi, Habib-i Neccar Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Camiye, şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Anadolu’da yapılan ilk cami olarak bilinir. Cami Roma dönemine ait bir pagan tapınağının üzerine inşa edilmiştir.

Günümüzdeki cami Osmanlı dönemi eseridir, etrafı medrese odaları ile çevrilidir. Avlusunda 19.yy eseri bir şadırvan bulunur.

Caminin kuzeydoğu köşesinde İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya (Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar’ın türbesi bulunur.

Paylaşın