Yüksekdağ’dan “Süreç” Açıklaması: Sorumluluk Üstlenmeye Hazırız

DEM Parti İmralı Heyeti ile görüşen eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Onurlu barış ve demokratik çözüm hareketi için üzerimize düşen sorumluluğu üstlenmeye katkı sunmaya hazırız” dedi.

Haber Merkezi /28 Aralık’ta İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşme yapan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partili (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder ile yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ten oluşan heyet görüşme turlarına devam ediyor.

DEM Parti İmralı Heyeti, son olarak Kandıra Cezaevinde bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve eski HDP Milletvekili Semra Güzel’i ziyaret etti. Figen Yüksekdağ, ziyaret sonrası avukatlarının kullandığı sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yaptı.

Figen Yüksekdağ, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “DEM Parti İmralı Heyeti ziyareti vesilesiyle öncelikle demokratik kamuoyuna, halklarımıza, kadınlara selam, saygı ve sevgilerimi iletiyorum. Ülkemiz ve bölgemiz açısından hayati bir dönemden geçiyoruz. Halklarımızın barış, adalet ve demokrasiye her zamankinden çok ihtiyacı var.

Tarihin bu kritik anında sayın Öcalan’ın inisiyatif üstelenerek yol alma çabası çok değerli ve belirleyicidir. Bu çözüm çabası ve iradesinin yanında, arkasındayız. Nerede olduğumuz fark etmez. İçerde, dışarıda ya da farklı görüşlerde olabiliriz. Bu üzerimize düşen görevi yerine getirmeye engel değildir.

Onurlu barış ve demokratik çözüm hareketi için üzerimize düşen sorumluluğu üstlenmeye katkı sunmaya hazırız. Barışın öznesi doğrudan Türkiye halkları, emekçiler, özgürlük güçleri ve kadınlardır. Tam da bu nedenle bütün toplumsal dinamikler, halkların kardeşliği ve barış için inisiyatif almalıdır.

Demokratik haklara, ekmeğin ve emeğin güvencesine giden yol bugün bu inisiyatifi almaktan geçiyor. Biz kadınlar, Kürt sorununda demokratik çözüm hareketinin geliştirilmesi için gereken özveri ve çabayı göstermekte tereddüt etmeyeceğiz. Bu çabaya ortak olan herkes ile dayanışma ve işbirliği içerisinde olacağız.

Dileğimiz sayın Öcalan’ın sağlıklı çalışma koşulları sağlanarak, bir barış ve çözüm odağı olarak rolünü en etkin şekilde gerçekleştirebilmesidir. Somut ve pozitif yaklaşımlar tarihsel sorunun çözümünde en belirleyici aşama olacaktır. Umuyorum ki halklarımızın baharını, barışı ve kardeşliği birlikte karşılayacağız.”

DEM Parti İmralı Heyeti, yılbaşından sonra siyasi partilerle temaslara başlamıştı. 2 Ocak’ta TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile görüşen DEM Parti heyeti, daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret etmişti. DEM Parti heyeti bu hafta ise AK Parti, CHP, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Yeniden Refah partisine ziyaretler gerçekleştirmişti.

28 Aralık’ta İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan’a ilk ziyareti yapan DEM Partili Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in ikinci kez İmralı’ya gitmesi bekleniyor.

Çözüm Süreci: Çözüm süreci, Türkiye’de 2013-2015 yılları arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.

Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

DEM Parti İmralı Heyeti, Figen Yüksekdağ Ve Semra Güzel’i Ziyaret Etti

28 Aralık’ta İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşme yapan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partili (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder ile yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ten oluşan heyet görüşme turlarına devam ediyor.

Haber Merkezi / DEM Parti İmralı Heyeti, son olarak Kandıra Cezaevinde bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve eski HDP Milletvekili Semra Güzel’i ziyaret etti. Görüşme sonrası heyet basına kısa bir açıklama yaptı ve heyet adına Sırrı Süreyya Önder, şunları söyledi:

Değerli basın emekçileri öncelikle sizlere teşekkür ederiz. Figen başkanımızla görüştük, sağlıkları ve moralleri iyiydi, Semra vekilimizle de görüştük. Bütün kamuoyuna selamları var. Figen başkan sürece dair yarın kendi hesabından bir açıklama yapacak. Sürecin tam olarak yanı başında olduğunu, omzuna ne düşerse seve seve yerine getirmeye hazır bir şekilde beklediklerini sizlere iletmemizi istedi. Onun da sizlere selamı var.

5 sene önce bu cezaevinden tahliye olmuştum, yine burada konuşmuştum. Bunu şunun için söylüyorum. 10 yıl bu ülke ağır bir zaman kaybetti. Yerine konulması imkansız olan iki şey, yitip giden canlar ve zamandır. Bu çatışmalı süreçte hayatını kaybeden, sağlığını kaybeden bütün şehitler ve gaziler bütün ülkemizin onurudur. Hepimizin onlara ağır bir sorumluluğu ve borcu vardır.

Onlara vereceğimiz en büyük armağan çatışmalı süreci sonlandırmak, bunu bir barışla taçlandırmak olacaktır. Ondan sonra hayatta olan herkese destek, hayatını kaybedenlerin geride bıraktığı yakınlarına bir yoldaş olmak hepimizin toplum olarak boynumuzun borcudur. Biz bu ciddiyet ve samimiyetteyiz. En çok da biziz, çünkü bu konuda yüreği yanan, birinci dereceden sıkıntı çeken, bedel ödeyenler de bizleriz. Hepsinin acısını yüreğimizde hissediyoruz ve kayıplarımızı rahmetle anıyoruz.

Barışa gelince şehitlerimize ve gazilerimize borcumuzun altını böylece çizdikten sonra barış çocuklarımızın gözüne bakarak kurmak zorunda olduğumuz bir şeydir. Çünkü hiçbir dahillerinin olmadığı bir çatışmalı mirası ülkenin çocukları hak etmiyorlar. Hem sorumluluğumuzun hem vicdanımızın hem de insan olmamızın gereği onlara barış içinde bir ülkeyi hazırlayıp bırakmaktır.

Çok spekülatif tartışmalar oluyor. İnanın silah kadar zarar veren bir dil bu. Ülke bölünecek, çift bayrak, çift dil falan. Gündemimizde ne böyle bir şey var ne bunu tartıştık ne de bunun iması yapıldı. Böyle bir şey yok. Kurmaya çalıştığımız barıştır. Bu konuda fikrini değiştirmek ya da kuşkusunu gidermek isteyen herkesle görüşmeye, süreci anlatmaya, derdimizi anlatmaya, önerilerini katkılarını eleştirilerini dinlemeye de hazırız. Hem parti olarak hem de biz heyet olarak. Tek ricamız bu toksik dilin bir kenara bırakılmasıdır.

Herkes hani düstur var der ya söyleyeceksen hayır söyle. Dediğimiz gibi bu kadar açık ve şeffaf bir süreç yürütüyoruz. Ama iki anahtarı var bunun, birisi ciddiyet diğeri samimiyettir. Herkesten bunu asgari düzeyde beklemek hakkımız. Çünkü bu mesele tek başına ne Ahmet beyin ne Pervin hanımın ne de benim derdim. Bu mesele bütün ülkemizin derdi başta çocuklar olmak üzere. Herkesten olumlu katkı bekliyoruz. Biz dilimizi değiştirmeyeceğiz, bu şekil saldırgan bir dil kullananlara karşı bile gelebileceğimiz maksimum nokta bu. Samimiyetini halk takdir edecektir.

Yaklaşık bir haftadır yollardayız. Yollarda görüyoruz biz. Boynumuza sarılan, barışı talep eden, elimizi çabuk tutmamızı isteyen, zaman zaman uyaran. Bu konuda halkın vicdanı her zaman olduğu gibi doğruyu işaret ediyor. Ama güvercin kasaplarına iki gözden dört ölüm bakanlara cevaz vermemek lazım. Bu da hepimizin sorumluluğu. Hepinizi saygıyla selamlıyoruz. Beklettiğimiz için kusura bakmayın.

Kürdistani partilerle görüşmenin ne zaman yapılacağına dair bir soruya da Önder, “Bunları parti planlıyor, biz ne söylersek yanlış olabilir. Ama hiçbir toplumsal kesimi bu paylaşımın dışında bırakmayacağız. Derdimiz barışı kurmak. En etkili yol hangisi ise onu yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın” dedi.

DEM Parti İmralı Heyeti, dün de Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’yı ziyaret etmişti.

DEM Parti İmralı Heyeti, yılbaşından sonra siyasi partilerle temaslara başlamıştı. 2 Ocak’ta TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile görüşen DEM Parti heyeti, daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret etmişti. DEM Parti heyeti bu hafta ise AK Parti, CHP, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Yeniden Refah partisine ziyaretler gerçekleştirmişti.

28 Aralık’ta İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan’a ilk ziyareti yapan DEM Partili Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in ikinci kez İmralı’ya gitmesi bekleniyor.

Çözüm Süreci: Çözüm süreci, Türkiye’de 2013-2015 yılları arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.

Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

DEM Parti İmralı Heyeti’nin Demirtaş Ve Yüksekdağ’ı Ziyaret Edeceği Tarih Netleşti

DEM Parti İmralı Heyeti, Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan Selahattin Demirtaş’ı 11 Ocak Cumartesi günü, Kandıra Cezaevi’nde bulunan Figen Yüksekdağ’ı 12 Ocak Pazar günü ziyaret edecek.

Haber Merkezi /  28 Aralık’ta İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşme yapan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partili (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder ile yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ten oluşan heyet görüşme turlarına devam ediyor.

DEM Parti kaynaklarından edinilen bilgiye göre, DEM Parti İmralı Heyeti, Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan Selahattin Demirtaş’ı 11 Ocak Cumartesi günü, Kandıra Cezaevi’nde bulunan Figen Yüksekdağ’ı 12 Ocak Pazar günü ziyaret edecek.

DEM Parti İmralı Heyeti, yılbaşından sonra siyasi partilerle temaslara başlamıştı. 2 Ocak’ta TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile görüşen DEM Parti heyeti, daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret etmişti. DEM Parti heyeti bu hafta ise AK Parti, CHP, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Yeniden Refah partisine ziyaretler gerçekleştirmişti.

28 Aralık’ta İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan’a ilk ziyareti yapan DEM Partili Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in ikinci kez İmralı’ya gitmesi bekleniyor.

Çözüm Süreci: Çözüm süreci, Türkiye’de 2013-2015 yılları arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.

Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

Figen Yüksekdağ: Direne Direne Kazanacağız

Kobani Davası’nda 30 yıl 3 ay hapis cezası verilen eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, karara ilişkin yaptığı açıklamada, “Halklılığımızın bilincine, gücüne ve güvenine sarılıyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Halklarımzıın da bunlara sarılarak özgürlük yolunda kararlılıkla yürüyeceğine inanınyoruz. Kimsenin yüzü düşmesin, yüreği kararmasın. Bugüne kadar yıkamadılar, diz çöktüremediler. Ağır bedellerle, cefalarla beslenen yolumuzdan döndüremediler. Bundan sonra da başaramayacaklar. Direne direni var olduk. Direne direne kazanacağız.”

Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Kobani Davası’nda verilen 30 yıl 3 ay hapis cezasına ilişkin sosyal medya hesabından bir mesaj yayınladı. Yüksekdağ, mesajında şu ifadelere yer verdi:

“Koban Davası’nda verilen karar, haklı demokratik mücadelemizde, politik özgürlük hareketimizde bir sonuç edğil, yeni bir başlangıçtır. Rehin tutulduğumuz 8 yıl boyunca halklarımızın, kadınların ve emekçilerin onurunu, özgürlüğünü, adaleti savunduk. Katliamcı, tecavüzcü IŞİD ordusuna ve onun ipini elinde tutanlara, suç ortaklarına karşı toplumsal vicdana, dayanışmaya, büyük insanlığın asil değerlerine sarıldık.

Bu değerlerlerden nasibini almayanlar tarafından yargı işkencesine, zulmüne maruz bırakıldık. Çıkan ağır ceza kararları Türkiye halklarının birlikte yaşama olanaklarına ortak vatan ve demokratik cumhuriyet idealine yönelik bir saldırıdır. Demokratik siyasetin tasfiye operasyonlarına ve halklarımızın ortak yaşamına, geleceğine dönük her hamleyi boşa çıkarmak için direnmeye devam edeceğiz.

Halklılığımızın bilincine, gücüne ve güvenine sarılıyoruz. Halklarımzıın da bunlara sarılarak özgürlük yolunda kararlılıkla yürüyeceğine inanınyoruz. Kimsenin yüzü düşmesin, yüreği kararmasın. Bugüne kadar yıkamadılar, diz çöktüremediler. Ağır bedellerle, cefalarla beslenen yolumuzdan döndüremediler. Bundan sonra da başaramayacaklar. Direne direni var olduk. Direne direne kazanacağız. Selam ve sevgilerle.”

Kabani Davası

IŞİD’in Kobani’ye dönük saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde gelişen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçi hakkında açılan davanın karar duruşması görüldü.

Cezaevi önünde ve duruşma salonunun içinde yoğun güvenlik önlemleri alınırken, duruşmaya gelen izleyiciler ayrı bir salona, arasında Hüda-Parlı’ların olduğu müştekiler başka bir salona alındı.

Sanıklar, avukatlar, milletvekilleri, gazeteciler ve yabancı kurumların temsilcileri ise ana duruşma salonunda duruşmayı izledi. Duruşmaya yaklaşık 500 avukat katıldı. DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları’nın arasında bulunduğu DEM Parti milletvekilleri, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi ve Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır’dan oluşan CHP heyeti ile TİP Eş Genel Başkanı Erkan Baş ve EMEP Milletvekili Sevda Karaca da salonda yer aldı.

Duruşmayı açan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, duruşmaya katılanların isimleri ile sanıklar ve avukatların mahkemeye verdikleri dilekçeleri okudu. Daha sonra avukatlara söz verildi. Davanın avukatlarından DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Başkanı Sevda Çelik Özbingöl, yargılama sırasında tüm ceza yargılaması ilkelerinin açıkça ihlal edildiğini belirterek, “Mahkeme, tüm aşamalarda retçi bir tutum sergiledi. Silahların eşitliği ilkesi, çelişmeli yargılanma ilkesi ihlal edildi. Adil yargılanma hakkı ağır bir şekilde ihlal edildi” dedi. Demokratik siyasi hedef alan bir yargılama yapıldığını belirten Özbingöl, adalete, hakkaniyete ve toplum vicdanına uygun karar verilmesini istedi. Özbingöl, tüm tutuklu siyasetçilerin tahliye edilmesini istedi.

Avukat Özgür Erol, bugün duruşmaya yeni evraklar girdiğini belirterek, “Biz bu evrakları henüz incelemedik. Öncelikle bugün karar kurmayınız. Bugün yalnızca tutuk incelemesi yapın” dedi. Son dönemde Can Atalay, Sinan Ateş, Ayhan Bora Kaplan davaları ile Yargıtay Başkanlığı seçimleri özelinde yaşananları anımsatan Erol, yargı bürokrasisi ve güvenlik bürokrasisi içindeki gelişmelerin kaygı verici olduğunu kaydetti. Erol, bu davanın açılmasında Ankara TEM Şube Müdürlüğü’nün 2018’de savcılığa gönderdiği bilgi notuyla yönlendirdiğini ifade etti.

Mahkeme, duruşmanın başka bir tarihe ertelenmesi talebinin, “dava sürecinde 36 sanık yönünden savunmalarının alındığı, diğer sanıkların ise yargılamanın başından beri kaçak durumunda bulunduğu, davaya gelen belgelerin yoğunlukla kaçak durumunda olan sanıklara yönelik olduğunu ancak söz konusu durumun yargılamanın geldiği aşama itibariyle savunması alınan ve bu sanıklar yönünden yürütülen yargılama neticesinde hüküm verilmesinin engelleyici bir durum olmadığı” gerekçesiyle reddine karar verdi. Mahkeme, tahliye talebinin ise hükümle birlikte değerlendirilmesine oybirliğiyle hükmetti.

Mahkeme başkanı, “Bu vicdani kanaate varırken, dosyadaki deliller incelendi ve böyle bir vicdani kanaate varıldı” diyerek sözlerine başladı. 130 sayfalık karar olduğunu, ancak bunun özetini okuyacağını belirtti. Karar okunmaya başlanınca avukatlar “Bijî berxwedana HDP” sloganları atarak alkışlarla kararı protesto etti. Avukatların salonu terk etmeye başlamasının ardından mahkeme başkanı kararı okumayı durdurdu. Avukatların salondan çıkması beklendi. Mahkeme başkanı, avukatların salonu terk etmesinin ardından kararı alfabetik olarak okumaya devam etti.

Mahkeme kararları şöyle:

Ahmet Türk: “Örgüt üyeliğinden” 10 yıl hapis cezası verildi
Ali Ürküt: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası 16 yıl hapse indirildi. Yargılama sürecindeki tutumu gerekçesiyle cezası 13 yıl 4 aya indirildi. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Alp Altınörs: “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma” iddiasıyla 18 yıl hapis cezası verildi. Takdiri indirimi yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Altan Tan: CMK 223’ten beraatine karar verildi.

Ayhan Bilgen: 302’den ve “örgüt üyeliğinden” ayrı ayrı beraatine karar verildi.
Ayla Akat Ata: “Örgüt üyeliği” gerekçesiyle 6 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Artırım ve indirimle birlikte 9 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Tutukluluk halinin göz önünde bulundurulmasıyla tahliyesine karar verildi.
Aynur Aşan: “Örgüt üyeliği” gerekçesiyle 9 yıl ceza verildi. Kaçma şüphesi gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Aysel Tuğluk: “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” iddiasından beraatine karar verildi.

Ayşe Yağcı: “Örgüt üyeliği” gerekçesiyle 9 yıl ceza verildi. Tutukluluk hali göz önünde bulundurularak tahliyesine karar verildi.
Bülent Parmaksız: 16 yıl ceza verildi. İndirim yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 2 yıl ceza verildi. Söz konusu cezada arttırım yapılarak, 4 yıl 6 aya çıkarıldı.
Dilek Yağlı: 16 yıl ceza verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 2 yıl verildi. Cezada arttırım yapılarak, 4 yıl 6 aya çıkarıldı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Emine Ayna: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat, “örgüt üyeliğinden” 10 yıl hapis cezası kararı verildi.

Beyza Üstün: “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat kararı verildi. Adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verildi.
Figen Yüksekdağ: 19 yıl hapis cezası verilerek, indirim yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Örgüt üyeliği ve örgüt yönetmek” iddiaları yönünden ceza verilmedi. “Tahrik” iddiasıyla da 4 yıl 6 ay ceza verildi. “Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma” gerekçesiyle 2 yıl, “örgüt propagandası”ndan 1 yıl 6 ay ceza aldı. Mehmet Tunç’un cenazesinde yaptığı bir başka konuşma sebebiyle 1 yıl 6 ay, “seçim yasaklarına aykırı hareket” etmekten 3 ay ceza verildi. Wan’da yaptığı bir konuşmadan 1 yıl 6 ay ceza verildi. Toplam 30 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Tahliye kararı çıkmadı.
Gülfer Akkaya: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat kararı verildi. Adli kontrol tedbirleri kaldırıldı.
Gültan Kışanak: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat kararı verildi. “Örgüt üyeliği” iddiası gerekçesiyle 8 yıl ceza verildi. Ceza yarı oranında arttırılarak 12 yıla çıkarıldı. Hakkında tahliye kararı verildi.

Günay Kubilay: 16 yıl hapis cezası ve tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
İsmail Şengül: 16 yıl hapis cezası verildi. İndirim yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
İbrahim Binici: Beraat kararı verildi.
Meryem Adıbelli: 9 yıl hapis cezası verildi. Hakkında tahliye kararı verildi.

Mesut Bağcık: 9 yıl hapis cezası verildi. Adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verildi.
Nazmi Gür: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilerek, ceza 18 yıl hapse indirildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 hapis cezası verildi.
Pervin Oduncu: Ağırlaştırılmış müebbet cezası verilerek, ceza 18 yıl hapse indirildi. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sebahat Tuncel: “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 8 yıl ceza verildi. Ceza 12 yıl çıkarıldı. Tutukluluk süreci göz önünde bulundurularak, tahliye edilmesine karar verildi.

Selahattin Demirtaş: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmaya yardım” iddiasıyla 20 yıl, “suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Newroz etkinliğinde yaptığı konuşma gerekçesiyle 2 yıl 6 ay ceza verildi. Farklı tarihlerdeki açıklamaları gerekçe gösterilerek “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 1 yıl 6 ay, 2 yıl 30 ay, 3 yıl, 1 yıl 6 ay, 1 yıl, 1 yıl 6 ay, 2 yıl ceza verildi. Demirtaş’a verilen toplam ceza 42 yıl oldu. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sibel Akdeniz: Beraat kararı verildi.
Sırrı Süreyya Önder: Hakkındaki tüm iddialardan beraat kararı verildi.
Zeki Çelik: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozma” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Söz konusu ceza “yardımdan” dolayı 18 yıla düşürüldü. Yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verildi. Ayrıca “suçu tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Zeynep Karaman: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla müebbet, bu ceza da “yardım” gerekçesiyle 18 yıla indirildi. “Suça tahrik” gerekçesiyle 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Zeynep Ölbeci: “Ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” ve “üyelik” iddialarıyla toplam 12 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.

36 kişi, çeşitli kentlerdeki protestolardaki can kayıplarından sorumlu bulunmayarak beraat etti. Mahkeme, savunmaları alınmayan ve geriye kalan isimlerin dosyası hakkında tefrik kararı verdi. Kobani Davası’nda tutuklu bulunan Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel, Ayla Akat, Ayşe Yağcı ve Meryem Adıbelli hakkında tahliye kararı verilmiş oldu.

Paylaşın

Kobani Davası’nda Ceza Yağdı: Selahattin Demirtaş’a 42, Figen Yüksekdağ’a 30 Yıl Hapis

Aralarında Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da olduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobani Davası’nda 47 ayrı suçla itham edilen Selahattin Demirtaş’a 42, Figen Yüksekdağ’a ise 30 yıl hapis cezası verdi.

Haber Merkezi / Öte yandan Kobani Davası’nda tutuklu bulunan Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel, Ayla Akat, Ayşe Yağcı ve Meryem Adıbelli hakkında tahliye kararı verildi.

IŞİD’in Kobani’ye dönük saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde gelişen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçi hakkında açılan davanın karar duruşması görüldü.

Cezaevi önünde ve duruşma salonunun içinde yoğun güvenlik önlemleri alınırken, duruşmaya gelen izleyiciler ayrı bir salona, arasında Hüda-Parlı’ların olduğu müştekiler başka bir salona alındı.

Sanıklar, avukatlar, milletvekilleri, gazeteciler ve yabancı kurumların temsilcileri ise ana duruşma salonunda duruşmayı izledi. Duruşmaya yaklaşık 500 avukat katıldı. DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları’nın arasında bulunduğu DEM Parti milletvekilleri, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi ve Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır’dan oluşan CHP heyeti ile TİP Eş Genel Başkanı Erkan Baş ve EMEP Milletvekili Sevda Karaca da salonda yer aldı.

Duruşmayı açan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, duruşmaya katılanların isimleri ile sanıklar ve avukatların mahkemeye verdikleri dilekçeleri okudu. Daha sonra avukatlara söz verildi. Davanın avukatlarından DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Başkanı Sevda Çelik Özbingöl, yargılama sırasında tüm ceza yargılaması ilkelerinin açıkça ihlal edildiğini belirterek, “Mahkeme, tüm aşamalarda retçi bir tutum sergiledi. Silahların eşitliği ilkesi, çelişmeli yargılanma ilkesi ihlal edildi. Adil yargılanma hakkı ağır bir şekilde ihlal edildi” dedi. Demokratik siyasi hedef alan bir yargılama yapıldığını belirten Özbingöl, adalete, hakkaniyete ve toplum vicdanına uygun karar verilmesini istedi. Özbingöl, tüm tutuklu siyasetçilerin tahliye edilmesini istedi.

Avukat Özgür Erol, bugün duruşmaya yeni evraklar girdiğini belirterek, “Biz bu evrakları henüz incelemedik. Öncelikle bugün karar kurmayınız. Bugün yalnızca tutuk incelemesi yapın” dedi. Son dönemde Can Atalay, Sinan Ateş, Ayhan Bora Kaplan davaları ile Yargıtay Başkanlığı seçimleri özelinde yaşananları anımsatan Erol, yargı bürokrasisi ve güvenlik bürokrasisi içindeki gelişmelerin kaygı verici olduğunu kaydetti. Erol, bu davanın açılmasında Ankara TEM Şube Müdürlüğü’nün 2018’de savcılığa gönderdiği bilgi notuyla yönlendirdiğini ifade etti.

Mahkeme, duruşmanın başka bir tarihe ertelenmesi talebinin, “dava sürecinde 36 sanık yönünden savunmalarının alındığı, diğer sanıkların ise yargılamanın başından beri kaçak durumunda bulunduğu, davaya gelen belgelerin yoğunlukla kaçak durumunda olan sanıklara yönelik olduğunu ancak söz konusu durumun yargılamanın geldiği aşama itibariyle savunması alınan ve bu sanıklar yönünden yürütülen yargılama neticesinde hüküm verilmesinin engelleyici bir durum olmadığı” gerekçesiyle reddine karar verdi. Mahkeme, tahliye talebinin ise hükümle birlikte değerlendirilmesine oybirliğiyle hükmetti.

Mahkeme başkanı, “Bu vicdani kanaate varırken, dosyadaki deliller incelendi ve böyle bir vicdani kanaate varıldı” diyerek sözlerine başladı. 130 sayfalık karar olduğunu, ancak bunun özetini okuyacağını belirtti. Karar okunmaya başlanınca avukatlar “Bijî berxwedana HDP” sloganları atarak alkışlarla kararı protesto etti. Avukatların salonu terk etmeye başlamasının ardından mahkeme başkanı kararı okumayı durdurdu. Avukatların salondan çıkması beklendi. Mahkeme başkanı, avukatların salonu terk etmesinin ardından kararı alfabetik olarak okumaya devam etti.

Mahkeme kararları şöyle:

Ahmet Türk: “Örgüt üyeliğinden” 10 yıl hapis cezası verildi
Ali Ürküt: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası 16 yıl hapse indirildi. Yargılama sürecindeki tutumu gerekçesiyle cezası 13 yıl 4 aya indirildi. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Alp Altınörs: “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma” iddiasıyla 18 yıl hapis cezası verildi. Takdiri indirimi yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Altan Tan: CMK 223’ten beraatine karar verildi.

Ayhan Bilgen: 302’den ve “örgüt üyeliğinden” ayrı ayrı beraatine karar verildi.
Ayla Akat Ata: “Örgüt üyeliği” gerekçesiyle 6 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Artırım ve indirimle birlikte 9 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Tutukluluk halinin göz önünde bulundurulmasıyla tahliyesine karar verildi.
Aynur Aşan: “Örgüt üyeliği” gerekçesiyle 9 yıl ceza verildi. Kaçma şüphesi gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Aysel Tuğluk: “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” iddiasından beraatine karar verildi.

Ayşe Yağcı: “Örgüt üyeliği” gerekçesiyle 9 yıl ceza verildi. Tutukluluk hali göz önünde bulundurularak tahliyesine karar verildi.
Bülent Parmaksız: 16 yıl ceza verildi. İndirim yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 2 yıl ceza verildi. Söz konusu cezada arttırım yapılarak, 4 yıl 6 aya çıkarıldı.
Dilek Yağlı: 16 yıl ceza verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 2 yıl verildi. Cezada arttırım yapılarak, 4 yıl 6 aya çıkarıldı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Emine Ayna: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat, “örgüt üyeliğinden” 10 yıl hapis cezası kararı verildi.

Beyza Üstün: “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat kararı verildi. Adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verildi.
Figen Yüksekdağ: 19 yıl hapis cezası verilerek, indirim yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Örgüt üyeliği ve örgüt yönetmek” iddiaları yönünden ceza verilmedi. “Tahrik” iddiasıyla da 4 yıl 6 ay ceza verildi. “Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma” gerekçesiyle 2 yıl, “örgüt propagandası”ndan 1 yıl 6 ay ceza aldı. Mehmet Tunç’un cenazesinde yaptığı bir başka konuşma sebebiyle 1 yıl 6 ay, “seçim yasaklarına aykırı hareket” etmekten 3 ay ceza verildi. Wan’da yaptığı bir konuşmadan 1 yıl 6 ay ceza verildi. Toplam 30 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Tahliye kararı çıkmadı.
Gülfer Akkaya: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat kararı verildi. Adli kontrol tedbirleri kaldırıldı.
Gültan Kışanak: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiası yönünden beraat kararı verildi. “Örgüt üyeliği” iddiası gerekçesiyle 8 yıl ceza verildi. Ceza yarı oranında arttırılarak 12 yıla çıkarıldı. Hakkında tahliye kararı verildi.

Günay Kubilay: 16 yıl hapis cezası ve tutukluluk halinin devamına karar verildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
İsmail Şengül: 16 yıl hapis cezası verildi. İndirim yapılmadı. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
İbrahim Binici: Beraat kararı verildi.
Meryem Adıbelli: 9 yıl hapis cezası verildi. Hakkında tahliye kararı verildi.

Mesut Bağcık: 9 yıl hapis cezası verildi. Adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verildi.
Nazmi Gür: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilerek, ceza 18 yıl hapse indirildi. “Suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 hapis cezası verildi.
Pervin Oduncu: Ağırlaştırılmış müebbet cezası verilerek, ceza 18 yıl hapse indirildi. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sebahat Tuncel: “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 8 yıl ceza verildi. Ceza 12 yıl çıkarıldı. Tutukluluk süreci göz önünde bulundurularak, tahliye edilmesine karar verildi.

Selahattin Demirtaş: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmaya yardım” iddiasıyla 20 yıl, “suç işlemeye tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Newroz etkinliğinde yaptığı konuşma gerekçesiyle 2 yıl 6 ay ceza verildi. Farklı tarihlerdeki açıklamaları gerekçe gösterilerek “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 1 yıl 6 ay, 2 yıl 30 ay, 3 yıl, 1 yıl 6 ay, 1 yıl, 1 yıl 6 ay, 2 yıl ceza verildi. Demirtaş’a verilen toplam ceza 42 yıl oldu. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sibel Akdeniz: Beraat kararı verildi.
Sırrı Süreyya Önder: Hakkındaki tüm iddialardan beraat kararı verildi.
Zeki Çelik: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozma” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Söz konusu ceza “yardımdan” dolayı 18 yıla düşürüldü. Yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verildi. Ayrıca “suçu tahrik” iddiasıyla 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Zeynep Karaman: “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla müebbet, bu ceza da “yardım” gerekçesiyle 18 yıla indirildi. “Suça tahrik” gerekçesiyle 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Zeynep Ölbeci: “Ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” ve “üyelik” iddialarıyla toplam 12 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.

36 kişi, çeşitli kentlerdeki protestolardaki can kayıplarından sorumlu bulunmayarak beraat etti. Mahkeme, savunmaları alınmayan ve geriye kalan isimlerin dosyası hakkında tefrik kararı verdi. Kobani Davası’nda tutuklu bulunan Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel, Ayla Akat, Ayşe Yağcı ve Meryem Adıbelli hakkında tahliye kararı verilmiş oldu.

“Mücadele etmeye devam edeceğiz”

Hakkında 10 yıl hapis cezası verilen Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk, aldığı ceza ile ilgili Halk TV’de açıklamalarda bulundu. Kararın siyasi olduğunu belirten Ahmet Türk, “Biz bir vahşet örgütüne karşı düşüncelerimizi ifade ettiğimiz için böyle bir dava açıldı. Aslında bu, bir kesimin toplumsal barışı bozmaya yönelik bir kararıdır. Bu mahkemenin verdiği bir karar değil, siyasilerin verdiği bir karardır. Üzüntülerimiz cezalara için değil, bu ülkenin toplumsal barışa ihtiyaca var. Bizler senelerce halkların ortaklaştığı bir sürecin arayışı içerisindeydik, bizim mücadelemiz bu.

Ama maalesef bazı kesimler ötekileştirme siyasetini sürdürme anlayışıyla hareket ediyor. Bunu aslında demokratik geleceğe, halkların kardeşliğine vurulan bir darbe olarak değerlendirmek lazım. Bizim Kobanê olaylarında devlete karşı bir şeyimiz yok, IŞİD’e karşı tepkimiz olmuştu. Elimizden geldiğince bu ülkenin barışı için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu sürecin nasıl yürüyeceğini tahmin ediyorduk. Bir kesimin harekete geçtiğini ve bu normalleşme sürecini baltalamaya çalıştığını görüyoruz” dedi.

Meclis’te Kobani Davası protestosu

Kobani Davası’nda kararın açıklanmasıyla eş zamanlı olarak Meclis’te de protesto başladı. Meclis Genel Kurulu’nda Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri ceza verilen tutsak siyasetçilerin fotoğraflarını kaldırarak kararı protesto etti. Vekillerin protestosu masalara vurarak devam ederken, Genel Kurul’a ara verilmek zorunda kalındı.

Kobani olayları

Davaya konu olan Kobani olayları, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün, Eylül 2014’te Kobani’ye karşı bir saldırı başlatmasını takiben Türkiye’de yaşanan protesto ve şiddet olaylarını kapsıyor. Arapça adıyla Ayn-el Arab, Kürtçe adıyla Kobani, Suriye’nin kuzeybatısında yer alan, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine komşu bir kasaba.

Halep Vilayeti’ne bağlı kasabanın kontrolü, Suriye’de 2011 yılında iç savaşın başlamasından kısa süre sonra Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) geçti. IŞİD, Eylül 2014’te Kobani’ye karşı kapsamlı bir harekât başlattı. Türkiye’de bu dönemde, kamuoyunda “çözüm süreci” olarak bilinen süreç devam ediyordu.

IŞİD, Ekim ayında kasabanın çevresinden merkezine doğru ciddi bir ilerleme kaydetmeye başladı. Bu süreçte, Türkiye’nin farklı kentlerinde “Kobani’ye destek” eylemleri yapıldı. HDP yetkilileri, krizin başından itibaren Türk yetkilerle çeşitli görüşmelerde bulundu.

HDP’lilerin en önemli taleplerinden biri, Suriye’nin kuzeyindeki diğer bölgeler ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) üzerinden gelecek askeri yardımın ulaşması için Türkiye toprakları üzerinden Kobani’ye bir koridor açılmasıydı.

6 Ekim’de HDP Genel Merkezi, Kobani’yle ilgili olarak Twitter üzerinden sokak protestosu çağrısı yaptı. Bunun ardından önemli bir bölümü Doğu ve Güneydoğu kentlerinde olmak üzere Türkiye çapında kitlesel sokak eylemleri başladı.

Bu arada Batılı ülkelerin Kobani’ye hava operasyonu da gündemdeydi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Ekim’de Gaziantep’te yaptığı konuşmada, Batılı ülkelere seslenerek IŞİD’e karşı mücadelenin havadan bombardımanla çözülemeyeceğini söyledi.

Erdoğan, “Yerde, kara harekâtı ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça hava harekâtıyla bu iş bitmez. İşte aylar geçti, herhangi bir netice yok. Şu anda Ayn-el Arab da, diğer adıyla Kobani de, buyrun, düştü düşüyor” dedi.

Bu açıklama HDP’den tepki gördü. 8 Ekim’e gelindiğinde gösterilerde şiddet olayları arttı. Olaylarda hem güvenlik güçleriyle göstericiler hem de bazı yerlerde göstericilerle onlara karşı çıkanlar arasında çatışmalar yaşandı. Güvenlik güçleri yer yer gerçek mermi de kullanarak müdahale etti; göstericiler ise taş, sopa, molotof kokteyli ve havai fişek kullandı.

Bazı kentlerde eylemcilerle Hür Dava Partisi (Hüda-Par) yanlıları arasında gerilim ve şiddet olayları yaşandı. Selahattin Demirtaş, 9 Ekim’de Diyarbakır’da bir basın açıklaması yaptı ve protestoları savunurken şiddet olaylarını eleştirdi. Bunların durması çağrısını yaptı ve tutuklu PKK lideri Abdullah Öcalan’ın da kendilerine ulaşan mektubunda bunu savunduğunu söyledi.

9 Ekim’de olaylar sona erdi. Resmi açıklamalara göre 35 il ve 96 ilçede yaşanan olaylarda 37 kişi yaşamını yitirdi, 326’sı güvenlik görevlisi 761 kişi de yaralandı. Bu açıklamalarda, olaylarda 197 okulun yakıldığı, 269 kamu binasının tahrip edildiği, 1731 ev ve iş yerinin yağmalandığı, 1230 aracın da zarar gördüğü belirtildi. İktidar, ilerleyen yıllarda ölümlerle ilgili olarak sokak eylemi çağrısı yapan HDP’yi suçlayacaktı.

Kobani Davası

Eylül – Ekim 2014’te IŞİD’in Kobani bölgesine saldırıları yoğunlaştırması üzerine Türkiye’nin farklı şehirlerinde “Kobani’ye destek” adıyla başlayan eylemlere ilişkin ilk soruşturma 2014 yılında başlatıldı. İktidar, ilerleyen yıllarda ölümlerle ilgili olarak sokak eylemi çağrısı yapan HDP’yi suçladı.

HDP Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticileri hakkında suç duyuruları yapıldı. İfade veren HDP’li siyasetçi ve MYK üyeleri savcılıklarda ifade verdiler. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, o tarihte milletvekili olanlar ile olmayan MYK üyeleri hakkında iki ayrı soruşturma başlattı. Başlayan soruşturmalar nedeniyle HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekilleri hakkında fezleke hazırlandı.

HDP milletvekillerinin dokunulmazlığının gündeme gelmesi de bu olaylardan sonra başladı ve 20 Mayıs 2016’da Meclis’te oy çokluğuyla milletvekili dokunulmazlıkları kaldırıldı. Selahattin Demirtaş ve dokunulmazlığı kaldırılan HDP milletvekilleri 4 Kasım 2016’da evlerine yapılan baskınla gözaltına alınarak tutuklandılar.

Kobani olaylarına götüren süreci başlattığı öne sürülen HDP’nin sosyal medyadaki paylaşımı gerekçe gösterilerek HDP’li 108 isim hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı iddianame hazırladı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, olaylarla ilgili soruşturması kapsamında 2 Ekim 2020’de 17 HDP’li siyasetçi tutuklandı. Tutuklananlar arasında, o dönem gözaltına alındıktan sonra görevinden istifa eden eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen de vardı.

Sanıklar arasında, HDP’nin eski eş genel başkanlarından, şu anda Kandıra F Tipi Cezaevi’nden cezaevinde bulunan Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder, Ayhan Bilgen, Ayla Akat Ata, Emine Ayna, Ali Ürküt, Alp Aydonörs, Sırrı Süreya Önder gibi siyasetçiler yer alıyor.

Savcılığın, 30 Aralık 2020 tarihinde hazırladığı iddianame, 7 Ocak 2021’de Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 26 Nisan’da Sincan Cezaevi Kampüsü’nde başlayan davada 20’si tutuklu 108 HDP’li siyasetçi yargılanıyor.

Kobani dava dosyası 3 bin 530 sayfalık bir iddianame ile 324 klasör delil ve eklerinden oluşuyor. 2 bin 676 mağdur müştekinin bulunduğu iddianamede sanıkların 29 ayrı suçlamayla 38’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680’er yıl hapsi isteniyor. “Adam öldürme”, “yağma”, “kamu görevlisini silahla yaralama”, “bayrak yakma”, “devletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü bozma” yöneltilen suçlamalardan bazıları.

Paylaşın

Yüksekdağ’dan Yerel Seçimler İçin Kent Uzlaşısı Vurgusu

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “İstanbul başta olmak üzere batı metropollerinde DEM tabanı kendi iradesini de görmek istiyor. Doğal ve adil olan budur” dedi.

Figen Yüksekdağ, seçimlere ilişkin değerlendirmesinin devamında, “Tepeden siyasi darbeyle atanan kayyumları halkımız demokratik direnişiyle ve seçimle görevden alacaktır.  Seçimle iş başına gelmeyen, halkın iradesini hiçe sayan ve siyasete karşı yılmadan bıkmadan toplumsal hakikati göstermeliyiz. Yerel seçimler bu bakımdan bir toplumsal hakikat ve onur direnişidir” ifadelerini kullandı.

2016 yılından bu yana Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ yerel seçimlere ve Kobani Davasına dair PİRHA muhabiri Dilan Morsümbül’ün sorularını yanıtladı.

Morsümbül’ün DEM Parti ve CHP arasındaki temasların sonuçsuz kalmasına ilişkin sorusunda Yüksekdağ, Kürtlerin ve her inançtan halkın göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti:

“DEM Parti seçmeni bakımından belirleyici olan siyasi iradesinin araçsallaştırışmaması ve hakkının teslim edilmesidir. Bütün seçim süreçlerinde kilit ve belirleyici olan, bunun karşısında demokratik taleplerine saygı ve güven verici cevaplar isteyen bir toplumsal yapıdan bahsediyoruz. Bu sosyolojik gerçekliği seçim taktiklerine basamak olarak görürseniz sadece siyasal değil sosyal yabancılaşmaya da yol açarsınız.

2023 genel seçimleri sonrasında muhalefetin DEM Parti ile kurduğu ilişki böyledir. İstanbul başta olmak üzere batı metropollerinde DEM tabanı kendi iradesini de görmek istiyor. Doğal ve adil olan budur. Milyonlarca Kürdün ve her inançtan, ulustan emekçi sınıflardan DEM seçmeninin yaşadığı metropollerde yerel seçilmişler belirlenirken bu toplumsallığı dışta tutamazsınız. Eğer böyle bir demokratik uzlaşı gelişirse güven tesis edilebilinir.

Kent uzlaşısı vurgusu

DEM Parti’nin batıda kendi adaylarını çıkararak aktif bir seçim faaliyeti yürütme ihtiyacı da, hakkı da vardır. Eğer demokratik ve tatmin edici bir kent uzlaşısı sağlanamazsa DEM’in batıda kendi adaylarıyla seçim yarışına girmesi ciddi bir ihtiyaçtır. Tabanımızda bu yönlü taleplerin ağırlığı ise sır değildir. Kitlemizi aynı hedef etrafında kenetlemek partinin genel, güncel gelişim stratejisi bakımından da hayati önemdedir.

Sonuçta nihai kararı delegelerimiz, parti yönetim kurumlarımız ve DEM kolektifi verecek. Her durumda halkımız partisinin iradesi etrafında en sağlam şekilde birleşmelidir. Gerek iktidardan, gerekse de bir kısım muhalefetten gelen tasfiye operasyonlarına duruşuyla ve siyasi faaliyete katılımıyla cevap vermelidir. Yerel seçim stratejisinin öncelikli hedefi iki kez kayyum atanarak gasp edilen belediyeleri geri almaktır.

Tepeden siyasi darbeyle atanan kayyumları halkımız demokratik direnişiyle ve seçimle görevden alacaktır. Seçimle iş başına gelmeyen, halkın iradesini hiçe sayan ve siyasete karşı yılmadan bıkmadan toplumsal hakikati göstermeliyiz. Yerel seçimler bu bakımdan bir toplumsal hakikat ve onur direnişidir. Başta belediyelerine el konulan Kürt halkı olmak üzere Türkiye halklarının bu irade sınavından başarıyla geçeceğine inanıyorum.”

Paylaşın

Yüksekdağ’dan “Yerel Seçimler” Açıklaması: HDP-YSP Her Kentte Adayını Çıkarmalı

6 yıldan uzun bir süredir Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP-Yeşil Sol’un mart ayında yapılacak yerel seçimlerde her kentte kendi adayını çıkarması gerektiğini söyledi ve ekledi:

“HDP-Yeşil Sol’un önündeki en doğru ve doğal seçenek doğudan batıya her kentte kendi belediye başkanı ve yerel yönetici adayını çıkarmasıdır. Zaten içinde bulunduğumuz yeniden yapılanma, tabandan politika belirleme süreciyle yerel seçim hazırlıkları iç içe geçmiştir. Bu doğru bir şekilde sistematize edildiğinde güçlü bir ön hazırlık zemini oluşacaktır. Yerellerde halkı dinleme, politikaya katılım kanallarını ardına kadar açma pratiği, doğru adaylar verimli strateji ve kazanım zeminini büyütecektir.”

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın genel seçimlerde beklentinin altında oy almasını da değerlendiren Yüksekdağ, “Emek ve Özgürlük İttifakı çıkış gerekçeleri itibariyle doğru bir yönelimdi. Halen de amaçları bakımından yanlış olduğu söylenemez. Ama politika canlı ve somut bir hakikattir. Süreç yönetimi ise başat unsurudur. Canlı gerçekten kopunca süreç yönetimi de başarılamıyor. İttifakın asıl sorunu buydu” dedi.

Gazete Duvar’dan Ümit Buget’e konuşan Figen Yüksekdağ, Yerel Seçimler ve Emek ve Özgürlük İttifakı’na ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı.

Yerel Seçimler: HDP-Yeşil Sol’un önündeki en doğru ve doğal seçenek doğudan batıya her kentte kendi belediye başkanı ve yerel yönetici adayını çıkarmasıdır. Zaten içinde bulunduğumuz yeniden yapılanma, tabandan politika belirleme süreciyle yerel seçim hazırlıkları iç içe geçmiştir. Bu doğru bir şekilde sistematize edildiğinde güçlü bir ön hazırlık zemini oluşacaktır. Yerellerde halkı dinleme, politikaya katılım kanallarını ardına kadar açma pratiği, doğru adaylar verimli strateji ve kazanım zeminini büyütecektir.

Emek ve Özgürlük İttifakı: Emek ve Özgürlük İttifakı çıkış gerekçeleri itibariyle doğru bir yönelimdi. Halen de amaçları bakımından yanlış olduğu söylenemez. Ama politika canlı ve somut bir hakikattir. Süreç yönetimi ise başat unsurudur. Canlı gerçekten kopunca süreç yönetimi de başarılamıyor. İttifakın asıl sorunu buydu. Seçimlerden önce bu gerçeğe bazen kamuoyuna açık, bazen partiye görüşlerimizi iletme düzeyinde işaret edip uyarıcı olmaya çalıştık.

Ancak “Geliyorum” diyen sonucu değiştirmeye yetmedi. Parti yönetimi de tek listeli seçime girmek konusunda epeyce çaba sarf etti. Sanırım en önemli eksiklik, “Mücadele ittifakı olarak devam edelim ama seçim ittifakı tek liste çerçevesinde kurulsun” demek kararlılığını gösterememekti. Bazı kopuş anlarını kaçırınca geriye dönmek mümkün olmuyor. Üstelik bunu göze almak için çok haklı gerekçelerimiz vardı.

Son ana kadar ittifak olarak seçimlere girme tavrından dönme şansımız vardı. Bugün şu soruyu daha net sorabiliriz: Seçime ittifak olarak girmenin ve böylece TİP’in ayrı liste çıkarma tavrını kabul etmemenin ortaya çıkaracağı sorunlar, kaybettiğimiz vekillerden oy ve enerji dağılmasından daha mı kötü olurdu? Aksine bugün stratejik mücadele ittifakı bakımından onarmamız gereken daha büyük tahribatlar oluştu.

Yanlış ve zorlama tutumlar, söylemler, Kürt politik kamuoyunda sosyalist harekete yönelik tepki ve ön yargıların fitilini ateşledi. Çok değerli ve tarihsel bir paradigmanın, ortaya çıkan sorun ve yanlış tutumlar bahane edilerek altı oyulmak istendi. Yani 2023 seçimleri gibi sıra dışı bir anda yaptığınız isabetsiz hamleler durduğu yerin çok ötesinde etkiler yaratır.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın henüz iç değerlendirme sürecini tamamlamadığını biliyorum. Ama görünen köy de kılavuz istemez. Eğer ittifak fikrinin doğruluğundan eminsek -ki öyledir- yanlışlarıyla da açıkça yüzleşmeliyiz. Bu sonraki deneyimlerin başarısını güvenceleyecektir.

TİP ve bütün ittifak bileşenleriyle devrimci dostluk ve dayanışma esaslı ilişkinin yeniden tesis edilmesi önemlidir. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yoluna bu ad ve bileşenlerle devam edip etmeyeceğini ise nesnel mücadele zeminlerinde kurulan ortaklık belirleyecektir.

Bugüne kadar alanlarda kendini gösteren bir mücadele ittifakı da baraj aşma dışında bir seçim ittifakı da olamadı. Ya ikisi ya da ikisinden birisi olabilir.

Röportajın tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Eski HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ: Kılıçdaroğlu’nu Desteklemek Yanlıştı

14 ve 28 Mayıs’ta gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerine ilişkin değerlendirmede bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararının yanlış olduğunu söyledi.

Figeen Yüksekdağ, cezaevindeki bir kadın siyasetçiyi cumhurbaşkanı adayı olarak önerdiklerini ancak HDP’nin kararsızlığı nedeniyle başarısız olduklarını kaydetti. Yüksekdağ, partisinin hayal kırıklığı yaratan bir seçim sonucunun ardından düşünmesi gerektiğini belirtti.

Eski Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Birleşik Krallık merkezli Middle East Eye’a yazdığı mektupta, 14 ve 28 Mayıs’ta gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Sol.org’da yer alan habere göre, HDP’nin tutuklu siyasetçilerinin, kendisi de dahil olmak üzere kendi adaylarını çıkarmayı teklif ettiğini kaydeden Yüksekdağ, şöyle yazdı:

“Ben de dahil cezaevindeki HDP’li siyasetçiler, milletvekilliği seçimlerine tek listeyle girerek kendi adayımızı göstermeyi ve gücümüzü pekiştirmeyi savunduk. 2023 seçimleri HDP için benzersiz bir süreçti; kendi gücüne ve birikmiş tecrübesine odaklanmadığı için, Kılıçdaroğlu’nun yanlış tercihiyle sonuçlandı.”

Figen Yüksekdağ, cezaevindeki bir kadın siyasetçiyi cumhurbaşkanı adayı olarak önerdiklerini ancak HDP’nin kararsızlığı nedeniyle başarısız olduklarını kaydetti. Yüksekdağ, partisinin hayal kırıklığı yaratan bir seçim sonucunun ardından düşünmesi gerektiğini belirtti.

Figen Yüksekdağ kimdir?

Figen Yüksekdağ, çiftçilikle uğraşan bir ailenin 10 çocuğundan dokuzuncusu olarak 9 Kasım 1971 tarihinde Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Lise çağlarında sosyalist hareketle ilgilenmeye başladı ve İşçinin Yolu dergi çevresine katıldı. 18 yaşında bir sokak gösterisinde tutuklandı ve gözaltında kaldı. Sonrasında öğrenci evlerinde kaldı. 8 ay sonra İstanbul’a gelerek Özgür Gençlik grubuna katıldı.

Atılım gazetesinde birlikte çalıştığı Sedat Şenoğlu ile, Şenoğlu cezaevindeyken evlendi. Uzun yıllar kadın haklarıyla ilgili konularla ilgilendi. Atılım gazetesinde yayın kurulu üyesi olarak çalıştı ve Sosyalist Kadın dergisinin editörlüğünü yaptı. Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin (ESP) genel başkanlığını da yapan Yüksekdağ, Haziran 2014’te HDP II. Olağan Kongresi sonunda partinin eşbaşkanı olarak seçildi.

Haziran 2015’teki ve akabinde gerçekleştirilen Kasım 2015’teki milletvekili genel seçimlerinde Van milletvekili seçildi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü terör soruşturması kapsamında, daha önce çağrılmasına rağmen ifadeye gitmediği gerekçesiyle 4 Kasım 2016’da Ankara’daki evinde gözaltına alınan ve Diyarbakır’a gönderilen Yüksekdağ, burada çıkarıldığı 2. Sulh Ceza Hakimliği’nce aynı gün tutuklandı ve Kocaeli F Tipi Cezaevi’ne götürüldü.

Hakkındaki kesinleşmiş hapis cezası gerekçesiyle 21 Şubat 2017 tarihinde milletvekilliği düşürüldü, 9 Mart 2017’de ise siyasî partiler kanununun “terör eyleminden mahkûm olanların siyasi partilere üye olamayacaklarına” dair hükmü gereği parti üyeliği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düşürüldü. HDP milletvekilleri, Yüksekdağ’ın parti üyeliği ve eş genel başkanlık görevinin düşürülmesi kararını tanımadıklarını açıkladılar.

Yüksekdağ, “terör örgütü yöneticiliği”, “terör örgütü propagandası”, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “suç işlemeye tahrik” suçlamalarından dolayı Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklu olarak yargılanmaya devam etmektedir.

Paylaşın

Eski HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ Hakkındaki Hapis Cezası Onandı

Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’a 2016 yılında Mersin’de düzenlenen HDP Olağanüstü İl Kongresi’nde yaptığı konuşma gerekçe gösterilerek verilen 1 yıl 15 günlük hapis cezası Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2’nci Ceza Dairesi tarafından onandı.

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, “Terör örgütü propagandası”yla verilen cezaya ilişkin onama kararında Yüksekdağ’ın sözlerinin “Özellikle Güneydoğu illerinde terör örgütünün hendek kazarak yol kapatma, gerek sivil gerekse kamu görevlilerinin can ve mal varlığını tehlikeye sokacak şekilde patlayıcı düzeneklerle ve silahla saldırıda bulunma gibi faaliyetlerine son verilmesi amacıyla güvenlik kuvvetlerinin terörle mücadele kapsamında kararlılıkla yürüttüğü operasyonları protesto edici, maksadından farklı gösterici, çatışmalar sonucu öldürülen PKK/KCK terör örgütü mensuplarını sahiplenici ve övücü nitelikli” olduğu ifade edildi.

Figen Yüksekdağ kimdir?

Figen Yüksekdağ, çiftçilikle uğraşan bir ailenin 10 çocuğundan dokuzuncusu olarak 9 Kasım 1971 tarihinde Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Lise çağlarında sosyalist hareketle ilgilenmeye başladı ve İşçinin Yolu dergi çevresine katıldı. 18 yaşında bir sokak gösterisinde tutuklandı ve gözaltında kaldı. Sonrasında öğrenci evlerinde kaldı. 8 ay sonra İstanbul’a gelerek Özgür Gençlik grubuna katıldı.

Atılım gazetesinde birlikte çalıştığı Sedat Şenoğlu ile, Şenoğlu cezaevindeyken evlendi. Uzun yıllar kadın haklarıyla ilgili konularla ilgilendi. Atılım gazetesinde yayın kurulu üyesi olarak çalıştı ve Sosyalist Kadın dergisinin editörlüğünü yaptı. Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin (ESP) genel başkanlığını da yapan Yüksekdağ, Haziran 2014’te HDP II. Olağan Kongresi sonunda partinin eşbaşkanı olarak seçildi.

Haziran 2015’teki ve akabinde gerçekleştirilen Kasım 2015’teki milletvekili genel seçimlerinde Van milletvekili seçildi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü terör soruşturması kapsamında, daha önce çağrılmasına rağmen ifadeye gitmediği gerekçesiyle 4 Kasım 2016’da Ankara’daki evinde gözaltına alınan ve Diyarbakır’a gönderilen Yüksekdağ, burada çıkarıldığı 2. Sulh Ceza Hakimliği’nce aynı gün tutuklandı ve Kocaeli F Tipi Cezaevi’ne götürüldü.

Hakkındaki kesinleşmiş hapis cezası gerekçesiyle 21 Şubat 2017 tarihinde milletvekilliği düşürüldü, 9 Mart 2017’de ise siyasî partiler kanununun “terör eyleminden mahkûm olanların siyasi partilere üye olamayacaklarına” dair hükmü gereği parti üyeliği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düşürüldü. HDP milletvekilleri, Yüksekdağ’ın parti üyeliği ve eş genel başkanlık görevinin düşürülmesi kararını tanımadıklarını açıkladılar.

Yüksekdağ, “terör örgütü yöneticiliği”, “terör örgütü propagandası”, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “suç işlemeye tahrik” suçlamalarından dolayı Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklu olarak yargılanmaya devam etmektedir.

Paylaşın

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nden Kavala Ve Demirtaş İçin “Son Uyarı”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını uygulamadığı için Türkiye hakkında “ihlal prosedürü” başlatan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, iş insanı Osman Kavala ile eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın derhal serbest bırakılmaları çağrısında bulundu.

“İlave önlemler almadan önce Türk makamlarını bir kez daha, Komite ile en yüksek seviyede yakın ilişkiye geçmeye şiddetle çağırıyoruz” diyen Bakanlar Komitesi, Kavala ve Demirtaş dosyalarına ilişkin ek adımların, 19-21 Eylül 2023 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan bir sonraki özel toplantıda ele alınacağı uyarısı yaptı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi,, 5-7 Haziran tarihlerinde Strasbourg’da yaptığı toplantıda, Türkiye’den Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Cem Vakfı’nın da aralarında olduğu 5 dosyayla birlikte, 19 ülkeyi ilgilendiren 38 karar aldı. Komite ayrıca, 78 hüküm ve kararla ilgili 16 farklı ülkeyi ilgilendiren 31 adet nihai karara da imza attı.

Komitesi, kararlar konusunda bir açıklama yaptı. Daha önce Kavala ile ilgili “ihlal süreci” başlatan ve AİHM’den aldığı ihlal sürecinin devamıyla ilgili mütalaanın ardından iş insanın serbest bırakılması için Türkiye’ye uyarılarını yineleyen Bakanlar Komitesi’nin son kararında, Ankara’ya yönelik ihtarın  dozunun sertleştiği görüldü.

Avrupa Konseyi Sekreteryası’na Kavala kararına uyulmaması konusunda Türkiye’ye karşı alınacak önlemlerle ilgili seçenekler konusunda 12 Temmuz’daki toplantıya kadar hazırlık yapma talimatı verildiği belirtilen açıklamada, iş insanın eylül ayına kadar serbest bırakılmaması halinde bu önerilerin masaya yatırılacağı aktarıldı. Kararda, Avrupa Konseyi organlarından ve üye ülkelerden Kavala’nın serbest bırakılması için Türkiye nezdinde temaslarını sürdürmeleri istendi.

Demirtaş için “ihlal süreci” başlayabilir

Bakanlar Komitesi, Demirtaş ile ilgili aldığı kararında ise daha önce Kavala’da olduğu gibi eski HDP Eş-Başkanı’nın davasında da Türkiye aleyhine “ihlal süreci” başlatılabileceği uyarısında bulundu. Kararda, Anayasa Mahkemesi’nin Demirtaş ile ilgili hükmünün  gecikmesinden de “derin üzüntü duyulduğu” kaydedildi.

Figen Yüksekdağ’ın da AİHM kararı uyarınca serbest bırakılmasın isteyen Bakanlar Komitesi, eylül ayındaki toplantıda bu iki kişinin serbest bırakılmaması halinde Türkiye aleyhine alınacak önlemlerin gözden geçirileceğini bildirdi.

AİHM’in hak ihlali kararı

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın başvurusunu karara bağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin 4. fırkasını ihlal ettiğine hükmetti.

AİHM’in Demirtaş ve Yüksekdağ’ın başvurularına dair kararı, 6 yargıcın lehte, Türk yargıç Saadet Yüksel’in ise aleyhte oyu ile oy çokluğuyla alındı.

AİHM’den yapılan açıklamada, Yüksekdağ ve Demirtaş’ın iç hukukta tutukluluklarına itiraz etmek için etkili bir yardım alamadıklarını gerekçesiyle başvuruda bulunduğu belirtildi.

AİHM, Demirtaş ve Yüksekdağ’a 5 bin 500’er euro (126 bin 666 TL) manevi tazminat ve 2 bin 500 euro da mahkeme masrafı ödenmesine hükmetti. Türkiye’nin AİHM’e gönderdiği yargıç Saadet Yüksel karara katılmadı.

AİHM daha önce de Demirtaş ve Yüksekdağ hakkında “hak ihlali” kararları vermişti.

Aralık 2020 ve Kasım 2022’de verilen kararlarda başvurucuların tutukluluk hallerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi (özgürlük ve güvenlik hakkı), 10. maddesi (ifade özgürlüğü), 18. maddesi (haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlandırılması) ve 1 Numaralı Protokol’ün 3. maddesinin (serbest seçimler) ihlal edildiğine hükmetmişti.

AİHM 2018’de de Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğine hükmetmiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise bu karar hakkında “Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” demişti.

Paylaşın