Aydın Afacan kimdir?

25 Kasım 1964 yılında Bingöl’de dünyaya gelen Aydın Afacan, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Yüksek Okulu ve Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimlerinden mezun oldu. Ankara’da yaşayan Afacan, bilimsel çalışmaları yanında sanat hayatına da devam etmektedir.

Haber Merkezi / 1999’da hazırladığı, “Cumhuriyet Dönemi Şiirinde Yunan ve Latin Mitologyası” çalışmasıyla Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitimin Kültürel Temelleri Anabilim ve Güzel Sanatlar Eğitimi Bilim Dalı’nda yüksek lisans ve aynı birimde 2013 yılında hazırladığı “Yazınsal Nitelik Açısından İlköğretimde Şiir ve Eğitimi” çalışmasıyla doktora eğitimini tamamladı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayımlandı.

Pek çok kurumda, özellikle sanat-mitoloji alanında konferans ve seminerler verdi, sempozyumlarda görev aldı. 1996’da yayımlanan Itır ve Güneş isimli eseriyle Yunus Nadi Şiir Ödülünü aldı. 2003’te master tezini Şiir ve Mitologya adıyla yayımladı. 2006-2012 yıllarında Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Ankara temsilciliğini yaptı.

Afacan, sanatın çeşitli alanlarında yazılar yazdı. Yayımladığı şiir kitapları yanında, Kül Öykü’de Foto-Grafi başlığıyla bakış ve göz konularında arkaik birikimi yansıtan denemeler kaleme aldı. Sincan İstasyonu dergisinde “Bulut Defteri” başlığıyla çeşitli sanat alanlarına dair eleştirel denemeler yayımladı.

Yazar, uzmanlık alanı olan mitoloji ve şiir üzerinde ciddi birikim sahibidir. Şiirlerinde Zerdüştî literatürden Yunan mitolojisine uzanan geniş bir birikim göze çarpar. Arkaik dil ve sembollerin yoğun olarak kullanıldığı şiir kitaplarında özellikle “ateş” metaforu üzerinde durduğu, ateşin mitolojik dilini kullandığı görülür. Bu anlamda şiirleri psikomitik, antropolojik ve felsefi okumalar için uygundur.

Paylaşın

Aydanur Saraç kimdir?

29 Temmuz 1968 yılında Artvin’in Ardanuç İlçesi’nde dünyaya gelen Aydanur Saraç, Atatürk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesini bitirdi. Uzun yıllar hemşire olarak çalıştı. Bir süre mesleğine ara verip bir kamu kuruluşunda altı yıl boyunca kütüphane sorumluluğu görevini sürdürdü. Aile Danışmanlığı (bütüncül psikoterapi) ve deneyimsel çocuk oyun terapistliği eğitimi aldı.

Haber Merkezi / Sonra Güller Kırmızı adlı kitabıyla Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği (KYÖD) “2003 Ulusal Şiir Ödülleri” özel jüri ödülünü, ikinci dosyada yer alan “Değişim” şiiri ile Bartın Belediyesi’nin 2005 yılında düzenlemiş olduğu şiir yarışmasında üçüncülük ödülü kazandı. Kum, Damar ve DelilerTeknesi adlı dergilerde yazın kurulunda görev aldı. Uzun yıllar Akköy Dergisi’nin Ankara temsilciliğini sürdürdü.

İlk şiirleri 1997’de Damar ve Papirüs dergilerinde yayınlanan şairin, eserlerinin yayınlandığı başlıca dergiler şunlardır: Kavram Karmaşa, Kıyı, Bahçe, Agora, Kum, Akköy, Ağırol Bay Düzyazı, Beşparmak, Çıkın, Kül, Paspatur, GüzelYazılar, Şiir Ülkesi, Öteki-siz, Çalı, Değirmen, (online dergiler; Yaprak, Anafilya, Mavi Ada, Cafrande, Gerçek Edebiyat, Yerelce) Tay, İle, Nikbinlik, Deliler Teknesi, Sincan İstasyonu, Mühür Edebiyat, Zalifre.

İlk kitabı Sonra Güller Kırmızı’da toplumsal duyarlılığı yansıtan şiirlerle birlikte kadının varoluşsal yanını destekleyen şiirlere yer verdi. İkinci kitabı Mesafeler’de ise, bireyin içsel yolculuğundan, yalnızlığından, zamanın ve insanın değişime yenilen ilişkilerinden söz etmeyi tercih etti. Mesafeler kitabı, sadeleşen diliyle şairin kendi şiir diline/söylemine ilişkin sahip olduğu estetik bir duyarlılığı yansıtması bakımından da önemlidir.

Her ne kadar şairin özne yerine toplumun önceliğini vurguladığı söylenebilirse de bireyin iç dünyası ve hayata yaklaşım biçimi ağırlıklı olarak kendini gösterir. Bu şiirlerde yalnızlaşan bireyin iç sıkıntısı ve hayata yabancılaşan insanın acıları yansıtılmaya çalışılır. Aydanur Saraç, kendini kolayca ele veren şiirlerden çok, kapalı anlatımıyla çağrışımlı şiirler yazmayı tercih eder. Mesafeler adlı kitabındaki “Bir Ölünün Dili İçin” başlıklı şiirinde olduğu gibi yaşam karşısında incinen insanın şiirini yazmaya çalışır.

Paylaşın

Aydan Yalçın kimdir?

1964 yılında Mersin’in Silifke İlçesi’nde dünyaya gelen Aydan Yalçın, ilk ve Orta öğrenimini Silifke’de, Lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. Yükseköğrenimini Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümünde yaptı.

Haber Merkezi / Tarım ve Köyişleri Bakanlığında idareci olarak görev yapmaktayken 2005 yılında emekliye ayrıldı. 2014 yılında memleketi Mersin’de bir özel fizik tedavi ve rehabilitasyon tıp merkezinde idareci olarak tekrar çalışma hayatına başladı. Bir kız evlada sahip olan şair, şiire ve edebiyata olan tutkulu yaşamını şimdilerde Mersin’de sürdürmektedir. Çağdaş Şair ve Yazarlar Derneği Kurucu üyesidir.

Şiir ve yazıları; Varlık, Hayal, Yasakmeyve, Sincan İstasyonu, Kurşunkalem, Lacivert, Patika, Ada, Karşın, Mühür gibi birçok şiir ve edebiyat dergilerinde yayınlandı. Çok sayıda uluslararası festival ve etkinliklerde görev aldı.

Şiirleri; Fransızca, İngilizce ve Romence’ye çevrildi ve çeviri şiirleri birçok yabancı dergi ve antolojilerde yer aldı. Ayrıca şair; çocuk şiirleri, şiir üstüne düşünce yazıları, deneme ve öyküler de yazmaktadır. Bir dönem Karşın adlı edebiyat ve sanat dergisinin yazı işleri müdürlüğünü de yapan şair, Çağdaş Şair ve Yazarlar Derneği kurucu üyesidir.

Ödülleri; Kumru şiir ve Lacivert Sanat 1.lik ve jüri özel ödülü, Akdeniz’e Bakış A.Neşet Dinçer özel ödülü, Şair İbrahim Yıldız mansiyon ödülü

Kitapları; Aşkence (şiir), Ay Konuşsun (şiir), Gül Makası (şiir), Kırbaç Düğümü (şiir), Dikenli Taç (şiirsel deneme)

Paylaşın

Atilla İlhan kimdir?

15 Haziran 1925 yılında  Menemen İlçesi’nde dünyaya gelen Atilla İlhan, 10 Ekim 2005’te hayata gözlerini yumdu. Atilla İlhan, ilk ve ortaokulu İzmir’de ve babasının işi nedeniyle farklı kentlerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfta kız arkadaşına Nazım Hikmet şiiri göndermesi nedeniyle 1941’de üç hafta gözetim altında kaldı, 1ki ay hapiste yattı.

Haber Merkezi / Okuldan uzaklaştırıldı. Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verildi. Danıştay kararıyla okuma hakkını tekrar kazandı. İstanbul Işık Lisesi’nden mezun oldu. İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite ikinci sınıf öğrencisiyken Paris’e gitti. Dönüşte başı polisle derde girdi ve sık sık gözaltına alındı. Gerçek gazetesinde yayımlayan bir yazısından nedeniyle hakkında soruşturma açılınca Paris’e gitti.

Dönüşte bir süre daha Hukuk Fakültesi’ne devam etti. Son sınıfta öğrenimini yarıda bırakarak gazeteciliğe başladı. Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazdı. Askerlik sonrası sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Ali Kaptanoğlu adıyla onbeşe yakın senaryo yazdı. Babasının ölmesi üzerine İzmir’e döndü ve Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. 1968’te evlendi, 15 yıl evli kaldı. 1973’te Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını üstlenerek Ankara’ya taşındı.

81’e kadar Ankara’da kalan yazar daha sonra İstanbul’a yerleşti ve gazetecilik serüveni Milliyet ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından beri köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesi’nde sürdürdü.

Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı’nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü kazandı. Üniversite yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. 1948’de ilk şiir kitabı Duvar’ı yayınladı. İzmir’de Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler serisinden Bıçağın Ucu adlı kitaplarını yayınlandı.

Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak, Fena Halde Leman’ı Ankara’da yazdı. 1970’lerde Türkiye’de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür senaryosunu yazdığı dizilerdi.

Yapıtları;

Şiir; Duvar, Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Yasak Sevişmek, Tutuklunun Günlüğü, Böyle Bir Sevmek, Elde Var Hüzün, Korkunun Krallığı, Ayrılık Sevdaya Dahil, Kimi Sevsem Sensin

Roman; Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez, Kurtlar Sofrası, Aynanın İçindekiler, Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadet’te Sabah Ezanları, O Karanlıkta Biz, Fena Halde Leman, Haco Hanım Vay, Allahın Süngüleri-Reis Paşa

Öykü; Yengecin Kıskacı

Deneme-Anı; Abbas Yolcu, Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler, Anılar ve Acılar, Hangi Sol, Hangi Batı, Hangi Seks, Hangi Sağ, Hangi Atatürk, Hangi Edebiyat, Hangi Laiklik, Hangi Küreselleşme

Attila İlhan’ın Defteri; Gerçekçilik Savaşı, ‘İkinci Yeni’ Savaşı, Faşizmin Ayak Sesleri, Batı’nın ‘Deli Gömleği’, Sağım Solum Sobe, Ulusal Kültür Savaşı, Sosyalizm Asıl Şimdi, Aydınlar Savaşı, Kadınlar Savaşı

Cumhuriyet Söyleşileri; Bir Sap Kırmızı Karanfil, Ufkun Arkasını Görebilmek, Sultan Galiyef, Dönek Bereketi
Yıldız, Hilal ve Kalpak

Çevirileri; Kanton’da İsyan (Malraux), Umut (Malraux), Basel’in Çanları (Aragon)

Ödülleri; 1946 Cumhuriyet Halk Partisi Şiir Yarışması İkincilik, 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü

Paylaşın

Atiye Danış kimdir?

16 Ocak 1957 yılında Siirt’te dünyaya gelen Atiye Danış, AÖF Sosyal Bilimler Programı mezunudur. Edebiyatın her dalından eserleri çeşitli sanat dergilerinde – antolojilerde – gazetelerin ilgili sayfalarında – ansiklopedilerde ve de kaynak gösterilen kitaplarda yayımlanmıştır.

Haber Merkezi / Atiye Danış’ın şiirleri, Hisler Bulvarı, Gülpınar, Bizim Ece, Bakırçay gibi dergilerde yayımlandı, ulusal televizyon kanalları ile radyo programlarında okundu. Siyaset, ekonomi, toplum içerikli, eğitim, sokak çocukları, uyuşturucu ve madde bağımlılığı, misyonerlik faaliyetleri konularında makaleler yazdı.

Bu makaleleri; Star Ekonomi dergisi ve Marmara Bölge Gazetesi’nde yayımlandı. Çeşitli televizyon kanallarında tartışma programlarına konuşmacı olarak katıldı. Mangal Peşinde Hazan adlı bir şiir kitabı vardır.

“Bahar ve güz gibi”

Gittin sevgili bahar ve güz gibi
Herkeslerden sakındığım yağız
Nasıl da kem nefeslerden ürkerdim
Seni canımın canına nasıl da gizlerdim
Yetmez miydim sana söyle yar
Ben ki miladında tutsak bir beden

Gözlerim
Hüzzam yeşillerden süzdüklerim
Kör karayı bile her dem ümitle beklediğim
Adına yosun ipinden hasretler ilmeklediğim
Yollarında bin yemin gibi ben yeterdim sana
Eğer ki özlediğini beklediğini bilseydim
Öyle kolay silip geçtin…

Nihayetinde dudaklarımda sustu aşk
Bütün mevsim çiçeklerinden gülmeleri mi
Gökkubbede büyüttüğüm ümitlerimi
Uğruna yazdığım onca şarkı ve şiirlerimi
Maralı Ceylan gibi sektirdim hepsini
Vuslatsız bir ömrü nehre salındım biçare

Ve ellerimle
Hasretini her gün biraz daha yoğurdum
En sevdiğim sen…
Şimdi en ulaşılmazım erken kışım oldun yar…
Bu aşkın adı vurgun yedi artık İda’dan
Gittin sevgili bahar ve güz gibi.

“Duy sevgili yar”

O yıpranmış ruhunun viran bedeninin
Söküklerini ellerimle dikmeye geldim
Yüreğinin yangınlarını sevgili
Bahtımın bahreyninde köze yatırıp
Aşk-ı muhabbet ile söndürmeye geldim
Bilirim ey kalbi can yanım
Kaç asırdır bekledin dönmemi
Ben miladı tükenen en rem uykulardayken
Sen gözlerin yollarda şeş beş kendini eyledin
Uyandım işte tıpkı kardelen misali sevgili
Şimdi an gibi hatırımda dünlerin her biri
Döndüm bak sendeyim sevgili
Köklerini turaptan söktüğüm aşkımı vermeye
Zifir gecelerini bahtıma gün etmeye geldim
Sevincin vuslatın kırmızı fistanını giyerek
Ehli semazenler gibi dönmeye geldim
Sev/gi…
Ayrılıkların mevsimine güneşler getirerek
Yar …
Gönül dolusu sevdamla sana geldim…

Paylaşın

Atilla Elüstün kimdir?

16.08.1961 yılında Ankara’da dünyaya gelen Atilla Elüstün, öğretmen anne ve memur babanın ikinci oğludur. İlk, orta ve lise eğitimini Ankara’da tamamladı. Daha sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındılar.

Haber Merkezi / Atilla Elüstün, halen özel bir firmada satış müdürlüğü yapmaktadır. İlkokuldan beri edebiyat, önemli ölçüde şiirle ilgilendi ve çeşitli etkinlikler ve eğitim çalışmalarında yer aldı.

Şiirlerinden bazıları çeşitli edebiyat dergilerinde yayınlandı; Sair Çıkmazi Dergisi, Çıkmaz Şairler Derneği Dergisi, Yalın Ayak Dergisi, Çıplak Ayak Dergisi, Yasayan Yarin Edebiyat Dergisi….

Halit Doğuş ile Mustafa Barış adında iki oğlu vardır ve Atilla Elüstün onları hazinesi olarak görür. Atilla Elüstün, çok alçakgönüllü bir insan ve mütevazı bir hayat sürmektedir.

“Yalnız Yaz”

gözbebeklerinde
içtim denizi

dudaklarının kumsalında
güneşlendim

dertli başımIn limanı oldu
omuzun
fırtınalarda sığınabildiğim

serinledim kirpiklerinin
gölgesinde

bir tek
beyninden kalbine giden yolda
tökezledim

“Biz”

gizem çökmüşse
kıyısına Erenköy ün
mahsundur masumdur
pusludur;düşlerimiz
şeytani cirit atmaz
tilkiler beynimizde
aşağılamadan yaşatırız
anlarımızı/anılarımızı
kutsal yaşanılacaklardır
sonra ki günlerimiz
ikiyüzlü sokaklarda yürümek
ve resmetmek değildir
gözlerimizdeki yeşil
hüznümüzü yüreğimizde döveriz
acıtsada her zerremizi
lafı ikiletmeyiz
küsmeyiz
küsemeyiz geceye
elversede
ufku delecektir yeniden
sımsıcak gülümseyerek
…/ yerimizi
haddimizi biliriz…

Paylaşın

Atilla Birkiye kimdir?

29 Mayıs 1955 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Atilla Birkiye, Bakırköy Lisesini bitirdikten (1974) sonra bir süre  İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde okudu. 1983’te aynı üniversitenin İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun oldu.

Haber Merkezi / Atilla Birkiye, yayınevlerinde redaktörlük yaptı. Yazıları Sanat Emeği, Yazko Edebiyat, Yazko-Çeviri ve kısa bir süre yönettiği Günümüzde Kitaplar gibi dergilerde yer aldı.

Edebiyatın şiir, deneme, günce dallarında ürün veren ve 1990’ların başlarından itibaren romana yönelen Atilla Birkiye, roman ve romanımız üzerine düşüncelerini özet olarak; “Yüz yıllık bir roman çizgisi var önümüzde. Ben Batılı birçok romancı gibi düşünüyorum, ki bu bizim edebiyatımızda yaygın olarak benimsenen bir görüştür. Romanın tükenmediğini, romanın bir anlatı türü olarak daha çok alanı ve boyutu olduğuna inanıyorum. Bu söylediğim olduğu gibi bir türsel biçim olarak sunulan postmodern romana karşı olduğum anlamına gelir. Kuşkusuz ki Tolstoy gibi roman yazmanın bir anlamı yok günümüzde, ama biçimsel özelliklerin birçoğu kullanılarak yeni şeyler yapılabilir.” sözleriyle dile getirmektedir.

Eserleri;

Deneme; Düşünceler Sözler Yazılar, Kırmızı Bir Karanfil, 80’lerden 90’a, Bir Aşk Denemesi, Aşk Bir Irmaktır, Hep Sonbaharı Yaşadık, Yaşamın Kendisidir Aşk.

Roman; Son Yemek, Soldan Sağa, Bir Aşk Bilmecesini Nasıl Çözersiniz?, Aşkım Bir Yağmur Damlası Gül Yaprağında, Aşk Üçlemesi, Bir Yıldız Kaydı, Aşk İntiharın Peşinde.

Günce; Saptamalar – Bir Sonbahar Güncesi, Perdelerden Caddelere Dökülüvermiş.

Şiir; Aşk Bir Kadının Bedeniyle Başlar, Aşkım Kırmızı Bir Gül

Derleme; Yapısalcılığın Eleştirisine Doğru, Asım Bezirci’ye Saygı, Ezop Masalları (Nurullah Ataç’ın çevirisinden uyarlama), Aşk ve Hüzündür İstanbul, Yirminci Yüzyıl Türk Edebiyatından Seçmeler.

Paylaşın

Atila Er kimdir?

17 Aralık 1956 yılında Manisa’nın Salihli İlçesine bağlı İğdecik Köyü’nde dünyaya gelen Atila Er, 1976’da Salihli Endüstri Meslek Lisesinden mezun oldu. 1980 yılında Devlet Su İşleri İzmir II. Bölge Müdürlüğünde teknik hesapçı olarak çalışmaya başladı ve buradan emekli oldu.

Haber Merkezi / Kıbrıs-Balkanlar-Avrupa Türk Edebiyatları Kurumu’nun (KIBATEK) kuruluşunda görev aldı ve kurumun İzmir’deki merkezinde sekreterlik yaptı. Şiirleri; Yeni Asır, Yeşil Bornova gazeteleri ile Teos, Tını, Size, Şiir Defteri, Kirli, Kırk Merdiven, Çağdaş Türk Dili, Aydınca, Yazın, Damar, Minerva gibi bazı yerel edebiyat dergilerinde yayımlandı. Şiirlerinden bazıları İngilizce ve Bulgarcaya çevrildi. İzmir’de yaşayan Atila Er, evli ve iki çocuk babasıdır.

Atila Er’in ilk şiiri Gitsem, Yeni Asır gazetesinde yayımlanmıştır. Toplumcu gerçekçi anlayışla şiirler yazan Atila Er, şiirin kendisine ne ifade ettiğini şu sözlerle ifade eder: “Şiir benim için bir yaşam şekli. Kendimi yaşamda daha iyi ifade ettiğimi düşündüğüm bir sanat disiplini. Şiir olmasaydı gerçekten kendimi bir boşlukta hissederdim diye düşünüyorum. İyi ki şiir var, iyi ki şiire bulaşmışım, iyi ki şiir beni kabul etmiş”. Zaman kavramına birçok sanatçının hangi sanat disipliniyle uğraşırsa uğraşsın hayat verdiğine inanan şair, zaman kavramını şiirlerinde yoğun olarak kullanır. Sura&Toplu Şiirler adlı kitabında şair, 11 ayın her biri için yazdığı şiirlere yer vererek zaman kavramına verdiği önemi gözler önüne sermiştir.

Bu şiirler içerisinden Aralık ve Ağustos şiirleri, çeşitli şiir yarışmalarında ödüllere de layık görülmüştür. Şiirlerini yazarken Sait Faik Abasıyanık, Behçet Necatigil gibi şairlerden esinlenen şair, yazdığı şiirleri esinlendiği şairlere ithaf etmiştir. Antik çağlarda yaşayan insanların korktukları, anlam veremedikleri olaylar karşısında yarattıkları Tanrılardan ve bu Tanrıların insanlar üzerindeki etkisinden hep etkilendiğini belirten şair bu etkilenişi şiirine yansıtarak mitolojik unsurlara da şiirinde yer verir.

“Şiir edebiyatın giriş kapısı, öykü mola odası, roman çıkış kapısıdır.” diyen Atila Er, şiirin yanı sıra öykü, deneme ve çocuk kitapları da kaleme almıştır. Zekarat adlı, öykülerden oluşan kitabı hakkında Er’in şu söyledikleri dikkat çekicidir: “Zekarat sözcüğünü çocukluk yıllarımda da duyardım. Önceleri kavrayamadığım bu sözcüğün ölümle burun buruna gelenler için söylendiğini öğrendim… Ölmeye yakın kişi artık geleni gideni tanıyamaz, konuşamaz, bir şey yiyip içemez. Bu durumda olan hastaya ‘zekarata girdi’ denirdi”. Çocukluğunda şahit olduğu bu durumu öyküleştiren Er, öyküsüne de aynı ismi vermiştir. Atila Er, şiir ve düzyazıyla harmanladığı çok yönlü bir edebi kişiliğe sahiptir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Ataol Behramoğlu kimdir?

13 Nisan 1942 yılında İstanbul Çatalca’da dünyaya gelen Ataol Behramoğlu, çocukluk ve ilk gençlik yılları, ziraat müdürü olan babasının görevi nedeniyle Türkiye’nin çeşitli yörelerinde geçti. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Kars’ta öğrenim gördü. İlk, orta ve lise öğrenimini Çankırı’da tamamladı.

Haber Merkezi / Bir süre Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam etti, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nün derslerini izledi, aynı fakültenin Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.

İlk şiir kitabı “Bir Ermeni General” 1965’te, kitaplaşan ilk çevirisi “İvanov” (Anton Çehov) 1967’de basıldı. Mihail Yuryeviç Lermontov’dan ilk şiir çevirilerini de bu dönemde yaptı.

60’lı yıllar toplumcu kuşağının manifestosu niteliğindeki şiirlerden “Bir Gün Mutlaka”yı 1965’te yayımladı. 1969’da “Ant” dergisinde birkaç sayı yayımlanan “Toplumcu Genç Şairler Savaş Açıyor” başlıklı oturumda yeni toplumcu şiir üstüne görüşlerini açıkladı. 1970’de yayımlanan ikinci şiir kitabı “Bir Gün Mutlaka”, kuşağının öncü yapıtlarından biri olarak kabul edildi. 1970’de İsmet Özel ile yayımlamaya başladıkları “Halkın Dostları” dergisi geniş yankı uyandırdı. Aynı yıl, Maksim Gorki’den çevirdiği “Yaşanmış Hikâyeler” yayımlandı.

Ataol Behramoğlu 1970 yılı sonbaharında dört yıl sürecek ilk yurtdışı yolculuğuna çıktı. 1972’ye kadar Londra ve Paris’te yaşadı. Paris’te Louis Aragon ve Pablo Neruda ile tanıştı. Aragon’un yönetimindeki “Les Lettres Françaises”de, Abidin Dino çevirisiyle, “Bir Gün Mutlaka” dan bir bölüm yayımlandı. Paris’te Théatre de Liberté’nin kuruluş çalışmalarına katıldı (1971). İlk oyun “Légendes à Avénir / Geleceğe Masallar” için bölümler yazdı.

1972 sonbaharında Sovyet Yazarlar Birliği’nin çağrılısı olarak gittiği Moskova’da yaklaşık iki yıl kalarak Moskova Devlet Üniversitesi’nde stajyer olarak Rus Edebiyatı üzerine çalıştı. Yurtdışında bulunduğu sırada, daha önceki dönemin ürünü çevirileri (Puşkin, Bütün Hikâye ve Romanları, 1972) ve yurtdışı dönemin ürünü şiirlerden oluşan üçüncü şiir kitabı “Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri (1974)” Türkiye’de yayımlandı.

Ataol Behramoğlu 1974’te ülkeye dönüşünden bir süre sonra Muhsin Ertuğrul yönetimindeki İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda dramaturg olarak çalışmaya başladı. 1975’te kardeşi Nihat Behram ile çıkardıkları edebiyat-kültür dergisi “Militan” (kimi sayıları beş bine ulaşan tirajıyla) büyük ilgi gördü. Bu dönemde Ataol Behramoğlu’nun “Ne Yağmur…Ne Şiirler…(1976)”, “Kuşatmada (1978)”, “Mustafa Suphi Destanı (1979)”, “Dörtlükler (1980)” adlı kitapları yayımlandı.

1977’de bir Atina gezisinde Yannis Ritsos ile tanıştı. 1978’de Sofya’da Dünya Yazarları 1. Kurultayı’na Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Burhan Arpad ile Türkiye Temsilcisi olarak katıldı. 1979’da Türkiye Yazarlar Sendikası genel sekreteri oldu. Aynı yıl, kızı Barış doğdu. “Sanat Emeği” dergisinin kurucuları ve yazı kurulu üyeleri arasında yer aldı.

1980 darbesi sonrasında dramaturgluk görevinden ayrılmak zorunda kaldı. “Ne Yağmur…Ne Şiirler…”in yeni basımının mahkemece “toplatılması ve imhası”na karar verildi. Ataol Behramoğlu bir hafta Selimiye’de göz hapsinde tutuldu. Kitap daha sonra beraat etti.

“İyi Bir Yurttaş Aranıyor” başlığı altında topladığı şiirler Türkiye’de “siyasal kabare” türünün ilk örneklerinden biri olarak birçok kez izleyiciye sunuldu (1981). Aynı yıl Yunanistan’da “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum” adıyla yayımlanan kitabı, şiirlerinden yabancı bir dilde ilk seçmelerdi. Kitap kısa sürede birkaç kez basıldı.

Dünya şairlerinden Rusça, İngilizce, Fransızcadan yaptığı çevirileri “Kardeş Türküler” adlı bir kitapta topladı (1981). “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”nin ilk çalışmalarına başladı.

1982 mart ayında Barış Derneği kurucu ve yöneticisi olarak tutuklandı. Maltepe Askeri Cezaevi ve Sağmalcılar Cezaevi’nde on ay tutuklu kaldı. Cezaevinde bulunduğu sırada, Asya-Afrika Yazarlar Birliği 1981 Lotus Ödülü’nü kazandı.

Şiirlerinden seçmeler tek ciltte yayımlanarak birçok kez yeni basım yaptı (1983). Lermontov’dan şiir çevirileri kitaplaştı (Hançer, 1983).

1983 kasım ayında, devam eden duruşmaların, katılmadığı son oturumunda 8 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Ataol Behramoğlu 1984 başlarında ülkeden gizlice ayrılmak zorunda kalarak Fransa’ya gitti. Bir süre sonra ailesini de – pasaport verilmediği için – yine gizlice ülke dışına çıkardı.

1989 haziran ayına kadar sürecek bu ikinci yurtdışı döneminde Paris Sorbonne Üniversitesi “Centre de Poétique Comparée” bölümü çalışmalarına katıldı. 1986’da Paris’te Fransızca Türk edebiyatı dergisi “Anka”yı kurdu ve yönetti.

Bu yıllarda Ataol Behramoğlu Avustralya’dan Finlandiya’ya birçok ülkede katıldığı toplantılarda konuşmalar yaptı, şiirlerini okudu. Şiirlerinden Macarcaya yapılan bir seçmeler 1988’de Budapeşte’de “Europa” yayınevince yayımlandı. Almanya’da (daha sonra Türkiye’de) “Kızıma Mektuplar (1985)”, “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum (1985) adlı şiir kitapları ve “Mustafa Suphi Destanı”nın yeni bir basımı yayımlandı. Destan, sürgündeki “Halk Oyuncuları” topluluğunca Stockholm, Paris, Berlin, Amsterdam gibi birçok Avrupa kentinde sahnelendi (1987-1988). 1989 Avignon Tiyatro Festivali’nde ilk Türkçe oyun olarak sunuldu.

Yurtdışında bulunduğu sırada Türkiye’de “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”; “Dünya Şiiri Antolojisi (Özdemir İnce ile birlikte)”; “Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi”; “Çehov-Bütün Oyunları (1. Cilt)”, şiir üstüne yazıları “Yaşayan Bir Şiir (1986); şiir kitapları “Eski Nisan”, “Bebeklerin Ulusu Yok” yayımlanan Ataol Behramoğlu, hakkındaki davaların yargıtay aşamasında beraatle sonuçlanması üzerine Haziran 1989’da ülkeye döndü.

Birkaç yıl Simavi Yayınları’nda editör, Pendik Belediyesi’nde kültür danışmanı olarak çalıştı. 90’lı yıllarda yazdığı şiirleri, “Sevgilimsin (1993)”; çeşitli dönemlerin ürünü yazıları, “İki Ateş Arasında (1989)”, “Nâzım’a Bir Güz Çelengi (1989)”, “Mekanik Gözyaşları (1990)”, “Şiirin Dili-Ana Dil (1997)” adlı kitaplarda yayımlandı. Aziz Nesin ile ilgili anılarını “Aziz Nesin’li Fotoğraflar (1995)”; yurt dışı gezi yazılarını “Başka Gökler Altında (1996)” adlı kitaplarda topladı. Vera Tulyakova’nın anılarından ve Nâzım Hikmet’in şiirlerinden oluşturduğu “Mutlu ol Nâzım”, Dilek Türker’in oyunculuğuyla Türkiye’nin birçok yöresinde ve Almanya’da birçok kez sahnelendi. Belgesel bir oyun çalışması olan “Lozan”, Devlet Tiyatrosu’nca Antalya (1992,1993) ve İstanbul’da (1993) oynandı.

1995’te Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı seçildi.

1995’te İsmet Özel ile mektupları “Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar” adıyla kitaplaştırıldı.

Metin Demirtaş’la mektuplaşmaları 1997’de “Şiirin Kanadında Mektuplar” adıyla kitaplaştı.

PEN Yazarlar Derneği 2002 yılı “Dünya Şiir Günü Büyük Ödülü”nü aldı.

“Aşk İki Kişiliktir (2000)” ile “Yeni Aşka Gazel (2002)” adlı kitaplarında topladığı şiirlerini, “İki Ağı”(2008), “Okyanusla İlk Karşılaşma”, “Hayat Uzun Veda” adlı şiir kitapları izledi.

50 yıllık şiir serüveninden kendi yaptığı bir seçmeler “Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar” adıyla Cumhuriyet kitapları arasında yer aldı.

2008 yılında Texas Üniversitesi Yayınlarınca(Prof.Walter G.Andrews’un çevirileri ve Laurent Mignon’un önsözüyle) şiirlerinden geniş bir seçmeler Amerika Birleşik Devletlerinde yayınlandı.

Şiirlerinden Japonca, İtalyanca, vb. dünyanın belli başlı dillerine yapılan çevirileri 2010’da Bulgarca’da yayınlanan kitabı izledi.

Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazarlığının ürünlerini “Kimliğim:İnsan”(1999), “Başka Bir Açı” (2000), “Gerçeklik Duygusunun Kaybolması”(2001), “Kendin Olmak Ya da Olmamak”(2003), “Yeni Ortaçağın Saldırısı”(2004), “Sivil Darbe”(2009) adlı kitaplarında topladı.

Ülke içi gezi yazıları “Yurdu Teninde Duymak” (2008) adlı kitabında yayınlandı.

İstanbul Kültür Başkenti projesi kapsamında yayınlanan İstanbul kitapları arasında “Benim Prens Adalarım” adlı çalışması yer aldı.

Akademik alanda çalışmalarının ürünü olan “Rus Edebiyatı Yazıları”(2001) ve “Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekliği”(2001) adlı yapıtlarını “Rus Edebiyatının Öğrettiği” adıyla kitaplaştırdığı yeni yazıları, ulusal ve uluslararası konferanslarda Rus edebiyatı üstüne bildiri metinlerinin yayını izledi.

A.S.Puşkin’in “Tüm Öykü ve Romanları” ile büyük Rus şairinin şiirlerinden(Türkçe çevirileri ve Rusça asıllarıyla) bir seçmeler, A.P.Çehov’un “Büyük Oyunlar”ı A.Behramoğlu çevirisiyle Türkiye İş Bankası Klasikler dizisinde yayınlandı

F.M.Dostoyevski’’den çevirdiği “Puşkin Üzerine Konuşma”(Rusça aslıyla) Kültür Bakanlığı yayınları arasında yer aldı.

2008 yılında kendisine Rusya Federasyonunca uluslararası Puşkin Nişanı verilen Ataol Behramoğlu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Slav Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanlığı görevinden ve Beykent Üniversitesinden sonra İstanbul – Aydın Üniversitesinde profesör titriyle öğretim üyeliğini, Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığını sürdürmektedir.

Eserleri;

Şiir; Bir Ermeni General, Bir Gün Mutlaka, Yolculuk Özlem Cesaret ve Kavga Şiirleri, Ne Yağmur… Ne Şiirler…, Kuşatmada, Mustafa Suphi Destanı, Dörtlükler, İyi Bir Yurttaş Aranıyor (Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından oyunlaştırılmıştır.), Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum, Kızıma Mektuplar, Eski Nisan, Bebeklerin Ulusu Yok, Bir Gün Mutlaka, Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Va, Kızıma Mektuplar, Sevgilimsin, Aşk İki Kişiliktir, Yeni Aşka Gazel, İki Ağıt, Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar, Okyanusla İlk Karşılaşma, Hayata Uzun Veda, Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar

Deneme-İnceleme; Yaşayan Bir Şiir, Şiirin Dili-Anadil, Utanıyorum, Mekanik Gözyaşları, Nazım’a Bir Güz Çelengi, Nazım Hikmet-Tabu ve Efsane, İki Ateş Arasında, Kimliğim İnsan, Başka Bir Açı, Gerçeklik Duygusunun Kaybolması, Rus Edebiyatı Yazıları, Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği, Kendin Olmak ya da Olmamak, Yeni Ortaçağın Saldırısı, Biriciktir Aşk, Rus Edebiyatının Öğrettiği, Sivil Darbe, Benim Prens Adalarım

Anı; Aziz Nesinli Fotoğraflar

Gezi; Başka Gökler Altında, Yurdu Teninde Duymak

Oyun; Lozan

Mektup; Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar (İ. Özel’le mektupları), Şiirin Kanadında Mektuplar (M. Demirtaş’la mektupları)

Çocuk; Yiğitler Yiğidi ve Uçan At Masalı, Dünya Halk Masalları, Düşler Kuruyorum, M. Zoşçenko – Lastik Papuçlar

Antoloji; Büyük Türk Şiiri Antolojisi, Dünya Şiiri Antolojisi, Çağdaş Bulgar Şiiri Antolojisi, Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi, Uçur Diye, Ey Aşk

Çeviri; Anton Çehov-Büyük Oyunlar (İvanov-Orman Cini-Vanya Dayı-Martı-Üç Kızkardeş-Vişne Bahçesi), Aleksandr Puşkin; Bütün Öyküler, Bütün Romanlar, Aleksandr Puşkin; Seviyordum Sizi, Maksim Gorki; Yaşanmış Hikayeler, İvan Turgenev; Arefe, Mihail Lermontov; Hançer, Jose Marti; Göklerde Eriyip Gitmek İsterdim,  E. Babayev; Nazım Hikmet, V. Tulyakova; Nazımla Son Söyleşimiz, A.Fevralski; Nazım’dan Anılar, S. Viladimirov, D. Moldvaski; Mayakovski, A. M. Samsuddinov; Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi, Fyodor Dostoyevski; Puşkin Üzerine Söylev, G. D. Obiçkin; Lenin, Hayatı ve Mücadelesi, Nazım Hikmet; Kadınların İsyanı, Yalancı Tanık, Aynı Mahalleden İki Kişi

Paylaşın

Atanur Memiş kimdir?

1976 yılında Ordu’da dünyaya gelen Atanur Memiş, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 2000 yılında mezun oldu ve aynı bölümden 2003’te yüksek lisans derecesini aldı. Atanur Memiş, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürüyor.

Haber Merkezi / Atanur Memiş’in Uykum Gibi Gelsene (2002) ve Kalp Dönmesi (2002) adında iki şiir kitabı var. şiirlerinin yanı sıra deneme ve incelemeleri Bahçe, Beşparmak, Derkenar, Eski, Öküz, Son Kişot ve Varlık gibi dergilerde yayımlandı.

Katıldığı ulusal / uluslararası konferans ve sempozyumlarda Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi, dil ve edebiyat kuramları ile modern Türk şiiri üzerine bildiriler sundu.

İstanbul Üniversitesi’nde “Yeni Türk Edebiyatı” alanında doktora çalışmasını sürdürmekte, Yabancı Dil Olarak Türkçe Eğitim Derneği – YADOT’un başkanlığını yapmakta, 2000 yılından bu yana İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Yabancılar için Türkçe, Türk Dili, Türk Şiiri ve Sosyal Medyada Edebiyat üzerine dersler vermekte, 2013’ten beri Türkçe Öğretim Uygulama ve Araştırma Merkezi – Bilgi TÜRMER’in müdürlüğünü yapmaktadır. Yukarıda sayılanlar dışında; fotoğraf çekmek, seyahat etmek ve müzik plakları toplamakla ilgilenir.

“Bilinmedik Denizler”

gel!
çünkü kopuk yarısı ayın
bilinmedik denizler
evrende başka hayat
gizlerinde kefil
ayak izlerimizi bekliyor bizden

biçerdöverler geçiyor
şu kalbimden her akşam
bu yapacağın intihar bile olsa gel!
kumsaatinin dibine geçmesini bekleme kumların
rus ruleti oynamayalım
hiçliğimizle durmadan
bir sıkımlık canımız varsa
koyalım ortaya

yağmurla akşam oluyor kasaba
bütün çatılarda tütüyor bacalar
bütün ağaçlarda kuşlar üşüyor
şaşkın geçiyor rüyalar
gün geceye koyuldu yine etme!
ağırlıksız duraksız gel!
içimizdeki kuşlar
belki de çıkmaz yarına
fener yanıp sönüyor
yüzünün üstüne durmadan
üstüme yürüyor yalnızlığım bıçakla
bir kediyi acımasızca sıkıştırıyor köpekler
yengeçler ısırıyor her yanımı gel!

çocuğumuzu doğurmaya karar verdim
hepsi bu
bu şiiri de sana bu yüzden yazdım zaten
gökten düşen birinci elma yasaktı
alıp yedim
tadını da çok sevdim
inkâr etmiyorum bunu
günahkâr olduğum açık
seninle çekiyorum bütün azaplarımı
dayanamayacağım
artık al canımı!

Paylaşın