CHP’den Beşiktaş’ta Tepki Mitingi; Özel’den Dikkat Çeken Açıklamalar

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın gözaltına alınmasına tepki mitinginde konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Beşiktaş’a milletin helal oylarıyla giremeyenler yargı yoluyla girmeye çalışıyor. Bu bir tükenmişliğin eseridir” dedi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise, ”Bu millet zulme karşı boyun eğmez, hep birlikte direneceğiz. Hukuk ve demokrasinin dışına çıkmış bir iktidar sadece bir partinin meselesi değildir. Şu an yaşadığımız milletin meselesidir. Bugün sana yarın bana” ifadelerini kullandı.

İhaleye fesat karıştırma’ suçlamasıyla 4 gün önce yapılan operasyonla gözaltına alınan 40 kişi arasında bulunan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın İstanbul Adliyesi’ne sevk edilmesinin ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Örgütü Beşiktaş Belediyesi önünde tepki mitingi düzenledi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, mitinge gelen partililere seslendiler. İmamoğlu, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: Bugün olan biten sadece Cumhuriyet Halk Partisinin meselesi değildir. Milletin meselesidir. Bugün bana yarın sana. Bu işin sonu yok. İstanbul’da bu operasyonları yürüten aklı dün tek tek anlattım. biz siyasiyiz ama kamu görevi yapıyoruz. Bugün siyasileşmeye çalıştırdıkları yargı sisteminde ne yazık ki uyguladıkları hukukun sözde hukuk olduğunu bize yaşatıyorlar.

Bu operasyonları yapmak için görevlendiren Cumhuriyet başsavcısının siyasi kariyerine bakan herkes yapılan operasyonu görür. Bu başsavcı siyasi bir kişidir.  Siyasi bir kişiliktir, talimatları yerine getirir. Siyasi bir kişiliktir. Bakan Yardımcısı olan bir kişi Sayın Cumhurbaşkanı ifadesiyle siyasi müsteşar olmuştur. Taraf olmuştur.

Söyleyeyim; tuz koktu. Ben adalet istiyorum diyorsanız hepimiz için  bir dönüm noktasındayız. Zaman millet iradesini baskılamaya çalışanlara karşı hep birlikte sesimizi yükseltme vaktidir. Siyaset mertçe rekabet işidir. Yasak getirerek yetkileri elinden alarak değil. Meydan burası gelin yarışalım. Bu kadar net. Hakem de millettir. Sandığı dizayn etmelerine izin  vermeyeceğiz. Sanmasınlar ki seçime böyle girecekler. Sanmasınlar ki rakiplerini kendileri belirleyecek.

Cümlelerimi bitirirken bir kez daha sesleniyorum. Bu ülkenin kadim yargı kurumları bu ülkenin kadim yargı kurumlarının çok saygıdeğer savcıları, hakimleri, mensupları lütfen istirham ediyorum. O kutsal mesleğinizi yerle bir eden bir avuç insana asla müsaade etmeyin. Yoksa bu millet hakkını helal etmez size.

Biz size güveniyoruz. Yargının yargının güzel insanları, saygıdeğer mensupları bu haksız, bu hukuksuz, bu pervasız, pişkin şehvetiyle beraber sadece bir kişiyi mutlu etme çabasını önüne koyan aklın bu yaptıklarına müsaade etmeyin. Tepkinizi gösterin. Yargımızı, adaletimizi sarsmalarına müsaade etmeyin. Bunu istiyoruz ve bunu diliyoruz. Kıymetli hemşehrilerim inşallah bu günlerden kurtulacağız.”

“Talimatlara teslim olmayın”

İmamoğlu’nun ardından konuşan Özgür Özel ise şunları söyledi: “31 Mart tarihinde Beşiktaş, İstanbul, Türkiye bir karar verdi. 22 yıldır yenilmedim, yenilmeyeceğim, kibrin esiri olmuş, gücünün esiri olmuş ve geldiği sokaklarda artık dolaşmayan geldiği yeri unutup millete tepeden bakan birisi, ele geçirdiği güçle geçmişte kendi yaşadığı yargı mağduriyetlerini dile getire getire bir yerlere gelen birisi kendisine yapılan ve yapamayan bütün kötülükleri rakiplerine yapmaya başladı. İşte bizi buraya taşıyan süreç tam da böyle bir hazımsızlığın, milleti tanımamanın sonucudur.

Yargı oyunlarıyla cumhuriyet halk partili belediyeleri girmeye çalışma demokrasinin işi değildir. Bu aslında bir tükenmişliğin eseridir. Buna ‘iyi oldu’ diyen AK Partili iyi niyetli seçmenlerin, MHP’li seçmenlerin olduğuna inanmıyorum. Bu Cumhurbaşkanına verilen desteğe de yok sayıyoruz derlerse bu ülkenin sonu ne olur?

Erdoğan, şunu hatırla senin ne istediyse verdiklerin, sırtını sıvazladıkların, birlikte yol yürüdüklerin, bir gün altlarına çektiğin tankla karşına çıktılar. O gün muhalefet partisi olarak biz, kapalı Meclis’i açtırdık. Ve dedik ki seçimler yapılıp, milletimiz farklı bir karar verene kadar, ülkenin ana muhalefet partisiyiz. Seçilmiş parlamentonun arkasında darbecilerin karşısındayız dedik. Millete güvenme, millete inanmak, kararına saygılı olmak darbe günü muhalefet bile olsanız seçilmişlerin yanında yer almak demektir biz böyle bir partiyiz.

İhsan Aktaş kimin nesi diye baktık. Aktaş’ın şirketleri her yerde var. Yerel ya da merkezi, her yerde şirketleri var. Sayıştay’da THY’de, belediyede de var parti ayırmadan. Araç, temizlik ihalelerinde bu şirketler de var. Bu belediyede de var. Her ihalede bu şirket var. Bu şirketin ya da ismin en CHP ne de başkanımızla bir alakası yok.

İhsan Aktaş üzerinden hem Esenyurt hem Beşiktaş’ı ilişkilendirmeye kalktılar. Aslında kayyum döneminin içinde olunca o plan çöktü. Rıza bey kötü bir şey yapmadı. Dört gündür onu -3. katta tutanlar, sandalyede oturttular. Bugün ifadesi dahi alınmadan adliyeye götürdüler. Madem bugün alacaksın niye dört gün bekletiyorsun. Eminim birkaç saat sonra burada olacak. Kötülük yapanlara gücünüzü gösterin biz sadece size güveniyoruz.

Biz Türk yargısının namuslu, şerefli, vicdanına ve kanuna bağlı, gayrısından tamamen bağımsız olması gereken savcılarının, hakimlerinin olduğunu biliyoruz. Bugün kararı verecek kişiye soruyorum. O dosya siyasi bir dosyaysa suçsuz günahsız insanlara kara çalmak için hazırlanmış bir dosya ise sakın karışmayın. O dosyada bir haksızlık varsa eninde sonunda hesap sorulur. Bunu kimse unutmasın. Kanunsuz emirlere, usulsüz taleplere, siyasete alet edilmek üzere size iletilen talimatlara teslim olmayın.

Buradan yollayana ve koşa koşa buraya gelene değil ama bugün verecekleri kararla, kararlarla tarihleri boyunca, mesleki hayatları boyunca bugünkü kararı sırtına yük etmek istemeyen yargı mensuplarına, bugün verecekleri kararla akşam yatağa başlarını koyduklarında vicdan azabı çekmemesi gereken yargı mensuplarına, onların da birer anne, baba, evlat, eş olduklarını hatırlatarak, ortada bir suç varsa kimseye acımayın ama olmayan bir suçu üretiyorlarsa, size ürettirmeye çalışıyorlarsa, masum insanları siyaseten itibarsızlaştırmak için okuduğunuz güzel mesleğinize, içtiğiniz yemine, vicdanınıza karşı başka bir şey yapmak isteniyorsa sakın ha sakın.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu: Yargı Tacizi Altındayız

Beşiktaş Belediyesi’nde açıklamalarda bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Yaklaşık 28 ay Adalet Bakan Yardımcısı olarak görev yapmış bir siyasi müsteşar, şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı… Bir yargı tacizi altındayız. Şimdi yeni operasyonlarla şehvetli heyecanlar peşinde bu arkadaşlar” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın gözaltına alınmasına ilişkin Beşiktaş Belediyesi’nde açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, yaptığı açıklamada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e tepki gösterdi.

“Ne yazık ki İstanbul’da adil ve tarafsız olmayan bir başsavcılıkla karşı karşıyayız” diyen İmamoğlu, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan beyefendi ve genç savcılardan oluşan ekibinde bu adaletsizliği aylardır yaşıyoruz, yaşamaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, şöyle devam etti: “Gözaltı tedbiri hukuken ancak tarafların ifadelerinin normal şartlarda alınamadığı, engellerin oluştuğu ya da oluşacağı durumlarda alınacak bir tedbirdir. Sanki bu rutin bir uygulamaymış gibi her gün evinden, şafak vaktinde baskınla alınıyormuş gibi nerede oldukları belli olan, ne zaman çağrılsa gelecek ve hesap verecek olan kamu görevlileri ve tabii ki belediye başkanımız Rıza kardeşim şafak operasyonuyla gözaltına alınmıştır.”

“Seçim mevzuatımıza göre hakimler ve savcılar bir siyasi partiden aday olmak için istifa ederse ve seçimi kazanamadıkları halde siyasi bir görev almayı istemiş oldukları için hakimlik ve savcılık görevlerine geri dönemiyorlar. Seçilmiş demiyor! Aday olmak için istifa edersen diyor” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Adalet Bakan Yardımcısı olarak yaklaşık 28 ay görev yapmış olan bu beyefendi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanıyor. ‘İyi de Bakan Yardımcılığı görevi, seçim sonuçlarıyla değil atamayla gelinen bir görev. Ne ilgisi var?’ denilebilir. Çok ilgisi var. Başka bir rejimdeyiz şu an, başka bir sistemin içindeyiz.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın o zaman yapmış olduğu basın toplantısında yaptığı açıklamaya bakarsak, İstanbul’da görev yapan bir dönem Adalet Bakan Yardımcısı olan beyefendi, Adalet Bakan Yardımcısı olarak atandığı tarih itibarıyla bir nevi onun ismi siyasi müsteşar. Siyasi müsteşar olarak göreve başlamıştır. O siyasi müsteşar görevini terk etmediği gibi içselleştirmiş de birisidir. Yani Adalet Bakan Yardımcısı olarak görevde kaldığı 28 ay boyunca, Cumhurbaşkanı ifadesiyle net olarak bir siyasidir. Bu durumda seçim mevzuatına göre herhangi bir göreve aday olan hakim ya da savcı görevine dahi geri dönemezken, yaklaşık 28 ay Adalet Bakan Yardımcısı olarak görev yapmış bir siyasi müsteşar, şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı…”

“Bir yargı tacizi altındayız”

“Bir yargı tacizi altındayız” vurgusunda bulunan İmamoğlu, şöyle devam etti: “Şimdi yeni operasyonlarla şehvetli heyecanlar peşinde bu arkadaşlar. Şu anda Belediye Başkanımız (Rıza Akpolat) ve bazı çalışma arkadaşları gözaltında. Sebep ne? Bir iş insanı varmış ama o iş insanı aslında bir suç örgütü lideriymiş! Bu kişinin şirketlerine arabalarında İBB’nin bazı şirketlerinin de olduğu CHP’li belediyeler ihale vermiş! Burada bazı istismarlar olabilirmiş!”

İmamoğlu, şunları anlattı: “Bu suç örgütü lideri denen kişinin şirketi, AK Partili Isparta Belediye Başkanı’na ‘çok lüks’ kategorisine giren, milyonlarca liralık ‘Audi A8’ marka bir makam otomobili hediye etmiş. Her gün bin beni hatırla! Mesela Isparta Belediye Başkanı’na bunları soracak mısınız? Bu iş insanı size neden milyonlarca liralık aracı hediye etti diye sorgulamaları yapacak mısınız?”

İmamoğlu, hakkında siyasi yasak ve hapis cezası istenen ‘ahmak davası’ hakkında şu değerlendirmeyi yaptı: “İstinaf’ta bekletilen ‘ahmak davası’ devam ediyor. Davamın hakimi usule uygun olmayan şekilde değiştirildi. Sürülen hakim, sürülen diyorum çünkü AK Parti İBB Sözcüsü kendi ifade etti, bana 2 yıldan fazla ceza verilmesi için tehdit edildiğini kendisi söyledi. İki kez HSK’ya başvurdum. Dinlemediler. Bunu milletimiz duysun! Kimsenin bir lüksü yok, hepimiz yargılanabiliriz. Ama bunun bir usulü, adabı, kuralı var. HSK’nın hakkında soruşturma açtığı, bu soruşturmanın başında demoklesin kılıcı gibi sallanan bir hakimi buraya görevlendirdiler. Bu demoklesin kılıcı başımda sallanan hakim, kısa sürede bana ceza verdi.”

“Demokrasi ve hukuktan her geçen daha da sapan bu zihniyet, bu akıl iktidardayken ekonomi düzelemez” vurgusu yapan İmamoğlu, “Kim istemez ülkesinin ekonomisinin kötü olmasını. Bu süreç böyle devam ettiği takdirde ekonomi düzelmez. Türkiye’de hiçbir şey iyiye gitmez, Türkiye dünyada bir cazibe noktası olmaz. Sermayenin yolu, yatırımların yolu bu cennet vatanımızdan geçmez. İşte bu operasyona karşı eylem planınız ne? Açık söyleyeyim; bu saatten sonra ne yapacaksak milletçe hep beraber yapacağız. Bu hepimizin sorunu, sadece CHP’nin değil” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, şunları söyledi: “Bana hayatı dart etmeye çalışana meydan okuyorum. İBB’ye ve bana ulaşmak ise hedefiniz benim yol arkadaşlarıma ve ailelerine çile çektirmenize, bahaneler yaratmanıza gerek yok. İşte siyasi yasak davam orada! Madem hedefiniz benim, bari burada mert olun. Onayın benim cezamı, milleti rahat bırakın!”

Paylaşın

Şam Valiliği, Ekrem İmamoğlu’nun Ziyaretini İptal Etti

Oyun Geliştirme Merkezi (OGEM) buluşması sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ekrem İmamoğlu, “Şam Valiliği TBB heyeti ile görüşme, ‘Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ziyareti sonrasına ertelendi’ diye iptal etti. Bu vahim bir durumdur” dedi.

Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesi sonrası ilk ziyaret Milli İstihbarat Başkanı (MİT) İbrahim Kalın tarafından gerçekleştirilmişti. Daha sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Şam’a giderek geçici yönetimin lideri Ahmed Hüseyin eş-Şara ile görüşmüştü.

Türkiye Belediyeler Birliği (TTB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Oyun Geliştirme Merkezi (OGEM) buluşması sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı. İmamoğlu 27 Aralık’ta İmamoğlu, TBB heyetinin Suriye’yi ziyaret edeceğini duyurmuştu. Ziyarete ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu şunları söyledi:

“Şam Valiliği yazılı olarak TBB heyetiyle görüşme, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinin sonrasına ertelendi diyerek randevuyu iptal etti. Bu çok vahim bir durumdur. Bu iptali doğru bulmuyorum. Cumhurbaşkanı ziyaretinden önce bu görüşmenin yapılmasının nesi doğru değil? Bu tür kurum ve kuruluşların gitmesini de ben olumlu bulurum.

Teyitli bir randevunun altı saat sonra iptali için kimler devreye girdi, kimler müdahale etti? Bu soruları soruyorum ama cevabını bildiğim bir soruyu sorduğumu da düşünüyorum. Aynı zamanda toplumunda özellikle bu işle ilgilenen herkesin bunun cevabını bildiğini ve devreye girenlerin kim olduğunu herkesin bildiğini biliyorum.”

Ne olmuştu?

Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş, HTŞ ve diğer muhalif grupların son 12 günlük operasyonunun ardından Esad ailesinin 54, Baas Partisi’nin 61 yıllık iktidarının bitişiyle sonuçlandı.

Ülkenin kuzeybatısında, İdlib’de konumlanmış ve yaklaşık 4 milyonluk bir nüfusu idare ettiği belirtilen HTŞ tarafı, 27 Kasım Çarşamba günü sabahı Türkiye’nin de desteklediği Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) yardımıyla, Şam’daki Suriye hükümetine ve ordusuna karşı “Saldırganlığı Caydırma – Rad’ul Udvan” operasyonunu başlattı.

Hızla ilerleyen muhalifler 28 Kasım’da Halep’i Şam’a bağlayan otoyolu kesti, aynı gün 46. Alay Üssü’nü ve en az 8 köyü ele geçirdi. 29-30 Kasım tarihlerinde ülkenin en büyük ikinci kenti Halep, muhaliflerin elindeydi. Bu gelişme sonrası Rus ve Suriyeli savaş uçakları, 2016’dan bu yana ilk kez, 2024’te muhaliflerin ele geçirdiği düşünülen mevzileri bombaladı.

HTŞ’nin kontrolündeki muhalif gruplar 4 Aralık’ta Hama, 7 Aralık’ta Humus ve 8 Aralık’ta Esad’ın ülkeyi yönettiği Şam’ı ele geçirdi. Bu gelişmelerden sonra Esad, Rusya’nın “insani gerekçelerle” tanıdığı sığınma hakkı kapsamında ailesiyle beraber Moskova’ya uçtu.

HTŞ lideri Colani veya gerçek adıyla Ahmed Hüseyin el-Şara ise aynı gün Suriye devlet televizyonunda Esad’ı devirdiklerini açıkladı. ABD, Kanada, İngiltere ve Türkiye, HTŞ’yi “terör örgütü” olarak tanıyor. Ancak ülkeler bir bir HTŞ ile ilişki kurmaya başladı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de HTŞ’nin artık ‘fiilen’ terör örgütü olmadığını söyledi.

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu’nun ‘Siyasi Yasak’ Davası 11 Nisan’a Ertelendi

Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde ‘ihaleye fesat karıştırdığı’ iddiasıyla yargılandığı ve yargılama kapsamında siyasi yasak ve hapis cezası talep edilen dava 11 Nisan 2025 tarihine ertelendi.

Davaya ilişkin hazırlanan iddianamede, Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu 7 kişinin ‘ihaleye fesat karıştırma’ iddiasıyla 3’er yıldan 7’şer yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilmişti. Ayrıca 7 kişi hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi gereğince siyasi yasak uygulanması da istenmişti.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde ‘ihaleye fesat karıştırdığı’ iddiasıyla yargılandığı davanın sekizinci duruşması bugün Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Saat 15:00’da başlayan duruşmada savcı, mütalaa vermek için ek süre istedi. Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat ise savcının dosya birleştirme talebine itiraz ederek duruşmaya ara verilmesini ve mütalaanın açıklanmasını istedi. Kararını açıklayan mahkeme, davayı 11 Nisan saat 15.00’a erteledi.

Siyasi yasak davası nedir?

Ekrem İmamoğlu, ilk kez İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına seçildiği 2019 yılının kasım ayında Fransa’nın Strazburg kentinde düzenlenen Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ne davetli olarak katılmış ve bir konuşma yapmıştı.

O dönem Türkiye İçişleri Bakanı olarak görev yapan AK Parti İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, İmamoğlu için “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti.

İmamoğlu ise Soylu’ya “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın” cevabını vermişti.

Bunun üzerine Türkiye’deki seçimleri organize eden Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) üyeleri hakarete uğradıklarını ve mağdur olduklarını belirterek İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı suç duyurusunda bulunmuştu.

Başsavcılığın hazırladığı iddianamede “kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret” suçundan İmamoğlu’nun 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istenmişti.

İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk ayağında Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verilmişti.

Dava, son iki yıldır Türkiye’de “Temyiz Mahkemesi” olarak da kabul edilen Yargıtay’ın bir alt basamağı İstinaf Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.

Paylaşın

İmamoğlu’ndan “Ahmet Türk” Sorusu: Muteber İse Neden Görevden Aldınız?

DEM Parti heyetinde yer alan Ahmet Türk’ün TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve MHP Lideri Devlet Bahçeli ile görüşmesine atıfta bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Ahmet Türk muteber ise neden görevden aldınız?” diye sordu.

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, Esenyurt Belediyesi önünde Kent Lokantası açılışında konuştu.

Cumhuriyet’in aktardığına göre; Ekrem İmamoğlu, dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile görüşen DEM Parti heyetine atıfta bulunarak kayyum politikasına ve yerine kayyum atanan eski Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutukluluğunun devam etmesine tepki gösterdi.

DEM Parti’nin TBMM ziyaretleri heyetinde DEM Parti Milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder ile birlikte yer alan yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü örnek gösteren İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:

”Dün ne oldu devletimizin terörist diye görevden aldığı Sayın Ahmet Türk, devlet protokolümüzün ikinci sırasında yer alan TBMM Başkanı ile görüştü. Ardında da devletimizi yöneten ittifakın ortağı partinin genel başkanıyla bir araya geldi.

Yani devlet terörist diye görevden aldığı bir belediye başkanını devlet protokolü kapsamında kabul etti. Demek ki; Ahmet Türk muteber biri. Bize göre de öyle zaten ama bakıyorsunuz daha dün bir ay önce koca harflerle terörist yazıyorsun bakanlığın sitesine yerine kayyum atanmış Mardin’i yönetiyor. Muteber biriyse neden terörist diyerek kayyum atadınız. Terör bağı varsa neden devlet protokolüyle karşılıyorsunuz? İşte dün yaşanan bu garabet Esenyurt’ta yaşanan garabettir. Dün devletimizi düşürdükleri durum, tam da Ahmet Özer hocamızın yaşadığıyla aynıdır.”

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Esenyurt’ta 2022 yılında yaşanan sel felaketinden sonra çizmelerini giyerek bölgeye gitmesini işaret eden İmamoğlu şunları söyledi:

“İşte sorunu yaratan aklın temsilcileri ise bizim burada yürüttüğümüz bu çalışmanın tam da göbeğinde yağan bir yağmurdan sonra çizmelerini giyip burada şov yapmışlardı. O zaman demiştim ben çizmelerimi yağmurdan sonra şov yapmak için giymem. Yağmurdan önce, yağmur yağınca sel o insanları rahatsız etmesin diye proje başlatmak için çizme giyerim demiştim. İşte bu millet o arkadaşı evine gönderdi, bizim söylediğimiz anlayışı da bu ilçede iktidar yaptı.”

Paylaşın

Işıkhan’ın “SGK Borçları Kaynaktan Kesilecek” Açıklamasına İmamoğlu’ndan Sert Tepki

Vedat Işıkhan’ın belediyelerin SGK borçlarının kaynağından kesileceği açıklamasına tepki gösteren Ekrem İmamoğlu, “Aferin, madalya aldı şimdi. Bir bakan daha madalya aldı. Ne büyük iş başardı değil mi? Kendisini ispat etti. Kime? Millete değil, bir kişiye” dedi.

Engellemelerin asıl mağdurunun millet olacağını belirten İmamoğlu, “Ama hep söylüyorum, böyle davranırsanız sizin Türkiye’de belediyeniz bile kalmayacak. Yönetecek belediyeniz, bu millet size yetki vermeyecek böyle davrandığınız sürece” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli’de katıldığı bir etkinlikte yaptığı açıklamalarda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın belediyelerin SGK borçlarını kaynaktan kesme kararı ve AK Parti’nin CHP’li belediyelere yönelik tutumuna eleştiriler yöneltti.

İBB Başkanı İmamoğlu, bu yaklaşımın belediyelere değil, doğrudan millete zarar verdiğini belirterek, “Bu millet sizi cezalandıracak” ifadelerini kullandı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan dün, “SGK’ya başvuru yapmaya başladı. Bu, olumlu bir gelişme ve amacımız da bu yöndeydi. Ancak hala adım atmayan her belediyenin borçlarının tahsilatını kaynaktan yapacağımızı belirtmek isterim” demişti.

İmamoğlu, AK Parti’nin belediyelere yönelik uygulamalarını eleştirerek, “Belediyelerin kaynaklarını kendi kişisel hesaplarının parçası gibi görüyorlar. Bu tutum, milletin vicdanında mutlaka cezalandırılacaktır” dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a atıfta bulunan İmamoğlu, SGK borçlarının kaynaktan kesileceğini duyuran Işıkhan’a “madalya aldı şimdi” sözleriyle tepki gösterdi.

CHP’li belediyelere yönelik sistematik bir kıskaca alındıklarını vurgulayan İmamoğlu, “Bu kararlar, hizmet üretmeye çalışan CHP’li belediyeleri cezalandırma çabasından başka bir şey değil. Hangi belediyelere kesinti yapılacak? CHP’li belediyelere. AK Partili belediyeler ise seçim döneminde milyonlarca liralık kaynak aktarımı aldı” diyerek, partizan bir yaklaşım sergilendiğini savundu.

Bakan Işıkhan’ın açıklamalarına “basiretsiz” diyerek tepki gösteren İmamoğlu, “SGK borçlarını tahsil ederek ekonomiyi mi düzeltecekler? Belediyelerin SGK borçları, kurumun bir yıllık gelirinin yüzde 2’si bile değil. Bu kararlar yalnızca hizmet alan vatandaşları mağdur eder” dedi.

İmamoğlu, AK Parti’nin bu politikalarının uzun vadede partinin yerel yönetimlerdeki varlığını tehlikeye atacağını belirtti. “Böyle davranırsanız, Türkiye’de yönetecek belediyeniz bile kalmayacak. Bu millet, adaletsizce yönetim anlayışına yetki vermeyecek” dedi. AK Partili vicdanlı belediye başkanlarının bile bu duruma içerlediğini ve tepki gösterdiğini hissettiğini ifade etti.

“Bütün bu zorluklara rağmen…”

Engellemelere rağmen hizmet üretmeye devam edeceklerini vurgulayan İmamoğlu, “Bütün bu zorluklara rağmen, vatandaşlarımız için çalışmaya devam edeceğiz. Onların cezalandırmaya çalıştığı aslında belediyeler değil, halkımızdır. Ama biz engellere takılmadan işimizi yapacağız” dedi.

İmamoğlu, yerel yönetimlerin siyasi görüş ayrımı yapmaksızın adaletli bir şekilde hareket etmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Gerçek liderlik, adalet terazisini ruhunda taşıyan, gücünü milletten alan yönetici olmaktır. Partizanlık ve kişisel hesaplar yerel yönetimlere zarar verir” ifadelerini kullandı.

İBB Başkanı, AK Parti’nin baskı ve engellemelerine rağmen, İstanbullulara hizmet etmeyi sürdüreceklerini vurguladı. “Bizim önceliğimiz, milletimizin ihtiyaçlarını karşılamak. Onlar bizi durdurmaya çalışsa da biz, halkımıza layık olmak için çalışmaya devam edeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Erdoğan’ın “Tıpış Tıpış Ödeyecekler” Sözlerine Yanıt

İBB Başkanı İmamoğlu, Erdoğan’ın, “Tıpış tıpış ödeyecekler. İş başka mevzulara gelince şahin kesiliyorlar, ama borç ödemeye gelince de güvercin kesiliyorlar. Milletin hakkını, yetimin hakkını size konserlerde, şarap turlarında yedirmeyiz” sözlerine verdiği yanıtta şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Cumhurbaşkanı’nın ruh halinde ya da zihninde, bir sert cümle söyleyecekse, aklından hemen İstanbul’un geçmesi ve oradan, ‘İstanbul’a buradan da nasıl bir gönderme yaparım’ diye düşünmesi çok manidar. Bunu yaşıyoruz 6 senedir. Tabii söylediği iftira ifadelerinin hiçbirisi, bizim üzerimize yapışmaz.”

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, TBB Encümeni toplantısının ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

BirGün’ün aktardığına göre; 31 Mart 2024 yerel seçimleriyle birlikte, yerel yönetimlerde bir değişimin yaşandığına vurgu yapan İmamoğlu, “Ama ne yazık ki, 31 Mart 2024 yerel seçim sonuçlarının ardından, özellikle muhalefet partilerine ait belediyelerin hükümet tarafından hedef yapıldığını görüyoruz. Farklı konularda, farklı mevzularda bir kısım ayrımcılığın devam ettiğini görüyoruz. Kimi zaman siyasi operasyonlar, kimi zaman ekonomik operasyon girişimleri yaşandı bu kısa 8 aylık dönemde. Kimi zaman yıllardır belediyelerin hizmet verdiği alanlar ya da bir şekilde gelir elde ettiği alanların, hemen bu seçimden sonra geri alınması ya da müdahale edilmesi gibi uygulamalar… Bunları yaşadığımız bir 2024 yılına da seçimi yaşadığımız gibi veda ediyor ortamdayız. Maalesef, yine ülke demokrasimize gölge düşüren kayyum atamalarıyla 2024 yılını noktalıyoruz. Ve ne yazık ki, SGK başta olmak üzere, birtakım belediyelerin borçları bahane edilerek, belediyelerin elini kollarını bağlama çabalarına tanık oluyoruz” diye konuştu.

Merkezi iktidarın yerelde muhalefet pozisyonuna geçtiğinin altını çizen İmamoğlu, “Bu, milletin iradesidir. Buna saygı duymak, demokrasinin temel kuralıdır. Bir nevi ana muhalefet görevini sindirememesi meselesi, demokrasiye gölge düşürmektedir. Ve bu yönüyle de belediyelere yönelik, tam anlamıyla fütursuzca saldırıları harekete geçirmeleri, hepimizi üzmektedir, canımızı sıkmaktadır” dedi.

İmamoğlu, şöyle devam etti: “Halbuki şöyle bakılması gerekir: Milletimiz, 2023 yılında sizi iktidar yaptı. 2024 seçimlerinde de başka bir partiyi iktidar yaptı. Demokrasiyi sindirmek zorundasınız. Çünkü burası, 27 Aralık’ta Mustafa Kemal Atatürk’ün geldiği, başkenti Ankara olan Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Ve temel dayanağı, laik bir hukuk devleti olmak ve aynı zamanda demokrasiyi güçlendirmektir. Bu manada yapılan bu uygulamalar, bu prensiplerin hiçbirine uymamaktadır. Siyasi olarak kayyumlar, ekonomik olarak da SGK prim borçlarının bu saldırıda araç olarak kullanılmasını ve kullanılmaya devam edildiğini görüyorum. Ve gerçekten memleketimizin işte tam da böylesi bir demokrasi ülkesi, hukuk ülkesi olması prensibine ters düştüğünü, gölge düşürdüğünü de ifade etmek isterim.”

Türkiye’deki tüm belediyelerin SGK prim borçlarının, SGK’nın gelir kalemlerinin yüzde 2,7’sine denk düştüğü bilgisini paylaşan İmamoğlu, şunları söyledi: “Hükümet, neredeyse bütün işleriyle ilgili sıkıntılarını, belediyelerin SGK borçlarına bağlar duruma geldi. Yani neredeyse, asgari ücreti niye düşük açıkladı diye yarın sorsalar, yani bunu bile belediyelerin SGK borçlarına bağlayacak kadar gündem ve mevzu ediyorlar. Ve bunun dillerinden düşürmemeleri de çok can sıkıcı.

Farklı üsluplarla, işte ‘belediyeleri silkeleme’ kavramı, efendime söyleyeyim hesapsız, kitapsız bir üslupla, belediyelere her ay gelen bütçe ödemelerinin kesintiye uğratılması, belediyelerin mallarına haciz koyulması ve bu anlamda ciddi bir adaletsizlik uygulamaları silsilesi. Hedefe konan ve kesinti haczi yağmuruna tutulan bazı belediyelerle ilgili birtakım farklı uygulamaları sizlerle paylaşmak isterim. Mesela, adaletsizliğe bir örnek: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir önceki ay ödeneğinden, habersizce 1,1 milyar lira para kesildi. Ve buna benzer kesintiler, başka belediyelerimizde de söz konusu. Ya da bir başka İstanbul’daki ilçe belediyesine, CHP’li bir belediyeye -ki aralarında tarihi eserler de var- gayrimenkullerine hızlıca haciz konuldu.”

“İzmir’de bir belediyeye bu süreçte pozitif ayrımcılık uygulandı” diyen İmamoğlu, şunları anlattı: “Yine muhalefet belediyelerine, başta CHP’li belediyeler olmak üzere, aman vermeyen hükümet, İzmir’de bir belediyeye hazineye olan borçlarını kapatmak için ilginç bir metot uyguladı. Metot hayli ilginç. Maliye Hazinesi, kendisine ait çok büyük bir araziyi Menemen Belediyesi’ne hibe olarak verdi. Sonra da bu borçlarına karşılık Hazine’nin hibe ettiği araziyi satarak, borçlarını ödeme olarak geriye verme konusunda bir girişimi başlattı.

Açıkçası merkezi idarenin, hükümetin bir ilçe belediyesine borçlarını ödemesi konusunda bu anlamlı jestten rahatsız değiliz. Rahatsız olduğumuz, bu jestin benzerlerinin bu kadarını da beklemiyoruz yani. Çok daha düşük bir anlayışla bile diğer belediyelere de yaklaşsalar, bu sorunların tamamını şu anda istese, el ele verse, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Şehircilik Bakanlığı el ele verse, Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı inanın bizimle oturup konuşsa, bu sorunların tamamını çözeriz ve hiç kimse böylesi bir çözümden de zarar görmez. Biz, TBB olarak, bu jestlerin partizanlıktan uzak bir şekilde yapılmasını arzu ediyoruz. Tüm belediyelere eşit bir şekilde uygulanmasını arzu ediyoruz.”

Kayyum atamalarına tepki gösteren İmamoğlu, ” Kayyum uygulamalarını kesinlikle reddeder ve kınarken, özellikle CHP’li Esenyurt Belediye Başkanımız Sayın Profesör Doktor Ahmet Özer’in, seçilmiş bir belediye başkanı olarak, yeni yıla ailesinden, Esenyurtlular’dan uzak bir şekilde haksızca cezaevine girmesinden ötürü duyduğum üzüntüyü de özellikle belirtmek isterim” dedi.

Suriye’de gelişmelere ilişkin açıklama yapan İmamoğlu, “Biz de TBB olarak, bu süreçte hem ülkemizin güvenliği hem ülkemizde yaşayan sığınmacıların evlerine geri dönüşü için sorumluluktan kaçmayacağımızı ve mutlaka sorumluluk alacağımızı ortak kararla belirttik, beyan ediyoruz. Suriye’de şehirlerin acil ihtiyaçlarının karşılanması, ekonomik ve sosyal altyapının yeniden inşası ve yerel yönetimlerin kapasite geliştirme süreçlerinin desteklenmesi, öncelikli konularımızdan birisidir” dedi.

İmamoğlu, TBB heyetinin Suriye’yi ziyaret edeceğini de açıkladı: “Bu çerçevede, TBB olarak, başta Şam olmak üzere, Suriye’deki şehirlerin ihtiyaçlarını yerinde tespit etmek, iki ülke belediyeleri arasındaki iş birliğini yeniden tesis etmek ve sürdürülebilir bir zemine oturtmak, birliğimiz belediyelerin desteğini koordine etmek amacıyla da bir TBB heyetinin, en kısa zamanda Suriye’yi ziyaret etmesini hep birlikte kararlaştırdık. İlk aşamada Şam’a gerçekleştirilmesi öngörülen ziyaret sırasında, Türkiye’deki geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin gönüllü ve onurlu şekilde geriye dönüş ihtiyaçlarının karşılanması için, yerel yönetimler arasında iş birliği mekanizmalarının geliştirilmesi ve bu doğrultuda somut adımların planlanması da hedeflenmektedir.”

Erdoğan’a “Tıpış tıpış ödeyecekler” yanıtı

İmamoğlu, değerlendirme konuşmasının ardından, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Tıpış tıpış ödeyecekler. İş başka mevzulara gelince şahin kesiliyorlar, ama borç ödemeye gelince de güvercin kesiliyorlar. Milletin hakkını, yetimin hakkını size konserlerde, şarap turlarında yedirmeyiz” sözleri sorulan İmamoğlu, şunları ifade etti:

“Sayın Cumhurbaşkanı’nın ruh halinde ya da zihninde, bir sert cümle söyleyecekse, aklından hemen İstanbul’un geçmesi ve oradan, ‘İstanbul’a buradan da nasıl bir gönderme yaparım’ diye düşünmesi çok manidar. Bunu yaşıyoruz 6 senedir. Tabii söylediği iftira ifadelerinin hiçbirisi, bizim üzerimize yapışmaz.

Biz, olimpiyatlara yol yürüyen bir şehiriz. Çok güçlü çalışmalar yapıyoruz. 2036’da ev sahibi olmak istiyoruz. 2027 Avrupa Oyunları’nın diplomasisini yürütüyoruz. Bu kapsamda yapılan, daha önce yapılmayacak, yapılmamış olduğu kadar, güçlü ve önemli diplomatik girişimlerin daha güçlüsünü yaparak, geçirdiğimiz o ortamları, bu şekilde ifade etmesi çok can sıkıcı, üzücü. Ama alıştık. Halbuki biz, daha dün, ülkemizin Spor Bakanı’yla, o yaptığımız diplomatik görüşmelerin sonucunda elde ettiğimiz Avrupa Oyunları’nın ya da 2036’ya birlikte çalışabilmenin yol ve yöntemlerini konuştuk. Bence doğru olan bu. Doğru olmayanı da Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadeleri. Devlet, devleti silkelemez yani. Devlet, kendi kurumunu silkelemez. Devlet, kendi kurumunun bir konusunda üzerine çökmez. Yardımcı olur, el verir, birlikte oturur, konuşur, çözüm bulurlar. Kaldı ki zaten güvercin de bizim, şahin de bizim yani.”

Paylaşın

İmamoğlu’ndan İktidara “Haciz” Tepkisi: Tarihe Gömüleceksiniz

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Erdoğan’ın “Belediyeleri silkeleyin” talimatıyla CHP’li belediyelere yönelik başlatılan haciz işlemlerine ilişkin, “‘Ekrem’in birazcık boğazını sıkalım. İş yapamasın.’ Boğazımızı sıktıkça biz daha çok iş yapıyoruz, onu söyleyeyim. Milletin zaten gözünden düştünüz de tamamen tarihe gömüleceksiniz” dedi ve ekledi:

“Ekonomi perişan, ticaret perişan, eğitim perişan… Yıkıcı ve insanların canını sıkan enflasyon hala düşürülemiyor. Yok SGK borcu, şu bu… Bütün SGK’ye borçlu kurumların sadece 10’da biri belediyeler. 2024’teki SGK’nin toplam gelirinin yüzde 2 buçuğu değil belediyeler. AKP’li CHP’lisi… Şaka gibi ya. Bugünkü belediyelerin yarısı CHP’li değildi daha 6 önce. Borçları oralardan devraldı arkadaşlarımızın çoğu.”

CHP’li belediyelere, Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) olan borçları nedeniyle haciz gelmesi siyaset gündeminde yeni tartışma yarattı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a ‘Belediyeleri silkeleyin’ talimatıyla harekete geçildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Tuzla Sosyal Yaşam Merkezi töreninde, CHP belediyelerine Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borçları üzerinden haciz başlatılmasına sert tepki gösterdi. Cumhuriyet’in aktardığına göre; “Tamamen tarihe gömüleceksiniz” diyen İmamoğlu şunları kaydetti:

Biz mesajımızı almış yolumuza devam ediyoruz. Mesajını almayanlar var. 31 Mart’taki mesajı alıp başını önüne eğmeyip yolunu ona göre çizmeyenler var. Ankara’da, hükümet olduğunu düşünen anlayış… Düşünen anlayış diyorum çünkü 31 Mart’tan itibaren Türkiye’de irinci parti CHP ve yerel yönetimlerde bu kadar hizmet yapıyorsak tavrımız iktidar tavrı olmalıdır. Elbette yetkili olduğumuz alanları biliyoruz. Yetkinin bize ait olmadığı alanları da biliyoruz.

31 Mart’ta iktidar seçim sonuçlarından gerekli dersi almadı. Seçim öncesi yaptığı hataların farkında değil. Ayırmacılık kayırmacılık yaptı. İşleri engelledi. Bu seçimden önce, hatta 2019’dan itibaren, genel seçimler dahil, orantısız güç kullanma rakibini çiğnemeye çalışma, bugünkü iktidarın yaptığı hatalar…

Seçimden önce İstanbul’da AKP’li belediyelerin kasasına 25 ilçe belediyesinin kasasına Cumhurbaşkanlığından örtülü ödenekten 1 milyardan fazla parayı aktarmak görülmüş bir şey değil… Bunlar toplumu gerecekler. Kutuplaştırmaya ve siyasi rakiplerini engellemeye devam edecekler, karalayacaklar, mümkünse siyasetin dışına atmaya çalışacaklar. Yetinmeyecekler, belediyelerin bir kısmına kayyum atayacaklar.

Dediler ki boğazlarını sıkarsak çalışamazlar. Bizim boğazımızı sıktıkça daha iyi çalışacağız. Ne yaparsanız yapın bu millet israfçı ve icraatçı yönetim arasındaki farkı görüyor. Milletin durumunun farkında değiller. Bu millet rantçılık devrine son verecek halkçılık dönemine başla diyecek… Benim her dava arkadaşımın boynunun borcu milletin işini iyi yapmaktır. Ben bu yolculuğun bu davanın bir parçasıyım diyen herkes çok büyük bir vebal altındadır.

Bizi öyle davayla, soruşturmayla, hacizle durduramazsınız. Böyle devam ederseniz tepeden aşağı kirlenirsiniz. O kirli halinizle milletin karşısına çıkarsınız, millet de o tertemiz eliyle yollar gidersiniz. Tarihe gömülürsünüz. Yok ‘belediyelerin üstüne git’, yok efendim belediyelerin hesaplarına haciz koy, yok silkele bilmem ne. Şaka gibi, komedi filmi.

“Ekonomi perişan, ticaret perişan, eğitim perişan…”

Ekonomi perişan, ticaret perişan, eğitim perişan… Yıkıcı ve insanların canını sıkan enflasyon hala düşürülemiyor. Yok SGK borcu, şu bu… Bütün SGK’ye borçlu kurumların sadece 10’da biri belediyeler. 2024’teki SGK’nin toplam gelirinin yüzde 2 buçuğu değil belediyeler. AKP’li CHP’lisi… Şaka gibi ya. Bugünkü belediyelerin yarısı CHP’li değildi daha 6 önce. Borçları oralardan devraldı arkadaşlarımızın çoğu.

Belediyenin kasasına göz dikilir mi? Eskiden 20 senede aldıkları bakanlığın yapıp belediyeye devrettiği metroların tam 11 milyarını bizden 10 ayda aldılar. 11 milyar lira… Niye? İmamoğlu CHP’li diye. Yani ne olacak ‘Ekrem’in birazcık boğazını sıkalım. İş yapamasın.’ Boğazımızı sıktıkça biz daha çok iş yapıyoruz, onu söyleyeyim. Milletin zaten gözünden düştünüz de tamamen tarihe gömüleceksiniz.”

Paylaşın

İmamoğlu Ve Yavaş’tan “Haciz” Tepkisi: Halk Cevabı Zamanı Geldiğinde Verir

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş, SGK’nın İstanbul, Ankara ve İzmir dahil CHP’li belediyelere ilişkin başlattığı haciz işlemine tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Mansur Yavaş, “Tüm bu müdahalelere rağmen; desteklerimizi bir kuruş eksiltmeyeceğiz” dedi. Ekrem İmamoğlu, “Bize yeni bir sataşma yolu bulmuşlar” ifadelerini kullandı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; Adana, Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin Büyükşehir Belediyeleri ve Şişli Belediyesi’ne Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borcu nedeniyle haciz başlattı.

Bakanlığın haciz işlemleri başlatmasına Çerkezköy’de yaptığı konuşmada yanıt veren İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Bize yeni bir sataşma yolu bulmuşlar. SGK borçlarına haciz koyuyorlar İstanbul’a da koydular diye haber yaptılar henüz erişemedik. Lafa bakar mısınız ‘Belediyeleri silkeleyin’ diyor. Bakın size birkaç rakam vereceğim. Belediyelerin, 96 milyar lira SGK borcu var. SGK’nin 2024 gelirleri 3 buçuk trilyon lira. Tüm belediyelerin SGK’ye borcu toplam gelirinin yüzde 2.7’siz bile değil. Belediyelerin üstüne çullanıyorsun. Niye? Belediyeleri seçimde kaybettin diye. Yani 420’ye yakın belediye CHP kazandı diye. Bu kafayla gidersen bir dahaki seçimde 850 olacak” dedi.

“Maliye bakanı ile görüştüm, yapılandırma yapın dedim, ki insanlar hizmet edebilsin” diyen İmamoğlu, “CHP’li belediyelerin itibarını zedelemek için yapılıyor. CHP’nin belediyesi 200’lerden 400’lere çıktı. İki kat arttı. yani CHP’li belediyeler 7-8 ayda mı borç yaptı. Yahu biz Biz AK partili belediyelerin borçlarını ödüyoruz. Gözlerini CHP’li belediyelerin kasasına dikmişler. Allah’ın izniyle ilk genel seçimde gelip sizin yaptığınız borçları da ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Ya burası pehlivan meydanı” diyen İmamoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Gel bir tane vatandaşımızı sen silkele bakalım. Hadi bakalım. Varsa yüreğin, gel silkele. Burası pehlivan er meydanı.”

“Halk cevabı zamanı geldiğinde sizi silkeleyerek verir”

Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, haciz haberleriyle ilgili açıklama yaptı.

Mansur Yavaş, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şöyle: “Ankara Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşları olan ASKİ ve EGO’nun herhangi bir vergi veya SGK borcu bulunmamaktadır. Borç, ABB’nin 16 iştirakinden yalnızca 6’sına ait olup, bu şirketlerin personel maaş hesapları dahil tüm hesaplarına bloke konulmuştur. Haciz uygulanan şirketler ve tutarlar şöyledir:

Bugsaş A.Ş.: 16 milyon TL
Belpa A.Ş.: 15 milyon 667 bin TL
Belka A.Ş.: 17,5 milyon TL
Anfa Peyzaj: 1,6 milyon TL
Anfa Güvenlik: 1 milyon 260 bin TL
Anket A.Ş.: 107 bin TL

2019 ve 2024 yılında bana güvenen tüm Ankaralı hemşehrilerim müsterih olsunlar. Onlar, ‘Ankara Büyükşehir Belediyesi şirketlerinin hesaplarına bloke koyalım, emekliye destek olamazlar, et desteği veremezler, süt desteği veremezler, kreş yaptıramazlar’ diye düşünüyor olabilirler. Tüm bu müdahalelere rağmen; desteklerimizi bir kuruş eksiltmeyeceğiz, aksine artırarak devam edeceğiz.”

“Bu borç, sadece CHP’nin belediye borcu değil”

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, haciz işlemini değerlendirdi. Haciz işleminin işçi maaşlarını olumsuz etkileyeceğini belirten Karalar, şöyle konuştu:

“Sayın Cumhurbaşkanı’mız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na ‘silkele’ dedi ya o bizi silkelediğini zannediyor. Oysa gelen hacizler işçi maaşlarına geldi. Şimdi işçi maaş alamazsa bu haciz yüzünden. Kime kızar? Bana mı kızar? Bu emri verene mi kızar? Bu işin bir boyutu bu. İkinci boyutu. Bu borç, sadece CHP’nin belediye borcu değil.

Önceden başlayan bizde de devam eden ama bizden fazla Cumhur İttifakı belediyesi de var. Yani normal SGK borcu CHP’li belediyelere kısmen daha az.  Çözülsün mü, ödensin mi? Ödensin isteniyorsa daha önce vatandaşa yaptığı gibi, iş adamlarına yaptığı gibi, büyük iş adamlarına yaptığı gibi bu faizleri silecekler, bunu uzun vadeye yayacaklar ve bizden öyle kesecekler.

Bu şekilde talimat verip kestirmek, bir belediyelerin vatandaş hizmetini engeller. İki zaten geçinemeyen işçinin maaşını almasını engeller. Kusura bakmasınlar. Bu da bize yazar. Onlara hiçbir faydası olmaz. Onun için bu kararı derhal geri alıp bunu uygun bir şekilde ödenmesini sağlayacak bir yasa çıkartmaları lazım. Buradan söylüyoruz.

Yani o gün Sayın Bakan 900 milyar civarında SGK borcu olduğunu söylüyor. Bunun belki 20’de 1’i CHP’li belediyelerin değil. Yani siz 850 milyarı görmüyorsunuz. Üç beş milyarı görüyorsunuz ya da 20 milyarı görüyorsunuz. Biz kime hizmet ediyoruz?

Biz Tanzanya’nın belediye başkanları değiliz beyler biz Türkiye Cumhuriyeti’nin belediye başkanlarıyız ve Türkiye Cumhuriyeti’nde her kesime hizmet ediyoruz. Bizim hizmetimiz içerisinde AK Parti’ye oy veren, MHP’ye oy veren, DEM’e oy veren var, her partiye oy veren insanlar var. Dolayısıyla bundan vatandaş zarar görür. Hizmet kesilir. Vatandaş bize kızmaz. Deriz ki ‘bakın karar veren orada.’ Ona tepki duyarlar. Bir faydası da olmaz.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu’ndan “Suriyeliler” Açıklaması: Dönmek İsteyenlere Desteğe Hazırız

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Bugün 2 milyona yakın Suriye vatandaşına ev sahipliği yapan İstanbul, savaştan çıkan kentlerin sosyal ve ekonomik gelişmesinde Suriye’ye en üst düzeyde destek olmaya kararlıdır” dedi ve ekledi:

“Sevdiklerini, evlerini ve tüm mal varlıklarını bırakacak çevre ülkelere giden Suriyeliler yeni bir bedel ödememeli. Bu yüzden geri dönerek ülkelerini yeniden inşa etmek isteyenlere elimizden gelen her türlü desteğe hazırız.”

Orta Doğu ve Kuzey Afrika şehirlerinin belediye başkanları ve temsilcileri “barış ve işbirliği” başlığıyla İstanbul’da bir araya geldi. Etkinliğe ev sahipliği yapan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Suriye’de yaşanan gelişmelere değindi.

Cumhuriyet’in aktardığına göre; Ekrem İmamoğlu, ODKA açılış konuşmasında şunları söyledi: “Sizleri bugün, İstanbul’da, tarihin mirası ile günümüzün dinamizmini bir araya getiren Feshane’de bulunuyoruz. 19. yüzyılın ilk yarısında fes imâl eden bu sanayi tesisi, bugün kütüphanesi ve sergi alanlarıyla bir kültür merkezi. Feshane de İstanbul gibi, bölgemizin kültürel zenginliğini, direncini ve kendini yenileyebilme gücünü simgeliyor. Bugün, Orta Doğu ve Kuzey Afrika şehirlerinin temsilcileri olarak, barış ve iş birliği vizyonuyla bir araya geldik.

Çünkü yoksulluk, adaletsizlik, savaş ve göç gibi sınır aşan pek çok sorunun birlikte yaşandığı bu dönemde, biz yerel yöneticilere tarihi bir sorumluluk düşüyor. Ukrayna’da, Gazze’de, Lübnan’da ve Suriye’de yaşananlar, bize önemli bir gerçeği bir kez daha hatırlatıyor: Komşumuzda istikrarsızlık ve çatışma varken, biz ne refah ne de güven içinde olabiliriz. Bu nedenle birlikte hareket etmeliyiz. Yalnızca krizleri yönetmekle kalmamalı, şehirlerimizde yaşayanların refahını arttıracak bir gelecek vizyonu ortaya koymalıyız.”

“Bugün karşılaştığımız zorluklar ne olursa olsun, unutmayalım ki, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın tarihsel mirasında barış, refah ve bilimin önemli bir yeri vardır.  Hep var olmuştur. Bu miras, bize, bölgemizin en parlak dönemlerinin yalnızca güçlü liderlere değil, şehirleri, toplumları ve kültürleri birbirine bağlayan ilişkilere dayandığını hatırlatır. Örneğin; İskenderiye’nin ünlü kütüphanesi, farklı medeniyetlerin bilgisine ev sahipliği yaptı. Aynı dönemde, Bergama’da da rakip bir kütüphane kuruldu.

Tarih, bu dönemlerde şehirlerin, orduları ile değil, kütüphaneleriyle yarıştıklarına tanık oldu. Abbasi Halifeliği’nin Bağdat’ı, bilginin ve bilimin merkeziydi. Beyt-ül Hikme’de üretilen bilgi, yalnızca İslam dünyasını değil, Avrupa Rönesansını da besledi. Osmanlı İmparatorluğu ise, merkezi İstanbul olmakla birlikte, gücünü Halep, Şam, Bağdat, Kahire, Tunus gibi çok kültürlü şehirlerin oluşturduğu ağlardan aldı. Bu şehirler, Doğu Akdeniz’den Balkanlar’a, Karadeniz’den Hint Okyanusu’na halkları ve ekonomileri birbirine bağlayan köprüler oldu.”

“Suriye çok ağır bir bedel ödedi”

“Bugün burada, bu iş birliği ve ilişki ağlarını yeniden nasıl canlandırabileceğimizi birlikte konuşacağız. Elbette barışı korumanın kolay olduğunu kimse iddia edemez; özellikle de günümüzde. Güney komşumuz Suriye’de, 61 yıllık Baas rejiminin 10 gün içinde yıkılışını izledik. 13 yıllık iç savaş sürecinde, Suriye çok ağır bir bedel ödedi. 600 bine yakın Suriyeli, ne yazık ki iç savaşta hayatını kaybetti.

Nüfusun yarısından fazlası yerlerinden edildi; ya ülke içinde ya da Türkiye, Lübnan, Ürdün başta olmak üzere, komşu ülkelerde farklı şehirlere sığındılar. Altyapı, yollar, hastaneler, okullar tahrip edildi; ekonomi, eğitim ve sağlık sistemi çöktü. Suriye halkı, bir savaş travması ve belirsizlik içerisinde.”

“Suriye’deki yıkımın sorumlusu, yalnızca halkına baskı yapan ve yıllarca sıkıntı çektiren, halkını yok sayan bir otokratik rejim değildir. Suriye’nin bugünkü durumu, aynı zamanda ülkenin etnik ve dini farklılıklarını çıkarları için kullanan, bir taraftan Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsedip, diğer taraftan ülkeyi parçalamaya uğraşanların eseridir. Büyük bir direnç gösteren, kendi kaderine sahip çıkan Suriye halkı, şimdi ülkelerini ve demokratik kurumlarını yeniden inşa etmek için çalışacak.

Yapmak, yıkmaktan çok daha zordur. Önümüzde çok çetin bir süreç var. Temennimiz ve arzumuz, Türkiye için neyse Suriye için de odur: Özgür, bağımsız, kapsayıcı ve demokratik bir Suriye. Bu noktada, terör örgütlerinin istikrarsızlıktan ya da yoksunluktan faydalanarak Suriye halkını istismar etmelerinin engellenmesi hayati önem taşıyor. Bu konuda biz yerel yöneticilere de çok önemli sorumluluklar düşüyor.”

“Bugün 2 milyona yakın Suriye vatandaşına ev sahipliği yapan İstanbul, savaştan çıkan kentlerin sosyal ve ekonomik gelişmesinde, Suriye’ye en üst seviyede destek olmaya kararlıdır. Sevdiklerini, evlerini ve tüm mal varlıklarını bırakarak, Türkiye ve civar ülkelere giden Suriyeliler, yurtlarına geri döndüklerinde yeni bir bedel ödememeli. Bu yüzden, geri dönerek ülkelerini yeniden inşa etmek isteyenlere, elimizden gelen her türlü desteği vermeye hazırız.

Gönüllü olarak geri dönmek isteyenlere, İBB Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları İSMEK’lerde, belediyecilikten zanaatkarlığa pek çok alanda eğitim verebiliriz. Kardeş şehrimiz Şam’la çatışma sonrası kentlere yönelik bir eylem planını onlarla birlikte hazırlayabiliriz. Bu çerçevede; kapsayıcılık, kalkınma ve refah ilkeleri üzerine oturan ‘İstanbul Modeli’nin birikiminin ve geliştirdiğimiz pek çok ‘dayanışma belediyeciliği’ uygulamasının, bölgedeki büyük şehirlere ilham kaynağı olabileceğini biliyorum ve düşünüyorum. İBB olarak, afet ve acil durum sonrası müdahaleler konusundaki tecrübemizi dahil olmak üzere, her türlü bilgi birikimimizi paylaşmaya hazırız.”

“Suriye’de yeni bir dönem başlarken, Gazze’de savaş ve yıkım ne yazık ki sürüyor. Son 13 ayda hayatını kaybedenlerin sayısı, 45,000’e yaklaştı. Bunlardan yüzde 70’i kadın ve çocuk. Filistin halkı, topraklarına geri dönüş ve bağımsızlık için onlarca yıldır mücadele ediyor. Ancak durumları her geçen gün daha da zorlaşıyor. 5 milyondan fazla Filistinli mülteci, vatansızlık ve en temel haklarından mahrum kalmakla karşı karşıya. Filistin davasının adil ve kalıcı bir şekilde çözülmesi, yalnızca bölgesel istikrar için değil, küresel adalet ve barış için de kritik öneme sahiptir.

Oysa uluslararası toplumun önemli bir kısmı, Filistinlerin yaşamakta olduğu trajediye de İsrail’in bölgedeki fütursuz saldırılarına ve yayılma politikalarına karşı da dilsiz ve sağır. Barış için silahların susması yetmez, insanların güvenlik ve huzur bulması gerekir. Silahların sustuğu durumlarda bile, savaşların ve politik istikrarsızlığın mirası olan göç, yoksulluk, işsizlik ve eşitsizlik devam ediyor.

Yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı, 190 milyonu aştı. Gençlerimizin yaklaşık yüzde 30’u işsiz. Bu oran, dünya ortalamasının iki katı. İklim değişikliği ve su kıtlığı, şehirleri doğrudan etkiliyor. Burada bulunan arkadaşlarımın bölgesindeki iklim değişikliği ve su kıtlığı, şehirleri doğrudan etkiliyor. Hepiniz bunu yaşıyorsunuz. Orta Doğu ve Kuzey Afrika, kişi başına düşen su miktarı açısından dünyanın en fakir bölgesi.

Ekonomik zorluklar ve iklim değişikliğinden kaynaklanan göçler, bölgemizin toplumsal yapısını derinden sarsıyor. Gelir eşitsizliği derinleşirken, halkların yönetimlere olan güveni azalıyor, siyasal istikrarsızlık artıyor. Güvensizlik ve istikrarsızlık, insanları önce köktenci arayışlara sürüklüyor, sonra da iç çatışmalar ve savaşlara itiyor.

Savaş, göç ve yoksulluk, hepimizin ortak insanlık değerlerine meydan okuyor. Bu sorunlarla mücadele, sınırların ötesine uzanan bir dayanışmayı ve çabayı zorunlu kılıyor. Ancak bugün, siyasi engeller ve gerilimler, şehirlerimizi birbirinden koparmış, hatta düşmanlaştırmış durumda. Bu gidişatı hep birlikte değiştirmek zorundayız. Başlattığımız bu girişim, Orta Doğu ve Kuzey Afrika şehirlerinin uluslararası ilişkilerde artan rollerini ön plana daha güçlü bir şekilde çıkarmayı hedefliyor.

Orta Doğu gibi, çatışmaların yoğun yaşandığı bölgelerde, şehirler gerilimleri azaltarak, uzlaşmanın merkezleri haline, güçlü ve güzel yaşamın merkezleri haline, her birimizin çabasıyla gelebilir. Vatandaşlara en yakın, her gün dokunan, onlarla birlikte yaşayan idari yapılar olan kentler, katılımcı politikalarla, büyük çatışmaların temelinde yatan eşitsizliklerin giderilmesine önemli katkılarda bulunabilir.

Bu tarihi toplantıyı açarken, şehirlerin barış, istikrar ve kalkınmayı teşvik etme rolünü güçlendirmek adına bir yol haritası sunuyorum. Orta Doğu ve Kuzey Afrika şehirleri arasında bir barış ve refah ağı kurarak, sürekli diyalog ve bilgi paylaşımı içerisinde ortak projeler geliştirelim. Ortak coğrafyamızın yaşadığı sarsıcı dönüşümler karşısında, özellikle çatışma sonrası toplumlarda kentsel kalkınmayı hızlandıracak kurumsal bir bilgi birikimini oluşturmamız ve bunu birlikte geliştirmemiz gerekiyor. Gelin hep birlikte, savaştan çıkan kentlere, insan ayırımı yapmaksızın bölgesel destek mekanizmaları kuralım.

En başarılı projelerimizi birbirimizle paylaşalım. Sınır ötesi girişimleri teşvik ederek, ortak sanat etkinliklerinden ticaret fuarlarına ve kentsel planlama projelerine kadar, kültürel ve ekonomik değişimleri, güçlü şehirlerimiz öncülüğünde geliştirelim. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası aktörlerle çalışarak, şehirlerin barış inşasında kilit aktörler olarak tanınmasını ve desteklenmesini sağlayan girişimleri hep birlikte başlatalım. Uluslararası toplumun, bölgemizdeki çatışmalardan zarar görmüş kentler için bir yeniden güçlü imar fonu oluşturmasına sözcülük ve liderlik yapalım.

Bu fon sayesinde, sadece kentlerin yeniden inşa edilmelerini değil, başka topraklara sığınmak zorunda kalan milyonlarca insanın evlerine onurlu biçimde dönmelerini hep birlikte mümkün kılalım. Bugün, İstanbul’dan, Orta Doğu ve Kuzey Afrika şehirlerinin, yeniliğin ve dayanıklılığın sağlam kaleleri olduğu bir gelecek hayal ettiğimizi bütün dünyaya en güçlü şekilde duyuralım. İstanbullular olarak, bu ilk toplantımıza ev sahipliği yapmaktan büyük onur duymaktayım. Dilerim ki; bugün tohumlarını attığımız bu birliktelik ve dayanışma da tıpkı üç yıl önce aynı hayallerle kurduğumuz B40 Balkan Şehirleri Ağı gibi büyüsün ve güçlensin, birbirimizi birlikte olmaya doğru güzel bir geleceğe kavuştursun.

Bu tarihi toplantıyı, oluşan barış ve iş birliğine yönelik güçlü irademizi, yarın aramıza katılacak yeni belediye başkanlarımızın da okuduğunda ilham alacağı ve davete icabet etmekte kendisini hararetli kılacağı, tüm dünyaya duyuracağımız ortak beyanımızı sizlerle oluşturacak şekiliyle sabırsızlıkla beklediğimi ifade ediyorum. Bu anlamlı buluşmaya katıldığınız ve böylesi bir iradenin kurucusu olma iradesini ortaya koyma duygunuzu kabul ettiğiniz ve buraya geldiğiniz için her birinize teşekkür ediyorum.”

Toplantı, İmamoğlu’nun açılış konuşmasının ardından, gün boyu oturumlarla devam etti. “Barış İnşasında Şehirlerin Rolü: Fırsatlar ve Zorluklar” başlıklı oturumun konuşmacıları; Bağdat Belediye Başkanı Ammar Mousa Kadhim, Ramallah Belediye Başkanı Issa Kassis, İsfahan Belediye Başkan Yardımcısı Kamal Heidari, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat oldu.

“Demokrasi, çoğunluğun yönettiği bir duyguyu kapsar”

Oturumu yöneten İmamoğlu, yaptığı değerlendirme konuşmasında özetle şu ifadeleri kullandı: “İstanbul, bugün özellikle sığınmacı misafirleriyle birlikte, neredeyse aktif bir biçimde 20 milyona yakın insana hizmet ediyor. Yani aslında baktığımızda, bu masada bulunan halkların kendi yaşadığı bölgedeki en güçlü izleri, İstanbul’da şu an yaşayabilirler. Ve bu, bugüne dair değil. Tereddütsüz ifade ediyorum ki; kuzeyden güneye, en doğudan en batıya burada bulunan dostlarımız, kendi şehirlerinden izleri İstanbul’da bulabilirler. İçinde etnik kökenleri içinde mezhepleri, içinde farklı inançları güçlü bir şekilde hissedebilecekleri bir şehirdeyiz.

Demokrasi, çoğunluğun yönettiği bir duyguyu kapsar. Ama aynı zamanda bütün haklarını savunmak ve onu en güçlü şekilde eşit birey haline getirme duygusunu da korur. Bu kapsamda biz, özellikle tarih boyunca coğrafi merkez olan İstanbul’da, bu duyguyu en üst seviyede tutan, bireysel hak ve özgürlükleri, inançlarıyla ilgili ortamlarını kolaylaştırıcı çalışmaları yapmayı, kendi adımıza, bize binlerce yıllık tarihi sorumluluğun bugünkü sorumluları, muhafızları olarak görüyoruz.

Bu kapsamda böylesi kapsayıcı bir duyguyu, bu kadim kentte ortaya koyma bakış açısıyla olduğunda, inanınız ki Müslümanları, Hristiyanları, Musevileri ya da Türkleri, Kürtleri, Arapları ya da farklı mezhepleri kendi içinde barındıran bütün duygularla, her bireyi mutlu etme ve kendi özel yaşamında kendini güvende hissettiği bir şehir var etme duygusunu, tereddütsüz başımızın tacı ve önümüzdeki en birinci unsur olarak görüyoruz. Bu yönüyle hareket ettiğimizde, biz inanıyoruz ki, İstanbul’umuz, şehrimiz huzurlu olur. İnsanlarımız kendini güvende hisseder.

Ve biz inanıyoruz ki, bu duygu buradan başka şehirlere de dağılır. Sadece ülkemizde değil ve inanıyoruz ki sizin gibi çok yakınımızdaki komşularımıza geçer ve dayanışma içerisinde onlardan bize, bizlerden onlara pozitif duyguyu en güçlü şekilde birbirimize hissettiririz. Ve şu inançla ifade etmek isterim ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, her komşumuzun kendi içindeki bütün hak ve hukukun korunduğu, adaletin önde olduğu, huzurlu bir ülke olabilmesi, güvende bir olabilmesi, bizim için de bir güvencedir. Bizim de huzur içinde olmamız ve güvende olmamız, onlar için de bir güvencedir. İşte bu dayanışmayı, şehirlerden başlayan, ülkelerimize, sonra ülkeler arası diyaloğa taşıyan, iyi örneklerle birbirimize iyi olmayı hissettiren bir süreci var etmek…

O bakımdan gerçekten değerli bir başlığı, ‘Barış İnşasında Şehirlerin Rolü’ başlığını, çok güçlü kavramlarla tartıştık ve paylaştık. Özellikle güçlü bir biçimde İsfahan Belediye Başkan Yardımcımız Kamal Bey’in, bu buluşmanın bir kurumsallığa dönüşmesi noktasında önerisini de çok değerli bulduğumu ifade etmek isterim.

Umarım bu buluşma, bir sonraki buluşmayı, daha sonra da bunu kurumsal buluşmalara dönüştürerek, farklı şehirlerde de ev sahibi olmalarını sağlayıp, dayanışmayı daha üst seviyeye taşıyarak, yine farklı dünya ölçeğindeki kuruluşlara da altlık oluşturan, onlara daha farklı seviyedeki şehirlerin buluşmalarında oluşan duyguyu aktaran ve dünyayı temsil ettiğini düşünen kurumlarda da eşitsizliklerin ya da güven duygusunu ortadan kaldıracak duyguların var olmasını sağlayacak bir zemini oluşturan bir masaya dönüşebilir, diye de ifade etmek isterim. Ben, barışa dair güçlü ifadelerden ötürü bütün başkanları, bütün katılımcıları tebrik ediyorum.”

Paylaşın