‘Kilonova’nın Dünya’daki Yaşamı Sona Erdirmesinin Üç Yolu

Bilim insanları, iki nötron yıldızının Dünya’ya yeterince yakın bir noktada çarpışması durumunda ne olacağını araştırdı. Bilim insanları, ‘Kilonova’ adı verilen bu durumun Dünya’daki yaşamı kolaylıkla yok edebileceğini keşfettiler.

Haber Merkezi / Peki ‘yeterince uzak’ tam olarak ne kadar uzaktır? Illinois Üniversitesi’nden ve arXiv’de yakın zamanda yayınlanan araştırmanın baş yazarı Haile Perkins, “Dünya’dan yaklaşık 36 ışıkyılı uzaklıkta bir nötron yıldızı birleşmesi meydana gelirse, ortaya çıkan radyasyonun bir yok oluş olayına neden olabileceğini bulduk” dedi.

Bilim insanları araştırmada, 2017 yılında Lazer Girişimölçer Yerçekimi Dalgası Gözlemevi (LIGO) tarafından yakalanan, 130 milyon ışıkyılı uzaklıktaki iki nötron yıldızının birleşmesini analiz etti.

İki nötron yıldızı çarpıştığında, muazzam miktarda elektromanyetik radyasyon yayan ve neredeyse süpernova kadar şiddetli olaylara neden olan gerçek ‘ışık patlamalarına’ neden olur. Bu ‘yıldız cesetlerinden’ ikisi karşılaşıp birleştiğinde, yalnızca gama ışınları ve büyük miktarda kozmik ışın (ışık hızına yakın hızlarda hareket eden yüklü parçacıklar) üretmekle kalmazlar, aynı zamanda Evrenin bilinen tek ortamlarını da yaratırlar. 

Nötron yıldızı birleşmeleri, milyarlarca ışıkyılı uzaklıktan bile ayırt edilebilen yerçekimsel dalgaları ileterek uzayın kendisini ‘rezonansa’ dönüştürür.

Haile Perkins ve araştırma ekibi, çalışmalarında, 130 milyon ışıkyılı uzaklıktaki iki nötron yıldızının birleşmesinden kaynaklanan ve 2017 yılında Lazer Girişimölçer Yerçekimi Dalgası Gözlemevi (LIGO) tarafından yakalanan GW 170817 yerçekimsel dalga sinyalini ve aynı birleşmeyle ilişkili gama ışını patlaması GRB 170817A’yı analiz etti.

Gama ışınları

İki nötron yıldızının birleşmesi sonucunda oluşan en büyük tehdit gama ışınlarıdır. Gama ışınları, iyonizasyon adı verilen bir işlemle elektronları atomlardan ayırmaya yetecek kadar enerji taşırlar. Gama ışınları, Dünya’yı koruyan ozon tabakasını kolayca tahrip edebilir ve gezegenin Güneş’ten ölümcül dozlarda ultraviyole radyasyon almasına neden olabilir.

Perkins ve çalışma arkadaşları, nötron yıldızı birleşmelerinden kaynaklanan gama ışınlarının, yaklaşık 297 ışıkyılı uzaklıkta doğrudan yollarının üzerinde duran her canlı ortamı yok edeceğini belirledi.

X-ışınları

Nötron yıldızı birleşmesinde gama ışınlarından sonra en büyük tehdit X-ışınlarıdır. X-ışınları, ozon tabakasını iyonize etme kapasitesine sahiptirler. Bu da X-ışınlarını Dünya’daki yaşam için öldürücü kılıyor. Ancak iki nötron yıldızı birleşmesinde oluşan X-ışınlarının Dünya’yı etkilemesi için tam olarak 16,3 ışıkyılı uzaklıkta olması gerekir.

Kozmik ışınlar

Araştırmaya göre, iki nötron yıldızının çarpışmasının en tehlikeli etkisi, kozmik ışınlardır. Böyle bir olay sonrasında oluşan kozmik ışınlar Dünya’ya ulaşırsa ozon tabakasını tamamen yok edecek ve Dünya’yı bin yıl boyunca Güneş’in ultraviyole ışınlarına maruz bırakacaktır. 36 ışıkyılı uzaklıkta olsa.

Araştırmanın baş yazarı Perkins, “Belirli güvenlik mesafesi ve hangisinin en tehlikeli bileşen olduğu biraz belirsiz” diyor ve ekliyor:  Etkilerin çoğu, olayın mesafesi, patlamanın enerjisi, fırlatılan malzemenin kütlesi gibi özelliklere bağlıdır. Seçtiğimiz parametrelerin birleşimiyle kozmik ışınlar en tehditkar ışınlar olacak gibi görünüyor.

Paylaşın

Dünyada Gıda Fiyatları Gerilerken, Türkiye’de Yüksek Artış Devam Etti

Gıda fiyatları dünya genelinde gerilerken, Türkiye’de ise yüksek artış ivmesi devam etti. Dünya gıda fiyatları ekim ayında yüzde 11 gerilerken, Türkiye’de ise aynı ayda gıda fiyatlarındaki artış yüzde 72 oldu.

Dünya gıda fiyatları ekim ayında şeker, tahıl, bitkisel yağlar ve et fiyatlarındaki düşüşlerin etkisiyle Mart 2021’den bu yana en düşük seviyeyi geriledi.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından derlenen fiyatlara göre küresel olarak gıda fiyatları Ekim ayında yüzde 11 geriledi. Böylelikle küresel olarak gıda fiyatlarında yıllık düşüş serisi 12. aya yükseldi.

Dünya gıda fiyatları Ekim ayında şeker, tahıl, bitkisel yağlar ve et fiyatlarındaki düşüşlerin etkisiyle Mart 2021’den bu yana en düşük seviyeyi geriledi.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından derlenen, tahıllar, yağlı tohumlar, süt ürünleri, et ve şeker fiyatlarındaki aylık değişimleri izleyen dünya gıda fiyatları endeksi Eylül ayındaki 121,3 seviyesinden Ekim ayında 120,6 seviyesine düştü.

Dünyada gıda fiyatları gerilerken, Türkiye’de yüksek artış ivmesine devam etti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Ekim’de gıda fiyatlarında yıllık artış yüzde 72 oldu. Aylık bazda da artış yüzde 3,20 olarak kaydedildi.

ENAG ve TÜİK’den enflasyon açıklaması

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), verilerine göre, aylık enflasyon yüzde 5,09; yıllık enflasyon ise yüzde126,18 olarak hesaplandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre enflasyon ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 3,43, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 55,00, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,36 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 54,26 oldu.

TÜİK’in detaylı açıklamasına göre, son 12 ayda en yüksek fiyat artışı yüzde 94,12 ile lokanta ve otellerde oldu. En düşük artışın ise yüzde 25,98 ile konut fiyatlarında kaydedildiği bildirildi.

Enflasyon hesaplaması yapılan 143 temel başlıktan 15’inin fiyatlarında düşüş gerçekleşirken, altı temel başlığın endeksinde değişim olmadığı, 122 temel başlığın endeksinde ise artış görüldüğü bildirildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan da dünkü açıklamasında, yıl sonu enflasyon tahmininin yüzde 58’den Orta Vadeli Program ile uyumlu şekilde yüzde 65’e çıkarıldığını duyurdu.

Erkan, 2024 yıl sonu enflasyon tahmininin de yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltildiğini belirtti.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı bir etkinlikte yaptığı açıklamada, “Bir yıl içinde enflasyonu ciddi oranda kontrol altına alıp düşüreceğiz, cari açığı kapatacağız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Çöken İki Yıldız Çarpışması, Dünya’da Kitlesel Yok Oluşa Yol Açabilir

Yeni bir çalışma, Samanyolu Galaksisi’nde çöken iki yıldız arasında yaşanabilecek bir çarpışmanın, Dünya’nın koruyucu ozon tabakasını sıyırabileceğini ve gezegendeki tüm yaşam formlarının kitlesel yok oluşuna neden olabileceğini ileri sürdü.

Aralarında ABD’deki Illinois Urbana-Champaign Üniversitesi’nden isimlerin de bulunduğu bilim insanları, böyle bir patlamanın Dünya’ya yakın bir yerde meydana gelmesi halinde gezegendeki yaşam için tehlike oluşturabileceğini söylüyor.

Samanyolu Galaksisi’nde çöken iki yıldız arasında meydana gelebilecek çok nadir bir çarpışmanın, Dünya’nın koruyucu ozon tabakasını kaldırarak gezegendeki tüm yaşam formlarının kitlesel yok oluşuna yol açabileceği yeni bir araştırmada öne sürüldü.

Bu zamana kadar gökbilimciler, kilonova diye bilinen bu tür nötron yıldızı çarpışma olaylarından sadece birkaçını gözlemleyebildi. Aralarında ABD’deki Illinois Urbana-Champaign Üniversitesi’nden isimlerin de bulunduğu bilim insanları, böyle bir patlamanın Dünya’ya yakın bir yerde meydana gelmesi halinde gezegendeki yaşam için tehlike oluşturabileceğini söylüyor.

Henüz hakem denetiminden geçmeyen ve ArXiv ön baskı sunucusunda yayımlanan araştırma, bu yıldız çarpışma olaylarının yakınındaki başka dünyalarda yaşamın devam etme ihtimalini belirlemeye katkı sunabilir.

Bilim insanlarına göre, bu tür yıldız çarpışmalarından kaynaklanan en büyük tehdit, gama ışınları ve ürettikleri X ışını artçı ışımasının da aralarında yer aldığı radyasyon patlaması. Araştırmacılar çalışmada şöyle yazdı: Bu kaynaklardan gelen iyonlaştırıcı radyasyon, çok yakın olduğunda Dünya benzeri gezegenlerdeki yaşam için tehlike yaratabilir.

Bilim insanları, tespit edilen ilk nötron yıldızı çarpışmasından (GW170817 adlı yıldız olayı) bildiklerimizin analizine dayanarak bu olayların Dünya’yı etkileme olasılıklarını inceledi. Araştırmacılar böyle bir patlamanın yaklaşık 297 ışık yılı (97 parsek) gibi dar bir aralığında yer alan bütün canlıların güçlü gama radyasyonuyla yanabileceğini söylüyor.

Bilim insanları, eğer Dünya böyle bir bölgede olsaydı radyasyonun Dünya’nın stratosferik ozonunu kaldırabileceğini ve bunun düzelmesinin de birkaç yıl alabileceğini belirtiyor.

Araştırmacılar kilonovanın artçı ışımasından kaynaklanan X ışınları, gama ışını salımlarına kıyasla daha uzun süre dayanma eğiliminde olduğundan daha ölümcül olabileceğini söylerken, bunların yaşamı yok edici etkilerinin yaklaşık 16 ışık yılı içinde gerçekleşeceğini de ekliyor.

Bilim insanları, “Temel kilonova parametreleri için artçı ışımadan kaynaklanan X ışını salımının ~5 pc’ye kadar ölümcül olabileceğini ve eksen dışı gama ışını salımının ~4 pc’ye kadar bir aralığı tehdit edebileceğini görüyoruz” diye belirtiyor: En büyük tehdit, patlamadan yıllar sonra, kilonova patlamasıyla hızlanan ve ~11 pc’ye kadarki mesafelerde ölümcül olabilen kozmik ışınlardan geliyor.

Öte yandan çalışmada, bulguların “kayda değer belirsizlikler” taşıdığı belirtilerek “görüş açısı, fırlatılan kütle ve patlamanın enerjisine” bağlı olduğuna dair uyarıda bulunuluyor. Ayrıca araştırmacılar, kilonova olaylarının nadirliği nedeniyle bu tür yıldız çarpışmalarının “Dünya’daki yaşama önemli tehditler yaratmadığını” söylüyor.

Araştırmacılar şöyle belirtiyor: İkili nötron yıldızı birleşmelerinin nadirliğinin küçük bir öldürücülük aralığıyla birleşmesi, muhtemelen Dünya’daki yaşam için önemli bir tehdit yaratmadığı anlamına geliyor… Güneş’in bulunduğu yerdeki ölümcül birleşmelerin ortalama tekrarlanma süresinin Evren’in yaşından çok daha büyük olduğunu bulduk.

Bilim insanları, “Öte yandan hiçbir zaman kitlesel yok oluşa yol açmasa bile, yakınlardaki bir kilonova olayı Dünya’dan görülebilir. Muhtemelen birleşmeden kısa süre sonra teknolojide bozulma yaratacak ve gökyüzünde bir aydan fazla parlak kalacaktır” diyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Dünya, Açıklayamayan Enerjik Bir Patlamayla Vuruldu

Dünya, bilim insanlarının dahi açıklayamadığı kadar güçlü ölü bir yıldızdan veya pulsardan gelen enerji patlamasıyla vuruldu. Pulsarlar, bir yıldız öldüğünde, süpernovaya dönüşerek patlayıp arkasında küçük, ölü bir yıldız bıraktığında oluşuyor.

Patlamayı tespit eden bilim insanı Emma de Oña Wilhelmi, “Bu ölü yıldızlar neredeyse tamamen nötronlardan oluşuyor ve inanılmaz derecede yoğunlar: Bir çay kaşığı malzemenin kütlesi 5 milyar tondan fazla, yani Büyük Gize Piramidi’nin kütlesinin yaklaşık 900 katı” dedi.

Dünya, ölü bir yıldızdan gelen ve bilim insanlarının açıklayamadığı derecede enerjik bir patlamayla vuruldu.

Pulsar diye bilinen ölü bir yıldızdan kaynaklanan gama ışını patlaması, türünün şimdiye kadar görülen en yüksek enerjili örneği. Bu, görünür ışığın enerjisinin yaklaşık 10 trilyon katına, yani 20 tera-elektronvolta eşdeğer.

Bilim insanları ne tür bir senaryonun bir pulsarın bu kadar yoğun enerji yaymasına yol açabileceğini tam olarak açıklayamıyor ve buluşun arkasındaki araştırmacılar bunun “söz konusu doğal hızlandırıcıların nasıl çalıştığının yeniden düşünülmesini gerektirdiğini” söylüyor.

Bilim insanları pulsarların nasıl oluştuğunu daha iyi anlayabilme amacıyla onlardan gelen daha güçlü enerji patlamaları bulabileceklerini umuyor.

Pulsarlar, bir yıldız öldüğünde, süpernovaya dönüşerek patlayıp arkasında küçük, ölü bir yıldız bıraktığında oluşuyor. Bu kozmik nesneler, sadece 20 kilometre çapında. Ayrıca güçlü bir manyetik alanla son derece hızlı dönüyor.

Namibya’daki Yüksek Enerji Stereoskopik Sistemi gözlemevinde patlamayı tespit eden bilim insanı Emma de Oña Wilhelmi, “Bu ölü yıldızlar neredeyse tamamen nötronlardan oluşuyor ve inanılmaz derecede yoğunlar: Bir çay kaşığı malzemenin kütlesi 5 milyar tondan fazla, yani Büyük Gize Piramidi’nin kütlesinin yaklaşık 900 katı” dedi.

Pulsarlar dönerken, elektromanyetik radyasyon ışınlarını kozmik bir deniz feneri gibi dışarı fırlatıyor. Bu da örneğin Dünya gibi bir noktada duran kişinin, radyasyon atımlarının dönerek geçerken düzenli bir ritimle yanıp söndüğünü göreceği anlamına geliyor.

Radyasyonun, yıldızı çevreleyen ve onunla birlikte dönen plazma ve elektromanyetik alanlardan oluşan pulsarın manyetosferi tarafından üretilen ve dışarı atılan hızlı elektronların bir sonucu olduğu düşünülüyor. Bilim insanları elektromanyetik spektrumdaki farklı enerji bantlarını bulmak için radyasyonu araştırabilir. Bu da onu anlamalarını sağlayabilir.

Bilim insanları daha önce yeni çalışmada incelenen Vela pulsarıyla bunu yapmıştı. Sonuçta radyo bandında şimdiye kadar görülen en parlak kaynak olduğunu bulmuşlardı. Pulsarın aynı zamanda giga-elektronvoltlardaki en parlak kalıcı kaynak olduğu da tespit edilmişti. Ancak yeni araştırma, radyasyonun daha da yüksek enerji bileşenlerine sahip bir kısmı olduğunu ortaya çıkardı.

Güney Afrika’daki North-West Üniversitesi’nden ortak yazar Christo Venter, “Bu, söz konusu nesnede daha önce tespit edilen tüm radyasyondan yaklaşık 200 kat daha enerjik” dedi. Bilim insanları bunun nasıl olabileceğini tam anlamıyla bilmiyor.

Araştırmayı yöneten Fransa’daki Astropartikül ve Kozmoloji (APC) laboratuvarından Arache Djannati-Atai, “Bu sonuç pulsarlarla ilgili önceki bilgilerimize meydan okuyor ve bu doğal hızlandırıcıların nasıl çalıştığının yeniden düşünülmesini gerektiriyor” dedi ve ekledi:

“Parçacıkların manyetosferin içinde veya biraz dışında manyetik alan çizgileri boyunca hızlandırıldığını öngören geleneksel şema, gözlemlerimizi yeterince açıklayamıyor.

Belki de parçacıkların, ışık silindirinin ötesinde manyetik yeniden bağlanma adı verilen süreç yoluyla hızlanmasına tanık oluyoruz ve bu da bir şekilde dönme düzenini koruyor? Ancak bu senaryo bile böylesine aşırı radyasyonun nasıl üretildiğini açıklamakta zorluklarla karşılaşıyor.”

Bulguları açıklayan “Vela Pulsarından 20 Teraelektronvolt’a Ulaşan Bir Radyasyon Bileşeninin Keşfi” başlıklı makale 6 Ekim’de bilimsel dergi Nature Astronomy’de yayımlandı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Küresel Organize Suç Endeksi’nde Avrupa’da Birinci

Türkiye, başta uyuşturucu kaçakçılığı, göçmen ve tarihi eser kaçakçılığı, insan ticareti, yolsuzluk, sigara ve alkol kaçakçılığı, silah ve mühimmat kaçakçılığı gibi başlıkların yer aldığı Küresel Organize Suç Endeksi’nde Avrupa’da birinci dünyada ise 14. sırada.

Araştırma için organize suça ilişkin yayınlar incelenerek veriler toplanıyor. Yerel uzmanlar ve gruplar bunların doğruluğunu kontrol ediyor. Sonra da endeks skoru ortaya çıkıyor. 1 en düşük, 10 ise en yüksek skor. Yüksek skorlar bu ülkede organize suç oranının yüksek olduğunu gösteriyor.

Küresel Organize Suçlar Raporu, Türkiye’de çeşitli mafya gruplarının hükümet ve diğer siyasetçilerle yakın ilişki kurarak polis ve yargı karşısında koruma sağladıklarının aktarıldığını bildirdi. Türkiye’nin 2023 skoru 7,03 puan. Bu skor 2021 yılında 6,89 idi. Bu son iki senede işlerin biraz daha kötüye gittiğini gösteriyor.

Uluslararası Organize Suç İnisiyatifi’nin Küresel Organize Suç Endeksi 2023 raporu yayımlandı. Endeks BM üyesi 193 ülke içinde gelişen organize suç faaliyetlerini karşılaştırıyor.

Organize suç skoru için ülkedeki suç ortamı ve suç aktörlerine bakılıyor. Bunlar toplam 20 alt başlıktan oluşuyor. Suç ortamına dair başlıklar arasında insan ticareti, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, eroin ticareti, kokain ticareti, sentetik uyuşturucu ticareti, mali suçlar, yenilenemez kaynakların yasadışı ticareti, uyuşturucu ticareti gibi başlıklar bulunuyor. Suç aktörleri için ise mafya grupları, kriminal ağlar, devlet bağlantılı aktörler, yabancı suç aktörleri ve özel sektör aktörleri inceleniyor.

Türkiye’nin genel organize suç skoru 7,03. Alt başlıklarda ise devlet bağlantılı suç aktörleri ve insan kaçakçılığı 9 puan ile Türkiye’nin en kötü olduğu alanlar olarak kayda geçti.

İnsan kaçakçılığı birilerinin kendi rızası ile kaçak yollarla bir ülkeye sokulması anlamına gelirken insan ticareti ise kişilerin rızası dışında fuhuş ve zorla çalıştırma da dahil olmak üzere sömürü için gerçekleştirilen ticaret.

Silah ticareti, eroin ticareti ve mafya vari suç gruplarında ise Türkiye’nin puanı 8,5. İnsan ticareti puanın 8 olması da bunun Türkiye’de ne kadar büyük bir sorun olduğunu ortaya koyuyor.

Küresel Organize Suç Endeksi’nin zirvesinde ise 8,15 puan ile Myanmar yer alıyor. Ardından Kolombiya ve Meksika geliyor. İran, Türkiye ile aynı puan ile yine 14. Sırada bulunuyor. Rusya ise 6,87 puan ile 19. sırada.

Türkiye Avrupa ülkeleri arasında ise ilk sırada. Organize Suç Endeks skoru en yüksek olan AB ülkesi ise İtalya oldu.

Türkiye hakkında öne çıkan bulgular

Endeks dışında ülkeler raporda başlık başlık değerlendiriliyor. Öne çıkan bazı bulgular şöyle:

Türkiye’nin Asya, Orta Doğu ve Avrupa arasındaki kavşakta yer alan coğrafi konumu ve uzun sınırları, ülkeyi insan ticareti ve insan kaçakçılığı için önemli bir transit ve hedef ülke haline getirmektedir.

Özellikle cinsel sömürü ve zorla çalıştırma amaçlı insan ticareti Türkiye’de giderek yaygınlaşıyor. Türkiye büyük bir mülteci nüfusuna ev sahipliği yapmaya devam ederken, insan tacirleri bu toplulukların savunmasızlığından yararlanarak kadınları ve çocukları cinsel sömürü için insan ticaretine zorlamaktadır.

Genç kızların gayri resmi dini törenler yoluyla zorla evlendirilmesi, ekonomik bir başa çıkma mekanizması olarak giderek yayılmaktadır.

Suç şebekelerine ek olarak, devlet içinde yerleşik aktörler de insan ticaretinde rol almakta ya da en azından kolaylaştırmaktadır.

Rapora göre Türkiye; Suriye ve Afganistan gibi ülkelerden Avrupa’ya yönelik göçmen kaçakçılığında kilit transit ülke olmaya devam ediyor.

Ayrıca Afrika ülkelerinden gelen düzensiz göçmen sayısında da bir artış söz konusu ve bu artış Türkiye’nin vize şartlarını hafifletmesi ve ülkeye giriş için iyi havalimanı bağlantıları sayesinde kolaylaşmaktadır.

İnsan ticaretine benzer şekilde, insan kaçakçılığı da yolsuzluğa bulaşmış hükümet yetkilileri tarafından kolaylaştırılmaktadır. Haberler, devletle ile bağlantılı aktörlerin ve meşru işletmelerin bu pazara doğrudan dahil olduğunu iddia ediyor.

Rapora göre akaryakıt kaçakçılığı, daha ucuz petrole olan talepten ve özellikle Suriye, Irak ve İran kaynaklı kaçak petrol satışından vergi geliri elde etme fırsatından yararlanan Türkiye’deki organize suç grupları için en kârlı gelir kaynaklarından birisi.

Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle eroin ticareti için bir kaynak, transit ve hedef ülke konumunda.

Türkiye tarihsel olarak uluslararası kokain kaçakçılığı rotasında yer almamasına rağmen, son birkaç yıl içinde ele geçirilen kokain miktarındaki artışın, Amerika ve Avrupa’daki yüksek sayıdaki ele geçirmeler nedeniyle nakliye rotalarındaki değişimin bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla Türkiye, Güneydoğu ve Doğu Avrupa’yı hedef alan kokain kaçakçılığında daha önemli bir transit ülke haline gelmektedir

Türkiye’de faaliyet gösteren ve geleneksel mafya sistemini model alan önemli sayıda mafya tarzı grup bulunmaktadır. Ülkede varlıklarını sürdüren bu grupların hükümetle ve diğer siyasetçilerle yakın ilişkiler geliştirdikleri ve bu sayede kolluk kuvvetleri ve yargı karşısında koruma sağladıkları bildirilmektedir.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

NASA’dan Bir İlk: 4.5 Milyar Yıllık Asteroit Örnekleri Dünya’ya Getirildi

4,5 milyar yıllık asteroit örnekleri taşıyan NASA’nın insansız uzay aracı Osiris-Rex, yıllar süren yolculuğun ardından Dünya’ya indi. Uzay aracında asteroitten alınan en az 250 gram moloz olduğu belirtiliyor.

Numune kutusu NASA’nın Houston’daki Johnson Uzay Merkezi’ne götürülecek ve burada özel olarak tasarlanmış yeni bir laboratuvarda açılacak. NASA’nın gezegen bilimi bölümü yöneticisi Lori Glaze, “Bunlar yıllar ve yıllar boyunca bilimsel analizler için bir hazine olacak.” diye konuştu.

Osiris-Rex uzay aracı, 2016 yılında 1 milyar dolarlık görev için roketle yola çıktı. İki yıl sonra asteroite ulaştı ve uzun bir çubuk vakum kullanarak 2020’de küçük uzay kayasından molozları aldı. Uzay aracı toplamda 6,2 milyar kilometre yol kat etmiş oldu.

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın Osiris-Rex uzay aracı, bir asteroitten aldığı toz örnekleriyle Pazar günü mermiden 15 kat daha hızlı bir şekilde Dünya atmosferine girerek güvenli bir şekilde iniş yaptı.

Bir araba lastiği büyüklüğündeki uzay aracı, saniyede 12 kilometrelik hızıyla gökyüzünde bir ateş topu oluşturdu. Uzay aracının hızı, ısı kalkanı ve paraşütlerle yavaşlatıldı ve ABD’nin Utah eyaletinde Batı Çölü’ne yumuşak iniş yaptı.

Uzay aracının getirdiği yaklaşık 250 gram ağırlığındaki örnekler, analiz edilmek üzere Teksas’taki Johnson Uzay Merkezi’ne götürüldü.

Dağ büyüklüğündeki asteroit Bennu’dan aldığı bir avuç tozu getirecek uzay aracı, en derin sorulara yanıt vermesi bekleniyor: Nereden geliyoruz?

Misyonun baş araştırmacısı Profesör Dante Lauretta, “Asteroit Bennu’dan 250 gramlık numuneyi Dünya’ya getirdiğimizde, gezegenimizden önce var olan malzemeye, hatta belki de Güneş Sistemimizden önce var olan bazı taneciklere bakıyor olacağız” diyor.

“Başlangıcımızla ilgili ipuçlarını bir araya getirmeye çalışıyoruz. Dünya nasıl oluştu ve neden yaşanabilir bir dünya haline geldi? Okyanuslar suyunu nereden aldı; atmosferimizdeki hava nereden geldi; ve en önemlisi, Dünya’daki tüm yaşamı oluşturan organik moleküllerin kaynağı nedir?”

Bilim insanlarının genel kanısı, önemli bileşenlerin birçoğunun aslında gezegenimize erken dönemlerinde çarpan asteroitlerle taşındığı yönünde. Güneş Sistemi’nin yaklaşık 4,6 milyar yıl önce oluştuğu hesaplanıyor.

Osiris-Rex ekibinin bir üyesi uzay aracının inişi sırasında İngiltere’de bir konser turnesi için prova yapıyordu. Aynı zamanda bir astrofizikçi olan Queen’in baş gitaristi Brian May, paylaştığı mesajda, “Bu değerli örnek kurtarılırken kalbim sizinle birlikte. Örnek Dönüş Gününüz kutlu olsun.” dedi.

Görevde yer almayan İngiliz gökbilimci Daniel Brown, NASA’nın yarım yüzyıldan uzun bir süre önce Apollo’nun aya inişinden bu yana yapılan görevden “harika şeyler” beklediğini söyledi.

Nottingham Trent Üniversitesi’nden Brown, bu asteroit örnekleriyle “erken kimyasal bileşimini, suyun oluşumunu ve yaşamın dayandığı molekülleri anlamaya yaklaşıyoruz” diye konuştu.

NASA’dan Nicole Lunning, kesin bir ölçüm elde etmenin birkaç hafta alacağını söyledi. Dünya’dan 81 milyon kilometre uzaklıkta Güneş’in yörüngesinde dönen Bennu, 500 metre genişliğinde.

Osiris-Rex, iki yıllık bir araştırma sırasında Bennu’yu kayalar ve kraterlerle dolu moloz yığını olarak bulmuştu.

Japonya da örnek getirdi

Uzaydan örnek getiren diğer ülke olan Japonya, iki asteroit görevi sırasında yaklaşık bir çay kaşığı büyüklüğünde malzeme toplamıştı.

Paylaşın

Bilim İnsanları, Dünya’nın Ürkütücü Sonunu Canlandırdı

Güneş ömrünü tamamladığında şimdiki boyutunun çok ötesine geçerek şişecek. Dünya’daki okyanuslar kaynarken, nihayetinde yıldız, gezegeni ve kalabilecek son yaşam kırıntılarını da yutacak.

Üstelik Dünya yutulduktan sonra da Güneş şişmeye devam edecek. Yıldız yaklaşık 7,59 milyar yıl içinde tam gelişmiş bir kırmızı dev haline geldiğinde yarıçapı, şimdikinin 256 katına ulaşmış olacak.

Aralarında Avrupa Güney Gözlemevi’nin (ESO) de yer aldığı birçok kurumdan bilim insanları ve tasarımcılar, Güneş’in son günlerinde nasıl görüneceğine dair önemli ipuçları veren videolar servis ediyor.

Şimdiye dek yapılan araştırmalar ve ömrünün sonlarına gelmiş Güneş benzeri yıldızlardan toplanan veriler doğrultusunda hazırlanan bu canlandırmalar, aynı zamanda Dünya’nın nasıl yok olacağını da dehşetengiz biçimde gözler önüne seriyor.

Buna göre birkaç milyar yıl içinde Dünya yok olmaya başlayacak. Güneş ömrünü tamamladığında şimdiki boyutunun çok ötesine geçerek şişecek. Yıldızlar bu aşamada “kırmızı dev” adını alıyor.

Dünya’daki okyanuslar kaynarken, nihayetinde yıldız, gezegeni ve kalabilecek son yaşam kırıntılarını da yutacak. Üstelik Dünya yutulduktan sonra da Güneş şişmeye devam edecek.

Yıldız yaklaşık 7,59 milyar yıl içinde tam gelişmiş bir kırmızı dev haline geldiğinde yarıçapı, şimdikinin 256 katına ulaşmış olacak.

ESO’nun YouTube kanalında yayımlanan bir videoda, Güneş’in bu devasa boyutlara nasıl ulaşacağı ayrıntılı biçimde gösteriliyor. Videoda Dünya’nın konumu değişmezken, Güneş’in giderek büyüdüğü ve gezegene hızla yaklaştığı, sonunda da onu içine yuttuğu görülüyor.

Bu gerçekleştiğinde Güneş Sistemi’nin halihazırda Dünya’yı kapsayan yaşanabilir bölgesi de çok daha uzağa kaymış olacak.

Bilim insanları o gün geldiğinde sistemin yaşanabilir bölgesinin Kuiper Kuşağı olabileceğini düşünüyor. Güneş Sistemi’nin uzak kenarında yer alan bu kuşak, uzay kayaları ve cüce gezegenlerden oluşuyor. Bu da Dünya’nın yok olmasının ardından bu kayalık cisimlerde hayatın var olabileceği anlamına geliyor.

Coconut ScienceLab adlı YouTube kanalında yayımlanan bir diğer videodaysa Güneş’in genişlemesi, yörüngesinde dönen diğer gezegenlerle birlikte resmediliyor.

Öte yandan Güneş, bir gün kırmızı dev evresini aşıp çok daha kararlı olan ve hiç rüzgar yaymayan beyaz bir cüceye dönüşecek. İşte bu noktada sistemdeki bir gezegenin hayatta kalmasının mümkün olabileceği düşünülüyor.

Zira bilim insanları, beyaz cüce yıldızların, yörüngelerinde yaşanabilir gezegenlere ev sahipliği yapabileceğini düşünüyor. Ancak bu gezegenlerin, kırmızı dev evresinden sonra ortaya çıkması gerekiyor. Diğer bir deyişle Dünya’nın beyaz cüceye dönüşen Güneş’in etrafında dönmeye devam etmesi mümkün görünmüyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Dünya Genelinde 2,6 Milyar Kişi Hala İnternete Ulaşamıyor!

Dünya genelinde geçen yıldan bu yana internet erişimi olan insan sayısının,100 milyon kişi artarak 5,4 milyar kişiye yükseldiği duyuruldu. İnternete erişimi olmayan insan sayısını ise 2,6 milyar olarak aktarıldı.

Sanayi ülkelerinin tamamında internete erişim 2023 yılı itibarıyla sağlanmış durumda. Düşük gelirli ülkelerde ise internet ağı hızla yayılmasına rağmen, nüfusun üçte birinden az bir bölümü internetten faydalanabiliyor.

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), dünya nüfusunun üçte birinin hala internete erişiminin olmadığını açıkladı.

BM bünyesinde teknolojik konularla ilgili bir alt örgüt olan ITU, geçen yıldan bu yana internet erişimi olan insan sayısının, dünya genelinde 100 milyon kişi artarak 5,4 milyar kişiye yükseldiğini duyurdu. Söz konusu rakamın dünya nüfusunun yüzde 67’sine tekabül ettiğini belirten ITU, internete erişimi olmayan insan sayısını ise 2,6 milyar olarak aktardı.

ITU Başkanı Doreen Bogdan-Martin konuyla ilgili açıklamasında, “İnternet ağının iyileştirilmesini doğru yöne atılmış bir başka adım” olduğunu, ancak “2030 yılına dek evrensel ve amaca uygun bir ağ oluşturabilmek için” kalıcı çabalara ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Yapılan araştırmaya göre sanayi ülkelerinin tamamında internete erişim 2023 yılı itibarıyla sağlanmış durumda. Düşük gelirli ülkelerde ise internet ağı hızla yayılmasına rağmen, nüfusun üçte birinden az bir bölümü internetten faydalanabiliyor.

Google’ın yargılanmasına başlandı

Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Adalet Bakanlığı’nın, teknoloji devi Google’a karşı tekel oluşturma suçlamasıyla açtığı davanın ilk duruşması yapıldı. Washington’da görülen davada Google, piyasaya hükmeden pozisyonunu yasa dışı yöntemlerle elde etmek ve böylece rekabet hukukuna aykırı davranmakla suçlanıyor.

İddianamede Google’ın, Apple ve Samsung gibi akıllı telefon üreticileri ile yaptığı özel sözleşmelerle, kendi arama motorunun telefonlarda standart özellik olarak yer almasını sağladığı ve bir Microsoft markası olan Bing ya da DuckDuckGo gibi arama motorlarına rekabet etme şansı tanımadığı da yer alıyor.

Duruşmaya katılan Adalet Bakanlığı temsilcisi Kenneth Dintzer, “Bu davada internetin geleceğini ve Google’ın bundan sonra internet aramalarında ciddi bir rakibi olup olamayacağını ele alıyoruz” ifadelerini kullandı. Adalet Bakanlığı tarafından açılan davaya, çok sayıda ABD eyaleti de davacı olarak iştirak ediyor.

Dünya çapında, arama motoru pazarının yüzde 90’ını elinde tutan Google ise suçlamaları reddederek, başarısının arkasındaki nedenin, rakiplerinden daha iyi olması olduğunu öne sürüyor.

Paylaşın

Gıda Fiyatları, Dünya Genelinde Yüzde 11 Düştü, Türkiye’de Yüzde 73,6 Arttı

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, açıklanan her veri yaşanan ekonomik krizin derinliğini ortaya koyuyor. Son olarak, dünya genelinde gıda fiyatları son 1 yılda yüzde 11,8 gerilerken, Türkiye’de yüzde 73,6 artış gösterdi.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Küresel Gıda Fiyatları Endeksi Ağustos verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre; Küresel gıda fiyatları, yemeklik yağ, süt ürünleri ve temel gıda maddelerinin tedarikine ilişkin endişelerin devam ettiği bir ortamda, iki yıldan uzun bir sürenin en düşük seviyesine geriledi.

FAO, Küresel Gıda Fiyat Endeksi’nin geçen ay zayıf talep ve verimli bitkisel yağ ve süt üretimi nedeniyle yüzde 2,1 düşerek 121,4’e gerilediğini belirtti. Göstergeler, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tahıl ihracatının Mart 2022’de kesintiye uğrayarak rekor seviyelere ulaşmasından bu yana yüzde 24 geriledi.

Ülkelerin tahıl alanında uyguladığı regülasyonlar ve iklim koşulları da gıda tedarikinde tehdit oluşturdu. Örneğin, Hindistan, dünya çapında milyarlarca insanın beslenmesinin hayati bir parçası olan pirince ihracat kısıtlamaları getirerek FAO’nun Pirinç Endeksi’ni geçen ay 15 yılın zirvesine çıkarmıştı.

Diğer taraftan, sıcak hava koşulları çeşitli mahsulleri etkilerken, yüksek enerji ve işçilik maliyetleri nedeniyle birçok ülkede gıda enflasyonu yüksek seyretti. FAO yayımladığı raporda ayrıca, süt ürünleri, bitkisel yağ ve et fiyatlarının geçen ay en az yüzde 3 oranında düştüğünü açıkladı.

TÜİK verilerine göre, enflasyon Ağustos’ta bir önceki aya göre yüzde 9,09, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 58,94 olarak gerçeklemişti. Ana harcama gruplarına bakıldığında bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek artış yüzde 89,31 ile lokanta ve otellerde görülmüştü. Bu grubu yüzde 73,6 ile gıda izlemişti.

Bu verilere göre, dünyada gıda fiyatları son 1 yılda yüzde 11,8 gerilerken, Türkiye’de Gıda Fiyat Endeksi Ağustos’ta yıllık yüzde 73,6 artış gösterdi.

Paylaşın

Kanser Vakaları Yüzde 80 Arttı: Zengin Sanayi Ülkeleri Başı Çekiyor

Dünya genelinde kanser vakalarının sayısı yüzde 80’e yakın arttı. Kanser vakalarının en yoğun gözlendiği bölgeler ise Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Okyanusya’daki Avustralasya oldu.

Tüm olası yan faktörlere rağmen kanserde genetik etkenlerin yanı sıra sağlıksız beslenme, alkol ve tütün tüketimi, hareket eksikliği, aşırı kilo ve yüksek kan şekeri değerlerinin rol oynadığına dikkat çekildi.

Kanser, vücudun herhangi organ ya da dokusundaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ve büyümesi sonucu ortaya çıkan bir hastalık tablosudur. Kanser oluştuğu dokuya göre adlandırılır. 200’den fazla tipi tespit edilmiştir. En sık görülen ve ölüme yol açan kanser türleri akciğer, mide, karaciğer, kolon ve meme kanseridir.

Dünya genelinde kanser vakalarının sayısı son 30 yıllık dönemde yüzde 80’e yakın artış gösterdi. Uluslararası araştırmacılar grubunun 1990-2019 yılları arasındaki verilerden oluşturduğu ve BMJ Oncology dergisinde yayımlanan analize göre 50 yaş altı grupta vakalardaki en güçlü artış, yemek borusu kanseri ve prostat kanseri vakalarında görüldü, karaciğer kanseri vakalarında ise yüzde 3’lük düşüş kaydedildi. 2019’da teşhis edilen kanser türleri arasında ise meme kanseri başı çekti.

Araştırmada 14-49 yaş aralığına odaklanan bilim insanları, 204 ülkede 29 kanser türüne ait verileri analiz etti. Bu yaş grubunda 2019 yılında, 1990’a göre yüzde 79’luk artışla toplam 3 milyon 260 bin kanser vakası kaydedildi. Yine 2019’da kanser nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 1990’a göre yüzde 28 artarak 500 bini geçti. Ölüm vakalarının çoğunluğunu meme, yemek borusu, akciğer, bağırsak ve mide kanseri vakaları oluştururken ölümlerdeki en güçlü artış böbrek ve yumurtalık kanseri vakalarında kaydedildi.

Coğrafi olarak dünya genelinde kanser vakalarının en yoğun gözlendiği bölgeler ise Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Okyanusya’daki Avustralasya oldu. Araştırmacılar, düşük ve orta gelirli ülkelerde de, özellikle kadınlarda kanser vakalarının arttığına işaret etti.

Analizde, ülkeler arasında kanser vakalarının kayda geçirilmesi ve teşhis kalitesi konusunda önemli farklılıklar bulunduğuna, bu nedenle gerçek rakamların daha yüksek olabileceğine de dikkat çekildi. Araştırmacılar, vakalarda kaydedilen artışın, sanayi ülkelerindeki erken tanı imkanlarının iyileşmesiyle de bağlantılı olabileceğini not etti.

Sağlıklı beslenme ve hareketin önemi

Ancak tüm olası yan faktörlere rağmen kanserde genetik etkenlerin yanı sıra sağlıksız beslenme, alkol ve tütün tüketimi, hareket eksikliği, aşırı kilo ve yüksek kan şekeri değerlerinin rol oynadığına da dikkat çekildi.

Yapılan analizler temelinde kanser vakaları ve kansere bağlı ölümlerde artışın devam edeceği öngörüsünde bulunan bilim insanları, 2030 yılına kadar 50 yaş altı grupta kanser teşhisinin yüzde 31 ve ölümlerin yüzde 20 oranında artmasını beklediklerini bildirdi. Araştırmacılar, son otuz yıllık dönemde kanserden en çok etkilenen grubun 40-49 yaş grubu olduğuna işaret ederek gelecekte de 40 yaş üstü grubun en riskli grup olmayı sürdüreceğini kaydetti.

Paylaşın