Küresel Nüfus, 2084 Yılında 10 Milyarı Aşacak

Şu anda 8,2 milyar olan küresel nüfusun 2080’lerin ortalarına doğru yaklaşık 10,3 milyara yükselmesi bekleniyor. Bu zirvenin ardından, küresel nüfus artışında kademeli bir düşüş öngörülüyor.

Türkiye’de ise 2054 yılına kadar zirvenin aşılması ve ardından nüfusta azalmanın başlaması bekleniyor.

Birleşmiş Milletler’in (BM) yeni tahminine göre dünya nüfusu 2084 yılına kadar artmaya devam edecek. Şu an 8 milyardan fazla olan dünya nüfusu 60 yıl içerisinde 10 milyar 300 milyona yükselecek. Birleşmiş Milletler’in iki yılda bir yaptığı tahmin 2022 yılındaki verilere dayanıyor.

Dünya nüfusunda her yıl yaklaşık 70 milyon seviyesinde olan artışın 2050’den itibaren yavaşlaması bekleniyor. 2061 yılında insan sayısının 10 milyarı geçeceği, 2084’te ise yaklaşık 10,3 milyar ile en üst seviyeye ulaşılacağı öngörülüyor.

O tarihten sonra dünya nüfusunun yavaş yavaş azalacağı ve 2100’e gelindiğinde 10 milyar 200 milyon seviyesine gerileyeceği tahmin ediliyor. Birleşmiş Milletler’in tahminleri doğum ve ölüm oranlarına dayanıyor. Bu oranların gelecek raporlarda değişebileceği ve dünya üzerindeki büyük olaylardan etkilenebileceği kaydediliyor.

Kıtalar bazında nüfus değişimleri farklılık gösteriyor. Bazı kıtalarda hemen hemen hiç nüfus artışı görülmüyor. Şu anda 745 milyon olan Avrupa nüfusunun 2100 yılına gelindiğinde 600 milyona küçülmesi bekleniyor. Dünyanın nüfus bakımından ilk sırada olan Asya kıtasında şu anda yaklaşık 4 milyar 800 milyon kişi yaşıyor.

Nüfusun Asya’da 30 yıl boyunca hafif olarak artış göstereceği tahmin ediliyor. En büyük artışın ise Afrika’da kaydedilmesi öngörülüyor. Tahminlere göre 2 milyardan fazla olan kıta nüfusu 2100 yılında 3 milyarı aşmış olacak.

Türkiye’de zirveye 2054’e kadar çıkılmış olacak

Çin, Almanya, Japonya ve Rusya gibi bazı ülkelerde nüfus artışında zirveye çoktan ulaşıldı. 2054 yılına kadar Brezilya, İran, Türkiye ve Vietnam gibi 48 ülkede daha zirvenin aşılması ve ardından nüfusta azalmanın başlaması bekleniyor.

Angola, Nijer, Somali ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi birçok Afrika ülkesinde ise nüfusun 2024-2054 yılları arasında iki katına çıkacağı tahmin ediliyor.

Alman Dünya Nüfusu Vakfı Genel Müdürü Jan Kreutzberg, gelişmenin Sahra Altı Afrika ülkelerindeki son derece genç nüfus yapısıyla bağlantılı olduğuna dikkat çekiyor. Bu bölgede nüfusun yüzde 40’ı 15 yaşın altında, birçok kadın çok genç yaşta çocuk sahibi oluyor.

Federal Nüfus Araştırmaları Enstitüsü uzmanı Frank Swiaczny, Sahra Altı Afrika’yı anahtar bölge olarak niteliyor. Frank Swiaczny “Dünya nüfusunun geleceği temelde Sahra Altı Afrika’daki gelişmeye bağlı” diyor. Burada doğum oranı kadın başına 4,3 çocuk seviyesinde. Swiaczny kıtadaki değişimin dünya nüfusuna en büyük etkiyi yapacağını kaydediyor.

Modern insanın tarihi eldeki bilgilere göre 300 bin yıl önce Homo Sapienslerin ortaya çıkmasıyla başladı. 1800 yılından sonra insan sayısı 1 milyarı geçmişti. 1928’de 2 milyar olan dünya nüfusu yüz yıl geçmeden 8 milyara çıktı. Yedi milyardan sekiz milyara çıkış ise 11 yıl gibi kısa bir sürede gerçekleşti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Gıda Fiyatları Dünya Genelinde Gerilerken Türkiye’de Yükseldi

Gıda fiyatları dünya genelinde gerilemeye devam ederken, Türkiye’de artış eğilimini sürdürdü. Gıda fiyatları dünya genelinde yıllık yüzde 2 seviyesinde gerilerken, Türkiye’de ise yıllık yüzde 68’in üzerinde arttı.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) derlediği tahıllar, yağlı tohumlar, süt ürünleri, et ve şeker fiyatlarındaki aylık değişimleri izleyen dünya gıda fiyatları endeksi Mayıs’taki revize edilmiş düzeyde kaldı. Haziran’da da 120,6 oldu. Mayıs gıda fiyatları endeksi daha önce 120,4 olarak açıklanmıştı.

Bloomberg’in haberine göre, Haziran’da dünya gıda fiyatları endeksi bir yıl önceki düzeyin yüzde 2,5, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından Mart 2022’de çıktığı tarihsel zirvenin de yüzde 24,8 altındaydı.

Küresel gıda fiyatları endeksinin Haziranda sabit kalmasında bitkisel yağlar, şeker ve süt ürünleri fiyatlarındaki artışın tahıl fiyatlarındaki düşüşünle dengelenmesi etkili oldu.

Tahıl Fiyat Endeksi, Haziranda başlıca ihracatçı ülkelerdeki iyi hasat beklentileriyle önceki aya göre yüzde 3 geriledi.

Bitkisel Yağ Fiyat Endeksiyse palmiye yağına artan küresel talep ve Amerika kıtasındaki soya ve ayçiçek yağlarına yönelik güçlü taleple yükseldi. Buna göre, Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi haziranda bir önceki aya kıyasla yüzde 3,1 yüksek gerçekleşti.

Şeker Fiyat Endeksi, olumsuz hava koşullarının Brezilya ve Hindistan’daki üretime muhtemel etkisine ilişkin kaygılar nedeniyle yüzde 1,9 arttı.

Aynı dönemde FAO Süt Ürünleri Fiyat Endeksi, güçlü perakende satışlar, Batı Avrupa’da mevsimsel bağlamda düşen süt teslimatları ve Okyanusya bölgesindeki düşük stoklar nedeniyle yüzde 1,2 yükseldi. Öte yandan tereyağı fiyatları da söz konusu etkiler nedeniyle 24 ayın en yüksek düzeyine çıktı.

Et Fiyat Endeksi ise domuz, büyükbaş ve küçükbaş hayvan etlerinin uluslararası fiyatlarındaki hafif artışların, kümes hayvanları etlerinin fiyatlarındaki hafif düşüşle dengelenmesi sonucunda Haziran’da değişmeden kaldı.

Paylaşın

2023 Yılında “Çocuklara Yönelik İhlaller” Yüzde 21 Arttı

Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) İcra Direktörü Yardımcısı Ted Chaiban, çocuklara yönelik ihlallerin 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 21 artış gösterdiğine dikkat çekti.

Birçok ülkede milyonlarca çocuğun risk altında olduğunu kaydeden Ted Chaiban, Gazze’de hala çocuklara ulaşmak için çaba sarf etmek zorunda kaldıklarını işaret etti. Chaiban, Sudan’ın ise dünyanın çocukların yerinden edildiği en büyük krizine sahne olduğunu belirterek, ülke genelinde 4,6 milyon çocuğun yerinden edildiğini kaydetti.

Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde ise artan çatışmanın çok büyük bir insani krize yol açtığını, ülke genelinde 7 milyon kişinin yerinden edildiğini bildirdi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK), silahlı çatışmalarda çocukların korunmasına ilişkin oturum düzenlendi. Oturumda, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 14 Haziran’da yayımlanan “Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar” raporu ele alındı.

BM Genel Sekreteri’nin Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar Özel Temsilcisi Virginia Gamba, burada yaptığı konuşmada, üye ülkelerle rapordaki verileri paylaştı. Gamba, Gazze, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki duruma özellikle değindiği konuşmasında, buralarda çatışmanın daha önce hiç görülmemiş düzeylere ulaştığını dile getirdi.

Durumun binlerce çocuğa tahayyül edilemeyecek düzeyde acı yaşattığını belirten Gamba, “Hamas, Filistinli silahlı gruplar ve İsrail ordusu ile güvenlik güçleri tarafından Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria’da öldürülen, yaralanan ve kaçırılan çocuk sayısı karşısında dehşete düşmüş durumdayım” dedi.

Gazze, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te çocuklara yönelik ihlallerin yüzde 155 arttığını anımsatan Gamba, aynı zamanda Filistinli ve İsrailli çocuklara yönelik 23 bin ilave ihlalin teyit edilme sürecinde olduğunu bildirdi. Gamba, her vakanın ardında bir çocuğun korkunç deneyiminin bulunduğunu, bunun unutulmaması gerektiğini kaydetti.

İşbirliği, dayanışma ve siyasi isteğin çocuklara karşı ihlalleri azaltmak ve durdurmak için tek seçenek olduğunu söyleyen Gamba, silahlı çatışmaların çocuklara büyük zarar verdiğini vurguladı. Gamba, BM Şartı’nı ihlal ederek silaha başvuran tarafların çocukların zarar görmesi “pahasına” bunu yapamayacağının altını çizerek, “Silahlı çatışmada çocuklara zarar vermenin hiçbir gerekçesi olamaz” diye konuştu.

Tüm ülkelerin çocukları korumak için uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuka saygı duyması gerektiğini kaydeden Gamba, buna rağmen çocuk haklarının ihlaline devam edildiğini belirtti, “Buna bir son verilmeli.” dedi.

“Daha fazla çocuk istismara, şiddete maruz kalıyor”

BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) İcra Direktörü Yardımcısı Ted Chaiban da çocuklara yönelik ihlallerin 2023’te bir önceki yıla göre yüzde 21 artış göstermesine dikkati çekti. Rakamların tüm ihlalleri kapsayamadığını, çocuklar, aileler ve toplumların hayatlarındaki derin fiziksel ve psikolojik zararı da yansıtamadığını kaydeden Chaiban, ancak genel gidişat hakkında önemli bilgi verdiklerini söyledi:

“Genel trend, çok daha fazla çocuğun öldürüldüğü ve yaralandığını gösteriyor. Daha fazla çocuk istismar ya da başka tür cinsel şiddete maruz kalıyor ya da insani yardıma ulaşımı engelleniyor.”

Gazze’de UNICEF ve diğer insani yardım kuruluşlarının hala çocuklara ulaşmak için çaba sarf etmek zorunda kaldığına işaret eden Chaiban, Gazze’de yardım dağıtımına ilişkin engellerin sürdüğünü bildirdi. Chaiban, bu nedenle Gazze’de ciddi düzeyde yetersiz beslenmeyle mücadele eden çocukların sayısının arttığını ifade etti. Gazze’de tüm taraflara yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulunan Chaiban, ateşkes çağrısını yineledi.

Chaiban, Sudan’ın ise dünyanın çocukların yerinden edildiği en büyük krizine sahne olduğunu belirterek, ülke genelinde 4,6 milyon çocuğun yerinden edildiğini kaydetti. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde ise artan çatışmanın çok büyük bir insani krize yol açtığını, ülke genelinde 7 milyon kişinin yerinden edildiğini bildirdi.

Chaiban, cinsel taciz, zorla evlilik gibi ihlallere genellikle kız çocuklarının maruz kaldığını, silahlı grupların cinsel şiddete çok sık başvurduğunu belirtti. Gazze, Sudan ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki durumların dünya genelindeki çatışmaların sadece 3’ü olduğuna işaret eden Chaiban, birçok ülkede milyonlarca çocuğun risk altında olduğunu kaydetti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Çin, Ay’ın Karanlık Yüzünden Örnekler Getiren İlk Ülke Oldu

Çin’e ait uzay aracı Chang’e-6, Ay’ın karanlık yüzünden aldığı örneklerle Dünya’ya dönerek tarihe geçti. Bilim insanları, uzay kapsülünün içindeki örneklerin, en yakın komşumuz olan Ay’ın nasıl oluştuğuna dair yeni bir pencere açabileceğini söylüyor.

Bu başarı, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in “ebedi hayal” diye adlandırdığı dominant uzay gücü olma hedefi açısından önemli bir adım anlamına geliyor. Tebrik mesajı yayımlayan Şi, “uzay, bilim ve teknoloji açılarından güçlü bir ülke yaratmak için bir başka dönüm noktası niteliğindeki kazanım” ifadesini kullandı.

Çin’in keşif aracı bugün geri dönerek tarihi görevini başarıyla tamamladı. Ay’ın uzak yüzünden numune toplayıp bunları Dünya’ya getiren ilk uzay aracı, Chang’e-6 oldu.

Devlet kanalı CCTV, keşif aracının modülünün yerel saatle 14.00’te (Türkiye saatiyle 09.00) ülkenin İç Moğolistan bölgesindeki önceden belirlenmiş bölgeye indiğini bildirdi. Yapılan canlı yayında, modülün paraşütle inmesinin görev kontrol odasında alkışlarla karşılandığı görüldü.

Odadaki Çin Ulusal Uzay İdaresi Başkanı Zhang Kejian, “Chang’e-6 Ay keşif görevi tam bir başarıyla sonuçlandı” dedi.3 Mayıs’ta fırlatılan Chang’e-6’yla Çin şimdiye kadar gerçekleştirdiği en karmaşık görevi tamamlamış oldu.

Bu başarı, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in “ebedi hayal” diye adlandırdığı dominant uzay gücü olma hedefi açısından önemli bir adım anlamına geliyor. Tebrik mesajı yayımlayan Şi, “uzay, bilim ve teknoloji açılarından güçlü bir ülke yaratmak için bir başka dönüm noktası niteliğindeki kazanım” ifadesini kullandı.

Chang’e-6’nın toplam ağırlığı iki kilogramı bulan Ay tozu ve taşı getirdiği tahmin ediliyor. Getirilenleri önce Çinli bilim insanları inceleyecek, diğerlerinin erişimineyse onlardan sonra açılacak.

Örnekler, Ay’ın uzak yüzünde bulunan, Dünya’dan asla görülmeyen ve 4 milyar yıl önce oluştuğu düşünülen bir çarpma krateri olan Güney Kutbu-Aitken Havzası’ndan bir sonda ve robotik kolla alındı.

Örneklerin analiziyle Ay, Dünya ve Güneş Sistemi’nin nasıl oluşup geliştiği konusunda daha fazla bilgi edinilebilir. Chang’e-6, Çin’in Ay’daki kaynaklardan faydalanma hedefine de yardımcı olabilir.

Bilim insanları örneklerin hangi bulguları ortaya çıkaracağını merakla bekliyor. Brown Üniversitesi’nden gezegen bilimcisi James Head, “Bu bir altın madeni, hazine sandığı. Uluslararası bilim camiası bu görevden dolayı çok heyecanlı” dedi.

Hong Kong Üniversitesi’nden gezegen jeoloğu Yuki Qian da hem bilim dünyasının bazı sorularının yanıtlanacağını hem de Ay’daki kaynakların değerlendirilmesi için önemli bir adım atıldığını vurguladı.

Pekin, 2030’a kadar Ay’a insan göndermeyi ve uydunun Güney Kutbu’nda bir araştırma üssü kurmayı planlıyor. Buzlaşmış su bulunduğuna inanılan bu bölgede ABD de benzer bir yapı oluşturmak istiyor. ABD de Artemiz göreviyle 50 yılı aşkın süre sonra 2026’ya kadar Ay’a astronot göndermeyi hedefliyor.

NASA Başkanı Bill Nelson, nisanda ABD’li parlamenterlere yaptığı konuşmada iki ülkenin yarış halinde olduğunu bildirmişti:

Güney Kutbu’na ilk onların gidip sonra ‘Burası bizim bölgemiz, siz gelmeyin’ demelerinden endişeleniyorum. Orada su olduğunu düşünüyoruz, su varsa roket yakıtı da vardır. 2026’da Chang’e-7’yi ve 2028’deyse Chang’e-8’i Ay’a göndermeye hazırlanan Çin ise uzaydaki keşiflerinin tüm insanlığa faydalı olacağını savunuyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Çatışmalarda Sivil Kayıplar Yüzde 70’den Fazla Arttı

Birleşmiş Milletler yetkilisi Volker Türk, “Veriler sivil ölümlerin yüzde 72 artığını gösteriyor” dedi. Türk, çatışmalarda ölen kadın sayısının iki katına, çocuk sayısının ise üç katına çıktığını söyledi.

Dünyanın dört bir yanındaki insani yardım faaliyetleri için ihtiyaç duyulan kaynak ile toplanan fon arasında 40,8 milyar dolarlık büyük bir açık olduğunu söyleyen Volker Türk, diğer taraftan 2023’te askeri harcamaların 2,5 trilyon dolara ulaştığına dikkat çekti.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, silahlı çatışmalar sırasında yaşanan sivil ölümlerde büyük bir artış olduğunu açıkladı. BM’nin 2023 yılına dair bulgularını paylaşan Türk, “Veriler sivil ölümlerin yüzde 72 artığını gösteriyor” dedi.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi toplantısının açılışında konuşan Türk, geçen sene çatışmalarda ölen kadın sayısının iki katına, çocuk sayısının ise üç katına çıktığını söyledi.

Ukrayna işgaline ek olarak 2023’ün ilk aylarında Sudan’da iç savaş patlak verdi. 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısının ardından İsrail Gazze’ye askeri operasyon başlattı. Türk’ün aktardığına göre yoğun İsrail saldırıları sonucu sadece Gazze’de 7 Ekim’den beri 120 bin kişi ya öldü ya da yaralandı. Ayrıca, İsrail ordusunun Mayıs ayında Refah’a girmesiyle insani yardımları bölgeye ulaştırmak giderek zorlaşırken, yaklaşık 1 milyon Filistinli bir kez daha yerlerinden oldu.

Konuşmasında Türk, Batı Şeria’da kötüleşen duruma dair de uyarılarda bulundu. BM İnsan Hakları Komiseri özellikle Doğu Kudüs’te sivillerin hayatının zorlaştığına dikkat çekerek, 15 Haziran itibarıyla 133’ü çocuk 528 Filistinlinin İsrailli yerleşimciler veya güvenlik güçlerince “yasadışı biçimde” öldürüldüğünü aktardı.

Gazze savaşı yüzünden Lübnan’da yaşanan sivil kayıplarda da artış yaşandı. Türk’ün açıklamasına göre Ekim’den bu yana aralarında sağlık görevlileri ve gazetecilerin olduğu 401 Lübnanlı yaşamını yitirdi. Lübnan’da 90 bin, İsrail’in kuzeyinde ise 60 bin kişi çatışmalar yüzünden yerinden oldu.

Diğer bölgelerdeki çatışmalara da dikkat çeken Türk, “Suriye’de çatışmaların yoğunluğu önceki yıllara göre azalmış olsa da şiddetin sona ereceğine dair net bir işaret yok” dedi. Beşar Esad rejimi kontrolündeki hapishanelerde yaşanan ölümler ile mültecilerin geri dönmeleri halinde karşı karşıya oldukları işkence ve tutuklama gibi uygulamalara dikkat çekti.

Dünyanın dört bir yanındaki insani yardım faaliyetleri için ihtiyaç duyulan kaynak ile toplanan fon arasında 40,8 milyar dolarlık büyük bir açık olduğunu söyleyen Volker Türk, diğer taraftan 2023’te askeri harcamaların 2,5 trilyon dolara ulaştığına dikkat çekti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Dünya’nın İç Çekirdeğinin Dönüşü Yavaşladı

Yeni yayınlanan bir araştırma, Dünya’nın iç çekirdeğinin gezegenin yüzeyine göre geriye doğru hareket ettiğini (yavaşladığını) kanıtladı. Bilim insanları, bu durumun büyük değişimlere neden olmayacağı görüşünde.

Yerbilimci Mark Abolins de şu ifadeleri kullanıyor: Dünya’nın manyetik alanı ve iç çekirdeğinin dönüşü her zaman değişiyor ancak bilim insanları yaklaşık son 190 yılda gözlemlenen değişikliklerin manyetik alanın koruyucu doğasına bir tehdit oluşturması için herhangi bir neden bulamadı.

Bilim insanları Dünya’nın iç çekirdeğinin yavaşladığını kanıtladı. Gezegenin büyük ölçüde demir ve nikelden oluşan katı iç çekirdeği, kendisini çevreleyen sıvı dış çekirdek nedeniyle Dünya’nın bütününden ayrı bir şekilde dönüyor.

Son yıllarda iç çekirdeğin yavaşladığına dair bulgular edinilirken, 2023’teki bir araştırmada bu katı yapının yaklaşık 70 yılda bir yön değiştirdiği bulunmuştu. Yeryüzünün yaklaşık 5 bin kilometre altında muazzam bir sıcaklığa sahip iç çekirdeği doğrudan gözlemlemek mümkün değil. Bu nedenle bilim insanları çekirdeğin hareketlerini anlamak için depremlerin sismik dalgalarından yararlanıyor.

Güney Kaliforniya Üniversitesi liderliğindeki bir araştırma ekibi, diğer çalışmalardan farklı olarak yinelenen depremleri ve dalga biçimlerini analiz etti. Yinelenen depremler aynı yerde meydana gelerek aynı sismogramları ortaya çıkaran sismik olayları ifade ediyor.

Araştırmacılar Güney Atlantik’teki Güney Sandwich Adaları çevresinde 1991-2023 döneminde kaydedilen bu türden 121 depremin ölçümlerinin yanı sıra çeşitli nükleer testlerden elde edilen verileri inceledi. Dalgalardaki değişimlere bakarak iç çekirdeğin hareketlerini anlayan ekip, bu yapının yaklaşık 2010’dan beri Dünya yüzeyinden biraz daha yavaş döndüğünü saptadı.

Önde gelen hakemli bilimsel dergi Nature’da 12 Haziran’da yayımlanan makalenin yazarlarından John Vidale “Böyle bir değişim yaşandığını gösteren sismogramları ilk gördüğümde afalladım” diyor: Fakat aynı örüntüye işaret eden iki düzine gözlem daha bulduğumuzda bu sonuç kaçınılmaz oldu.

Bilim insanları bu yavaşlamaya dış çekirdekteki çalkalanma veya mantodan kaynaklanan kütleçekim kuvvetinin yol açtığını düşünüyor. “İç çekirdek onlarca yıldır ilk kez yavaşladı” ifadelerini kullanan Vidale şöyle ekliyor: Diğer bilim insanları da yakın zamanda benzer ve farklı modeller öne sürdü ancak bizim son çalışmamız en ikna edici çözümü sunuyor.

Böyle bir durumun yaratacağı etki kesin olarak bilinmese de bilim insanları büyük değişimler yaşanmayacağı görüşünde. Vidale günlerin uzunluğunun saniyenin binde biri kadar değişebileceğini söylüyor. Bu duruma iç çekirdeğin, Dünya yüzeyinden daha yavaş dönmesi yol açarken, 2023’te Nature Geoscience’ta yayımlanan çalışmada da benzer bir etkiden bahsedilmişti.

Bu araştırmada iç çekirdeğin belirli aralıklarla yavaşlayıp durakladığı ve ters yöne dönmeye başladığı bulunmuştu. Bu yapının 2009’dan beri yüzeyden daha yavaş ve batıya doğru döndüğünü tespit eden araştırma, yeni çalışmanın bulgularıyla örtüşüyor.

Middle Tennessee Eyalet Üniversitesi’nden yerbilimci Mark Abolins de şu ifadeleri kullanıyor: Dünya’nın manyetik alanı ve iç çekirdeğinin dönüşü her zaman değişiyor ancak bilim insanları yaklaşık son 190 yılda gözlemlenen değişikliklerin manyetik alanın koruyucu doğasına bir tehdit oluşturması için herhangi bir neden bulamadı.

Dünya’yı Güneş rüzgarlarından koruyan ve yaşam için elzem sayılan manyetik alan, sıvı dış çekirdek tarafından oluşturuluyor.

İç çekirdek bir gün duracak mı?

Yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluşan Dünya’nın sıvı ve gaz parçacıklarından meydana gelen yapısı zaman içinde soğuyarak gezegeni bugünkü haline getirdi. Bu süreçte demir gibi ağır elementler de iç çekirdeği oluşturdu. İç çekirdeğin ne zaman meydana geldiği kesin olarak bilinmese de çoğu bilim insanı yaklaşık 1 milyar yıl önceye işaret ediyor.

Her ne kadar hâlâ gizemini koruyan bir yapı olsa da bilim insanları çekirdeğin çok uzun bir süre boyunca durmayacağını söylüyor. Zaman içinde iç çekirdeği saran sıvı dış çekirdeğin katılaşmasıyla manyetik alan yok olacak ve Dünya’daki yaşam sona erecek. Ancak böyle bir şeyin yaşanmasına en az milyonlarca yıl var.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Çin’in Uzay Aracı Ay’ın Karanlık Yüzüne ‘Yumuşak İniş’ Yaptı

Çin’e ait keşif aracı Chang’e-6 Ay’ın uzak yüzündeki Güney Kutbu – Aitken Çanağı içindeki bir krater olan Apollo Çanağı’na yumuşak iniş yaptı. Keşif aracı, robotik koluyla toprak ve kaya örneklerini toplayacak.

Chang’e-6, bugüne dek Ay’ın karanlık yüzeyinden kaya ve toprak örneği toplayan ilk keşif görevi olacak.

Çin, Ay’daki keşif faaliyetini gelecek yıllarda yeni görevlerle sürdürmeyi planlıyor. Bu kapsamda “Chang’e-6″nın ardından, 2026’da Ay’ın güney kutbunda keşif yapmak üzere “Chang’e-7” ve 2027’de doğal kaynak kapasitesini ve kullanılabilirliğini doğrulamak ve Ay yüzeyindeki uzay üssü inşası için testler yapmak üzere “Chang’e-8” görevleri planlanıyor.

Ülke, 2030’dan itibaren Ay’a insanlı seferler düzenlemeyi, Uluslararası Ay Araştırma Üssü kurarak daha ileri keşif faaliyetlerine zemin hazırlamayı hedefliyor.

Pekin, iddialı uzay programında bir başarıya daha imza attı. Çin’e ait keşif aracı Chang’e-6’nın Ay’ın uzak yüzündeki devasa krater Güney Kutbu-Aitken Havzası’na iniş yaptığı belirtildi. Sonda, Ay’ın karanlık yüzünden taş ve toprak örnekleri toplayarak yeryüzüne getiren ilk uzay aracı olacak. Çin, bilim insanlarının lav akışının daha az olması nedeniyle büyük umutlar beslediği Ay’ın uzak yüzünden alınan örnekleri analiz eden ilk ülke olmak istiyor.

Devlet televizyonu CCTV’ye konuşan bir Çin uzay ajansı çalışanı, sondanın Pazar günü Dünya’nın uydu yüzeyinde bir iniş alanı aramak üzere Ay’ın yaklaşık 200 kilometre üzerindeki yörüngesinden ayrıldı. Çalışan, sondanın daha sonra 15 dakika içinde hızını Ay’ın hızına göre sıfıra düşürmek için araçtaki yakıtın yaklaşık yarısının büyük bir miktarını kullandığını kaydetti.

Çin Devlet Haber ajansı Xinhua, inişten sonraki iki gün boyunca sondanın, Ay’daki toprağın altından malzeme almak üzere bir matkap ve toprak örnekleri toplamak için bir robotik kol kullanacağını, ayrıca iniş alanında başka deneylerin de hedeflendiğini bildirdi.

Çin, Ay’ın uzak yüzeyini keşfetmeye yönelik misyonu Mayıs ayı başında başlatmıştı. Chang’e-6’yı taşıyan roket 3 Mayıs’ta Çin’in güneyindeki Hainan adasında bulunan Wenchang uzay üssünden fırlatılmıştı. Teknik açıdan oldukça karmaşık olan misyonun 53 gün sürmesi planlanıyor.

Sovyetler Birliği ve ABD’den sonra Çin, kendi bağımsız misyonuyla uzaya insan gönderen üçüncü ülke olma özelliğini taşıyor. Ay yüzeyinde kalıcı bir üs kurmayı hedefleyen Pekin, 2030’a kadar Ay’a mürettebatlı misyonu planlıyor. ABD ise, Çin’in iddialı uzay programının, uzaydan askeri hedeflere ulaşma çabasına yönelik şüphelerini ifade ediyor.

Ay’ın karanlık yüzü

Dünya’nın etrafı ile kendi etrafındaki dönüş hızı eşit olduğundan Ay’ın hep aynı yüzü Dünya’ya dönük oluyor. Ay’ın Dünya’dan görünmeyen uzaktaki yüzüne “karanlık yüzü” adı veriliyor. “Karanlık” ifadesi, ışık yokluğunu değil bu bölgenin Ay’ın yakındaki yüzüne göre daha az bilinmesini ifade ediyor.

İlk kez Sovyetler Birliği’nin “Luna” uydusu, 1959’da Ay’ın karanlık yüzünü fotoğraflamış, Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi de 1960’ta Ay’ın karanlık yüzünü anlatan detaylı atlas yayımlamıştı. ABD’nin 1968’deki insanlı ay seferi “Apollo 8” görevine katılan astronotlar, Ay’ın karanlık yüzünü bizzat gören ilk insanlar olmuştu.

Paylaşın

2023 Yılında Afetler, Dünya Genelinde 25,4 Milyon Kişiyi Evinden Etti

2023 yılında afetler nedeniyle 148 ülkede 26,4 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Türkiye, 4 milyon 53 bin kişiyle Çin’in ardından ikinci sırada yer aldı.

Dünyada afetler, silahlı çatışmalar ve şiddet nedeniyle evinden olan, yaşadığı yeri terk ederek ülkesi içinde başka bir yere taşınmak zorunda kalan insanların sayısı 75 milyon 900 bin kişiyle yeni bir rekora ulaştı. 2023 Aralık ayı itibarıyla evinden olanların sayısı 4 milyon 800 bin kişi arttı.

Cenevre merkezli Ülke İçi Yerinden Edilme İzleme Merkezinin (IDMC) açıkladığı raporda yer alan rakamlara göre, 2023 yılında afetler nedeniyle 148 ülkede 26,4 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Türkiye, 4 milyon 53 bin kişiyle Çin’in ardından ikinci sırada yer aldı.

Bu durumda, 2023 Şubat ayında ağır yıkıma yol açan Kahramanmaraş depremleri rol oynadı. Depremden etkilenen Suriye ile birleştirince Kahramanmaraş depremleri toplam 4 milyon 700 bin kişiyi evsiz bıraktı. IDMC raporunda bu rakamın, 2008’den bu yana bir deprem nedeniyle kaydedilen en yüksek rakam olduğuna işaret edildi.

Çatışmalar ve şiddet olayları da başta Sudan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Gazze Şeridi olmak üzere toplam 20,5 milyon kişiyi evinden etti. Çatışmalar ve şiddet nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı 2022’ye göre yüzde 9 oranında arttı.

Raporda Türkiye’ye ayrılan bölümde 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 7,8 ve 7,5 büyüklüğündeki depremlerin yol açtığı yıkıma yer verildi. Depremden sonra kiralardaki artışa işaret edilen raporda evinden olanların önce çadırlara ve aşamalı olarak konteyner kentlere yerleştiği, konteyner kentlerin en az 3 yıl daha kullanımda kalmasının beklendiği aktarıldı.

Yeniden imar çalışmalarının tam hız devam ettiğine işaret edilen raporda, 31 Aralık 2023 itibarıyla yaklaşık 822 bin kişinin ülke içi göçmen konumunda olduğu belirtildi.

Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Dünya, İnsan Haklarında 1948 Öncesine Mi Dönüyor?

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, dünyanın 1948’in evrensel insan hakları vaadinden geriye doğru savrulduğuna işaret ederek “otoriter” uygulamalar ve fikirlerin birçok devlete ve topluma nüfuz ettiğini belirtti. 

“Metaforik zaman makinemiz bizi 1985’ten de geriye fırlattı ve kapıları 1948’de sımsıkı kapatılmış bir cehenneme düştük” ifadelerini kullanan Callamard, “Dünyadaki milyonlarca kişi için Gazze bugün, İkinci Dünya Savaşı sonrası sistemin mimarlarının çoğunun ahlaki başarısızlığını; evrenselliğe, müşterek insanlığımıza ve ‘bir daha asla’ taahhütlerimizi koruma başarısızlıklarını simgeliyor” diye ekledi.

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) “Dünyada İnsan Haklarının Durumu”na ilişkin 2023/24 raporunu bugün yayınladı. Af Örgütü’nün, “Dünyada İnsan Haklarının Durumu” başlıklı yıllık raporu, insan haklarının 155 ülkedeki gelişimini analiz ediyor.

Geride kalan yıl için, dünya çapında silahlı çatışmalarda sivillerin artan savunmasızlığı, toplumsal cinsiyet eşitliğindeki gerilemeler, insan hakları aktivistlerine yönelik saldırılar ve yapay zeka kullanımından kaynaklanan riskler konu edilirken, Türkiye’deki insan hakları sorunları da özel bir bölümde ele alınıyor.

Türkiye’ye beş sayfa ayıran örgüt; insan hakları savunucuları, gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve diğerleri hakkında temelsiz soruşturmaların, yargılamaların ve mahkumiyet kararlarının devam etmesini eleştiriyor.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’in aktardığına göre; İfade özgürlüğü başlığı altında, 6 Şubat depremlerinin hemen ardından yetkililerin Twitter ve TikTok’a erişimi kısıtladığı belirtilerek hükümetin deprem müdahalesini eleştirdikleri gerekçesiyle gazeteciler dahil en az 257 kişinin gözaltına alındığına dikkat çekildi.

“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ya da “kamu görevlisini hedef gösterme” suçlarından gazetecilerin gözaltına alınıp tutuklandığına işaret edilen raporda, pop şarkıcısı Gülşen’in de “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşılama” suçundan 10 ay hapis cezası aldığı ve “konutu terk etmeme” şartıyla tahliye edildiği hatırlatıldı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı da dahil 15 gazetecinin “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı davanın da devam ettiğine dikkat çekilen raporda gazetecilerin 13 ay tutuklu yargılandığı ifade edildi.

Raporda “Kanun Hükmü” adlı belgeselin festival seçkisinden çıkarılması üzerine başlayan tartışmaların ardından 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin iptal edilmesi de ifade özgürlüğü başlığı altına ele alındı.

Raporda barışçıl toplanma özgürlüğünün de hukuka aykırı olarak kısıtlandığına dikkat çekildi. Bu başlık altında Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın, yaklaşık 5 buçuk yıllık yasağın ardından 11 Kasım’da ilk kez müdahale olmadan Galatasaray Meydanı’nda toplanıp açıklama yapabildiğine dikkat çekilerek ancak Nisan ve Kasım ayları arasında Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın protestolarını dağıtmak ve katılımcıları gözaltına almak için kolluk görevlilerinin hukuka aykırı güç kullanmaya devam ettiği ifade edildi.

Raporda Onur Yürüyüşleri’ne yönelik “hukuka aykırı kısıtlamaların sürdüğü” ifade edildi. Genel yasaklara rağmen ülke genelinde en az altı il ve dört ilçede çok sayıda Onur Yürüyüşü gerçekleştirildiği, Onur Yürüyüşleri döneminde izleyiciler, çocuklar, avukatlar, gazeteciler, üniversite öğrencileri, insan hakları savunucuları ve yabancı uyruklular dahil en az 224 kişinin keyfi olarak gözaltına alındığı belirtildi.

Muğla’daki Akbelen Ormanı’nda bir kömür madeni sahasını genişletmek için binlerce ağacın kesilmesini protesto eden ekoloji aktivistlerine karşı da hukuka aykırı güç kullanıldığı ve en az 50 aktivistin gözaltına alındığı hatırlatıldı.

Örgütlenme özgürlüğünün ihlaline ilişkin ise “Türkiye’nin hükümetler arası Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadeleye ilişkin tavsiyelerini sivil toplum örgütlerinin taciz edilmesini kolaylaştırmanın kılıfı olarak kullanmaya devam ederken bir yandan da FATF’nin ‘gri liste’sinde olmaya devam etti” değerlendirmesi yapılan raporda, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kapatılmasına ilişkin açılan dava hatırlatıldı.

Ayrıca Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması ve partinin eski ve mevcut 451 üyesine beş yıl süreyle siyasi yasak getirilmesi istemiyle dava açıldığına, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi’nin 11 üyesinin ise “TTB’nin kuruluş amaçlarına aykırı faaliyette bulundukları” gerekçesiyle görevden alındığına dikkat çekildi.

Raporun insan hakları savunucularına baskıların değerlendirildiği bölümünde ise Türkiye’nin Osman Kavala’yı serbest bırakmayı reddetmesi nedeniyle ihlal prosedürüyle karşı karşıya olmasına rağmen Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamamaya devam ettiği hatırlatıldı.

Şebnem Korur Fincancı’nın 2022’de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde kimyasal silah kullanımı iddiaları hakkında bağımsız bir soruşturma yapılması çağrısında bulunduğu için Ocak ayında “terör örgütü propagandası yapma” suçundan 32 ay hapis cezasına mahkum edildiği ve 76 gün tutuklu kaldığı belirtilen raporda, ayrıca Eylül ayında Yargıtay’ın Osman Kavala’ya verilen müebbet hapis ve Çiğdem Mater, Can Atalay, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman hakkındaki 18’er yıl hapis cezalarını onadığı vurgulandı.

Can Atalay’ın Mayıs ayındaki parlamento seçimlerinde Hatay Milletvekili seçilmesi ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iki kez, Atalay’ın devam eden tutukluluğunun haklarının ihlali olduğuna hükmetmesine rağmen Yargıtay’ın AYM’nin bağlayıcı kararlarını uygulamayı reddettiği belirtildi.

Mülteci karşıtı politika ve siyasi söylemlerin yarattığı atmosfer de Af Örgütü raporunun Türkiye bölümünde yer aldı. Rapora göre mültecilere ve göçmenlere yönelik ayrımcı ve yaftalayıcı söylemler Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler öncesinde arttı.

“Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi döneme, önde gelen adayların ırkçı ve mülteci karşıtı söylemlerinin damga vurduğu” ifade edilen raporda, 6 Şubat depremlerinden sonra da hem siviller hem de kamu görevlilerinin ırkçı saldırılarla Suriyeli mültecileri fiziksel şiddete ve/veya nefret söylemiyle sözlü tacize maruz bıraktığı, Suriyeli mültecilerin, depremden kurtulan Türkiye vatandaşlarına yer açmak için konteyner kamplardan çıkarıldığı belirtildi.

Öte yandan raporda Mayıs seçimleri öncesinde LGBTİ+’ların da artan ayrımcı ve yaftalayıcı söylemlerle karşı karşıya kaldığına dikkat çekildi. Raporda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs ayında katıldığı bir televizyon programında sarf ettiği “LGBT denilen olay aile kurumuna sokulmuş bir zehirdir. Bu zehri hele hele halkının yüzde 99’u Müslüman olan bir ülke olarak kabullenmemiz mümkün değil” ifadeleri de yer aldı.

Raporda ayrıca Şubat depremlerinin ve çadır kentlerdeki koşullar engelli kişileri orantısız bir şekilde etkilediği, depremlerin ardından birçok LGBTİ+’nın da güvenlik endişeleri nedeniyle barınma, tıbbi bakım ve diğer yardımlara erişimden kaçındığı, diğer yandan kamu görevlilerine yönelik cezasızlık politikalarının devam ettiği vurgulandı.

Yüksek gıda enflasyonu nedeniyle yoksullaşmanın arttığı ve ekonomik, sosyal ve kültürel hakların ihlal edildiğine işaret edilen raporda, Türkiye’nin kömüre bağımlı enerji politikalarının devam etmesi nedeniyle sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı özelinde de sorunlara dikkat çekildi.

Dünya 1948 öncesine mi dönüyor?

Raporun önsözünü kaleme alan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, dünyanın 1948’in evrensel insan hakları vaadinden geriye doğru savrulduğuna işaret ederek “otoriter” uygulamalar ve fikirlerin birçok devlete ve topluma nüfuz ettiğini belirtti.

“Metaforik zaman makinemiz bizi 1985’ten de geriye fırlattı ve kapıları 1948’de sımsıkı kapatılmış bir cehenneme düştük” ifadelerini kullanan Callamard, “Dünyadaki milyonlarca kişi için Gazze bugün, İkinci Dünya Savaşı sonrası sistemin mimarlarının çoğunun ahlaki başarısızlığını; evrenselliğe, müşterek insanlığımıza ve ‘bir daha asla’ taahhütlerimizi koruma başarısızlıklarını simgeliyor” diye ekledi.

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının geniş yer bulduğu raporda, çatışmalara müdahalede ırksal ayrımcılığın ortaya çıktığı belirtilerek “Ayrımcı çifte standartlar yalnızca ABD ve pek çok Avrupa devletinin İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda yaşanan çatışmalar hakkındaki söylem ve politikalarında değil, sonuçları bakımından da belirginleşiyor. Birçok hükümet, Filistinlilerle dayanışma protestolarına hukuksuz kısıtlamalar getirdi. Avusturya, Fransa, Almanya, Macaristan, Polonya ve İsviçre hükümetleri 2023’te kamu düzeni veya ulusal güvenliğe yönelik muğlak riskleri öne sürerek ve bazı durumlarda ırkçı kalıp yargılara başvurarak bu protestoları önden yasakladı” denildi.

Öte yandan Callamard, kuzeyden güneye, doğudan batıya otoriter politikaların, ifade ve örgütlenme özgürlüklerini silip süpürdüğünü, toplumsal cinsiyet eşitliğine darbe vurarak cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarını aşındırdığına dikkat çekerek, Afganistan’da kadın veya kız çocuk olmanın fiilen suç haline getirildiğini, ABD’de 15 eyaletin kürtajı tamamen veya son derece istisnai durumlar dışında yasakladığını hatırlattı.

Raporda, 2023’ün bir “eşitsizlik yılı” olduğu vurgulanarak, Birleşik Krallık’tan Macaristan’a, Hindistan’a kadar birbirinden farklı birçok ülkede, ekonomik ve sosyal hakları savunanların en fazla hedef alınan aktivistler arasında olduğu, iklim aktivistlerinin “terörist” olarak yaftalandığı, Ortadoğu’da hükümetlerin ekonomi yönetimini eleştirenlerin, Asya-Pasifik’te sendikalar, Batı Afrika’da yolsuzlukla mücadele edenlerin susturulduğu ve keyfi olarak tutuklandığı belirtildi.

Raporda ayrıca üretken yapay zeka teknolojilerinin teknoloji kaynaklı suistimalleri artırdığına, hakların yaygın olarak aşındırılmasına kapı açtığına da dikkat çekildi: “Devletler, son derece müdahaleci casus yazılımları ve yüz tanıma teknolojilerini acilen yasaklamalıdır. Yapay zeka teknolojilerinin yol açtığı riskleri ve zararları ortadan kaldırmak için güçlü yasalar ve yönetmelikler çıkarmalıdırlar. Büyük teknoloji şirketlerini, özellikle bu şirketlerin gözetim temelli iş modelinin zararlarına son vermek yoluyla dizginlemelidirler.”

Paylaşın

Endişelendiren Keşif: Dünyanın Dönüş Hızı Değişiyor

Yeni yapılan bir araştırma, gezegenimizin kutuplarındaki buzların erimesinin Dünya’nın dönüşünü değiştirebileceğini ortaya koydu. Dünya’nın dönüşü değiştiğinde uzmanlar tarafından ayarlanıyor.

Son 30 yılda küresel saate birkaç saniye eklendi ve bir sonraki saniye eklenmesi 2026’da planlanacak.

Bilim insanları uzun süredir küresel ısınmanın etkilerinden endişe duyuyorlar; araştırmalar, yüzyılın sonuna kadar tüm dünyanın yarısının iklimi değiştireceğini öne sürüyor.

Cumhuriyet’in aktardığına göre; Nature dergisinde yayınlanan yeni araştırma , gezegenimizin kutuplarındaki buzların erimesinin Dünya’nın dönüşünü değiştirebileceğini ortaya çıkardı. Bu, 2026’da dünya saatine, Koordineli Evrensel Zaman’a (UTC) eklenecek olan “artık saniye”de bir gecikmeye neden olabilir. ‘Artık saniye’ 2029’a kadar ertelenebilir.

Eriyen buzullar Dünya’nın yörüngesini, dünyanın zaman işleyişini etkileyecek kadar önemli ölçüde etkileyebilir. UTC, yıldızlara göre tutarlı kalması için, Dünya’nın dönüşü değiştiğinde uzmanlar tarafından ayarlanıyor. Son 30 yılda küresel saate birkaç saniye eklendi ve bir sonraki saniye eklenmesi 2026’da planlanacak. Ancak, eriyen buzulların etkisi nedeniyle gecikmesi gerekebilir.

California San Diego Üniversitesi’nden Duncan Agnew makalede şunları açıkladı: “Gelecekteki Dünya yönelimini tahmin etmek için çekirdek ve diğer ilgili fenomenlere yönelik eğilimlerin tahmin edilmesi, şu anda tanımlandığı şekliyle UTC’nin 2029 yılına kadar negatif bir süreksizlik gerektireceğini gösteriyor.”

Paylaşın