Dünyanın Yüzde 99’u Sağlıksız Hava Soluyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünya nüfusunun neredeyse tamamının insan sağlığını tehdit eder nitelikte hava soluduğunu açıkladı. Örgütün 7 Nisan Dünya Sağlık Günü öncesi yayımladığı raporda, 117 ülke ve 6 binin üzerinde şehirde hava kalitesine dair veriler ve bulgular paylaşıldı.

Bianet’te yer alan habere göre; Raporda dünya nüfusunun yüzde 99’unun, DSÖ’nün kaliteli hava standartlarının gerisinde ve insan sağlığını tehdit edici hava şartlarında yaşadığı vurgulandı.

İncelenen ülke ve şehirlerin hepsinde havanın, vücuda zarar verici oranda ince parçacıklı madde ve azot dioksit içerdiği, bu elementlerin en fazla orta ve düşük gelirli ülkelerdeki havada bulunduğu bilgisi paylaşıldı.

Önlenebilir çevre sorunlarının dünyada yılda 13 milyondan fazla kişinin ölümüne yol açtığı verisi paylaşılarak, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü öncesinde uluslararası camiaya “insanların ve evrenin sağlığını koruma” çağrısı yapıldı.

Fosil yakıt kullanımının etkisi

Dünya Sağlık Örgütü’nün güncellenen hava kalitesi veri tabanı, havadaki zararlı partikül madde miktarını gösteren PM2,5 ve PM10 ölçümlerini de içeriyor ve veri tabanının 2011’de yayınlanmasından bu yana yaklaşık iki bin şehirde neredeyse 6 kat bir artışa işaret ediyor.

Partikül madde, özellikle PM2.5, akciğerlerin derinliklerine nüfuz edebiliyor ve kan dolaşımına girerek kardiyovasküler, serebrovasküler (felç) ve solunumsal etkilere neden olabiliyor. DSÖ ayrıca söz konusu partikül maddenin diğer organları etkilediğine ve başka hastalıklara da neden olduğuna dair kanıtların da olduğunu kaydediyor.

Rapor bulgularını işaret eden DSÖ fosil yakıt kullanımını kısıtlamanın ve hava kirliliği seviyesini azaltmak için somut adımlar atmanın önemini vurguladı.

“Fosil yakıtlara daha az bağımlı dünya”

Dünya Sağlık Örgütü, hava kalite yönergesini geçen yıl güncelleyerek ülkelerin hava kalitelerinde değerlendirme yapmaları için yönergeleri daha katı hale getirmişti.

Rapor sonuçlarını değerlendiren DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Mevcut enerji endişeleri, daha temiz, daha sağlıklı enerji sistemlerine geçişi hızlandırmanın önemini vurguluyor” dedi.

Ghebreyesus, iklim değişikliği ve hava kirliliği gibi sorunların fosil yakıtlara çok daha az bağımlı bir dünyaya doğru daha hızlı ilerleme ihtiyacının altını çizdiğini ifade etti.

Ülkelerin gelirlerine göre hava kaliteleri

DSÖ verilerine göre; hava kalitesini izleyen 117 ülke içerisinde, yüksek gelirli ülkelerdeki şehirlerin yüzde 17’sindeki hava kalitesi, DSÖ’nün PM2.5 veya PM 10 için Hava Kalite Yönergesinin altında kaldı.

Öte yandan düşük ve orta gelirli ülkelerde, şehirlerin yüzde 1’inden daha azında hava kalitesi DSÖ tarafından önerilen eşik değerlere uygun bulundu.

74 ülkedeki yaklaşık dört bin şehirde ise zemin seviyesinde azot dioksit verisi toplanıyor. Bu verilere göre; bu yerlerdeki insanların yalnızca yüzde 23’ü, DSÖ’nün Hava Kalite Yönergesinin güncellenen versiyonundaki seviyeleri karşılayan yıllık ortalama azot dioksit konsantrasyonlarını soluyor.

DSÖ’den hükümetlere hava kalitesi önerileri

Hükümetlerin hava kalitesini ve sağlığını iyileştirmek için atabileceği adımlara da değinen DSÖ hükümetlere çağrıda bulunarak şu maddeleri sıraladı:

  • En son DSÖ Hava Kalite Yönergesi’ne göre ulusal hava kalitesi standartlarını kabul edin veya gözden geçirin ve uygulayın
  • Hava kalitesini izleyin ve hava kirliliği kaynaklarını belirleyin
  • Pişirme, ısıtma ve aydınlatma alanlarında kullanılan eve ait temiz enerjinin özel kullanımına geçişi destekleyin
  • Güvenli ve uygun fiyatlı toplu taşıma sistemleri ile yaya ve bisiklet dostu ağlar oluşturun
  • Daha katı araç emisyonları ve verimlilik standartları uygulayın ve araç için zorunlu denetimi ve bakım uygulayın
  • Enerji tasarruflu konut ve elektrik üretimine yatırım yapın
  • Sanayi ve belediye atık yönetimini geliştirin
  • Tarımsal atıkların yakılmasını, orman yangınlarını ve belirli tarımsal ormancılık faaliyetlerini azaltın
  • Sağlık profesyonellerinin müfredatlarına hava kirliliğini dahil edin ve sağlık sektörünün katılımı için araçlar sağlayın.

Hava kirliliği ve dünya

Çapı 2,5 mikrometreden küçük olan (PM2.5) ince parçacıklar akciğerlere derinlemesine nüfuz ederek zamanından erken ölüme sebep oluyor. Ayrıca arabalardan, kamyonlardan ve kömür santrallerinden yayılan nitrojen dioksit ve yeryüzündeki ozon seviyesi de hava kirliliğine bağlı erken ölümlere sebep oluyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya çapında hava kirliğinden dolayı yılda yedi milyon kişi hayatını kaybediyor. Bu rakam sigara ve zayıf beslenme alışkanlıkları nedeniyle hayatını kaybedenlerle aynı düzeyde.

Ayrıca dünya nüfusunun yüzde 91’i hava kalitesinin DSÖ’nün belirlediği sınırların üzerindeki yerlerde yaşıyor. DSÖ, her yıl dünya genelinde dış ortam hava kirliliği nedeniyle 4,2 milyon ölüm yaşandığını söylüyor. 3,8 milyon ölüm, evlerde kullanılan ve kirli yakıtlarla çalışan ocaklara maruz kalmasından kaynaklanıyor.

Temiz Hava Fonu’nun (CAF) bir analizine göre, hava kirliliğine küresel kalkınma yardımlarının yalnızca yüzde 1’i ayrılıyor. Dünyanın dört bir yanından hükümetler, 2019 ve 2020’de denizaşırı fosil yakıt projesi fonlarına, neden oldukları hava kirliliğini azaltma projelerine kıyasla yüzde 20 daha fazla kaynak sağladı.

Raporda, hava kirliliğinin HIV/AIDS, sıtma ve tüberkülozun toplamından daha fazla insanı öldürdüğü, ancak bu tür sağlık sorunlarının çok daha fazla fon aldığı tespit edildi.

Hava kalitesi projeleri için finansman yoğunluklu olarak orta gelirli Asya ülkelerine yönelikken Afrika ve Latin Amerika ülkeleri, çok sayıda yoğun kirli şehre sahip olmalarına rağmen toplam fonun sadece yüzde 15’ini alıyor.

Örneğin, 2019’da hava kirliliği ile ilgili tahmini 2260 kaybı olan Moğolistan, 2015-2020 yılları arasında 437 milyon dolar alırken, hava kirliliği nedeniyle 70 bin 150 erken ölüm yaşayan Nijerya sadece 250 bin dolar aldı.

Paylaşın

DSÖ’den Kovid 19’la Mücadelede Üç Senaryo

Salgının evrimine dair üç olasılığın bulunduğunu belirten Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, “En iyi senaryoda, bundan sonra hatırlatma dozlarını gerekli kılmayacak şekilde az varyant göreceğiz” dedi. 

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Kovid 19’a karşı Stratejik Hazırlık ve Müdahale Planı’nı güncelleyerek, pandeminin seyriyle ilgili üç senaryo ortaya koydu.

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, bugün Cenevre’de strateji belgesi niteliğindeki planı kamuoyuna duyurduğu basın toplantısında, Kovid 19 ile mücadele araçlarının verimli şekilde kullanılarak salgının kontrol altına alınabileceğini belirtti. Ghebreyesus, “Aşı ve tedaviye adil ulaşımı sağlayarak çok sayıda hayat kurtarabiliriz” ifadesini kullandı.

Koronavirüs salgınının başlamasından bu yana dünya genelinde vaka sayısı 485 milyonu bulurken, koronovirüse bağlı ölümlerin sayısı da 6 milyonu aştı.

En iyi senaryo: Hatırlatma dozlarına gerek kalmayacak

Salgının evrimine dair üç olasılığın bulunduğunu belirten DSÖ Genel Direktörü, “En iyi senaryoda, bundan sonra hatırlatma dozlarını gerekli kılmayacak şekilde az varyant göreceğiz” dedi. Ghebreyesus, eldeki mevcut verilere göre bu senaryoda koronavirüsün gelişmeye devam edeceğini, ancak virüsün yol açtığı hastalığın şiddetinin artan bağışıklıklar nedeniyle zamanla azalacağını öngördüklerini söyledi.

Bununla birlikte vaka sayılarında görülen dönemsel ani artışlar olabileceği uyarısı yapan Ghebreyesus, bağışıklığın azalmasıyla enfeksiyonların artacağı ve ölümler meydana gelebileceği öngörüsünde bulundu. DSÖ Genel Direktörü, özellikle virüsün daha ağır hastalık seyrine yol açabileceği risk gruplarında düzenli hatırlatma aşılarının yapılmasının gerekliliğini vurguladı.

En olası ve en kötü senaryolar

İkinci senaryoya göre ise virüs evrim geçirmeye devam edecek, ancak geçirilen enfeksiyonlar ve aşılamalar sayesinde gelişen bağışıklık sayesinde ağır hastalık oranı azalacak. Ghebreyesus, bu senaryoda “daha az şiddetli varyantların ortaya çıkabileceğini, hatırlatma dozu ya da aşıların yeni virüs yapısına uygun şekilde güncellenmesine gerek olmayacağını” belirtti.

DSÖ’nün planında yer alan en kötü senaryo ise virüsün hızla bulaşan ölümcül bir tehdide dönüşmesi. Bu senaryoda aşıların etkisinin azalacağı, ölüm ve ağır hastalığa karşı bağışıklığın hızla kaybedileceği öngörülüyor. Ghebreyesus, “Böyle bir tehdide karşı hiçbir aşının işe yaramadığını görebiliriz” dedi.

DSÖ’den ülkelere tavsiyeler

DSÖ Genel Direktörü söz konusu senaryolar ışığında, ülkelerin virüs takibi, aşılama, Kovid 19’a karşı güçlü sağlık sistemi, virüsle mücadele araçlarına eşit ulaşımın sağlanması ve küresel iş birliği konularına önem vermesi gerektiği konusunda uyardı.

DSÖ’nün güncellediği Stratejik Hazırlık ve Müdahale Planı Kovid 19’un yayılmasını önlemek, teşhis ve tedavi  amacıyla ülkelerin yapması gereken stratejik ayarlamaları belirleme amacını taşıyor.

Stratejik Hazırlık ve Müdahale Planı’nı üçüncü kez güncellediklerini belirten DSÖ Genel Direktörü, bunun da muhtemelen sonuncu güncelleme olacağını belirtti. İlk rapor, Şubat 2020’de yayınlanmıştı.

Paylaşın

DSÖ: Kovid 19 Vakaları Dünya Genelinde Yüzde 8 Arttı

Dünya Sağlık Örgütü, (DSÖ) bir ay süren düşüşün ardından tekrar artmaya başlayan Kovid 19 vakalarının ‘buzdağının görünen kısmı’ olduğunu söyleyerek, salgın karşısında ‘uyanık’ olunması için çağrı yaptı.

Euronews’ta yer alan habere göre; DSÖ, 7-13 Mart arasında haftalık vaka sayısının küresel çapta yüzde 8 arttığını açıkladı. Örgüt, bazı ülkelerin test sayılarını düşürmesine karşın 11 milyon vaka ve 43 bin can kaybının görüldüğü martın ikinci haftasının ocak ayından sonra ilk artışı işaret ettiğini vurguladı.

Bulaşın yayılmasında Omicron varyantının etkili olduğu vurgulandı ve bazı ülkelerdeki düşük aşılama oranı ise yanlış bilgilenmeye bağlandı.

DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Vakalardaki artış, bazı ülkelerde testlerin azaltılmasına rağmen gerçekleşiyor, bu da gördüğümüz vakaların buzdağının sadece görünen kısmı olduğu anlamına geliyor” dedi.

Son dönemde özellikle Çin’de artan vakaların ardından sert karantina kuralları uygulanmaya başladı. Binlerce kişinin yaşadığı kentler tamamen kapatıldı.

Bir dizi uzman ise Avusturya, Almanya, İsviçre, Hollanda ve Birleşik Krallık’ta mart ayının başından bu yana artan vakalarla Avrupa’nın başka bir koronavirüs dalgasıyla karşı karşıya olduğuna dair endişelerini dile getirdi.

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok Avrupa ülkesi, hastaneye yatış oranlarının azaldığı gerekçesiyle kısıtlamaları gevşetme kararı almıştı. Bu kapsamda dışarıda maska takılması ve izolasyon kuralları yeniden düzenlendi.

Paylaşın

Anksiyete Ve Depresyon Vakaları Yüzde 25 Arttı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yeni tip koronavirüs (Kovid 19) pandemisinin başladığı 2020 yılında dünya çapında anksiyete bozukluğu ve depresyon vakalarında yüzde 25’lik artış kaydedildiğini bildirdi.

DSÖ Genel Sekreteri Tedros Adhanom Ghebreyesus, eldeki rakamların muhtemelen buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu belirterek “Bu tüm ülkeler için, ruhsal sağlık konusuna dikkat etmeleri yönünde bir alarmdır” diye konuştu.

DSÖ raporunda, artan anksiyete bozukluğu ve depresyon vakalarının temel nedenlerinden birinin, pandemiye karşı alınan kısıtlayıcı önlemler ve sosyal izolasyonun getirdiği yoğun stres olduğu belirtildi.

Raporda, iş yerindeki kısıtlamalar ile insanların aile içinden daha az destek aramaları ve çevrelerindeki dernek ve gruplardaki faaliyetlerinin azalması da etkili faktörler olarak sayıldı.

Rapora göre yalnızlık hissi ile kişinin kendisi ya da yakınlarıyla ilgili duyduğu enfeksiyon, hastalık ya da ölüm korkusu, ölüm vakaları karşısındaki üzüntü ve mali endişeler de insanların sağlığını olumsuz etkileyen stres faktörleri arasında yer aldı.

Raporda sağlık personelinde tükenmişlik nedeniyle intihar eğilimleri oluştuğuna, bu durumun daha çok gençler ve kadınlarda etkili olduğuna da işaret edildi.

Paylaşın

DSÖ’den ‘Omicron’un BA.2 Alt Varyantı’ Uyarısı: Daha Bulaşıcı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO), Kovid 19’un Omicron’un giderek yayılan alt türlerinden BA.2 varyantına ilişkin yaptığı açıklamada, varyantın diğer alt varyantlara göre daha bulaşıcı olduğunu belirtti.

DSÖ’ye bağlı COVID-19 Virüsünün Evrimine dair Teknik Danışma Grubu’nun (TAG-VE) toplantısından sonra yapılan yazılı açıklamada, Omicron’un dünyada en çok yayılan BA.1 ve BA.2 alt varyantlarına dair son veriler değerlendirildi.

Yayılma hızından ötürü BA.2 alt varyantının “endişe verici varyant” olarak tanımlanmayı sürdürmesi gerektiği belirtildi.

Enflüanza Verilerinin Paylaşımı Küresel İnisiyatifi’ne (GISAID) gönderilen vaka örneklerinde Omicron’un en yaygın küresel COVID-19 varyantı olarak görüldüğü kaydedildi ve dünyadaki vaka düşüşlerine rağmen son haftalarda BA.2 alt varyantının BA.1’e kıyasla daha fazla enfeksiyon gösterdiği bilgisi paylaşıldı.

Açıklamada, “Araştırmalar, BA.2’nin büyüme avantajının BA.1’den daha yüksek olduğunu gösterdi. Bunun sebepleri araştırılıyor, fakat ilk veriler bu büyüme avantajının, BA.2’nin diğer alt varyantlara göre daha bulaşıcı olmasından geldiğine işaret ediyor” denildi.

Omicron’a karşı ilk iki doz aşının etkinliğinin hâlâ sürdüğü, güçlendirici dozun etki oranının netleşmesi için daha fazla veriye ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.

Öte yandan DSÖ’nün yayımladığı Haftalık COVID-19 Güncellemesi raporunda, 14-20 Şubat’ta Kovid-19 vaka ve ölüm artış oranının bir önceki haftaya göre sırasıyla yüzde 21 ve yüzde 8 düşüş gösterdiği bildirildi.

Son bir haftada dünya genelinde 12 milyon yeni vaka görülürken virüs nedeniyle 67 bin kişinin yaşamını yitirdiği kaydedildi.

Paylaşın

DSÖ: Dünya Yeni Küresel Salgına Hazırlıklı Değil

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, dünyanın Kovid 19’un ardından yeni bir küresel salgına hazırlıklı olmadığını belirtti.

Almanya’daki Münih Güvenlik Konferansı’na katılan Dr. Ghebreyesus, Kovid 19 salgınındaki son duruma dair değerlendirmelerde bulundu.

Andaolu Ajansı’nın aktarımına göre, Ghebreyesus, Kovid 19 salgınına dünyanın hazırlıksız yakalandığını hatırlattı ve bundan sonra çıkabilecek salgınlara ilişkin, “Dünyanın hazırlıklı olduğunu sanmıyorum ve bu konuda ülkelerden beklediğimiz yatırımların gerçekleşmediğini görmekten endişeliyi.” dedi.

Salgının ne zaman biteceği konusunun sıkça gündeme geldiğini vurgulayan Ghebreyesus, şöyle dedi:

“Bazı ülkelerde aşılama oranının yüksekliği ve Omicron varyantının daha hafif hastalığa yol açması, salgının bittiğine dair tehlikeli algılara yol açıyor. Fakat salgın bitmedi”

“Salgının bitmesi mümkün değil”

Afrika nüfusunun yüzde 83’üne henüz birinci doz aşının yapılmadığını kaydeden Ghebreyesus, “Engellenebilir bir salgından bir hafta içinde 70 bin kişi hayatını kaybediyorsa salgının bitmesi mümkün değildir” diye konuştu.

“Salgını bitirmek tercih meselesi”

Kovid 19’un enfeksiyonu sürdükçe yeni varyantların çıkmaya devam edeceğinin altını çizen Ghebreyesus, son olarak şöyle dedi:

“Aslında mevcut şartlar, daha bulaşıcı ve daha tehlikeli varyantların çıkması için uygun. Fakat bu yıl içinde salgını küresel acil durumdan çıkarıp kontrol altına alabiliriz. Bu konuda malzemelerimiz de bilgimiz de var. Biz bitirmeye karar verdiğimiz zaman salgın biter. Sonuç olarak bu bir ihtimal değil, tercih meselesidir.”

 

Paylaşın

DSÖ Açıkladı: Omicron Vakalarında Düşüşe Geçildi

Dünyada hakim varyant haline gelen Omicron’da pek çok ülkede tepe noktasının görülmesi sonrasında vaka sayıları düşmeye başladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) açıkladığı haftalık raporda, vaka sayılarında geçen haftaya göre yüzde 17’lik, ölümlerde ise yüzde 7’lik düşüş kaydedildiğini bildirildi.

Raporda, Omicron varyantının dünya çapında vakaların yüzde 97’sini oluşturduğu, eski hakim varyant olan Delta vakalarının yüzde 3 civarına gerilediği kaydedildi. Omicron varyantının ilk görüldüğü ülkelerde vaka sayılarında Ocak’tan itibaren düşüş gözlendiğine de işaret edildi.

DSÖ raporuna göre 31 Ocak-6 Şubat döneminde dünya çapında 19 milyon yeni vaka kaydedildi, ölümlerin sayısı ise 68 binin altına düştü. Gerçek rakamların, kayıtlı vaka sayılarından çok daha yüksek olabileceği de hatırlatıldı.

DSÖ’nün Doğu Akdeniz bölgesi olarak adlandırılan ve Türkiye’nin güney ve güneydoğusunu kapsayan bölgesi dışında tüm bölgelerde vaka sayılarının düştüğü kaydedildi. “Doğu Akdeniz” bölgesindeki yüzde 36’lık vaka artışında İran, Afganistan ve Ürdün’ün etkisi olduğu belirtiliyor.

Türkiye’de artış eğilimi

Türkiye ve Rusya’nın da dahil olduğu Avrupa bölgesinde ise Fransa ve Almanya’da vaka sayılarındaki düşüşün etkisiyle yüzde 7’lik azalma görüldü. Dünya çapında enfeksiyonların yüzde 58’i ve ölümlerin yüzde 35’i Avrupa’da kaydedildi.

Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı verilerine göre 31 Ocak’ta 93 bin 261 olan vaka sayısı 8 Şubat itibarıyla 111 bin 96’ya, ölü sayısı 182’den 241’e yükseldi. Kuzey ve Güney Amerika’yı kapsayan bölgede vaka sayıları yüzde 36’lık düşüş gösterdi. ABD’de vaka sayılarında bir önceki haftaya göre yüzde 50 ile büyük düşüş yaşandı.

Aşılar etkili mi?

Yoğun aşılama kampanyalarına sahne olan ülkelerde de vaka ve ölüm sayılarının yüksek olması, uygulanan aşıların etkililiği tartışmalarını da beraberinde getiriyor. DSÖ raporunda aşıların Omicron varyantına karşı etkisiyle ilgili sınırlı veri bulunduğuna işaret edilerek ilk yapılan dozların ağır hastalık, semptomatik hastalık ve enfeksiyona karşı etkisinin azaldığı tahminine yer verildi. Buna karşılık hatırlatma dozlarının, aşının etkisini yüzde 75’e yükselttiği, ancak etkinin üç ila altı ay içinde azaldığı yönündeki tahminlere de işaret edildi.

DSÖ verilerine göre, koronavirüsün Çin’de ortaya çıktığı 2019 yılı Aralık ayından bu yana dünya çapında 5,7 milyon kişi virüs nedeniyle yaşamını yitirdi, 392 milyon kişi virüse yakalandı. Dünya çapında toplam 10 milyar 250 milyon doz aşı yapıldı.

DSÖ’nün Omicron varyantıyla ilgili ilk uyarıyı yaptığı Kasım ayı sonundan bu yana ise dünya çapında 500 bin kişi Covid nedeniyle yaşamını yitirdi, virüs varyantı 130 milyon kişiye bulaştı. DSÖ yetkilisi Abdi Mahamud, “Etkili aşıların bulunduğu bir çağda yarım milyon insanın ölmesi gerçekten trajik bir durum” diye konuştu.

DSÖ korona uzmanı Maria Van Kerkhove de “Hala pandeminin ortasındayız. Bu virüs tehlikeli olmayı sürdürüyor” diyerek dünyada pek çok ülkede Omicron dalgasında tepe noktaya henüz ulaşılmadığına işaret etti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

DSÖ’den Zengin Ülkelere Kovid İle Mücadele İçin Yardım Çağrısı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), zengin ülkelere yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgınıyla mücadele kampanyasına acil olarak 16 milyar dolar mali yardımda bulunmaları çağrısında bulundu. 

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus yaptığı açıklamada, “Bilim bize salgınla savaşmak için gerekli araçları sunuyor, ancak bu imkanlar küresel olarak paylaşılırsa, biz bu yıl dünyada Kovid 19 salgınını sonlandırabiliriz.” dedi.

Zengin ülkelerin Kovid 19 ile mücadeleye daha fazla katkı vermesini isteyen DSÖ Genel Direktörü, “Yüksek gelirli ülkeler oluşturulan ACT-A fonuna adil bir şekilde paylarını öderlerse, düşük ve orta gelirli ülkeler yetersiz Kovid 19 aşılama oranı ile ilaç ve test sıkıntısının üstesinden gelebilir.” ifadesini kullandı.

DSÖ Genel Direktörü, Omicron varyantının hızla yayılmasının test ve aşıları en acil ve daha adil bir şekilde dağıtılmasını da zorunlu kıldığı uyarısında bulundu.

ACT-A nedir?

Dünya liderleri, bilim adamları, insani yardım kuruluşları ve özel sektör Covid-19’u teşhis ve tedavi yöntemlerine herkesin erişimi için işbirliği yapma kararı doğrultusunda Kovid 19 Araçlarına Erişim Hızlandırıcısı (ACT-A) programı başlatmıştı.

Dünyada ACT-A olarak anılan girişim Kovid 19 tanı, tedavi ve aşılarını geliştirmek, üretmek ve bunlara adil erişimi hızlandırmak için küresel işbirliği sağlamayı öngörüyor.

Bu program için Ekim 2021 ile Eylül 2022 tarihleri arasında 23,4 milyar dolar toplanması öngörülürken, şu ana kadar sadece 800 milyon dolara ulaşıldı.

Act-A programını yürütenler, küresel aşı kampanyasının başarılı olabilmesi için acilen 16 milyar dolara ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Şu ana kadar sadece Kanada, Almanya, Kuveyt, Norveç, Suudi Arabistan ve İsveç bu programa vaad ettikleri yardımı gerçekleştirdi.

DSÖ verilerine göre, şu ana kadar dünyada yapılan 4,7 milyar Kovid 19 testinin sadece yüzde 0,4’ü fakir ülkelerde gerçekleştirildi. Bu ülkelerde nüfusun sadece yüzde 10’u en az bir doz aşı oldu.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

DSÖ: Kovid 19 Salgını Tıbbi Atık Sorununu Daha Da Büyüttü

Dünyayı yaklaşık iki yıldır etkisi altına alan koronavirüs salgınının çevreye de olumsuz etkileri oluyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, pandeminin başlangıcından bu yana sadece Birleşmiş Milletler’in sağlık sistemi üzerinden 87 bin ton koruyucu malzeme dağıtıldı. Bu miktar 261 bin 700 Jumbojet uçağının taşıyabildiği yüke tekabül ediyor.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Bunun yanı sıra 2021 yılının sonuna dek yapılan yaklaşık 8 milyar doz aşının 144 ton atığa sebep olduğu, bunlardan 87 tonun cam aşı tüpü, 48 tonun ise iğnelerden arta kalan atıklardan oluştuğu bildirildi.

İsviçre’nin Cenevre kentindeki DSÖ merkezinde konuya dair yapılan açıklamada, dünya üzerinde her on tıp merkezinden üçünde atık ayrıştırma sistemi bulunmadığı, az gelişmiş ülkelerde ise her üç hastane ya da tedarik merkezinden bazen birinin bile temel bir atık yönetimine sahip olmadığı bildirildi. Örgüt, bu ülkelerde plastik içerikli atıkların doğrudan toprağa ya da suya karıştığını aktardı.

Yeniden kullanılabilen malzeme tavsiyesi

Dünya Sağlık Örgütü, yaşanan bu atık sorununun asgari düzeye indirilebilmesi için bazı tavsiyelerde de bulundu. Bu bağlamda kullanılan malzemelerin kalıcı ve yeniden değerlendirilebilir olmasına dikkat edilmesini isteyen DSÖ, basit hijyen kurallarına uyarak koruyucu kıyafetlerden de tasarruf edilebileceğini belirtti. Ayrıca bölgesel ürünlerin kullanımı ile ulaştırma mesafelerinin kısalacağına dikkat çeken Örgüt, atıkların çevreye duyarlı bir biçimde arıtılması çağrısında bulundu.

DSÖ Halk Sağlığı, Çevre ve İklim Değişikliği Direktörü Maria Neira, pandeminin kendilerini, tıbbi malzemelerin kullanımı ve arıtılması gibi ihmal edilen bir konu hakkında harekete geçmeye zorladığını dile getirdi. Neira ayrıca, sağlık sisteminin tüm alanlarında atık yönetimi ile ilgili değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Sağlık sistemi ve küresel ısınma

Yapılan bilimsel araştırmalara göre küresel sera gazı emisyonunun tahminen yüzde 4 ila yüzde 5 kadarı sağlık alanındaki üretim ve çalışmalar neticesinde oluşuyor. DSÖ verileri de, hastane ve muayenehanelerdeki, maske, tek kullanımlık önlük ve eldiven gibi koruyucu malzeme kullanımının pandemi döneminde arttığını ortaya koyuyor.

Aynı zamanda koronavirüs salgını nedeniyle artan iş yoğunluğundan dolayı, sağlık merkezlerinde atık yönetimi ile ilgilenecek personel sayısının da azaldığına vurgu yapılan raporda, Asya kıtasında beş ayrı kentte, hastaların yattığı yatak başına günde 3,4 kilogram mikroplu atık oluştuğu vurgulandı.

Paylaşın

Kovid 19 Salgınında En Yüksek Haftalık Vaka Sayısı Kaydedildi

Geçen hafta 21 milyon vaka ile pandeminin başından bu yana en yüksek haftalık vaka sayısının kaydedildiğini belirten DSÖ, ayrıca geçen hafta dünya genelinde koronavirüsten ölenlerin sayısı ise yaklaşık 50 bin olduğunu açıkladı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yaklaşık 21 milyon ile SARS-CoV-2 pandemisinin başından bu yana en yüksek haftalık vaka sayısının kaydedildiğini açıkladı. DSÖ, Omicron varyantının risk düzeyinin yüksek olmayı sürdürdüğünü belirtti.

DSÖ’nün haftalık raporuna göre geçen hafta dünya genelinde vaka sayısında bir önceki haftaya göre yüzde 5’lik artış kaydedildi. Daha önceki hafta ise artış yüzde 20 olarak ölçülmüştü. DSÖ raporunda vaka sayısındaki artışın yavaşladığı ancak Omicron’un dünya genelinde diğer endişe verici varyantlara göre baskınlığını artırmayı sürdürdüğü ifade edildi. DSÖ raporuna göre geçen hafta dünya genelinde koronavirüsten ölenlerin sayısı ise yaklaşık 50 bin.

DSÖ “Şu anki SARS-CoV-2 küresel epidemiyolojisi, Omicron varyantının küresel çapta baskınlığıyla, Delta varyantının yaygınlığının sürekli düşüşüyle, Alfa, Beta ve Gamma varyantlarının çok düşük seviyede yayılmasıyla ile nitelik gösteriyor” denildi. Raporda “Kasım ve Aralık 2021’de Omicron vakalarında hızlı artış deneyimleyen ülkeler vaka sayısında düşüş görmeye başladı ya da başlıyor” ifadeleri yer aldı. Omicron varyantının taşıdığı riskin genel olarak oldukça yüksek olmayı sürdürdüğü belirtildi.

DSÖ’nün rakamlarına göre son 30 günde alınan vaka örneklerinden yüzde 89,1’ini Omicron oluşturuyor. Daha önce baskın olan Delta varyantının payı ise yüzde 10,7 düzeyinde.

Paylaşın