Kılıçdaroğlu’ndan ‘Beşli Çete’ Açıklaması: Burunlarından Fitil Fitil Getireceğim

‘Önce Türkiye Buluşması’nda konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Bu devleti soyan Beşli Çetelerin tamamının burnundan fitil fitil getireceğim. Öyle araya adamlar koyuyorlar, şunu koyuyorlar. Yok kardeşim. Bu ülkede sen tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediysen birisinin onun hesabını sorması lazım. Kardeşim yeter artık ya. Bu milletin iliklerine kadar soydunuz siz. Hala soymaya devam ediyorlar” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, “O nedenle her birinizin bu alanda duyarlı olması lazım. Diyeceksiniz ki ‘Benden ne istiyor?’ Sizden istediğim şu, beraber mücadeleyi yapmak zorundayız. Bu bir kişinin yapacağı mücadele değil. Bu bir kitlenin yapacağı mücadele olacak. Bu ülkenin geçleri 21’inci yüzyılda dünya siyaset tarihine çok güzel bir miras bırakacaklar…” ifadelerini kullandı.

Türk Lirası’ndaki değer kaybına da değinen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Para bir ülkenin namusudur. Bir yere gittiği zaman Osmanlı önce kaymesini basardı, ‘Bu topraklar artık benim toprağım’ derdi. Parayı basmak artık burada hükümdarlık bana aittir demektir. Şimdi paramız pula dönüştü” dedi ve ekledi:

“Bakın şu anda Merkez Bankası’nın kasasında bir cent kendisine ait yok. Bir Euro, bir dolar parası yok. Var olan para 52 milyar 300 milyon dolar. Başkalarından borç almış, kasaya koymuşuz. Para bize ait değil. İsteseler öğleden sonra vermek zorundasınız. Ülke bu hale nasıl geldi. Bankalardaki mevduat hesaplarının yüzde 58,5’i dolar. Yabancı para. Kimse Türk lirasına itibar etmiyor. ”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da ANFA Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen ‘Önce Türkiye Buluşması’na katıldı.

Burada yaptığı konuşmasında ülkücü kökenlilerin ağırlıkta olduğu kalabalığa seslenen Kılıçdaroğlu “Türkiye’nin bir beka sorunu var ama bunu çözecek olan biziz” dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Hepimizin kaygısı aynı. İsim de güzel seçilmiş, Önce Türkiye. Bu memlekette yaşıyoruz. Dünyanın en güzel ülkesinde yaşıyoruz. Bu ülkeden hepimiz huzur içinde, beraber, kavgasız yaşamak istiyoruz. Ülkemizi büyütmek istiyoruz. Saygın bir ülke haline getirmek istiyoruz. Devlet yapımızı güçlendirmek istiyoruz. Ama bugün geldiğimiz nokta beni kaygılandırıyor.

Değerli ülkücü kardeşlerim, Türkiye sevdalısı olan kardeşlerim o zaman hep beraber olmak zorundayız ve birlikte olmak zorundayız. Görüş farklılıklarımız olabilir ama eğer Türkiye bizim ortak paydamızsa, bayrak bizim ortak paydamızsa ki CHP için rahatlıkla şunu söyleyebilirim, bizim iki kırmızı çizgimiz var. Bayrağımız ve vatanımız. Her türlü eleştiri olabilir, beğenmeyebilirler, başımın üstüne ama bayrak ve vatan bizim kırmızı çizgimizdir. Bayrağımızı ve vatanımızı korumak zorundayız. Bayrağımızın altında özgürce yaşamak zorundayız. Bu olmadığı taktirde birilerine yem olursunuz.

Milliyetçilikten söz ediyoruz. Milliyetçilik vatanseverliktir. Eğer sen tek kurşun atmadan, kendi toprağındaki bayrağı indirir, Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırırsan kimse kusura bakmasın sen milliyetçi filan değilsin.

Bir şey daha var. Egemen gücün karşısında eğilmeyeceksiniz ama dış politikada laf ederken boğazınızda dokuz boğum olduğunu da unutmayacaksınız. Büyük laflar etmeyeceksiniz, siz yutarsanız o zaman sizin artık dünyada saygınlığımız kalmaz. ‘Bu can, bu bedende kaldığı sürece papazı benden alamazsın’. Ne yaptı? Aldı. Beden de orada can da orada. Nasıl verdin sen bu papazı? Hangi gerekçe ile verdin? Sen bu milletin tarihini bilmiyor musun kardeşim? Bu milletin onurunu bilmiyor musun? Sen bu devleti yönetmiyor musun? Nasıl böyle bir karar alır, nasıl böyle bir lafı söylersin ve nasıl yollarsın?

Sakarya’da tank- palet fabrikası var. Değerinin 20 milyar dolar olduğu söyleniyor. Bir sabah kalktık, tank-paleti bir kararname ile Katar ordusuna vermişler. Katar ordusuna verirken ihale yaptın mı? Ethem Sancak’a da vermişler. Neye göre verdin sen? Ordunun tank- palet fabrikasını sen niye veriyorsun? Hadi Katar tank yapıyor desek, ya teknoloji var, oradan faydalanacağız. Yok öyle bir şey. Benim bu millete sözüm var, ilk bir hafta içinde o tank- palet fabrikasını tekrar alıp, şanlı ordumuza teslim edeceğim. Hiç endişeniz olmasın, bir hafta içinde.

Şu anda dünyada askeri hastanesi olmayan tek ordu Türk Silahlı Kuvvetleri. Ne için, hangi gerekçe ile yok? Defalarca söyledik, ordunun ihtiyacı var kardeşim. Askeri doktora ihtiyacı var. Sivil doktor ile askeri doktor farklıdır, eğitimleri de farklıdır. Vermediler, vermiyorlar. Ordu istediği halde vermiyorlar. Bu millete sözüm var. İlk bir hafta içinde GATA dahil bütün askeri hastaneleri eskiden olduğu gibi ordumuza teslim edeceğim.

“Kimse Türk lirasına itibar etmiyor”

Para bir ülkenin namusudur. Bir yere gittiği zaman Osmanlı önce kaymesini basardı, ‘Bu topraklar artık benim toprağım’ derdi. Parayı basmak artık burada hükümdarlık bana aittir demektir. Şimdi paramız pula dönüştü. Bakın şu anda Merkez Bankası’nın kasasında bir cent kendisine ait yok. Bir Euro, bir dolar parası yok. Var olan para 52 milyar 300 milyon dolar. Başkalarından borç almış, kasaya koymuşuz. Para bize ait değil. İsteseler öğleden sonra vermek zorundasınız. Ülke bu hale nasıl geldi. Bankalardaki mevduat hesaplarının yüzde 58,5’i dolar. Yabancı para. Kimse Türk lirasına itibar etmiyor.

Benim yine bir sözüm var, değerli ülkücü kardeşlerim. Bu devleti soyan Beşli Çetelerin tamamının burnundan fitil fitil getireceğim. Öyle araya adamlar koyuyorlar, şunu koyuyorlar. Yok kardeşim. Bu ülkede sen tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediysen birisinin onun hesabını sorması lazım. Kardeşim yeter artık ya. Bu milletin iliklerine kadar soydunuz siz. Hala soymaya devam ediyorlar. O nedenle her birinizin bu alanda duyarlı olması lazım. Diyeceksiniz ki ‘Benden ne istiyor?’ Sizden istediğim şu, beraber mücadeleyi yapmak zorundayız. Bu bir kişinin yapacağı mücadele değil. Bu bir kitlenin yapacağı mücadele olacak. Bu ülkenin geçleri 21’inci yüzyılda dünya siyaset tarihine çok güzel bir miras bırakacaklar…

Şöyle bir algı da yaratmaya çalışıyorlar; ‘efendim, bunlar asla gitmez’. Gider efendim. Ben Türkiye’nin insanlarının ferasetine, bilgisine, birikimine, inancına güveniyorum. İnşallah hep beraber bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz ve huzur içinde yaşayacağız.”

Paylaşın

‘Kışlık Madde Sepeti’nde Yüzde 400’ü Aşan Zam

Emeğiyle yaşayan yurttaşlar yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı ile mücade ederken, enerji fiyatlarına ay başında yeniden zam yapıldı. Enerji zamları tüm sektörlerdeki zamların da yolunu açarken, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere de kış öncesi fiyat artışlarına ilişkin veriler paylaştı. 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) madde sepetinden yola çıkarak odun, kömür, doğal gaz ve giysi başta olmak üzere “Vatandaşın Kışlık Madde Sepeti” adıyla fiyatları kıyaslayan Tutdere, “Zam üstüne zam gelen doğal gaz, odun, kömür gibi kış aylarının temel gider kalemlerinde bir yılda yüzde 400’ü aşkın artış yaşandı” dedi.

Sözcü’den Deniz Ayhan’ın haberine göre “Uçucu bir madde olan gazı andıran AKP’nin enerji politikası vatandaşlarımızı bu sene de çok üşütecek” diyen Tutdere, “AKP’nin hemen her ‘Gaz bulduk’ açıklaması zam olup vatandaşın faturasına yansıdı. AKP’nin beceriksizliğinin faturası yine gariban vatandaşımıza kesildi” ifadelerini kullandı.

‘Soba kurmanın maliyeti 3 bin TL’yi aşıyor’

Zamlanan doğal gaz ve elektrik ücretlerinin ardından sobaya yönelimin arttığını kaydede ancak sona kurmanın da lüks haline geldiğini belirten Tutdere, “Son bir yılda doğal gaz ücretlerinde yaşanan yüzde 111’lik artış sonrası vatandaşlarımız sobaya mecburi dönüş yaptı. Soba borusu takımı da eklenince soba kurmanın maliyeti 3 bin TL’yi aşıyor” diye konuştu.

Yakacak fiyatlarının da fahiş biçimde arttığını vurgulayan Tutdere, “Sobayla ısınmaya çalışan bir ailenin bu kış için yakacak masrafı şimdilik ortalama 22 bin 500 TL ile 31 bin 900 TL’yi bulacak. Vatandaş nasıl ısınacak?” dedi.

‘4 çocuklu ailenin kışlık giysi alışverişi 10 bin TL’

CHP’li Tutdere, “TÜİK madde sepetinde Eylül 2021’de 893,87 TL olan odunun tonu bugün 2 bin 500 TL, 137 TL olan 12 kilogramlık mutfak tüpü bugün 335 TL, 119 TL olan çocuk botu bugün ortalama 375 TL’ye yükseldi” bilgisini paylaşırlen, “4 çocuklu bir ailenin sadece birer adet mont, bot, kazak, kışlık pantolon, kaban, çoraptan oluşacak kışlık giysi alışverişi 10 bin TL’ye dayandı” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Dikkat Çeken Yorum: ‘Altılı Masa’da Adaylık Sorunu Yaşanmaz

Türkiye’de Haziran 2023’te yapılması planlanan seçimlere bir yıldan az süre kala gözler, cumhurbaşkanlığı seçiminde “Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına kim çıkacak?” sorusunun yanıtına çevrildi. 

‘Ankara kulislerini iyi koklamasıyla’ tanınan gazeteci Sedat Bozkurt, Kısa Dalga’da yayımlanan yazısında CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in “Elbette HDP’ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir” şeklindeki ifadesi sonrası CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nden oluşan altılı masada yaşanan tartışmaları yorumladı.

“Buradaki açıklamanın demokrasiye, anayasaya uygunluğuna bile bakmaya gerek duyulmadan tartışma büyüdü, özellikle İyi Parti cephesinde. Oysa Tekin parti adına açıklama yapma yetkisi olan birisi değil CHP’de. O zaman sorun ne?” diyen Bozkurt, şöyle devam etti:

“Henüz bir ittifak hüviyeti kazanmadığı için ‘6’lı masayı’ daha çok kullanıyorlar, burası 6 farklı siyasi partinin önüne somut konuları koyarak karara bağladığı bir zemin. Her konuda aynı düşünüyor olsaydılar görüşmelerin merkezinde bir parti çatısı altında birleşme yer alırdı. Her toplantıdan sonra genel başkanlar parti şapkalarını giyerek kendi rutinlerine dönüyorlar. Örneğin İstanbul sözleşmesinde SP masadan ayrıştı. Ama sorun yaşanmadı. Deva, Gelecek ve SP, HDP ile görüştüklerini söylediler yine sorun yaşanmadı. HDP meselesinde İyi Parti’nin masadan ayrıştığı da sır değil.

Bu tartışmalardan bağımsız HDP de bir ittifak modelini oluşturarak seçimlere hazırlanıyor, sanki Millet İttifakı çağırsa koşa koşa gelecek bir HDP siyaseti varmış gibi yorumlar yapılıyor. Kaldı ki, Millet İttifakı’ndaki uyum ve getirdiği başarı bütün ittifakların başarılı olacağı gibi kesin sonuç içermez. HDP’nin de talebi zaten cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecinde görüşlerinin alınması. Buna da hakları var çünkü HDP oyları belirleyecek kimin cumhurbaşkanı olacağını ya da olamayacağını. Mesele bu. Yoksa yeni oluşacak parlamento dağılımda kimlerim kimlerle ittifak yapacağına tanıklıklar yapacağız. Bu ayrı bir yazı konusu.

‘Adaylık sorunu yaşanmaz’

Sorunun büyümesinin nedeni partilerin iç dinamikleri. Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı’nı karıştırmamak lazım. Cumhur İttifakı’nda sonuçta kararları 2 kişi alıyor ve uygulanıyor, yanlış bile olsa kimse itiraz etmiyor. Son zamanlarda CHP’lilerin Kemal Kılıçdaroğlu’nu kesin aday hatta cumhurbaşkanı olarak ilan etmeleri, CHP’nin muhtelif sorunları çözeceğine ilişkin yaptığı vaadlerde ‘ben’ demesi, masada sıkıntı yarattı. Çünkü adayın CHP tarafından değil masa tarafından ilan edilmesi ve ‘bize’ vurgu yapılması konusunda mutabık kalınmıştı.

Burada biraz CHP’nin diğer partilere ‘kardeş’ muamelesi yaptığı hissi rahatsızlık yarattı ve masada her parti kendi gücünü bir tür tahkim etmek için çıkış yaptı. Bu semptomlar böyle geniş ve farklı kimlikli masalar için normal ve bunlardan çok yaşanacak, seçime kadar, seçim süreci ve sonrasında. Bu tartışmalar daha sonra yaşanma ihtimali olan tartışmaların nasıl aşılacağı konusunda da yol gösterici oluyor. Masa mekaniği olgunlaşıyor.

Bu mesele masada sorun çıkarmayacaktır. Kılıçdaroğlu’nun adaylığının önünü kesme girişimleri olduğuna ilişkin yorumlar tamamen yanlış. Bugün masanın tek potansiyel adayı var; o da Kılıçdaroğlu. Belediye başkanlarının adının masaya gelme ihtimali bugün bulunmuyor. Genel başkanlar dillendirmeseler bile hepsinin yakın çalışma arkadaşlarının tek adayı Kılıçdaroğlu’dur ve bunun test edilmesi de kolaydır. Muhtelif politik çeşitliliğin destek verdiği bir adayı masa niye kabul etmesin? Hem sadece seçilme meselesi değil önemli olan daha sonrasını ve seçim sürecini de yönetebilmesi.

‘Mansur yavaşın pozisyonu çok net’

Bu arada Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş üzerinden de bolca spekülasyon yapılıyor. Yavaş’ın Kılıçdaroğlu ya da Akşener başta olmak üzere masanın iradesinin dışında bir girişimin içinde yer alacağına ya da buralarda bir rol alacağına ihtimal vermiyorum. Hakkında yapılan yorumlara ve ileri sürülen iddialara yanıt vermemesi bu söylentilerin doğru olduğuna işaret etmez. Yavaş günlük polemiklere girmeyi, haber olmayı, ekranda olmayı sevmiyor. Yavaş’a mikrofon uzatıldığı zaman yapacağı açıklama noktasına virgülüne budur. Yani Mansur Yavaş’ın pozisyonu çok net.

‘İmamoğlu’nun durumu da bundan farklı olmaz’

Ekrem İmamoğlu’nun durumunun da bundan farklı olmayacağı kanaatindeyim. Burada sadece kanaat bildirebiliyorum, çünkü elimde bilgi yok. Bilgi alabileceğimiz kaynaklar ise temel gazetecilik ilke ve değerlerine göre sağlıklı değil…”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, Operasyonu Etkisiz Bıraktı: Dekontlar CHP’nin Elinde Mi?

Gazeteci İsmet Demirdöğen, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün isim vermeden kendisine yönelik eleştirilere karşı cevap verdiği tweetlere yönelik “CHP Genel Merkezi’nin elinde çekilmek istenen operasyonla bağlantılı olarak WhatsApp yazışmaların olduğu, kimilerine havale edilen ücretlerin dekontlar olduğu söyleniyor” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün paylaştığı tweetlerde, “Haksızlıklar karşısında kalemini dahi oynatmayan, televizyonlarda konuşmayan, “Alo Holdinglerin” medyası bana ders vermeyi bıraksın, ateş olsalar cürmü kadar yer yakarlar” ifadesini kullanmıştı.

‘Alo Holding’ ifadesine ilişkin Halk TV’de İnan Demirel ile Gündem Özel’de değerlendirmeler yapan gazeteci İsmet Demirdöğen, “CHP Genel Merkezi’nin elinde çekilmek istenen operasyonla bağlantılı olarak WhatsApp yazışmaların olduğu ellerinde, kimilerine havale edilen ücretlerin dekontlar olduğu söyleniyor” dedi.

Demirel’in “Altılı masanın adayı Kemal Kılıçdaroğlu olursa seçimi kazanmak riskli algısını ve bunu güçlendirecek bir takım anket sonuçlarının yayılması ya da yazılar yazılması için para ödeyen birileri mi var?” sorusuna yanıt veren Demirdöğen şu açıklamaları yaptı:

“Bir anketi, kamuoyu araştırması yapmak için 200-300 bin lira gibi bir paraya ihtiyacınız var. Siz her hafta, her ay araştırmalar yapıyorsanız bu gibi büyük meblağlara tekamül eder. Bir araştırma şirketi her hafta, her ay bir araştırmayı kendi öz kaynakları ile kolay kolay yapamaz. Bunun için bir ısmarlayanın ve parayı verenin olması gerekir. Dolayısıyla bu kamufle edilmiş bir şekilde, beşli grup içerisinden desteklenen bir yapının iş adamları üzerinden böylesine kamuoyu araştırmaları ısmarladığı, bu araştırmalarının sonucunun da medyada görünür olması için harekete geçtiği ve bunun parasını da bu iş insanlarının verdiği ki ne yazık ki altılı masanın bileşenlerinin büyük bölümü de bu araştırmaları yapan şirketlerin abonesi durumunda.

Paylaımayı düşünmüyorlar

CHP Genel Merkezi bu yazışmaları ve dekontları paylaşmayı şimdilik düşünmüyor. Kemal Kılıçdaroğlu bunu bildiğini söylüyor. ‘Holdinglerin medyası’ derken de o holdingleri biraz çoğul kullanıyor. Değerli bir araştırmacı, birkaç gün önce bir tweet dizisi ortaya koyuyor. ‘Cumhur ve Millet İttifakı’nın oyları başa baş. Çıkaracağı milletvekili sayısı da eşit olacak. Dolayısıyla anayasa değişmeyecek. Popülaritesi yükselen Kılıçdaroğlu aday olursa ivmesi giderek yükselen Akşener oyun dışı kalıp, başbakan bile olmayacak. Hatta anayasayı değiştirseler bile parlamentoda onay alabilmesi için HDP oy vermeyecek’ diyor. Bu, İYİ Parti’nin içerisine ‘Akşener’i aday yapın, yeniden aktör olun, adayı siz belirleyin’ gibi mesajlar içeriyor.

CHP, belki de bu şirketlere aktarılan paraların dekontlarına sahip olabilir. WhatsApp üzerinden vicdanlı insanlar kendilerine gelen mesajı paylaşmış olabilirler. “

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Çok Sert ‘Beşli Çete’ Çıkışı

Parti Meclisi’nde açıklamalarda bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Birileri 5’li çeteleri, kendi medyasını, yolsuzluk yapanı harekete geçirebilir. Onların 7 düveli gelse bir adım geri atmayacağız. Linç girişiminde bulunuldu, kurşunlar atıldı, öldürülmek istendik ama tek adım geri atmadık. Çünkü biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuşmasında, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığının tehlikede olduğunu belirterek, “Bu ülkeyi kuranlara bizim borcumuz var. 99 yıldır bu partide görev alan herkes bu mücadelenin bir parçası oldu, bundan sonraki gelecek kuşaklar da bu mücadelenin bir parçası olacaklar” dedi ve ekledi:

“Bugün, 21. yüzyılın Türkiye’sinde ekonomik bağımsızlığımız tehlikededir. Düne kadar kızdıkları, küfür ettikleri kişilerin ayaklarına gidiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin birilerine el avuç açmasını doğru bulmuyoruz ve kabul etmiyoruz.”

Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, “Ekonomik bağımsızlığınızı sağlamazsanız Türkiye’yi büyütemezsiniz. Emperyal güçlerin talepleri doğrultusunda iş yaparsanız başınız belaya girer” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi’nde açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

“Hangi koşullarda Cumhuriyet kuruldu, Çanakkale’yi hepiniz bilirsiniz. Çanakkale’de mücadele ettiler ve geçilmez kıldılar. O geçilmeyen Çanakkale bir kişinin iradesiyle geçilir hale geldi.

Devletin bir kişiye teslim edildiğini biliyoruz. Yasama, yürütme, yargı yok; demokrasi yok. Her birimizin bu ülkeye karşı sorumluluğu var. Çetelerin kol gezdiği bir dönemde yaşıyoruz.

“Ekonomik bağımsızlığımız tehlikededir”

Bu ülkeyi kuranlara bizim borcumuz var. 99 yıldır bu partide görev alan herkes bu mücadelenin bir parçası oldu, bundan sonraki gelecek kuşaklar da bu mücadelenin bir parçası olacaklar.

Bugün, 21. yüzyılın Türkiye’sinde ekonomik bağımsızlığımız tehlikededir. Düne kadar kızdıkları, küfür ettikleri kişilerin ayaklarına gidiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin birilerine el avuç açmasını doğru bulmuyoruz ve kabul etmiyoruz.

Nereden nereye

  • 1 Haziran 1930’da Merkez Bankası kuruldu. TC’nin kendi parasını kuracak bankası yoktu. Bankası yabancılara aitti.
  • 5 Şubat 1932 ilk Türkçe hutbe Süleymaniye Camisi’nde okutuldu. Çünkü o zamana kadar hutbeler Arapçaydı. Şu öngörüye bakar mısınız.
  • 1940’lı yıllarda dünyaya uçak ihraç eden 4 ülkeden biri Türkiye oldu.
  • 1936 yılında kendi denizaltımızı yaptık. 1938 çiftçi çalıştı, üretti. Onlara sahip çıkmak için Toprak mahsülleri ofisi kuruldu.
  • 1938’de FİSKOBİRLİK kuruldu. Şimdi fındık egemen güçlere teslim edilmek isteniyor.
  • 1940 Batman’da petrol bulundu. Ve ilk petrol rafinesi yapıldı.
  • 1944 Osmanlı’nın borçları son kuruşuna kadar ödendi. Gidip hiç kimseye yalvarmadan Osmanlı’nın borçlarını ödediler.

“Emperyaller maşa kullanır”

Okullarımızda bizim tarihimiz çocuklarımıza doğru öğretilmiyor. Verdiğimiz mücadelede doğru öğretilmiyor. Ekonomik bağımsızlığınızı sağlamazsanız Türkiye’yi büyütemezsiniz. Emperyal güçlerin talepleri doğrultusunda iş yaparsanız başınız belaya girer.

Genç arkadaşlarım unutmasınlar hiçbir emperyal güç, ateşi kendi tutmaz, maşa kullanır. Bugün geldiğimiz noktada emperyal güçlerin, mevcut yönetimi nasıl kullandığını çok iyi biliyoruz.

“Bu can bu bedende kaldığı sürede papazı alamazsın” dedi. Söyleyen kişi Türkiye Cumhuriyeti devleti adına konuşuyor. Tıpış tıpış verdiler. Ne demek bu? Baskılara katlanamıyor demektir. Çünkü açığı var demektir.

Devleti yöneten bir kişiyi başka bir güç “Bak beni kızdırma senin mal varlığını açıklarım” dediği anda, Milli Kurtuluş Savaşı’nı vermiş devletin başındaki kişinin “Araştırmazsanız namertsiniz” demesi lazım.

Tarihin CHP’ye yüklediği ciddi bir görev var. Bu görevi şuanda beraber yerine getireceğiz. Bizim yaşamımızda korkuya yer yok, olamaz zaten. Hiçbir güce boyun eğmeyeceğiz, eğemeyiz! Bizim mücadelemiz bir hak, halk ve bağımsızlık mücadelesidir.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz”

Birileri 5’li çeteleri, kendi medyasını, yolsuzluk yapanı harekete geçirebilir. Onların 7 düveli gelse bir adım geri atmayacağız. Linç girişiminde bulunuldu, kurşunlar atıldı, öldürülmek istendik ama tek adım geri atmadık. Çünkü biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz.

Gençlerimiz hayallerini yurtdışında arıyorsa burada bir sorun vardır. Bir kere söyledim bir kere daha söyleyeğim; sizin hayalleriniz benim hedefim olacaktır”

Paylaşın

“Meral Akşener HDP’ye İhtiyaç Olduğunu Biliyor”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebileceği” açıklaması üzerine başlayan tartışmalar sürüyor. Tekin’in açıklamasına ilk yanıt İYİ Parti’den gelmişti. Genel Başkan Meral Akşener, “Bizim olduğumuz masada olamazlar” demişti. CHP ise Tekin’in kişisel değerlendirmesi olduğunu söyledi. 

HDP, bakanlık pazarlığı yapmadıklarını belirtirken, son olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, Meral Akşener’e “Hiçbir HDP’li zaten senin olduğun masaya gelmez” diye seslendi. Günay, “Emek ve Özgürlük İttifakı dahil en geniş Demokrasi İttifakıyla seçimlere gireceğiz” diye de ekledi.

Tüm bu tartışmaların seçmenlere nasıl yansıdığını, seçim sonuçlarını nasıl etkileyeceğini MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat bianet’ten Derya Okatan’a konuştu.

“HDP kilit parti”

HDP için hep “kilit parti” tanımlaması yapılır. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar son olarak “anahtar parti” dedi. Siz önümüzdeki seçimlerde HDP’nin rolünü nasıl görüyorsunuz?

HDP, bu seçimin kilit partisi, kesin. Elimizde son bir yılın araştırma sonuçları kabaca şöyle çıkmakta (Hata payı içerisinde ve birkaç puanlık artı eksi üzerinden): Cumhur İttifakı, yani Ak Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin toplamı şu anda 40 puan bandında. Hatta 1-2 puan altında seyrederken, Millet İttifakı’nın yani 6’lı masanın oy oranı yüzde 45 civarında. Burada da yine 1-2 puanlık hata payı var. Geriye 15 puan kalıyor.

Bu 15 puanın büyük kısmı HDP seçmeni. Diğerleri de Zafer Partisi, Yeniden Refah Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi gibi partilerden oluşuyor. Böyle olunca bu sistemde ilk turda 50+1 şart olduğu için HDP kilit parti.

Cumhur İttifakı HDP’yi yanına alsa seçimi kazanabilir, Millet İttifakı HDP’nin tümüyle olmasa bile biraz desteğini alsa seçimi kazanır. Şu anki fotoğraf bu ve bu fotoğraftan dolayı ben bu tartışmayı çok suni bir tartışma olarak görüyorum.

Yani, bu tür açıklamalara rağmen HDP ile görüşülür ya da müzakere yapılır mı?

Yapılıyor zaten, yapılmadığını söylemek doğru değil. Yani yapılıyor derken 6’lı masa karşısına alıp HDP ile görüşmüyor. Bu insanlar aynı parlamentoda, karşılaştıkları zaman siyaset konuşuyorlar, zaman zaman bir birlerini ziyaret ediyorlar.

Ama bu tür konular ayaküstü sohbetlerle mi konuşuluyor?

Şüphesiz, ayaküstü sohbetlerin ötesindedir ama sadece orayla mı görüşüyor. Acaba Cumhur İttifakı’ndan birileriyle görüşmüyorlar mı?

Bu konuda bir bilginiz mi var?

Kurumsal bir görüşmeden bahsetmiyorum ama görüşme oluyordur. Görüşmeler her zaman siyasette iki kişinin bir masanın karşısına oturup konuşması şeklinde olmaz.

Muhtemeldir ki, bazı HDP’liler ile bazı Ak Partililer görüşüyordur. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Ak Parti 50+1’e ihtiyaç duyuyor, bu şu an Cumhur İttifakı’nın bulabildiği bir rakam değil.

Bunu Ak Parti’nin kendi yaptırdığı anketlerde de göremiyoruz. Siz 50+1’i biri bulabilmek adına yasal bütün paydaşlarla görüşmeler yaparsınız ya da yaptınız ya da yapmayı düşünürsünüz. Bugün yapıp sonuç alamadıklarınızla seçim günü sandık milletin önüne konuluncaya kadar bu şansınızı denersiniz.

“Her iki ittifakın da HDP ile temas etmesi gerekiyor”

İYİ Parti’nin dile getirdiği gibi “Bizim olduğumuz masada olamazlar” yaklaşımı Millet İttifakı seçmeninde nasıl bir etki yaratıyor? HDP’ye, HDP ile seçim ittifakı ya da işbirliğine nasıl bakıyor?

Millet İttifakı’nın bütün bileşenleri aynı düşünmüyordur, zaten 6 ayrı partiden oluşuyor. Dünyaya bakışları farklı. HDP’ye bakışları da farklı. İYİ Parti, Milliyetçi Hareket Partisi’nden ayrılmış, sonra kendini biraz daha merkez sağa konumlandırmış bir parti. Ama ana arterde milliyetçi refleksleri yüksek bir parti.

Doğal olarak farklı duruşlar bekliyoruz. 6’lı masadaki liderlerin farklı görüşleri var, onlar da kendi parti tabanından gelen reflekslere uygun davranış sergiliyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu bir yere gittiğinde onun tabanı Kemal Bey’in cumhurbaşkanı adayı olmasını yüksek sesle ifade ediyor. Ben şahit olduğum bir şeyi söyleyeyim. Urfa’da, Gaziantep’de Meral Hanım’a insanlar aday olmayacağını deklare ettiği için ‘Biz Mansur Bey’i istiyoruz’ dediler. Meral Hanım, Mansur Bey’i ister istemez ama siyasetçidir, kulağını buna kapatamaz.

Ama siyasette sizin birbirinize katlanma zorunluluğunuzu oluşturan şartlar doğar bazen. İşte şimdi bu yaşanıyor. İlk turda seçimin bitebilmesi için her iki ittifakın da HDP ile doğrudan ya da dolaylı temas kurması gerekiyor ya da HDP tabanı ile kurması gerekiyor.

“Akşener HDP’ye ihtiyaç olduğunu biliyor”

Akşener’in bu çıkışını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? İYİ Parti, oyları sürekli artan bir parti. Akşener, bu açıklama ile kime ne mesaj veriyor?

Kendi tabanına. Kendi tabanının büyük kısmını oluşturan milliyetçi Türk seçmene mesaj verdi. Bundan daha normal bir şey yok. Meral Hanım, sadece tabanın hoşuna gitmesi için söylediği bir cümle de değil, gerçekten böyle inanıyor.

Ama şunu da biliyor, HDP’ye, HDP tabanına ihtiyaç var. Ama 6’lı masada görev taksimi yapılır, HDP ile CHP görüşür, DEVA görüşür, birileri görüşür, o diyalog öyle kurulur. Masanın diğer bileşenlerinin illa bu işin içinde olması gerekmez.

Herkesin kaçırdığı bir şey daha var: İttifak dışı bazı partiler de bu 6’lı masadaki partilerin alt bileşenleri olabilir. Mesela Bağımsız Türkiye Partisi’nin, önümüzdeki seçimde İYİ Parti listelerinden seçime gireceğini duyuyorum. Belki Yeniden Refah Partisi başka partinin listesinden seçime girer.

Ama Gürsel Tekin’in söylediği bu ifadenin zamanlaması yanlış bana göre. Olabilirlik üzerinden bir değerlendirmeyi herkes yapabilir. 7 Haziran’dan sonra ülkede HDP’li bakan oldu.

Diyelim ki, biz anketlerde yanıldık, HDP yarın yüzde 40 oy aldı. Yani hükümet yaptırmayacak mısınız, darbe mi yapacaksınız HDP’ye! Anayasal olarak bu millet tercih ettiyse ne yapacaksınız? Bir şey yapamazsınız. Yasal bir yapıdan bahsediyoruz. Ben onları sevmiyorum, tanımıyorum deyince bir şey olmuyor ki… Sen yok saymaya devam et, karşında duruyor, var olmaya devam ediyor.

Söyleşinin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu Ve Kurmaylarına ‘Beşli Çete’ Tuzağı İddiası

Bağımsız, muhalif diye bilinen bazı gazetecilere Kılıçdaroğlu’na yakın bazı isimlerin ‘beşli çete’ olarak adlandırılan sermaye sahipleriyle görüştüğü iddiası sızdırıldı. CHP’li yetkililer, sermaye gruplarının bu iddiayı ortaya atarak Kılıçdaroğlu’nun kimi kurmaylarını tartışma konusu etmek ve CHP liderinin adaylık ihtimalini zayıflatmak istediğini savunuyor.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sermayeye yönelik çıkışları devam ederken kulislerde çok ilginç bir konu konuşuluyor.

Gazeteci Altan Sancar’ın diken.com.tr’de yayımlanan yazısında yer alan iddialara göre bağımsız, muhalif diye bilinen bazı gazetecilere Kılıçdaroğlu’na yakın bazı isimlerin ‘beşli çete’ olarak adlandırılan sermaye sahipleriyle görüştüğü iddiası sızdırıldı. CHP’li yetkililer, sermaye gruplarının bu iddiayı ortaya atarak Kılıçdaroğlu’nun kimi kurmaylarını tartışma konusu etmek ve CHP liderinin adaylık ihtimalini zayıflatmak istediğini savunuyor.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün bazı köşe yazarı araştırmacılara sosyal medyadan tepki göstererek “Defalarca suikast teşebbüsüne uğramış bana, köşelerinde ders vermeye kalkıyorlar” demişti. Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullanmıştı:

“Şunu çok iyi bilsinler ki biz daha ölmedik. Onların da ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Haksızlıklar karşısında kalemini dahi oynatmayan, televizyonlarda konuşmayan, “Alo Holdinglerin” medyası bana ders vermeyi bıraksın, ateş olsalar cürmü kadar yer yakarlar.”

Altan Sancar’ın yazısı özetle şöyle:

“Güçlendirilmiş parlamenter sistem’ çalışması yürüten altılı masanın ortak cumhurbaşkanı adayı olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gösterilmesi ihtimali giderek güçlenirken, büyük sermaye sahibi çevrelerle ilişkili kimi grupların bu ihtimale karşı çeşitli hamlelere giriştiği iddia ediliyor.

Partinin genel merkezindeki ortak kanıya göre bu çevreler Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını ‘sermaye karşıtı’ buluyor ve Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını engellemek için çeşitli hamleler tasarlıyor.

Kılıçdaroğlu da bir süredir isim vermeden bazı gazeteci ve anket şirketlerini eleştiriyor. Diken’in edindiği bilgilere göre bunda CHP’ye hazirandan bu yana giden, ama son dönemde ete kemiğe bürünen bazı bilgiler etkili.

Bu bilgilere göre kamuoyunu yönlendirmek için bazı isimlere sermaye kesimleri tarafından para aktarıldı. Bazı sermaye sahipleri, hem kimi anket şirketleri hem de ‘tarafsız görünen’ gazetecilerle maddi ilişkiye girdi.

Kılıçdaroğlu’nun bugünkü ‘Alo Holding’ paylaşımı da, sermaye gruplarının hamlelerine karşı çıkışlarına bir örnekti.

Bu hamlelerden biri de son günlerde çok sayıda muhalif gazeteciye Kılıçdaroğlu’na yakın bazı isimlerin ‘beşli çete’ olarak adlandırılan sermaye sahipleriyle görüştüğü bilgisinin iletilmesiydi.

CHP’li yetkililer, sermaye gruplarının bu iddiayı ortaya atarak Kılıçdaroğlu’nun kimi kurmaylarını tartışma konusu etmek ve CHP liderinin adaylık ihtimalini zayıflatmak istediğini savunuyor.

İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey CHP’li bir kurmay, “Genel başkanımızın doğrudan hedef alınmasının ters teptiğini herkes görüyor. Bu nedenle parti içerisinde genel başkanımıza yakın isimler hedef alınmak isteniyor. Buradaki asıl amaçsa bu isimlerin yıpratıp Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engellenmek” dedi.

Son dönemlerde “Kılıçdaroğlu aday olursa kaybeder” minvalindeki köşe yazılarını da işaret eden yetkili, CHP tabanın da bu ihtimale inandırılmak istendiğini söyledi.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Altılı Masa Adayının İsmi Neden Önemli?

Muhalefetteki partileri bir araya getiren ve seçim ittifakına dönüşme ihtimali olan altılı masanın Cumhurbaşkanlığı seçimi için göstereceği ortak adayın kim ve nasıl birisi olması gerektiğine ilişkin tartışmalar sürüyor.

Erkene alınmaması durumunda Haziran 2023’de düzenlenecek olan seçimlerde CHP, İYİ Parti, Saadet, DEVA, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’nin oluşturduğu altılı masanın adayı ile ilgili tartışmalar kamuoyunda “kim olmalı” noktasında öne çıkıyor. Masa bileşenleri ise bu oluşumu daha çok bir “kadro hareketi” olarak görüyor ve muhtemel adayın yanı sıra seçim sonrası güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşün nasıl olabileceğine yönelik hazırlıklarını da sürdürüyor.

Altılı masayı oluşturan partiler ortaya kadrosuyla birlikte çıkacak olan adayın seçim sonrası dönüşüme ayak uydurabilecek ve buna uzlaşı içinde liderlik edebilecek, gerektiğinde elindeki güçlü yetkilerden vazgeçebilecek ve sadece altılı masa seçmeninden değil diğer partilerden de oy alabilecek bir isim olması gerektiğinde birleşiyor.

Bu kapsamda Ankara kulislerinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı bir süredir yüksek ihtimal olarak değerlendiriliyor. Son günlerde İYİ Parti lideri Meral Akşener’in “kazanacak aday” çıkışı ile HDP ve İYİ Parti arasındaki gerilim türü gelişmeler ise altılı masanın aday denklemini etkileyebilecek faktörler olarak görülüyor.

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebilir” açıklamasıyla altılı masadaki adaylık tartışmaları hızlanmıştı. İYİ Parti, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ismini kulislerde daha fazla dillendirmeye başlamıştı. Akşener bugün de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret ediyor.

Muhtemel adaylar kimler?

Şu ana kadar altılı masa için ortak aday olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun isimleri dillendiriliyor.

Çeşitli kurumların anketlerine ilişkin sonuçlar parti merkezlerinde karşılaştırmalı değerlendirilirken muhtemel adayların alabileceği oy oranları, toplumun hangi kesimlerinden oy alabilecekleri ve seçim sonrasındaki sistem dönüşümüne uyumu gibi etkenler önemli görülüyor.

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi, Bilim Akademisi Üyesi Prof. Ersin Kalaycıoğlu ise siyaset biliminde “kazanacak aday” diye bir olgunun olmadığına işaret ediyor. Kalaycıoğlu, adaya eğer anketlere göre karar veriliyorsa bu yöntemin çok bilimsel olmayacağını, çünkü anketlere ilişkin şüpheler bulunduğunu belirtiyor.

Yöneylem’in son anketine göre CHP’nin oyları AKP’nin önüne geçerken katılımcıların yüzde 64,9’u “parlamenter sistem” dedi. “Önümüzdeki Pazar Cumhurbaşkanlığı seçimleri olsa Erdoğan’a mı muhalefet adayına mı oy verirsiniz?” sorusuna ise katılımcıların yüzde 55,6’sı “muhalefet adayı” şeklinde yanıt verdi.

İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (İstanPol) Genel Direktörü ve Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz’a göre de altılı masanın adayının “Türkiye muhalefetinin ortak paydasıyla hareket edebilecek ve ülkeyi düzlüğe çıkarabilecek, ortak aklı temsil eden bir lider” olması gerekiyor. Altılı masanın şu anda önündeki ikilemlerden birisini “önce ilkeler mi yoksa önce isim mi?” olarak gördüğünü söyleyen Korkmaz, muhalefetin önündeki bir diğer ikilemi ise şu sözlerle aktarıyor:

“Mesele şu; anketler bize popülariteyi gösteriyor. Ama altılı masa popülerliği mi seçecek? Yoksa seçim döneminde Erdoğan’la mücadele edebilecek, herkesi kapsayıcı bir dil kullanabilecek, altılı masanın dışındaki partileri de küstürmeyecek ve aynı zamanda seçim sonrasında güvenli bir şekilde yeni sisteme geçecek bir aday mı seçecek?”

“Anketlerde öne çıkan doğru aday mı?”

Bu arada bazı anketlerde Yavaş’ın ya da İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nun önünde olduğuna yönelik sonuçlar çıkmasına rağmen, her iki olası adaya ilişkin de Ankara kulislerinde çeşitli rezervler bulunuyor. Yavaş’ın Kürt seçmenlerden oy alabilmesinin çok zor olduğu düşünülüyor, İmamoğlu’nun ise yeni sisteme geçişte ve yetkilerini devretmede istekli olmayabileceği endişeleri bulunuyor.

Kendilerinin yaptıkları bazı saha çalışmalarında Yavaş ismiyle sık karşılaştıklarını belirten Korkmaz, bu popülerliğin nedenlerinden birkaçını polemiklere girmemesi, ağırbaşlı duruşu ile iyi bir PR ekibinin olması olarak görüyor. Korkmaz, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Ancak şunu bilmiyoruz; seçim yarışına girildiğinde nasıl bir performans sergileyecek Yavaş? Yani o süreçteki kutuplaşma tuzaklarına düşecek mi, düşmeyecek mi? Bunu bilmiyoruz. Çünkü o performansını görmedik biz. O yüzden her zaman şu sorgulamayı yapmak lazım: Acaba anketlerde en yüksek oyu alan aday gerçekten de kazanacak aday mı? Ben bundan tam emin olamıyorum.”

İmamoğlu’nun adaylık olasılığını da değerlendiren Korkmaz, İstanbul Belediye Başkanı’nın şu anda bir strateji değişikliğine gittiğini ve son günlerde daha hizmetleriyle ön planda olduğuna işaret ederek geçmişte yaptığı bazı hatalara rağmen şu anda toparladığını ve hâlâ şansı olabileceğini belirtiyor.

“Denizaltıyla Ankara’ya gidemezsiniz”

İsimler üstünden tartışma yürütmenin her zaman doğruya götürmeyeceğini düşünen Kalaycıoğlu, muhalefetin adayının kim olacağının “aynı anda hem çok önemli hem de çok önemsiz” olduğu kanısında. Asıl önemli olan hususun “Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin değişmesi” olarak gören Kalaycıoğlu, bu sözlerini şu örnekle açıklıyor:

“Kim gelirse gelsin bu sistemle iyi yönetemez. Yani siz İstanbul’dan Ankara’ya gideceksiniz ve elinizde bir denizaltı var. Denizaltıyla Ankara’ya gidemezsiniz. Şimdi bu denizaltına kaptan aranıyor. Ama Ankara’ya gidecekseniz eğer; ya uçağa ya da otomobile ihtiyacınız var. Bu araçla olmuyor bu iş. Denizaltına hangi kaptanı getirirsen getir zaten gidemez.”

Kalaycıoğlu bu nedenle muhalefetin “kaptan” olarak seçeceği ismin “Gelin bu denizaltıyı satalım, yerine de uçak alalım” demesi ve kamuoyunu da buna ikna etmesi gerektiğini ifade ediyor ve Türkiye’nin hukuk devletiyle bağlantılı demokratik yapıya dönüştürülmesinin önemine dikkat çekiyor.

“İşi güzellik yarışmasına çevirmeye çalışıyorlar”

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini değiştirecek kişinin bir ekibe ihtiyacı olduğunu ve sadece tek bir ismin konuşulmasını doğru bulmadığını da söyleyen Kalaycıoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“İktidar ise sadece ismin konuşulması için ittiriyor. Çünkü rejimin defoları üzerinden değil de isim üzerinden tartıştırmak istiyorlar. Temel itibariyle Tayyip Erdoğan mı daha karizmatik yoksa Ahmet mi noktasına gelindi ve bunu tartışalım istiyorlar. Bir nevi güzellik yarışmasına dönüştürmeye çalışıyorlar bu işi.”

Türkiye siyasal kültüründe lider ve lider kültünün çok önemli olduğunu hatırlatan Korkmaz da “Biz hep ilkelerden, normlardan bahsediyoruz ama insanlar liderin kim olduğuna ve isme gerçekten bakıyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde tek bir kişi ve o isim ön plana çıkıyor. Yani kim bizi yönetecek? Bütün yetkileri kim alacak? Bu muktedirlik, yönetme kabiliyeti kime ait olabilir? Toplumun merakı bu” diyor.

Toplumdaki “tek başına Türkiye’yi sırtlayacak bir lider” arayışının mevcut sistem için doğal olabileceğini belirten Korkmaz, ancak bunun karşısında “Türkiye’yi gerçekten demokratik düzlüğe çıkarabilecek, altılı masanın iradesiyle hareket edebilecek, ortak aklı temsil edebilecek bir adayın” aranması gerektiğini vurguluyor.

(Kaynak: DW Türkçe/Gülsen Solaker)

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Türkiye’yi Soya Soya, Yiye Yiye Bitiremediler

Ayaş-Beypazarı-Nallıhan Kanaat Önderleri, Muhtarlar ve STK Temsilcileri Buluşması’nda açıklamalarda bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Türkiye zengin bir ülke, soya soya, yiye yiye bitiremediler.” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, “Paralar nereye kullanılıyor, sorun burada. Köprü yapılır. Ben basit bir soru soruyorum. Köprüyü, hastaneyi, yolu kaça yaptın? Kamu-özel işbirliği tamam, güzel. Müteahhit ihaleye girer kâr da edebilirsiniz zarar da edebilirsiniz. Bunlara diyelim ki 10 milyon dolarlık iş veriyorlar. Hazine garanti oluyor, 30 milyon dolar da garanti veriyorlar. Dolar, avro garantisi. Kimin parasını kime garanti ediyorsunuz? Beşli çeteler doyacak, Bay Kemal seyredecek… Asla seyretmeyeceğim, onların burnundan fitil fitil getireceğim.” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, konuşmasını “5’li çeteye 18 yılda verilen kamu ihalesi 203 milyar 700 milyon dolar. Aracı koyuyorlar benimle görüşmek için ‘Acaba onu da ikna eder miyiz?’ diye. Sarayı ikna edersin, beni ikna edemezsin. Ben bu halkın hakkını, hukukunu savunmak zorundayım. Sizden tek bir şey istiyorum. Sandığa gittiğinizde elinizi vicdanınıza koyup, öyle oy kullanın.” cümleleriyle sürdürdü.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da Ayaş-Beypazarı-Nallıhan Kanaat Önderleri, Muhtarlar ve STK Temsilcileri Buluşması’na katıldı. Kılıçdaroğlu burada yaptığı açıklamada çarpıcı mesajlar verdi. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

“Buraya gelmeden önce Tapduk Emre’nin türbesini ziyaret ettim. Bu toprakların bereketi, huzuru, bu topraklarda hepimizin kardeşçe yaşamasının ve birlikte dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaşmak için onların önderliğine her zaman ihtiyacımız olmuştur. Biz Anadolu Tasavvuf geleneğini, beraber yaşamayı, her kimliğe, yaşam tarzına saygı duymayı biz onlara borçluyuz.

Biz kendi tarihimize de çok iyi bilmek zorundayız geleceğimizi çok iyi inşa etmek istiyorsak. Kavga ettirmek istiyorlar bizi, kavga etmeyeceğiz. İnsanların kimliği üzerinden siyaset niye yapalım? Kim anne babasını seçme özgürlüğüne sahip? Bunları anlatmamın nedeni şu. Huzurun ve barışın, beraber, birlikte yaşamanın önemini bize anlatan büyüklerimizin sözlerine kulak vermeliyiz. Biz bu topraklarda kamplaşmayı değil kucaklaşmayı öğrenmeliyiz.

Neden biz dışardan mercimek alıyoruz? Neden dışarıdan canlı hayvan, et, mısır, ayçiçeği alıyoruz? Toprak mı yok? Arazi olarak Konya’dan küçük olan Hollanda bizim 10 mislimiz ihracat yapıyor. Sorumlusu kim? Cevabı gayet basit. Sorumlusu siyaset kurumudur. Devleti yönetenler bunun cevabını vermek zorundalar ama devleti yönetenler bunun cevabını verme yerine biz nasıl iç çatışmayı, kavgayı, kutuplaşma yaratırız, toplumu ayrıştırırız hesabı peşindeler. Bundan çıkmamız lazım. Yetmedi mi?

“O kişileri görünce benim umudum daha da arttı”

Bir yüzyıl devirdik. Kocatepe’ye gittim 25 Ağustos’ta. Gece 14 kilometre yürüdük, sabah 5’de Büyük Taarruz’un emrinin verildiği tepeye çıktık. Binlerce kişi vardı. O kişileri görünce benim umudum daha da arttı.

Her birimizin sorumluluğu var. Oturup konuşmamız lazım. Sorun sadece benim değil hepimizin sorunu. Sorumluluk da sadece bana ait değil, hepimizin sorumluluğu var. Benim sorumluluğum daha ağır doğrudur. Nasıl Mansur başkanın büyükşehir belediye başkanı olarak sorumluluğu diğer belediyelere göre daha fazlaysa, o diğer belediyelerinin sorumluluğu yok anlamına gelmez. Eğer bunu yapabilirsek pek çok sorunu birlikte aşabiliriz. Oturup düşünmemiz, hayatı sorgulamamız lazım.

Kırsal bir bölge burası. Tarımla uğraşılıyor. 2006 yılında bir kanun çıktı. ‘Her yıl çiftçilere milli gelirin en az yüzde 1’i oranında destek verilir’ deniliyor ama vermediler. Kim itiraz etti? Kimse istemedi. Ziraat odalarının dava açması lazım. Ben bağırıyorum ‘Çiftçiye hakkını teslim edin’ diye. ‘Etmiyoruz, zaten onların oyu çantada keklik’ diyorlar. ‘Nasıl olsa bize oy verecekler’ anlayışını yerle yeksan etmemiz lazım. Bütün bunları düşünmemiz lazım.

Sıkıntılarımız var aşabiliriz. Mazot fiyatından şikayet ediyorsunuz hepiniz. Fiyat artışı olur bunu da anlarım ama sosyal devlet dediğiniz kurum üreticiyi korur. Sosyal devlet herkesin doğumundan ölümüne kadar, yaşamını ekonomik olarak güvence altına alan devlet demektir.

Mansur başkan Ankara’ya çok ama çok önemli yardımlar yapıyor. Bizim diğer belediyelerimiz de yapıyorlar ama normalde bunları yapması gereken Tarım Bakanlığı.

Çiftçiye kredi alın diyorlar, faiz ödüyorsunuz. Allah nasip eder sizlerin oyu ile iktidara geldiğimizde ilk bir hafta içinde çiftçinin, üreticinin ve esnafın kredilerinin faizini sileceğiz. En büyük tehlikeye çiftçiyi toprağa küstürmektir. Çiftçi küserse 85 milyon açız.

Şanlıurfa’da dedim. Büyükşehiri bize verin biz en kısa zaman içinde çiftçiye elektriği bedavaya vereceğiz dedim. Güneş panelleri kuracağız, güneş enerjisi elde edilecek, artan elektriği de satacağız bir de para kazanacağız dedim. Bu olmaz dediler. Niye olmaz? Yapacağım, göreceksiniz. Neden olmak diyorlar çünkü doğalgaz, kömür lobisi var.

Hayatımızda planlama yaparız hepimiz. Devletlerde planlama yaparlar. Gelişmiş ülkeler 20,25,50 yıllık planlar yaparlar. Bu planları yapanlar toplumun en nitelikli insanlarıdır. Tarımda bizim planlamamız yok. Planlama yapacağız, hiçbir çiftçi zarar etmeyecek.

“Büyük kentlere akın engellenmiş olacak”

İster besicilik yapın, ister toprakla uğraşın üretimin yapıldığı her yere besicilik varsa veteriner tayin edilecek. Toprakla uğraşılıyorsa ziraat mühendisi ve teknikeri tayin edilecek. Bunlar olunca büyük kentlere akın engellenmiş olacak.

Kırsalda çalışan kadınlar ve gençler kırsalda çalıştıkları sürece sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek.

Çiftçiyi, toprağı küstürdüğünüz için evlatlar gidiyor büyükşehirin varoşlarında asgari ücretle bir iş bulabilir miyim diye geziyor. Toprak var ya… Devlet akılla, bilgiyle, birikimle yönetilir. Bir insan her şeyi bilmez. ‘Ben her şeyi bilirim’ diyen adam hiçbir şey bilmez. Devlet dediğiniz kurumda liyakat esastır. Bu bizim inancımızda da böyledir. İşi ehline teslim ettiğin zaman en çok yönetici rahat eder. Siz bunu yapmıyorsunuz. Size bir soru. Kamu bankalarının yönetim kurulunda güreşçinin ne işi var? Merkez Bankası’nda arkeoloğun ne işi var? Rüşvet alan bir insanın büyükelçilikte ne işi var? Rüşvet alan birisini büyükelçi tayin ettiğinizde arabasında Türk bayrağı kullanacak bu sizin ağrınıza gitmiyor mu?

Siyasette bir adam zenginleşiyorsa bilin ki kul hakkı yiyor. 27 yıl kamuda çalıştım, siyasete girdiğim an mal varlığımı açıkladım karımın yüzüğüne kadar. Zenginleşmedim ama bakıyorsunuz bazı politikacılara deveyi hamuduyla götürmüş.

Ben muhtarlık kurumunu demokrasinin temel taşı olarak adlandırırım. Muhtarlık kurumu bugün hak ettiği düzeyde değil. Sosyal yardımların sizler aracılığıyla dağıtılması lazım. Belediye meclisinde sizin mahalleniz ile ilgili karar alınır. Sizin mahalleniz ile ilgili bir karar alınacaksa muhtarın o toplantıya katılması söz ve oy hakkı olması lazım. Bir bütçenizin, yardımcınızın olması lazım. Bunlara itiraz ettiler. ‘Kılıçdaroğlu uçtu’ diye. Uçmuyorum, ayaklarım yerde. Hangi paranın nereye harcandığını da bu kardeşiniz çok iyi bilir. Hakkı, hukuku bu ülkeye getireceğiz.

“Soya soya, yiye yiye bitiremediler”

Türkiye zengin bir ülke, soya soya, yiye yiye bitiremediler. Paralar nereye kullanılıyor sorun burada. Köprü yapılır. Ben basit bir soru soruyorum. Köprüyü, hastaneyi, yolu kaça yaptın? Kamu-Özel işbirliği tamam güzel. Müteahhit ihaleye girer karda edebilirsiniz zararda edebilirsiniz. Bunlara diyelim ki 10 milyon dolarlık iş veriyorlar. Hazine garanti oluyor, 30 milyon dolarda garanti veriyorlar. Dolar, avro garantisi. Kimin parasını kime garanti ediyorsunuz? Beşli çeteler doyacak, Bay Kemal seyredecek… Asla seyretmeyeceğim, onların burnundan fitil fitil getireceğim.

Faize karşıyız diyorlar. Hangi faiz? Kur Korumalı Mevduat yaptılar. Paran varsa götürüp yatırıyorsun. Faizin, dolar garantin var. Vergi almıyor bir de sana ucuz kredi vereceğim diyor.”

Paylaşın

CHP’de ‘İktidara Yürüyüş’ Toplantısı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM) Genel Merkez’de toplanıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında yapılacak Parti Meclisi toplantısında, “İktidara yürüyüş” stratejisi ele alınacak.

CHP Parti Meclisi toplantısı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun sunuş konuşması ile başlayacak. Güncel siyasi gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulunacak Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında seçim çalışmalarına ağır vereceği bildirildi.

BirGün’ün haberine göre, TBMM’nin tatile girmesinin ardından saha çalışmalarını artıran partililerden bu temaslarını sürdürmesini isteyecek olan Kılıçdaroğlu, bu buluşmaların halkın CHP’ye yakınlığını artırdığını vurgulayacak.

Toplantıda, TBMM’nin 1 Ekim’de yeniden mesaiye başlayacak olmasına karşın milletvekillerinin aynı anda farklı şehirlerde gerçekleştirdiği temasları sürdürmesi talimatı vereceği bildirilen Kılıçdaroğlu’nun, “Erken ya da zamanında bir seçime karşı sahada kalmayı sürdürün” demesi bekleniyor.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında ayrıca, “Altılı Masa, ittifak ve Cumhurbaşkanı adaylığı” konularında da birlikte hareket edilen partilerle sorun yaşanmasına neden olacak açıklamalardan kaçınılmasını isteyeceği ifade edildi.

CHP Parti Meclisi toplantısının bir diğer gündem maddesi ise yaklaşan seçimler öncesinde “iktidara yürüyüş stratejisi” olacak. 2020 yılında ilan edilen İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi kapsamında 2023 seçimlerine yönelik çalışmalarını sürdüren partide, ülke genelinde etkisini hissettiren mevcut sorunlar görüşülecek. Ayrıca parti yöneticileri tarafından başta ekonomi olmak üzere, yaşanan sorunlara yönelik çözüm önerileri paylaşılacak.

Altılı Masa ile gerçekleştirilen birliktelik, mevcut Millet İttifakı’nın geleceği ve genişletilmesi ihtimali de toplantıda tartışılacak konular arasında yer alacak.

Paylaşın