Altay Öktem kimdir?

21 Ocak 1964 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Altay Öktem, ilk ve ortaokulu Üsküdar’da okudu. 1982’de Kuleli Askeri Lisesinden, 1990’da Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1990-1998 arasında pratisyen hekim olarak Kahramanmaraş Devlet Hastanesinde daha sonra İstanbul Etiler Huzurevinde çalıştı.

Haber Merkezi / Edebiyatçılar Derneği üyesi olan Öktem’in İlk şiiri 1984 yılında Yamaç dergisinde çıktı. İlk şiir kitabı Eski Bir Çocuk’tur. Sonra sırasıyla Sukuşu, Beni Yanlış Öptüler Aslında, Çamur Şiir, Her Şey; Oda Kırbaç Ayna, Sokaklar Tekin Değil, Parça Tesirli, Dört Kırıtık Opera ve Fazla Elli adlı şiir kitapları yayımlandı. 2006’da toplu şiirlerinin bir bölümünü Beni Yanlış Öptüler adıyla kitaplaştırdı.

Şiirlerinde hüzün, yalnızlık ve sevgi temalarını çarpıcı bir dille işledi, İkinci Yeni şiirinden yararlanarak kurduğu kendine özgü imge dünyasıyla dikkat çekti. Öktem başta şiir olmak üzere birçok türde eser verdi. İki öykü ve dört romanı vardır. Bununla birlikte Öktem’in alt kültürlerin iletişim aracı olan fanzinleri incelediği eserleri de vardır. Öktem deneme türünde de eserler verdi. Şiirleri ve yazıları Yamaç, Varlık, Adam Sanat, Milliyet Sanat, Öküz, Uç, Kül, Öteki-siz, Yazılı Günler, Dönemeç, Yeni Yaprak, Edebiyat ve Eleştiri dergilerinde yer aldı.

Çeşitli dönemlerde Cumhuriyet, Radikal, Akşam ve Vatan gazetelerinin kitap eklerinde düzenli olarak yazdı. Yazılı Günler dergisinin (1991-1993, 19 sayı) yayın kurulunda bulundu. Yazılmamış Mektuplar ile 1988 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülünü, Eski Bir Çocuk ile 1989 Akademi Kitapevi Şiir Ödülünde mansiyon, 1991 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Şiir Ödülünü, Çamur Şiir ile 1995 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülünü, Şiddet Evet dosyasıyla 2000 Cemal Süreya Şiir Ödülünü aldı.

Paylaşın

Alphan Akgül kimdir?

17 Kasım 1974 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Alphan Akgül, Kabataş Erkek Lisesi ve Mecidiyeköy Lisesinde okudu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümünden mezun oldu.

Haber Merkezi / Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümünden başladığı yüksek lisans eğitimini “Oktay Rifat şiirinde Güneş’in Üç Hâli” adlı teziyle 2005’te, aynı yerdeki doktorasını ise “Yahya Kemal Beyatlı Şiirinde Düzyazı ve Dünyevilik” adlı teziyle 2010’da tamamladı ve Yeni Türk Edebiyatı alanında “doktor” unvanı aldı.

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi tarafından 2003-2004 ders yılında “Melih Cevdet Anday Bursu”yla ödüllendirildi. Akgül’ün doktora tezi, bazı değişikliklerle “Anlamın Sesi: Yahya Kemal Beyatlı’nın Şiir Estetiği” adıyla 2014’te yayımlandı ve Türkiye Yazarlar Birliği Edebî Tenkit Ödülü’ne layık görüldü. Şiirle de ilgilenen Akgül, 2000 yılında “Yaşar Nabi Nayır”, 2008 yılında “Nüzhet Erman” şiir ödüllerini aldı.

Güneş Yalnız Dirileri Isıtır: Oktay Rifat Şiiri Üzerine (2017) adlı çalışmasıyla da 2018 Mehmet H. Doğan Ödülü’ne layık görüldü. TÜBİTAK yurtdışı araştırma bursu kapsamında konuk araştırmacı olarak 2011-2012 arasında University of Washington’da modern şiir kuramları, metafizik şiir ve yaratıcı yazarlık üzerinde çalıştı. Alphan Akgül hâlen 29 Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta ve çalışmalarını İstanbul’da sürdürmektedir.

Aplhan Akgül’ün şiirleri Varlık, Yasakmeyve ve kitap-lık gibi dergilerde yayımlanmıştır. Akademik çalışmalarını modern Türk şiirinin kuramsal ve tarihsel temellerinin sorgulanması üzerine yoğunlaştıran Akgül’ün, modern Türk şiiri ve romanı üzerine çok sayıda akademik makalesinin yanı sıra görsel sanatlar üzerine çözümleyici eleştiri yazıları da yayımlanmıştır. 2000-2007 yılları arasında geliştirmiş olduğu üslupla kaleme aldığı bütün şiirleri içeren Bahçeler Çözüldü (2007)’de şair, lirizm ile ironi arasında bir denge kurma çabasına girişir.

Ona göre, lirik geleneğin modern şiir içinde devam edebilmesi, ancak ironi ile mümkün olabilir. İroni, klasik lirik şairlerimizi üreten toplumsal formasyonun hâli hazırda mevcut olmadığını vurgulamaktır. Böylece her lirik şiir, ait olmadığı bir toplumsal yapıda “-mış” gibi söylenmektedir. Divan şiirimizin bahçesi ironiyle sökülmektedir. Şair, “tuhaf sözlere bulandın mış gibi” derken, aslında lirizmin bu çağda elde edilmesi zor bir ideal hâline geldiğini söylemek ister. Onun şiiri içinde lirikler saklayan bir kâğıdın yüzümüze bile bakmadığı, lirik şarkıların bile ironiye dönüştüğü bir şiirdir.

Anlamın Sesi: Yahya Kemal Beyatlı’nın Şiir Estetiği (2014) adlı incelemede Yahya Kemal’in şiir hakkında geliştirdiği görüşleri ayrıntılı bir şekilde tartışmaya açılıp bu görüşlerin işlevsel olan ve olmayan yönleri ortaya konmuştur. Böylece hem Yahya Kemal’in poetikası derinlikli bir şekilde incelenmiş, hem de bu poetika ile şairin şiirleri arasında hangi ölçüde bir uyum olduğu tespit edilmiştir. Akgül’e göre Yahya Kemal’in şiirlerinde esas öge anlamdır ve şair bu anlamı açığa çıkartmak ya da pekiştirmek için biçim özelliklerini harekete geçirir. Şiir kuramlarıyla ilgili detaylı bilgi de verilen kitapta Akgül, Yahya Kemal’in her şiirinin sözle inşa edilen bir anlam kompozisyonu olduğunu savunumaktadır.

Güneş Yalnız Dirileri Isıtır: Oktay Rifat’ın Şiirleri Üzerine (2017) adlı incelemede ise Akgül, Oktay Rifat’ın şiirlerini anlamaya basit ama anlamlı bir soruyla başlar: İnsan nasıl düşünür? Bulduğu ilk yanıt: “Benzetme ve kıyas yaparak!” İster ilkel ister modern çağlarda olsun, insan benzetme ve kıyas yapar, varlıkları sınıflandırır. Oktay Rifat’ın şiirlerinin ağırlık merkezi de işte burasıdır: Güneş kimi zaman bir tanrı, kimi zaman bir hükümdar, kimi zaman da sadece güneştir ama bir bisiklet tekerine, bir şamdana, bir köpeğe benzeyen bir güneş… Kitap, Oktay Rifat’ın bir dizesinden gelen adından da anlaşılacağı gibi, şairin benzetme ve çağrışım yapma ilkesinin maddi bir temele dayandığını öne sürer. Öte yandan, benzetme yapmanın insanın gizem üretme tutkusunu dışarıda bırakmadığını da vurgular. Alphan Akgül, Oktay Rifat’ın şiirlerini incelerken, bir yandan da şiiri ortaya çıkaran düşünce tarzını yakalamayı hedeflemiş; bir bakıma “şiir felsefesi” yapmaya çalışmıştır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Alper Çeker kimdir?

13 Mart 1972 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Alper Çeker; şair ve yazar olup aynı zamanda dünya edebiyatından çeviriler yapmaktadır. Çeker, 1991 yılında Kadıköy Anadolu Lisesinden, 1998 yılında ise İstanbul Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.

Haber Merkezi / Altıkırkbeş Yayınlarında editörlük ve çevirmenlik yapan Alper Çeker, İzdiham dergisinde de yazılar yazmaktadır. İlk şiiri 1991’de Düşler dergisinde çıktı. Şiir, yazı ve çevirileri; Düşler, Sonbahar, Varlık, Göçebe, Kaşgar, E dergileri ile Yenişafak gazetesinde yayımladı. Şiirlerinin yanısıra göstergebilim ve dil bilim alanındaki yazıları, müzik ve sinema alanındaki çevirileri ile de dikkat çekti.

Kaşgar dergisinin ilk altı sayısının ve E dergisinin yönetiminde yer aldı. İstanbul Belediyesi Kültür İşleri Dairesinde çalışmaktadır (Yalçın, 2010). İlk şiirlerini 1990’lı yıllarda yayımlamaya başlayan Çeker’in Gece Şehre Dedi Ki adlı şiir kitabının ilk baskısı 1995 yılında yapıldı. Alper Çeker, çeşitli dallarda verdiği eserler ile yazı hayatını devam ettirmektedir.

Alper Çeker’in eserlerini şiir, derleme, deneme-araştırma-inceleme ve çeviriler olmak üzere farklı dallarda sınıflandırmak mümkündür. William Gibson, Vladimir Mayakovski gibi isimlerden çeviriler yapan Çeker, Amerikan ve Rus edebiyatının önemli eserlerini Türk edebiyatına kazandırmıştır. Dil/Aramızdaki Muhbir (2002), Türk Kitap Medeniyeti (2009), Reziller (2012), Dış Politika Yazıları (2017), yazarın araştırma-inceleme-deneme tarzında yazdığı eserleridir.

Alper Çeker’in Dil/Aramızdaki Muhbir (2002) adlı eseri yazarın dilbilimi ve modern şiir üzerine deneme tarzında kaleme aldığı eseridir. Eserde genel olarak “Rus Biçimciliği, Serbest Nazım, Modern Türk Şiirinin Başlangıcı” gibi konular ele alınmaktadır. Yazar, Edebî Teknikler ve 72 Yaratıcı Yazarlık Deneyi adlı eserde ise edebî teknikleri Türk ve Dünya edebiyatından örneklerle anlatmakta ve 72 adet yaratıcı yazarlık deneyi ve kalem alıştırması önerisiyle eseri okuyuculara sunmaktadır. Alper Çeker’in birbirinden farklı konulara değindiği görülür.

Rus dış politikasını merkeze alan Dış Politika Yazıları ile kedi sevgisini edebiyat keyfiyle sunmak için Çağdaş Türk edebiyatından seçilmiş 25 hikâyeden oluşan Kedi Hikayeleri, yazarın diğer önemli çalışmalarıdır. Cumhuriyet Dönemi Muhalif Türk Romanı Balonun Davetsiz Konukları adlı çalışma ise Türkiye’de kamu kurumlarının yönetimini elinde tutan zümrenin uygulamalarına getirdiği eleştiriyi ve romancının bu zümre ile bir bakıma hesaplaşmasını konu edinmektedir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Aliye Özlü kimdir?

03 Temmuz 1967 yılında İzmir’de dünyaya gelen Aliye Özlü, Suphi Koyuncuoğlu Lisesi ve Beykent Kolejinde öğrenim gördü. Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesinde İngilizce öğretmenliği eğitimi aldı. Çeşitli okullarda İngilizce öğretmeni olarak çalıştı.

Haber Merkezi / Özel eğitim kuruluşlarında yöneticilik ve koordinatörlük yaptı. 52 Noktada Gümrük Uygulayım Projesi (1999 – 2000) ve Avrupa Birliği-Kadının Psikolojik Gelişim Etrafında Mesleki Eğitimi (2005) adlı projelerde görev aldı. Cem TV, Cine-5, Ulusal Kanal, Beykent TV ve Yıldız TV gibi yayın kuruluşlarında televizyon programları hazırladı. Kızkısmısı Sinemaya Gidemez (2005) adlı bir belgesel yaptı. İngiltere, Fransa ve Yunanistan okullarında eğitim araştırmaları yaptı. Homeros dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yürüttü.

Halen tercümanlık, bir eğitim şirketinde danışmanlık ve organizasyon hizmetleri vermektedir. Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Dünya Yazarları, Nâzım Hikmet Vakfı (kurucu), İzmir Multipl Skleroz Derneği (kurucu), İzmir Tercümanlar Derneği (kurucu), Yazın Sanat Kooperatifi üyesi olan Aliye Özlü İstanbul’da yaşamakta ve çalışmalarını burada sürdürmektedir.

Edebiyat dünyasında şair kimliği ile tanınan Aliye Özlü 80’li yıllarda yazı hayatına başlamıştır. Şiir ve yazıları 1987 yılından itibaren Flashaber, Form Edebiyat, Hiç, Homeros, Hürriyet Express, İnsancıl, Kar, More, Oku, Papirüs ve Şehir gibi çeşitli süreli yayınlarda yer almıştır. Şiirlerini Kırmızıyı Unutma (1994) ile kitaplaştırmaya başlamış ve daha sonra Aşk Bir Yanılsamadır (1998) ile emailaskcom.tr (1999) adlı şiir kitaplarını yayımlamıştır.

Şiirlerinde aşk, kadın, özlem, sevgili, acı gibi temaları ince bir duyarlılıkla işlemiştir. 12’den Vurulanlar (2011) ve Grandiva (2012)’da kadın duyarlığı ile mekân ve renk imgelerinin yoğunluğu dikkat çekmektedir. Serbest ölçüyü kullanan şair dizelerini “ben”in dışavurumu şeklinde okuyucuya sunmuştur. Şiir serüveninde kurmacaya da yer veren Özlü İyilik Çanları (2010) adlı bir hikâye kitabı yayımlamıştır.

Astrolojiyle yakından ilgilenen Aliye Özlü televizyon kanallarında edebiyat, sanat programlarının yanı sıra astroloji programlarına da katılmıştır. Bu minvalde okurların; her burcun riskli hastalıkları, bu hastalıkların kaynakları, önlemleri, iyi gelen yiyecek ve içecekleri ile sağaltım yolları hakkında bilgi bulabilecekleri Burçlarımız – Yıldızınızla Tanışın (2007) adlı astroloji kitabı kaleme almıştır. Çeviri çalışmaları da yapan Özlü, Sandy Linver’in Konuşma Eğitimi (1991) adlı eserini dilimize kazandırmıştır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Ali Ziya Çamur kimdir?

1955 yılında Giresun’un Tirebolu İlçesi’nde dünyaya gele3n Ali Ziya Çamur, 1979’da Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü bitirerek, öğretmen oldu. Yurdun çeşitli illerinde çalıştıktan sonra, Eylül 2005’te emekliye ayrıldı.

Haber Merkezi / Şiirde, tüm etkilerden uzaklaşarak, kendi biçemini bulmayı amaçlayan Ali Ziya Çamur; geleneksel halk şiirinden yola çıkarak, çağcıl şiir ve imge anlayışlarını kullandığı şiirlerin yanı sıra, günümüz şiirinin gelişim seyri içinde ve çağcıl poetikayı göz ardı etmeyen, özgür koşuklu, insanî, gerçekçi şiirler yazmaktadır.

Şiir dışında, yazınsal konularda inceleme ve eleştiri yazıları da yazan şairin yazı ve şiirleri; Öğretmen Dünyası, Ardıçkuşu, Aykırısanat, Ekin Sanat, Lül Sanat, Güney ve Duygu Seli dergilerinde yayımlanmaktadır. Ayrıca; çeşitli internet sitelerinde de şiir, öykü ve yazıları yayımlanmaktadır.

“Küllenen Güller”

– Uğur Kaymaz, İman El-Hams ve diğer savaş yitiği çocuklara –

Ölüm geceden gebe, kesik rüzgârlardan sağılır zulüm.

Bir çiçeğin kristal dişlerinde tuzlanmış düşler soğuk.

Hazları yırtık, hızları sırma, günceleri gergin, günleri seyrek;

İbretlik âlemlerin oturaksız deminde balatası sıyrık eller

Hasırı solgun, hazırı soygun kombine çözülüşlerde….

Kıvrık masalların zarsız duvarları yankısız parmaklara hazır.

Beyaz bir niçin oldu çocuğun gözlerine yaslanan,

Demir soğukluğunda aktı ellerine kara sükût ezberden.

Talihsiz gelişlerin tarifsiz yitikleriydiler tarihsiz güncesinde Tanrı’nın…

Kuru düşleri gök yatağında ıslanırken, yağmursu paylaşımlarda

Halkalanan suların merkezine düşmüş birer taştılar.

Gözlerden sızan gölde yazısız bir tarihin sözsüz ağıtıydılar

Düşürürlerken hayatın soğuk terlerine uçurumları

Sessizliğine döküldü takvim, gün günü döllerken kısır döngüye.

Payına düşen zaman kırıldı üşürken küllenen şafaklarda gül

Paylaşın

Ali Yüce kimdir?

1928 yılında Hatay’ın Yayladağ İlçesi, Hisarcık Köyü’nde dünyaya gelen Ali Yüce, 29 Nisan 2015 yılında hayata gözlerini yumdu. 1951’de Düziçi Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Anadolu’nun çeşitli köylerinde ilkokul öğretmenliği yaptı. 1961’de yeterlik sınavlarını dışardan vererek Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü’nden diploma aldı.

Haber Merkezi / Vefatına kadar çeşitli liselerde İngilizce öğretmenliğiyle eğitim alanındaki hizmetini sürdürdü. İlk şiiri 1956’da Yücel dergisinde yayınlandı. Daha sonraki şiirleri Yeditepe, Türk Dili, Soyut, Sanat Rehberi dergilerinde çıktı. İlk şiirlerinde İkinci Yeni’ye yakın bir söyleyiş tarzını benimsedi. Bu bakımdan, dikkat çekici boyutta Edip Cansever etkisi görülür. Şiirlerinde, benzeşme, niteleme, tamlama bolluğu, aşırı soyutlamalar ve dil oyunları, aşırı bir konuşkanlık etkindir.

Olgunluk dönemi şiirlerinde ise Metin Eloğlu ve Can Yücel şiirinin bazı özellikleri dikkat çeker. Sözcüklerin yan yana dizilmesiyle izlenimler yaratma diye tanımlanabilecek ilginç bir teknik kullanır. İlginç ritimler, konuşma dili ve sesleniş özellikleri kullanarak şiirini geliştirdi. Yaşadığı çevreyi, toplumsal sorunları yansıtan, yer yer taşlamaya yönelen, yergi ve eleştirinin ağır bastığı toplumcu şiirler de kaleme aldı. Tanınmasında da bu şiirlerin etkisi oldu.

Yapıtları; Boyundan Utan Darağacı, Halk Çağı, Anamı Arıyorum, Ortadoğu Şiirleri, Şiir Sıcağı, Antakya Çarşıları, Şiir Tufanı, Taş Tanrılar, Asılacak Kitap, İnsan Tomurcukları, Yunuslama, Havalı Meryem, Sevgim Servetimdir

Ödülleri; 1980 Nevzat Üstün Şiir Ödülü, 1982 Yeditepe Şiir Armağanı, 1982 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü, 1985 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü, 1994 Akdeniz Şiir Ödülü (İtalya)

Paylaşın

Ali Taş kimdir?

1977 yılında Malatya’nın Akçadağ İlçesi’nde dünyaya gelen Ali Taş, yazı çalışmalarını yaşamını devam ettirdiği Diyarbakır’da sürdürmektedir. Ali Taş, sırasıyla Çay Ovası İlkokulu, Kepez Lisesinin ortaokul kısmınını ve Malatya Gazi Lisesini bitirdi.

Haber Merkezi / Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olduktan sonra; Adıyaman, Malatya, Muş ve Diyarbakır gibi şehirlerde özel eğitim kurumlarında edebiyat öğretmenliği yaptı. Diyarbakır’da yaşayan Taş, yazı çalışmalarını burada sürdürmektedir.

Ali Taş, üniversite yıllarındayken kaleme aldığı yazılarını Çivi dergisinde ve Balıkesir Yeni Haber gazetesinde yayımlamış ve böylece yazı hayatına başlamıştır. Şiir ve yazıları; Varlık, Kıyı, Hâr, Akatalpa, Temren, Bezuvar, Tay, Eliz, Söylem, Bireylikler, Sunak, Tmolos Edebiyat, Berfin Bahar, Sincan İstasyonu gibi süreli yayınlarda belli aralıklarla yayımlanmıştır.

Malatya Belediyesi tarafından 2000 yılında düzenlenen Malatya Konulu Hikâye Yarışması’nda Emeksiz Caddesi adlı hikâyesiyle birinciliğe layık görülmüştür. Sanatçının Nalsız Atlar adını verdiği ilk şiir kitabı 2014 yılında yayımlanmış ve bu eser 2015 Kıyı-Ruhi Türkyılmaz Şiir Ödülü’ne layık görülmüştür. Taş, belli aralıklarla internet portallarında şiirlerini yayımlamaktadır.

Paylaşın

Ali Şir Nevai kimdir?

Şubat 1441 yılında Afganistan’ın Herat Şehri’nde dünyaya gelen Ali Şir Nevai, 3 Ocak 1501 yılında hayata gözlerini yummuştur. Dilbilimci ve şair olan Ali Şir Nevai, Çağatay Türk edebiyatının önemli şahsiyetlerindendir. Babası, Uygur Türklerinden Gıyaseddin Kiçkine’nin ölümü üzerine onun da hizmetinde bulunduğu Ebu’l Gazi Babür’ün himayesine girdi.

Haber Merkezi / Öğrenimini Meşhed, Semerkant gibi dönemin bilim merkezlerinde tamamladı. Hayatı, çocukluk arkadaşı Horasan hükümdarı Sultan Hüseyin Baykara’nın yanında ve onun hizmetinde geçti. Ailesi çok zengin olduğu için hizmetlerinin karşılığını almadı ve hayır işlerine bağışladı. Nevai, Herat sarayında mühürdarlık mevkiine getirildi, kendisine vezirlik ve bir süre sonra da Emir unvanı verildi. Kısa zamanda sarayın önemli siyasî ve idarî şahsiyeti olarak, saltanatın yükselişine, hem bir ilim ve sanat adamı olarak hem de iktidarda bulunarak hizmet etti. Ali Şir Nevai, arkadaşı Hükümdar Hüseyin Baykara ile işbirliği yaparak kendi çağında ve kendi çevresindeki Türk ilim ve edebiyatına parlak ve uzun tesirli bir edebi dönem yaşattı.

Şiire Farsça ile başlayan Ali Şir Nevai, daha on beş yaşlarındayken kendini şair olarak tanıtmayı başardı. Sonraları Türkçe de yazmaya başladı ve “zü’l-lisaneyn” (iki lisan sahibi) diye tanındı. Türkçe eserlerinde Nevai, Farsça şiirlerinde Fani olmak üzere iki mahlas kullandı. Arap ve Fars dillerini ana dili gibi bilen şair, bu dillerin edebiyatlarını da öğrendi. Türk dilini ve edebiyatını bu örnek edebiyatlardan aldığı mukayeseli fikir ve ilhamla bulunduğu seviyeden daha yükseğe çıkarmak için gayret gösterdi. Kullandığı dili, ortak İslam medeniyetinin kelimeleriyle zenginleştirdi. Nevai, klasik livan şiirinin bütün şekillerini, bütün klasik unsurlarını işlerken bir yandan da bu şiire kendi eliyle klasikleşen yeni konular ve yeni şekiller getirdi. Nevai’nin divan şiirinde bir tekâmül seviyesine ulaştırdığı millî nazım şekilleri arasında “tuyuğ” da vardır. Türkçe kök ve eklerin Arap ve Fars kelimeleriyle de birleşerek meydana getirdikleri yeni cinaslı kafiyeler, redifler ve aliterasyonlar, Nevai’nin dilinde Türkçeyi zenginleştiren bir sanat unsuru seviyesine ulaştı. Ayrıca Nevai, gazellerinde divan şiirinin kendine özgü gazel üslubuna uymakla beraber Orta Asya Türkçesinin de birçok inceliklerini işledi.

Nevai, Arapçanın zengin bir dil olduğunu kabul ederek Kur’an ve hadis diline saygı gösterdi. Bu dilin güzelliğini Kuran’dan ve hadisten örneklerle belirtti. Buna karşılık, Türk ve Acem dillerini tarafsız sayılabilecek bir bakışla mukayese etti; Türkçenin üstün ve ağır basan taraflarını ayrı ayrı belirterek bunları Muhakemetü’l-Lugateyn (1498) adlı kitabıyla ispata çalıştı. Türkçe ile Farsçanın karşılaştırılması konusunda Nevaî,  Türkçenin ve Türklerin hangi bakımlardan Acemlerden üstün olduğunu ortaya koymak istedi. Arapçada ve Türkçede bulunup Farsçada bulunmayan bazı gramer inceliklerine de dikkati çeken Nevai, Türkçede böyle nice incelikler ve zenginlikler olduğunu söyleyerek şöyle der:

“Türk dilinin zenginliği ve genişliği bunca delillerle sabit olduktan sonra da lazımdır ki bu halk arasında yetişen sanat adamları, öz dilleri dururken öz dilleriyle, özge dilleriyle söylediklerinden daha çok söyleyip yazmalıdırlar.”

Nevai, Türkçeyi yalnız Muhakemetü’l-Lugateyn’de övmekle kalmadı, bizzat çok sayıda Türkçe eser yazarak bu dili bilfiil yükseltti. Şair, şiirde olduğu kadar tarih, tetkik, tenkid, biyografi, hikâye ve özellikle mesnevi sahalarında da başarı gösterdi. Eserlerinin Doğu ve Batı kütüphanelerinde çok sayıda yazmaları bulunması onun asırlarca çok okunduğunu gösterir. Başta Hüseyin Baykara, Devletşah ve diğer çağdaşları olmak üzere XV. asırdan bu yana Orta Asya şairleri tarafından takip edildi. Nazireler yazılan eserleri Türkistan’dan başka, Azerî ve Anadolu sahasında da okunan Ali Şir Nevai’yi Osmanlı şairleri de üstad tanıdılar. Böylece divan şiirine Türk kültüründen gelen millî ve mahallî unsurları kazandıran Nevai’nin şöhreti Tanzimat’tan sonra da devam etti. Şiirleri Ziya Paşa’nın Harabat antolojisinde de yer aldı.

Ali Şir Nevai’ye tesir edenlerin başında gelen İran’ın büyük mutasavvıflarından Abdurrahman-ı Cami’ye olan hayranlığı onun mensup olduğu Nakşibendiyye tarikatına girmesine sebep oldu. Bunların dışında Feridüddün-i Attar, Hüsrev-i Dihlevi ve Nizami ona tesir eden belli başlı şairler arasında sayılmaktadır.

Türk edebiyatında beş mesnevi yazmak suretiyle bir hamse vücuda getiren ilk şair olan Nevai, klasik hamse hudutlarını aşarak beş mesnevi ile yetinmeyip altıncı bir mesnevi daha yazdı. En önemli eserlerinden biri olan Mecalisü’n-Nefais (Güzellerin Toplantıları) adlı eseri (1491) ise Türkçe yazılmış ilk şairler tezkiresidir. Ahlâkla ilgili eseri Mahbûbu’l-Kulûb’da ise Ali Şir, devrinin tiplerini ele alarak insan karakteri ve devlet yönetimi hakkında bilgi vermektedir. Türk sofileri hakkında bilgi verip menkıbeler anlatan bir evliyalar tezkiresi olan Nesamiü’l-Mahabbe ise Câmî’nin Nefahütü’l-üns adlı kitabında yer alan Arap ve Fars sofilerine Türk ve Hind sofilerinin yaşamlarını katmak suretiyle hazırlanmış bir tercümedir. Ayrıca Nevai, Feridüddin-i Attar’ın meşhur Mantıku’t-Tayr adlı eserine nazire olarak Lisanü’t-Tayr’ı yazmıştır.

Eserleri:

Divan: Hazâinü’l-Maâni (Türkçe dört divan: Garaibü’l Sigar, Nevadirü’ş Şebâb, Bedâgiü’l Vesât, Fevaidü’l- Kiber, ayrıca bir Farsça Divan)

Mesnevi: Hayretü’l-Ebrar, Ferhad ü Şirin, Leylî vü Mecnun, Seb’a-i Seyyare, Sedd-i İskenderî, Lisanü’t-Tayr.

Araştırma-İnceleme: Muhakemetü’l-Lugateyn, Mecalisü’n-Nefais, Mizanü’l-Evzan, Nesaimü’l-Mahabbe, Hamsetü’l Mütehayyirin, Hayat-ı Pehlevan Muhammed, Hâlât-ı Hasan Erdeşir Big , Risale-i Muamma, Münşeat, Nazmü’l Cevahir, Tarih-i Enbiya, Hükemâ, Tarih-i Müluk-i Acem, Zübdetü’l-Tevarih, Vakfıyye, Çihil Hadis, Mahbubu’l Kulub, Lisanü’t-Tayr.

Paylaşın

Ali Rıza Kars kimdir?

1952 yılında Yozgat’ın Sorgun İlçesi’ne bağlı Bahadın Beldesi’nde dünyaya gelen Ali Rıza Kars, Erkek Sanat Enstitüsü Torna – Tesviye Bölümünü, Goethe Institut ve Gazi Eğitim Almanca Bölümünü bitirdi. Üç yılı Almanya’da olmak üzere, atölye ve fabrikalarda işçi olarak çalıştı.

Haber Merkezi / Daha sonra kamu kuruluşlarında, idari işler, eğitim, halkla ilişkiler konularında yöneticilik yaptı.
Şiire, ortaokuldayken, halk şiiriyle başladı. Yayımlanan şiirlerinin çoğunda Kaptani mahlasını kullandı. Bu şiirlerinden bir bölümü, Bahadın Kültür Derneği Yayınları tarafından çıkarılan Hayalin Gözümde Kızıl Gül Oldu adlı kitabında yayımlandı.

Bugüne değin iki yüzün üzerinde gazete ve edebiyat dergisinde şiir ve yazıları yayımlandı. Ankara Yerel Haber Gazetesinde edebiyat ve sanatla ilgili Köşe Yazıları yazdı.

Edebiyatçılar Derneği, BESAM (Bilim Ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) , Dil Derneği, Sanat Kurumu, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN (Dünya Şairler ve Yazarlar Derneği) üyesiyidir. 1999 yılında Edebiyatçılar Derneği yönetiminde Genel Sayman; 2003-2004 yıllarında da Kültür Bakanlığı Telif Hakları ve Korsan Yayınlar Komisyonunda Başkan yardımcısı olarak görev yaptı. 2009-2010 yıllarında Edebiyatçılar Derneği Yönetim Kurulunda görev yaptı.

Ankara Sanat Kurumu Sanat Kolu Başkanlığı, tiyatro ve plastik sanatlar (Resim, Heykel, Baskı Resim, Fotoğraf, seramik) dallarında Seçici Kurul Üyeliği yaptı. Hasan Bayrı ve Hacıbektaş Belediyesi şiir ödülünün seçici kurulunda görev aldı.

Eserleri;

Şiir; Işıkla Öpüşürdü, Düş ve Sokak, Hayalin Gözümde Kızıl Gül Oldu, Kendi Pınarından Akardı Gülmelerin, Yüksek Debili Aşklar, Gitme Zamanı

Roman: Atların Kardeşliği

Paylaşın

Ali Rıza Ertan kimdir?

1944 yılında Aydın’da dünyaya gelen Ali Rıza Ertan, 12 Şubat 1979 yılında gıda zehirlenmesi sonucu İzmir’de vefat etti. Şairin adını yaşatmak adına Buca Belediyesi tarafından “Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü” düzenlenmektedir.

Haber Merkezi / 7 Eylül İlkokulu’nu, Aydın Ortaokulu’nu ve Aydın Lisesi’ni bitirdi. Rahatsızlığı nedeniyle bir buçuk yıl kadar öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Çine Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Sonraki yıllarda İzmir Buca Lisesi’nde edebiyat öğretmeni ve Buca Eğitim Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Öğrencilik yıllarında ünlü Yön Bildirisi’ni imzalayan Ertan TÖS’de yöneticilik görevlerinde bulundu.

Zaman zaman Osman Utku takma adını da kullanan Ertan yazmaya Soyut dergisindeki eleştirileriyle başladı. Şiir, eleştiri ve değinileri Demokrat izmir, Güney, Özün, Uyanış, Yeditepe, Yansıma, Yeni Dergi, ÇıkıŞ, Dönemeç gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Hüseyin Yurttaş, Ahmet Günbaş, M. Kadri Sümer’le birlikte ‘Dönemeç’ dergisini kurdu. Iki yıl süresince kaleme aldığı çeşitli ürünleriyle dergiye güç kattı. Şiirlerinde söze dayalı, ama toplumcu özden kopmayan ironik bir yapı geliştirdi. 1970’li yıllarda pek tartışılmayan ‘imgeci-Toplumcu Şiir’ tezini ortaya attı. Ölümünden sonra bütün şiirleri Sedat Şanver tarafından “Düşkırımı” adlıyla, mektupları ise Ahmet Günbaş tarafından Sevgi Notları adıyla kitaplaştırıldı.

Yapıtları; Tadı, Eski-Yeni, Gülle Büyüyecek Adı, Kuşku Girdi Araya, Düşkırımı, Sevgi Notları

Paylaşın