Türkiye – Suriye Yakınlaşması: Erdoğan – Esad Görüşmesi İçin Yeni Koşul

2022 yılının aralık ayında Türkiye, Suriye ve Rusya savunma bakanları ve milli istihbarat teşkilatı başkanları, Moskova’da bir araya gelmişti. Moskova’daki toplantı, Türkiye ve Suriye arasında çatışmaların başladığı 2011 yılından bu yana en üst düzey görüşmeydi.

Moskova’da yapılan üçlü görüşme uzun ve çetrefilli olacağa benzeyen bir sürecin yalnızca ilk adımıydı. Türkiye ile Suriye ilişkilerinin normalleşme sürecinde Şam yönetiminden ‘toprak bütünlüğü’ ve ‘işgal’ açıklamaları gelirken, müzakere sürecinde dikkatlerin M4 karayolunun yeniden açılmasına çevrildiği belirtildi.

‘M4’ adıyla bilinen Halep-Lazkiye uluslararası karayolunun yeniden açılması için Lazkiye’nin Kasab bölgesinde, ‘gizli’ görüşmeler yapıldığı iddia edildi.

Suudi gazetesi Şarkul Avsat, Ankara ve Şam arasında güvenlik düzeyinde görüşmelerin gerçekleştirildiğini aktardı. Toplantılar kapsamında, Türkiye’nin M4 karayolunun kontrolünü devralma konusunda ‘esneklik gösterdiği’ ileri sürüldü.

‘Çekilme için takvim belirlensin’

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentyev’in, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmek üzere Şam’a gittiği belirtildi. Esad’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yapılacak olası bir görüşme öncesi ‘Türkiye’nin ülkenin kuzeyinden çekilmesi’ talebini yinelediği, ‘en azından bir takvim belirlenmesi gerektiğini’ söylediği aktarıldı. Geçtiğimiz haftalarda açıklama yapan Rus diplomat Lavrentyev, Erdoğan ile Esad arasında bir görüşme için ‘zemin aradıklarını’ duyurmuştu.

“Şam, Esad ve Erdoğan’ı bir araya getirmeden önce bir tür ‘sembolik başarı’ talep ediyor” ifadelerinin yer aldığı haberde, Ankara’nın Suriye topraklarından çekilme talebini reddettiği aktarıldı. Buna göre Ankara, ‘Türkiye’nin Suriye’den hiçbir koşulda, hatta Amerikalılar çekilse bile çekilmeyeceği’ mesajını verdi.

Fidan ile McGurk arasında gizli görüşme

Öte yandan, MİT Başkanı Hakan Fidan’ın da bir Körfez ülkesinde Beyaz Saray’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika koordinatörü Brett McGurk ile görüştüğü ileri sürüldü. Fidan ile Brett McGurk’ün gündeminde, Türkiye’nin talepleri ile operasyon ihtimali ve IŞİD’le mücadelenin yer aldığı belirtildi.

Fidan-McGurk görüşmesinin ardından ise, ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye Özel Temsilcisi Nicholas Granger’ın Ankara ve Kamışlı’ya bir dizi gizli ziyaret gerçekleştirdiği iddia edildi. Habere göre, Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı iç güvenlik güçlerinin (Asayiş) sınırın 30 kilometre güneyine çekilmesi ve Suriyeli mültecilerin bu bölgelere geri dönüşü, Granger’in başlıca gündem maddelerini oluşturdu.

Paylaşın

Türkiye – Suriye Yakınlaşması: Bundan Sonra Ne Olacak?

Türkiye, Suriye ve Rusya’nın savunma bakanları ve milli istihbarat teşkilatı başkanları, Aralık 2022 yılında Moskova’da bir araya geldi. Bu, Türkiye ve Suriye arasında çatışmaların başladığı 2011 yılından bu yana en üst düzey görüşmeydi.

28 Aralık’taki görüşme hem Suriye çatışması hem de dahli bulunan ülkeler açısından önemli bir andı. Fakat öyle olsa bile bu, uzun ve çetrefilli olacağa benzeyen bir sürecin yalnızca ilk adımıydı. Rusya’nın bu yetkilileri dil dökerek bir araya getirmesi yıllarını aldı ama Türkiye-Suriye yakınlaşmasının temel unsurları aslında uzun süredir mevcuttu. Suriye çatışması, artık 2011 yılındaki çatışma değil, 2015 yılındaki çatışma bile değil.

Türkiye’nin kendi politikası da çok değişti. Bu günlerde Ankara’nın Suriye’deki öncelikleri artık Esad’ı devirmek ya da rejimini reforme etmek değil. Ankara’nın öncelikleri daha çok çatışmayı yönetmek, YPG ile savaşmak ve mültecileri geri göndermek ile ilgili. Bunlar, Ankara ve Şam’ın karşılıklı kazanç elde etmek ya da en azından gereksiz bir sürtüşmeyi önlemek için çatışma ihtimalini azaltmak adına makul bir şekilde birlikte çalışabileceği konular.

New York merkezli Century Vakfı’nın Uluslararası Araştırma ve Politika Merkezi Century International’da araştırmacı ve İsveç Savunma Araştırma Kurumu’nda (FOI) Ortadoğu analisti olan Aron Lund’a göre, Suriye ile ilgili durumu değiştiren şey, “Türkiye’nin iç durumu ile birlikte Rusya-Ukrayna savaşı oldu.”

Türkiye tarafının Erdoğan-Esad görüşmesinin seçimlerden önce olmasını istediğini kaydeden Lund, “Erdoğan, bunun seçimlerden önce olmasını istediği için Esad da süreci geciktirerek bir nüfuz ve baskı gücü oluşturabiliyor” diyor ve ekliyor:

“Fakat devam eden görüşmeleri tamamen engellemesi kendisi için çok riskli bir hareket olur. Erdoğan, seçimlerden sonra iktidarda kalabilir ve bu noktada Esad’ın bu nüfuz ve baskı gücü yerle bir olabilir.”

Türkiye’nin Suriye’den tamamen çekmesini olası görmeyen Lund’a göre, burada “terminolojide ya da formalitelerde takılı kalmamak önemli”:

“Gerçek ve resmi bir normalleşme olmasa dahi belli konularda geniş çaplı, pragmatik bir işbirliği söz konusu olabilir.”

Ortadoğu analisti Aron Lund ile Türkiye-Suriye ilişkilerini, Türkiye’nin kuzey Suriye’ye olası bir kara harekatını ve tüm bu gelişmelerin Türkiye-İsveç ilişkileri üzerindeki muhtemel etkilerini konuştuk.

“Üçlü görüşme, çetrefilli bir sürecin ilk adımıydı”

Türkiye, Suriye ve Rusya’nın savunma bakanları ve milli istihbarat teşkilatı başkanları, Aralık 2022’de Moskova’da bir araya geldi. Bu, Türkiye ve Suriye arasında 2011’den bu yana en üst düzey görüşmeydi. Sizce bu görüşme, Türkiye’nin uzun süredir kuzey Suriye’ye bir kara harekatı düzenlemeyi düşündüğü bir dönemde ne anlama geliyor?

28 Aralık’taki görüşme hem Suriye çatışması hem de dahli bulunan ülkeler açısından önemli bir andı. Fakat öyle olsa bile bu, uzun ve çetrefilli olacağa benzeyen bir sürecin yalnızca ilk adımıydı. Rusya’nın bu yetkilileri dil dökerek bir araya getirmesi yıllarını aldı ama Türkiye-Suriye yakınlaşmasının temel unsurları aslında uzun süredir mevcuttu. Suriye çatışması, artık 2011 yılındaki çatışma değil, 2015 yılındaki çatışma bile değil.

Türkiye’nin kendi politikası da çok değişti. Bu günlerde Ankara’nın Suriye’deki öncelikleri artık Esad’ı devirmek ya da rejimini reforme etmek değil. Ankara’nın öncelikleri daha çok çatışmayı yönetmek, YPG ile savaşmak ve mültecileri geri göndermek ile ilgili. Bunlar, Ankara ve Şam’ın karşılıklı kazanç elde etmek ya da en azından gereksiz bir sürtüşmeyi önlemek için çatışma ihtimalini azaltmak adına makul bir şekilde birlikte çalışabileceği konular.

“Rusya, harekata yeşil ışık yakmayı reddetti”

Sonuç itibariyle durumu değiştiren şey, Türkiye’nin iç durumu ile birlikte Rusya-Ukrayna savaşı oldu. Putin’in Ukrayna’yı işgali, feci bir strateji hatasıydı; bu da pek çok şeyin yanı sıra Rusya’nın Türkiye’ye daha önce olduğundan daha bağımlı hale gelmesine yol açtı.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden yalnızca birkaç ay sonra Erdoğan Suriye’deki YPG bölgelerine bir saldırı daha düzenleyeceğini ilan etti ve YPG’nin Rusya koruması altında faaliyet gösterdiği birkaç alanı ayrı tuttu.

Fakat Rusya ayak diredi. Bölgede askeri güçleri var ve hava sahasına hakimler; dolayısıyla, askeri harekata yeşil ışık yakmayı reddettiler. Bunun yerine Rusya ve İran, Esad ile bir çeşit anlaşma yolu araması için Erdoğan’a baskı yapmaya başladı. Temmuz 2022’de Tahran’da yapılan üçlü zirvede ve Soçi’deki Erdoğan-Putin görüşmesinde verilen mesaj buydu gibi görünüyor.

“Ülkedeki durum, Erdoğan’ı taleplere açık hale getirdi”

Hiçbir şekilde bir Türkiye uzmanı sayılmam; ancak, Erdoğan’ı bu taleplere bu kadar açık ve anlayışlı hale getiren şeyin ülkedeki iç durum olduğu açık görünüyor. Erdoğan ve AKP, anketlerde kötü gidiyor ve Türkiye’deki muhalefet Esad ile normalleşme için bastırıyor. Mültecilerin geri gönderilmesi de özellikle pek çok seçmenin gündeminin üst sıralarında yer alıyor.

Esad’a ulaşmak Erdoğan için işleri yüz seksen derece döndürüp inisiyatifi eline almak için bir yol olabilir. Bunu bir dış politika kararı olarak nasıl değerlendirirseniz değerlendirin bu, akıllıca bir [seçim] kampanyası adımı.

Erdoğan ve Esad ne istiyor?

Yaz aylarında Türkiye ve Suriye istihbaratları ikili temasların devam etmesi için plan yapmaya başlamıştı. Kış başında, İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırının ardından Ankara müdahaleci söylemini tekrar arttırdı.

Rusya, müdahaleye engel olmayı sürdürdü, fakat [Türkiye’nin] haftalarca devam eden askeri güç kullanma tehdidi perde arkasında sürdürülen görüşmeleri ilerletmeye hizmet etmiş olabilir. 28 Aralık 2022’de de savunma bakanlarının görüşmesi sonunda gerçekleşmiş oldu.

O zamandan bu yana Türkiye ve Suriyeli yetkililer, cumhurbaşkanları zirvesinden önce yapılacak dışişleri bakanları görüşmesinin ne zaman ve nerede yapılacağını tartışıyor. Açıkça görülüyor ki Türkiye tarafı, seçim kazancı için zirvenin hızlıca yapılmasını istiyor.

Suriye tarafında söz konusu olan ise tam tersi bir teşvik: Zirveye gelene kadar elde edebilecekleri kadar çok taviz elde etmek istiyorlar.

Erdoğan, bunun seçimlerden önce olmasını istediği için Esad da süreci geciktirerek bir nüfuz ve baskı gücü oluşturabiliyor. Fakat devam eden görüşmeleri tamamen engellemesi kendisi için çok riskli bir hareket olur.

Erdoğan, seçimlerden sonra iktidarda kalabilir ve bu noktada Esad’ın bu nüfuz ve baskı gücü yerle bir olabilir. Esad rejimi çok inatçı olsa da Türkiye’yi yüz seksen derece döndürme fırsatını kaçırmak isteyecek kadar inatçı olduklarından şüpheliyim.

“M4 yolunun açılması kesinlikle gündemde olacak”

Türkiye-Suriye diplomatik ilişkileri sonunda yeniden sağlanır ya da normalleşirse sizce Türkiye ve Suriye ya da Erdoğan ve Esad hükümetlerinin bu durumdan kazancı ya da kaybı ne olur?

“Normal” ilişkilerin öngörülebilir gelecekte masada olduğunu düşünmüyorum. Türkiye, kuvvetlerini kuzey Suriye’den, en azından kuzey Suriye’nin tamamından çekmeyecek. Bir ülke, bir diğerinin topraklarının bir kısmını işgal ettiyse, ilişkiler ne kadar normalleşebilir?

Bununla birlikte, terminolojide ya da formalitelerde takılı kalmamak önemli. Gerçek ve resmi bir normalleşme olmasa dahi belli konularda geniş çaplı, pragmatik bir işbirliği söz konusu olabilir. İşbirliği, çatışma ihtimallerini azaltma ve karşılıklı tavizler için pazarlık olabilir.

Henüz o noktada değiliz ama bunun olası bir sonuç olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de çıkarlarının nerede örtüştüğünü ya da en azından birbiriyle uyuştuğunu anlamak önemli çünkü bunlar, yeniden canlanan herhangi bir Türkiye-Suriye ilişkisinin temelinde olacaktır.

Burada en aşikar nokta, güvenlik ve ortak sınırlar ile cephe hatlarının yönetimi. Türkiye ve Suriye güçleri veya vekilleri ara ara çatışmaya devam edebilir ama çatışma yönetimi yapıları bulmaya da çalışabilirler.

Gerçek bir siyasi uzlaşmanın yokluğunda bile askeri diyalog, ortak bir anlayış ve acil hatlar gibi bazı şeyler geliştirebilirler. Bu da etkin olarak donmuş bir çatışmanın yolunu açabilir, bölgedeki çatışmaların dindirilmesine ve buna ek olarak karşılıklı cephe hatlarındaki düzenlemeleri beraberinde getirebilir.

Eğer diyalog ilerlerse, bazı şeylerin karşılıklı alınıp verildiği bir noktaya gelebilirler; belki bazı toprakların el değiştirmesi de buna dahil olabilir.

Kesinlikle gündemde olacak noktalardan biri, Halep ile Suriye kıyıları arasında, isyancıların bulunduğu bölgeden geçen kuzeybatıdaki M4 karayolunun yeniden açılması.

İki ülke de kötüye giden ekonomilerini düzeltmeye yardımcı olması adına cephe hatlarını ve sınır kontrol noktalarını açmak da isteyebilir. Suriye, Türkiye için bir kez daha Körfez ile transit ticaretin karayolu olabilir.

“Yakınlaşma, başka seçenekleri beraberinde getiriyor”

Burada ortak çıkar teşkil ettiği açık olan bir nokta da YPG ile nasıl başa çıkılacağı. Ne kadar güven ve koordinasyon oluşturabileceklerine bağlı olarak uygulanabilecek bir dizi seçenek var. Örneğin, Şam, Türkiye’nin insansız hava aracı (İHA) saldırıları ile Kürt liderleri hedef alması için istihbarat paylaşmayı ve hedeflere işaret etmeyi önerebilir.

Eğer derinleştirilmiş bir işbirliği aşamasına gelmeyi başarırlarsa, YPG ve ABD’nin varlığı ile nasıl baş edileceğine ilişkin bazı temel prensipler veya ortak bir strateji bile oluşturabilirler. Rusya, bu konularda kilit öneme sahip bir aktör olarak kalacakmış gibi duruyor.

Türkiye, daha kısa vadede Tel Rıfat veya muhtemelen Menbiç ve Kobanî’ye karşı harekete geçmek istediğinin sinyalini veriyor. Yakınlaşma ise tek taraflı bir Türkiye saldırısını daha az olası kılsa da başka seçenekleri beraberinde getiriyor.

Şam, belki daha sonra buraların kontrolünü ele geçirmek için Türkiye’nin sınırlı harekatlarına yeşil ışık yakabilir. Türkiye, bir iyi polis-kötü polis durumu yaratıp YPG liderlerini Türkiye’nin elinde yok olma ya da Esad’a boyun eğme arasında bir seçim yapmaya zorlayabilir.

Bu, muhtemelen daha olası sonuçlardan biri; bu, aynı zamanda Rusya’nın da tüm bu süreçte ısrarla istiyor gibi göründüğü bir şey.

“Türkiye’nin tamamen çekilmesi düşünülmüyordur bile”

Diğer konularda ise çıkarlar birbiriyle uyuşuyor olsa da simetrik değil. Örneğin, mülteci konusu, yaklaşan seçimleri de düşününce, Erdoğan’ın öncelikler listesinden çok üst sıralarda yer alıyor.

Ankara’nın seçimden önce bir çeşit çerçeve anlaşması yapmayı, hatta belki de ilk insan grubunun sınırı geçip geri gitmesini görmeyi umarak hızlı bir ilerlemeyi ısrarla isteyeceğini tahmin ediyorum.

Suriyeli yetkililer ise çoğu mültecinin Türkiye’de kalmasını tercih ederdi; ancak, bir çeşit geri dönüş anlaşmasını mümkün kılmak ya da engellemek ellerindeki en iyi siyasi varlıklardan biri ve burada bir dereceye kadar Erdoğan’a ayak uydurmak onlar için de mantıklı.

Hesap defterinin diğer tarafında ise şu var: Şam, Türkiyeli yetkililerden muhalefet faaliyetlerini azaltmasını isteyecektir. Fakat Türkiye’nin kuzey Suriye’deki bölgeleri kontrol etmek için bu isyancı gruplara ihtiyacı var; Türkiye, siyasi muhalefetin de barış sürecinde Türkiye’nin bir aracı olarak hayatta kalmasını istiyor. Bence burada yakın tarihe bakmak mantıklı olacak:

Hatırlayacağınız üzere, Türkiye 2020-2021 döneminde Mısır ile daha iyi ilişkilerin yolunu aramış, hükümet İstanbul merkezli Müslüman Kardeşler medyasından Kahire karşıtı söylemini yumuşatmasını istemişti.

Eğer Türkiye-Suriye ilişkileri gelişmeye devam ederse, bu tarz küçük şeyleri görmeye başlayabiliriz: Bu, kapanan bir medya organı ya da Doha’ya dönen muhalif bir grup olabilir. Fakat Türkiye’nin Esad’ı eleştirenleri baskılamak için ne kadar ileri gideceğinin bir sınırı var çünkü muhalefeti etrafta tutmak Türkiye’nin kendi stratejisi için temel bir nokta.

Türkiye’nin Suriye’den tamamen çekilmesi konusuna gelince ise bence bu düşünülmüyordur bile. Söylediğim gibi, Türkiye uzmanı değilim ama eğer ekonomi gerçekten yıkıcı bir krize girmezse ya da belki Erdoğan sonrası bir hükümet söz konusu olmazsa Ankara’nın kuzey Suriye’deki tüm varlıklarını öylece bırakacağını hayal edemiyorum.

Esad elbette kamuoyu önünde topyekun bir çekilmeyi talep etmeyi sürdürecektir; ancak, uygulamada, bu, eğer iki taraf da bir şeyleri halledecekse üzerinde çalışmaları gerekecek büyük, devam eden anlaşmazlıklardan biri.

Peki ya bölgedeki diğer aktörler?

Eğer Suriye ile ilişkiler Türkiye’nin istediği gibi gerçekten normalleşirse sizce bölgede faaliyet gösteren farklı ülkeler ve yerel aktörler bu gelişmeye nasıl yanıt verir? Böylesi bir adım sizce bölgedeki dinamikleri ve gerilimleri nasıl etkiler?

Bu, esasen bir Türkiye-Suriye konusu ve bir dereceye kadar da Rusya-Türkiye konusu ama bunun sonuçları olacaktır.

Türkiye, tarihsel olarak Esad’ın en çetin rakibi ve muhalefetten geriye kalanı destekliyor. Türkiye ile Esad hükümetinin normalleşmesi, Suriye çatışmasının sona erdiği izlenimini güçlendirebilir ve diğer ülkeleri de Şam ile yeniden ilişki kurma konusunda cesaretlendirebilir.

Suriye’nin tüm komşuları Şam ile tekrar konuşmaya başladığında, rejimi dışlama teşebbüsleri süresiz olarak daha zor olacaktır.

Kaldı ki savaşın etkilerine doğrudan maruz kalmayan ABD veya çoğu Avrupa Birliği (AB) ülkeleri gibi ülkeler, Esad’ın varlığını sürdürmesine adapte olma konusunda Ortadoğu ülkeleri ile aynı baskı ile karşı karşıya değil. Politikaları etkili olmayabilir ama bunu göze alabilirler.

Fakat dikkat edilmesi gereken bir nokta, Katar’ın ne yapacağı. Türkiye ve Katar, Suriye de dahil pek çok bölgesel meselede birlikte çalışıyor. Eğer Türkiye 28 Aralık’ta ilerlediği yönde ilerlemeyi sürdürürse, Katar’ın da siyasetini bir şekilde bu politikaya uydurmasını bekliyorum.

Katar, Türkiye’nin aracılığında kendi normalleşme sürecini başlatabilir ya da Ankara ile sürtüşmeden kaçınmak için sadece Esad hakkında daha az konuşup insani yardımdan daha çok söz edebilir.

“Tek taraflı bir harekat artık daha az olası”

Yakın gelecekte Erdoğan ve Esad’ın doğrudan görüşmesini ve/veya Türkiye’nin kuzey Suriye’ye bir kara harekatı düzenlemesini bekliyor musunuz?

Bence bunların ikisi de olası. Türkiye’deki seçimlere bağlı olan çok şey var.

Erdoğan, seçimlerden önce Esad ile fotoğraf vermek istiyor gibi görünüyor; bunu seçmenlere bir dış politika başarısı ve mültecilerin geri gönderilmesi yolunda bir adım olarak sunacaktır.

Esad, Erdoğan’ın seçim kampanyasına yardım etme konusunda çok istekli görünmüyor ama eğer bedeli uygunsa bunu yine de yapabilir. Rejimi her zaman inatçıydı ve muhtemelen daha fazla taviz için geri duracaklardır; ancak, sürecin er ya da geç ilerlemesini bekliyorum.

Suriye hükümetinin başlıca müttefikleri Rusya ve İran ve her ikisinin de başı çok büyük dertte. Esad, şu anda aldığı desteğin bu düzeyde devam edeceğinden emin olamaz; Türkiye ile ilişkileri düzeltme şansının verildiği şu zamanda bu fırsatın kaçmasına izin vermek abes olur.

Bu nedenle bir Erdoğan-Esad zirvesi – ya da en azından telefon görüşmesi gibi bir şey – olası görünüyor. Göreceğiz.

YPG’ye yönelik yeni bir Türkiye saldırısına gelecek olursak, tek taraflı bir askeri harekat artık daha az olası. Fakat, söylediğim gibi, YPG’ye karşı nasıl işbirliği yapılacağına ilişkin başka askeri ve askeri olmayan seçenekler mevcut. Eğer Türkiye Esad’a topraklarını YPG’den alması konusunda yardım ederse, bu aradıkları kazan-kazan sonucu olabilir: Ankara YPG’ye zarar vermiş, Şam da topraklarını genişletmiş olur.

“İsveç hükümeti çok ince bir çizgide yürüyor”

Son olarak, İsveç hükümetinin NATO üyeliği yolunda Madrid Üçlü Muhtırası uyarınca fiili silah ambargosunu kaldırmak da dahil bir dizi adım attığını düşünürsek, sizce muhtemel bir Erdoğan-Esad görüşmesi ya da Suriye’ye olası bir harekat, İsveç’in NATO’ya üyelik süreci bağlamında Türkiye-İsveç ilişkilerini nasıl etkiler?

Erdoğan-Esad görüşmesinin İsveç-Türkiye ilişkilerinde bir değişikliğe sebep olacağını sanmıyorum. İsveç hükümeti bunu onaylamayabilir ama İsveç Suriye’deki çatışma açısından çok küçük bir öneme sahip.

NATO meselesi konusunda Erdoğan’ı tatmin etmeye ihtiyacı olduğundan, İsveç hükümetinin Türkiye’nin İsveç’in çıkarlarını doğrudan etkilemeyen herhangi bir davranışını protesto etmesini olası görmüyorum.

Eğer beraberinde getireceği şiddet İsveç ve başka ülkelerde protestolara sebep olursa, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri bir harekatının dolaylı bir etkisi olabilir. 2018 ve 2019’da olan buydu.

YPG yanlısı protestocular, İsveç’te Stockholm-Ankara ilişkilerini zehirlemek için halihazırda ellerinden geleni yapıyor; fakat bunlar İsveç siyasetinin marjında yer alıyorlar. Suriye’de etnik vahşetler daha ana akım siyasetçilerin konuya müdahil olmasına yol açabilir, bu da Ankara ile müzakere ederken hükümetin üzerinde baskı yaratabilir ve manevra alanını daraltabilir.

Yakın zamanda yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, İsveç’in NATO başvurusuna destek çok yüksekti; ancak, İsveçlilerin yaklaşık yüzde 80’i Türkiye’nin İsveç’in yasal ve anayasal düzeninde değişiklik taleplerine karşı çıkıyordu. Başka bir deyişle, İsveç hükümeti halihazırda çok ince bir çizgide yürüyor. (SD)

* Bu söyleşideki görüşler, Aron Lund’un kişisel görüşleridir; İsveç Savunma Araştırma Kurumu (FOI) adına ya da kurumu temsilen paylaşılmamıştır.

(Kaynak: Bianet / Selay Dalaklı)

Paylaşın

Türkiye -Suriye Yakınlaşması: Esad’dan Görüşme İçin İki Şart

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Türkiye, Suriye ve Rusya toplantılarının verimli olabilmesi için Şam ile Moskova arasında önceden koordinasyon ve planlama yapılması gerektiğini söyledi.

Esad, Şam’ın beklediği somut sonuçlar arasında “Suriye topraklarındaki işgalin sona ermesi ve teröre desteğin kesilmesinin” yer aldığını vurguladı.

11 yıl sonra yeniden başlayan Türkiye-Suriye ilişkilerinde bakanlık düzeyindeki görüşmelerin ardından liderler düzeyindeki görüşmenin ne zaman olacağı tartışılırken, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın kritik iki şart geldi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, bu görüşmenin planlanması aşamasında, Şam’da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüştü.

Artı Gerçek’in Suriye devlet ajansı SANA’dan aktardığına göre, Esad, Rus temsilciyle görüşmesinde, Suriye’nin bu toplantılardan istediği somut hedefler ve sonuçları değerlendirdi.

Esad, bu toplantıların verimli olabilmesi için Suriye ile Rusya arasında önceden koordinasyon ve planlama yapılması gerektiğini söyledi. Esad, Şam’ın beklediği somut sonuçlar arasında “Suriye topraklarındaki işgalin sona ermesi ve teröre desteğin kesilmesinin” yer aldığını vurguladı.

Lavrentyev’in ise Moskova’nın üçlü görüşmeleri değerli bulduğunu, bu görüşmelerin sürmesinin ve dışişleri bakanları düzeyinde temasların kurulmasının önem arz ettiğini söylediği belirtildi.

Türkiye ile Suriye arasında bir süredir devam eden istihbarat görüşmelerinin ardından, iki ülkenin savunma bakanları 28 Aralık günü, Rus mevkidaşlarının da katılımıyla Moskova’da bir araya gelmişti. Bu görüşmenin ardından, dışişleri bakanları düzeyinde de üçlü bir toplantı planlandığı açıklanmıştı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, görüşmenin önce Ocak ayının ikinci yarısında yapılacağını söylemiş, daha sonra bu tarihi şubat başı olarak açıklamıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “Gelişmelere göre liderler olarak bir araya geleceğiz” demişti.

Paylaşın

Türkiye – Suriye Yakınlaşması: Erdoğan Ve Esat Seçimden Önce Görüşecek Mi?

Türkiye ve Suriye arasında geçtiğimiz hafta Moskova’da gerçekleşen savunma bakanı düzeyindeki teması değerlendiren uzmanlar, sürecin bu şekilde ilerlemesi halinde bahar aylarına kadar Erdoğan-Esat görüşmesinin gerçekleşebileceği; ancak Suriye liderinin Türkiye’deki seçim öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a siyasi avantaj kazandıracak bir adım atmak istemeyebileceği görüşünü dile getiriyor.

Türkiye ve Suriye arasında geçtiğimiz hafta Moskova’da gerçekleşen savunma bakanı düzeyindeki temasın ardından gözler bu kez iki ülkenin dışişleri bakanlarının yapması olası görüşmede. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir tarih üzerinde çalışıldığını söyledi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’la seçim öncesi görüşüp görüşmeyeceği sorulduğunda, “Bu Sayın Cumhurbaşkanımızın vereceği bir karar” dedi.

VOA Türkçe’den Begüm Dönmez Ersöz’e konuşan uzmanlar sürecin bu şekilde ilerlemesi halinde bahar aylarına kadar Erdoğan-Esat görüşmesinin gerçekleşebileceği; ancak Suriye liderinin Türkiye’deki seçim öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a siyasi avantaj kazandıracak bir adım atmak istemeyebileceği görüşünü dile getiriyor.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ve Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile Rusya’nın başkenti Moskova’da görüşmüştü.

Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada görüşmede Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topaklarında bulunan tüm terör gruplarına karşı ortak mücadele çabalarının ele alındığı belirtildi.

2011’de başlayan Suriye iç savaşında Esat rejimini devirmeyi amaçlayan muhalifleri destekleyen Türkiye ve Suriye hükümeti arasında ilk gayrı resmi temas iki ülkenin istihbarat yetkilileri arasında olmuştu. Savunma bakanlarının Moskova’daki görüşmesi Ankara’nın Şam’la diyalog çabasını arttırdığını ortaya koydu.

Görüşme, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye karşı yeni bir askeri harekat düzenleyebileceğini gündeme getirdiği bir döneme de rastladı.

ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlığı yetkilileri, Suriye Demokratik Güçleri’nin ana omurgasını oluşturan YPG’ye yönelik operasyonun IŞİD’le mücadeleyi sekteye uğratabileceği ve bölgedeki Amerikan güçlerine zarar gelebileceği endişesiyle karşı olduklarını belirtti. Suriye’deki diğer oyuncular Rusya ve İran da böyle bir operasyona sıcak bakmadıklarını ifade etti.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar Moskova’daki görüşmeden önce basın mensuplarına yaptığı açıklamada olası bir askeri operasyon için Suriye hava sahasını kullanmak üzere Moskova ile görüştüklerini kaydetmişti.

Ortak çıkarlar ve YPG faktörü

2011-2014 arasında ABD’nin Suriye Büyükelçisi olan Robert Ford VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Ankara ve Şam’ın Suriye’nin kuzeyinde YPG/PYD’nin özerkliğini sınırlandırma konusunda ortak bir çıkarı olduğu ve yapılan görüşmelerin YPG konusunda tarafların ortak güvenlik endişelerini yansıttığı görüşünde.

Ortadoğu Enstitüsü (MEI) uzmanlarından Robert Ford, “Özellikle Tel Rıfat ya da Menbiç’te YPG’ye karşı koordine bir çabayı tamamen yok saymıyorum. Ankara bir ihtimal Moskova ve Şam’ın YPG’yi bu bölgeleri çatışmadan bırakmaya ikna etmesini ve Rus güçlerin desteğiyle bölgede yeniden Suriye hükümetinin denetiminin tesis edilmesini umuyor” sözleriyle değerlendirdi.

Emekli büyükelçi Robert Ford, Esat rejimi ve YPG’nin zor ilişkilere sahip olmalarına rağmen, Suriye Cumhurbaşkanı Esat’ın YPG/PYD’nin varlığını “kullanışlı” bulduğu için zaman zaman işbirliği yaptıklarına da dikkat çekiyor.

Ulusal Güvenlik ve Uluslararası Politika uzmanı Amerikan İlerleme Merkezi’nden Alan Makovksy de Ankara ve Şam arasındaki diyalog çabalarında YPG kaygısının etkili olduğu görüşüne katılıyor.

Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşunun Ulusal Güvenlik ve Uluslararası Politika uzmanı Makovksy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın YPG’nin sınır bölgesinden çıkarılması için Suriye lideriyle ortak zemin arayışı içinde olduğu kanısında.

Seçim gündemi ve mülteci sorunu

Uzmanlar, Ankara’nın Şam’la ilişkileri normalleştirme çabasında Türkiye’nin seçime gidecek olmasının etkisine de dikkat çekiyor. 4 milyondan fazla Suriyeli mülteciye evsahipliği yapan Türkiye’de Haziran’da yapılması planlanan seçimler öncesinde mülteciler kamuoyunun gözünde önemli ve hassas konulardan.

Bu duruma atıfta bulunan Makovksy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye lideri Esat’la diyalogun Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmeleriyle sonuçlanacağı konusunda seçmeni ikna etmeyi umduğu görüşünü dile getirdi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün basın mensuplarına yaptığı açıklamada iki tarafın dışişleri bakanlarının görüşmesinin planlandığını, Rusya’nın bir tarih önerisinde bulunduğunu; ancak o tarihlerde uygun olmadıkları için başka tarih önerileri üzerinde çalıştıklarını kaydetti.

Çavuşoğlu, olası bir Erdoğan-Esat görüşmesi için, “En nihayetinde bu Cumhurbaşkanımızın vereceği bir karar. Ama Cumhurbaşkanımızın söylediği bir şey vardı: Aşamalı bir diyalog olacak” diyerek, bakanlar görüştükten sonra bunun değerlendirileceğini söyledi.

Reuters haber ajansı Aralık ayı başında konuyla ilgili bir haberinde Suriye’nin Türkiye ile lider düzeyinde bir zirveye karşı olduğunu aktarmıştı. Haberde Şam’ın böyle bir toplantının Türkiye’de seçim öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a siyasi avantaj kazandırabileceğini düşündüğü bildirilmişti.

Koşullar lider düzeyinde görüşmeye uygun mu?

Bazı uzmanlar da iki liderin biraraya gelebilmesi için siyasi düzeyde bir ilerleme olması gerektiği görüşünde. Bu kapsamda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miktad’la bu ayın ikinci yarısında sonra yapmayı planladığı görüşme önemli.

ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford, “Erdoğan’ın seçimlerden önce konumu çok zora düşerse ve mülteci sorununa çözüm için köklü bir adım atmaya ihtiyaç duyarsa ya da Esat ülkelerine dönen mültecilerin güvenliği konusunda güvence vermek gibi önemli bir taviz vermeye hazır olursa böyle bir görüşme beklerim. Esat’ın da Erdoğan’a siyasi bir avantaj sunacak adım atması da pek olası değil” dedi.

Türkiye ve Suriye arasındaki diyalog süreci manşetlerde ve kamuoyundaki tartışmalarda öne çıkmayı sürdürüyor.

“Bahara kadar Erdoğan ve Esat birlikte fotoğraf verebilir”

İç siyaset dengeleri bağlamında görüşmeleri değerlendiren Alan Makovksy, önümüzdeki bahara kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye Cumhurbaşkanı Esat’ın birlikte fotoğraf vermesini beklediğini; diplomatik ivmenin buna işaret ettiğini söylüyor.

Anket şirketi Metropoll’ün Aralık ayındaki son araştırmasına dikkat çeken uzman, anket verilerinin Türkiye’de kamuoyunda hükümetin Suriye politikasında köklü bir değişiklik istediğini gösterdiği kanısında.

Makovsky, “Araştırmaya göre Türkler’in yüzde 59’u Esat’la görüşülmesine destek veriyor, yüzde 29’u desteklemiyor. Erdoğan (Esat’la) fotoğraf vermekten siyasi bir fayda sağlayabilir ancak Esat’ın muhtemelen Erdoğan’ın yeniden seçilmesine yardım etmek gibi bir niyeti de yoktur” diyor.

Türkiye’de ana muhalefet partisi CHP’nin Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den bu yana Esat’la diyaloga geçilmesi ve çatışmaya müdahil olunmaması çağrısı yaptığını anımsatan Makovsky, “Rusya’nın ise Erdoğan’ın yeniden seçilmesini istediği neredeyse kesin ve Esat’ı Türkiye Cumhurbaşkanı’yla görüşmeye ikna edebilecek konumda” ifadelerini kullandı.

ABD’den eleştiri ve Rusya endişesi

Ankara-Şam arasındaki görüşmelere ilişkin ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü, “ülkelerin Beşar El Esat gibi zalim bir diktatöre eski gücünü kazandırmak için ilişkilerini üst seviyeye taşımalarını desteklemediklerini” belirtmiş; Esat rejiminin “Suriye halkına uyguladığı zulmün dikkatle değerlendirilmesi” çağrısında bulunmuştu.

ABD’nin konuyla ilgili duruşunu değerlendiren uzmanlar, Washington’un Suriye’deki rejimin meşruiyet kazandığını ve güçlendiğini görmek istemediğine; çünkü böyle bir durumun Rusya için diplomatik ve jeopolitik bir başarı olarak algılanacağına dikkat çekiyor.

Uzmanlar ABD’nin Şam ve Ankara arasında YPG’yi IŞİD’le mücadele odağından çıkarabilecek ya da mücadeleyi zayıflatabilecek bir anlaşmaya sıcak bakmadığı görüşünü de dile getiriyor.

Rusya’nın Esat rejimiyle diyalog karşılığında Türkiye’ye Suriye’nin kuzeyine askeri operasyon için yeşil ışık yakabileceği görüşü dile getirilmişti. Alan Makovksy bu görüşe katılmadığını, Rusya’nın bu konudaki tavrının net olduğunu ifade etti. Alan Makovksy bu konuda Ankara’nın Washington’dan almayı talep ettiği F-16 savaş uçaklarına ilişkin sürecin de etkili olabileceği kanısında.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün 18 Ocak’ta başkent Washington’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la görüşeceğini açıkladı ve Ankara’nın F-16 talebi dahil ikili konuların görüşüleceğini belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada görüşmenin yapılacağını doğruladı; ancak planlanan görüşmeye ilişkin başka bir ayrıntı vermedi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Şam’la diyalog konusunda Washington’un tutumuyla ilgili olarak, “ABD’nin normalleşmeye karşı olduğunu anlıyoruz. Ancak yıllardır izlenen politikaların bir neticeye varmadığını ABD’nin de görmesi lazım” demişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise konuyla ilgili önceki açıklamasındaki ifadeleri yineleyerek bu konudaki politikalarının değişmediğini kaydetti.

Paylaşın

“Esad, Rusya’nın Erdoğan İle Görüşme Önerisini Reddetti” İddiası

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelmesi yönünde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in önerisini reddettiği öne sürüldü. Suriye’nin dışişleri bakanları düzeyinde bir görüşme fikrini de reddettiği iddia edildi.

Londra merkezli haber ajansı Reuters, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye lideri Beşar Esad’ın bir araya gelmesi için Rusya’nın gösterdiği çabalara Suriye’nin karşı çıktığını iddia etti.

Reuters, Erdoğan ve Esad arasındaki olası bir görüşme konusunda Suriye’nin tavrını bilen üç kaynağa dayandırdığı haberinde, Esad’ın Erdoğan ile bir araya gelmesi yönünde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in önerisini reddettiğini öne sürdü.

Kaynaklardan ikisi, Türkiye’de gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde, özellikle de Ankara’nın yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli sığınmacının ülkelerine geri dönmeleri hedefini gündeme getirmesi halinde, Şam’ın böyle bir görüşmenin Erdoğan’a destek anlamına geleceğini düşündüğünü söyledi.

Suriye, bakanlar düzeyinde de görüşmeye karşı

“Erdoğan’a neden bedavadan bir zafer hediye edilsin? Seçimlerden önce yakınlaşma olmayacak” diyen kaynaklardan biri, Suriye’nin dışişleri bakanları düzeyinde bir görüşme fikrini reddettiğini de sözlerine ekledi.

Rusya’nın önerisi hakkında bilgi sahibi olan bir diplomat olan üçüncü kaynak ise Suriye’nin “somut bir şey getirmediği takdirde böyle bir görüşmeyi yararsız gördüğünü ve şimdiye kadarki taleplerinin Türk birliklerinin tamamen geri çekilmesi” olduğunu söyledi.

Türkiye’nin konuya yaklaşımını bilen kaynak ise Erdoğan ile Esad arasında bir görüşmenin “çok uzak olmayan bir gelecekte” mümkün olabileceğini ifade etti.

“Putin’in yavaş yavaş bunun yolunu hazırladığını” belirten kaynak, “Bu, Suriye için büyük bir değişimin başlangıcı olur, Türkiye için de çok olumlu etkileri olur. Birçok alanda gerginlik olduğu düşünülürse, Rusya da bundan faydalanır” şeklinde konuştu.

Esad’ın ülkedeki savaşı kendi lehine çevirmesine yardım eden Rusya, artık Suriye’de siyasi bir çözüm istediğini belirterek, Esad ve Erdoğan’ı bir araya getirmek için çaba gösteriyor.

Son zamanlarda Suriye ile yakınlaşma olabileceğinin sinyallerini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan son olarak, Mısır lideri Abdülfettah el Sisi ile yaptığı görüşmeye ilişkin açıklamasında “Mısır ile bu iş yoluna girdiyse aynı şekilde Suriye ile de bu iş yoluna girebilir” demişti.

Paylaşın

Rusya: Erdoğan-Esad Görüşmesinin Gerçekleşmesi İçin Çalışıyoruz

Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksander Lavrentyev, Rusya’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında “bir görüşme ayarlanması ihtimalini her zaman desteklediğini” söyledi.

Suudi Arabistan merkezli El Arabiya TV’ye verdiği demeçte Lavrentyev, “Böylesi bir görüşmenin pozitif ve genel olarak yararlı olacağına inanıyoruz ve bunun gerçekleşmesi için çalışıyoruz” dedi.

Kanalın internet sitesinde yayımlanan açıklamaya göre, Lavrentyev, sorunun “zamanlamadan öte [iki ülkenin] birbirine yaklaşma isteğiyle ilgili olduğunu” söyledi.

Elçi, yakınlaşmaya hazır olduğuna dair Erdoğan’dan “sinyaller” aldığını, ancak iki ülke arasındaki sınır, Suriye içindeki Türk güçlerinin varlığı ve Türkiye’nin muhalif güçlere desteği konusundaki anlaşmazlıkların yakınlaşmaya engel teşkil ettiğini kaydetti.

Lavrentyev, “İki ülke istihbarat servisleri arasında görüşmelerin sürdüğü biliniyor… bu, bölgedeki duruma ilişkin bazı sorunların çözülmesine yardımcı olur” diye konuştu.

Elçi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, iki ülke arasındaki “irtibat seviyesini yüksek düzeye taşıma vaktinin gelmediği” sözlerini de hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Endonezya’daki G-20 Zirvesi sonrası yaptığı açıklamada, Esad’la görüşme ihtimali ve Türkiye’nin Suriye ve Mısır’la ilişkileri hakkındaki bir soruya, “Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti, zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilemeyi yapabilirsiniz” yanıtını vermişti.

Erdoğan önceki hafta da AKP’nin grup toplantısının çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, “Esad ile görüşme olabilir, siyasette küslük, dargınlık olmaz, eninde sonunda adımlarımızı atarız” demişti.

Paylaşın

Beşar Esad İle Görüşme Olacak Mı? İbrahim Kalın Açıkladı

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında bir görüşme olup olmayacağı sorusuna yanıt verdi: 

“Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuyu net ifade etti. ‘Siyasi meselelerde çok uzun kırgınlıklar olmaz.’ Türkiye’nin çıkarları çerçevesinde bir görüşmenin farklı düzeylerde temasın zamanı geldiğinde olur.”

Suriye ile istihbarat düzeyinde temasların hep devam ettiğini belirten Kalın, “İstihbarat örgütlerinin görevidir bu. Hem Mısır’da hem Irak’ta ve diğer alanlarda bu durum zaten kontrol ediliyor. PKK hedeflerinin vurulması, rejim güçlerinin nereye kadar ilerleyeceği gibi konularda istihbarat örgütleri hareket ediyor” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye’nin kuzey Suriye’ye yönelik olası kara operasyonuyla ilgili açıklamalarda bulundu.

A Haber canlı yayınına katılan katılan İbrahim Kalın, “Bunların bugün mü yarın mı olacağını açıklamak gibi bir şeyimiz yok tabii ki elbette. Yarın, haftaya veya her an olabilir. Farklı şekilde operasyonlar yapılabilir. Bu operasyonlar her an yapılabilir” dedi.

Operasyonların “bugüne kadar nasıl yapıldıysa bundan sonra da yapılmaya devam edeceğini” söyleyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, ABD ve Rusya’nın olası bir kara harekatına yönelik tavrına da değindi.

Kalın, özetle şöyle konuştu:

“İcazet almak gibi bir durum söz konusu değil”

“Biz sorumluluk sahibi bir devlet olarak müttefiklerimizle ve komşu ülkelerle bu tür operasyonları elbette değerlendiririz, konuşuruz. Kimseye önceden bilgi verip icazet almak gibi bir şey söz konusu değildir.

“ABD ile, Rusya ile, yeri geldiğinde İran ile, başka yerlerde başka ülkelerle, Irak makamlarıyla Irak’a bir operasyon yaptığımızda bunlar her düzeyde konuşulur. Ama öncelikli olarak bazen kamuoyunda şöyle bir şey gündeme geliyor: ‘ABD’liler rahatsız, Rusya şöyle dedi vesaire…’

Onlar rahatsız olabilirler, pozisyonlarını ifade edebilirler, pozisyonları kayda geçirebilirler ama bu bizim atacağımız adımları hiçbir şekilde etkilemez. Biz bunu da açık bir şekilde zaten kendilerine de ifade ediyoruz.

Sahada, şurada ABD askerleri var onlara bir zarar gelmesin, koordine edilsin, dikkat edilsin dendiğinde de biz tabii ki zaten bugüne kadar hiçbir zaman Suriye’de doğrudan ABD askerlerini yahut Rus askerlerini hedef almadık; zaten böyle bir kastımız yok bizim hedefimizin ne olduğu belli.”

“ABD’den ’30 kilometre’ teklifi gelmedi”

ABD askerlerinin 30 kilometrelik sınıra yerleşmesi yönündeki teklifine ilişkin bir soruya da yanıt veren Kalın, özetle şöyle konuştu:

“ABD’den böyle bir teklif gelmedi. Ama 2019 anlaşması zaten bu unsurları 30 kilometre güneye çekilmesi şartına bağlamış idi. Bu şarta uymadıkları zamanlarda da oranlarda da biz mukabelede bulunduk. Veya yaptığımız operasyonları da bu çerçevede yaptık.

Bunu konuştuğumuz zaman da ABD’liler de Ruslar da ‘Doğru haklısınız. Çünkü anlaşmaya uymayan burada PYD/YPG tarafıdır’ diye her seferinde de bizim pozisyonumuzu teyit ettiler. Şu anda da benzer bir durum var. Biz aynı şeyi söylüyoruz. ‘Bakın 30 km sınırın aşağısında durun. Türkiye’ye nüfuz etmeye çalışmayın. Bunları yaptığınız zaman biz derhal buna karşılık veririz.”

Esad ile görüşme olacak mı?

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında görüşme olup olmayacağı sorusuna da yanıt verdi:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuyu net ifade etti. ‘Siyasi meselelerde çok uzun kırgınlıklar olmaz.’ Türkiye’nin çıkarları çerçevesinde bir görüşmenin farklı düzeylerde temasın zamanı geldiğinde olur.”

Suriye ile istihbarat düzeyinde temasların hep devam ettiğini belirten Kalın, “İstihbarat örgütlerinin görevidir bu. Hem Mısır’da hem Irak’ta ve diğer alanlarda bu durum zaten kontrol ediliyor. PKK hedeflerinin vurulması, rejim güçlerinin nereye kadar ilerleyeceği gibi konularda istihbarat örgütleri hareket ediyor” dedi.

Paylaşın

Ankara-Şam Hattı; Erdoğan Esad’a Ne Teklif Etti?

ABD merkezli haber ajansı Associated Press (AP), kısa süre önce Erdoğan’ın Esad’a bir teklif ilettiğini yazdı. Suriye ile yakın ilişkilere sahip Lübnanlı bir politikacıya dayandırılan iddiaya göre Erdoğan’ın mesajı Esad’a İran aracılığıyla iletildi.

Lübnanlı politikacının aktardığı bilgilere göre Erdoğan Esad’a, “Suriye ordusunun şu an Kürtlerin elindeki bölgelere geri dönmesini, Kürt milislerin Suriye doğal gaz ve petrolünü kullanmasına engel olmasını ve Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin Suriye’ye geri dönmesini” teklif etti.

Erdoğan’ın mesajında Türk yetkilileri Şam’a göndermeye hazır olduğunu da belirttiği, ancak Esad’ın görüşmelerin üçüncü bir ülkede yapılabileceğine işaretle bu teklifi reddettiği kaydedildi.

Türkiye ile Suriye arasında ilişkilerin normalleştirilmesi için aylardır istihbarat ve alt siyasi düzeyde temaslar sürerken iki ülke liderleri arasında bir görüşme için hazırlıklar yapıldığının işaretleri de yoğunlaşıyor.

Son dönemde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşebileceğinin sinyallerini veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün yaptığı açıklamada da konuyla ilgili bir soruya “Esad ile görüşme olabilir. Siyasette küslük dargınlık olmaz. Eninde sonunda uygun şartlarda adımları atarız” yanıtını verdi.

Konu gündemdeyken iktidara yakınlığıyla bilinen Hürriyet Gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi’nin, Erdoğan’ın Esad’la 2023 seçimlerinden önce görüşebileceğini belirtmesi dikkat çekti. Selvi, görüşmenin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ev sahipliğinde düzenlenebileceğini kaydetti.

Rusya, Suriye’de desteklediği Esad rejimiyle sorunların geride bırakılması ve Esad’ın etki alanını artırması için yıllardır gerek Türkiye gerekse Suriyeli Kürtler nezdinde çaba gösteriyor. 2011’de başlayan iç savaşın ardından kaybettiği toprakların büyük bölümünü son yıllarda geri kazanan Esad rejimi, şu an ülke topraklarının üçte ikilik kısmında kontrolü sağlamış durumda. Rejimin kontrolü dışındaki en önemli iki bölge ise Suriye’nin kuzeyinde Türkiye destekli grupların ve ABD destekli Kürtlerin kontrolündeki bölgeler.

Kürtler, önemli petrol rezervlerinin bulunduğu kuzeydoğu bölgesi dahil olmak üzere ülke topraklarının yaklaşık üçte birlik bölümünü elinde bulunduruyor. Bu bölgede Kürtlere destek veren Amerikan askerlerinin bulunması Şam açısından ayrı bir sorun teşkil ediyor.

“İşgalci” Türkiye, “katil” Esad dönemi bitiyor mu?

Ancak kuzeybatı bölgesindeki Türk askeri varlığı da Şam’ın kırmızı çizgileri arasında. Esad rejimi şimdiye kadar Türkiye’yi “işgalci güç” olarak nitelendirerek olası bir normalleşme için Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesini şart koşmuştu. Erdoğan’ın da Esad’a yönelik sıkça kullandığı “katil” gibi sert ifadeler hâlâ hatırlarda. Bölgede değişen dengelerin iki taraf açısından da yeni çıkar alanları yarattığı ve normalleşme sürecine bazı ortak çıkar ve kaygıların eşlik ettiği anlaşılıyor.

Londra merkezli Şark’ul Evsat gazetesinin kıdemli diplomasi editörü İbrahim Hamidi’nin aktardığı bilgilere göre, Temmuz ayında Suriye Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Memlük ile Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan Moskova’da bir görüşme gerçekleştirdi. Erdoğan da Ekim ayında yaptığı bir açıklamada alt seviyede görüşmeler gerçekleştiğini, Esad ile görüşmenin henüz gündemde olmadığını, zamanı gelince böyle bir görüşme gerçekleşebileceğini belirtmişti.

Erdoğan’ın Esad’a ilettiği teklif

ABD merkezli haber ajansı Associated Press (AP) ajansı, kısa süre önce Erdoğan’ın Esad’a bir teklif ilettiğini yazdı. Suriye ile yakın ilişkilere sahip Lübnanlı bir politikacıya dayandırılan iddiaya göre Erdoğan’ın mesajı Esad’a İran aracılığıyla iletildi. Lübnanlı politikacının aktardığı bilgilere göre Erdoğan Esad’a, “Suriye ordusunun şu an Kürtlerin elindeki bölgelere geri dönmesini, Kürt milislerin Suriye doğal gaz ve petrolünü kullanmasına engel olmasını ve Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin Suriye’ye geri dönmesini” teklif etti.

Erdoğan’ın mesajında Türk yetkilileri Şam’a göndermeye hazır olduğunu da belirttiği, ancak Esad’ın görüşmelerin üçüncü bir ülkede yapılabileceğine işaretle bu teklifi reddettiği kaydedildi.

AP’nin ulaştığı “üst düzey bir Türk yetkili” ise İran’ın arabuluculuk yaptığı bilgisini yalanlarken mesajın içeriğiyle ilgili yorumda bulunmadı. İran’ın Türkiye’nin Suriye’deki varlığına karşı olduğuna işaret eden Türk yetkili, Rusya’nın arabuluculuk konusunda çabaları olduğunu ancak “hiçbir ilerleme sağlanamadığını” söyledi.

SDG Ankara-Şam hattındaki gelişmelerden rahatsız

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin yöneticisi Rami Abdurrahman, belkemiğini YPG’nin oluşturduğu ve Suriye’de ABD’nin en önemli müttefiki konumundaki Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) Esad ile Erdoğan’ın ortak düşmanı olduğunu belirterek bu bölgede bir işbirliğinin söz konusu olabileceğine işaret ediyor.

Nitekim Şam ile Ankara arasındaki potansiyel yakınlaşma SDG’de rahatsızlık yaratmış durumda. SDG komutanı Mazlum Abdi, konuyu yakından takip ettiklerini ve gerekli önlemleri aldıklarını belirterek “Şam ile Ankara arasında herhangi bir anlaşma halkımızın iradesini hedef alıyor olacak, büyük bir suç teşkil edecek, Suriye’nin bazı bölümlerinin işgaline giden yolu açacaktır” dedi. Mazlum Kobani adıyla da bilinen Abdi, Türkiye’nin olası bir kara harekâtında asıl hedefin, stratejik önemi nedeniyle Kobani olacağını iddia ederek Kobani’nin Türkiye’nin kontrolündeki bölgeleri birbirine bağlama işlevi göreceğini söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye özel danışmanı ve baş müzakerecisi Aleksander Lavrentyev de bugün yaptığı açıklamada Suriyeli Kürtlere “ABD’den uzaklaşın” mesajı verdi. ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda “yıkıcı” bir rota izlediğini belirten Lavrentyev, “Kürt sorununun çözümünün bölgede durumun istikrara kavuşturulmasında önemli bir faktör olacağını kaydetti. Kürtlerin ABD’nin elinde rehine olduğunu ve bu durumun çözümü engellediğini savunan Lavrentyev, “ABD’nin varlığı olmasa Kürt sorunu çok hızlı bir şekilde çözümlenebilirdi. Buna eminim” diye konuştu.

Paylaşın

Erdoğan İle Esad’ın Görüşmesi Hangi Şartlarda Mümkün?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmeye yeşil ışık yakan son açıklamalarının ardından Ankara ile Şam yönetiminin ne gibi konu başlıklarını ele aldığı ve uzlaşmaya varıp varamayacağına ilişkin tartışmalar devam ederken, sürecin istihbarat görüşmelerinden çıkacak sonuca göre şekillenmesi bekleniyor.

2011’de Suriye’de başlayan iç savaşta Esad rejimiyle ipleri koparan ve Suriyeli muhalif gruplara güçlü destek veren Türkiye, jeopolitik dengelerin değişmesiyle birlikte başka ülkelerle yaptığı dış politika açılımlarının bir parçası olarak ve iç siyasi gerekçelerin de etkisiyle Şam yönetimi ile ilişkileri bir süreç içinde yeniden onarmak istiyor.

Prag’daki Avrupa Siyasi Topluluğu’nun ilk toplantısının ardından Perşembe günü düzenlenen basın toplantısında Erdoğan, bir gazetecinin “Suriye Devlet Başkanı ile bir görüşmeniz olması mümkün mü?” sorusu üzerine “Şu an itibarıyla böyle bir şey tabii söz konusu değil. Ama mümkün değildir gibi bir ifadeyi kullanmam da… alışılmış bir siyasetçi değilim. Dolayısıyla bir vakti, saati geldiğinde biz Suriye’nin Başkanı ile de görüşme yoluna gidebiliriz” yanıtını verdi.

İstihbarat görüşmelerinin sonucu bekleniyor

Gerek diplomatik gözlemcilere ve gerekse DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in ulaştığı yetkililere göre Suriye ile ilişkilere dair açılım bir süreç ve bugünden yarına tüm sorunların çözülmesini beklemek gerçekçi değil. Bu nedenle Ankara’da Şam ile ilişkilerin düzelmesinin mümkün olup olamayacağı konusunda istihbarat yetkililerinin yapmakta olduğu görüşmelerin sonucunu beklemek gerektiği görüşü hâkim.

MİT Başkanı Hakan Fidan’ın son haftalarda Suriyeli mevkidaşı Ali Memluk ile çok sayıda görüşme gerçekleştirdiği de geçtiğimiz günlerde basına yansımıştı.

Peki Şam yönetimi ile görüşmek Türkiye için neden önemli?

Dış Politika Uzmanı Gülru Gezer, Suriye ile Türkiye’nin 911 km’lik sınırı bulunduğunu anımsatarak, Suriye tarafına artık yerleşmiş olan PYD ve YPG unsurlarının Türkiye’nin istikrarını ciddi anlamda etkilediğini belirtiyor. Bu ilişkileri şu dönemde kritik kılan bir başka etmenin de Suriyeli mülteciler olduğunu söyleyen Gezer, şöyle konuşuyor:

“Dolayısıyla Türkiye’nin aracılarla değil doğrudan esasında Esad rejimiyle görüşmesi önemli. Bu bir tanıma anlamına da gelmez. Şimdi mesela Taliban yönetimiyle görüşülmüyor mu? Şam yönetimi ile de bu görüşmelerin olması bizim çıkarımızadır. Ülkenin istikrarı ve güvenliği açısından son derece önemli.”

Erdoğan Ağustos ayında yaptığı bir açıklamada da ılımlı bir tonda konuşmuş ve “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok. Devletler arasında siyasi diyalog veya diplomasi kesip atılamaz” demişti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Suriye ile Türk istihbarat örgütleri arasında temasların olduğunu, Türkiye’nin Suriye ile diyalog için ön şartları olmadığını söylemişti.

Suriye’nin ön koşulları

Ortadoğu Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan, Ankara ile Şam’ın pozisyonları arasında bazı ortak çıkar alanlarına rağmen halen bir karşıtlık durumu bulunduğunu ifade ederek, bunu şöyle açıklıyor:

“Suriye rejimi görüşmelerde sürekli olarak Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını geri çekmesini ve Suriyeli muhaliflere hem siyasi hem de silahlı gruplara olan desteğini sonlandırmasını bir ön koşul olarak öne sürüyor. Türkiye ise bu sorunun siyasi çözüm masasında neticelendirilmesini ama şimdilik terörle mücadeleye yani YPG ile mücadeleye birlikte odaklanılması konusunu ön plana çıkarıyor.”

“Terör grupları ile mücadelenin” Şam rejimi için de bir öncelik olduğunu ama Ankara’nınki gibi en başta gelen öncelik olmadığını belirten Orhan, onların önceliğinin daha çok İdlib ve diğer muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerin statüsü ve buradaki silahlı muhaliflerin silahtan arındırılması meselesi olduğunu kaydediyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad da geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir açıklamada Suriye krizinin çözümüne ilişkin Astana Platformu kapsamında Türkiye’nin verdiği sözleri tutmasını istediklerini belirterek, “Türk tarafından Astana sürecinde anlaşmaya varılan sözleri yerine getirme konusunda daha fazla ciddiyet bekliyoruz. Şu anda önümüzdeki tek engel bu. Ancak Rus ve İranlı dostlarımızın çabalarının doğru yönde ilerlediğine inanıyoruz” demişti.

Liderler buluşması için henüz erken mi?

Erdoğan’ın bu sözleri bir süredir gündemde olan ve istihbarat yetkilileri arasında teknik düzeyde devam ettiği bilinen Suriye yönetimi ile görüşme sürecini ve belki ileri tarihte Esad ile Erdoğan’ın bir araya gelme ihtimalini yeniden gündeme getirdi. Ancak uzmanlara göre liderler düzeyinde bir görüşme için henüz erken.

Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevi sırasında Şam’da da bulunan Gezer, iki ülkenin istihbarat birimlerinin bir süredir görüştüğünün bilindiğini belirterek, görüşmelerin gündemine dair şunları söylüyor:

“Şu noktada liderler düzeyinde bir toplantının yapılması söz konusu olamaz. Çünkü en basitinden belirli parametrelerde anlaşılması lazım. Mesela muhaliflerin sisteme entegre edilmesi, ondan sonra af çıkartılacaksa bunun nasıl olacağı. Göçmenlerin özgür iradeleriyle geri gitmeleri halinde neye maruz kalacakları, nasıl bir tabloyla karşılaşacakları. Bu gibi konuların hepsinin oturulup Esad rejimiyle konuşulması lazım.”

Gezer, şimdiye kadar Suriye’de pek çok kere af çıkartıldığını ancak bunların kapsamının sınırlı kaldığını da hatırlatıyor.

Bu arada Rusya da Ankara-Şam görüşmeleri için önemli bir etken olarak görülüyor.

Orhan, Erdoğan’ın son Esad açıklamalarını biraz da bu açıdan okumak gerektiğini belirterek, şunları söylüyor:

“Erdoğan esasında hem Rusya’ya hem de uluslararası kamuoyuna Türkiye’nin burada sorun yaratan taraf olmadığını da ve sorunun daha çok Şam rejimi kaynaklı olduğunu da gösterme niyetinde. Çünkü Rusya’nın bu konuda bir baskısı var. Türkiye’nin askeri operasyonunu engelleyip Şam ile sorunun çözülmesini istiyor ama Türkiye burada sorunun zaten Şam olduğunu ve görüşmelere daha uzak kaldığını göstermeye çalışıyor.”

Orhan, belki iki ülkenin güvenlik kurumları arasındaki görüşmeler neticesinde bazı güven artırıcı önlemlerin gündeme gelebileceğini ve bunun sonucu oluşan güven ortamıyla daha ileri adımların atılabilmesinin mümkün olabileceğini ifade ederek, Türkiye’nin bölgedeki diğer ülkelerle normalleşmelerine de bakıldığında bu süreçlerin yavaş ilerlediğine işaret ediyor. Orhan, bu nedenle belki olacaksa da ileri aşamalarda ancak dışişleri bakanları düzeyinde bir görüşmeyi daha mümkün görüyor.

Suriyelilerin eve dönüşü nasıl mümkün olacak?

Ankara’nın Şam ile arayı düzeltme gayretlerinin temelinde Rusya ile ilişkilerin rol oynaması kadar seçim öncesi Suriyeli mültecilerle ilgili bir adım atarak, seçmenlerin tepkisini azaltma isteği de yatıyor. Ancak mültecilerle ilgili sorunu çözmenin de hemen mümkün olması beklenmiyor.

Türkiye halen dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke. Afganistan ve diğer bazı ülkelerden gelen sığınmacıların yanı sıra resmi rakamlara göre şu anda Türkiye’de yaklaşık 3,7 milyon Suriyeli yaşıyor. Ancak kayıt dışı sığınmacılar nedeniyle bu sayının çok daha yüksek olduğu da belirtiliyor.

Son aylarda iç siyasette tansiyonun artmasına da neden olan sığınmacılar meselesi muhalefet tarafından gündeme getirilirken, bu nedenle iktidar da tutum değişikliğine giderek, Suriye’de güvenli bölgelere gönüllü dönüş için proje hazırlamaya başlamıştı. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığı güvenli bölgede briket evler yaparak geri dönüşü hızlandırmak istiyor. Erdoğan son açıklamasında 550 bin civarında Suriyeli’nin kendi topraklarına döndüğünü belirtirken, bağımsız gözlemcilere göre bu rakamları teyit etmek bu aşamada çok mümkün değil.

ORSAM’dan Oytun Orhan, Türkiye’deki Suriyelilerin veya İdlib’deki Suriyelilerin evlerine geri dönüşü meselesinin çözümünün son derece zor olduğunu söyleyerek, şu noktaya dikkat çekiyor:

“Çünkü Esad rejiminin bu konuda çok ciddi bir samimiyet testi içerisine gireceğini, zira bu insanların evlerine dönmesinin Esad rejimi tarafından güvenlik riski olarak algılanacağını düşünüyorum. Bu noktada da Türkiye’nin beklentilerine uygun bir tavır alması çok mümkün gözükmüyor Esad rejiminin. Ve orada da bir tıkanma yaşanması çok muhtemel.”

Dış Politika Uzmanı Gülru Gezer de Suriyelilerin insan onuruna yakışır bir şekilde kendi ülkelerinde yaşayabilmeleri için bir mekanizmanın tesis edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Aslında üzerinde mutabakata varılması gereken çok husus var. Bu kolay bir süreç değil. Ama diyaloğun da bir şekilde başlaması gerekir. Çünkü Suriye’deki iç savaş kemikleşmiş bir probleme dönüşmekte ve bundan da en fazla etkilenen Türkiye” yorumu yapıyor.

Paylaşın

Türkiye Ve Suriye’yi Birbirlerine Kim Ve Ne Yaklaştırıyor?

Suriye parlamentosu Uluslararası Komitesi başkanı Butrus Marjan İzvesitiya’ya Ankara’nın “kuzey Suriye’deki kontrol ettiği bölgelerden geri çekilmesi ve Suriye Arap Cumhuriyeti (SAR) topraklarındaki terörist gruplara destek vermemesi” koşuluyla Suriye’nin Türkiye’yle ilişkileri yeniden kurmaya hazır olduğunu açıkladı.

Önceki günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın işbaşından uzaklaştırılması niyetinde olmadığını belirtmiş, Dışişleri Bakanı da, komşu ülkeyle diyaloğu sürdürme konusunda herhangi bir ön koşulları bulunmadığını belirtmişti.

Rusya Federasyonu Parlamentosu’nun üst kurulu Federasyon Konseyi’nden İzvestiya’ya, Rusya Federasyonu’nun Şam ile Ankara arasındaki yakınlaşmaya olumlu baktığı söylendi. Uzmanlar, iki ülke arasındaki ilişkilerin çözüm yoluna girmesinin Türkiye’de yaklaşan seçimler ve [Ankara’nın] Suriyeli mülteciler sorununu çözme ihtiyacından kaynaklandığı kanısında.

180 derece dönüş

6 Ağustos’ta Soçi’de Vladimir Putin ile görüşmeden dönüş yolunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ve Suriye istihbarat servislerinin “terör örgütleri”yle mücadele konusunda diyalog yürüttüğünü söylemişti.

Genel olarak yeni bir şey içermeyen bu açıklama  -Türkiye ile Suriye arasındaki güvenlik alanında diyalog Suriye’deki 10 yıllık iç savaş boyunca sürdürülmüştü- Şam’la yakınlaşmaya yönelik bir dizi ek adım öncesinde gelmişti.

11 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu rotayı biraz daha net bir şekilde özetledi. Bakan, “Ankara, Suriye muhalefeti ile Esad rejimi arasındaki siyasi uzlaşmayı destekliyor” dedi.

Çavuşoğlu, Ekim 2021’de Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile bir araya geldiğini de belirtti -bu, 2011’de Suriye’de iç savaşın patlak vermesi öncesinden bu yana iki ülke politikacıları arasındaki en üst düzey buluşmaydı.

Daha yakın zamanlarda ifadeler daha da belirginleşti. 19 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şam ile “diplomasinin asla kesilmemesi gerektiğini” ve Ankara’nın “Suriye ile [ilişkilerde] daha fazla adım atması gerektiğini”, Türkiye’nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirmeyi amaçlamadığını söyledi.

Bakan Çavuşoğlu, Erdoğan’ın sözlerinin ardından, Ankara’nın Şam’la diyaloğun yeniden kurulması için ön koşul belirlemediğini de sözlerine ekledi.

Bu, Türk liderliğinin gidişatında köklü bir değişikliğe işaret ediyor. Ankara, Mart 2012’de Suriye’yle diplomatik ilişkilerini koparmış ve büyükelçiliğini kapatmıştı. Aynı yıl Ağustos’ta Erdoğan, Esad hükümetini “terörist” olarak nitelendirerek, savaşta ölen Suriyelilerin hayatları için “rejimin bir bedel ödeyeceğini” kaydetmişti.

Sıcaklaşan söylem ikliminde medya, Türkiye ve Suriye liderlerinin 15-16 Eylül’de Semerkant’ta yapılacak ŞİÖ zirvesinin oturum aralarında bir araya gelebileceğini ileri sürse de Türkiye Dışişleri Bakanlığı başkanı bu olasılığı yalanladı.

Butrus Marjan: Türkiye işgalci olduğunu ve terörist çeteleri barındırdığını kabul etmeli 

Suriye parlamentosunun uluslararası komitesi başkanı Butrus Marjan, İzvestiya’ya verdiği demeçte, Şam’ın Ankara ile ilişkileri geliştirmeye hazır olduğunu söyledi -ancak bir dizi koşulla.

Marjan “Her şeyden önce Türkiye, yabancı toprakları işgal ettiğini, BM Güvenlik Konseyi kararıyla bu şekilde sınıflandırılan terör çetelerini barındırdığını kabul etmelidir. Ayrıca Türkiye’nin işgal altındaki Suriye topraklarından çekilmeye hazır olması gerekiyor ve o zaman evet, Suriye ilişkileri geliştirmeye hazır olacak” dedi.

Suriyeli siyasetçi ülkeler arasındaki ilişkilerin, her iki devletin ortak çıkarları dikkate alınarak, iyi komşuluk ilişkileri temelinde inşa edilmesi gerektiğini belirtti.

Marjan, “Türkiye önce söylediklerim[i yerine getirmeye] hazırsa, Suriye de Ankara ile ilişkilerini geliştirmeye hazırdır. Ama şimdilik, bahsettiğim engeller hala devam ediyor ve bunlar temel,” diye ekledi. Marjan, Suriye ve Türkiye istihbarat teşkilatlarının başkanlarının görüşmesini doğrulamadı, ancak yalanlamadı da: “Ülkeler arasında güvenlik alanında temaslar var.”

“[Bu ilişkiler], terörle mücadelede kullanılabilir çünkü Türkiye de bundan zarar görüyor. Ve bu temaslar, Türkiye’de barınmakta olan kimi terörist çetelere karşı savaşmakta ortak çıkarımız olduğu anlamında gelebilir” dedi.

Dışişleri İzvestiya’ya yanıt vermedi

Dışişleri Bakanlığı, İzvestiya’nın görüş talebine yanıt vermedi. Ancak daha önce, hükümet yanlısı Türkiye gazetesi, Türkiye’nin Beşar Esad hükümetine, Kürt YPG’nin Suriye topraklarından “tamamen çıkarılması” ve Suriyeli mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşü de dahil olmak üzere beş talepte bulunduğunu bildirmişti.

Gazete’nin iddiasına göre Suriye de buna karşılık “İdlib, Reyhanlı-Cilvegözü ve Kesep kontrol noktaları ile Cilvegözü ve Şam arasındaki ticaret koridorunun, Deyrizor ve Haseke arasındaki M-4 otoyolunun kontrolününün Şam’a devrini” ve “Ankara’nın Suriye’ye yönelik ABD ve AB yaptırımlarının kaldırılmasını desteklemesi”ni istemişti.

Seçim süreci

Federasyon Konseyi Uluslararası İşler Komitesi Birinci Başkan Vekili Vladimir Jabarov, İzvestiya’ya Rusya’nın Türkiye ve Suriye arasındaki yakınlaşmanın iki ülke ilişkileri açısından olumlu bir adım olarak gördüğünü söyledi.

Jabarov, “Türk liderliğinin daha önce Beşar el-Esad’ı Suriye’nin meşru lideri olarak tanımayı reddetmiş olduğu göz önünde tutulursa müzakereler her halü karda olumlu bir adımdır.” dedi. “Müzakerelerin olması bile çok iyi arkasından ne gelir bakalım görelim”

Türkiye Gündemi Telegram kanalı yazarı Yaşar Niyazbayev de Ankara-Şam ilişkilerinde olumlu gelişmeler gerçekleştiği ve bunların hakiki olduğu kanısında.

Yorumcu, İzvestiya’ya verdiği demeçte “Yakınlaşma, Erdoğan’ın Ağustos başlarında Soçi’ye yaptığı ziyaretin ardından uçakta gazetecilere, Vladimir Putin’in kendisine kuzey Suriye’de askeri operasyon yürütmemesi, ve Beşar Esad ile müzakere yürütme tavsiyesinde bulunduğunu söylemesiyle başladı. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan ve Erdoğan’a yakın sosyalist Vatan Partisi liderliğinden olumlu sinyaller geldi. Hatta ilişkileri 2011’den öncesi düzeye döndürmek üzere çağrılar bile yapıldı” dedi.

Arap ayaklanması ve Suriye’deki iç savaş başlamadan önce Şam ve Ankara arasında çok yakın ilişkiler kurulmuştu. 2010’da iki ülke arasındaki ticaret cirosu 1.8 milyar doları aşmış, Türkiye Suriye’nin en büyük ticaret ortağı olmuştu.

2012’de ilişki en düşük noktasıya geriledi: Türkiye’nin 2010’daki 1.4 milyar dolara olan Suriye’ye ihracatı 501 milyon dolara düştü.

Ancak 2017-2018’de Türkiye’nin Suriye’ye ihracatı savaş öncesi seviyelere döndü: 2017’de neredeyse 1,4 milyar dolara ulaşmıştı.

Yaşar Niyazbayev, Erdoğan’ın şu anda Suriye ile yakınlaşmasının iki ana nedeni olduğunu vurguluyor. Suriyeli mülteciler ve Kürt ayrılıkçılar.

“Erdoğan ve muhalefet mülteciler ve ayrılıkçılar konusunda hemfikir”

“Türkiye’de zaten Suriye’den 3,6 milyon mülteci var, bu iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin itibarını olumsuz etkiliyor. Bu arka plana üzerinde muhalefet, Erdoğan’ı ve göç politikasını aktif bir biçimde eleştiriyor. Açıkça yabancı düşmanı açıklamalar yapan kendi güçlü seçmen kitlesine sahip bir milliyetçi parti bile kuruldu,” diyor

Kürt sorununda, Yaşar Niyazbayev’in açıkça ortaya koyduğu gibi, Erdoğan’ın karşısına koyduğu ana hedef, savaşçıları kuzey Suriye’de barınan, Türkiye’de yasaklı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Türkiye’nin güney sınırlarını yönelik topçu atışlarından korunmak.

Türkiye’nin Suriye’nin Tel Rıfat kenti bölgesinde gerçekleştirmek istediği askeri operasyonun ilk hedefi, tüm Suriye-Türkiye sınırı boyunca 30 kilometrelik bir “güvenlik kuşağı” oluşturmak, yani Suriye’nin kuzeyinde “Fırat Kalkanı” (2016), “Zeytin Dalı” (2018) ve “Barış Pınarı” (2019) operasyonları sırasında başlayan kontrollü bir “koridor” inşaatını tamamlamaktı.

Yaşar Niyazbayev, “Bu bağlamda, hem Erdoğan hem de muhalefet, güney sınırlarını güvence altına almanın en iyi yolunun askeri işgal değil, Şam ile müzakereler olduğu konusunda hemfikir oldular” diyor.

Şam ve YPG arasındaki temaslar artarken

Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin ısındığına ilişkin haberler, Şam’ın Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt gruplarla yakınlaşmaya başladığı haberleriyle aynı zamana denk geliyor. Özellikle yaz aylarında Suriye ordusu ve Kürt Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) ortak devriyelerine ilişkin açıklamalar yapıldı. Ancak Kürt hareketi liderlerinin de açıkça dile getirdiği gibi, Şam ve Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki Kürtler’e özerklik tanınması konusundaki müzakerelerde ilerleme yok.

Ankara ve Şam arasındaki yakınlaşma, Suriye ve Türkiye arasında halihazırda yürürlükte olan 1998 Adana anlaşmalarıyla tutarlı. İki ülkenin güvenlik alanında pekiştirdiği işbirliği sonrasında Şam PKK’nın kendi topraklarında faaliyet göstermesine izin vermeyeceğini kabul etti. Ancak Ankara’nın, Suriye muhalefetini ve Suriye’deki Özgür Suriye Ordusunu (ÖSO) açıkça desteklemesine Şam, Suriye’nin kuzeyinde PKK ve diğer Kürt gruplarla temaslar kurarak karşılık verdi.

Ocak 2019’da Rusya Federasyonu ve Türkiye cumhurbaşkanları arasındaki bir toplantıda her iki lider de yeniden Adana anlaşmalarına değindi Vladimir Putin, Ankara ile Şam arasındaki 20 yıllık anlaşmanın hala bağlayıcı olduğunu vurgularken, Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin bunu gündeminde tutacağını belirtti.

“Çözüm” Erdoğan’ın imajı için 

Siyaset bilimci Kerim Has’a göre, seçimler öncesi imaj açısından Şam ile yakınlaşma Cumhurbaşkanı Erdoğan için gerekli olabilir.

Yorumcu İzvestiya’ya verdiği söyleşide Erdoğan’ın yakın gelecekte -Suriye ile ilişkilerin tamamen yeniden kurulmasına değil- ama Türkiye’deki mülteci sorununu Şam ile ilişkilerin yeniden kurulması yoluyla çözebileceğini göstereceği bir sonuç elde etmek istediğini söyledi.

Siyaset bilimci Has, Türk liderin sözlerini yerine getirmek için zamanı olamayacağı için fazla telaş etmeyeceği görüşünde

Türkiye’deki seçimlerde Suriye kartı ilk kez kullanılmayacak. Mart 2011’de, Suriye’deki çatışma başladığında, o zaman Başbakan olan Erdoğan (Türkiye, Temmuz 2018’deki rejim değişikliğine kadar 95 yıl boyunca parlamenter bir cumhuriyetti) Suriye muhalefetinin eylemlerini açıkça destekledi -bu, Haziran 2018 seçimlerinde Erdoğan’ın iktidarını pekiştirdi. Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) rekor yüzde 49,9 oy alırken, muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 29’da kalmıştı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın