Nükleer Güçlerin Rekabeti Tırmanıyor

Nükleer güç olan ABD, Rusya, Kuzey Kore, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan ve İsrail’in 2024’te nükleer silahlar için harcamaları yüzde 11 oranında artarak 100 milyar 200 milyon dolara ulaştı.

Bu artışın nükleer silahların modernizasyonu ve nükleer silah cephaneliğinin güçlendirilmesi için yapılan yatırımları yansıttığı belirtiliyor. Beş yıl önce nükleer güçlerin nükleer silahlara toplam harcaması 68 milyar dolar tutarındaydı. Yani son beş yılda nükleer silahlara harcamalar yüzde 47’den fazla artmış olması dikkat çekiyor.

Dünyada nükleer silahlara sahip dokuz devletin nükleer silahlarını modernize etme ve cephanelerini arttırma yarışı yeni bir boyut kazanıyor.

Nükleer Silahların İmha Edilmesi Koalisyonu (ICAN) tarafından bugün Cenevre’de açıklanan rapor, nükleer güçlerin nükleer cephanelerini modernize etmek ve güçlendirmek için geçtiğimiz yıl harcamalarını dikkat çekici bir oranda artırdığına dikkat çekiyor.

ICAN raporuna göre nükleer güç olan ABD, Rusya, Kuzey Kore, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan ve İsrail’in 2024’te nükleer silahlar için harcamaları yüzde 11 oranında artarak 100 milyar 200 milyon dolara ulaştı.

Bu artışın nükleer silahların modernizasyonu ve nükleer silah cephaneliğinin güçlendirilmesi için yapılan yatırımları yansıttığı belirtiliyor. Beş yıl önce nükleer güçlerin nükleer silahlara toplam harcaması 68 milyar dolar tutarındaydı. Yani son beş yılda nükleer silahlara harcamalar yüzde 47’den fazla artmış olması dikkat çekiyor.

ABD, 2024’te 56 milyar 800 milyon dolara ulaşan tutar ile nükleer silahlara diğer tüm ülkelerin toplamından daha fazla harcama yapan ülke oldu. ABD’yi, 12 milyar 500 milyon dolar ile Çin, 10 milyar 400 milyon dolar ile İngiltere izledi.

Raporda, “Nükleer silaha sahip ülkelerin 2024’te nükleer silah geliştirmek ve bunları muhafaza etmek için harcadıkları para, neredeyse Birleşmiş Milletler bütçesinin 28 katına eşit” tespitine yer verildi. Bu verileri açıklayan ICAN, küresel çapta nükleer silahsızlanma için mücadele sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu bir koalisyon.

ICAN 2017’de Birleşmiş Milletler’de (BM) 122 ülke tarafından kabul edilen ve 2021’de yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması’nın yolunun açılmasına öncülük etmişti. Bu başarısından dolayı 2017’de Nobel Barış Ödülü’nü layık görülmüştü.

ICAN’ın politika ve araştırma koordinatörü Alicia Sanders-Zakre, özellikle İngiltere ve Fransa’daki harcama artışının Ukrayna’daki savaş ve artan gerginliklerle ilişkili olabileceğini belirtti. Sanders-Zakre “İngiltere ve Fransa’daki harcama artışında, en azından siyasi liderlerin söylemlerinde, Ukrayna’daki devam eden savaşa ve gerginliklere atıfta bulunulduğunu gördük ve bu bir rol oynuyor olabilir” dedi.

İngiltere ve NATO’daki diğer müttefikler artık Rusya’yı Avrupa için en önemli tehdit olarak görüyor. Bu nedenle Almanya gibi pek çok ülke savunma harcamalarını devasa boyutta artırarak silahlanmaya hız veren planlarını da uygulamaya başladı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

ABD Savunma Bakanlığı F-35 Talebini Yarıya İndirdi

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ABD’nin en büyük savunma şirketi Lockheed Martin tarafından geliştirilen F-35 talebini 48’den 24’e düşürdü. Karar, Lockheed Martin’e ciddi bir darbe anlamına geliyor.

ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon), Lockheed Martin üretimi F-35 savaş uçaklarıyla ilgili olarak Kongre’den talebini yarı yarıya azalttığı bildirildi. Bloomberg’in haberine göre, Bakanlık bu hafta Kongre’ye gönderilen tedarik talep belgesinde Hava Kuvvetleri için geçen yıl öngörülen 48 uçağa karşılık, yalnızca 24 adet savaş uçağının alınmasını istedi.

Haberde, Hava Kuvvetleri’nin artık F-35 uçakları için 3,5 milyar dolar, bu uçaklar için önceden malzeme tedariki amacıyla ise 531 milyon dolar talep etmeyi planladığı belirtildi.

Pentagon’un ayrıca bu mali yıl için Kongre tarafından onaylanan 17 uçak yerine donanmanın F-35’in uçak gemisine uyumlu versiyonundan 12 adet talep ettiği, Deniz Piyadeleri’nin ise bu yılki bütçeye kıyasla iki uçak daha az alacağı ifade edildi.

Bllomberg’in haberinde talebin azaltılmasının, Hava Kuvvetleri’nin 2026 mali yılı bütçesini güncelleme yollarından biri olma ihtimaline dikkat çekildi. Revizyonun, Savunma Bakanı Pete Hegseth’in, önümüzdeki beş yıl içinde ABD’nin askeri harcamalarını yüzde 8 oranında düşürme planına uyum sağlama amacı taşıyor olabileceği belirtildi.

Diğer yandan Bakan’ın geçen Şubat ayında kesintilerden muaf tuttuğu 17 alandan biri Hava Kuvvetleri’nin yeni insansız hava aracı (İHA) programı olmuştu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın sosyal medya üzerindenkarşılıklı ithamlarla köprüleri attığı milyarder Elon Musk’ın da aralarında olduğu bazı Cumhuriyetçiler F-35’lerin üretimini sert biçimde eleştirerek, “İHA çağına” vurgu yapmıştı.

Karar, ABD’nin en büyük savunma sanayi şirketi olan Lockheed Martin’e ciddi bir darbe anlamına geliyor. Söz konusu kesinti, Hava Kuvvetleri’nin dünyanın en büyük silah programı F-35’in en büyük müşterisi konumunda olması nedeniyle oldukça kritik.

Lockheed Martin’in mali biriminin yöneticisi, Mayıs ayında teknik modernizasyona bağlı gecikmelerle boğuşan F-35 jetleri için şirkete nihai sözleşmenin verilmesini beklediklerini söylemişti.

Lockheed Martin, 2024 yılında ABD ve müttefiklerine toplam 110 adet F-35 savaş uçağı teslim etti. F-35 programı, şirketin gelirlerinin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturuyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Avusturya’daki Okul Saldırısında En Az 10 Kişi Öldü

Avusturya’nın güneyindeki Graz kentindeki bir ortaokulda meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda kişi de ağır yaralandı. Yerel medya, 30 kadar kişinin yaralandığını bildirdi.

Haber Merkezi / Graz Belediye Başkanı Elke Kahr, Avusturya’nın APA haber ajansına verdiği demeçte, saldırıda önce dokuz kişinin öldüğünü söyledi, ardından ölü sayısını on olarak açıkladı.

Avusturya Başbakanı Christian Stocker, silahlı saldırıyı “ulusal bir trajedi” olarak nitelendirdi ve ülkenin hissettiği acı ve kederin tarif edilemez olduğunu söyledi.

Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, “Bu dehşet kelimelerle ifade edilemez. Bugün Graz’daki bir okulda yaşananlar ülkemizin kalbini derinden sarsmıştır.” dedi. Van der Bellen, Avusturya’nın yas tuttuğunu ve acı çeken herkesle dayanışma içinde olduklarını belirtti.

Yerel medya saldırının okulun eski bir öğrencisi tarafından gerçekleştirildiğini duyurdu. Yerel medyaya demeç veren polis sözcüsü Fritz Grundning, saldırı sonrasında failin kendi hayatına da son verdiğinin değerlendirildiğini açıkladı.

Yerel medya güvenlik yetkililerine dayandırdığı haberlerinde saldırganın olayı tek başına gerçekleştirdiğini duyurdu. Saldırının gerekçesi hakkında henüz bilgi bulunmuyor.

Avusturya’da benzer silahlı saldırılar çok nadir olarak gerçekleşiyor. Küresel Barış Endeksi Avusturya’yı dünyanın en güvenli 10 ülkesi arasında gösteriyor. Yetkililer saldırıyı ‘Cumhuriyet tarihinin en kanlı kitlesel silahlı saldırılarından’ biri olarak değerlendiriyor.

Yaklaşık 300 bin nüfuslu Graz, Avusturya’nın güneyindeki Steiermark (Styria) eyaletinin başkenti.

Paylaşın

ABD, Suriye’deki Askeri Varlığını Azaltmaya Başladı

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), ABD güçlerinin Suriye’nin doğusundaki Deyr ez-Zor eyaletindeki iki büyük askeri üsten çekildiğini bildirdi.

Haber Merkezi / SOHR’a göre, geri çekilme 18 Mayıs’ta kademeli olarak başladı ve son 48 saatte hızlandı. Zırhlı araçlar ve lojistik ekipmanlar da dahil olmak üzere ABD askeri konvoylarının, ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrol ettiği bölgedeki stratejik karakollar olan el-Ömer petrol sahası ve Konoco gaz sahasından ayrıldığı görüldü.

Çekilmenin ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyona ait uçakların yoğun uçuşları sırasında gerçekleştiği belirtildi. Geri çekilmenin ardından boşalan yerlere SDG özel kuvvetler komandoları konuşlandırıldı.

Gözlemevinin kaynaklarından alınan bilgiye göre, ABD kara birlikleri bu iki noktadan çekilirken, koalisyon güçlerinin desteğiyle IŞİD militanlarına yönelik ortak operasyonlar, ABD güçlerinin bulunduğu Haseke ilinin güneyindeki Şeddadi üssünden devam edecek.

Gözlemevi, ABD’nin bu mevzilerden çıkmasının tam bir geri çekilme anlamına gelmediğini, ancak yine de bölgedeki ABD birliklerinin en önemli yeniden konumlanmalarından biri olduğunu kaydetti.

Öte yandan ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, NTV televizyonuna verdiği demeçte ABD’nin Suriye’deki askerî varlığını azaltmaya başladıklarını ve bir üs dışında diğer tüm askerî üslerin kapatılmasını planladıklarını kaydetti.

Beşar Esad rejiminin 8 Aralık’ta devrilmesinin ardından, Doğal Kararlılık Operasyonları (OIR) kapsamındaki askerlerin çekilmeye başlandığını belirten Barrack, “OIR çerçevesindeki varlığımızın azaltılması gerçekleşiyor. 8 üsten, 5 ve 3’e düştük, sonunda bire indireceğiz” dedi. OIR, 2014 yılında IŞİD’e karşı mücadele hedefiyle oluşturulmuştu.

NTV’ye verdiği röportajda Esad’ı devirerek iktidara gelen Ahmed Şara yönetiminin güvenlik konusunda hâlâ büyük sınamalarla karşı karşıya olduğunu belirten Barrack, ülkedeki etnik ve dinî grupların entegre edilmesi çağrısı yaparak “Hâlâ çok aşiretsel. Bir araya getirmek çok zor. Ama bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum” diye konuştu.

Paylaşın

Trump İle Putin Görüştü: Rusya, Ukrayna İle Çalışmaya Hazır

Donald Trump ile telefonda görüşen Vladimir Putin’in “Rusya’nın gelecekte olası bir barış anlaşmasına ilişkin bir memorandum üzerinde Ukrayna ile çalışmaya hazır olduğunu ve bunu teklif edeceğini” söylediği belirtildi.

Haber Merkezi / ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin en az iki saat süren bir telefon görüşmesi yaptı.

Putin, görüşmenin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Rusya’nın çatışmaların durdurulmasından yana olduğunu ancak barışa giden en etkili yolların geliştirilmesi gerektiğini ifade etti. Putin ayrıca Trump’ın görüşmede Ukrayna’daki çatışmaların sona erdirilmesi konusundaki tutumunu dile getirdiğini söyledi.

Putin, Rusya’nın Ukrayna ile ateşkes de dahil olmak üzere bir mutabakat üzerinde çalışmaya hazır olduğunu vurguladı. Trump ile yaptığı görüşmeyi anlamlı, samimi ve çok faydalı olarak nitelendiren Putin, ABD’nin Moskova ile Kiev arasında doğrudan müzakerelerin yeniden başlamasına katılımından dolayı Amerikalı mevkidaşına teşekkür etti.

Trump-Putin görüşmesi, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in, “Sabrımız taşıyor” çıkışının ardından gerçekleşti. Vance, Trump-Putin görüşmesinden saatler öncesinde yaptığı açıklamada Rusya’nın savaşı sona erdirmeye istekli olmaması halinde “ABD’nin eninde sonunda bunun kendi savaşı olmadığını söylemek zorunda kalacağını” ifade etti.

“Burada bir çıkmaz olduğunun farkındayız” sözlerini kaydeden ve Trump’ın Putin’e “Bak, bu konuda ciddi misin?” sorusunu yönelteceğini aktaran Vance, “Dürüst olmak gerekirse Başkan Putin’in bu savaştan nasıl çıkacağını tam olarak bilmediğini düşünüyorum” diye konuştu.

Vance, “Tango yapmak için iki kişi gerekir. Başkan’ın (Trump’ın) bunu yapmaya istekli olduğunu biliyorum, ancak Rusya bunu yapmaya istekli değilse, o zaman eninde sonunda bu bizim savaşımız değil diyeceğiz… Bitirmeye çalışacağız ama bitiremezsek sonunda şöyle diyeceğiz: ‘Biliyor musunuz? Denemeye değerdi ama artık denemeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Bu noktaya nasıl gelindi?

Rusya lideri Putin’in İstanbul’da yapılması planlanan görüşmelere katılması çağrıları karşılık bulmadı. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’dan Körfez ülkeleri gezisinin ikinci durağı Katar’a geçerken uçakta konuşan Trump “Benim orada olmamı tercih edeceğini biliyorum ve bu da bir ihtimal. Savaşı sona erdirebilirsek, bunu düşüneceğim” demişti.

Reuters’ın aktardığına göre Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva da 14 Mayıs Çarşamba günü Putin’i arayarak Türkiye’ye gitmesini istedi. Trump, Rusya ve Ukrayna arasında 30 günlük bir ateşkes istiyor ve Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy de buna destek veriyor.

Ancak Putin önce görüşmelerin başlamasını istediğini ve bu müzakerelerde ateşkesin ele alınabileceğini söylemişti. Rus lider 11 Mayıs Pazar günü Ukrayna’yla İstanbul’da “herhangi bir önkoşul olmadan” doğrudan görüşme yapılmasını önermişti. Ancak Putin bu açıklamasında görüşmelerde ülkesini kimin temsil edeceğini söylememişti.

Zelenskiy ise sadece Putin’in katılması halinde görüşmelerde yer alacağını açıklamıştı. Zelenskiy ve Putin yalnızca Kasım 2019’da Paris’te yüz yüze görüşmüştü.

İki ülke arasındaki son doğrudan diyalog ise Mart 2022’de, Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlamasından haftalar sonra İstanbul’da gerçekleşmişti.

Putin ve Trump’ın 2025’teki 3. konuşması

Putin ve Trump, ABD Başkanı Ocak 2025’te göreve geldikten sonra iki telefon görüşmesi gerçekleştirdi. 12 Şubat’taki ilk görüşmede Putin ve Trump, Ukrayna meselesi ile ikili ilişkilerde biriken sorunları ele aldı.

İki lider, yüz yüze görüşmeler de dahil temasların sürmesi konusunda mutabakat sağladı. 18 Mart’a gelindiğinde Rusya ve ABD’nin başkanları telefonda ikinci kez görüştü. Ukrayna ve Ortadoğu’daki sorunları istişare eden Putin ve Trump, ikili ilişkileri de etraflıca konuştu.

Putin, Trump’ın Ukrayna’da ateşkes fikrini bazı çekincelerle birlikte destekledi ve enerji tesislerine yönelik bombardımanların durdurulması için Rus ordusuna derhal emir verdi. Fakat Kiev rejiminden aynı yönde bir adım gelmedi.

Paylaşın

Rusya Ve Ukrayna Esir Takasında Anlaştı

İstanbul’da görüşen Rusya ve Ukrayna’dan yetkililer, 1000’er savaş esirinin takas edilmesi konusunda anlaştılar. Bu, savaşın başlamasından bu yana yapılan en büyük takas olacak.

Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde yapılan görüşme sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Rus heyeti ile “1000 kişiye karşılık 1000 kişinin takas edilmesi konusunda” anlaştıklarını söyledi.

Görüşmede ayrıca liderler düzeyinde olası bir toplantının da ele alındığını duyuran Umerov, “Şimdi esir takası yapmaya ihtiyacımız var. Yakında bir sonraki aşamanın ne olduğunu size bildireceğiz” dedi.

Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana Moskova ve Kiev arasında yapılan ilk doğrudan görüşmeler cuma günü iki saatten kısa bir süre sonra İstanbul’da sona erdi.

30 günlük ateşkes konusunda bir anlaşmaya varılamazken, Moskova’nın işgal ettiği dört bölgeden Kiev’in çekilmesini talep ettiği bildirildi. Ukrayna medyası bu dört bölgenin Donetsk, Luhansk, Zaporizhzhia ve Herson olduğunu ve Rusya’nın hiçbirini tam olarak kontrol etmediğini yazdı.

Diğer yandan, iki taraf da 1000’er savaş esirinin takas edilmesi konusunda anlaştı. Bu, savaşın başlamasından bu yana yapılan en büyük takas olacak.

Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov, görüşme sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Rus heyeti ile “1000 kişiye karşılık 1000 kişinin takas edilmesi konusunda” anlaştıklarını söyledi.

Görüşmede ayrıca liderler düzeyinde olası bir toplantının da ele alındığını duyuran Umerov, “Şimdi esir takası yapmaya ihtiyacımız var. Yakında bir sonraki aşamanın ne olduğunu size bildireceğiz” dedi.

Ayrıca Dışişleri Bakanı Hakan Fidan her iki tarafın da tekrar bir araya gelme konusunda “prensipte” anlaştığını söyledi.

Bu noktaya nasıl gelindi?

Putin’in günlerdir İstanbul’da yapılması planlanan görüşmelere katılıp katılmayacağı merak ediliyordu.

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’dan Körfez ülkeleri gezisinin ikinci durağı Katar’a geçerken uçakta konuşan Trump “Benim orada olmamı tercih edeceğini biliyorum ve bu da bir ihtimal. Savaşı sona erdirebilirsek, bunu düşüneceğim” demişti.

Reuters’ın aktardığına göre Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva da 14 Mayıs Çarşamba günü Putin’i arayarak Türkiye’ye gitmesini istedi. Fakat bu çağrılar karşılık bulmadı.

Trump, Rusya ve Ukrayna arasında 30 günlük bir ateşkes istiyor ve Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy de buna destek veriyor. Ancak Putin önce görüşmelerin başlamasını istediğini ve bu müzakerelerde ateşkesin ele alınabileceğini söylemişti.

Rus lider 11 Mayıs Pazar günü Ukrayna’yla İstanbul’da “herhangi bir önkoşul olmadan” doğrudan görüşme yapılmasını önermişti. Ancak Putin bu açıklamasında görüşmelerde ülkesini kimin temsil edeceğini söylememişti.

Zelenskiy ise sadece Putin’in katılması halinde görüşmelerde yer alacağını açıklamıştı. Zelenskiy ve Putin yalnızca Kasım 2019’da Paris’te yüz yüze görüşmüştü.

İki ülke arasındaki son doğrudan diyalog ise Mart 2022’de, Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlamasından haftalar sonra İstanbul’da gerçekleşmişti.

Paylaşın

Trump, Şara İle Görüştü: İsrail İle Normalleşin

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüşen ABD Başkanı Donald Trump, Şara’ya İsrail ile ilişkileri normalleştirme çağrısında bulundu.

ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi. İki ülke arasında başkanlar düzeyinde 25 yıl aradan sonra gerçekleşen bu görüşme, Trump’ın Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırma kararını açıklamasının ertesi gününde yapıldı.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, sosyal medya platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, gerçekleşen dörtlü toplantıya ilişkin ayrıntıları kamuoyuyla paylaştı.

Leavitt, “Başkan Trump, Cumhurbaşkanı Eş-Şara’ya, ülkesinde tarihi bir adım atmak için elinde büyük bir fırsat bulunduğunu söyledi” ifadelerini aktarırken, Trump’ın ayrıca Eş-Şara’yı “Suriye halkı için harika işler yapması konusunda teşvik ettiğini” ve şu konularda harekete geçmesini istediğini belirtti:

İsrail ile İbrahim Anlaşmaları’nı imzalamak
Tüm yabancı teröristlerin Suriye’den ayrılmasını sağlamak
Filistinli teröristleri sınır dışı etmek
ABD’ye, IŞİD’in yeniden güç kazanmasını önlemede yardımcı olmak
Kuzeydoğu Suriye’deki IŞİD tutuklu merkezlerinin sorumluluğunu üstlenmek

Beyaz Saray açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Cumhurbaşkanı Eş-Şara, bu görüşmenin düzenlenmesine yönelik çabalarından dolayı Başkan Donald Trump’a, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etti.

İranlı güçlerin Suriye’den çekilmesinin sunduğu önemli fırsata dikkat çeken Eş-Şara, terörle mücadele ve kimyasal silahların ortadan kaldırılması konularında ABD ile ortak çıkarlara sahip olduklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Eş-Şara, İsrail ile 1974 yılında imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’na bağlılığını yineledi. Ayrıca Suriye’nin doğu ile batı arasındaki ticaretin kolaylaştırılmasında kritik bir köprü işlevi görebileceğini vurgulayarak, Amerikalı şirketleri ülkenin petrol ve doğal gaz sektörüne yatırım yapmaya davet etti.”

Ne olmuştu?

Ortadoğu turu kapsamında Riyad’da temaslarda bulunan Trump, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) – ABD Zirvesi’nden önce Ahmed eş-Şara ile bir araya gelmişti. Prens Selman’ın da iştirak ettiği toplantıya Cumhurbaşkanı Erdoğan çevrimiçi katılmıştı.

ABD Başkanı Trump, Ortadoğu ziyareti öncesinde Oval Ofis’te düzenlediği basın toplantısında, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye konusunda da bazı çalışmalar yapıyoruz, bu arada yaptırımlar konusunda da bir karar vermemiz gerekecek. Suriye’den yaptırımları kaldırabiliriz çünkü onlara yeni bir başlangıç imkânı vermek istiyoruz,” şeklinde konuşmuştu.

Trump, dün Körfez turu kapsamında Riyad’da katıldığı Suudi Arabistan-ABD Ortak Yatırım Forumu’nda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefonda görüştüklerini hatırlatarak, “Türkiye’nin lideri Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde benzer talebi oldu. Ortadoğu’daki diğer saygın arkadaşlarım da bunu söyledi Suriye’deki yaptırımları kaldıracağız,” ifadelerini kullanmıştı.

Suriye halkının çok büyük sıkıntılar, sefalet ve ölüm yaşadığını belirten Trump, “Yeni hükümetle umarım ülkeyi istikrarlı ve barış içinde tutabilir. Suriye’de görmek istediğimiz budur,” değerlendirmesinde bulunmuştu.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

ABD Ve Çin, Ticaret Tarifelerini Düşürmek İçin Anlaşmaya Vardı

ABD ve Çin, son dönemde uyguladıkları tarifelerin çoğunu geri çekme ve ticaret anlaşmazlıklarını çözmek için 90 günlük ateşkes ilan etme konusunda anlaşmaya vardıklarını bildirdi.

Haber Merkezi / Dünyanın iki büyük ekonomik gücü küresel ekonomiyi altüst eden bir çatışmadan geri adım atarken borsalar keskin bir şekilde yükseldi. Ekonomistler ise vergi tarifelerinin hala eskisinden daha yüksek olduğu ve gelecekteki görüşmelerin sonucunun belirsiz olduğu konusunda uyardı.

ABD-Çin arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde iki gündür devam eden ticaret müzakereleri sona erdi. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ve Çin Başbakan Yardımcısı He Lifeng Cenevre’de bir araya gelerek görüşmeler gerçekleştirdi.

ABD ile Çinli yetkililer arasında İsviçre’de yapılan ticaret görüşmelerinin ardından Beyaz Saray internet sayfasından açıklama yapıldı. Açıklamada, Bessent ve ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer’ın, Çin ile İsviçre’de yapılan ticaret görüşmelerinin ardından yaptığı değerlendirmelere yer verildi.

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, “ABD ile Çin arasındaki çok önemli ticaret görüşmelerinde önemli ilerlemeler kaydettiğimizi bildirmekten memnuniyet duyuyorum” ifadelerini kullandı.

Görüşmelerin verimli geçtiğini belirten Bessent, ABD Başkanı Donald Trump’ı görüşmeler hakkında bilgilendirdiklerini aktardı. Scott Bessent, görüşmelerin ayrıntılarına ilişkin bugün kapsamlı bir bilgilendirme yapılacağını kaydetti.

ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer, ABD’nin Çin mallarına uyguladığı yüzde 145’lik gümrük vergisi oranını 115 puan düşürerek yüzde 30’a, Çin’in de ABD mallarına uyguladığı gümrük vergisini aynı oranda düşürerek yüzde 10’a indirmeyi kabul ettiğini söyledi.

Anlaşma, Donald Trump’ın 2 Nisan’daki “Kurtuluş Günü” gümrük vergisi açıklamalarından bu yana iki ülke için ticaret konusunda atılan önemli bir adım.

Dünyanın iki büyük ekonomik gücü küresel ekonomiyi altüst eden bir çatışmadan geri adım atarken borsalar keskin bir şekilde yükseldi. Ekonomistler ise vergi tarifelerinin hala eskisinden daha yüksek olduğu ve gelecekteki görüşmelerin sonucunun belirsiz olduğu konusunda uyardı.

Paylaşın

Her 2 Kişiden 1’i Yeni Bir Dünya Savaşı’nın Yakın Olduğunu Düşünüyor

YouGov ‘un yaptığı yeni bir anket çalışmasına göre; Avrupa’da nüfusun yüzde 41 ile 55’i önümüzdeki 5 ile 10 yıl içerisinde III. Dünya Savaşı’nın çıkma ihtimali olduğunu düşünüyor. ABD’de bu oran yüzde 45 civarında.

Nazilerin koşulsuz teslimiyeti kabul etmesiyle Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın resmen sona erdiği ve sonrasında “Zafer Günü” olarak kutlanan 8 Mayıs’ın 80. yıldönümüne az bir süre kalmışken yeni bir anketin sonuçları yayımlandı.

Anket şirketi YouGov, merkezinin yer aldığı Birleşik Krallık’ın yanı sıra ABD, Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya’da bu çalışmayı gerçekleştirdi. Avrupa ülkelerinde 5-10 yıla III. Dünya Savaşı bekleyenlerin oranı yüzde 41’le 55 arasında değişti. ABD’de ise yüzde 45’i bu görüşü onayladı.

“III. Dünya Savaşı’nda nükleer silah kullanılır” cümlesini benimseyenlerin oranı yüzde 68 ila 76 olurken II. Dünya Savaşı’na kıyasla daha fazla can kaybı olacağını öngörenlerin oranları yüzde 57’yle 73 arasında değişti. Yeni bir cihan harbinde insanların çoğunun öleceğini düşünenlerse yüzde 25-44 bandında.

Yüzde 66’yla 89 arasında değişen oranlarda “Benim ülkem savaşa girer” dendi. Ancak Avrupa’da ordularının kendisini savunabileceğini düşünenler yüzde 16 ila 44’te kaldı. ABD’lilerin yüzde 71’i ordunun kendilerini koruyabileceğini savundu.

III. Dünya Savaşı’nın Rusya yüzünden çıkacağını düşünenlerin oranı yüzde 69’la 82 arasında değişti. Moskova korkusunu “İslamcı terör” izledi. Diğer yandan İspanya, Almanya ve Fransa’da çoğunluk ABD’yle yaşanan gerilimlerin küresel barışa tehdit oluşturduğunu da belirtti.

ABD’de yaşayanların yüzde 52’si, İspanya’dakilerinse yüzde 31’i Nazi Almanyası’nın işlediği türden suçların kendi ülkelerinde meydana gelmesini bizzat görmeyi beklediğini ifade etti. Diğer ülkelerin oranları bu ikisinin arasında kaldı.

Nazileri mağlup etmek için en çok kimin çaba harcadığı sorulduğunda Birleşik Krallık dışındaki ülkelerde ABD diyenler yüzde 40’la 52 arasında değişirken, Sovyetler Birliği yanıtını verenler yüzde 17 ila 28 oldu.

Birleşik Krallık’ta yüzde 41’in kendi ülkelerinin adını zikretmesi dikkat çekti. Zira diğer ülkelerde Londra’yı bu konuda etkili görenler yüzde 5’le 11 arasında değişiyor.

Almanların yüzde 46’sı, ülkelerinin 1945’ten sonra savaş hakkında iyi iş çıkardığını düşünürken yüzde 47’nin “Nazi geçmişi hakkında aşırı bilinçliyiz” dediği görüldü. Bu durumun güncel meselelerde sorun yarattığını savundular. Yüzde 24’se Almanya liderlerinin dengeyi doğru kurduğunu söylüyor.

Barışın korunmasında en çok kimin pay sahibi olduğu sorulduğunda yüzde 52’yle 66 arasında değişen oranlarda yanıt NATO oldu. Yüzde 45 ila 56 da Avrupa Birliği’nin kıtadaki barışın korunmasında etkili olduğunu düşünüyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Ukrayna, ABD İle “Nadir Elementler” Anlaşmasını İmzaladı

Ukrayna ve ABD, Ukrayna’daki minerallerin ve nadir toprak elementlerinin gelecekteki satışından elde edilecek kar ve telif haklarının paylaşılması konusunda bir anlaşma imzaladı.

Haber Merkezi / ABD Başkanı Donald Trump, anlaşmanın, ABD’nin Ukrayna’nın savunmasına ve yeniden inşasına yatırım yapmaya devam etmesi için ekonomik bir teşvik sağlayacağını söyledi.

Ukrayna, elektronik eşyalar, elektrikli araçlar ve askeri uygulamalar gibi alanlarda kullanılan nadir toprak elementleri de dahil olmak üzere doğal kaynaklar açısından zengin bir ülke. Ukrayna ayrıca demir, uranyum ve doğal gaz rezervlerine sahip.

Ukrayna’nın kömür rezervlerinin büyük bir kısmı ise şu anda Rusya’nın işgali altındaki bölgelerde yer alıyor. Madencilik analistleri ve ekonomistlere göre, Ukrayna’da halihazırda ticari olarak işletilen bir nadir toprak madeni bulunmuyor.

Dünyanın en büyük nadir toprak elementi ve diğer birçok kritik mineral üreticisi ise Çin.

Ukrayna, Rusya ile bir barış anlaşmasına varılması halinde ülkenin güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olmak için uluslararası bir güç oluşturulması konusun da Avrupalı müttefikleriyle de görüşüyor.

Ukrayna Başbakan Birinci Yardımcısı Yulia Svyrydenko, anlaşmaya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “ABD ile birlikte ülkemize küresel yatırım çekecek bir fon oluşturuyoruz” dedi.

Yulia Svyrydenko , anlaşmayla, Ukrayna’daki yeraltı kaynaklarına Batı yatırımı çekmek için bir yeniden yapılanma yatırım fonu kurulduğunu aktardı.

Ortaklığın 50/50 temelinde olduğunu vurgulayan Svyrydenko, ABD’ye karşı hiçbir borç yükümlülüğü içermediğini de ekledi. Svyrydenko anlaşma ile, hava savunma sistemleri de dahil olmak üzere yeni askeri yardımların da garanti altına alındığını ifade etti.

Ukrayna Başbakanı Denis Şmigal da anlaşmayı, “iyi, eşit ve yararlı” olarak nitelendirdi. Başbakan, iki ülkenin eşit oy hakkına sahip olacağı bir “yeniden yapılandırma fonu” kurulacağını ve Ukrayna’nın yeraltı kaynakları, altyapısı ve doğal zenginlikleri üzerinde tam anlamıyla söz sahibi olmaya devam edeceğini söyledi.

Kiev’de endişe yaratan “borçlar” meselesine de değinen Şmigal, Rus işgalinin başından bu yana ABD’nin sağladığı milyarlarca doların geri ödenmesinin talep edilmeyeceğini, fondan elde edilen kârın yeniden Ukrayna’ya yatırılacağını ifade etti.

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, anlaşmaya ilişkin sosyal medya hesabından yayınlandığı videoda şu ifadeleri kullandı:

“Ortaklık ABD’nin Ukrayna ile birlikte yatırım yapmasına, Ukrayna’nın büyüme varlıklarını ortaya çıkarmasına, Amerikan yeteneklerini, sermayesini ve Ukrayna’nın yatırım ortamını iyileştirecek ve Ukrayna’nın ekonomik toparlanmasını hızlandıracak yönetim standartlarını harekete geçirmesine olanak tanıyor.”

Rusya’dan anlaşmaya ilişkin bir açıklama gelmedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus ordusunun savaşa hazırlık durumunun dünyadaki en yüksek seviyede olduğunu ve aynı durumun savunma sanayi kompleksi için de geçerli olduğunu söylemişti.

Kremlin, Rusya’nın kimseyi tehdit etmediğini, ancak çıkarları için potansiyel olarak tehlikeli eylemleri görmezden gelmeyeceğini belirtmişti.

Paylaşın